için tek çıkar yöntem ‘Uzun yol bakımı’dır. 87. YALTAKLIK VE YALAKALIK NEDİR? Yalakalık ve yağcılık, kendisine saygısını kaybetmiş insanların kendi çıkarları uğruna başkalarına gereksiz ya da hak etmediği iltifatlarda bulunmasıdır. 16. yüzyılda litaretüre giren “yaltak” kelime öz Türkçedir. Bu kelime, menfaatleri için etrafındaki kişilere yapmacık ve ikiyüzlü davranan insanlar için kullanılır. Halk arasında “yaltakçı” şeklindeki kullanımı da oldukça yaygındır. Kelimenin fiil hali esa “yaltaklanmak” şeklinde yazılır. Yalakalık; herhangi bir menfaat elde etmek uğruna; çeşitli kişileri şımartmak, kendini onlara daha güzel, daha şirin veya daha çalışkan göste rmek olarak tanımlanabilir. Yalakalık kadar çirkin olan çok az durum vardır. Maalesef çoğu insan vardır ki en küçük bir çıkar için gururlarını, şereflerini ayaklar altına alır, olmadık şeyler yaparlar. İnsan ne ise o olmalıdır. Birilerinin gözüne girmek için kişiliğimize uymayan davranışlarda bulunmak, olmadık şeyler söylemek bizi sadece onur yoksunu insanlar haline getirebilir. Yalakalık bir ruh hali ve karakterdir. Satıcısı ruhunu satar, alıcısı ise çevresindeki yalakalar üzerinden itibarının yükseldiğini zanneder.
Yalaka, üstlerine karşı olabildiğince sevecen, diğerlerine karşı o derece uzak ve soğuktur. Fırsat eline geçtiğinde altındakilerin ürettiğine bakmaksızın acımasızca ezer... Yalaka, üstlerinin ahlaka, hukuka, insanlığa ve her türlü ilke ve duruşa ters taleplerine asla “Hayır” demez. O, insanlık bilmez, iyiliği, hayrı anlamaz; onun vefası, duruşu, karakteri yoktur. Hayatında menfaati karşılığı olmayan hiçbir işi ve hesabı yoktur. İnsan suretinin altında, çıkarlarına ulaşacak basamaklar olan sahte bir gülüşle kaplı suratı ve şeytanca yönettiği ilişkiler yumağı vardır. İçi boş teneke gibi olan yalaka için şekiller, biçimler, suretler çok önemlidir. Yalaka, genellikle kendi bedenine, menfaatlerine ve şeytani aklına taparcasına âşıktır. Gerçek bir insanın en önemli organları olan kalp ve beynin yerini yalakada “dil” alır. Onunla üstlerinin duymak istediklerini anlatır; yalan söyler; çarpıtmalar yapar, gevezelik eder, şirinlikler yapar... Onun için bu dilin önemi, ona çıkarlarını, konumunu, makamını koruyacak; onu daha yukarı taşıyacak bir koruma sağlamasıdır. Ruhunun, kalbinin aklının boşluğunu markalarla, lüks araçlarla, afili araç gereçlerle kapattığını düşünür. Onun dünyasında ilke, erdem ve gerçek yoktur. İlkesizlik hayatının kuralıdır. Küçük menfaatleri için bütün dünyayı ateşe verebilir. Yalaka için vatan yoktur, kurum menfaati ve dostlarının değeri yoktur. Her biri geçici birer binek ve araçtır. O, liyaketle emekleriyle hak ederek değil, hile ile yükselmeye çalışır. Yala ka, tutarsız, kimliksiz ve kişiliksizdir. Sabun gib elden kayıp gider. Rüzgâr gülü gibi hızla yön değiştirir. Dışarıya aksini göstermeye çalışsa da yalakanın fikirleri, ilkeleri ve inançları yoktur. Zeytinyağı gibi suyun her zaman üstündedir... O hiçbir so