Tablo 16. KBKA ve LK olan vakalarda kateter çekilmesi sırasındaki klinik bulgular
Ş
ikayet yok
Lokal bulgular
Ateş
S YS
Tanım
n
(%)
n
(%)
n
(%)
n
(%)
KBKA
2
(20)
2
(20)
3
(30)
5
(60)
LK
1
(20)
5
(100)
3
(60)
1
(20)
Kateterin takılı kalma süresi ile kolonizasyon sıklığı arasında istatistiksel açıdan
fark saptanmaz iken, kateteri 10 günden uzun süre takılı olan hastalarda, kateter
ucundan daha sık etken üremesi
ve KB ’nin daha sık saptanması istatiksel açıdan
anlamlı idi (p=0.004) (Tablo 17).
Tablo 17. Kateter süresiyle KB ve kateter kolonizasyonu arasındaki ilişki
< 10 gün
≥
10 gün
Tanım
Gün
Tanım Gün
Kateter süresi
n
(%)
(%)
n
(%)
(%)
Üreme var
11
(31.4)
(20)
43 (66.1)
(80)
Kateter kültürü
Steril-Kontaminasyon
24
(68.6)
(52.2)
22 (33.9)
(47.8)
Var
9
(25.7)
(23.1)
30 (46.1)
(76.9)
Kolonizasyon
Yok
26
(74.3)
(42.6)
35 (53.9)
(57.4)
Var
2
(5.7)
(13.3)
13 (20)
(86.7)
KB
Yok
33
(94.3)
(38.8)
52 (80)
(61.2)
55
100 kateter içerisinde 37 (%37) kateter steril, 9 (%9) kateter kontamine iken 54
(%54) kateterde 54 etken mikroorganizma izole edildi. Üreyen etkenlerin 32 (%59.2)’si
Gram-pozitif kok, 17 (%31.5)’si Gram-negatif çomak iken 5 (%9.3)’i maya idi. Toplam
54 etken içerisinde 16 (%29.6) MRSA, 9 (%16.6) MRKNS, 5 (%9.3) Pseudomonas
spp., 5 (%9.3) K.pneumoniae spp., 5 (%9.3) Candida spp. 3 (%5.6) MSKNS, 3 (%5.6)
Acinetobacter spp., 3 (%5.6) E.coli, 2 (%3.7) Micrococcus spp, 1 (%1.8) MSSA, 1
(%1.8) Enterococcus spp., 1 (%1.8) Proteus spp. üredi (Şekil 4).
Ş
ekil 4. Kateter ucundan izole edilen etkenlerin dağılımı (n=54)
KB ’lerde 6 (%40)’sı Gram-pozitif kok, 6 (%40)’sı Gram-negatif çomak, 3 (%20)’ü
maya olmak üzere toplam 15 etken üredi. Üreyen etkenler arasında 4 (%29.7) MRSA, 3
(%20) Candida spp., 2 (%13.3) MRKNS, 2 (%13.3) Pseudomonas spp., 2 (%13.3)
K.pneumoniae spp., 1 (%6.7) Acinetobacter spp., 1 (%6.7) Proteus spp. saptandı.
KBKA ’ye yol açan etkenler arasında 2 (%20) MRSA, 1 (%10) MRKNS, 1 (%10)
Pseudomonas spp., 2 (%20) K.pneumoniae spp., 1 (%10) Acinetobacter spp., 3 (%30)
Candida spp. saptandı. LK ’ye yol açan etkenler arasında 2 (%40) MRSA, 1 (%20)
MRKNS, 1 (%20) Pseudomonas spp. ve 1 (%20) Proteus spp. saptandı (Tablo 18).
16
9
5
3
1
5
5
3
3
2
1
1
0
5
10
15
20
25
MRSA
MRKNS
Pseudomonas spp.
K.pneumoniae spp.
Candida spp.
MSKS
Acinetobacter spp.
E.coli
Micrococcus spp.
MSSA
Enterococcus spp.
Proteus spp.
56
Tablo 18. KBKA ve LK ’de etkenlerin dağılımı
KB
KBKA
LK
Kolonizasyon
Toplam
Etken
n
(%)
n
(%)
n
(%)
n
(%)
Gram-pozitif etken
3
(30)
3
(60)
26
(66.7)
32
(59.2)
MRSA
2
(20)
2
(40)
12
(30.8)
16
(29.6)
MRKNS
1
(10)
1
(20)
7
(17.9)
9
(16.8)
MSKNS
--
-----
--
-----
3
(7.7)
3
(5.5)
Micrococcus spp.
--
-----
--
-----
2
(5.1)
2
(3.7)
MSSA
--
-----
--
-----
1
(2.6)
1
(1.8)
Enterococcus spp.
--
-----
--
-----
1
(2.6)
1
(1.8)
Gram-negatif etken
4
(40)
2
(40)
11
(28.2)
17
(31.5)
Pseudomonas spp.
1
(10)
1
(20)
3
(7.7)
5
(9.3)
K.pneumoniae spp.
2
(20)
--
-----
3
(7.7)
5
(9.3)
Acinetobacter spp.
1
(10)
--
-----
2
(5.1)
3
(5.5)
E.coli
--
-----
--
-----
3
(7.7)
3
(5.5)
Proteus spp.
--
-----
1
(20)
--
-----
1
(1.9)
Candida spp.
3
(30)
--
-----
2
(5.1)
5
(9.3)
KBKA olan 10 vakada SVK ve perifer venden alınan eş zamanlı kan kültürlerinin
üreme zamanları karşılaştırıldı. 10 vakanın 9 (%90)’unda pozitif üreme zamanı (≥ 2
saat) saptanırken, KBKA olmayan 90 vakanın 6’sında pozitif üreme zaman farkı
saptandı. KBKA olan vakalardaki üreme zaman farkı KBKA olmayan vakalardaki
üreme zaman farkına göre istatistiksel açıdan anlamlı bulundu. Çalışmamızda KBKA
tanısı için eş zamanlı periferik ve SVK kan kültürlerinde pozitif üreme zaman farkını
%93 özgüllük, %90 duyarlılık ile saptadık. (Tablo 19).
Tablo 19. KBKA vakalarında SVK ve periferden venden eş zamanlı alınan kan
kültürlerinde üreme zaman farkının değerlendirilmesi
KBKA olan vakalar
KBKA olmayan vakalar
SVK ve perifer venden alınan kan
kültürlerinin üreme zamanı farkı
n
(%)
n
(%)
≥
2 saat
Pozitif
9
(90)
7
(7.8)
< 2 saat
Negatif
1
(10)
83
(92.2)
57
Hastanemizin ünitelere göre SVK infeksiyon hızları incelendiğinde 1000 kateter
günü başına yoğun bakım ünitelerinde 8.4 ve yoğun bakım dışı ünitelerinde 4.1 olarak
saptandı. Tüm ünitelerde 6.9 olarak belirlendi. Üniteler bazında SVK infeksiyon hızları
BCYB’de 8.8, GCYB’de 5.5, Reanimasyon’da 9.1, Dahiliye’de 2.6, Genel Cerrahi’de
9.3 olarak belirlendi. 100 hastada görülen infeksiyon oranına göre YBÜ’de %10.7,
YBDÜ’de %8 olarak saptandı. Tüm ünitelerde %10 olarak belirlendi. Üniteler bazında
oranlar BCYB’de %14.3, GCYB’de %5.5, Reanimasyon’da %12, Dahiliye’de %5.9,
Genel Cerrahi’de %12.5 olarak belirlendi. (Tablo 20).
Tablo 20. Ünitelere göre SVK ilişkili kan akımı infeksiyonu hızları
SVK ilişkili kan akımı infeksiyonu
Ünite
1000 kateter günü başına
Vakaya göre (%)
Dahiliye
2.6
5.9
Genel Cerrahi
9.3
12.5
YBDÜ
4.1
8.0
GCYB
5.5
5.5
BCYB
8.8
14.3
Reanimasyon
9.1
12.0
YBÜ
8.4
10.7
Tüm Üniteler
6.9
10.0
YBDÜ: Dahiliye + Genel Cerrahi YBÜ: GCYB + BCYB + Reanimasyon
Tüm Üniteler: Dahiliye + Genel Cerrahi + GCYB + BCYB + Reanimasyon
58
TARTIŞ MA
Bilimsel teknik ilerlemenin hasta tedavisine önemli bir yansıması olarak kabul
edilen intravasküler cihazların en önemli komplikasyonlarından biri bu cihazlarla
ilişkilendirilen infeksiyonların oluşmasıdır. Çeşitli nedenlerle ama temelde
intravasküler yol amacı ile yerleştirilen santral venöz kateterlerde gelişen infeksiyonlar
hasta mortalitesi dahil çok ciddi komplikasyonlara yol açmaktadır (44).
Çalışmamızda cinsiyet, yaş, ünite, malignite, cerrahi müdahale, respiratuar
yetmezlik, kardiyovasküler yetmezlik, kronik böbrek yetmezliği, serebrovasküler
hastalık, travma, diabetes mellitus, sepsis, yanık ile KB arasında istatistiksel açıdan
anlamlı bir fark tespit edilmedi. Sadece, YBÜ’lerde yanık ile KB arasında KB
gelişmesi açısından anlamlılık saptandı. Altta yatan hastalıklar, yaş ve cinsiyetin KB
ve kateter kolonizasyonu riskinde artışa yol açmamaları, KB ve kateter
kolonizasyonunda lokal faktörlerin önemli olduğunu düşündürmektedir. Amerikan
Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi tarafından 2002 yılında yayımlanan KB
oluşmasını önlemeye yönelik kılavuzda yer alan önerilere uyulmayan hastalarda
KB ’nin daha sık görüldüğü bilinmektedir (2,44,57). Bu kılavuz ve bir çok yayında
KB riskinin kateter takılırken ve kateter takılı kaldığı sürece asepsi koşulları, kateterin
kendisi ve kateter giriş yeri ile ilişkili olduğu bildirilmektedir (30,82). Deri
bütünlüğünü bozan hastalıklarda da (yanık vs.) KB riskinin artmış olması, bu tip
infeksiyonların sıklıkla lokal faktörlerle ilişkili olduğunu düşündürmektedir.
Çalışmamızda da reanimasyon ünitesinde yatan yanıklı bir hastada Klebsiella
pneumoniae spp.’ye bağlı KBKA geliştiği saptandı.
Bir çok çalışmada kateter giriş yeri ile KB ve kateter kolonizasyonu arasında
farklar saptanmıştır (2,3,60). Buna göre en riskli femoral ven iken bunu sırası ile
juguler ven ve subklavian ven takip etmektedir. Lorente ve ark.nın çalışmasında da bu
ş
ekilde risk sıralaması saptandığı belirtilmiştir (83). Çalışmamızda toplam 100
kateterden subklavian vene takılan 70 (%70) kateterin 32 (%45.7)’sinde üreme
saptandı. Juguler vene takılan 25 (%25) kateterin 19 (%76)’unda, femoral vene takılan
5 (%5) kateterin ise 3 (%60)’ünde üreme saptandı. Sayısal olarak kateter kültürlerinde
59
üreme subklavian vene takılı kateterlerde daha fazla görünsede kateterin takıldığı vene
göre değerlendirildiğinde kateter ucu kültürlerindeki üreme oranı en fazla juguler vene
takılı kateterlerde bulundu. Sonrasında sıklık sırasıyla femoral ven ve subklavian vene
takılı kateterlerde bulundu. Juguler vene takılı kateterlerdeki üreme oranının subklavian
vene göre daha fazla olması istatistiksel açıdan anlamlı bulundu (P=0.03). Kateteri
subklavian vende takılı olan hastaların 7 (%10)’sinde , juguler vende takılı olan
hastaların 6 (%24)’sında ve femoral vende takılı olan hastaların 2 (%40)’sinde KB
düşünüldü. Femoral ven ile subklavian vene takılan kateterler arasında KB açısından
istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı (p>0.05). Bu durum femoral vene
takılan kateter sayısının az olmasına bağlandı. Kateterin takıldığı ven ile kateter
infeksiyonu arasında istatistiksel açıdan anlamlı fark saptanmamış olması KB
sayısının az olmasına bağlandı. Juguler, subklavian veya femoral bölgelere takılmış
kateterlerde infeksiyon oranını karşılaştıran güvenilir randomize çalışma yoktur (44).
Benzer çalışmada araştırmacılar juguler vene takılan kateterlerde infeksiyon riskinin,
femoral veya subklavian vene takılanlara oranla daha yüksek olduğunu bildirmişlerdir
(61,84,85). Kateter kolonizasyonunun KB gelişmesi için bir ön koşul olduğu
düşünülürse, kolonizasyonun daha sık olduğu kateterlerde, KB sıklığı orantılı olarak
artacaktır (22,23). Juguler vene takılan kateterlerde üreme oranının daha fazla olması,
bu bölgenin çoğu zaman orofarenks sekresyonu ile kontamine olması, hareketli bir
bölge olması nedeniyle kateter pansumanının daha sık bozulması ve bu sebeple sık
manupule edilmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu sebeple juguler vene takılı
kateterlerde kateter bakımlarına daha çok önem verilmesi gerekmektedir. Bu bölgenin
orofarengeal sekresyonlarla teması engellenmeli ve sık bozulabilen pansumanın steril
koşullarda yapılmasına dikkat edilmelidir. Hastanelerde komplikasyon riski daha az
olduğu gerekçesi ve takılması daha kolay olması nedeniyle juguler ven tercih
edilmektedir. Hastanemizde subklavian vene takılı kateter sayısı juguler ve femoral
venlere takılı kateter sayısından fazla olsa da bunun yeterli seviyede olmadığı
görülmüştür. Literatür bilgilerine ve bilimsel çalışmalara dayanarak daima öncelik
subklavian venin tercih edilmesi yönünde olmalıdır. CDC’nin 1996 ve 2002
yıllarındaki kılavuzlarda da femoral ve juguler venden daha az riske sahip subklavian
venin kateterizasyonda tercih edilmesi gerektiği belirtilmektedir (2,83).
60
Çalışmamızda TPN (p=0.003) ve kan ürünü (p=0.025) kullanan vakalarda KB
gelişmesi TPN ve kan ürünü kullanmayan vakalara göre daha sık saptandı. PPN ve
mmünsupresif tedavi alanların KB gelişmesine etkisi olmadığı saptandı (p>0.05).
Chen ve ark. SVK risk faktörlerini saptama amacıyla yaptıkları çalışmada KB gelişimi
açısından TPN kullanımını istatistiksel olarak anlamlı bulurken PPN ve kan ürünü
kullanımını anlamlı bulmamışlardır (86). Periman ve ark. çalışmalarında TPN kullanımı
KB için bir risk faktörü olarak saptanmış (87). Kan ürünü kullanan 45 vakanın kateter
kültüründe üreyen 31 etkenin 21’i Gram pozitif etken, 8’i Gram-negatif etken ve 2’si
maya olarak belirlendi. TPN kullanan 30 vakanın kateterinden 12 Gram-pozitif kok, 8
Gram-negatif çomak ve 3 maya üredi. Kan ürünü kullananların kateter ucu kültüründe
Gram-pozitif etken sıklığı TPN kullananlara göre daha fazla bulundu. TPN kullanan
hastalarda özellikle mayanın etken olduğu kolonizasyon ve infeksiyon özellikle TPN
kullanmayan hasta grubuna göre daha sık görülmektedir. Çalışmamızda kateter ucundan
maya üreyen beş vakanın üçü (%60) TPN kullanırken diğer ikisi (%40) PPN
kullanıyordu. TPN kullanan hastalarda damar içi kateterden verilen sıvı maya üremesi
için uygun koşul oluşturmaktadır (24,88,89). Vaka sayısı az olmakla birlikte
çalışmamızda TPN kullanan vakalarda mayanın daha sık etken olduğu ve KB sıklığının
artmış olduğu gözlendi. TPN kullanan KB düşünülen vakalarda gereğinde ampirik
tedavide antifungal ajan düşünülmelidir.
Opere edilmiş olan vakalarda cerrahi yara tiplerine göre yapılan incelemede
KB ’lerde 3 (%42.8) temiz-kontamine yara, 2 (%28.6) kirli-enfekte yara, 1 (%14.3)
kontamine yara, 1 (%14.3) temiz yara olarak saptandı. Kateter kolonizasyonu olanlarda
13 (%59.1) temiz-kontamine yara, 4 (%18.2) kontamine yara, 3 (%13.6) kirli-enfekte
yara, 2 (%9.1) temiz yara olarak saptandı. Cerrahi yara tipleri ile KB ve kolonizasyon
arasında istatistiksel açıdan fark tespit edilmedi (p>0.05). Yapılan benzer bir çalışmada
Chen ve ark. çalışmamızdaki gibi KB gelişimi ile cerrahi yara tipleri arasında
istatistiksel olarak anlamlı fark saptamamışlar (102).
Hastanemiz ünitelerinde var olan genel yaklaşım kateter ile ilgili bir komplikasyon
gelişmediği sürece kateterin yaklaşık 20-30 gün süreyle yerinde kalması yönündedir.
Çalışmamızda kateterlerin ortalama takılma süreleri 14 gündür. Bu konu ile ilgili Cook
ve ark.nın yaptığı derlemede kateterlerin kısa aralıklarla değiştirilmesinin
kolonizasyonu ve infeksiyon sıklığını azaltmadığı belirtilmiştir (90). Kateter takılması
61
travmatik bir işlem olduğundan ve de kateter takılması esnasında asepsi koşullarının
bozulabilme riskinden ötürü, yeni bir kateter takılması kendi içerisinde KB için risk
oluşturmaktadır. Kateterin takılı kalma süresi ile kateter kolonizasyonu ve KB arasında
doğru orantılı bir ilişki olduğu bilinmektedir (23,57,91). Çalışmamızda kateteri 10 gün
ve daha uzun süre takılı kalan vakalarda kateter kolonizasyonu ve KB daha sık olup
istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptandı (p=0.004). Benzer bir çalışmada Chen ve
ark. kateterin 7 günden uzun süre kalmasını KB gelişmesi açısından anlamlı bulmuşlar
(86). Kateterin takılı kalış süresiyle KB arasında anlamlı ilişki saptanmış olması
kateterizasyon sırasında önerilen sterilizasyon kurallarına uyulduğu halde kateter
süresince asepsi şartlarına uyulmadığını düşündürmektedir. Katetere bağlı infeksiyonu
önlemeye yönelik kurallara sıkı şekilde uyulmadığı sürece kateterlerin kısa aralıklar ile
değiştirilmesi SVK’ya bağlı infeksiyon riskini azaltacağından bu uygulamanın üzerinde
durulması gerekmektedir.
Kateterlerin takılma işleminin yapıldığı ünite ve elektif/acil olarak takılma
durumuna göre incelendiğinde KB ’lerde kateterlerin 6 (%40)’sı ameliyathane, 9
(%60)’u YBÜ’de olmak üzere 3 (%20)’ü acil, 12 (%80)’si elektif olarak takıldığı
saptandı. Kateter kolonizasyonu olanlarda kateterlerin 19 (%48.7)’u ameliyathane, 20
(%51.3)’si YBÜ olmak üzere 5 (%12.8)’i acil, 34 (%87.2)’ü elektif olarak takıldığı
saptandı. Kateterlerin takıdığı ünite ve elektif/acil olarak takılma durumu ile KB
arasında arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p>0.05). Yapılan bir
çalışmada Chen ve ark. hastanın yattığı ünitede kateter takılmasının KB gelişmesini
anlamlı olarak artırdığını saptamışlar (102). Almuneef ve ark. ameliyathanede
kateterizasyonu KB gelişimi açısından daha az riskli bulurken acil veya elektif
ş
artlarda kateterizasyonun KB ’ye etkisi bizim çalışmamızda olduğu gibi
bulunamamıştır. (92).
Kateterlerin çıkartılma sebepleri incelendiğinde KB ’lerde 8 (%53.2) hastada KB
ş
üphesi, 3 (%20) hastada hastanın ölmesi, 1 (%6.7) hastada belirlenmemiş, 1 (%6.7)
hastada gereksinimin kalkması, 1 (%6.7) hastada kateterde tıkanıklık olması, 1 (%6.7)
hastada kateterin gerekenden uzun kalması olarak saptandı. KB olgularında çıkartılma
sebepleri incelendiğinde KB şüphesi ile kateterin çıkarılmasının KB vakalarının
yarısında görülmesi KB ’yi ön tanı olarak yeterli düşünmediğimizi göstermektedir.
62
KBKA saptanan vakaların 5 (%50)’i S YS, 3 (%30)’ü ateş ile prezente olurken 2
(%20) hastanın herhangi bir şikayeti yoktu. Şikayeti olmayan hastaların kan kültürü
örneklerinde MRKNS ve MRSA üredi. KNS’lerin etken olduğu KBKA 'ler çoğunlukla
sessiz seyreder ve kateter çekilmeden tedavi edilebilirler. S.aureus'un etken olduğu
KBKA 'lerde kateter çekilmeli ve hasta iki hafta süre ile antibiyotik kullanmalıdır.
Kateter çekildiğinde klinik tablosu düzelen ve bu nedenle antibiyotik kullanmayan
hastaların antibiyotik kullanan hastalara göre daha mortal seyrettikleri bildirilmektedir
(60,93). 2 vakada herhangi bir şikayet olmadan MRSA ve MRKNS’nin neden olduğu
kan akımı infeksiyonunun saptanması, metisiline dirençli suşlarda infeksiyonun sessiz
seyredebileceğini düşündürmektedir.
Kateter ucundan en sık izole edilen etkenler sırası ile KNS, Pseudomonas spp.,
Candida spp., Enterecoccus spp., S.aureus ve Enterobacter spp. olarak bildirilmektedir
(23,60,94). Çalışmamızda en sık izole edilen etken MRSA idi. Bunu sırası ile MRKNS,
Candida spp., Pseudomonas spp., K.pneumoniae spp,, Acinetobacter spp. ve diğerleri
takip ediyordu. Bu tür dirençli suşların etken sıralamasında ilk sıralarda yer almaları
kateterIerin çoğunun YBÜ’deki vakalardan çıkarılmasından kaynaklanabileceği
düşünüldü. Tüm etkenler dikkate alındığında Gram-pozitif etkenlerin Gram-negatif
etkenlere oranı yaklaşık olarak 2 idi. Buna karşın KB 'ye neden olan etkenler sırası ile
MRSA, Candida spp., K.pneumoniae spp., Pseudomonas spp., MRKNS, Proteus spp.,
Acinetobacter spp. idi. Gram pozitif etkenlerin Gram negatiflere oranı 1 idi. Katetere
bağlı kan akımı infeksiyonu dikkate alındığında bu oran 0.75 idi. Kateter ucundan
üretilen etkenlere göre Gram-pozitif etkenler baskın görülsede, KBKA ’de Gram-
negatif etkenler ve mayaların ön planda olması anlamlı idi. Özellikle yoğun geniş
spektrumlu antibiyotik kullanımının bu duruma yol açtığı düşünülmektedir. Bu sonuca
dayanarak başta glikopeptid grubu olmak üzere antibiyotiklerin akılcı antibiyotik
kullanım ilkelerine uyularak kullanılmasının daha etkin olabileceği düşünüldü. Blot ve
ark. kateter ilişkili infeksiyonlarda ve kateter kolonizasyonunda en sık izole edilen
etkenin S.aureus (n=8), KNS (n=8) ve P.aeruginosa (n=6) olduğunu saptamışlardır (94).
Chen ve ark. KBKA vakalarında sıklıkla Gram-pozitif koklar ve mayaları izole
etmişlerdir (86). Ülkemizde SVK infeksiyonlarında etkenlerle ilgili yapılmış az sayıda
çalışmalardan biri olan Yapar ve ark.nın çalışmasında, uzun süreli SVK kullanan 97
hastanın 14’ünde KB olup etkenlerin %28.5’inin KNS, %21.4’ünün S. aureus,
63
%21.4’ünün Acinetobacter spp., %14.5’inin K. pneumoniae, %7.1’inin Pseudomoas
spp. ve %7.1’inin ise E.coli olduğu belirtilmiştir (95). Tunçbilek ve ark.nın hemodiyaliz
hastalarında 113 hastaya takılmış 157 subklavian SVK’da gelişen %28 KB ’de etkenler
%13 P. aeruginosa, %7 E. coli, %7 Acinetobacter spp., %5 S.epidermidis, %5
Enterobacter spp., %2 Enterococcus spp. ve %2 Candida spp. olarak belirlenmiştir (96).
Tekeli ve ark.nın çalışmasında Ankara Üniversitesi bni Sina Hastanesinde 2001 yılında
SVK uygulanan 207 vakada 42 (%21) KB tanısı konmuş olup Stafilokokları etkenlerin
%63’ü olarak belirlemişlerdir (97). Bizim çalışmamızda olduğu gibi her üç çalışmada
da KB ’lerde stafilokok türleri en sık izole edilen etkenler olarak belirlenmiştir.
Vakaların hastaneden çıkış durumları incelendiğinde KB ’lerde 7 (%46.7) exitus, 8
(%53.3) sağ kalım saptandı. Kateter kolonizasyonu olan vakalarda 17 (%43.6) exitus,
22 (%56.4) sağ kalım saptandı. Exitus vakalar değerlendirildiğinde KB ile KB
olmayan vakalar arasında istatistiksel açıdan anlamlı fark saptanmadı (p>0.05). Benzer
bir çalışmada Amuneef ve ark. bizim çalışmadaki gibi hastanın çıkış durumu ile KB
arasında ilişki saptamamışlar (92).
Yoğun Bakım Ünitelerinde yatan 74 vakada APACHE II ve prediktif mortalite
oranları ile yapılan değerlendirmede APACHE II skoru (p=0.019) ve prediktif mortalite
oranlarının (p=0.023) KB olan vakalarda daha yüksek bulunması istatistiksel açıdan
anlamlı bulundu. Yapılan bir çalışmada Gowardman ve ark. APACHE II skoru ile
KBKA olan ve olmayan vakalar arasında istatistiksel açıdan bir fark saptamamışlar
(98). Pawar ve ark.nın çalışmasında KBKA vakalarında APACHE II skoru ve prediktif
mortalite oranlarının KBKA olmayan vakalara göre yüksek saptanması istatistiksel
açıdan anlamlı bulunmuş (99).
SVK ve perifer venden alınan eş zamanlı kan kültürlerinin üreme zamanlarının
karşılaştırılmasına dayanan çalışmada 10 KBKA vakasının 9’unda pozitif üreme
zamanı saptanırken sadece 1 vakada negatif üreme zamanı saptandı. KBKA olmayan
90 vakanın 6’sında pozitif üreme zamanı saptanırken 84 vakada negatif üreme zamanı
saptandı. KBKA ’de SVK ve perifer venden alınan eş zamanlı kan kültürlerinde pozitif
üreme zamanı farkı istatistiksel açıdan anlamlı bulundu. Çalışmamızda KBKA tanısı
için pozitif zaman farkını %93 özgüllük, %90 duyarlılık ile saptadık. Benzer bir
çalışmada Bouza ve ark. pozitif zaman farkını, KBKA olan ve olmayan vakalar
arasında istatistiksel olarak anlamlılık saptamışlar (25). Blot ve ark. kanser merkezinin
64
yoğun bakım ünitesinde gerçekleştirilen prospektif bir çalışmada KBKA tanısı için
pozitif zaman farkını (≥2 saat) %91 özgüllük ve %94 duyarlılık ile saptamışlar (94).
Raad ve ark. 108 vaka KBKA iken 83 vakada KBKA saptanmamış. Pozitif zaman
farkı kısa süreli kateterlerde %92 özgüllük ve %81 duyarlılık, uzun sürelilerde %75
özgüllük ve %93 duyarlılık olarak saptanmış. (100).
KBKA hızlarının hastane büyüklüğüne, üniteye ve kateterin tipine göre
değişkenlik göstermekle birlikte yapılmış çalışmalarda %2.5-14.5 arasında değiştiği
bildirilmektedir. 100 hastada görülen infeksiyon oranına göre YBÜ’de %10.7,
YBDÜ’de %8 olarak saptandı. Tüm ünitelerde %10 olarak belirlendi. Üniteler bazında
oranlar BCYB’de %14.3, GCYB’de %5.5, Reanimasyon’da %12, Dahiliye’de %5.9,
Genel Cerrahi’de %12.5 olarak belirlendi. Hastaneler arası karşılaştırma yapabilmek
için, 100 hastada gözlenen infeksiyon saysısı yerine, kateter kullanım gününe göre
belirlenmiş kateter ilişkili hızların kullanılması daha sağlıklıdır (44). Hastanemizin
ünitelere göre SVK infeksiyon hızları 1000 kateter günü başına yoğun bakım
ünitelerinde 8.4 ve yoğun bakım dışı ünitelerinde 4.1 olarak saptandı. Tüm üniteler
dahil edildiğinde 6.9 olarak belirlendi. Üniteler bazında SVK infeksiyon hızları
BCYB’de 8.8, GCYB’de 5.5, Reanimasyon’da 9.1, Dahiliye’de 2.6, Genel Cerrahi’de
9.3 olarak belirlendi. 1992-2003 yılları arasında NNIS hastanelerinden KBKA hızları,
her 1000 SVK gününde 2.2 (kardiyotorasik YBÜ), 4.2 (koroner), 5.0 (dahiliye), 4.1
(beyin cerrahisi), 10.3 (<1000 gr neonatal YBÜ) bildirilmiş (101). Gastmeier ve ark. 89
karışık ünitede ve 73 pediatrik YBÜ’de SVK ilişkili infeksiyon hızını 4.9/1000 ve
12.5/1000 kateter günü olarak saptamışlar (102). Türkiye’den Çetinkaya Şardan ve ark.
yoğun bakım ünitelerinde SVK ilişkili infeksiyon hızlarını 1000 kateter günü başına
0.52 (beyin cerrahi), 5.73 (dahiliye), 10.5 (genel cerrahi), 1.1 (kalp-damar cerrahisi),
1.48 (reanimasyon), 3.96 (yanık) olarak saptamışlar (103). Şimşek Yavuz ve ark. 2002
yılında kalp-damar cerrahi ünitesinde 2.5/1000 kateter günü olarak belirlemiş (104).
Ayanoğlu ve ark.nın çalışmasında 1994-1995 yıllarında reanimasyon ünitesinde kateter
kolonizasyon oranını % 22, kateter infeksiyon oranını ise % 14.1 saptamışlar (105). Ege
Üniversitesi Tıp Fakültesi Reanimasyon ünitesinde Yapar ve ark.’nın yaptığı çalışmada
% 14.4 oranında KB , % 13.5 oranında kateterin kolonize olduğu belirlenmiş (95).
Yılmaz ve ark. üremik hastalarda SVK ilişkili bakteriyemi insidansını 4.7/1000 kateter
günü olarak saptamışlar (106). Hacettepe Üniversitesinde Akan ve ark. (107)
65
çalışmasında %4.1; Haydarpaşa Numune Hastanesinden Türkmen ve ark. (108) %3.4;
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Altıntop ve ark. (109) %4.7; SSK Ankara Eğitim
hastanesinden Gürbüz ve ark. (110) %2 oranında KBKA saptamışlardır. Mersin
Üniversitesinde Ersöz ve ark. V kateter ilişkili infeksiyon hızını 18/1000 kateter günü
olarak tespit etmişler (111). Chen ve ark. KBKA hızını 7.5/1000 kateter günü olarak
saptamışlar (86). Almuneef ve ark. 2000-2003 yılları arasında pediatrik YBÜ’de 46
vakada SVK ilişkili infeksiyon hızını 20.1/1000 kateter günü olarak saptamışlar (92).
Çalışmamız süresince bir çok vakada kateter çekilişi esnasında, KB ’yi düşündürecek
klinik tablo bulunmadığından kateterler kan kültürü örnekleri alınmadan çekilmişlerdir.
Bu vakalar çalışmaya alınmadı. Bu nedenle çalışmamızın protokolüne uyan hastaların
çoğunda katetere bağlı infeksiyonu düşündürecek klinik bulgular vardı. Çalışmamızda
saptanan katetere bağlı kan akımı infeksiyonu sıklığının bazı çalışmalara kıyasla yüksek
saptanmış olmasını bu şekilde açıklayabiliriz.
66
1000> Dostları ilə paylaş: |