vaniteux’ye
daha uygundur.
236 ETİKA
Önerme L
Acıma, Akıl düsturuna göre yaşayan bir insanda, kendi başına kötü
ve faydasızdır.
Kanıtlama
Acıma, gerçi, (duygulanışların 18’inci tanımı), bir Kederdir; bundan
dolayı, kendi başına kötüdür. Ondan meydana gelen iyilik için, yani ken
disi hakkında acıma duyduğumuz kimseyi sefaletinden kurtarmaya çalış
tığımız için (önerme 27, bölüm III’ün üçüncü önerme sonucu), onu biz
yalnız Aklın emri ile yapmak istiyoruz (önerme 37) ve yalnız iyi olduğunu
kesinlikle bildiğimiz bir şeyi Aklın emri ile yapabiliriz (önerme 27); acı
ma öyle ise Aklın düsturuna göre yaşayan bir insanda kendi başına kötüdür
ve faydasızdır.
Önerme sonucu
Buradan şu sonuç çıkar ki, Aklın emrine göre yaşayan bir kimse gücü
yettiği kadar acıma duymamaya çalışır.
Scolie
Her şeyin doğru olarak tanrısal tabiatın zorunluluğundan çıktığını
bilen ve Tabiatın ezeli kanunları ve kurallarına göre bu sonuca ulaşan
kimse, şüphesiz Kin, Alay etme, ya da Küçümsemeyi hak eden hiçbir şey
bulmayacak ve hiç kimse için acıma duymayacaktır: fakat insani erdemin
elverdiği kadar, denildiği gibi, iyilik yapmaya, sevinç içinde bulunmaya
çalışacaktır. Buna şu noktayı da katmalı ki, kolayca acıma duygusu duyan
ve başkasının gözyaşları ve sefaletinden üzülen kimse, çoğu kere, sonra
dan pişman olacağı şeyler yapar; Bir yandan gerçi kesinlikle iyi olduğunu
bilmemiz gereken bir duygulanışla hiçbir şey yapmıyoruz, öte yandan sahte
gözyaşlarından kolayca aldanmış bulunuyoruz. Ve ben burada açıkça, Akıl
düsturuna göre yaşayan insandan söz ediyorum. Başkalarının yardımına
koşmak için ne Akılla ne acıma ile hareket etmeyen kimseye
5
, doğrusu,
insanca davranmayan ( inhumain) kimse denir, zira (önerme 27, bölüm III),
o hiç de insana benzer görünmüyor.
5)Türkçe’de iki olumsuz yan yana gelince onları ifade eden olumsuz, olumlu şekilde yazılırsa
da, yaygın yanlışlığa uyuyoruz.
İNSANIN KÖLELİĞİ VEYA DUYGULANIŞLARIN KUVVETLERİ ÜZERİNE 2 3 7
Önerme LI
İyi gözle bakmak (Faveur)
6
Akla aykırı değildir, onunla uyuşabilir ve
ondan doğabilir.
Kanıtlama
İyi gözle bakmak gerçi, başkasına iyilik yapan kimseye karşı sevgidir
(duygulanışların 19’uncu tanımı); öyle ise, o işleme ve etkinlik demek
olduğuna göre, Ruha (önerme 59, bölüm III), yani (önerme 3, bölüm III)
bilmesi bakımından Ruha nispet edilebilir, bundan dolayı Akılla uyuşur.
Başka Kanıtlama
Aklın düsturuna göre yaşayan kimse, kendisi için istediği şeyi başkası
için de ister (önerme 37); öyle ise bundan dolayı bir kimsenin başkasına
iyilik yaptığını görmesi, kendisinin iyilik yapmak için çabasını tamamla
mıştır, yani (önerme 11, bölüm III’ün scolie’si), o sevinç duyacaktır ve
bu hipotez gereğince, başkasına iyilik yapan kimsenin fikri ile birlikte
meydana gelir; bundan dolayı da onu iyi gözle karşılar.
Scolie
Tanımlamış olduğumuz tarzda haksızlık -ya da kötü davranma- (duy
gulanışların 20’nci tanımı), zorunlu olarak kötüdür (önerme 42). Bu
nunla birlikte, göstermemiz gerekir ki, eğer üstün bir otorite Sitede barışı
sağlamak amacı ile bir başkasına haksızlık yapan bir siteliyi cezalandırırsa,
onun bu otorite tarafından haksızlığa uğradığını söylemek istemiyorum.
Çünkü bu otorite onu mahvetme kini ile güdülmüş değildir. Cezalandı
rılmasında yalnız ahlaktan ibaret bir güdü (mobile) vardır.
Önerme LII
İç rahatlığının (huzurunun) kökü Akıl olabilir ve yalnız kökü Akıl
dan gelen iç rahatlığı mümkün olan durumların en büyüğüdür.
Kanıtlama
İç rahatlığı, insanın kendi etki gücünü göz önüne almasından doğan
bir Sevinçtir (duygulanışların tanımı 25). Fakat insanın hakiki işleme
6) Bu kelimeye iyi görme de dedik.
238 ETİKA
gücü veya erdemi asıl Akıldır (önerme 3, bölüm III), ki insan orada açık
ve seçik olarak düşünür (önerme 40 ve 43, bölüm III), iç rahatlığı veya
huzuru öyle ise kökünü Akılda bulur. Bundan başka, insan kendi kendisini
açık ve seçik olarak, yani upuygun olarak gördüğü halde, her şeyi ancak
asıl kendi işleme gücünden (tanım 2, bölüm III), yani kendi tanıma gücün
den çıkan şey olarak kavrar (önerme 3, bölüm III); öyle ise yalnız bu
düşünce ile orada, olabildiği kadar en büyük memnunluk hali doğar.
Scolie
İç huzuru gerçekte umudumuzun yüce konusudur. Hiç kimse, vakaa
(önerme 25), herhangi bir amaca göre kendi varlığını korumak için çaba
lamaz ve madem ki bu memnunluk gittikçe daha çok övmelerle beslenmiş
ve kuvvetlendirilmiş (önerme 53, bölüm II'nin önerme sonucu) ve tersi
ne (önerme 53, bölüm III'ün ve önerme sonucu), yermelerle gitgide daha
çok bulandırılmıştır, öyle ise biz başa baş şan ve ün peşinde koşarız ve
utanılacak bir hayata güçlükle katlanabiliriz.
Önerme LIII
Alçalmak ( humilité) bir erdem değildir, yani onun kökü Akıldan gel
mez.
Kanıtlama
Alçalmak, insanın kendi güçsüzlüğünü göz önüne almasından doğan
bir Kederdir (duygulanışların 26’ncı tanımı); halbuki insanın kendisini
ne derecede doğru Akılla bilirse o kadar kendi özüne, yani kendi gücüne
(önerme 7, bölüm III) ait açık bir fikre sahip olduğu varsayılmıştır. Öyle
ise insan, kendisini düşündüğü sırada kendisindeki bir güçsüzlüğü kav
rıyorsa, bu hal kendi kendisini bilmesinden ileri gelmez. Fakat, (önerme
55, bölüm III) kendisinin etkinlik gücünün azalmış olmasından ileri ge
lir. Eğer bir insanın kendisinden daha güçlü bir şey bildiği için kendi
güçsüzlüğünü düşündüğü ve bu bilgi ile kendi etki gücünü sınırladığı
varsayılıyorsa, o zaman bu adamın kendi kendisini açık olarak bilmesin
den, yani (önerme 26) kendi gücünün tamamlandığından başka hiçbir
şey düşünmeyiz. Bunun için alçalmanın, ya da bir insanın kendi güçsüz
lüğünü düşünmesinden doğan Kederin kökü doğru bir düşünceden, yani
Akıldan gelmez ve o bir erdem değil, bir edilgi, bir pasif haldir.
İNSANIN KÖLELİĞİ VEYA DUYGULANIŞLARIN KUVVETLERİ ÜZERİNE
239
Önerme LIV
Pişmanlık bir erdem değildir, yani onun kökü Akıldan gelmez; fakat,
yaptığından pişman olan kimse, iki defa bahtsız ve güçsüzdür.
Kanıtlama
Bu önermenin birinci bölümü önceki önerme ile kanıtlanır. İkinci
bölümü yalnız pişmanlığın tanımı ile apaçık olarak görülür (duygulanış
ların 27’nci tanımı), çünkü insan kendisini ilk önce kötü bir Arzu ta
rafından, sonra da Keder tarafından yenilmeye bırakır.
Scolie
İnsanlar, Aklın emrine uygun olarak pek az yaşadıkları için, şu iki
duygulanış yani Alçalma ve Pişmanlık ve bunlardan başka Umut ve Korku
zararlı olmadan çok faydalı olur; öyle ise eğer bir kusur işlenecekse, o
daha çok bu anlamda olmalıdır. Eğer vakaa içten güçsüz olan insanların
hepsi aynı derecede gururlu iseler, hiçbir şeyden utanmıyorlarsa, hiçbir
şeyden korkmuyorlarsa, nasıl olup da bir araya geliyorlar ve disipline bağlı
bir halde yaşayabiliyorlar. Halk yığını korkusuz olduğu zaman korkunçtur;
öyle ise peygamberlerin neden dolayı bazı kimselerin faydasını değil, or
tak faydayı göz önüne alarak Alçalma, alçakgönüllülük, Pişmanlık ve
Saygıyı bu kadar çok övdükleri ve bunlara ait öğütler verdiklerini görüp
şaşmamalıdır. Gerçekten, bu duygulanışlara bağlı olanlar başkalarından
daha kolay Aklın düsturuna göre yaşamaya, yani hür olmaya ve mutlula
rın hayatından faydalanmaya götürülebilirler.
Önerme LV
Gururun veya kendini aşağı görmenin en yüksek derecesi, kendi hak
kında en tam bilgisizliktir.
Kanıtlama
Bu nokta duygulanışların 28’inci tanımı ile apaçık olarak görülüyor.
Önerme LVI
Gurur ya da kendini aşağı görmenin en yüksek derecesi en büyük iç
güçsüzlüğünü gösterir.
240 ETİKA
Kanıtlama
Erdemin birinci ilkesi kendi varlığını korumaktır: önerme 22’nin öner
me sonucu. Ve bu Aklın düsturuna göre olur (önerme 24), öyle ise her
kim kendi kendisini bilmezse, bütün erdemlerin ilkesini ve bunun sonu
cu olarak bütün erdemleri de bilmez. Bundan başka, erdeme göre işlemek,
etki yapmak Aklın düsturuna göre işlemekten başka bir şey değildir (öner
me 24) ve her kim Aklın düsturuna göre işlerse, zorunlu olarak Aklın
düsturuna göre işlediğini bilmelidir, (önerme 43, bölüm II) öyle ise, her
kim kendi kendisini en çok bilmiyorsa ve bunun sonucu olarak, gösterdi
ğimiz gibi, bütün erdemleri de en çok bilmiyorsa, erdemle en az işler, en
az etki yapar, yani 8’inci tanımda apaçık görüleceği üzere, iç hayatında
en çok kendini aşağı görmenin en yüksek derecesi iç hayatının en büyük
güçsüzlüğünü gösterir.
Önerme Sonucu
Buradan apaçık olarak şu sonuç çıkar ki, gururlu kimselerle kendile
rini aşağı görenler duygulanışlara çok bağlıdırlar.
Scolie
Kendini aşağı görme gururdan daha kolay düzeltilebilir; gurur vakaa
bir Sevinç duygulanışı olduğu halde, birincisi bir Keder duygulanışıdır;
ikincisi öyle ise birinciden daha kuvvetlidir (önerme 18).
Önerme LVII
Gururlu kimse dalkavuklar veya yüze gülücülerin hazır bulunmasın
dan hoşlanır ve yüksek gönüllülerin hazır bulunmasından nefret eder.
Kanıtlama
Gurur, insanın kendi kendisine gerçekte olduğundan üstün değer ver
mesinden doğan bir Sevinçtir (duygulanışların 28 ve 6’ncı tanımı) ve
gururlu kimse gücü yettiği kadar bu sanıyı beslemeye çalışacaktır (öner
me 13, bölüm III’ün scolie’si); öyle ise o dalkavukların veya yüze gülücü
lerin hazır bulunmasından hoşlanır. -Bu noktalar pek çok bilindiği için
onları burada tanımlamaya kalkmadım-; ve tersine, ona hak ettiği kadar
değer veren yüksek gönüllü insanların hazır bulunuşundan kaçar.
İNSANIN KÖLELİĞİ VEYA DUYGULANIŞLARIN KUVVETLERİ ÜZERİNE
241
Scolie
Burada Gururun bütün kötülüklerini sayıp dökmek fazla uzun olacak
tır, çünkü gururlu kimseler bütün duygulanışlarına bağlıdırlar da, yalnız
Sevgi ve Acıma duygulanışlarına bağlı değildirler. Bununla birlikte, söyle
meden geçmemelidir ki başkalarına layık olduğundan az değer veren kim
seye gururlu denir ve bu bakımdan Gurur bir kimsenin kendisini başkala
rından üstün zannetmesine sebep olan yanlış sanıdan doğmuş Sevinç ola
rak tanımlanabilir ve bu gururun zıddı olan kendini aşağı görmek bir kim
senin kendini başkalarından aşağı zannetmesine sebep olan yanlış sanıdan
doğmuş keder olarak tanımlanabilir. Bu ortaya konunca, biz gururlu kim
senin ister istemez hasetçi olduğunu, (önerme 55, bölüm III’ün scolie’si)
ve Kininin başa baş erdemlerinden dolayı en çok övülen kimselere çev
rildiğini, onlara karşı kininin sevgi veya iyilik yapma duygusu (bienfait) ile
kolay kolay yenilenmediğini (önerme 41, bölüm III’ün scolie’si) ve onun
yalnızca en çok hatır alanlar ve kendisine hoş görünenlerle birlikte bulun
madan memnun olduğunu kolayca tasarlarız.
Her ne kadar Kendini aşağı görme Gurura karşıt ise de, kendini aşağı
gören kimse bununla birlikte, gururlu kimseye çok yakındır. Gerçekten,
madem ki onun kederi başkalarının gücü ya da erdemi yüzünden kendi
güçsüzlüğü hakkında hüküm vermesinden ileri geliyor, eğer onun hayal
gücü başkalarının düşüklüklerini göz önüne almakla uğraşırsa bu güçsüz
lük hafifleyecek, yani o kimse sevinecektir. “Felaketlerine arkadaş bulma
ları bahtsızlar için bir tesellidir”, şeklindeki atasözü buradan ileri gelir.
Tersine, insan kendisini başkalarından aşağı gördükçe daha çok keder
lenecektir; kendini aşağı görenlerden daha çok hasede meyleden kimse
olmaması da bundan ileri gelir. Onlar herkesten fazla başka insanların
ne yaptığı ile uğraşırlar ve bu hal başkalarının kusurlarını düzeltmeden
ziyade onları sansür etmek içindir; onlar yalnız kendini aşağı görmeyi
överler ve kendilerini aşağı görür gibi görünecek tarzda bu alçalmalarıyla
övünürler. Bütün bu sonuçlamalar bir üçgenin iç açıları toplamının iki
kareye eşit olduğunun zorunlu olduğu kadar zorunlu olarak bu duygula
nıştan çıkar; ve daha önce söyledim ki, ben yalnız insanın faydasını göz
önüne almam bakımından bu duygulanışlara ve onlara benzeyenlere kötü
duygulanışlar diyorum, bununla birlikte Tabiat kanunları bir parçası in
san olan Tabiatın ortak düzenine aittir. Burada insanların düşüklüklerini
ve onlar tarafından yapılmış saçmalıkları izah etmek istediğimi kimsenin
242 ETİKA
zannetmemesini, şeylerin tabiatı ve özelliklerini kanıtlamaya çalışmadığımı
sırası gelmişken söylemek isterim.
Gerçekten üçüncü bölümün önsözünde söylemiş olduğum gibi, insan
ların duygulanışları ve onların özelliklerini başka tabii şeylerle aynı tarz
da göz önüne alıyorum. Ve şüphesiz insanların duygulanışları da tabiatın
gücünü gösterir, vakaa, insan ve onun sanatı bizi hayrete düşüren, düşün
mekten hoşlandığımız başka şeylerden daha az bu gücü göstermez. Fakat
duygulanışları tetkik ederken insanlara faydalı olan şeylerle onlara zarar
verenleri göstermede devam ediyorum.
Önerme LVIII
Şan ve ün ( Gloire) akla karşıt değildir, kökü ondan gelebilir.
Kanıtlama
Bu cihet duygulanışların 30’uncu tanımı ve 37’nci önermenin l’inci
scolie’sindeki namuslu adamın tanımı ile apaçık görülüyor.
Scolie
Boşuna ün ve şan denen şey yalnızca halkın sanısı ile beslenen kendin
den memnun olmadır.
7
Bu sanı ortadan kalkınca, asıl memnun olma da,
yani (önerme 52’nin scolie’si) herkesçe sevilmeden ibaret yüce iyilik de
kaybolur; şan ve ünü yalnız halkın sanısından çıkaran kimsenin her günkü
korku ile kıvranarak kendi şöhretini korumak için çabalaması, kendini
zorlaması ve kendine kötülük yapması bundan ileri gelir. Halk, gerçekten,
değişik ve kararsızdır. Bundan dolayı da şöhret eğer iyi yerleşmiş değilse,
hemen kaybolur; daha çok, bütün insanlar halkın alkışını hile ile kazan
mak istediği için, herkes başkasının şöhretini azaltmaya can atar. Bun
dan dolayı, yüce iyilik diye değerlendirilen şey için bir savaş söz konusu
olunca, insanlar arasında birbirlerini aşağı görmek ve alçaltmak için çok
şiddetli bir arzu doğar ve sonra zaferi kazanan kendi kendisine yararlı
olmaktan çok başkasına zarar verdiği için övünür. Bu övünme veya bu
memnunluk hakikaten boş gururdur (vanité), zira o hiçbir şey değildir.
Utanma için gösterilmesi gereken şey acıma ve pişmanlık için söylemiş
olduğumuz şeylerden kolayca çıkar. Yalnız şu noktayı da katarım ki, acıma
7) Buna iç rahatlığı ve huzuru da diyoruz.
İNSANIN KÖLELİĞİ VEYA DUYGULANIŞLARIN KUVVETLERİ ÜZERİNE
243
gibi utanma da bir erdem değildir, bununla birlikte utançtan kızaran
insanda namuslu olarak yaşama arzusunu işaret ettiği için, utanma iyidir;
nitekim ıstırap, insanın yaralanan tarafının henüz bozulmamış olduğunu
göstermesi bakımından iyidir. Öyle ise gerçekte, yaptığından dolayı uta
nan insanın hali kederli ise de, bununla birlikte namuslu olarak yaşamak
için hiçbir arzusu olmayan utanmaza göre daha yetkindir.
Sevinç ve Keder duygulanışları için yapmaya karar verdiğim gözlemler
bunlardır. Arzular için, iyi veya kötü duygulanışlardan doğmuş olmalarına
göre iyi veya kötüdürler. Fakat hepsi, bizde pasif haller olan duygulanışlar
dan doğmuş olmaları bakımından, kördürler: (önerme 44’ün scolie’sinde
söylemiş olduğum şeylerden kolayca çıkacağı üzere) ve eğer insanların
yalnız Aklın düsturuna göre yaşamaları sağlanmış olsaydı, kısaca göstere
ceğim gibi, onlar için kullanılmazlardı.
Önerme LIX
Akıl, pasif halden, edilgiden ibaret olan duygulanışın bizi gerektirdiği
bütün aktif hallerde, etkilerde bu duygulanış olmadan bizi gerektirebilir.
Kanıtlama
Akılla etki yapmak, işlemek (önerme 3, tanım 2, bölüm III), yalnız kendi
başına göz önüne alınan tabiatımızın zorunluluğundan çıkan bu etkileri
yapmaktan başka bir şey değildir. Fakat keder, bu işleme gücünü azaltma
ya da indirmesi bakımından kötüdür; öyle ise biz eğer akılla güdülmüş olsa
idik yapamayacağımız hiçbir etki de bu davranışla gerektirilmiş olamazdı.
Bundan başka, sevinç insanın etkiye elverişli olmasına engel oluşu bakı
mından kötüdür (önerme 43 ve 44) öyle ise, akılla güdülmüş ve yöneltilmiş
olsaydık yapamayacağımız hiçbir etki de onunla gerektirilmiş olamazdı.
En sonra, sevincin iyi olması bakımından, o akılla uyuşur, çünkü o insanın
işleme gücünün artmış, ya da tamamlanmış olmasıyla kaimdir; ve ancak
insanın işleme gücü kendi kendisini ve kendi etkilerini upuygun tasarlaya
cak derecede çoğalmış olmaması bakımından o bir edilgidir, pasif haldir
(önerme 3, bölüm III, scolie’si ile birlikte). Eğer sevinç duyan bir insan
kendisini ve kendi etkilerini upuygun olarak tasarlayacak surette bir yet
kinliğe ulaştırılmış olsaydı, şimdiki halde o edilgilerden ibaret duygulanış
ları gerektiren aynı etkilere elverişli olacaktı; hatta orada daha da elverişli
olacaktı. Fakat bütün duygulanışlar sevince, kedere ve arzuya irca edilirler
244 ETİKA
(duygulanışların dördüncü tanımının açıklanmasına bkz.). Ve arzu (birinci
duygulanışın tanımı) işlemek, etki yapmak için çabadan başka bir şey değil
dir; öyle ise bizim pasif hal, edilgi olan bir duygulanış ile gerektirilmiş oldu
ğumuz etkilerde, biz bu duygulanış olmadan, yalnız Akıl ile yöneltilebiliriz.
Başka Kanıtlama
Kökü bizim kinle duygulanmış olmamızdan ya da başka bir kötü duy
gulanıştan gelmesi bakımından, herhangi bir etkiye kötü denir (önerme
45’in I’inci önerme sonucu). Fakat kendi başına göz önüne alınan hiçbir
aktif hal, etki ne iyi ne kötüdür; bu bölümün önsözünde göstermiş oldu
ğumuz gibi. Tek ve aynı etki bazen iyi bazen kötüdür; öyle ise biz hazır
bulunduğu sırada kötü olan yani kökü kötü bir duygulanıştan gelen aynı
etkide Akılla yöneltilebiliriz.
Scolie
Düşüncemi, daha açık olarak bir örnekle izah edeceğim. Vurma etki
si, fiziki olarak göz önüne alındı mı, yalnızca bir adamın elini kaldırması,
yumruğunu sıkması ve bütün kolunu yukardan aşağıya kuvvetle hareket
ettirmesi bakımından, insan bedeninin yapısıyla tasarlanan bir erdemdir.
Eğer bir kin veya öfke hareketinde, bir insanın yumruğunu sıkması ve
kolunu hareket ettirmesi gerekiyorsa, aynı hareket, aynı etki, ikinci bö
lümde göstermiş olduğumuz gibi, şeylerin birtakım hayalleriyle birleşmiş
olabilir; biz öyle ise aynı etkide müphem olarak tasarladığımız şeylerin
hayalleriyle dolu olduğu kadar açık ve seçik olarak tasarladığımız şeylerin
hayalleriyle de gerektirilmiş olabiliriz. Böylece görülüyor ki, kökü edilgi
den ibaret bir duygulanıştan gelen her arzu, eğer insanlar akılla yöneltile
bilmiş olsalardı, asla kullanılmayacaktı. Şimdi edilgiden ibaret bir duygu
lanıştan doğmuş bir arzuya bizim neden dolayı kör dediğimizi görelim.
Önerme LX
Kökü Bedenin kısımlarından birine ya da birkaçına nispet edilen, fakat
bütününe nispet edilmeyen bir Sevinç veya Kederdeki bir Arzu, bütün
insanın faydasını hiç de hesaba katmaz.
Kanıtlama
Farz edelim ve diyelim ki Bedenin bir A kısmı bir dış nedenin kuvveti
ile, başka kısımlar üzerine hükmedecek derecede, kuvvetli bir hale konsun
İNSANIN KÖLELİĞİ VEYA DUYGULANIŞLARIN KUVVETLERİ ÜZERİNE
245
(önerme 6). Bu kısım bundan dolayı, Bedenin başka kısımlarının işlerini
görebilmesi için kendi kuvvetlerini kaybetmeye çalışmayacaktır; onda
vakaa kuvvetlerini kaybetme kuvveti ya da gücünün olması gerekecekti
ki, bu da saçmadır (önerme 6, bölüm III). Öyle ise bunun sonucu olarak
Ruh da (önerme 7, 12, bölüm III), bu hali korumaya çalışacaktır; ve
bundan dolayı böyle bir sevinç duygulanışından doğan arzu bütünle ilgili
değildir. Tersine olarak, A’nın bir kısmının başka kısımlar ona hükme
decek surette azaldığı farz edilirse, aynı tarzda kederden doğan arzunun
bütünle ilgilenmediği de kanıtlanmış olur.
Scolie
Öyle ise çoğu kere, (önerme 44’ün scolie’si) Sevinç Bedenin yalnız bir
kısmına nispet edilmesinden dolayı, biz bütün Bedenin sağlığı için en ufak
bir ilgi göstermeksizin kendi varlığımızı korumak isteriz; buna şu noktayı
da katalım ki, bizde en çok yer alan arzular, (önerme 9’un önerme sonucu)
gelecekle değil yalnız şimdiki zamanla ilgilidirler.
Önerme LXI
Kökü Akıl olan bir Arzunun aşırı hali olamaz.
Kanıtlama
Mutlak olarak göz önüne alınan arzu, (duygulanışların 1 ’inci tanımı)
bir etki ile gerektirilmiş diye tasarlanması bakımından insanın özüdür;
öyle ise kökü Akıldan gelen, yani, (önerme 3, bölüm III) etkimiz bakı
mından bizden meydana gelen bir arzu, yalnızca insanın özü ile upuygun
olan şeyi yapması gerektirilmiş diye tasarlanması bakımından insanın asıl
özü veya tabiatıdır (tanım 2, bölüm III). Eğer bu arzu aşırı olabilseydi,
kendi başına göz önüne alınan insan tabiatı kendi kendisini aşabilecekti.
Başka deyişle, gücü yettiğinden fazlasını yapacaktı, bu ise açıkça görülü
yor ki çelişiktir. Bunun sonucu olarak da böyle bir arzunun aşırı hali
olamaz.
Önerme LXII
Ruhun, şeyleri Aklın emrine göre tasarlaması bakımından, fikir ister
geçmiş veya gelecek bir şeyin fikri olsun, isterse şimdi hazır olan bir fikir
olsun, o da aynı suretle duygulanmıştır.
246 ETİKA
Kanıtlama
Ruhun Akılla yöneltilmiş olarak tasarladığı her şeyi, o bir çeşit ezeli
lik, ya da zorunluluğa sahip imiş gibi tasarlar (önerme 44, bölüm II'nin
ikinci önerme sonucu) ve o bunu tasarlarken aynı kesinlikle duygulanmış
tır (önerme 43, bölüm II, scolie’si ile birlikte). Öyle ise fikir ister geçmiş
veya gelecek bir şeyin fikri olsun, isterse şimdi hazır olan bir şeyin fikri
olsun, Ruh şeyi aynı zorunlulukla tasarlar ve aynı kesinlikle duygulanır;
ve ister fikrin objesi geçmiş ya da gelecek bir şey olsun, isterse şimdi hazır
olan bir şey olsun, o da aynı derecede doğru olacaktır (önerme 41, bölüm
II) yani, onda her zaman upuygun fikrin aynı özelikleri bulunacaktır ve
böylece Ruhun şeyleri Aklın emri ile tasarlaması bakımından, fikir ister
geçmiş veya gelecek bir şeyin fikri olsun, isterse şimdi hazır olan bir şeyin
fikri olsun, Ruh aynı tarzda duygulanmış olacaktır.
Scolie
Eğer şeyin süresi hakkında upuygun bir bilgiye sahip olabilseydik ve
onların varoluş zamanlarını Akılla gerektirebilseydik, biz gelecek, geçmiş
ve şimdiki şeyleri aynı duygulanmış gibi görecektik ve Ruhun gelecek diye
tasarladığı bir iyiliği o şimdiki bir iyilik diye yorumlayacaktı; bundan do
layı o zorunlu olarak daha az olan şimdiki iyiliği daha büyük bir gelecek
iyilik için ihmal edecekti. Şimdiki halde iyi fakat gelecekteki bir kötülüğün
nedeni olacak olan şeye karşı, birazdan kanıtlayacağımız gibi, çok arzu
ve iştah duyacaktı. Fakat biz şeylerin süresi hakkında (önerme 31, bölüm
II) ancak son derece upuygun olmayan bir bilgiye sahip bulunuyoruz ve
şeylerin varoluş zamanını yalnızca şimdiki veya gelecek bir şeyin hayali
ile aynı surette duygulanmış olmayan hayal gücü ile gerektiriyoruz (öner
me 44, bölüm II'nin scolie’si). Sahip olduğumuz iyi ve kötü hakkındaki
doğru bilginin ancak soyut veya genel olması bundan ileri gelir ve şeylerin
düzeni ile nedenlerin bağlantısı hakkında verdiğimiz hüküm, şimdiki halde
bizim için neyin iyi veya kötü olduğunu gerektirmemize imkân verebil
mesi için, gerçekten ziyade hayal gücü üzerine kurulmuştur. Öyle ise
geleceğe ait bu iyi ve kötü bilgisinden doğmuş arzunun şimdiki halde hoş
olan şeylere ait arzu ile oldukça kolay azaltılabilmesine şaşmamalıdır.
Önerme LXIII
Her kim Korku ile yöneltilmiş ise ve kötülükten kaçınmak için iyilik
yapıyorsa, Aklın güdüsünde değildir.
İNSANIN KÖLELİĞİ VEYA DUYGULANIŞLARIN KUVVETLERİ ÜZERİNE
247
Kanıtlama
Etkin olması bakımından Ruha yani Akla nispet edilen bütün duygu
lanışlar (önerme 3, bölüm III), Sevinç ve Arzu duygulanışlarından başka
bir şey değildirler (önerme 59, bölüm III); öyle ise korku ile yöneltilen,
(duygulanışların 13’üncü tanımı) ve bir kötülük korkusuyla iyi olan şeyi
yapan kimse, Akılla güdülmüş değildir.
Önerme Sonucu
Kökü Akıldan gelen bir arzuda biz doğrudan doğruya iyiliğin peşinden
gidiyoruz ve dolayısıyla da kötülükten kaçıyoruz.
Kanıtlama
Kökü Akıldan gelen bir Arzu, yalnızca bir edilgi olmayan Sevinç duy
gulanışından doğabilir (önerme 59, bölüm III), yani bir Kederden değil
aşırı hali olmayan bir sevinçten doğabilir (önerme 61); ve bundan dolayı
(önerme 8), bu arzu kötülük bilgisinden değil, iyilik bilgisinden doğar;
öyle ise biz aklın yönetiminde iyiliği doğrudan doğruya isteriz ve yalnız
bu bakımdan kötülükten kaçanz.
Scolie
Bu önermenin sonucu hasta ve sağ adam örneği ile açıklanır. Hasta
adam nefret ettiği gıdayı ölüm korkusu ile yutar; sağ adam ise yediği gıda
dan haz duyar ve ölüm korkusundan ziyade hayatın tadını çıkarır ve doğ
rudan doğruya ölümden kaçınmak ister. Nitekim kinle veya öfke ile değil
yalnız kamu selametinin sevgisi ile bir suçluyu ölüme mahkûm eden yargıç
sırf Akılla yöneltilmiştir.
Önerme LXIV
Kötülüğe ait bir bilgi upuygun olmayan bir bilgidir.
Kanıtlama
Kötülüğün bilgisi (önerme 8), onun şuuruna sahip olmamız bakımın
dan kederdir. Fakat keder, daha az bir yetkinlik derecesine geçiştir ki
(duygulanışların 3’üncü tanımı), bu sebepten insanın özü ile tanımlana
maz (önerme 6 ve 7, bölüm III); bundan dolayı (tanım 2, bölüm III), o
upuygun olmayan fikirlere bağlı bir edilgidir (önerme 3, bölüm III), bu
248 ETİKA
konudaki bilgi upuygun değildir, yani bir kötülüğün bilgisi upuygun değil
dir.
Önerme Sonucu
Buradan şu sonuç çıkar ki, eğer insan Ruhunda yalnız upuygun fikir
ler varsa, o kötü şey hakkında hiçbir kavram teşkil edemeyecektir.
Önerme LXV
Biz aklın yönetiminde, iki iyilikten daha büyüğünü ve iki kötülükten
daha azını arayacağız.
Kanıtlama
Daha büyük bir iyilikten tat almamıza engel olan bir iyilik, gerçekte
bir kötülüktür: zira biz iyilikle kötülüğü birbiriyle karşılaştırmamız bakı
mından o iyilik ve kötülüğe, bu bölümün önsözünde göstermiş olduğu
muz gibi, şeyler denir; daha az bir kötülük, gerçekte aynı sebepten dolayı
bir iyiliktir; bunun için, (önerme 63’ün önerme sonucu) Aklın yönetimin
de biz yalnız daha büyük bir iyiliği ve daha az bir kötülüğü isteyeceğiz
veya arayacağız.
Önerme sonucu
Biz Aklın yönetiminde daha büyük bir iyilik için daha az kötülüğü
arayacağız ve daha büyük bir kötülüğün nedeni olan daha az iyilikten
kaçacağız, zira burada daha az denilen kötülük, gerçekte bir iyiliktir. İyi
lik ise, buna karşılık, kötülüktür; öyle ise biz kötülüğü isteyeceğiz, (öner
me 63’ün önerme sonucu) ve iyilikten kaçacağız.
Önerme LXVI
Biz Aklın yönetiminde, gelecekteki daha büyük iyiliği şimdiki daha
az iyiliğe ve şimdiki daha az kötülüğü gelecekteki daha büyük kötülüğe
tercih ederiz.
Kanıtlama
Eğer Ruh gelecek bir şey hakkında upuygun bir bilgi edinebilseydi,
gelecek bir şey ve şimdiki bir şey hakkında da aynı suretle duygulanmış
olacaktı (önerme 62); bundan dolayı, bu önermede varsaydığımız gibi,
asıl Akılla ilgilenmemiz bakımından durum aynıdır. Gelecek veya şimdiki
İNSANIN KÖLELİĞİ VEYA DUYGULANIŞLARIN KUVVETLERİ ÜZERİNE 249
hale ait ister daha büyük bir iyilik ister daha büyük bir kötülük söz konu
su olsun! Bundan dolayı, (önerme 65) gelecekteki daha büyük bir iyiliği
şimdiki daha az iyiliğe tercih ederiz.
Önerme sonucu
Aklın yönetiminde, gelecekteki daha büyük bir iyiliğin nedeni olan
şimdiki daha az bir kötülüğü isteyeceğiz ve gelecekteki daha büyük bir
kötülüğün nedeni olan şimdiki daha az iyilikten vazgeçeceğiz. Bu öner
me sonucunun önceki önerme ile ilişiği 65’inci önerme sonucunun 65’inci
önerme ile ilişiğinin aynıdır.
Scolie
Bundan önce söylediklerimizi bu bölümde duygulanışlar konusunda
18’inci önermeye kadar söylemiş olduklarımızla karşılaştırınca, yalnız duy
gulanışla, ya da sanı
8
ile yöneltilen bir insanın akılla yöneltilen bir insandan
ne bakımdan kuvvetli olduğunu kolayca göreceğiz. Birincisi, yani duygula
nışla yöneltilen kimse, istesin istemesin, yaptığı şeyi hiçbir suretle bilmez;
ikincisi, yani akılla yöneltilen yalnız kendisini memnun etmek için hare
ket eder ve yalnız hayatta en üstün yeri tuttuğunu bildiği şeyi yapar ve en
çok bu sebepten dolayı arzu eder; bunun sonucu olarak birincisine köle
(serf), İkincisine hür insan diyorum ve burada ikinci insanın yaradılışı ve
hayat kuralı hakkında bazı gözlemlerde bulunmak istiyorum.
Önerme LXVII
Hür bir insan hiçbir şeyi ölümden daha az düşünmez ve onun bilgeli
ği ölüm hakkında değil, hayat hakkında derin bir düşüncedir ( méditation).
Kanıtlama
Hür bir insan, yani yalnız Aklın emrine göre yaşayan insan ölüm korku
su ile yöneltilmiş değildir (önerme 63), fakat doğrudan doğruya iyi olanı
ister (aynı önermenin önerme sonucu), yani asıl faydalının aranması ilkesi
ne göre etki yapmak, işlemek, yaşamak, varlığını korumak ister; bundan
dolayı, hiçbir şeyi ölümden daha az düşünmez, onun bilgeliği hayat hakkın
da bir derin düşüncedir.
8)
Dostları ilə paylaş: |