Akımlar Savaşı Başlıyor
Tesla'nın yeni şirketi için hevesle kurduğu
atölyeler 33-35 Güney Beşinci Caddede,
Edison'un atölyelerinden yalnızca birkaç blok
ötedeydi. Yarım milyon dolar sermayeyle
kurulan Tesla Elektrik Şirketi 1887 yılının nisan
ayında hizmete açıldı. Bu anı çok uzun
zamandır beklemekte olan Tesla için bu bir
düşün gerçek olması anlamına geliyordu.
Kendi ürettiği dinamolar gibi gece gündüz,
aralıksız çalışmaya başlayacaktı.
Her şey zihninde gizli olduğundan çok fazlı
AC motoru için doldurması gereken patent
formları üzerinde birkaç ay daha çalışması
gerekiyordu. Bu, gerçekte, tek fazlı, çift fazlı ve
üç fazlı alternatif akımlardan müteşekkil tam bir
sistemdi. Diğer tipler üzerinde de deneyler
yapmıştı. Ve her tip için uygun dinamolar,
motorlar,
trafolar
ve
otomatik
kontrol
mekanizmaları geliştirmişti.
Amerika'da halen farklı devre ve donanım
kullanmakta olan yüzlerce santral vardı. Bunlar
genellikle bir ya da bir grup buluş üzerinde
odaklanmışlardı. Buna göre, Elihu Thomson
Massachussets Lynn'deki Thomson-Houston
şirketinin fabrikasındaki küçük alternatörleri ve
trafoyu 1886 yılında kurmuştu, bu sistem diğer
bir fabrikanın akkor lambalarını da besliyordu.
Fakat elektrik tertibatı için güvenli bir sistem
geliştirebilmek için bir yıla daha ihtiyacı vardı.
Demiryolları hava freni sistemleri yatırımcısı
George Westinghouse da Gaulard ve Gibbs'in
AC dağıtım sistemi patent haklarını satın almış
ve mühendisi William Stanley'i bir trafo sistemi
inşa etmekle görevlendirmişti. 1886 yılında
sistemin
başarılı
bir
testi
yapılmıştı.
Westinghouse aynı yıl kasım ayında Buffalo'da
Amerika'daki ilk ticari AC sistemini işletmişti,
aynı zamanda otuzun üzerinde şebeke de inşa
halindeydi. Buna ilaveten, tabii ki, bir de bu
sahadaki yarışmaya ilk katılanlardan biri olan
Edison Elektrik Şirketi'nin doğru akım sistemi
vardı.
Ancak hala tatminkar bir alternatif akım
motoru üretilememişti. Atölyelerini açmasının
üzerinden altı ay geçtikten sonra Tesla patent
ofisine test edilmesi ve dosyalanması için iki
motorunu gönderecekti. 1892 yılı boyunca kırk
patent için başvuracak ve bunları alacaktı.
Tüm icatları o denli orijinal ve üstündüler ki
hiçbir beklemeyle karşılaşmıyordu.
En sonunda hak ettiği üne gecikmeli de olsa
kavuşmaya başlamıştı. Cornell Üniversitesi
bünyesinde Elektrik Mühendisliği dersleri açan
A. Anthony, Tesla'nın sisteminin önemini ilk
bakışta kavramış ve onun lehine bir konuşma
yapmıştı. Bu sistem sadece yeni bir motor
olmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni bir
teknolojiyi müjdeliyordu. Sistemin belkemiği,
Anthony'nin deyişiyle aksaklık yapacak tek bir
parçası
bile
olmayan
basit
indüksiyon
motoruydu.
Birleşik
Devletler
Patent
Bürosundan
sızmaya başlayan bu gizli hareketliliğin
haberleri kısa süre içerisinde endüstriyel ve
akademik çevreleri olduğu kadar Wall Street'i
de sallamaya başlamıştı. Profesör Anthony'nin
önerisi doğrultusunda bu meçhul genç Sırp,
Amerika Elektrik Mühendisleri Enstitüsü'nden
16 Mayıs 1888'de bir seminer düzenleme
daveti alacaktı.
Tesla şaşkınlıkla kendisinin doğuştan
yetenekli bir hatip olduğunu fark edecekti;
söylevi de klasikler arasındaki yerini alacaktı.
Seminer konusu "Yeni bir Alternatif Akım
Motoru ve Trafo Sistemi" idi.
Semineri değerlendiren Dr. B. A. Behrend,
"Faraday'ın
Elektrikte
Deneysel
Araştırmalarının ortaya çıkmasından bu yana
ilk defa bu derece önemli bir deneysel gerçek
bu denli basit ve açık bir şekilde açıklanıyor"
diyecekti. Arkasından gelenlere yapılacak bir iş
bırakmamıştı. Hazırladığı rapor, matematiksel
teorinin iskeletini dahi içermekteydi.
Tesla'nın zamanlaması bundan daha iyi
olamazdı. Aldığı patentler Westinghouse'un
peşinde
koştuğu
çözümleri
içeriyordu.
Pittsburglu kodaman, mors bıyıkları ile tıknaz,
kaba saba, hareketli, iyi giyinmeyi ve macerayı
seven bir adamdı. Pek yakında o da Morgan
gibi raylar üzerinde giden özel vagonu ile
seyahat
etmeye
başlayacaktı,
önceleri
Pittsburg New York arasında, daha sonraları
Niagara
Şelalesine
kadar
uzanacaktı.
Girişkenliği ile ün yapan Westinghouse az çok
Edison'u andırıyordu. Ve Edison gibi o da
mücadeleci bir insandı. Bu iki adam pek kısa
bir süre içerisinde aynı ringde mücadele
edeceklerdi.
Westinghouse da esaslı işadamlarındandı
ama o 'soyguncu baron' gibi politikacıları satın
almaya çalışmaz, insanları yolunacak kazlar
gibi görmezdi. Onun birincil olarak görüş
alanını kaplayan konu Amerika'nın her yanına
dalga
dalga
yüksek
voltajlı
akım
gönderilebilmesini sağlayabilecek potansiyel bir
enerji sistemiydi. Tesla gibi o da bir zamanlar
büyük Niagara'nın hidroelektrik potansiyelini
değerlendirme hayalleri kurmuştu.
Tesla onu laboratuvarına davet etti. Yeni
enerji kaynaklan hakkında düşler gören iki
züppe adamın frekansları hemen tutmuştu.
Tesla'nın laboratuvarı ve atölyesi ilgi çekici
aletlerle doluydu. Westinghouse bir makineden
diğerine koşuyor, bazen öne kaykılıyor, ellerini
dizlerine koyuyor, her şeyi dikkatle inceliyordu;
bazen başını hafifçe yana eğiyor alternatif akım
motorlarından gelen mırıltıları dinlerken başını
zevkle sallıyordu. Birkaç açıklamaya ihtiyacı
vardı.
Ne yazık ki belgelenememiş bir hikayeye
göre o an Tesla'ya tüm AC motorlarının patenti
karşılığında 1 milyon dolar ve ayrıca telif
haklarını teklif etmiştir. Böyle bir teklif yapılmış
olsa bile muhtemelen sonradan geri çekilmiş
olmalı; nitekim Tesla Westinghouse'dan daha
sonra kırk patenti karşılığında 60 bin dolar
almıştı; bunun 5 bin doları nakit para geri kalan
kısmı
da
150
hisse
senediydi.
Westinghouse'un arşiv kayıtlarına göre ise
satılan her beygirgücü enerji karşılığında iki
buçuk dolar almaktaydı. Birkaç yıl içerisinde bu
telif haklarının karşılığı öyle devasa boyutlara
ulaşmaya başlayacaktı ki, bu konuda sorunlar
baş gösterecekti.
O an için ise Tesla ödemeleri Brown ve
şirketin diğer yatırımcıları ile paylaşmak
zorunda olduğundan henüz süper zenginler
arasına girememişti. Yine de sırtından yırtık
pırtık esvabını atmış, Manhattan'in sosyal
çevrelerine katılmış olması hoş bir durumdu ve
onun için oldukça da baş döndürücüydü.
Westinghouse'un
şirketinde
tek
fazlı
sistemini güncellemek için ayda 2 bin dolar
karşılığında çalışmayı kabul etmişti. Ek bir gelir
kazanacak olması çok iyiydi ama bunun yanı
sıra bir de Pittsburg'a taşınması gerekiyordu ki
bu da tam New York "400"ün üyelerinden
heyecan verici davetler almaya başladığı
zamana denk geliyordu. New York'tan ayrıldı
ama gözü arkada kalmıştı.
Her yeni sistemde karşılaşılan birçok
zorluk onu bekliyordu. Westinghouse'un o
zamanlar kullanmakta olduğu 133 devirli akım
60 devir için üretilmiş indüksiyon motoruna
uygun
değildi.
Mühendisleri
bu
konuda
uyarmıştı ama sözünü dinlemeleri için aylar
boyunca beyhude ve pahalı deneyler yapmak
zorunda kalacaklardı. Bir kere gerektiği gibi
çalıştırılınca motor tam da tasarlandığı şekilde
işlemeye başlamıştı. O günden beri 60 devir,
indüksiyon motorlarında bir standart halini
almıştır.
Tesla kısa bir süre içinde kendisi için
icatları kadar önemli olan başka bir başarıya
daha imzasını atacaktı. 1891 yılının 30
Temmuz günü Amerikan vatandaşlığına kabul
edilecekti.
Bunun
kendisi
için
bilimsel
çalışmalarından daha onur verici olduğunu
anlatıyordu arkadaşlarına. Şeref belgeleri
çekmecelerinin
derinliklerine
gömülmeye
mahkum olacaktı ama vatandaşlık belgesi her
zaman için ofisinin baş köşesindeki yerinde
güvende olacaktı.
Birkaç ay sonra Pittsburg'daki işlerini
tamamlayacak, fiziksel ve zihinsel bir bitkinlik
içinde New York'a dönecekti. Bir şekilde bu
birkaç ayının heba olduğunu düşünüyordu
çünkü yeni araştırmalar yapıp ilerleyecek
zamanı ayıramamıştı kendisine.
Eylül'de Paris'teki Uluslararası Sergi'ye
katılmak için yola çıkacak, oradan da amcası
Petar
Mandiç
ile
birlikte
Hırvatistan'a
geçecekti.
Petar
bir
zamanlar
Ogulin
yakınlarındaki Gomirje manastırında papazlık
yapmıştı. Bitkin mucit burada biraz dinlenip
sağlığına kavuşacaktı.
Oradan da annesinin ve kız kardeşlerinin
ziyaretine gidecekti. Ne yazık ki dul annesinin
o zamanlar nasıl şartlarda yaşadığına, ya da
Amerika'da para kazanmaya başladıktan sonra
Tesla'nın ailesine yardımcı olup olmadığına
dair
her
hangi
bir
kayıt
günümüze
ulaşmamıştır.
Edison, Tesla'nın Westinghouse ile birlikte
alternatif akım konusunda bir anlaşma yaptığını
ilk duyduğunda öfkeden mosmor kesilmişti. En
sonunda saflar belirginleşmeye başlamıştı. Pek
yakında Edison'un adaları alternatif akımın
sözde
tehlikelerini
çevreye
anlatmaya
koyulacaklardı. Edison'a göre AC'nin neden
olduğu kazalar mutlaka ortaya çıkartılmalı,
yoksa ortaya çıkması sağlanmalı ve toplum
ivedilikle bu tehlikeye karşı uyarılmalıydı.
Akımlar Savaşında söz konusu olan sadece
parasal çıkarlar değildi, işin içine fazlasıyla
benmerkezci bir dahinin gururu da giriyordu.
Ülke
kendisini
tamamıyla
gelişime
kaptırmıştı.
Pittsburg'da
çelik
işleri,
Brooklyn'de yeni bir köprü, Manhattan'ın
semalarında kuleler vardı. Demiryolları, toprak
ve altın doğru zamanda doğru yerde olanlara
ve akıllıca yatırımlar yapanlara servetler
getiriyordu. Fabrikalarında yaklaşık 3 bin işçi
çalıştıran Edison da o zamanlar Amerikalı
sanayiciler arasında başı çeken simalar
arasındaydı.
Sonradan Edison ve Marconi'ye katılarak
Sırp arkadaşına karşı üçlü ittifak oluşturacak
olan Michael Pupin de Tesla'ın AC sisteminin
üstünlüğünü
ilk
bakışta
fark
edenler
arasındaydı. Anlattığına bakılırsa, aslında bu
yeni
teknolojiye
sürekli
"methiyeler"
düzmesinden dolayı Columbia Üniversitesi
elektrik mühendisliği fakültesinden atılmasına
ramak kalmıştı.
Bir çiftlikte, Sırbistan'ın askeri sınırlarında
büyüyen Pupin, Amerika'ya on beş yaşında,
cebinde bir nikelle (beş sent) çıkagelmişti
(serveti Tesla'dan bir sent daha fazlaydı), ton
başına elli sentten kömür çıkartmaya başlamış,
sonradan
Columbia
Üniversitesi
ve
Cambridge'in burslarını kazanmıştı. Tesla gibi
o da Amerika'nın en büyük fizikçilerinden ve
elektrik mühendislerinden biri haline gelmişti.
Fakat
Pupin
elektrik
endüstrisinin
komutanlarının iyi eğitimli uzmanlara pek ilgi
göstermemesinden
şikayetçiydi.
Tek
ilgilendikleri şey, kendi deyişiyle, alternatif
akımın
kendi
doğru
akımlarının
yerini
almamasıydı.
"Tam anlamıyla Amerikan bir düşünce tarzı"
diyordu buna taze Amerikalı.
"Tüm tarafsız ve zeki uzmanlar biliyorlardı
ki her iki sistem birbirini en iyi şekilde
tamamlamaktadır."
Westinghouse'un
elindeki
patentler
hakkında, özellikle de kendi mucitlerinin
Tesla'dan daha önce davrandıklarını iddia eden
rakip şirketler tarafından davalar açılmaya
başlanmıştı.
Oturumlar Walter Baily, Marcel Deprez ve
Charles S. Bradley adlı mucitler lehine
kapanıyordu. General Electric de Tesla'nın
patentlerini saf dışı bırakabilmek amacıyla,
parlak matematikçileri Charles Steinmetz'in
"monosiklik" denilen sistemini resmi işleme tabi
tutmuşlardı. Oysa Steinmetz'in kendisi hiçbir
zaman Tesla'nın AC sahasındaki üstünlüğünü
sorgulamıyordu bile.
Bu tip hareketler insanların kafasını
karıştırıyordu, hatta mühendislik dalının kimi
uzmanları dahi, neredeyse evrensel bir
geçerlilik
bulan
bu
sistemin
tamamıyla
Tesla'nın eseri olduğundan emin olamıyordu.
Bu
karmaşıklık,
Connecticut
Çevre
Mahkemesi Hakimi Towsend'in Tesla lehine
1900 yılında verdiği genel ve inandırıcı karara
karşın, halen etkisini sürdürmektedir. Hakim
Towsend'in sözleri, sırf bu nedenle bile olsa,
burada tekrarlanmaya değer:
"Doğa
ve
bilim
sahalarının
dizginlenemeyen, sınır tanımayan ve bugüne
değin denetim altına alınamamış unsurlarına
egemen olmak ve bunlara insanın kullanacağı
makineler haline dönüştürecek surette gem
vurmak Tesla nın dehasına nasip olmuştur.
Arago'nun oyuncağımın bir enerji makinesine;
Baily'nin 'laboratuvar deneyinin pratik anlamda
başarılı bir motora dönüştürülebileceği fikrini ilk
olarak o sunmuştur.
"Başkalarının yıkılmaz duvarlar, aşılmaz
akımlar, çelişik güçler olarak algıladıklarını o
avcuna almış ve Niagara'nın gücünü uzak
şehirlerde
kullanışlı
motorlar
şeklinde
değerlendirmiştir."
Bunu
mahkemeye
intikal
eden
tüm
davaların düştüğüne karar veren bir hüküm
olarak kabul edebilirsiniz.
West Orange, New Jersey'de, Edison'un
devasa laboratuvarı ile aynı mahallede oturan
insanlar
evcil
hayvanlarının
ortadan
kaybolmaya başladıklarını fark ettiler. Kısa
zamanda bunun nedeni de anlaşılacaktı.
Edison çocuklara getirdikleri her bir kedi ve
köpek karşılığında yirmi beş sent ödüyordu ve
bu hayvanları acımasız deneylerde kasten
alternatif akım vererek öldürüyordu. Daha sona
bunları üzerlerinde kırmızı harflerle "DİKKAT!"
yazılmış broşürlerle halka gösteriyordu. İşin
ana fikri şuydu: Eğer insanlar tehlikenin farkına
varmazlarsa,
Westinghouse
tarafından
katledileceklerdi.
Edison iki yıl boyunca bu kan davasının
zeminini hazırlamıştı. E. H. Johnson'a şöyle
yazmıştı: "Ölüm kadar kesin olan bir şey var
ki, Westinghouse herhangi bir büyüklükteki
sistemini kurduktan sonra altı ay içerisinde bir
müşterisi ölecek. Elindeki güç büyük ve bu
pratiğe geçirilmeden önce yüzlerce deneye tabi
tutulmalı. Ve tehlike hiçbir zaman tam
anlamıyla geçmiş olmayacak..."
Şimdi de Westinghouse'u suçluyordu:
"Planlarından
hiçbiri
beni
zerre
kadar
korkutmuyor. Beni asıl endişelendiren, W. tüm
ülkeyi propaganda ajanlarına boğabilecek denli
büyük bir adam. Her yere eli uzanacaktır ve
biz daha ne olup bittiğini anlayamadan bir sürü
şirket kuracaktır..."
Gözlerini bu meydan okumaya çeviren
Westinghouse başta Edison'un sıkıştırmalarına
pek aldırmadı ama en sonunda mücadele için
eğitimsel bir kampanya hazırladı. Konuşmalar
yapacak,
makaleler
yazacak,
insanların
gerçekleri öğrenebilmesi için elinden geleni
ardına koymayacaktı.
Westinghouse'un önem verdiği diğer bir
olay 1893 yılında yapılacak olan Chicago ve
Columbia fuarlarıydı. Tasarımcılar çoktan
gözlerini bu olaya çevirmişlerdi. Amerika'nın
keşfedilişinin 400. yıldönümünde, Geleceğin
Dünyası ve Beyaz Şehir ülkeyi aydınlığa
boğacaktı. Bundan daha iyi bir gösteri olanağı
zor bulunurdu.
Fakat talihsiz bir şekilde, en iyi kullanım
olanaklarını araştırmakla görevli Uluslararası
Niagara Komisyonu'nun başkanlığına ünlü bir
İngiliz bilim insanı olan Lort Kelvin getirilmişti. O
da kendi eski kafalılığı ile doğru akımın tarafını
tutmaktaydı.
Komisyon uygulanabilirliğe en yakın proje
için 3 bin dolarlık bir değer biçti ve yirmiye
yakın öneri aldı. Ancak üç büyük şirketin,
Westinghouse, Edison, General Electric ve
Thomson-Houston'un iştirakine oy birliğiyle izin
verilmemişti. Komisyon, başkanlığını Edward
Dean Adams'ın yaptığı New Yorklu, Cataract
İnşaat Şirketi adlı bir grup tarafından bir araya
getirilmişti. Westinghouse'a göre şirket, "üç bin
dolar için yüz bin dolar değerindeki bilgiye
ulaşmaya çalışıyordu." İş konuşmaya hazır
olduklarında o da önerisini sunacaktı.
Hızlı
büyüme
dönemlerinde
sıklıkla
rastlandığı üzere, Westinghouse'un parasal
sorunları vardı. Şebekelerini Tesla'nın çok fazlı
sistemine uyumlu hale getirmek için tahmin
ettiğinden daha büyük meblağlarda para
harcamıştı. Ve şimdi, tam da büyüme için
sermayeye susamış olduğu bir dönemde,
bankerler fazlasıyla eli sıkı davranıyorlardı.
Tek tesellisi Edison'un da başının dertte
olmasıydı. Wall Street'te yayılan söylentilere
bakılırsa,
destek
bulamadığı
takdirde
Edison'un sorunları büyüyecekti. Dertlerini
savuşturmak
için
gittikçe
daha
da
sertleşiyordu.
Westinghouse'un
hava
frenleriyle uğraşmasını çünkü elektrik işinden
hiçbir şey anlamadığını söylüyordu.
Edison'un akımlar savaşındaki ilk saldırısı
Albany'de
parlamenterlerle
kulis
yaparak
elektrik aktarımının 800 voltla sınırlanmasına
dair bir yasa çıkartılmasını tasarlamak oldu. Bu
şekilde
AC'nin
durdurulabileceğini
düşünüyordu. Ama parlamenterler bu işe pek
de sıcak bakmadılar çünkü Westinghouse,
Edison'un şirketi ve diğerleri hakkında, New
York
yasaları
uyarınca,
komplo
tezgahlamaktan
dolayı
dava
açacağını
söyleyerek saldırıyı göğüslemişti.
Edison Pittsburg yenilgisini ağız kalabalığı
ile savuşturmaya çalışıyordu: "Bu adam
delirmiş, eninde sonunda çamura saplanacağı
bir uçurtma ile uçmaya çalışıyor."
Gazetelerle, broşürlerle ve kendi sözleriyle
nefret dolu bir kampanya başlatan Edison,
bununla da yetinmiyor, mideleri kaldırabilen
gazetecilere cumartesi gösterileri düzenliyordu.
Bunlara, sokaklardan çocuklara para karşılığı
toplattığı ürkmüş kedi ve köpeklerin, bir AC
jeneratöründen bin voltluk elektrik akımı alan
tellere
bağlanan
metal
levha
üzerine
çıkartılmalarını seyrettiriyordu.
Batchelor da zaman zaman alternatif
akımın tehlikelerini sergileyen bu gösterilerin
düzenlenmesine
yardımcı
oluyordu.
Bir
keresinde titreyen bir hayvancağızı tutmaya
çalışırken kendisi de esaslı bir şoka maruz
kalmıştı. "Ruhun ve bedenin korkunç bir
şekilde ayrılması anının berbat hatırasını...
bedenin titreyen liflerine dalan uçsuz bucaksız,
aman vermeyen törpünün yarattığı hissi"
anlatacaktı. Ama hayvanların kurban edilmesi
devam edecekti.
Edison bu savaşa ölümüne, bu kendi ölümü
olmasa dahi, girmişti. Kendisi, Samuel Insull ve
bir laboratuvar asistanı, birinin ölümü ile
Westinghouse'un
sırtını
yere
getirmeyi
tasarlamışlardı, bunun öldürücü bir darbe
olacağını düşünüyorlardı.
Brown bir dalavereyle, Tesla'nın AC
patentlerinden
üçünü,
Westinghouse'un
haberinin olmadığı bir amaçla kullanmak için
satın almayı başarmıştı. Brown bundan sonra
Sing Sing Cezaevini ziyaret edecekti. Kısa bir
süre sonra cezaevi yönetimi artık idam
cezalarının asma şeklinde değil elektrik verme
şeklinde infaz edileceğini, bunun için de
Westinghouse'un telif haklarına dahil olan
alternatif akımı kullanacaklarını açıklayacaktı.
İlk infaz gerçekleştirilmeden "profesör"
Brown, Edison'un seyyar gösterileri için yollara
düşecekti. Sahnede buzağılara ve büyük
köpeklere AC elektrik verecekti. Onları
"Westinghouse
Tarzı"
ile
öldürdüğünü
açıklayacaktı. Etkili bir şekilde Amerikalılara
"eşinizin yemekleri bu icatla mı pişirmesini
istiyorsunuz?" diye soruyordu.
New York Eyalet Hapishanesi yönetiminin
cinayetten hükümlü bir mahkumun elektrik
verilerek idam edildiğini açıklaması toplumun
endişelerini tetikleyecekti. William Kemmler 6
Ağustos
1890
günü
idam
edilmişti
-
Westinghouse Tarzıyla.
Kemmler elektrikli sandalyeye oturtulmuş,
şalter indirilmişti. Ama deneylerinde hep zayıf
hayvanları
kullanmış
olan
Edison'un
mühendisleri yanılmışlardı. Elektrik yükü yeterli
değildi ve hükümlü ancak yarı yarıya
öldürülebilmişti.
Korkunç
işlem
bir
kere
daha
tekrarlanacaktı. Gözlemcilerden biri bunun
"korkunç bir manzara, asmaktan daha beter"
olduğunu anlatacaktı.
Westinghouse bu uzun ve kirli kampanya
süresince halka, deliller ve tanıklar göstererek
AC hakkındaki gerçekleri anlatmaya çalışmıştı.
Talihi
Cornell
Üniversitesinden
Profesör
Anthony'yi, Columbia'dan Profesör Pupin'i ve
diğer pek çok saygıdeğer bilim insanını onun
tarafına çekmişti.
Edison'un ortakları işin renginin değişmeye
başladığını fark etmişler ve büyük mucidi kendi
endüstriyel geleceği açısından büyük bir hata
yapmakta olduğu konusunda ikna etmeye
çalışmaya başlamışlardı. Ama inatçılık onun
zayıf yönlerinden biriydi ve o bunu görmeyi
reddediyordu. Ancak yirmi yıl sonra bunun
yaptığı en büyük hata olduğunu kabul edecekti.
Eninde sonunda en büyük vecizelerinden biri
şuydu: "Büyük bir servet edinmek umurumda
değil... birisini alt etmek benim için daha
önemli... "
Fakat Edison bilimsel hatasını kabul
etmeye hazır olmadan uzun süre önce,
önceliklerinde değişiklik yapması gerektiğini
fark etmişti. Parasal sorunları dağ gibi
büyümüştü, ortak bir şirket bulunması artık
kaçınılmaz olmuştu.
Diğer yandan Morgan ise, Amerika'nın
gelecekteki elektrik endüstrisini, hem AC hem
de DC, "zararlı rekabet"i saf dışı bırakarak
kontrolüne alma hayali gerçek olmaktan çok da
uzak değildi. Demiryollarını, petrolü, kömürü ve
çeliği nasıl tek elde topladıysa, aynı taktiği
elektrik için de kullanacağı anlamına geliyordu
bu. Açıkçası, en çok gelecek vadeden
yatırımlar
tüm
elektrikli
aletlerin
ve
uygulamaların üretimini de kontrol edecekti,
daha sonraları "kamu hizmetleri" olarak
anılmaya başlanacak ilgili hizmetleri de
sağlayacaktı. Tabii bunun için önce Tesla'nın
patentlerine sahip olmak gerekiyordu.
Frenzied Finance'dan Thomas Lawson,
"State, Broad caddeleri ve Wall Street'teki
hisse senedi piyasalarının fare deliklerinden,
mahzenlerinden, aşağılık dedikodular yılanlar,
solucanlar gibi sürüne sürüne yayılmaya
başladı'"
diye
yazıyordu.
"George
Westinghouse şirketlerini yanlış yönlendiriyor...
George 'Westinghouse General Electric'le
birleşmedikçe içinde bulunduğu zor durumdan
kurtulamayacak..." Westinghouse'un hisseleri
baş aşağı gitmeye başlamıştı."
Lawson kendisinin de bir "hisse senedi
piyasaları uzmanı" olarak Westinghouse'a
destek olmak üzere çağırıldığını anlatır.
Öncelikle bir şekilde birleşme sağlanmalıydı.
Westinghouse gerçekten de alternatif akım
sistemini bütün ülkeye yayma arzusunu fazla
ileri götürmüştü. Finansal danışmanları birkaç
küçük
boyutlu
şirketle
bir
birleşme
ayarladılar. Bu şirketler arasında U.S. Electric
Company ve birleşik bir şirket olan Electric
Light Company de vardı. Yeni şirket artık
Westinghouse Electric and Manufacturing
Company adıyla anılacaktı.
Buna da şükürdü ama bir sorun vardı:
Yatırımcı bankerlerle yapılan cömert anlaşma
uyarınca Nikola Tesla'nın patent hakları
alınacaktı. Bir kaynağa göre Westinghouse
Tesla'ya hakları karşılığında avans olarak bir
milyon dolar ödemişti. Kontrat imzalandıktan
dört yıl sonra patent haklarının 12 milyon dolar
değerinde
olduğuna
yönelik
söylentiler
yayılmaya başlamıştı. Tesla'nın kendisi başta
olmak üzere, gerçek değeri hakkında hiç
kimsenin kesin bir fikri yoktu. Uygulamaları
çoğaldıkça, alternatif akım sistemi ile çalışan
tüm enerji ekipmanları ve motorlarının da
patent hakları elde edilecekti. Tesla dünyanın
en zengin adamlarından biri olabilirdi.
Yatırımcı banker Westighouse'a telif hakları
anlaşmasından kurtulmasını tavsiye etmişti.
Aksi takdirde bu yeni yapılanmanın geleceği
tehlikeye düşecekti.
Westinghouse bu konuda ayak sürüyordu.
Kendisi de bir mucitti ve telif haklarına
inanıyordu. Bunun yanı sıra, telif haklarının
müşterilerce ödendiğini ve üretim giderlerine
dahil edildiğini öne sürüyordu. Ama bankerler
ona başka şans tanımamışlardı.
İsteksizce Tesla'yı hayatının en utanç
verici görüşmesini yapmak üzere yanına
çağıracaktı. (Resmi biyografisinde George
Westinghouse
bu
anekdota
hiç
yer
vermeyecektir.)
Tesla
ve
Westinghouse
arasındaki anlaşma her iki adamın da iyi
niyetine dayanarak yapılacaktı. Tesla, hiç
şüphe yok ki, mahkemeye başvurabilir ve
olumlu bir sonuç alabilirdi. Ama bunu
Westinghouse'un
şirketini
kaybetmesi
pahasına yapması kime ne kazandırırdı?
Her zaman olduğu gibi Westinghouse
hemen
sadede
gelmişti.
Sorunu
şöyle
açıklayacaktı Tesla'ya: "Kararın Westinghouse
şirketinin geleceğini belirleyecektir."
Tesla'nın tüm hayatını çalıştığı yeni alanda
yaptığı araştırmalar kaplıyordu. Para, eline
geçtikçe kullandığı bir araçtan fazla bir şey
ifade etmiyordu onun için. Ama eline ne kadar
geçtiğini de pek bilmiyordu. Onun için para
yaradığı iş kadar değerliydi, kendi başına bir
değeri yoktu.
"Peki, tut ki seninle yaptığım anlaşmadan
feragat etmeyi reddettim, o zaman ne
yaparsın?" diye sordu Tesla.
Westinghouse ellerini açtı ve şöyle cevap
verdi: "Bu durumda bankerlerle görüşmen
gerekir
çünkü
benim
hiçbir
etkim
kalmayacaktır."
"Ve
eğer
anlaşmadan
vazgeçersem,
şirketini
kurtaracak
ve
kontrolü
elinde
tutacaksın. Tüm dünyaya benim çok fazlı
sistemimi yayma planlarını uygulamaya devam
edeceksin, öyle mi?"
"Senin çok fazlı sisteminin elektrik alanında
dünyanın gelmiş geçmiş en önemli buluşu
olduğuna inanıyorum" dedi Westinghouse. "Şu
anki zor duruma neden olan da benim bu
sistemi tüm dünyaya yaymak istememdir. Ama
her ne olursa olsun, ülkeyi alternatif akımın
temelleri üzerinde yükseltmek planımdan
vazgeçmeyeceğim."
Bir
iş
adamı
olmayan
Tesla,
Westinghouse'un
ekonomik
durumu
hakkındaki değerlendirmelerine itiraz edemezdi
ama ona güveni tamdı. "Bay Westinghouse, siz
hep benim dostum oldunuz, diğerleri beni
önemsemezken siz bana inandınız, yolunuza
devam
edebilecek
kadar
cesursunuz.
Diğerlerinin cesareti yoktu, oysa siz, kendi
mühendisleriniz dahi geleceği sezebilecek
kabiliyetten yoksun iken, benimle birlikte ileriyi
görebildiniz; hep benim yanımda oldunuz...
Şirketinizi kurtaracaksınız. Böylece benim
icatlarımı geliştirebilirsiniz. İşte sizin kontratınız
ve işte benimki; şimdi her ikisini de yırtıp
atacağım ve sizin de başınız benim telif
haklarım yüzünden daha fazla ağrımayacak.
Bu yeterli mi?"
Westinghouse Şirketi'nin 1897 yılı yıllık
kayıtlarına göre Tesla'ya telif haklarının satışı
ve daha sonraki ödemelerden vazgeçmesi
karşılığında 216.600 dolar ödenmiştir.
Kontratı kırarak Tesla yalnızca halihazırda
kazanılan haklarından vazgeçmekle kalmıyor,
gelecektekilerden de feragat ediyordu. Gelmiş
geçmiş tüm sanayi tarihi süresince, eğer
enayilik değilse bile, eşi emsali bulunamayacak
türden bir cömertlikti bu. Bir on yıl daha rahat
yaşayabilecekti ama neden sonra araştırma
geliştirme çalışmaları için gereken para
kısılmaya başlanacaktı. Bu şekilde toplum kim
bilir ne denli büyük keşiflerden mahrum
kalacaktı.
Westinghouse birleşmelerin ve ekonomik
yeniden yapılanmanın gerçekleştiği Pittsburg'a
döndü. Şirketi dev adımlarla ilerliyordu ve o da
Tesla'ya verdiği sözü tutuyordu. Tesla, yıllar
sonra Westighouse adına düzenlenen liyakat
belgesine
şunları
yazacaktı:
"George
Westinghouse, kanaatimce, bu dünyada, o
zamanki şartlar altında benim alternatif akım
sistemimi alıp önyargıya ve paranın gücüne
karşı verdiği savaşı kazanabilecek tek insandı.
O
görkemli
bir
karakterin
öncüsüydü;
Amerika'nın gurur duyması ve tüm insanlığın
müteşekkir olması gereken gerçek bir asildi."
Tesla
aylar
sonra,
Westinghouse'un
mühendisleri ile yaşadığı fikir ayrılıklarının
yanında, alternatif akım buluşları hakkında
açılan
davalar
nedeniyle
çöküntü
içine
girecekti.
Yüzlerce
elektrik
üreticisi
Tesla'nın
patentlerini kanunsuzca kullanıyordu ve ne
zaman ki Westinghouse hepsini mahkemelerde
alt etti, üreticiler Tesla'ya karşı hınç beslemeye
başladılar."
Bazı saldırılar basit korsanlıkların da
ötesine
geçmişti.
İddialar
Turin
Üniversitesi'nden Profesör Galileo Ferraris'in
döngüsel manyetik alanı ilk bulan kişi olduğu
yolunda gelişiyordu. Gerçekten de 1885 yılında
sorunun çözümü konusunda bazı fikirler
vermişti, ama hiçbir ilerleme kaydedememişti.
Buna karşılık Tesla döngüsel manyetik alan
buluşunu 1882 yılında yapmıştı ve bunu takip
eden iki ay içerisinde, daha sonra patentini
alacağı aygıtları da içeren, tüm sistemi
geliştirmişti. İlk indüksiyon motorunu da
yapmıştı. Ferraris ise bu sisteme uygun
çalışabilecek pratik bir motor üretilemeyeceği
sonucuna varmıştı.
Buna karşın Londra'da The Electrician
dergisi tarafından halka, Ferraris'in yeni bir
icatta bulunmak üzere olduğu duyurulmuştu.
Editörler Tesla'nın icadını duyduklarında ise,
yanlış bir şekilde, Ferraris'ten ilham aldığını
yazmışlardı.
Westinghouse
ile
Edison
arasında
sürmekte olan amansız mücadele nedeniyle,
Edison cephesi Tesla'yı karalamak için
ayağına gelen bu fırsatı değerlendirmek üzere
elinden geleni yapacaktı. Ferraris konusunda
çıkan ama doğru ama yanlış söylentiler de
herhangi bir fırsat gibi, değerlendirilmeye
değerdi.
İki seçkin göçmen (her ne kadar sonradan
Edison'un tarafında güç birliği edeceklerse de)
hemen Tesla'yı savunmaya koyulmuşlardı.
Steinmetz, Elektrik Mühendisleri Enstitüsü için
hazırladığı bir raporda şöyle diyordu: "Ferraris
sadece küçük bir oyuncak yapmıştı, neticede
manyetik devreleri demir değil hava olmuşlardı,
gerçi ikisi arasında pek fark da yok..."
Profesör Michael Pupin de Tesla'ya şunları
yazacaktı:
"Ferraris
balonu
rakiplerin
tarafından fazlasıyla şişirildi. Ben olayı şöyle
görüyorum, Ferraris'in dönen havuzu ile
Tesla'nın dönen manyetik sahası arasında
dağlar kadar fark var. Bu ikisi arasındaki fark
bana göz ardı edilemeyecek kadar büyük
görünüyor ve bu konuya parmak basılmalı, işin
gerçeği duyurulmalı..."
Araştırmalarına
gömülen
Tesla'nınsa
icatları
çevresinde
toplanan
düşmanca
dalgalardan pek haberi yoktu. O şimdi, yepyeni
bir elektrik dünyasının içinde yaşıyordu.
Westinghouse ise tanıklık etmekten ve
demeçler vermekten arta kalan zamanlarında
endüstriyel çevresini önüne geçilmez bir hırsla
büyütüyordu. Colorado'da küçük bir madencilik
kasabası olan Telluride'de Tesla'nın ilk ticari
amaçlı motorları ve jeneratörleri Westinghouse
tarafından inşa edilmekteydi.
1891 yılında maden kamplarına elektrik
sağlamak amacıyla kurulacaklardı.
|