23
GARİP BiR HEDİYE
Refik Halit Karay
Çarşıdaki kuyumcu dükkânları önünde Feridun iki saattir dolaşıyor-
du. Hiçbirine girmek için cesaret edemiyordu. Zavallı adamın satmak
için bir şeyi kalmamıştı. Yalnız cebinde bir tıraş fırçası vardı. Onun da
bir değeri var mı yok mu, sormak istiyordu. Fildişi saplı, nakışlı, bir tıraş
fırçasının kıymeti neydi? Bunu sormaktan utanıyordu... Aslında hem
utanıyor hem de biraz korkuyordu. “Beş para etmez.” diye düşünüyor-
du. Yaşlı adam, ona bu traş fırçasını hediye etmiş, “Değerlidir, kıymetini
bil, sakın atma!” demişti.
24
TÜRK HİKÂYELERİ I
Bir ara içine bir hüzün, bir ümitsizlik doldu. He-
men oraya çöküp ağlamak istedi... Zaten aylardan
beri yüreğindeki dertler, endişeler onu boğuyordu.
“Şimdi, şurada düşüp ölmek ve kurtulmak istiyo-
rum.” diye düşündü.
Cebinden fırçayı bir kere daha çıkardı, baktı.
Basit, herkesteki gibi, beş, on kuruşluk bir maldı.
Dönmek istedi, sonra vazgeçti. Büyük mağazalara
giremedi. Ufacık bir dükkânın kapısını itti. Kuyum-
cu gözlerini kaldırıp adamı süzdükten sonra “Ne istiyorsun?” diye sor-
du. Feridun fırçayı uzattı: “Vaktiyle birisi hediye etmişti,” dedi, “kıymet-
lidir de, acaba gerçekten bir değeri var mı? Bakar mısınız?”
Kuyumcu merakla fırçayı eline aldı,
evirdi,
çevirdi, salladı, tırnağıyla
kazıdı, sonra geri verdi:
“Beş para etmez!” dedi.
Feridun kekeleye kekeleye, özür dileyip çıktı. Kendi kendisine: “Hain
adam! Beni aldatmış. Değersiz bir fırçaymış…” dedi.
Bundan on sene evveldi. Feridun, Mısır’dan Selanik’e dönüyordu.
Limanda bekliyorlardı. Yolculardan bir ihtiyar, güvertede dünyadan ha-
bersiz, eşyalarını düzenliyordu. Bu sırada
Dostları ilə paylaş: