SPONDİLOARTROPATİLER
Spondiloartropatiler
|
Gülay KINIKLI
Spondiloartropatilerin Genel Özellikleri
Spondiloartropatiler (SpA), romatoid faktör ve anti-nükleer antikorların negatif olup, birçok eklem ve eklem dışı
bulguların bulunduğu bir grup hastalıktır. Spondiloartropatiler grubundaki hastalıkların çoğu HLA-B27 geni ile
birliktedir. Bu grup hastalıklar içinde ankilozan spondilit, jüvenil ankilozan spondilit, psöriatik artrit, Reiter sendromu
ve reaktif artrit, inflamatuar barsak hastalıklarındaki artrit, ve diferansiye olmamış spondiloartropatiler yer alır.
Behçet hastalığı ve Whipple hastalığını da, özellikle geçmişte bu gruba almak isteyenler olmuştur.
Spondiloartropatilerin önemli özelliği, tendon ve ligamentlerin kemiğe bağlanma bölgelerinde inflamasyonun
bulunmasıdır. Bu inflamatuar reaksiyon, entesopati olarak tanımlanır. Entesopati lokal ağrı ve yeni kemik oluşumuna
neden olur. Bu olay, sakroiliak eklem gibi fibrokartiloginöz eklemlerde ortaya çıkarsa, değişik derecelerde kemik
ankiloza yol açar. Spinal ligamentlerde ve intervertebral disklerde entesopati gelişmesi sindesmofıt olarak
isimlendirilir ve radyolojik olarak bambu kamışı görünümünün ortaya çıkmasına neden olur. Entesopatilerin varlığı
bir çok klinik bulguyu açıklar. Spinal ligamentler ve intervertebral disklerdeki inflamasyon, SpA’li hastaların özellikle
dorsal spinozuslarındaki bel ağrısının nedenidir. Aşil tendonunun entesopatisi, bilhassa yürürken ağrıya neden
olabilir. Kalça eklemi, iliak krest ve kostalar, bu inflamasyondan etkilenebilen bölgelerdir. Çok sık olmasa da
sternoklaviküler eklemde asimetrik şişlik ve ağrı bulunması kuvvetle SpA’yi düşündürür.
Sinsi başlayıp 3 aydan daha uzun süre devam eden sabah tutukluğu, istirahatte şiddetlenen ve egzersiz ile
hafıfleyen özellikle bel bölgesinde ağrı tanımlayan, 40 yaşından genç hastalarda çoğu kez radyolojik olarak
sakroiliit tespit edilebilir. Spondiloartropatilerde periferik artrit spesifik hastalığa bağlı olarak gelişebilir.
Spondiloartropatilerin periferik artritlerinin genellikle alt ekstremitelerde, asimetrik yerleşim ve oligoartiküler tutulum
(≤4 eklem tutulumu) göstermesi karakteristiktir. Örneğin, sadece diz ekleminde artrit veya tek taraflı kalça ağrısının
bulunması SpA’yi akla getirmelidir. Bilhassa psöriatik artrit ve Reiter sendromlu hastalarda görülen karakteristik
bir diğer bulgu, sosis parmak olarak tanımlanan, parmakların diffüz şişliğidir. Bu durum parmaklarda artrit ve
tenosinovitin birlikte bulunmasına bağlıdır. Tanı konulamamış inflamatuar artritli hastalarda asimetrik artrit ve
entesopatinin tespit edilmesi, SpA tanısını güçlendirir.
Spondiloartropatilerin bir çoğunda eklem dışı bulgular görülebilir, örneğin gözler, deri ve genitoüriner sistem olaya
katılabilir. HLA-B27 ile bağlantısı olmadan, inflamatuar göz hastalığı, özellikle iritis, SpA’lerin çoğunda gelişebilir.
Psöriazisin cilt ve tırnak lezyonlarını, psöriatik artrit ve Reiter sendromunda görmek mümkündür. Genitoüriner
inflamasyon, çoğu kez genitoüriner infeksiyonu takiben gelişen reaktif artritte görülür, fakat bazen dizanteri
sonrası gelişmiş Reiter sendromunda da bulunabilir.
Özet olarak SpA’lerde bazı farklar olmasına rağmen karakteristik olarak bilhassa alt ekstremitelerde asimetrik
artrit, entesopati, inflamatuar bel ağrısı, iritis, konjonktivit, psöriatik cilt lezyonları, üretrit ve kolit görülebilmektedir.
Ankilozan Spondilit
Ankilozan Spondilit (AS), Marie-Strumpell hastalığı veya romatoid spondilit olarak da bilinir. Bilhassa omurga
ve sakroiliak eklemleri etkileyen, kronik sistemik inflamatuar bir romatizmal hastalıktır. Özellikle inflamatuar bel
ağrısı ile karakterize, periferik eklem tutulumu ve eklem dışı bulguları da bulunabilen, SpA’ler içinde bir hastalıktır.
Aksiyel iskelet tutulumu, sakroiliite bağlı bel bölgesinde ağrı, spondilit, entezit ve sindesmofit oluşumunun neden
olduğu omurgada ilerleyici şekil bozukluğuna yol açar.
Ankilozan spondilit reaktif artrit, Reiter sendromu, psöriazis, ülseratif kolit ve Crohn hastalığı ile beraber bulunabilir.
Bu tipine sekonder ankilozan spondilit denir. HLA kIas I antijeni ile güçlü ilişkisi bulunduğu saptanan ilk hastalıktır.
Beyaz ırkın % 8’inde HLA-B27 pozitiftir. Oysa AS’li hastaların yaklaşık %95’inde HLA-B27 saptanır. HLA-B27
ile AS arasındaki ilişki, siyah ırk ve Japonlar’da bu kadar güçlü değildir.
252
|
HLA-
B*2705
HLA-B*2713
a1
a2
GRUP
0
0
KAFKAS
HLA-B*2718
a1
a2
GRUP
0
0
ASYA
a1
a2
GRUP
0
1
KAFKAS
0
1
KAFKAS
0
2
?
0
3
?
0
3
KAFKAS
0
3
ORTA DOĞU
0
5
GÜNEY ASYA
B*2709
B*2710
B*2728
B*2727
B*2714
B*2719
B*2707
B*2704
B*2715
B*2706
B*2725
B*2721
B*2711
B*2720
B*2724
a1
a2
GRUP
1
1
ASYALI
1
2
ASYALI
1
3
ASYALI
1
3
ASYALI
1
4
ASYALI
1
5
ASYALI
1
5
ASYALI
1
7
ASYALI
a1
a2
GRUP
B*2703
B*2717
B*2701
B*2702
B*2716
B*2708
B*2726
B*2712
B*2723
1
0
AVRUPALI
1
0
BİLİNMİYOR
3
0
KAF/AFR
3
0
KAFKAS
3
0
KAFKAS
4
0
KAFKAS
4
0
AFRİKALI
7
0
KAFKAS
7
0
KAFKAS
Şekil 1: Başlıca HLA-B2705 olan HLA-B27 alttipleri ve bu tiplerin sık rastlandığı topluluklar
AFR: Afrikalı, KAF: Kafkas
Ankilozan spondilitin prevalansı, hastalığın sinsi başlaması ve tanının yaklaşık 6 yıl sonra konabilmesi nedeniyle
kesin belirlenememiştir. Hastalığın prevalansı erişkinlerde %0,4 ,Eskimolarda ve Norveç’de % 1,4 olarak
bilinmektedir. Risk,HLA B27 pozitif olanlarda %1,3 artar. Ankilozan spondilitte erkek/kadın oranı 3/1, 10/1 olarak
bildirilmektedir. Hastalık daha sık olarak genç erkekleri etkiler. Pik yaptığı başlangıç yaşı 2. ve 3. dekatlardır.Kadınlarda
hastalık daha hafıf ve atipik bulgularla seyretmektedir. Ayrıca kadınlarda bel ağrısına neden olacak başka faktörler
de vardır (hamilelik, doğum gibi). Bu durumlar göz önüne alındığında erkek/kadın oranı 5/1’e kadar inmektedir.
Kadınlarda hastalık 30 yaş civarında başlarken, erkeklerde başlangıç yaşı daha erkendir (ortalama 26 yaş olarak
bildirilmektedir). Kadınlardaki AS’in klinik bulguları erkeklerden farklı seyreder. Omuz ve kalça eklemini tutan
periferik artrit, kadınlarda erkek hastalara göre daha sık görülmektedir. Ağır spinal deformite, erkeklere oranla
kadınlarda daha az gelişmektedir. Hastalığın 15 yaşından önce başlaması ve periferik eklemlerde inflamasyonun
bulunması, her iki cins için de kötü prognostik faktördür.
I. Etyopatogenez
Ankilozan spondilitin patogenezi belli değildir. Uzun seneler, AS’in KIebsiella’ya karşı gelişen bir reaktif artrit
olduğu düşünülmüştür. Bu görüşün nedeni de aktif AS’li hastalarda normal gruba göre daha sık olarak fekal
Klebsiella bulunması ve Klebsiella pneumoniae’ya spesifık antikorların gösterilmesidir. Bilhassa Klebsiella
pneumoniae K3 suşunun, AS’li hastaların gaita kültürlerinde bulunuşunun hastalığın aktivitesi ile ilişkili olduğu
dikkat çekmiştir. Klebsiella pneumoniae K3 suşuna karşı elde edilen anti serumlar, HLAB27 pozitif olan AS’li
hastaların lenfositlerini lizise uğratır. Bu lizis, HLA-B27 negatif olanların lenfositlerinde görülmez. HLA-B27
antijenlerinin, bakterinin salgıladığı bir faktöre karşı reseptör görevi oynadığı düşünülmüştür.
Bir düşünce, HLA-B27 antijeninin bir bölümünün peptid yapısı ile bakteri antijenlerinin moleküler benzerlik
göstermesine dayanmaktadır. HLA-B27.1’in 69-78’inci amino asitlerin arasındaki bir bölümün, Klebsiella
pneumoniae nitrojenazın 184-196’ıncı amino asitleri arasındaki bölüme benzediği saptanmıştır. Bu benzerlik
sadece HLA-B 27.1 subtipinde bulunur. Bu nedenle HLA-B27 ile ilişkili antijenlerde, moleküler taklidin rolü
kuvvetle savunulmaktaydı. Avrupa’da ankilozan spondilitli hastaların %90’ında HLA-B27 pozitiftir. HLA B27’nin
31 den fazla moleküler subtipi vardır.HLA-B2705 bütün toplumlarda orijinal olarak bulunan ana tipidir. Farklı
toplumlarda, 1 ve .2 domainlerindeki aminoasit değişikliği farklı alttiplerin oluşmasına neden olmuştur (Şekil 1).
|
253
HLA-B27’nin hastalığa yatkınlık oluşturmasıyla ilişkili fonksiyonları 4 farklı teori ile açıklanmaya çalışılmaktadır;
1-Artritojenik peptit hipotezi: HLA-B27 taşıyan sitotoksik B hücrelerinin yanıtını arttıran bakteriyel veya self bir
artritojenik peptitle bağlanması hastalığa yol açabilir.
2-HLA-B27 ağır zincirleri homodimer yapıdadır birinci domain’indeki 67-sistein residüsü ile disülfid bağıyla
bağlanmıştır. Endoplasmik retikulumda bu homodimer yapısında bozulma olabilir. Bu bozuk yapıdaki proteinin
birikimi, hücre içinde proinflamatuar strese yol açabilir ve ankilozan spondilit gelişebilir. Alternatif olarak yanlış
katlanmış HLA B27 antijeni, bu yapısı bozuk homodimerle hücre yüzeyine göç edebilir ve diğer inflamatuar hücre
reseptörlerine sunulabilir. Ancak bu hipotezle ilgili bilgiler yeterli değildir.
3-Bir diğer olasılık; hücre içi invazyon ve öldürme fonksiyonundaki değişmedir:HLA-B27 + U937 hücreleri,
salmonella spp.yi, kontrollere göre daha az etkili olarak öldürür, IL-10 yapımını değiştirir ve daha az TNF-α.
sentezine neden olur. Ancak AS henüz bir tetikleyici mikrobiyal ajan kesin olarak gösterilememiştir.
4-HLA-B27’nin kendisi CD4+ hücreler tarafından otoantijen olarak tanınabilir.1980’l er ve 1990 ların başlarındaki
moleküler taklit teorisinin bir adım sonraki açıklamasıdır.
Hatalı katlanmış HLA B27 ‘nin stres oluşturacağı düşünülmektedir.Endoplazmik retikülum aminopeptidaz 1
(ERAP-1) hücre yüzeyine gönderilecek peptidlerin boyunun uzunluğunu belirleyen bir enzimdir. ERAP-1, IL-23
reseptörü ve IL-1 gen lokusundaki polimorfizmler, yanlış katlanmış HLA B27 molekülüyle beraber aşırı miktarda
IL-23 yapımına bu da TH17 hücrelerinin aktivasyonuna ve sonuç olarak inflamasyona neden olacağı bildirilmektedir.
II. Klinik Özellikler
Ankilozan spondilitin klinik bulguları geç gelişme çağında veya erken erişkin yaşlarda başlar.
Inflamatuar bel ağrısının semptomlarının bulunması, özellikle AS için tipiktir. Calin Kriterlerine göre ;
1. 40 yaşın altında,
2. Sinsi başlangıç varsa,
3. 3 aydan daha uzun süre bel ağrısı tanımlıyorsa,
4. Sabah tutukluğu ile beraberse,
5. Egzersiz ile rahatlıyorsa ve bu bulguların en az 4 tanesi birarada ise inflamatuar bel ağrısının bulunduğu
düşünülmelidir. (Bu kriterlerin sensitivitesi %95, spesifitesi %76’dır.)
Inflamatuar bel ağrısının mekanik bel ağrılarından ayırımının dikkatli yapılması gerekmektedir. Bu nedenle Berlin
Kriterleri ve ASAS kriterleri de belirlenmiştir.
Tablo 1’de, inflamatuar bel ağrısı bulunan 50 yaşından genç hastalarda modifiye Berlin ve ASAS kriterleri
görülmektedir.
1.
Sabah tutukluğu >30 dakika sürmesi
2.
Egzersizle düzelmesi
3.
Gecenin ikinci yarısında ağrı nedeniyle uyanma,
4.
Gezici gluteal ağrının bulunması.
En az 2 kriterin bulunması gerekir.Bu kriterin sensitivitesi: %70, spesifitesi %81 olarak bildirilmektedir.
Inflamatuar bel ağrısı için belirtilen ASAS kriterleri ise;
1.
<40 yaş başlaması
2.
Sinsi başlangıç
3.
Egzersiz ile rahatlamanın olması
4.
İstirahat ile rahatlamanın olmaması
5.
Gece ağrısı (Kalkmakla düzelen)
Tablo 1: 50 yaşından genç hastalarda,inflamatuar bel ağrısı için modifiye Berlin ve ASAS kriterleri
254
|
Bu kriterlerden 4’ünün bulunması önerilmektedir. Bu kriterlerin sensitivitesi %77, spesifitesi %91,7 olarak
belirtilmiştir. Inflamatuar bel ağrısı için belirtilen ASAS kriterlerinde aslında hastaların sıklıkla yakındığı sabah katılığı
çıkartılmıştır. Bu durum, kriterlerin saptanmasında kullanılan metodoloji ile ilişkilidir.
Ankilozan spondilit için 1984 modifiye New York Kriterleri bazı eksikliklerine rağmen tanıda yardımcı olur. Ankilozan
Spondilit için Modifiye New York Kriterleri 1984; Tablo 2’de görülmektedir.
Tablo 2: Ankilozan Spondilit için Modifiye New York Kriterleri 1984
1. Radyolojik kriterler
a. Sakroiliit; ≥ bilateral grade II veya tek taraflı Grade III -IV
2. Klinik kriterler
a. 3 aydan daha uzun süreden beri aşağı bel bölgesinde egzersiz ile düzelen istirahatte rahatlamayan ağrı
b. Sagital ve frontal planda lomber omurganın hareketlerinde sınırlanma
c. Sağlıklı olan yaş ve cinsiyetiyle uyumlu kişilere göre göğüs ekspansiyonunda sınırlanma
Kesin ankilozan spondilit için;
Unilateral grade 3-4 veya bilateral grade 2-4 ssakroiliit ve herhangi bir klinik kriterin bulunması,
Olası ankilozan spondilit için;
Üç klinik kriter varlığı veya radyolojik kriterlerin klinik kriterler olmadan bulunması gerekir.
Aşağı bel bölgesindeki ağrı, gluteal bölgede derinde ve sakroiliak bölgede hissedilir. Erken dönemde ağrı hafiftir
ve öksürmek, hapşırmak ve bel hareketleri sırasında farkedilir. Önceleri ağrı tek taraflı ve aralıklı olabilir. Birkaç
ay içinde iki taraflı bel ağrısı ortaya çıkar.
Bir diğer erken semptom, belde sabah tutukluğudur. Sabah tutukluğu uyandıktan sonra en şiddetlidir, sıcak
banyo ve hareketlerle hafifler. Bel ağrısı ve tutukluk uzun süre hareketsiz kalmayı takiben şiddetlenir.
Gelişmekte olan ülkelerde, jüvenil başlayan hastalıkta iştahsızlık, halsizlik, kilo kaybı ve hafif ateş görülebilir.
Bazı hastalarda sakroiliite bağlı olarak sadece aşağı bel bölgesinde devamlı bir ağrı olabilir. Bazı hastalarda ise
ağrı daha yaygın ve ilerleyici olur. Lomber, dorsal ve servikal intervertebral eklemlerin hareketlerini kısıtlayabilir.
Çok az hastada klasik rijid “Bambu Vertebra” gelişir. Bazı hastalarda eklemlerin yakınlarında kemik hassasiyeti
önde gelen semptom olabilir. Entezite bağlı olarak, kostosternal bileşkelerde, prosesus spinozuslar, krista iliaka,
trokanter major, tuberositas iskii, tibial tüberkül ve topukta ağrı olur. Kostovertebral eklemlerin ve torakal spinal
çıkıntıların etkilenmesi ile ve kostosternal, manibriosternal eklem bölgesindeki entezite bağlı göğüs ağrısı olur.
Anjina pektoris ve perikardit ağrısını taklid edebilir.
Periferik Eklem Tutulumu
Periferik eklem, tutulumu, sıklıkla Inflamatuar bel ağrısı ile birlikte bulunur. Omuz ve kalça eklemleri en sık tutulan
periferik eklemlerdir. Hastalığın seyri sırasında hastaların 1/3’ünde görülür. Nadiren periferik eklem tutulumu, bel
ağrısı olmadan ortaya çıkabilir, ancak bu hastalarda çok kısa zaman sonra aksiyel tutulum gelişir. Ankilozan
spondilitli hastaların %30 kadarında kalça ve omuz dışındaki dirsek, metakarpofalangiyal ve metatarsofalangiyal
eklemlerde de artrit görülür. Seronegatif spondiloartropatiler için tipik olan asimetrik periferik eklem tutulumu
bazı hastalarda simetrik poliartrit olarak karşımıza çıkabilir. Bu durumda, hastalık klinik olarak romatoid artritle
karışabilir. Entesopatinin bulunması tanıyı yönlendirir. Entezit geliştiği bölgede, fibröz ve kemik ankiloza neden
olur.
|
255
Eklem Dışı Bulgular
Akut anterior üveit, en sık rastlanan eklem dışı tutulumdur. Hastaların % 25-30’unda görülür. HLA-B27+
hastalarda daha sık rastlanır. Üveit genellikle tek taraflıdır. Semptomlar akut başlar. Hastalar ağrı, göz yaşında
artma, fotofobi ve bulanık görme tanımlar. Granülomatöz inflamasyon değildir ve sekel bırakmadan iyi olur
ancak tekrarlayıcı özelliktedir. Nadiren akut irit ankilozan spondilitin ilk semptomu olabilir. Hastalığın genellikle
daha hafif seyrettiği kadınlar arasında irit, hastanın yegane yakınması olup, eşlik eden asemptomatik sakroiliit
radyografiyle ortaya konabilir.
Kostovertebral ve kostasternal eklemlerin etkilenmesi ile rijid göğüs duvarı gelişebilir ve derin inspiryum
sınırlanabilir fakat bu durum solunum yetmezliğine genellikle yol açmaz (diyafragmanın yardımı ile). Plöropulmoner
tutulum hastalığın geç döneminde görülebilir. Öksürük, dispne ve ekspektorasyonu olan hastalarda, akciğerlerin
üst loblarında genellikle apikal yerleşimli pulmoner fıbrozis saptanabilir. Akciğer grafisinde bilateral, apikal
yerleşimli, lineer ve yamalı opasiteler görülür. Bazen kistler oluşur. Bu kavitelere Aspergillus yerleşebilir. Bu
durumda öksürük, dispne artar ve hemoptizi gelişebilir. Aort kapağı ve halkasının fıbrozisine bağlı bilhassa
aort yetmezliği oluşabilir.
HLA-B27 pozitif olan SpA’li hastaların on yıllık takibinde, sürekli kardiyak “pacemaker” kullanımını zorunlu
kılan, ağır bradiaritmilerin ve kalp bloklarının geliştiği bildirilmiştir. Kalpteki iletim bozuklukları hastalığın süresi
ile ilişkilidir. 15 yıllık hastaların % 2.7’sinde, 30 yıllık hastaların % 8.5’inde kalp iletim bozuklukları saptanmıştır.
Erken dönem AS’de nörolojik bulgu yoktur. Ancak, prosesus spinozusların fraktür ve dislokasyonu, atlantoaksiyal
subluksasyon ve kauda ekuina sendromu gibi nedenlerle nörolojik bulgular ortaya çıkabilir. Ankilozan spondilitli
hastalarda sekonder amiloidoz ve IgA nefropatisi gelişebilir.
Ankilozan spondilitin erken tanısı inflamatuar bel ağrısı belirtilerinin varlığına dayanır. Hastalığın erken dönemindeki
fizik bulgular vurgulayıcı değildir. Bel hareketlerinde kısıtlanma bulunabilir. Periferik artrit ve eklem dışı bulgular
saptanabilir. Tipik olarak normal lomber lordoz azalır ve vertebranın simetrik hareketlerinde (lateral fleksiyon
ve ekstansiyon) azalma görülür. Lomber vertebranın lateral fleksiyonunun kısıtlanması, ankilozan spondiliti
lomber disk hernisinden ayıran önemli bir bulgudur.
Lomber bölgedeki intervertebral eklem hareketlerinin sınırlandığını göstermek için Schober testi uygulanır. Hasta
ayakta dururken lumbosakral eklem ve ondan 10 cm yukarıdaki bir nokta işaretlenir. Hastaya öne doğru eğilmesi
söylenir. İki nokta arasındaki mesafe 5 cm’den daha az açılıyorsa Schober testi pozitif kabul edilir (Şekil 2). Ayrıca
bu ölçümün modifiye edilmiş şekli olan Modifiye Schober Ölçümü Tablo 4’de gösterilmektedir.
Tablo 3. Lomber vertebranın yana hareketlerinin ölçüm yöntemi
Lomber Yana Fleksiyon
Çıplak ayakla, sırt, skapula ve
kalça duvara dayalı dizler tam
ekstansiyonda ayakların dış
kenarları birbirinden 30 cm
uzakta ve paralel
Ölçüm
Başlangıç pozisyonu
Metod
Ek bilgi
Lomber yana
fleksiyon
Başlangıç pozisyonunda orta
parmak ile yer arasındaki
mesafe ölçülür. Daha sonra
hastaya yan fleksiyon yaptırılır.
Aynı yerden mesafe tekrar
ölçülür. Bir önceki ölçüm
sonucundan çıkarılır. Aynı işlem
diğer tarafta tekrarlanır.
Kolların parmakların ve dizin
tam ekstansiyonda olduğuna
ve topukların yere değdiğine
dikkat edin. Gövdenin öne
fleksiyon, ekstansiyon veya
rotasyonunu önlediğinize emin
olun.
256
|
Şekil 2. Schober Testi
Tablo 4: Modifiye Schober’in Ölçümü
Ayaklar 30 cm aralıklı Hekim
iliyak krista hizasında (L4/5).bir
işaret koyar. Bunun 10 cm
üstüne ve 5 cm altında birer
işaret koyar
Ölçüm
Başlangıç pozisyonu
Metod
Ek bilgi
Lumbar
Fleksiyon
(Modifiye
Schober)
Hastanın dizleri ekstansiyonda
belden öne doğru fleksiyona
geçer. İlk ve ikinci işaretler
arasındaki mesafenin 20cm’nin
üzerine çıkması normaldir.
Hareketin sonuna geldiğinde
hafif bir diz fleksiyonuna izin
verilebilir ama bu kayıt altına
alınmalıdır.
Tablo 5: İntermalleoler mesafe ölçümünün yöntemi
Hasta yerde veya sert bir
zeminde sırtüstü pozisyonda
yatar. Dizler ekstansiyondadır.
Ölçüm
Başlangıç pozisyonu
Metod
Ek bilgi
İntermalleol
er mesafe
Hasta, dizlerini kırmadan ve
bacakları zeminle temasını
koruyarak mümkün olduğu
kadar açar. Medial malleoller
arasındaki mesafe ölçülür
Mümkün olduğu kadar hızlı
ölçüm yapılmalıdır. Zira ölçüm
ağrılı olabilir.
Tablo 6: Servikal vertebranın rotasyon ölçüm yöntemi görülmektedir.
Hasta sırt üstü pozisyonda,
alın horizontal ve kafa nötral
durumda olmalıdır.
Ölçüm
Başlangıç pozisyonu
Metod
Notlar
Servikal
rotasyon
Hasta, omuzlarını
kıpırdatmadan maksimum kafa
rotasyonu yapar. Mesafe
gönyeyle ölçülür.
Boynun her türlü fleksiyonu
önlenmelidir.
|
257
Vertebradaki ossifiye entezopatileri,omurganın her yöne hareketlerini kısıtladığı gibi omurganın duruşunda
bozukluklar da gelişir. Servikal ve lomber lordoz düzleşirken, torakal kifoz artar. Servikal omurgadaki bu şekil
bozukluklarının takibinde Baş-Duvar ve Baş-Tragus mesafesinin ölçümü yardımcı olur. Tablo 7 ve Şekil 3’de
bu ölçümlerin yapılış yöntemi anlatılmıştır.
Şekil 3: Baş-Duvar ve Tragus-Duvar mesafesinin ölçümü
Tablo 7: Tragus-Duvar mesafesinin ölçüm yöntemi
Çıplak ayakla, sırt, skapula ve
kalça duvara dayalı dizler tam
ekstansiyonda ayakların dış
kenarları birbirinden 30 cm
uzakta ve paralel Baş mümkün
olduğunca nötral pozisyonda
olmalıdır.
Ölçüm
Başlangıç pozisyonu
Metod
Notlar
Tragus
duvar
Hasta çenesini mümkün olduğu
kadar çeker(retraksiyon) Kulak
tragusuyla duvar arasındaki
mesafe bir cetvelle ölçülür.
Boyun hiçbir şekilde fleksiyon,
ekstansiyon, rotasyon veya
yana fleksiyonda olmamalıdır.
Jenkinson ve arkadaşları, ankilozan spondilitli hastalardaki bu ölçüm sonuçlarındaki değişiklikleri hafif, orta ve
şiddetli değişiklikler olarak sınıflamışlardır. Tablo 8’da bu sınıflama görülmektedir.
Tablo 8: Jenkins ve arkadaşlarının ankilozan spondilitte omurga hareketlerindeki sınırlamanın sınıflaması:
Hafif
0
Orta
1
Ağır
2
Servikal rotasyon
> 70
20 -70
< 20
Tragus duvar
< 15 cm
15-30 cm
> 30 cm
Lomber yana fleksiyon
< 10 cm
5-10 cm
> 30 cm
Modifiye schobers
< 4 cm
2-4 cm
> 2 cm
Intermalleolar mesafe
< 100 cm
70-100 cm
> 70 cm
Göğüs ekspansiyonundaki azalma, kostovertebral eklemlerin tutulduğıınu gösterir. Erkeklerde 4. interkostal
mesafeden, kadınlarda memelerin altından göğüs çevresi ölçülür. Derin inspiryum esnasındaki ölçüm, <5 cm
ise göğüs ekspansiyonunun kısıtlandığı söylenebilir.
258
|
III. Laboratuvar Bulguları
Ankilozan spondilitli hastaların % 95’inde HLA-B27 pozitiftir. Hastalıksız toplumdaki HLA B27 sıklığı ise % 7
dolayındadır. Eritrosit sedimentasyon hızı ekseri yükselmiştir. Ancak bu bulgu hastalığın aktivitesi ile çoğu kez
paralellik göstermez. Hafıf şiddette normositer normokrom anemi ağır vakalarda bulunabilir. Periferik kandaki
lökositlerin sayısı normaldir. Hastalarda otoantikorlar negatiftir.
Torakal tutulum bulunan hastalarda, vital kapasite ve total akciğer kapasitesinde azalma, rezidüel volüm ve
fonksiyonel volümde artış bulunabilir.
45 yaşından genç hastalarda en az 3 aydan beri bel ağrısı tanımlıyorsa spondilartropatiler için ASA S sınıflama
kriterleri göz öüne alınarak değerlendirme yapılabilir.(Tablo 9’da ASAS kriterleri görülmektedir)
Tablo 9: 45 yaşından önce başlamış ve en az 3 aydan beri kronik bel ağrısı bulunan hastalarda aksiyel tutulumlu
spondilartritlerin klasifikasyonunda önerilen ASAS kriterleri (Assessment in Spondylo Arthritis International Society)
Şekil 4: Inflamatuar bel ağrısı bulunan aksiyel tutulumlu erken ankilozan spondilitte tanı akım şeması
%5
%14
%30-70
Hastalık olasılığı
%95
AS/aksiyal SpA
Kronik bel ağrısı
İnflamatuvar bel ağrısı?
SpA’nin klinik bulguları
(entesit, aile öyküsü, üveit,
değişken kalça ağrısı, asimetrik artrit,
NSAİİ’lara iyi yanıt)
HLA-B27
Radyolojik değerlendirme
#SPONDİLARTROPATİ (SpA)BULGULARI
İnflamatuar bel ağrısı
Artrit
Entezit
Üveit
Daktilit
Psöriyasis
Crohn/kolit
NSAİİ’lara iyi yanıt
SpA aile öyküsü
HLA B27
CRP yüksekliği
*RADYOLOJİK BULGULAR
Sakroiliitin görüntülenmesi
MRG ile SpA ile ilişkili sakroiliitin aktif
inflamasyonun gösterilmesi
Modifiye New York kriterlerinde belirtilen
sakroiliitin kesin radyolojik bulguları
veya
Sakroiliitin radyolojik bulgusu*
+
≥1 SpA bulgusu#
HLA B27
+
≥1 SpA
|
259
Radyolojik Bulgular
Ankilozan spondilitin kesin tanısı, sakroiliitin varlığı ile konur. Radyolojik olarak, sakroiliak eklemlerde
skleroz, kenar düzensizliği, erozyon ve füzyon geliştiği görülür. Ancak radyolojik bulgular, klinik bulgularla
uyumlu değildir. Semptomlar başladıktan 9 yıl sonra bile radyolojik olarak sakroiliitin gelişebileceği
bildirilmiştir.
Bazı olgularda kemik sintigrafısi, sakroiliak eklemin bilgisayarlı tomografısi ve manyetik rezonans
görüntüleme teknikleri aktif inflamasyonu saptamada yardımcı olur. CT ve MR ankilozan spondilitteki
erken lezyonları göstermede çok yararlıdır. Direkt radyografide sakroiliak eklemlerdeki minimal değişikliklerin
olduğu hastalarda akut sakroiliak eklem inflamasyonunu göstermede MR yardımcı olur. Inflamatuar bel
ağrısı olan ankilozan spondilitli hastalarda Sakroiliak eklem MR’ının sensitivitesi: % 95, direkt grafinin
sensitivitesi %19 ve kantitatif sakroiliak sintigrafininki ise % 48 olarak bildirilmektedir. CT ve direkt grafinin
bulguları hastalık aktivitesi ile ilişkili bulunmamıştır. Sadece bir çalışmada sakroiliak eklemlerde ankilozun
artışı ile bu eklemlerdeki sklerozun gösterilme arasında ilişki olabileceği bildirilmektedir.
Vertebra grafilerinde, korpus vertebraların çevresindeki periostite bağlı vertebralarda kareleşme, korpus
vertebraların kenarlarında, etrafı skleroze erozyonlar ve sindesmofitlere bağlı bambu kamışı görünümü
saptanabilir.
Magnetik Rezonanas Görüntüleme (MRG) Bulguları
Magnetik rezonans görüntüleme yöntemi spondilartropatilerde gittikçe daha çok kullanılmakta ve hastalığın
durumu hakkında daha fazla bilgi elde etmemizi sağlamaktadır. Özellikle erken dönemdeki ankilozan
spondilitin tanısında önemli bilgiler vermektedir. Bu dönemde henüz daha direkt radyolojik yöntemlerle
gösterilemeeyen değişiklikler MRG ile saptanabilmektedir. Bu suretle henüz daha geri dönüşümü olmayan
kemik değişiklikleri oluşmadan hastalara tedavi olanağı sağlanmış olmaktadır.
Ankilozan spondilit için farklı MRG sekansları kullanılmaktadır.
•
T1-ağırlıklılı sekanslar;genellikle kronik değişiklikleri gösterir.Normal kemik iliğindeki yağ parlaklığını
gösterir ve anatomik yapıları çok iyi, ayırdettirir.
•
T2-ağırlıklı yağ baskılı fast spin eko (FSE) sekansı (T2/FS)
•
Kısa ι inversion recovery (STIR) veya Gadolinyum dietilenetriamin penta asetik asit (Gd-DTPA) gibi
paramagnetik kontrast madde kullanımı sonrasında T1-ağırlıklı yağ baskılı sekans (FSE)
Her üç sekansta da akut spinal lezyonlar parlak,normal kemik iliği karanlık görülür. T2/FS ve STIR
sekansları,kemik iliği ödemi gibi sıvı birikiminin olduğu anormal serbest sıvı içeriklerini göstermede çok
hassastır ve hiperintens sinyal verirler. T1/Gd sekansında,inflamatuar lezyonlar damarlanmanın artışına
bağlı olarak parlak olarak görülür ve kontrast molekülün interstisyuma geçtiği saptanır.
Sakroiliak eklemde ve omurgada yapısal değişikliklerin gösterilmesi AS tanısı için altın standard
değerindedir.Hastalığın erken döneminde aktif sakroiliit ve spondilitin varlığı sadece MRG ile STIR ve
T1/Gd sekanslarında tesbit edilebilir.MRG ,hem anterior hem posterior spinal değişiklikleri, spondilodiskit,
diskit, artrit ve küçük intervertebral eklemlerdeki enteziti ayırdettirir. MRG ile Ascill tendiniti ve plantar
fasiit gibi periferik entezitik değişikliklerin saptanmasında yardımcı olur. Tablo 10 ve Tablo 11’de sakroiliak
eklemlerdeki tipik MRG lezyonları sıralanmıştır.
260
|
Tablo 11: Sakroiliak eklemler ve omurganın MRG deki karakteristik sinyalleri
T1- ağırlıklı
hipointens
hipointens
hiperintens
hipointens
SEKANS
Spinal sıvı
(Sıvı içerik)
İntervertebral disk
(Sıvı içerik)
Subkutan yağ
dokusu
Aktif inflamatuar
lezyonlar
T1-ağırlıklı Gd.sonrası
hipointens
hipointens
hiperintens
*Yağ saturasyonlu
hipointens
*Yağ saturasyonsuz
Hiperintens
Short tau inversiyon
hiperintens
hiperintens
hipointens
hiperintens
recovery (STIR)
(Diskte dejenerasyon
varsa hipointens)
Tablo 10: Sakroiliak eklemlerdeki tipik MRG lezyonları
• Aktif inflamatuar lezyonlar (STIR/gadolinyum sonrası T1):
•
Kemik iliği ödemi (Osteit)
•
Kapsülit
•
Sinovit
•
Entezit
• Kronik inflamatuar lezyonlar (Normal T1):
•
Skleroz
•
Erozyonlar
•
Yağ depolanması
•
Kemik köprüler /ankiloz
Sakroiliak eklem MRG de STIR’daki hiperintens sinyal güçlü ise aktif inflamasyonu gösterme olasılığı artar. Ancak
etkilenmiş görülen kemik iliği alanları periartiküler yerleşimli olmalı , geniş alanlara yayılmamalıdır. Bu görüntünün
tek kesitte bulunması sakroiliit için yeterli değildir, birkaç kesitte görülmesi gerekir.
T1 ağırlıklı sekansta periartiküler yağ depolanmasının hiperintens sinyal olarak görülmesi;kronik inflamasyonun
erken dönem bulgusu olarak kabul edilmelidir.
Ankilozan Spondilitin Komplikasyonları: AA tipi amiloidoz, atlantoaksiyel eklemde subluksasyon, spinal
kord basısı, vertebra fraktürlerine yatkınlık ve kauda ekina sendromudur. Kauda ekina sendromunda, alt
ekstremiteler ve belde ağrı, mesane ve kalın barsak disfonksiyonu ve bacakların arasında duyu kaybı görülür.
Hastalık Şiddetinin Belirlenmesİ
Hastalığın şiddeti aşağıda belirtilen indeksler kullanılarak belirlenebilir:
•
Bath AS Fonksiyonel İndeks (BASFI)
•
Bath AS Hastalık Aktivitesi İndeksi (BASDAI)
•
Bath AS Metroloji İndeksi (BASMI)
•
Dougados Fonksiyonel İndeks
•
Entezit değerlendirmeleri (Mander İndeksi ve Maastricht AS Entezit skoru [MASES])
•
Bath AS Hastalık Aktivitesi İndeksi (BASDAI)
|
261
AS’nin başlıca 5 semptomu hakkında 6 skorunun yanıtlanmasında kullanılan 10 cm’lik görsel analog skalalardan
oluşur:
Semptomlar;
•
Yorgunluk
•
Omurga ağrısı
•
Eklem ağrısı / şişlik
•
Lokalize hassasiyet
•
Sabah tutukluğudur.
Her semptoma eşit ağırlık vermek için sabah tutukluğu hakkında iki skorun ortalaması alınır (soru 5 ve 6). Ortaya
çıkan 0 ile 50 arasındaki skor 5’e bölünerek 0 ile 10 arasındaki nihai skor elde edilir. BASDAI skoru ne kadar
yüksekse hastanın AS nedeniyle sakatlığı o kadar ağırdır. BASDAİ 30 saniye ila 2 dakika arasında tamamlanır.
Tablo 12’de BASDAİ skorunun hesaplanması görülmektedir.
1. Genel yorgunluk/bitkinlik düzeyinizi nasıl tarif edersiniz?
2. Genel boyun, bel ya da kalça ağrısı düzeyinizi nasıl tarif edersiniz?
3. Boyun, bel ve kalça dışında diğer eklemlerinizdeki genel ağrı/şişlik düzeyini nasıl tarif edersiniz?
4. Dokununca ya da bastırılınca hassasiyet olan bölgelerdeki genel rahatsızlık düzeyini nasıl tarif edersiniz?
5. Uyandığınızda mevcut olan genel rahatsızlık düzeyini nasıl tarif edersiniz?
6. Uyandığınız andan itibaren, sabah tutukluğunuz ne kadar sürüyor?
Tablo 12: BASDAİ Skorunun Hesaplanması
HİÇ YOK 0
ÇOK ŞİDDETLİ
10
1
/
2
1
3/2
2 SAAT
BASDAI’nin hesaplanması aşağıda gösterildiği şekilde yapılır. Onu hesaplayan el makinaları vardır ve genellikle
onlar kullanılarak hastanın BASDAI değeri hesaplanır.
[(5+6)/2+(1+2+3+4)*]/5=BASDAI SKORU
*(50 üzerinden toplam)
262
|
IV. Ayırıcı Tanı
Lumbosakral disk hernisi, diğer SpA’ler, inflamatuar barsak hastalığındaki artritler, Reiter sendromu, psöriatik
artrit, lumbosakral apofizyal ve intervertebral eklemlerin dejeneratif hastalığı, Forrestier hastalığı (Diffüz idiopatik
iskelet hiperostozisi), Osteitis kondensas ilei ve septik sakroiliit ayırıcı tanıda düşünülmelidir.
Forrestier hastalığı proliferatif tip osteoartrittir. Apofizyal ve sakroiliak eklemler tutulmaz. Osteitis kondensas ilei,
iliak subkondral kemiğin asemptomatik sklerozudur. Skleroz sadece iliak taraftadır. Ankilozan spondilit ile radyolojik
olarak karışabilir. Septik sakroiliit akut bir olaydır. Ancak radyolojik bulgular AS ile karışabilir.
V. Tedavi
Hedeflenen amaç ağrıların kontrolü, iskeletin hareketlerinin korunması ve deformitelerin gelişmesine engel
olmaktır. Ankilozan spondilit için spesifik bir tedavi yoktur. Hastanın eğitimi, postür kontrolü ve egzersizler önem
taşımaktadır.
Fizik Tedavi:
Uygun yatma, oturma, yürüme biçimleri, göğüs ekspansiyon egzersizleri öğretilir. Yürüme ve
yüzme, eklemlerin hareketini korumak için mükemmel sporlardır.
İlaç Tedavisi: Ankilozan spondilitte kullanılan ilaçlar 3 grupta değerlendirilebilir:
1. İlk grup, hastalıktaki ağrıyı ve omurganın hareket sınırlamasını kontrol eden ilaçlardır. Bu grup ilaçlar içinde
NSAİİ yer alır.
2. İkinci grupta eğer NSAİİ ile yeterli yanıt alınamaz veya bu ilaçların yan etkileri çıkarsa eklenebilecek
ilaçlardır. Bu grupta da analjezikler, kas gevşeticiler ve düşük doz kortikosteroid yer alır.
3. DMARD grubu ilaçlardır. romatoid artritte kullanılanlarla aynıdır, ancak ankilozan spondilitte genellikle
ilk olarak sulfosalazin tercih edilir.
NSAİİ’lar anti-inflamatuar ve analjezik olarak kullanılırlar. İndometasin, fenilbutazon, naproksen, sulindak, piroksikam,
tolmetin vb. kullanılabilir.
Altın tuzları, klorokin ve D-penisilamin bu hastalıkta etkili değildir. Sulfasalazin özellikle periferik eklemleri tutulmuş
olanlarda, semptomları belirgin oranda azaltabilir. Omurga hastalığına iyi geldiğine dair kesin veriler yoktur.
Kortikosteroidlerin çeşitli DMARD’ları ve NSAİİ’ları tolere edemeyen ya da yanıt vermeyen hastalarda denenebileceği
bildirilmektedir. Ancak diğer romatizmal hastalıklara göre kortikosteroidler ankilozan spondilitte daha az etkilidir.
Uzun süreli kullanımları osteoporoza ve vertebral fraktürlere yol açabilir. Çok ağrılı akut ataklarda IV pulse KS
tedavisi uygulanabilir. Gerektiğinde akut inflamasyon bulunan tek ekleme, eklem içi kortikosteroid enjeksiyonu
yapılabilir. Diğer tedavi ajanları ile kontrol altına alınamayan şiddetli inflamasyon bulguları olan hastalara, sistemik
kortikosteroid tedavisi önerilebilir ancak ankilozan spondilitte kortikosteroid kullanımı oldukça sınırlıdır.Sistemik
kortikosteroid kullanımı ile ilgili karşılaştırmalı çalışmalar yeterli değildir.
Sulfasalazin ile ilgili geniş hastalık serilerinde ve metaanalizlerde;plasebo kontrolüne göre yanıtın farklı olmadığı
belirtilmektedir. Aslında omurga tutulumunda etkisinin bulunmadığı kabul edilmektedir.
Bifosfanatların, hayvan modellerinde artriti etkilediği gösterilmiş ve osteoklastların apopitozunu uyardığı bilinmektedir.
Bifosfonat olan Pamidronatın ilk infüzyonundan hemen sonra eklem ağrılarının arttığı ancak 6 ay süreyle BASDAİ
ve BASİ’de belirgin azalma olduğu gösterilmiştir.
7.5-15 mg/hafta dozlarda metotreksat kullanımında, hem periferik hem de aksiyel eklem tutulumunda plasebo
kullananlara göre farklı olmayan bir etki saptanmıştır. BASDAI’de, metotreksat alanlarda ve plasebo verilenlerde
anlamlı klinik düzelme saptanmamıştır.
|
263
Anti-TNF ilaçlar
Pulse kortikosteroid
İkinci basamak ilaçlar:
Sulfasalazin
Analjezikler, oral kortikosteroidler
NSAİİ
Cerrahi:
Periferik eklem replasmanı
Omurga deformitesini düzeltme
Kortikosteroid enjeksiyonları:
Entesopati
Sakroiliak eklem
Periferik artrit
Şekil 5: Ankilozan spondilitte tedavi piramidi
Ankilozan Spondilitte İlaç Dışı Tedavi Yaklaşımları
Son yıllarda, sakroiliit ve spondilite bağlı enflamatuar bel ağrısı ile karakterize kronik romatoid bir hastalık olan
ankilozan spondilitin (AS) semptomlarının kontrolünde nonsteroidal antienflamatuar ilaçların ve/veya anti-TNF
alfa tedavisinin yanı sıra en uygun tedavi stratejilerini geliştirmede fizik tedavi ve rehabilitasyon yaklaşımları ile
birlikte kullanılması ile tedavinin etkinliğinin arttırılması önerilmektedir.
Literatürde AS hastalarına uygun fizik tedavi uygulamalarında grup egzersiz programlarının daha iyi sonuçlar
verdiği gözlenmektedir. Ev egzersiz programlarıyla karşılaştırıldığında gözetim altında yapılan egzersizlerin spinal
mobiliteyi geliştirmede daha etkili olduğu savunulmaktadır. Yine bu populasyonda egzersizin eklem mobilitesi
ve fonksiyonel kapasiteyi arttırarak ağrı ve depresyonu azalttığı yönünde çalışmalar vardır.
Kognitif davranışsal eğitim yaklaşımları ile kişinin hastalığı ile ilgili bilgilendirilmesi çeşitli yaşam stili modifikasyonlarının
sağlanması yine hastalık algılanışı ve yaşam kalitesine olumlu etkilerde bulunarak medikal tedaviye katkıda
bulunmaktadır.
VI. Prognoz
Semptomlar sürekli veya aralıklı olarak yıllarca devam edebilir. Bazı ağır vakalarda, aksiyal ve periferik eklemlerde
füzyon gelişmesine neden olabilir.
Aort yetmezliği, amiloidoza bağlı kronik böbrek yetmezliği, atlanto-aksiyal subluksasyon ve medulla spinalis
basısı ölüm nedenleridir.
Anti-TNF ajanlar, hastalarda inflamasyon bölgesindeki TNF düzeyinde belirgin azalmaya neden olur. Infliksimab,
Adalimumab ve Etanersept, ASAS 20, BASFI ve BASDAIde belirgin iyileşmeye yol açmıştır. Ancak son veriler;
Anti-TNF ilaçların inflamasyonu kontrol etmesine rağmen, entesopatinin oluşmasını ve kalsifikasyonları çok da
engellemediğini göstermektedir.
Radyoterapi: 1940’lı yıllarda semptomlarda dramatik iyileşmeye neden olmasından dolayı uygulanmış, fakat
hastalarda lösemi geliştiği görülmüştür. Bu nedenle artık bu tedavi kullanılmamaktadır.
Cerrahi girişimler: Eklemlerde fonksiyon kaybı geliştiğinde uygulanabilir. Total kalça ve diz protezine sıklıkla
başvurulur. Ağır spinal kifoz geliştiğinde lomber ve servikal osteotomi, temporomandibular eklem ankilozunda
kondiler rezeksiyon, atlantoaksiyal subluksasyonda stabilizasyon denenebilir.
264
|
5>40>
Dostları ilə paylaş: |