Sosyo-küLTÜrel değİŞme açisindan güney marmara genç ÇİFTÇİleri Üzerine bir araştirma



Yüklə 1,11 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə18/55
tarix20.02.2022
ölçüsü1,11 Mb.
#52884
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   55
yokAcikBilim 10321088

2.1.2.2. Köy, Tarım, Çiftçi ve Sosyoloji 

 

Sosyoloji, insanın toplumsal yaşamının, insan ve toplumların bilimsel incelenmesidir 



(Giddens,  2012).  Tanımdan  yola  çıkarak  sosyal  etkileşimlerin  ve  girift  sosyal  üretim 

süreçlerinin  yoğun  olarak  yaşandığı  kırsal  alanda  da  sosyolojik  inceleme  ve  araştırmalar 

yapmak gerekmektedir. Kırsal, sosyal, kültürel ve ekonomik olarak şehir yerleşimleri dışında 

kalan,  gelişimlerden  yeterince  yararlanamayan,  insanların  geçimlerini  genellikle  tarım, 

hayvancılık ve ormancılık ile sağladığı ve genellikle gelir durumlarının düşük olduğu alanlar 

olarak tarif edilir (Işıkçı, 2017). 24 Mart 2018 tarihli Resmi Gazete’de ise kırsal alan: “Nüfusu 



yirmi  binden  az  olan  yerleşim  birimleri  ve  12.11.2012  tarihli  ve  6360  sayılı  On  Dört  İlde 

Büyükşehir  Belediyesi  ve  Yirmi  Yedi  İlçe  Kurulması  ile  Bazı  Kanun  ve  Kanun  Hükmünde 

Kararnamelerde  Değişiklik  Yapılmasına  Dair  Kanun’un  yürürlüğe  girmesinden  önce  tüzel 

kişiliği  olan  ve  nüfusu  yirmi  binden  az  olan  yerleşim  birimleri”  olarak  tanımlanmıştır  (RG, 

24.03.2018).  Kır  ya  da  dilimize  yerleştiği  biçimiyle  köy  sosyolojisi  dediğimizde  akıllarda 

ortak  bir  görüntü  belirir.  Bu,  çoğunlukla  tarımla  uğraşan  bir  topluluğun  resmidir.  Bu  resim 

yani tarımla uğraşan topluluk resmi kısmen doğrudur. Fakat tarımla uğraşma olgusunun yanı 




10 

 

sıra  söz  konusu  topluluğun  sosyal  yaşamı  ve  sosyal  yapısı  da  resmi  tamamlamaktadır. 



Sosyoloji genel bir yaklaşımın yanı sıra alt disiplinler anlamında da kırsal alana yaklaşır. Bu 

anlamda  üretim,  dağıtım  ve  değişim  olguları  ile  birlikte  ekonomik  yapı  da  devreye 

girmektedir (Demirel, 2018).  

Tarımsal  faaliyetlerin  başlaması  ile  kentler  gibi  iş  bölümünün  yoğun  olduğu, 

etkileşimle dönüşümün mümkünleştiği yerlerde bazı girift sosyal ilişkiler ortaya çıkmıştır. Bu 

yerlere  Mısır’da  Nil,  Mezopotamya’da  Fırat  ve  Dicle,  Hindistan’da  Ganj  ve  İndus,  Çin’de 

Sarı  Irmak  havzası  ilk  yerleşimlerin,  ilk  şehirlerin  ve  toplumsal  hayatın beşiği  olarak  örnek 

oluştururlar (Sunar, 2010). Özellikle kırsalda dönüşümler temelinde, popülistler ile Marxistler 

yani  Kautsky,  Lenin  ve  Chayanov  gibi  bu  tartışmaları  yürütenlere  klasik  tartışmacılar  adı 

verilmektedir.  Bu  klasik  tartışmalar,  Marx’ın  “Köylülüğün  Tasfiyesi”  tezi  ile  ilerlemişlerdir. 

Köylülüğün  tasfiyesi  tezi,  ilkel  sermaye  birikimi  süreçlerinde  köylülerin  mülksüzleşerek, 

özgür  emek  deposu  oluşturmasını  ve  bunla  birlikte  kapitalist  sanayileşmenin  ilksellerini 

meydana getirmesi şeklindeki, kapitalizmin yayılmacı dinamiğini ve bunlara bağlı olarak tüm 

eski  üretim  ilişkilenmelerini  tasfiye  edici  gücünü  vurgulamaktadır  (Akçayöz,  2013).  Genel 

olarak bahsedilen çalışmalarda bir “ekonomi kültürü” söz konusudur. Diğer tüm kültürel ve 

doğal  bileşenlerden  ziyade  köylüler  yani  toprağı  işleyenler  ekonomik  dönüşümlerde 

oynadıkları  rol  üzerinden  ele  alınmışlardır.  Weber  ise  Hindistan’da  ticaret  şehirlerinin  var 

olduğunu  ve  bazı  yerlerinde  en  azından  bir  dönem  için  şehir  gelişiminin  Batı  ile  paralel  ve 

benzer  olduğunu  düşünse  de  ona  göre  Hindistan  köylerden  müteşekkildir.  Şehir,  köylerin 

birleşmesiyle meydana gelen daha büyük bir köydür. Weber buradan hareketle Doğu’da esas 

olanın şehir değil köyler olduğunu ileri sürmektedir (Sunar, 2010). Köy toplulukları konusuna 

çok fazla girmese de Weber de Marx gibi Doğu’da köyün esas olduğunu ve tarım halklarının 

merkeze bağımlı olanlar olduğunu düşünmektedir. 

İnsanlık  tarihinde,  zamansal  farklılıklar  olsa  da  toplum  aşamalı  olarak  ilerlemiştir. 

İnsanlık tarihi avcılık, hayvancılık, tarım ve ticaret şeklinde birbirini takip eden dört aşamalı 

şekilde  gerçekleşmiştir.  Toplumsal  gelişmenin  aşamalarında  en  ilkel  toplum,  mülk  ve 

hükümetten  habersiz,  avcı  toplumudur.  İkinci  aşama,  mülk  olarak  hayvan  sürülerine  sahip 

olunan  çobanlık  aşamasıdır.  Bu  toplum  biçiminde  adalet  ve  hükümet  kavramlarının  ilk 

biçimleri görülmeye başlanmıştır. Üçüncü ve dördüncü aşamalar tarım ve ticaret aşamalarıdır 

(Sunar, 2010). Bu aşamalarda toplumların hayatta kalma içgüdüleri ile toplumsal yaşamlarına 

yön  verdikleri  ve  her  seferinde  bir  sonrakini  önceleyen  evleri  yaşadıkları  düşünülebilir. 



11 

 

Toplumun  ilerleyişindeki  bu  süreçler  artan  nüfus  ve  diğer  topluluklarla  gelişen  tanışıklıklar 



sayesinde gerçekleşmiştir.  


Yüklə 1,11 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   55




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin