2.1.2.1. Tarihsel Süreçte Tarım ve Çiftçilik
Tarımın ortaya çıkması, Güneybatı Asya’da yaklaşık olarak 10 bin yıl öncesine
dayandığı gibi Orta ve Güney Amerika’da 8 bin yıl öncesine dayandığı düşünülmektedir.
Bununla birlikte tarım birçok farklı yerde yapılmış olmasına rağmen bu olayların
tarihlendirilmesi daha az kesinliktedir. Buna karşın insanlık 4 bin yıl öncesinden başlayarak,
toprağı sürüp işleme ve sulama gibi bütün temel tarım faaliyetleri geliştirebilmişti
(Beardworth ve Keil, 2011: 37). Sistemli bir şekilde yetiştirilen tahılın toplumların besin
içeriğinde daha önemli bir rol almaya başlamasıyla, çiftçiliğe geçiş avcılık ve toplayıcılıktan
sonra bin yıllar içinde gerçekleşmiştir (Standage, 2014).
Avcı toplayıcı insanlığın yerleşik hayata geçmesinden önce tamamı ile göçebe olan bir
yaşam biçiminden çok, mevsimlik veya geçici korunaklar arasında bir rota izleyen yarı
zamanlı yerleşik bir yaşam biçimi sürmüş olmalarına karşılık, tahılın evcilleştirilerek
depolanmaya başlamasıyla insanların bir yerde kalması daha kolay bir yaşam biçimi olmaya
başladı. Dünyanın ilk büyük kent yerleşimleri, Dicle ile Fırat arasında, bugün Irak’a denk
düşen topraklarda, “akarsular arasındaki toprak” demek olan Mezopotamya’da varlık
gösterdi. Bu kentlerin halkları, kent surları ile çevrili alan içinde yaşayan ve sabahları
tarlalarda çalışmak için surların dışındaki arazilere çıkan çiftçilerdi. Genellikle tarlalarda ve
bahçelerde çalışmayan yöneticiler ve zanaatçılar, çoğunlukla kentli bir yaşam süren insanlardı
(Standage, 2014). Dünya üzerinde birçok yerde tahılların evcilleştirilmesinin yanı sıra
hayvanların evcilleştirilmesi de gerçekleştirilmiştir. Evcilleşen ya da evcilleştirilen
hayvanların ilk örnekleri, milattan önce on iki binlerde köpek ile koyun, keçi, sığır ve attır. Bu
hayvan türlerini Batı Asya’da evcilleştirilen tavuk ve Amerika Kıtası’nın keşfi ile dünyaya
yayılan ve evcilleştirilme tarihi netleşmemiş olan hindi ve lama izlemiştir (Standage, 2014).
Bu hayvanların günümüzdeki genel çiftçilik faaliyetleri içinde de yaygın olarak kullanıldığını
ve önemini koruduğunu görmekteyiz.
Tarım olarak adlandırdığımız karmaşık ortam yaşam şeklinin dünya üzerinde baskın
olan hayat tarzı haline geldiğine ve aslında bu durumun hala giderek arttığına şüphe yoktur.
Tarım nüfus yoğunluğunun ve toplumsal örgütlenmenin çeşitli derecelerindeki artışı mümkün
kılan şartların oluşmasını sağlamıştır. Besin stokları üzerinde ki kontrolün diğer insanlar
9
üzerinde sağlandığı iktidar, bu toplumlarda mülkiyet kavramının son derece önemli olduğunu
ifade etmektedir (Beardworth ve Keil, 2011: 42). Bütün bu değişimler, bugün üzerinde pek
düşünmeden kabullendiğimiz dini ve siyasi yaşam, kültürel ve ekonomik ortamın birçok
niteliğini ilk kez meydana getiren toplumsal örgütlenmelerin ortaya çıkmasını sağlamıştır
(Standage, 2014).
İnsanoğlu, toprağı işleyerek ve hayvansal ürün üretimi için faaliyette bulunarak
beslenme ve giyinme gibi temel ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Tarımsal faaliyetlerin
yaygınlaşmasıyla birlikte toprağa bağlılık artmış ve toplumsal yaşama geçiş süreci
hızlanmıştır. Bu sürecin, başlangıcında bireyin, toplum ve çevre ile olan ilişkileri daha
belirgin ve açıkken, teknolojik gelişme, küreselleşme, toplumsal ve bireysel isteklerin
farklılaşması ile sürecin yoğunlaşması sonucunda ilişkiler karmaşıklaşmıştır. Dolayısıyla
başlangıçta, insanlığın beslenmesi gibi temel bir işleve sahip olan tarımsal faaliyetler, zamanla
sanayileşmenin finansmanı, çevrenin korunması, uluslararası ticarete konu olma ve kırsal
yaşamın yaşanabilirliğini ve refahının artırılması gibi işlevlere de sahip olmuştur. Bugün için
tarım, biyolojik, ekonomik, çevresel, sosyal ve politik yönleri olan bütünsel ve çok boyutlu bir
yapıdır (Mollavelioğlu, 2009).
Dostları ilə paylaş: |