Sorgulanmamış yaşam, yaşanmaya değmez. (Platon’un
Sokrates’i, Apology, 38a)
Sokrates öğretmenin işinin bilgiyi öğrencinin zihninden
didikleyerek çıkarmak olduğunu düşünür. Çünkü bilgi,
değişik hayatlar arasında bilinmesi gereken her şeyi bilen ruh
tarafından muhafaza edilir, ama bir insanda yeniden
doğduğunda beden zihnin bilmesini engeller. Bunun anlamı,
öğretme eyleminin öğrencide anlamayı yeniden canlandıracak
deneyimler yaratmayı içerdiğidir. Buna karşıt olarak, Locke
gibi ampiristler doğuştan gelen fikirlerin varlığını yadsır ve
her tür bilginin deneyimin sonucu olduğunu söylerler. Ama
kendi içinde bu yeterli görünmez, çünkü zihnin algılanan şey
hakkında düşünmeye başlayarak işin içine girmesi gerekir:
Bir şeyin var olduğunu bilmek, nasıl işlediğini bilmek, onunla
ne yapılacağını bilmek.
Politik açıdan, eğitim genellikle uysal ve her söyleneni kabul
eden bir halkı kontrol etmek isteyenlerce kısıtlanır. Bu
yüzdendir ki eğitim aynı zamanda farklı amaçlarla halka
politik güç kazandırmanın bir aracı gibi de görülmüştür. Ne
var ki, eğitim hangi amaçla olursa olsun bir kez politize oldu
mu, öğrencilere eleştirel olmayı öğretmeyi gerekçelendirmek
veya sürdürmek zorlaşır, çünkü eleştirel düşünce hem
yönetim süreçlerini hem de devrimci süreçleri hedef alabilir.
Çocuklar hangi amaçla eğitilecek? Kilise’nin veya devletin
itaatkâr hizmetkârları olsunlar diye mi (Luther), iyi yurttaşlar
olsunlar diye mi (Rousseau), erdemli bireyler olsunlar diye mi
(Locke) yoksa mükemmeliyetin peşine düşsünler diye mi?
Eğitimin ilkeleri aynı zamanda insan doğası hakkındaki
düşüncelerden de türetilir. Eğer yeteneklerin (örneğin genetik
soya-çekim dolayısıyla) değişmez olduğunu varsayarsak, o
zaman eğitim çerçevelenmiş olur. Eğer yeteneklerin esnek
olduğunu varsayarsak, o zaman eğitim esnek ve açık uçlu hale
gelir. Eğitimciler öğrencinin potansiyelini yöneten beklentiler
yelpazesini göz önüne alarak onlarla birlikte çalışmaya veya
adapte olmalarını teşvik etmeye yönelirler. Bazen, eğitimciler
örtülü olarak farkında oldukları insani potansiyeli
küçümseyerek bu beklentileri köreltmeye çalışırlar. Çocuk
günahkârdır; öğrenmek ahlaken veya siyasi olarak
tehlikelidir; merak kültürel bakımdan kafa karıştırıcıdır.
Bunun dışında, kimileri de eğitimin ahlaki bakımdan hayatın
hedonistik bazlarından zevk almaktan daha az önemli
olduğunu veya temel birtakım bilgiler dışında her tür
entelektüel faaliyetin yararsız veya tehlikeli olduğunu ileri
sürerler.
Doğal olarak, eğer eğitimi kendimizi daha yükseklere
çıkartmanın manivelası olarak görüyorsak, bu tür iddialar can
sıkıcıdır. Aristoteles zihinsel faaliyetin bir insanın
erişebileceği en yüksek yaşam tarzı olduğunu ve eğitim
görmüşler ile eğitim görmemişlerin, aynen canlı ile ölü gibi
birbirinden farklı olduğunu belirtiyordu.
|