Çağdaş Tıp Dergisi 2013;3(2): 148-154
Alagöz H.
DOI: 10.5455/ctd.2013-89
148
Review / Derleme
İnfantil Kolik: Etyoloji ve Tedavi Seçenekleri
Infantile colic: Ethyology and treatment
Hilal ALAGÖZ
1
ÖZET
İnfantil kolik sağlıklı ve normal büyüyen infantlarda görülen
durdurulamayan ağlama ve huzursuzlukla karakterize bir durumdur.
Sağlıklı bir infantın uzun ve şiddetli ağlaması aileler için önemli bir
problemdir. İnfantil kolik yaklaşık 50 yıl önce Wessel tarafından
tanımlanmıştır. Wessel’e göre günde üç saat, haftada üç gün ve en az
üç haftadır devam eden ağlama ve huzursuzluk atakları infantil kolik
olarak adlandırılır. İnfant üç aylık olduğunda infantil kolik ağlamaları
kendiliğinden kaybolur. Genellikle infantın ağlamaları akşam veya
gece olur. Ağlama atakları uzundur ve infant kolaylıkla
sakinleştirilemez. Çalışma grupları arasındaki farklılığa bağlı olarak
infantil koliğin görülme sıklığı %5-40 arasındadır. Etyolojisine yönelik
yapılan çalışmalara rağmen halen tam olarak aydınlatılamamıştır.
Birçok risk faktöründen bahsedilmektedir fakat hiçbiri kesin değildir.
Biz de bu çalışmamızda infantil koliğin etyolojisini, risk faktörlerini ve
uygulanan tedavi seçeneklerini değerlendirdik.
Anahtar kelimeler: İnfantil kolik, etyoloji, tedavi
Abstract
Infantile colic which is seen in healthy and normally growth
infants is characterized by excessive crying with irritability. Long and
hard crying of an infant is an important problem for parents and
pediatricans. Infantile colic has been defined by Wessel nearly 50
years ago. According to Wessel, crying and irritability attacks which
continue more than three hours per day and three days in a week at
least during three weeks is called infantile colic. This problem usually
resolves spontaneously by the age of three months. Infants with
infantile colic frequently cry at evening or night. Crying attacks are
long and infant is not easily soothed. The prevalence of infantile colic
is ranges from 5-40% depending on the difference between working
groups. Although many studies towards etiology of infantil colic, it is
not exactly explained. Many risk factors are mentioned but no one is
certain. In this issue, we investigate into ethiology, risk factors and
treatment methods of infantile colic.
Key words: Infantile colic, ethiology, treatment
1
Amasya Üniversitesi
Sabuncuoğlu Şerafettin
Eğitim ve Araştırma
Hastanesi
Amasya,
Türkiye
Corresponding Author:
Uzm.Dr.
Hilal ALAGÖZ
Şeyhcui Mh. Amasya
Kadın Doğum Ve
Çocuk Hastalıkları
Hastanesi 05100
Merkez-Amasya
Türkiye
Email:
dr.hilalce@hotmail.com
Başvuru Tarihi/Received :
27-03-2013
Kabul Tarihi/Accepted:
03-04-2013
Journal of Contemporary Medicine 2013;3(2): 148-154
Alagoz H.
DOI: 10.5455/ctd.2013-89
149
GİRİŞ
Ağlama bebeklerin çevre ile iletişimini
sağlayan bir yoldur. Ağlayan bebek karnının
acıktığını, üşüdüğünü veya terlediğini, altının
kirlendiğini,
kucağa
alınmak
istediğini,
ortamdan rahatsız olduğunu veya hasta
olduğunu ifade etmeye çalışmaktadır (1).
Ebeveynler özellikle de anne zaman içinde
bebeğin ağlama zamanı, süresi ve tipinden ne
tür bir ihtiyacı olduğunu anlayabilir. Bununla
birlikte, anne bebeğin ihtiyacını karşılar ve onu
sakinleştirir
(2,3).
Bebekler
genellikle
ihtiyaçları karşılandığında kısa sürede ağlamayı
keserler. Ancak bazı bebeklerin ağlama tipi ve
süresi
daha
uzundur
ve
kolaylıkla
sakileştirilemezler (4).
Ağlamanın fizyolojisi ve oluşma
mekanizması üzerine özellikle hayvanlar
üzerinde birçok çalışma yapılmıştır. Bunların
sonucunda ağlamanın beyindeki bölgelerden
değil subkortikal yapılardan kaynaklandığı
tespit edilmiştir. Yine çoğu memelilerde akşam
ağlamalarının daha fazla olduğu tespit
edilmiştir.
Ağlamanın
nörokimyasal
kontrolünde mü ve delta reseptörleri agonistleri
ağlamayı
baskılarken
kappa
agonistleri
ağlamayı arttırmaktadır. Diğer bir nörokimyasal
reseptör
sistemi
alfa-2
adrenoreseptör
sistemidir. Klonidin ile ağlamanın gerilediği,
alfa-2 adrenoreseptör antagonisti yohimbin ile
bu etkinin geri döndüğü gösterilmiştir (5).
Ağlamak her ne kadar aileye rahatsızlık
verse de yapılan çalışmalarda bebeğin
ağlamasının annenin hormonları üzerine etkili
olduğu saptanmıştır. Özellikle prolaktini
arttırarak süt yapımının artmasına neden
olmaktadır. Prolaktin aynı zamanda anne ile
bebek arasındaki bağı da kuvvetlendirmektedir
(5).
Ağlamak sinir sisteminin normal
gelişiminin bir parçasıdır. Fakat aşırı ağlamanın
veya infantil kolikli bebeklerin ağlamasının sık
görülen bir durum olması nedeniyle bir hastalık
olarak değil de, normal gelişimin bir varyantı
olduğu ileri sürülmektedir (6).
İnfantlarda ağlama 6. haftada pik
yapmakta ve 12. haftada kaybolmaktadır.
İnfantların 24 saat içindeki ağlamaları ilk
başlarda düzensizdir. Gündüz ağlamaları 6.
hafta civarında düzene girerken gece ağlamaları
12. haftaya kadar devam eder ve sonrasında
düzene girmeye başlar. Nedeni tam olarak
bilinemese de ağlamalar ve özellikle aşırı
ağlamalar akşam saatlerinde görülür. (7).
Ağlama bebeklerde fizyolojik bir olay
olsa da aşırı ağlama veya infantil kolik
nedeniyle çok ağlama görülen infantların
ailelerinde artmış stres, anksiyete ve azalmış
tolerabilite mevcuttur. Bu da zaman içinde aile
içi
iletişimi
etkilemekte
hatta
bebeğe
davranışları sertleştirmektedir. Tüm bunların
sonunda istemli veya istemsiz travmaya maruz
kalan bebeklerde sarsılmış bebek sendromu ve
hatta ölümler gözlenebilmektedir (8).
İnfantil kolik tanımı
İnfantil kolik, iyi gelişen sağlıklı
bebeklerde, daha çok akşam saatlerinde
görülen, ataklar halinde ortaya çıkan, etyolojisi
tam olarak aydınlatılamamış, bacaklarını karına
çekme, yumruklarını sıkma, karında sertleşme,
gaz çıkarma ile birlikte olan, tüm çabalara
karşın durdurulması zor, aşırı ağlama ile
karakterize bir sendromdur (9).
1890’lardan itibaren bebeklerde aşırı
ağlama kliniklerde dikkat çekmeye başlamış ve
1954’te Wessel ve ark. tarafından kolik için
tanımlama
kriterleri
belirlenmiştir
(10,11,12,13). Buna göre ilk haftalarda
başlayan en az 3 haftadır süren, günde 3 saatten
fazla ve haftada 3 günden fazla ataklar halinde
belirli bir sebep olmaksızın, öğleden sonra veya
akşam saatlerinde görülen aşırı ağlama olarak
tarif edilmiştir (14). Ağlama dışında yumrukları
sıkma, yüzünde kızarma, bacakları karına çekip
bırakma, karında sertleşme, alnını kırıştırma,
gözlerini sıkıca kapama veya tamamen açma
gibi hareket değişiklikleri de beraberinde
gözlemlenmektedir.
İnfantil kolik insidansı çalışmanın
yapısı, kullanılan kriterler ve toplumsal
farklılıkların olması sebebi ile birçok yayında
%10-40
arasında
rakamlar
bildirilmiştir
(10,15,16).
Etyolojisi
50 yılı aşkın süredir infantil kolik
üzerine araştırmalar yapılmasına rağmen kesin
neden bulunamamakla beraber bazı sebepler
üzerinde durulmaktadır.
Gastrointestial nedenler
İlk önce kolonda gaz yapımının arttığı
ve özellikle beslenme sırasında yutulan havanın
bağırsak duvarında gerilmeye neden olarak
koliğe (sancıya) neden olduğu ileri sürülmüştür.
Ancak ataklar sırasında yapılan tetkiklerde
Çağdaş Tıp Dergisi 2013;3(2): 148-154
Alagöz H.
DOI: 10.5455/ctd.2013-89
150
diğer bebeklere göre bağırsak içeriğinin farklı
olmadığı görülmüştür (17). Bazı çalışmalar asıl
sebebin bağırsakta gaz yapımının artmasının
değil, bağırsakların gaz basıncına duyarlılığının
arttığını veya spazmlarının neden olduğunu ileri
sürmüştür (4).
Diğer bir sebebin inek sütü allerjisi
olduğu, bunun peristaltizmi arttırarak sancıya
neden olduğu şeklinde söylense de destekleyici
bir veri elde edilememiştir. İnek sütü bazlı
mama ile beslenen bebeklerde soya bazlı veya
hidrolize mamaya geçildiğinde semptomlarda
azalma görüldüğü; hatta tekrar inek sütü bazlı
mamaya geçildiğinde bulguların tekrar ortaya
çıktığını ifade eden yayınlar da vardır. Bunlara
rağmen allerjinin kolikte önemli bir rolü olsaydı
beraberinde egzama, astım gibi başka alerji
bulgularının da hem bebekte, hem de ailede
olması gerektiğini, ancak böyle bir bilginin
olmadığını
savunan
çalışmalar
da
bulunmaktadır (14,18,19).
Bunun dışında gastrointestinal motiliteyi
düzenleyici hormonlardan motilin motiliteyi
arttırması nedeniyle suçlanan diğer bir
faktördür (20). Anormal prostaglandin yapımı
bir risk faktörü olarak görülmüş, buna sebep
olarak da nonsteroid antienflamatuar (NSAİ)
alan annelerin bebeklerinde kolik şikâyetlerinin
gerilemesi
gösterilmiştir
(21).
Ancak
NSAİ’ların analjezik etkisinin olduğu da
unutulmamalıdır.
Diğer
taraftan
prostaglandinler
bağırsakta
sekresyonları
arttırarak diyareye ve motilite artışına neden
olduğunu belirten görüşler de vardır. (19).
Gastroözefagiyal reflü (GÖR) de
sebepler arasında sayılsa da 24 saatlik ph
monitörizasyonu yapılan kolikli bebeklerin
%15-25’inde anormal sıklıkta asit reflüsü tespit
edilmiştir. Ancak gün içinde ağlama süresi ile
GÖR’nün şiddeti arasında bir korelasyon
bulunamamış. Ayrıca bu bebekler verilen anti-
reflü ilaçlarına da plasebodan farklı bir cevap
vermemiştir. Karbonhidrat malabsorbsiyonu,
laktoz intolaransı sebepler arasında sayılsa da
günümüzde kabul görmemektedir (20). Kolikli
bebeklerin gaitalarının incelenmesinde alfa-1
antitripsin, gizli kan bakılmış ve bağırsak hasarı
ile ilgili bir bulgu tespit edilmemiştir (10,15).
Psikososyal faktörler
Bazı yazarlar anne ile bebek arasındaki
iletişimin ve yakınlaşmanın azalmasını neden
olarak göstermektedir. Bazı çalışmalarda batılı
kadınların daha az bebeklerini kucakladıklarını
ve bu nedenle daha fazla kolik sıklığı olduğunu
belirtse de toplumsal farklılıkların olduğu
dikkate alınmalıdır.
Birçok çalışma annenin doğumda,
doğum öncesi ve sonrası süredeki ruhsal
durumu ve sıkıntılarının infantil kolik
oluşmasına katkıda bulunduğunu belirtmektedir
(12). Kolikli bebeklerin anneleri incelendiğinde
daha sinirli, tahammülsüz oldukları ve bebek ile
iletişimlerinin daha kötü olduğu tespit
edilmiştir. Ancak bunun kolik için bir sebep mi
yoksa sonuç mu olduğu kesin değildir (19).
İmmatür merkezi sinir sistemi
Hem psikolog hem de nörologlara göre
bebeğin nöro-davranışsal gelişiminin dönüm
noktaları 3. ve 9. aylarda olmaktadır. Bu bilgi
ışığında bu tarihlerde ağlama atakları daha fazla
görülmektedir (6). Bunun yanında Keefe
doğum sonrası bebeğin uyku ve uyanıklık
döngüsü düzenlenene kadar koliğin bir bulgu
olarak ortaya çıktığını söylemektedir (22).
Bazı yazarlar kolikli bebeklerin sinir
sistemlerinin daha hassas olduğunu ve hafif bir
uyaranın, ciddi ağlama periyodlarına neden
olabileceğini ve bunun da gerilimi azaltma yolu
olduğunu ileri sürmüşlerdir (4).
Son dönemlerde “Seratonin - Melatonin
Teorisi” ileri sürülmüştür. Düz kaslar üzerinde
seratonin kasılma, melatonin gevşeme etkisi
göstermektedir. Ancak akşam saatlerinde
salınımları artan bu hormonlardan melatoninin
siklusu 3. aydan sonra düzene girmesi
nedeniyle seratoninin etkisini ilk 3 ay
baskılayamaz. Bunun sonucunda bağırsaklarda
kasılmaların arttığı ve koliğe neden olduğu
belirtilmektedir (12,15,17).
Tedavisi
İnfantil koliğin etyolojisi belli olmadığı,
normal gelişimin bir parçası mı ya da hastalık
olup olmadığı bilinemediğinden daha çok anne
bebek ilişkisine zarar verdiği ve aile içi
huzursuzluğa neden olduğu için semptomların
azaltılması gerektiği düşünülmektedir (12).
Bunun için 50 yılı aşkın süredir tedavi
seçenekleri üzerine çalışmalar mevcuttur. Her
bebeğin kliniği aynı olmadığı, koliğin kesin
nedeni bilinemediği, standart bir protokolün
oluşturulamaması nedeniyle birçok seçenek
uygulanmış veya denenmiş ancak halen etkili
bir tedavi biçimi bulunamamıştır (4).
İnfantil kolik tedavisinde öncelikle
aileler bu durumun 3-4 ay dolduktan sonra
kendiliğinden geçeceği (23,24), bunun mutlak
bir hastalık olmadığı, prognozunun iyi olduğu
Journal of Contemporary Medicine 2013;3(2): 148-154
Alagoz H.
DOI: 10.5455/ctd.2013-89
151
(12), bebeğin gelişiminin normal olarak devam
edeceği (25) ve bebeğe karşı daha sakin ve
nazik yaklaşmaları gerektiği (19) anlatılmalıdır.
Gerekirse beslenme ve bebek bakımı hakkında
bilgilendirilmelidirler (4,12,25).
Uygulanan tedaviler ise 3 başlık altında
toplanmaktadır:
İlaç tedavisi
Antikolinerjik ajanlar
Bağırsak düz kaslarında gevşemeye
neden olan dicyclomine ve dicycloverin
üzerinde en çok çalışma yapılan iki ajandır.
Lucassen ve ark.’nın yaptığı bir çalışmada
dicyclomine’nin plaseboya göre daha etkili
olduğunu tespit etmiştir. Ancak bu ve bu iki
ajanla yapılan diğer çalışmalarda bazı
bebeklerde solunum güçlüğü, konvülzyon,
senkop, apne, asfiksi, hipotoni, ve koma
görüldüğü bildirilmiştir. Etkinliği kanıtlansa da
nadir yan etkileri nedeniyle bu ilaçlar artık
kullanılmamaktadır (4,11,13,26).
Simetikon
Mukusun yüzey gerilimini azaltır ve
gaz
baloncuklarının
yüzey
gerilimini
değiştirerek birleşmelerini önler. Böylelikle
bağırsak gazlarının kolay atılımını sağlar.
Emilmediği için sistemik yan etkisi yoktur.
Ancak plasebo ile karşılaştıran çalışmalarda
belirgin bir etkinlik saptanmamıştır (12,25).
Plasebo görevi görerek annenin anksiyetesinde
azalma sağlayabileceği düşünülmektedir (11).
Sistemik yan etkisi olmamasına rağmen bazı
yayınlarda ilaç etkileşimlerinden bahsedilmiştir.
Bir tanesinde Levotiroksin kullanan bir bebekte
düşürülemeyen TSH düzeyleri simetikon
tedavisi kesildikten sonra ancak normal
düzeylere gerilediğini bildirmektedir.(27)
Diğer ilaçlar
Cimetropium
bromid,
mebeverin,
hyocin-N metil bromür, fenobarbital, sindirim
enzim preparatları, dimethicone tedavide
kullanılmış olup etkinlikleri hakkında henüz
kesin bilgi yoktur (19,25). Analjezik, sedatif ve
anestezik ilaçların etkilerini arttırma gibi
özellikleri de olan fenotiazin grubu bir
nöroleptik olan asepromazin son dönemlerde
reçete
edilebilmektedir.
Ancak
yanlış
kullanımlarında yine ağır nörotoksik belirtiler
ortaya çıkmaktadır(28).
Davranışsal tedaviler
Kucağa alma, emzik verme, kucakta
susana kadar tutma, arabaya binmiş gibi
sallama, yanında elektrik süpürgesi veya saç
kurutma makinesi çalıştırma, beşikte sallama,
araba ile gezdirme, bebeğin yanında yatma,
bebeğe yapılan uyaranların azaltılması gibi
yöntemlerin bebeğin ağlama süresi veya atak
sayısı üzerine olumlu etkisi gösterilememiştir
(12,13).
Ancak
önerilmesinde
sakınca
görülmemiştir (29). Kucaklama ve kucakta
taşıma süresinin arttırılması 5-6. haftalarda
ağlama şiddetini azaltmakta ancak zaten
ağlamakta olan bebeğin ağlama süresini
azaltmamaktadır (30).
Kundak yapmanın beyni iç ve dış
etkilerden koruyarak ve uyaranları azaltarak
kolik bulgularında azalmaya neden olduğu ileri
sürülmüştür (31).
Bebeğe masaj yapmanın sayısız yararı
vardır. Kas koordinasyonunu geliştirir; fiziksel
gelişimine yardımcı olur; dolaşım, solunum ve
sindirim sisteminin düzenlenmesine yardımcı
olur (9). Bebeğin rahatlamasını ve uyumasını
sağlar, kolik semptomları üzerinde etkilidir.
Ayrıca masaj anne ile bebek arasındaki iletişimi
kuvvetlendirerek
bebeğe
daha
doğru
yaklaşmasına yardımcı olur (32,33). Masaj
sadece anne tarafından değil baba tarafından da
yapıldığında daha iyi iletişim kurdukları
gözlenmiştir (9).
Masaj yapılırken birçok doğal yağlar
(adaçayı yağı, badem yağı, lavanta yağı, rezene
çekirdeği yağı vb) kullanılabilmektedir. Bu
uçucu aromatik yağlar analjezik ve/veya
spazmolitik etkileri amacıyla masajın etkilerini
arttırmak amacıyla kullanılmaktadır. Lokal
kullanım amacıyla üretilen bu yağların oral
alınmasında ise ciddi yan etkiler (konvulzyon,
pnömoni, hipotoni vb) görülebilmektedir. (34)
Son
dönemlerde
spinal
masaj
(chiropracthic) araştırmalara konu olmuştur.
Spinal kord boyunca spesifik şekilde yapılan
masajla somotovisseral refleksi etkilemekte,
gastarointestinal
motiliteyi
ve
içeriğinin
hareketlerini arttırarak bebeğin rahatlamasını
sağlamaktadır (12). Yapılan çalışmalarda
plaseboya göre etkin olduğu gösterilmiştir.
Ancak diğer tedavi modellerine üstünlüğü halen
tartışma konusudur (12,35). Bazı araştırmacılar
ise bu yaklaşımın plasebodan farklı olmadığını
ifade etmektedir (35).
Çağdaş Tıp Dergisi 2013;3(2): 148-154
Alagöz H.
DOI: 10.5455/ctd.2013-89
152
Diğer tedavi seçenekleri
Anne sütü kullanımı
Anne sütü alan bebeklerde formula ile
beslenen bebeklere göre infantil kolik daha sık
görüldüğüne dair yayınlar (10,26) olsa da net
bir fikir birliği yoktur (10,36,37). Anne sütü
alan bebeklerde protein intoleransından çok
süte geçen allerjen maddeler özellikle de inek
sütü proteini suçlanmaktadır. Diğer allerjenler
yumurta, fındık, fıstık, bulgur, mercimek, kuru
fasulye, lahana, turp, nohut, barbunya, baharatlı
gıdalar olarak sıralanabilir. Ayrıca annenin
kullandığı çay, sigara ve alkol de kolik riskini
arttırmaktadır (38). Annenin bu gıdaları
almadığında kolik şikâyetlerinde gerileme
olduğunu bildiren yayın daha fazla olsa da
(23,24,) bazı araştırmacılar diyet tedavisinin
etkili olmadığını göstermiştir (24,11).
Emzirmeyi değerlendiren bir çalışmada
ise kolikli bebeklerin annelerinin emzirme
tekniklerinin daha yetersiz olduğunu, ancak
bunun bir sebep mi yoksa sonuç mu olduğunun
bilinemediği ifade edilmiştir(39).
Soya bazlı formula kullanımı
Soya bazlı formulalar aslında inek sütü
allerjisi olan bebekler için üretilmişti. Ancak
kesin kullanım endikasyonu olmasa da
etyolojide inek sütü allerjisi de düşünülmesi ve
çalışmalarda anne diyetinden inek sütü
uzaklaştırıldığında kolik şikâyetlerinde azalma
görülmesi nedeniyle özellikle inek sütü bazlı
mamalarla
beslenen
bebeklerle
yapılan
çalışmalarda kolik şikâyetlerinde anlamlı
azalma görülmüş, soya bazlı formula kesilip
tekrar inek sütü bazlı formula başlandığında
şikâyetlerinin tekrar başladığı gösterilmiştir
(11,13,24). Ancak bazı çalışmalarda soya
proteinininde en az inek sütü proteinleri kadar
allerjen olabildiği ve soya bazlı formula
kullanan bebeklerde allerji bulgularının ortaya
çıktığını göstermiştir (13).
Whey veya kazein proteini hidrolize
formula kullanımı
İnek sütü allerjisi düşünülen veya soya
bazlı mama ile beslenmesine rağmen gaitada
kan ve diğer allerji bulguları olan bebeklerde
Whey veya kazein proteini hidrolize formula
kullanımı diğer formulalara göre pahalı olan bir
tedavi yöntemidir. Soya bazlı formulalar gibi
infantil kolikte ilk tercih olmasa da
kullanıldığında kolikli bebeklerin belirgin bir
şekilde
fayda
sağladığı
gösterilmiştir
(10,11,12,23,40). Hatta sukroz, rezene çayı,
masaj ve hidrolize mama kullanılarak yapılan
bir çalışmada hidrolize mama kullanan grupta
ağlama süresi ve kolik şikâyetleri diğerlerine
göre daha az olarak bulunmuştur (11). İnek
sütündeki proteinlerin % 80’ini kazeinler ve
kalanını da whey proteinleri oluşturmaktadır.
İnek sütü allerjisinin asıl nedeni kazein olmakla
beraber whey proteinlerine karşı da allerji
görülebilir (41). İlk tercih olarak hangisinin
kullanılacağına dair kesin kanı olmasa kazein
proteini hidrolize mamalar daha ucuz olması
nedeniyle önerilmektedir (11).
Sukroz (şerbet) kullanımı
Uzun zamandır sukrozun özellikle
yenidoğanlarda ağrı kesici etki gösterdiği
bilinmektedir (42). Bu etkinin endojen
opiyatları
arttırarak
ortaya
çıktığı
düşünülmektedir (43). Bu durumun kolikli
bebelerde de etkili olup olmadığı üzerine
yapılan çalışmalarda olumlu sonuçlar elde
edilmiştir (43). Çok az sayıdaki çalışmada ise
sukrozun etkinliği yetersiz olarak bulunmuştur
(13).
Bitkisel çaylar
Toplumlarda bir önceki kuşaklardan
aktarılan çok sayıda bitkisel kaynaklı çaylardan
bahsedilmektedir. Birçoğunun bağırsak düz
kaslarında
gevşeme
sağlayarak
kolik
şikâyetlerinde
gerilemeye
neden
olduğu
bildirilmiştir (25). Verilen çayların etkisi ise
düzenli kullanıldıktan 7 gün sonra ortaya
çıkmaktadır(44). Toplumlar arasında farklılıklar
olsa da çalışmalar da rezene, papatya, mine
çiçeği, meyan kökü, limon yağı, tarçın, karanfil,
dereotu, zencefil, nane, civanperçemi, kakule,
ıhlamur, kedi nanesi, sinameki ve benzeri
çaylarının etkinlikleri değerlendirilmiştir (13).
Bu çaylar tek tek kullanılabildiği gibi karışım
halinde
de
kullanılabilmektedir
(17,11).
Bunlarla beraber tedavide her ilaç için standart
bir miktar tespit edilemediğinden çok miktarda
verilen bitki çaylarının bebeğin süt alımını
azaltabileceği akılda tutulmalıdır (11,12, 17).
Çok bilinen ve kullanılan bir çay olmasına
rağmen rezenenin bakteri ve farelerde
mutajenik etkili olduğunu belirten yayınlarda
mevcuttur(44).
Yayınlanan birçok derlemede de bu
çayların uygunsuz ve yanlış kullanımları
halinde bebeklerde birçok yan etki görülebildiği
bildirilmiştir (25,42). Özellikle kolik ile beraber
kabızlık şikâyeti olan bebeklere verilen laksatif
çayların ciddi ishallere ve böbrek yetmezliğine
neden olabildiği gibi yayınlar mevcuttur (42).
Laktozsuz formula kullanımı
Journal of Contemporary Medicine 2013;3(2): 148-154
Alagoz H.
DOI: 10.5455/ctd.2013-89
153
Sindirilemeyen
sütün
bağırsakta
fermente olması sonucu ortaya çıkan fazla
hidrojen gazının bağırsaklarda gerilmeye neden
olduğu, bunun da koliğe neden olduğu
yönündeki hipotez nedeniyle kolikli bebeklerde
kullanılmış,
ancak
beklenen
fayda
görülmemiştir (11,13,20,21). Ayrıca laktoz
intoleransı da olabileceği düşünülerek laktazlı
mama kullanılması veya öğünlere laktaz veya
sindirim enzimi ilavesi yapılması önerilmiştir
(12,25,21). Genel olarak faydalı olabileceğini
ifade eden yazılar olsa da etkinliğinin kısıtlı
olduğu hatta etkisiz olduğunu söyleyen
araştırmacılar da mevcuttur (12,13).
Bebeğin diyetine lif eklenmesi
Bebeğin diyetine lif eklenmesi yeni
öngörülen bir fikir olup yapılan birkaç
çalışmada infantil kolik bulgularında anlamlı
bir iyileşme sağlamadığı gösterilmiştir (11,17).
Ancak dışkılama sayısı az ve/veya kabızlığı
olan, sert dışkılayan bebeklere günde 3-4 defa
metil selüloz verilmesi tavsiye edilmektedir
(25).
Probiyotiklerin ve/veya prebiyotiklerin
diyete eklenmesi
Uzun süredir erişkinlerde probiyotikler
birçok
faydasından
dolayı
güvenle
kullanılmaktadır. Bazı probiyotiklerin ise
yenidoğan
döneminden
itibaren
kullanılabileceğini
gösteren
çalışmalar
mevcuttur
(23).
Bağırsak
florasının
düzenlenmesi, özellikle allerjenlere karşı
duyarlılığı etkilemektedir. Bu fikirden yola
çıkarak
bağırsak
mikroflorasının
düzenlenmesinin bağırsak hareketlerini de
düzenleyebileceği düşünülmektedir (23).
Akupunktur
Birçok hastalığın tedavisinde kullanılan
akupunktur infantil kolikli bebeklerde de
uygulanmış, bebeklerin ağlama süre ve
şiddetlerinde azalma sağlanmıştır (45,46).
Ayrıca annelere de uygulandığında anne
sütündeki TNF-α düzeylerini düşürdüğü
böylelikle melatonin-seratonin metabolizmasını
etkileyerek kolik sancılarını azalttığını ifade
eden yayınlar da mevcuttur. (47)
KAYNAKLAR
1. Bebeklerin ağlamasının yedi nedeni ve sakinleştirme
yöntemleri
http://www.babycenter.de/experten
2. Çavuşoğlu H. (2001). Çocuk Sağlığı Hemşireliği Cilt 1,
6. Baskı, Bizim Büro Basımevi, Ankara, 59.
3. Yörükoğlu, A. Çocuk Ruh Sağlığı, 24. Basım, Özgür
Yayınları, İstanbul, 2000: 32-33.
4. Akçam M. İnfantil Kolik, Sted, 2004; 13(2): 66-67.
5. Newman JD. Neural circuits underlying crying and cry
responding in mammals. Behavioral Brain Resarch 2007;
182: 155-165.
6. St James-Roberts I. Persistent crying in infancy. Arch
Dis Child 1991; 66: 653-655.
7. Alvarez M. Caregiving and early infant crying in a
Danish community. J Dev Behav Pediatr 2004; 2: 91–98.
8. Reijneveld SA, van-der-Wal MF, Brugman E, Sing RA,
Verloove-Vanhorick SP. Infant crying and abuse. Lancet.
2004; 364: 1340-1342.
9. Çetinkaya B. Aromaterapi masajının bebeklerde koliğin
giderilmesi üzerine etkisinin incelenmesi. Ege Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Enstitüsü Hemşirelik Programı Çocuk
Sağlığı Ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı,
Doktora Tezi, İzmir, 2007.
10. Lucassen PLBJ, Assendelft WJ, van Eijk JT, Gubbels
JW, Douwes AC, van Geldrop WJ. Systematic review of
the occurrence of infantile colic in the community. Arch
Dis Child 2001; 84: 398-403.
11. Lucassen PL, Assendelft WJ, Gubbels JW, van Eijk
JT, van Geldrop WJ, Neven AK. Effectiveness of
treatments for infantile colic: systematic review. BMJ
1998; 316: 1563-1569
12. Yalaz M. İnfantil Kolik Tedavi Modellerinin
İncelenmesi. Türkiye Klinikleri: Pediatri 2003: 12(3): 206-
210.
13. Wade S, Kilgour T. Extracts from “Clinical Evidence”
Infantile Colic. BMJ 2001; 323: 437-40.
14. Wessel M, Cobb J, Jackson E, et.al. Paroxysmal
Fussing in Infancy Sometimes Called Colic. Pediatrics
1954; 14(5): 421-434.
15. Talachian E, Bidari A, Rezaie MH. Incidence and risk
factors for infantile colic in Iranian infants. World J
Gastroenterol 2008; 14(29): 4662-4666.
16. Sondergaard C, Skajaa E, Henriksen T. B. Fetal
growth and infantile colic. Archives of Diseases in
Childhood, Fetal and Neonatal Edition 2000; 83: F44-47.
17. Roberts DM, Ostapchuk M, O’brien JG. Infantile
colic. American Family Physician 2004; 70: 735–739.
18. Illingworth RS. 'Three months colic'. Arch Dis Child
1954, 29: 165-174.
19. Illingworth RS. Infantile colic revisited. Arch Dis
Child 1985; 60: 981-985.
20. Heine RG. Gastroesophageal reflux disease, colic and
constipation in infants with food allergy. Curr Opin
Allergy Clin Immunol 2006; 6: 220–225.(Türkçe basımı)
21. Pina Dİ, Liach XB, Arino-Armengol B, VV Iglesias.
Prevalence and dietetic management of mild
gastrointestial disorders in milk-fed infants. World J
Gastroenterol 2008; 14(2): 28-254.
22. Ellet MLC, Bleah DA, Paris S. Feasibility of kangaroo
(skin-to-skin) care with colicky infants. Gastroenterology
Nursing 2003; 27(1): 9-15.
23. Savino F, Cresi F, Castagno E, Silvestro L, Oggero R.
A randomised double-blind placebo controlled trial of a
standardized extract of Matricariae recutita, Foeniculum
vulgare and Melisa officinalis (ColiMil®) in the treatment
Çağdaş Tıp Dergisi 2013;3(2): 148-154
Alagöz H.
DOI: 10.5455/ctd.2013-89
154
of breastfed colicky infants. Phytother Res 2005, 19: 335-
340.
24. Campbell JP. Dietary treatment of infantile colic: a
double-blind study. J R Coll Gen Pract. 1989; 39: 11–14.
25. Yılmaz G, Gürakan B, Varan B. İnfantil Kolik:
Etyoloji, Tanı ve Tedavi, Türkiye Klinikleri Pediatri 1999;
8: 169-175.
26. Crowcroft NS, Strachan DP. The social origins of
infantile colic: questionnaire study covering 76747 infants.
BMJ 1997; 314: 1325–1328.
27. Balapatabendi M, Harris D, Shenoy SD. Drug
interaction of levothyroxin with infantcolic drops. Arch
Dis Child 2011 Sep; 96(9): 888-9.
28. Canpolat FE, Armangil D, Korkmaz A. Asepromazin:
Yenidoğanda seyrek görülen bir nörotoksisite nedeni.
Çocuk Sağ Hast Derg 2009; 52: 85-87.
29. Çiftçi EK. 1-3 aylık bebeklerde gaz sancısı, etkileyen
faktörler ve annelerin bu konudaki uygulamaları, Atatürk
Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Çocuk Sağlığı ve
Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Yüksek Lisans
Tezi, Erzurum, 2005.
30. St James-Roberts I, Alvarez M, Csipke E, Abramsky
T, Goodwin J, Sorgenfrei E. Infant crying and sleeping in
London, Copenhagen and when parents adopt a
“proximal” form of care. Pediatrics 2006; 117: e1146-
e1155.
31. van Slauwen BE, Engelberts AC, Boere-Boonekamp
MM, Kuis W, Schulpen TWJ, L’Hoir P. Swaddling: a
systematic review. Pediatrics 2007; 120: e1097-e1106.
32. Epple A. The benefits of infant massage. 2003, June.
33. Welcoming your baby into the wonderful world of
massage.
http://media.wiley.com
34. Harmancı K, Eren M, Koçak AK, İpar N, Şahin S.
Elma yağının yanlış kullanımına bağlı gelişen kimyasal
pnömonili bir olgu. Asthma Allergy Immunol 2011;9:
101-104.
35. Hughes S, Bolton J. Is chiropractic an effective
treatment in infantile colic? Archives of Disease in
Childhood 2002; 86; 382–384.
36. Rautava P, Helenius H, Lehtonen L. Psychosocial
predisposing factors for infantile colic. BMJ 1993; 307:
600–604.
37. Hide DW, Guyer BM. Prevalence of infantile colic.
Arch Dis Child 1982; 57: 559-560.
38. Hill DJ, Roy N, Heine RG, et al. Effect of a low-
allergen maternal diet on colic among breastfed infants: a
randomized, controlled trial. Pediatrics 2005; 116: e709-
e715.
39.Yalçın SS, Kuşkonmaz BB. Relationship of lower
breastfeeding
score
and
problems
in
infancy.
Breastfeeding Medicine 2011; 6(4):205-208.
40. Rogovik AL & Goldman RD. Treating infants’ colic.
Canadian Family Physician 2005; 51: 1209–1211.
41. Kırsaçlıoğlu CT, Özden A. Besin alerjileri. 2006;
10(2): 148-159.
42. Olofsdottir E, Forshei S, Fluge G, Markestad T.
Randomised controlled trial of infantile colic treated with
chiropractic spinal manipulation. Arch Dis Child.
2001; 84: 138-41.
43. Markestad T. Use of sucrose as a treatment for infant
colic. Arch Dis Child 1997; 76: 356-8.
44. Yakut Hİ, Tunç B. İnfantil kolik. Türkiye Çocuk
Hastalıkları Dergisi 2007; 1(1): 58-64.
45. Landgren K, Kvorning N, Hallström I. Feeding,
stooling and sleeping patterns in infants with colic - a
randomized controlled trials of minimal acupuncture.
BMC Complementary and Alternative Medicine 2011; 11:
93.
46. Landgren K, Kvorning N, Hallström I. Acupuncture
reduces crying in infants with infantile colic: a
randomised, controlled, blind clinical study. Acupunct
Med 2010; 28: 174-179.
47. Çakmak YO. Infantile colic: exploring the potential
role of maternal acupuncture. Acupunct
Med 2011
Dec; 29(4): 295-7.
Dostları ilə paylaş: |