Şİrketlerin süRDÜRÜlebiLİR Çevre poliTİkalari ve rekabet avantajlari


 ÇEVRE SORUNLARIYLA MÜCADELEDE SÜRDÜRÜLEBİLİR



Yüklə 1,84 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə40/104
tarix12.05.2022
ölçüsü1,84 Mb.
#57603
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   104
yokAcikBilim 10092049

4. ÇEVRE SORUNLARIYLA MÜCADELEDE SÜRDÜRÜLEBİLİR 
KALKINMA YAKLAŞIMI 
Sürdürülebilir  kalkınma  yaklaşımı,  1970’lere  hâkim  olan  çevreye  duyarlılık 
düşüncesi  ve  ekonomik  büyüme  paradoksunun  sentezi  haline  dönüştürmüştür. 
Sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı insan sağlığını ve doğal dengeyi koruyarak sürekli 
bir  ekonomik  kalkınmaya  imkân  verecek  şekilde  doğal  kaynakları  akılcı  bir  şekilde 
yöneterek  gelecek  nesillere  doğal  fiziki  ve  sosyal  çevre  bırakmaktır  (Toprak,  2006: 


26 
 
147). Bu tür bir yaklaşım kalkınmanın her aşamasında küresel anlamda ekonomik ve 
sosyal  politikaların  çevre  politikaları  ile  beraber  ele  alınmasını  gerektirmektedir. 
Sürdürülebilir  kalkınma  hem  toplum  hem  de  doğa  açısından  düşünülebilir.  Bu 
anlamda  sürdürülebilir  kalkınma  ekonomik  büyüme  ihtiyacını  çevresel  koruma  ve 
sosyal adalet ile dengeleyen geniş bir kavram olduğu anlaşılmaktadır.  
Sürdürülebilirlik  kavramı  20.  yüzyıla  gelindiğinde  kalkınma  ile  birlikte 
anılmaya  başlanılmıştır.  Dönemin  Klasik  iktisatçıları  Sürdürülebilir  Kalkınma 
kavramını  büyümenin  içerinde  incelemişlerdir.  Malthus  büyümenin  sınırını  kıtlık 
kavramına dayandırmıştır. Nüfus artışının kontrol edilmesi gerektiğini savunmuştur. 
Ricardo ise işlenen toprak ile nüfus artışının ters orantılı olduğuna değinmiş verimin 
azalmasına  sebep  olacağı  ve  nüfus  azalmasına  yol  açacağını  savunmuştur.  Mill  ise 
bireylerin  sağduyulu  ve  tutumlu  davranışlarının  sonucu  daha  düzgün  bir  refah 
dağılımına inanmıştır (Çetin, 2006: 3). 
Klasik  iktisatçılar,  doğal  kaynakların  kendi  kendilerini  türetebilir  ve  sınırsız 
olduklarını söylemişlerdir. Bu düşüncelerinden dolayı da uzun süre çevre sorunlarına 
duyarsız kalmışlardır (Kaypak, 2011: 22). İkinci Dünya Savaşından sonra Keynesyen 
İktisat’ın uzantısı olarak ekonomik kalkınmanın hızlandırılması, enflasyonun kontrol 
altına  alınıp  işsizlikle  mücadele  gibi  kavramlar  gündeme  gelmiştir.  Bu  bağlamda 
oluşturulan  kalkınma  politikalarında  öncelikle  üretim  artışına  önem  verilmiştir.  Bu 
durumda  gelişmiş  ve  gelişmekte  olan  ülkeler  de  çevre  bilincinin  oluşmasına  engel 
olmuştur (Dulupçu, 2001:1-10 ). 
Çevre  sorunlarının  uluslararası  boyutta  ele  alınması,  tartışılması  ve  ortak 
çözümler  arama  çabalarıyla  ilgili  önemli  ilk  girişim;  Birleşmiş  Milletler  tarafından 
Stocholm’de  1972  yılında  ‘‘İnsan  Çevresi  Konferansı’’  ile  yapılmıştır.  113  ülkenin 
çağrılı  olduğu  toplantıda  yerleşme  ve  çevre  sorunlarına  dair  86  bildiri  sunulmuştur. 
Dünya  toplumları  o  zamana  kadar  Doğu-Batı,  gelişmiş  gelişmemiş  gibi  ideolojik 
yada  iktisadi  değerlere  göre  ayrımı  ve  buna  bağlı  olarak  gösterilen  farklı 
yaklaşımlara  rağmen  ilk  defa  bu  konferansta  çevre  hakkı  ortak  sorumluluk 
kavramları  ile  birlikte  ele  alınmıştır.  Ekonomik  ve  toplumsal  gelişmenin  çevreyi 
korumanın  ve  geliştirmenin  ön  koşulu  olduğu  vurgulanmış  kalkınma  ve  çevre 


27 
 
korumasının birlikte yürütülmesinin gerekliliği üzerinde durulmuştur. Bu düşünce ve 
kavramların yer aldığı 26 maddelik deklarasyonunda somut uygulamaya gidilmesi ve 
ulusal  ve uluslararası  boyutta kurumsallaştırılması önerilmiştir (Alada  vd.,1993: 93-
108)  
Dünya 80’li yıllara geldiğinde çevresel sorunlarla ekonomik gelişme arasında 
önemli  bir  çatışmanın  ortasında  bulmuştur  kendini.  Birleşmiş  Milletler  bünyesinde 
1983  yılında  Dünya  Çevre  ve  Kalkınma  Komisyonu  kurulmuştur.  Komisyon 
çalışmalarını  1987  yılında  Ortak  Geleceğimiz  adlı  raporda  yayınlamıştır.  Komisyon 
başkanlığının adıyla da anılan “Gro Harlem Brundtland” adıyla da anılan Brundtland 
raporunda 
vurgulanan, 
uluslararası 
ekonomik 
ilişkilerde 
önemli 
anlayış 
değişikliklerinin  olması  gerektiği  ve  raporun  özünde  de,  dengeli  ve  sürekli 
kalkınmanın  gerekliliği  düşüncesinin  yattığı  görülmüştür  Ortak  Geleceğimiz 
(Brundtlant)  raporunda  Sürdürülebilir  Kalkınma  hedefleri  şu  şekilde  sıralanmıştır 
(Aksu, 2011: 6). 
1.  Büyümeyi canlandırmak,  
2.  Büyümenin kalitesini değiştirmek,  
3.  İş  bulma,  yiyecek,  enerji,  su  ve  sağlık  konularındaki  temel  ihtiyaçları 
karşılamak,  
4.  Sürdürülebilir bir nüfus düzeyini garanti altına almak,  
5.  Kaynak tabanını korumak ve zenginleştirmek,  
6.  Teknolojiyi yeniden yönlendirmek ve riski yönetmek,  
7.  Karar verme sürecinde çevre ve ekonomiyi birleştirmek.  
Brunlandt ve arkadaşları uzaydan bakıldığında dünya yüzünde görünen şeyin, 
insanların yaptığı dev binalar, köprüler, yollar olmadığını; bulutlar, denizler, yeşillik 
ve toprak olduğunu gördüklerini ifade etmişlerdir. Çağımız insan faaliyetleri o kadar 
hızlı  bir  şekilde  artmaktadır  ki  dünya  atmosferine  ve  bu  ekosisteme  ters  düşmekte 
olduğu söylenmektedir. Bu durum da dünyanın geleceğini tehlikeye sokmaktadır. Bu 
temel  yanlışın  farkına  varıp  bir  an  önce  tedbir  almak  zorunda  olduğumuz 
bilinmektedir (Kışlalıoğlu, Berkes; 1993: 82). 


28 
 
1992  Yılında  Brezilyanın  Rio  de  Jenerio  kentinde  178  ülkenin  devlet  ve 
hükümet  başkanlarının  katılımıyla  düzenlenen  “Birleşmiş  Milletler  Çevre  Ve 
Kalkınma  Konferansı  “  ile  Sürdürülebilir  Kalkınma  küresel  çapta  aktif  bir  politika 
haline  dönüşmüştür.  Konferansta  Sürdürülebilir  Kalkınmanın  merkezine  insan 
konulmuştur  ve  insanın  doğa  ile  sağlıklı  uyumlu  ve  verimli  yaşam  hakkı  olduğu 
kabul edilmiştir. Konferansta Rio Deklarasyonu ve Gündem 21 isimli iki temel belge 
kabul edilmiştir (Bozloğan,  2005: 1020). 
1995  Yılında  Mısır’ın  başkenti  Kahire’de  “Nüfus  ve  Kalkınma  Konferansı” 
düzenlenmiştir  toplantıda  kalkınma  kavramı  nüfus  kavramıyla  ilişkilendirilmiştir. 
Yine akabinde 1996 yılında İstanbul’da “BM İnsan Yerleşimleri Konferansı –Habitat 
II’de”  Sürdürülebilir  Kalkınma  kavramı  insan  yerleşimleri  alanlarına  uyarlanmıştır 
(Bozloğan, 2005: 1022). 
16-27  Haziran  1997  Yılında  New  York’ta  Rio  +5  özel  oturumu 
gerçekleştirilmiştir.  Toplantının  amacını  şimdiye  kadar  yapılan  sürdürülebilir 
kalkınma  için  alınan  kararları  ve  sorumlulukları  tekrar  gözden  geçirmek 
oluşturmuştur. 2000 Yılında “Bin Yıl (Milenyum) Zirvesi” düzenlenmiştir  ve bir  yıl 
sonra New York’ta İstanbul +5 adıyla  yeni  bir toplantı da alınan kararlar ve gelinen 
nokta konusunda değerlendirmeler yapılmıştır (Çamur ve  Vaizoğlu, 2007: 300-306). 
26  Ağustos-4  Eylül  2002  tarihleri  arasında  Johannesburg’ta  düzenlenen 
Rio+10 Zirvesi “Sürdürülebilir Kalkınma Dünya Zirvesi” başlığı ile gerçekleşmiştir. 
Bu  toplantının  temel  amacı  Rio’nun  on  yıllık  değerlendirmesi  olmuştur.  Bu  Zirve 
birçok konuda temel grupları bir araya getirmesi nedeniyle çok önemli olduğu kabul 
edilmiştir.  Bu  çerçevede  çok  çeşitli  temalarda  hükümet  temsilcileri  ile  ilgi  grupları 
karşılıklı tartışma oturumları ve paneller düzenlemişlerdir. Yine bu Zirve’nin önemli 
hedeflerinden  biri  olarak  “Ortaklık  Girişimleri”nin  geliştirilmesi  yönünde  birçok 
etkinlik ve toplantı yapılmıştır (TÜBİTAK, 2002: 4). 
Birleşmiş  Milletler  öncülüğünde  sürdürülebilir  Kalkınma’  ya  ilişkin 
toplantılar  yapılmaya  devam  edegelmiştir.  2004  yılında  II.  Dünya  Kentsel  Forumu 
(Barcelona)  da  düzenlenmiştir.  2005’te  Birleşmiş  Milletler  Dünya  Zirvesi  yapılmış 
ardından 2006’da III. Dünya Kentsel Forumu, 2008’de IV. Dünya Kentsel Forumu ve 


29 
 
2010’da V. Dünya Kentsel Forumu (Rio de Jenerio) düzenlenmiştir. Bu toplantılarda 
Sürdürülebilir Kalkınmanın çevre ve çevresel değerler ile bütüncül eş zamanlı olarak 
gerçekleştirilmesi gerektiği vurgulanmıştır (Tıraş, 2012: 64). 
Birleşmiş 
Milletler 
öncülüğünde 
yapılan 
sürdürülebilir 
Kalkınma 
Konferansı’nın  sonuncusu  2012  yılının  Haziran  ayında  “Rio  +20”  adıyla 
Brezilya’nın Rio De Jenerio kentinde yapılmıştır. Konferans sonucunda “İstediğimiz 
Gelecek” adlı bir sonuç bildirgesi yayımlanmıştır. Daha önceki konferanslarda alınan 
kararların  uygulanacağı  taahhüt  altına  alınmıştır.  Sürdürülebilir  Kalkınmanın 
gerçekleştirilebilmesi  için  ekonomik,  sosyal  ve  çevresel  uyumun  sağlanması, 
toplumun  tüm  kesimlerinin  bilinçlendirilerek  etkin  rol  oynaması  gerektiği  vurgusu 
yapılmıştır (T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2012). 
Sürdürülebilirlik  kavramı  artık  günümüzün  en  çok  kullanılan  kavramlardan 
birisi  haline  gelmiştir.  Kökeni  Latince  olan  (sustainability)  sürdürülebilirlik 
kelimesinin Türk Dil Kurumunda’ ki karşılığı tam olarak yoktur ancak “ sürdürmek” 
kelimesi ve ikinci olarak da “devam ettirmek’’ üçüncü olarak da “bir durum veya bir 
şeyin  sürmesini  sağlamak”  olarak  karşımıza  çıkmaktadır.  Sözcüklerde  birçok 
anlamda  kullanılmasına  rağmen  esas  itibariyle  sürdürmek;  sağlamak,  devam 
ettirmek, desteklemek, var olmak anlamlarında kullanılmaktadır (Tıraş, 2012: 59). 
Sürdürülebilirliğin 19.  yüzyıl  başlarında kullanılmaya  başladığı  ve  belirli  bir 
kavrayış  olarak  tarım,  ormanlar  ve  balıkçılık  gibi  yenilenebilir  kaynaklarla  ilgili 
olarak  gündeme  ilk  kez  geldiği  söylenebilmektedir.  Bu  kavram  birçok  alanlarda 
kullanılmaya  başlamıştır.  Temel  olarak  insan  geleceğini  konu  aldığını  söylenebilir. 
Bu açıdan bakıldığında sürdürülebilirlik kavramı; çevre bilimi, sosyal adalet, iktisat, 
işletme  yönetimi,  politika  ve  hukuku  birleştiren  aynı  zamanda  hak,  demokrasi, 
dürüstlük ve ahlak, etik gibi birçok önemli kavramları da içinde barındıran diyalektik 
bir kavram olma özelliği de vardır. 
Klasik  ve  Neo  Klasik  iktisatçılar  sürdürülebilirliği  refah  maksimizasyonu 
olarak  tanımlamaktadırlar.  Malthus  ve  Ricardo  iktisadi  büyümenin  çevresel  sınırları 
olması  gerektiğini  savunmuşlardır.  Mill  ise  biraz  daha  ileri  giderek  ekonomik 
kalkınmanın,  büyüme  olmadan  niteliğini  geliştirmeyi  “durgun  durum”  olarak 


30 
 
söylemiştirler.  Neo  Klasiklerden  olan  “Hotelling’’  ve  “Pigou”  ise  çevre  konusunu 
iktisadın bir alt sistemi olduğunu savunmuşlardır (Çil,F., 2014:77-78). 
1960’larda  bu  ekollerden  sonra  onların  devamı  sayılan  “Çevre  İktisadı”  ve 
ekonomiyi  büyük  ama  sınırları  olan  doğal  çevrenin  bir  alt  sistemi  gibi  gören 
“Ekolojik 
İktisat” 
birbirleriyle 
çözüm 
noktasında 
çatışma 
yaşamışlardır. 
Sürdürülebilirlik, 
tüketim 
kaynaklı 
fayda 
maksimizasyonu 
ile 
refah 
maksimizasyonunu  birleştiren  unsur  olarak  görülmektedir.  Bu  tanım  aşırı 
basitleştirme  olarak  eleştirilmiştir.  Ancak  tanım  insan  ihtiyaçlarının  tamamını  içine 
alan ve problemi analitik olarak ölçülebilir kılmıştır (Sarıkaya, 2007: 221-233). 
Sürdürülebilirlikle  ifade  edilenin  temelde  gelişmeyi  nitelendirdiğini  ve 
gelişiminde  gelecekte  devamının  sağlanmasının  amaçlandığı  söylenebilir  (Sencar, 
2007:  74).  Sürdürülebilirlik  tanım  olarak;  üretkenlik  ve  çeşitlilik  sağlanırken  daimi 
olma  yeteneğini  koruma  olarak  ifade  edilebilir.  Küreselleşme  ile  birlikte  tüm 
kamuoyu sürdürülebilirlikle tanışmak durumunda kalmıştır. 
Brundant  raporunda  sürdürülebilirliğin  tanımının  şu  şekilde  yapılmaktadır: 
Bugünün  ihtiyaçlarının  gelecek  kuşakların  ihtiyaçlarını  karşılama  imkânlarından 
fedakârlık  yapılmaksızın  karşılayabilme  sürecidir  denilmiştir.  Ayrıca  genel 
yoksulluğun  ortadan  kaldırılması  doğal  kaynakların  bize  sunduğu  yararın  eşit 
paylaşımı  nüfus kontrolü ve çevre dostu teknolojilerin geliştirilmesini sürdürülebilir 
kalkınma  ile  doğrudan  ilişkilendirmiştir.  Doğanın  gelecek  kuşaklara  da  bozulmadan 
devamının  sağlanabilmesi onların  ihtiyaçlarına cevap verebilir durumda olması  için, 
bugün bizlerin doğayı tahrip etmeden kalkınmayı sürdürülebilir kılmamız gerekliliği 
vurgulanmıştır (Bozdemir, 2003:1-4).  
 

Yüklə 1,84 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   104




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin