Ve Optimal Koşulları Dr. Koray ak



Yüklə 1,43 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə2/4
tarix18.05.2020
ölçüsü1,43 Mb.
#31263
1   2   3   4

127

Kalp ve Anestezi

KPB Sisteminin Hazırlanması

KPB sisteminin kalp cerrahisi için hazır hale getiril-

mesinden  perfüzyonist  ekibi  sorumludur.  Bu  sis-

temde  kullanılan  tubing  seti,  oksijenatör  ve  diğer 

ekipmanlar  steril,  tek  kullanımlık  paketler  halinde 

bulundurulur. Genellikle KPB sistemimin kurulması 

10-15 dakikalık bir zaman alır ve kapalı sistem pri-

me  yapılmazsa  yaklaşık  7  gün  muhafaza  edilebilir. 

Sistemin  tamamının  sıvı  ile  doldurulması  ve  hava 

partikülllerinden tamamen temizlenmesi işlemleri-

ne sırasıyla “priming” ve “deairing” denir ve yaklaşık 

olarak 15 dakikada yapılabilir. 

Sistem prime edildikten sonra 8 saat içerinde mut-

laka  kullanılmalıdır.  Yetişkin  hastalarda  prime  için 

yaklaşık olarak 1.5-2 litre dengeli elektrolit solüsyo-

nuna  ihtiyaç  vardır  (laktatlı  ringer  ya  da  plasmaly-

te). Prime solüsyonu hastanın total kan volümünün 

yaklaşık olarak 1/3’ü kadardır. Kullanılan prime so-

lüsyonu nedeniyle KPB sonrası hastanın hematokrit 

değeri bypass öncesine göre 1/3 oranında azalır. Do-

layısıyla, preoperatif hematokrit değeri düşük olan 

hastalarda  prime  solüsyonuna  kan  eklenmesi  KPB 

sırasında  yaşanabilecek  ciddi  hematokrit  düşüklü-

ğünün  engellenmesinde  önemlidir.  Yetişkin  hasta-

larda  hemodilüsyonunun  kan  volümü  üzerindeki 

etkisi  %30  iken  pediyatrik  hastalarda  bu  etki  %20

0-300  düzeylerindedir.  KPB  sırasında  hedeflenen 

hematokrit değerine göre aşağıda belirtilen formül 

ile prime solüsyonundaki kristalloid solüsyon ve kan 

miktarı belirlenmelidir. 

S = (VA x KV) x (Hastanın Hematokriti / İstenen He-

matokrit) - (VA x KV)

(S: Prime solüsyonunda kullanılacak dengeli elektro-

lit miktarı, VA: Vücut ağırlığı (kg), KV: Total vücut kan 

volümü (ml)) 

Pediyatrik hastalarda vücut ağırlığı ile total kan vo-

lümü arasındaki ilişki Tablo 2’de gösterilmiştir. Ge-

nellikle  sisteme  verilen  her  bir  ünite  eritrosit  süs-

pansiyonu için 1500-2000 ünite heparin eklenerek 

KPB  sistemi  içerisindeki  kana  bağlı  gelişebiledek 

trombotik  komplikasyonlar  engellenmeye  çalışı-

 

lır.  KPB  sırasında  ideal  hematokrit  konusunda  or-



tak  bir  konsensus  oluşturulamamış  olup  genellikle 

%18-25  olarak  belirtilmektedir  ve  %18  gibi  düşük 

değerler ancak orta ya da derin hipotermi durum-

larında kabul edilebilmektedir. Hemodilüsyonla kan 

viskositesinin azalması mikrosirkülasyondaki akımın 

düzelmesini sağlar. KPB sırasındaki hemodilüsyonal 

anemi derinliğinin klinik sonuçları çeşitli çalışmalar-

da sorgulanmış ve çoğunda yetişkin hastalarda ane-

minin derinliği ile peroperatif istenmeyen sonuçlar 

arasında  pozitif  bir  ilişki  tespit  edilmiştir

18

.  DeFoe 



ve  ark

19

,  KPB  sırasındaki  hematokrit  seviyeleri  ile 



intraaortik balon pompası ihtiyacı ve hastane mor-

talitesinin ilişkili olduğunu göstermiştir. Yine, Habib 

ve ark

20

, KPB sırasında hematokrit seviyesi azaldıkça 



operasyona bağlı erken ve geç mortalite ile beraber 

kaynak kullanımının arttığını göstermiştir. Her iki ça-

lışmada da KPB sırasında hematokrit değerinin özel-

likle  %22’nin  altına  düşmesinin  artmış  peroperatif 

mortalite ve morbidite açısından önemli olduğu vur-

gulanmıştır. Mathew ve ark

21

, KPB sırasında hema-



tokrit değeri %15-18’e düşen yaşlı hastalarda daha 

sık postoperatif nörokognitif değişiklikler bildirmiş-

tir. Benzer çalışmalarda da KPB sırasında düşük he-

matokrit  ile  postoperatif  inme,  renal  disfonksiyon 

ve artmış transfüzyon ihtiyacı arasında bağlantı gös-

terilmiştir

22-24

.  Hemodilüsyonun  bahsedilen  zararlı 



etkilerini engellemek amacıyla kan ve kan ürünleri-

nin transfüzyonu transfüzyona bağlı bilinen risklerin 

dışında peroperatif enflamasyon şiddetinin artması, 

artmış postoperatif pnömoni ve hastane kalış süre-

sine sebep olmaktadır. Ayrıca allojenik kan transfüz-

yonu kalp cerrahisi sonrası erken ve geç mortaliteyi 

de arttırmaktadır

25-27




Tablo 2: Pediyatrik hastalarda vücut ağırlığı ile 

total kan hacmi arasındaki ilişki 

Ağırlık (kg)

<10

11-20

21-30

31-40

>41

Total kan hacmi (ml/kg)

85

80

75

70

65

128

Kardiyopulmoner Bypass ve Optimal Koşulları



Prime  solüsyonu,  hemodilüsyonal  anemiye  sebep 

olarak  kanın  oksijen  taşıma  kapasitesini  azaltır.  Bu 

nedenle,  KPB  sırasında  periferik  dokularda  oksijen 

sunumunu  optimize  etmek  için  hasta  hematokrit 

değeri yakından izlenmelidir. Priming için alternatif 

olarak allojenik banka kanı ya da otolog kan kulla-

nılabilir. Allojenik kan kullanımı genellikle transfüz-

yona bağlı bilinen risklerden dolayı pek tercih edil-

memektedir.  Otolog  kan  kullanımı,  KPB  sisteminin 

hastanın  kendi  kanı  ile  prime  edilmesi  ile  yapılır. 

Bu  işlem,  KPB  için  arteriyel  ve  venöz  kanülasyon 

yapıldıktan ve uygun antikoagülasyon sağlandıktan 

hemen sonra ya venöz kanülden (retrograd otolog 

prime)  ya  da  arteriyal  kanülden  (antegrad  otolog 

prime) yapılabilmektedir. Ancak bu işlem esnasında 

yeterli oranda kanın hastadan alınabilmesi ve hipo-

tansiyondan  kaçınılması  için  operasyon  masasına 

uygun pozisyonun verilmesi ve vazokonstriktör ajan-

ların kullanılması gerekebilir. Otolog prime uygula-

masının peroperatif kan ve kan ürünleri kullanımı-

nı azaltmakla beraber klinik sonuçları etkilemediği 

gösterilmiştir

28



Prime solüsyonunda albumin ve hetastarch gibi kol-



loidlerin kullanılması konusunda ortak bir fikir birliği 

oluşturulamamıştır. Teorik olarak, kolloidler plazma 

onkotik  basıncın  hemodilüsyona  bağlı  azalmasını 

engellemekte  ve  böylece  KPB’ye  bağlı  gelişen  ka-

piller kaçak sendromunu engellemektedir. Özellikle 

yenidoğan  ve  süt  çocuğu  döneminde  prime  solüs-

yonuna eklenen albumin ve nişasta gibi kolloidlerin 

KPB’ye bağlı enflamatuvar yanıt, renal ve miyokard 

hasarını azalttığı bildirilmiştir

29

. Ayrıca kullanılan kol-



loid solüsyonlarına bağlı ortaya çıkabilecek kanama 

komplikasyonu da göz ardı edilmemelidir. Rutin bir 

uygulama olmamakla beraber KPB sistemine değişik 

oranlarda (25-50 gr) mannitol eklenerek operasyon 

sırasında yeterli diürez sağlanması hedeflenir. Prime 

solüsyonu içerisinde glukoz mevcudiyeti ve bununla 

ilişkili olarak KPB sırasında gelişebilecek hiperglise-

minin, yetişkin ve pediyatrik hastalarda postoperatif 

nörolojik hasara sebep olduğu ve mortaliteyi arttır-

dığı çeşitli çalışmalarda gösterilse de bu konu tam 

olarak netlik kazanmamıştır

30,31


Antikoagülasyon

32,33

Kalp  cerrahisi  yapılan  hastalarda  sistemik  antikoa-



gülasyon kanülasyondan önce yapılmalıdır. Sistemik 

heparinizasyon genellikle santral venöz kateterden 

uygulanmakla birlikte alternatif olarak cerrah tara-

fından sağ atriyuma direkt olarak da uygulanabilir. 

KPB öncesi standart heparin dozu 300-400 U/kg’dır. 

Heparin uygulamasından 3 dakika sonra ACT (acti-



vated clotting time) kontrolü yapılmalı ve ACT değeri 

400-450 saniye civarında ise KPB başlatılmalıdır. İde-

al ACT değeri konusunda fikir birliği olmamakla be-

raber ACT değeri en az 480 saniye olduğunda KPB’ye 

geçilmesi  önerilmektedir.  Sistemik  heparin  uygula-

ması sonrasında ACT’nin yükselmemesi durumunda 

doz  tekrarlanmalı,  toplam  heparin  dozu  500  U/kg 

olduğunda hale ACT ideal değerlere ulaşmıyorsa an-

titrombin III eksikliğine bağlı heparin direnci düşü-

nülmelidir. Heparin direnci için taze donmuş plazma 

veya rekombine antitrombin III konsantresi verilme-

lidir.  KPB  sırasında  ACT  değeri  her  15-30  dakikada 

bir  kontrol  edilmeli,  uygun  ACT  düzeyini  korumak 

için saatte bir heparin dozunun 1/3’ü tekrarlanma-

lıdır. Heparin uygulanan hastalarda antükoagülasyo-

nu takip amacıyla kan heparin konsantrasyonu tit-

rasyonu (Hepcon testi) yapılmakla birlikte pratik ve 

ekonomik olmaması nedeniyle kullanılmamaktadır.    

Operasyon  sonrasında  antikoagülasyonun  nötrali-

zasyonu protamin ile yapılır. Yapılan her 100 ünite 

heparin için 1 mg protamin yapılmalıdır. Toplam pro-

tamin dozu genelde 3 mg/kg’ı geçmemelidir. Prota-

min dozu tamamlandıktan 3-4 dakika sonra kontrol 

ACT bakılmalı ve hedeflenen ACT değerleri elde edi-

lemediyse ya da cerrahi alanda kanama devam edi-

yorsa 25-50 mg protamin ek doz yapılmalıdır. Pro-

tamin  uygulamasına  bağlı  gelişebilecek  yan  etkiler 

akılda  tutulmalıdır.  Dolaşımdaki  heparin-protamin 

kompleksleri kompleman sisteminin aktivasyonuna 

sebep olarak ani hipotansiyon yapabilir. Bu yüzden 

protamin  yavaş  uygulanmalıdır.  Protamin  uygula-

masına bağlı hipotansiyunun engellenmesinde pro-

tamin  ile  beraber  ya  da  hemen  sonra  intravenöz 

kalsiyum uygulaması pratik olarak birçok merkezde 



129

Kalp ve Anestezi

sık kullanılan bir yöntem olmasına karşın eşlik eden 

hipokalsemi  olmadan  kalsiyum  uygulamasını  des-

tekleyen çalışma bulunmamaktadır. Protamin uygu-

laması  sonrasında  nadir  görülen  bir  komplikasyon 

da anafilaktik reaksiyon gelişmesidir.

Uygulanan  protaminin  dolaşımdan  temizlendikten 

sonra  dokulardaki  heparinin  tekrar  dolaşıma  katıl-

ması ve antikoagülasyona sebep olmasına “heparin 



rebound”u  denir.  Heparin  rebound’u  klinik  olarak 

hastada kanamaya sebep olduğunda ek doz prota-

min uygulanması gerekebilir.

Heparine karşı gelişen reaksiyonlar

Heparine  maruz  kalan  hastalarda  gelişen  en  selim 

reaksiyon  heparinle  ilişkili  trombositopenidir  (He-



parine associated trombocytopenia, HAT). Heparin 

uygulamasından birkaç saat sonra veya 3 gün içinde 

başlayan,  trombosit  sayısında  %10-15’lik  bir  azal-

maya  sebep  olan  ancak  trombositopeni  sebebinin 

heparine bağlı immünolojik reaksiyon olmadığı bir 

tablodur. Tedavi genellikle semptomatiktir.

Heparine karşı gelişen ve klinik olarak daha önemli 

olarak kabul edilen durumlar ise heparinin indükle-

diği  trombositopeni  (HIT)  ve  heparinin  indüklediği 

trombositopeni ve tromboz (HITT) gibi immünolojik 

reaksiyonlardır.  Heparin,  trombositlere  bağlanarak 

trombositlerden  PF-4  molekülünün  salıverilmesi-

ne sebep olur. Dolaşımda heparin ile birleşen PF-4, 

heparin-PF-4  kompleksinin  oluşumuna  sebep  olur. 

Bazı  insanlarda  bu  kompleksler  antijenik  olup  bu 

komplekse  karşı  IgG  antikorları  oluşur.  Bu  antikor-

ların oluşumu için en az 5 günlük bir süreye ihtiyaç 

vardır.  Dolaşımda  yaklaşık  olarak  3  ile  6  ay  kaldık-

tan  sonra  hasta  heparine  tekrar  maruz  kalmaz  ise 

bu antikorlar kaybolur. Bu süre içerisinde hastanın 

heparin  ile  tekrar  karşılaşması  HIT’e  sebep  olur. 

IgG-heparin-PF-4  kompleksleri  trombositlere  bağ-

lanır  ve  trombositlerin  degranüle  olmasına  sebep 

olur. Böylece trombositopeni meydana gelirken bazı 

hastalarda trombositlerden salıverilen prokoagülan 

maddelere bağlı klinik olarak bulgu veren tromboz 

da görülebilir. HIT’in görülme sıklığı %0.5 iken HITT 

sıklığı %0.25’dir. KPB sonrası görülen trombositope-

nilerde mutlaka HIT ayırıcı tanısı akılda tutulmalıdır. 

Özellikle, hastanın son 3-6 ay içinde heparin kullan-

ma öyküsünün olması, ikinci kez heparin ile karşılaş-

tıktan 5 gün ve daha sonra trombositopeni gelişme-

si HIT tanısını desteklemektedir. HIT ve HITT tanıları 

klinik tanılardır. Serumda Anti-heparin PF-4 IgG anti-

korların gösterilmesi tanıyı desteklemektedir. Teda-

vide genellikle heparinin kesilmesi yeterlidir. Antiko-

agülasyon heparin alternatifleri ile yapılmalıdır.

Heparin alternatifleri

HIT gelişen hastalarda ve dolaşımda bulunan hepa-

rin-PF4 kompleksine karşı IgG antikor varlığında KPB 

için düşük molekül ağırlıklı heparinler, danaparoid, 

rekombinan hirudin, bivalirudin ve argatroban alter-

natif olarak kullanılabilir. Düşük molekül ağırlıklı he-

parinler faktör Xa’yı inhibe ederek antikoagülan etki 

gösteren  ve  uzun  yarı  ömürlü  ajanlardır.  Standart 

heparine göre daha az antijenik olmalarına rağmen 

heparin-PF4 kompleklerine karşı IgG oluşumunu te-

tikleyebilir ve HIT’ye sebep olabilirler. Danaparoid, 

antitrombin III’ü katalize ederek trombin ve faktör 

Xa’ inhibe eder. Yarı ömrü düşük moleküler heparin-

ler gibi uzundur ve antidotları yoktur. Rekombine hi-

rudin direkt trombin inhibitörüdür. Yarılanma ömrü 

yaklaşık 40 dakika olup antidotu yoktur. Antikoagü-

lan aktivitesi parsiyel tromboplastin zamanı ile takip 

edilebilir. Sentetik direkt trombin inhibitörü olan bi-

valirudinin yarılanma ömrü hirudinden daha kısadır. 

Argatroban hızlı etkili ve kısa yarı ömürlü (yaklaşık 

40 dakika) bir direkt trombin inhibitörüdür. Antidotu 

yoktur ve antikoagülan aktivite ACT ile takip edile-

bilir. KPB sırasında heparin alternatiflerinin güvenli 

olarak  kullanılması  konusunda  bilgi  oldukça  sırırlı 

olup mevcut literatür vaka sunumları ile sınırlıdır.

KPB’nin Başlatılması

KPB’nin  başlatılması  anesteziyolog,  cerrah  ve  per-

füzyonistin ortak kararı ve fikir birliği ile olur. Bypass 

başladıktan hemen sonra venöz direnaj ve arteriyel 

basıncın  yeterliliği  kontrol  edilmeli,  uygun  oksijen 

saturasyonu  sağlanmalıdır.  Bu  parametreler  uy-



130

Kardiyopulmoner Bypass ve Optimal Koşulları

gunsa KPB başladıktan 2-3 dakika sonra akciğerler 

ventilatörden  ayrılmalı  ve  sistemik  soğutma  işlemi 

başlatılmalıdır. 

Aortaya kros klemp uygulamasından  hemen sonra 

kardiyopleji  verilerek  diyastolik  arest  sağlanmalı-

dır.  Kardiyopleji  solüsyonları  içeriklerine  göre  kan, 

kan + kristalloid (3:1 ya da 4:1 oranında karışım) ve 

kristalloid olmak üzere üç gruba ayrılır. Rutin uygu-

lamada  kalbin  durdurulması  amacıyla  (kardiyopleji 

indüksiyonu) 20-30 ml/kg antegrad kardiyopleji ve-

rilir

6

.  İndüksiyon  solüsyonu  içerisindeki  potasyum 



konsantrasyonu 20-30 mEq/L olarak ayarlanmalıdır. 

Antegrad  kardiyopleji  idamesi  10  ml/kg  olarak  sü-

rekli  ya  da  aralıklı  infüzyon  şeklinde  yapılır.  İdame 

kardiyopleji solüsyonu içerisindeki potasyum içeriği 

genelde düşük tutulur (10 mEq/L). Antegrad kardi-

yopleji basıncı genelde 60-100 mmHg arasında ol-

malıdır. Özelikle ciddi proksimal koroner arter lezyo-

nu olan hastalarda kardiyoplejinin yüksek basınçta 

verilmesi önemlidir. Kalp genellikle 30-60 saniye içe-

risinde durmalıdır. Kalbin geç durması ya da durma-

ması  durumlarında;  yetersiz  kardiyopleji  basıncı, 

kardiyopleji  içerisinde  yetersiz  potasyum  miktarı, 

kros klempin tam tutmamasına bağlı koroner siste-

me kan kaçışı, aort kapak yetersizliği ve koroner ar-

terlerin sistemik dolaşımdan kaynaklanan kollateral 

dallar  ile  beslenmesi  gibi  sebepler  akla  gelmelidir. 

Kardiyopleji uyglaması sırasında miyokardın oksijen 

tüketimini  azaltmak  amacıyla  birçok  merkezde  to-

pikal  soğuk  uygulanmakla  beraber  standart  olarak 

kabül görmüş bir yöntem değildir. Aort kökünden ya 

da koroner ostiumlardan sürekli olarak ya da her 20 

dakikada bir aralıklı olarak kardiyopleji verilebilir.

Retrograd  kardiyopleji  uygulaması  koroner  sinüse 

yerleştirilen  balonlu  bir  kateter  ile  yapılır.  Yerleşti-

rilen  kateterin  pozisyonunu  belirlemede  transözo-

fageal  ekokardiyografi  önemli  bir  tetkiktir.  Birçok 

merkezde kros kemp uygulamasını takiben kardiyak 

arrest antegrad kardiyopleji ile sağlanırken, kardiyak 

arestin  devamı  sürekli  ya  da  aralıklı  olarak  verilen 

retrograd kardiyopleji ile sağlanmaktadır. Retrograd 

kardiyopleji verilmesi özellikle hipertrofik kalplerde 

önemlidir. Verilme hızı 200-400 mL/dakika olup ko-

roner sinus basıncı 30-50 mmHg arasında tutulma-

lıdır. Kardiyak arrest retrograd kardiyopleji verilmesi 

ile sağlanacaksa kalbin durma süresi antegrad kardi-

yoplejiye göre daha uzundur (2-4 dakika). Retrograd 

kardiyoplejinin en önemli dezavantajı sağ ventrikü-

lün iyi korunamamasıdır. 

Sol  ventrikül  hipertrofisi  olan  hastalar,  miyokardın 

iş yükü ve oksijen gereksiniminin artması nedeniy-

le  kros  klemp  sonrası  oluşan  miyokard  iskemisine 

ve kros klemp açıldıktan sonra görülen reperfüzyon 

olaylarına LV hipertrofisi olmayan hastalardan daha 

duyarlıdır.  Bu  hastalara  kros  klemp  kaldırılmadan 

hemen önce sıcak kan kardiyolejisi verilmesinin (ter-



minal hotshot kardiyopleji) iskemi-reperfüzyon ha-

sarını azalttığı bildirilmektedir

5,6,32,34

.

KPB Sırasında Akım



KPB sırasında, tüm organlarda optimal perfüzyonun 

sağlanması esastır. Genel olarak normotermik şart-

larda istenen KPB akımı yenidoğanda 120-200 ml/

kg/dakika, infantta (10 kg’a kadar) 100-150 ml/kg/

dakika, çocuklarda 80-120 ml/kg/dakika ve yetişkin 

hastalarda ortalama 2.4 L/m

2

/dakika olmalıdır. KPB 



sırasında başta beyin olmak üzere organ perfüzyo-

nu için yeterli olan akım miktarının belirlenmesinde 

dikkate alınması gereken noktalar; 

1. Vücut yüzey alanı 

2. Hipotermi derinliği 

3. Asit-baz dengesi 

3. Tüm vücut oksijen tüketimi

4. Nöromusküler blokajın derecesi 

5. Kandaki oksijen miktarı 

6. Anestezi derinliği 

7. Organların iskemiye karşı toleransı olarak sıra-

lanabilir. 

KPB sırasındaki organ perfüzyonunun optimal oldu-

ğunu gösteren en önemli parametrelerden biri oksi-

jen sunumudur (DO

2

). DO



2

 aşağıda verilen formül ile 

hesaplanır.  


131

Kalp ve Anestezi



DO

2

 = pompa akımı X (hemoglobin konsantrasyonu 

X hemoglobin saturasyonu X 1.36) X (0.003 X arteri-

yel oksijen basıncı)

Formülden de anlaşıldığı gibi dokulara oksijen sunu-

munu etkileyen en önemli faktörler pompa akımı, he-

matokrit düzeyi ve oksijen satürasyonudur. DO

2

’nin 


normal değeri 350-450 mL/dak/m

2

’dir. KPB’ye bağlı 



gelişen  hemodilüsyon  kan  viskositesini  azaltmakta 

ve kanın oksijen miktarı yaklaşık olarak 20 ml/dL’den 

12 ml/dL’ye düşmektedir. Dolayısıyla KPB sırasında 

DO

2



 değerleri 200-300 mL/dak/m

2

‘ye düşmektedir. 



Bu nedenle, uygun doku oksijen sunumunu denge-

leyebilmek için ya oksijen tüketimi (VO

2

) azaltılmalı 



ya da oksijen ekstraksiyonu arttırılmalıdır. KPB sıra-

sında minimal güvenli DO

2

 değeri “kritik DO



2

” olarak 

ifade edilir. KPB sırasında kritik DO

2

 değeri tam ola-



rak bilinmemektedir. KPB sırasında DO

2

’de azalması 



(akımın (Q) azalması) oksijen ekstraksiyonunda artış 

ile  kompanse  edilir  ve bu  azalma  VO

2

’yi  etkilemez 



(Şekil  4‘de  görülen  plato  fazı).  Bu  aşamaya  kadar 

olan  dönem  “akımdan  bağımsız  oksijen  tüketimi” 

olarak isimlendirilir. Maksimum oksijen ekstraksiyo-

nuna ulaşıldıktan sonra akımda meydana gelen azal-

ma VO

2

’nin azalmasına sebep olur ve laktik asidoz 



başlar. Bu dönem ise “akıma bağımlı oksijen tüke-

timi” olarak isimlendirilir

35

. KPB sırasında kritik DO



2

 

değeri ile ilgili çalışmaların sonuçları yeterince kabul 



görmemiştir. KPB sırasında DO

2

 değerini optimize et-



mek için inspire edilen oksijen düzeyinin (F

i

O



2

) %100 


yapılması  ve  allojenik  eritrosit  süspansiyonu  veril-

mesi rakamsal olarak DO

değerini arttırsa da doku 



seviyesindeki etkisi gösterilememiştir

35,36


. Boston ve 

ark


37

, değişen pompa akımının organlardaki DO

2

 de-


ğerlerine etkisini araştırdıkları çalışmada, normoter-

mik perfüzyon sırasında akımın 2.3’den 1.4 lt/dak/

m2’ye düşmesinin beyin DO

2

 değerini etkilemediğini 



ancak böbrek, pankreas ve iskelet kası DO

2

 değer-



lerinde önemli azalmalara sebep olduğunu göster-

miştir. Bu bulgu, DO

2

 için hiyerarşik sıralamada beyin 



dokusunun birinci sırada olduğunu göstermektedir.  

Hipotermi, KPB sırasında sık kullanılan bir uygulama-

dır. Genellikle sistemik sıcaklıkta her 10°C’lik azalma 

oksijen tüketiminde %50 oranında bir azalmaya se-

bep olur

38

. KPB sırasındaki sistemik hipotermi böyle-



ce oksijen tüketimini (VO

2

) azaltmakta ve perfüzyon 



güvenliğini arttırmaktadır. Kent ve Peirce’in

39

 köpek-



lerde yaptığı çalışmada yüzey ve internal soğutma 

yöntemleri ile sağlanan hipoterminin VO

2

 üzerindeki 



etkisi  Şekil  5’de  görülmektedir.  Sistemik  sıcaklığın 

37°C’den  17°C‘ye  düşmesi  ile  VO

değeri  %80-85 



azalmaktadır.  Sistemik  sıcaklık  30°C  iken  güvenli 

akım 1.8 L/dak/m

2

 iken 18°C’de 1.0 L/dak/m



2

 olarak 


belirtilmektedir. KPB sırasında hafif (30-35°C), orta 

(25-30°C) veya derin hipotermi (12-25°C) uygulana-



Yüklə 1,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin