İstatistik Analiz
Parametrelerin normal dağılıma uygunluk testi için Shapiro Wilk testi
kullanıldı. Normal dağılıma uyan verilerde tanımlayıcı istatistik olarak ortalama
ve standart sapma değerleri, uymayan veriler için medyan ve yüzdelik değerleri
verildi. Kategorik yapıdaki veriler için sayı ve yüzde değerleri verildi. Hafif ve
22
Ağır pankretitli hastaların parametre ortalamaları arasında fark olup olmadığının
kontrolüne normal dağılıma uyan parametrelerde Student t testi ile uymayan
parametrelerde ise Mann Whitney U testi ile bakıldı. Alkol, sigara kullanımı gibi
kategorik yapıdaki veriler ile hastalık arasındaki ilişkiye ki kare analizi ile bakıldı.
Ağrının şiddeti ile vücut kitle indeksi arasındaki ilişkiye korelasyon katsayısı ile
bakıldı. Parametrelerin her birinin tek tek Hafif ve Ağır pankreatitli hastaları ayırt
etmedeki gücüne Receiver Operating Curve analizi ile bakıldı. Ayrıca bütün
parametrelerin bir arada Hafif ve Ağır pankreatitli hastaları ayırt etmedeki
başarısına Classification Tree analizi ile bakıldı. Verilerin değerlendirilmesinde
SPSS 11.5 ve Statistica 7.0 paket programları kullanıldı.
23
BULGULAR
Nisan 2011- Nisan 2012 döneminde Mersin Üniversitesi Gastroenteroloji
Kliniği’nde toplam 657 hasta yatarak tedavi gördü. Bunlardan 112 hastaya
(%17,04) Akut Pankreatit tanısı konuldu. Akut pankreatitli hastalardan
çalışmaya toplam 100 hasta alındı. (Şekil 2: Çalışma Grubunun Oluşturulması)
Olguların yaş ortalaması 52,79 yaş saptandı. Hastaların cinsiyet dağılımı %47
erkek, %53 kadındı. Akut pankreatit etyolojisine göre biliyer kaynaklı olanlar tüm
hastaların %82 sini oluşturuyordu. Biliyer dışı kaynaklı olan hastaların beşinde
alkol kullanımı öyküsü, birinde ilaca bağlı pankreatit (Azatiopurin, eşlik eden
Crohn hastalığı için), bir hastada hiperlipidemi (serum trigliserid düzeyi:1141
mg/dl) saptanırken 11 hastada altta yatan etiyolojik neden saptanmadı. Biliyer
kaynaklı olan hastaların 2’sine ERCP uygulanmıştı.
Ranson 0. saat ölçütlerine göre 74 hastada (%74) <3 puanla hafif
pankreatit , 26 hastada (%26) ≥3 puanla şiddetli pankreatit vardı. Ranson 48.
saat ölçütlerine göre hastaların 62’sinde (%62) <3 puanla hafif, 38’inde ≥3
puanla şiddetli pankreatit saptandı.
APACHE 2 skoru hastaların 84’ünde (%84) < 8 puan, 16 hastada (%16)
≥8 puan hesaplandı. APACHE-O skoru göre 78 hastada (%78) < 8 puan, 22
hastada (%22) ≥8 puan hesaplandı.
6 hastada (%6) BT ile pankreatik nekroz saptandı. Bunların tamamında
Ranson skoru başvuruda ve 48. saatte ≥3 puandı. Bu 6 hastanın sadece birinde
APACHE 2 ve APACHE O hesaplaması ≥8 puan saptandı (sırasıyla 9 ve 11
puan), diğer 5 hastada skor 8 puandan düşüktü.
96 hasta (%96) şifa ile taburcu oldu, 2 hastaya (%2) pankreatik
nekrozektomi uygulandı, 2 hastada (%2) çoklu organ yetmezliği nedeniyle
eksitus oldu.
Hastalık seyri boyunca 87 (%87) hastada ağrı seyri örüntüsü sürekli
azalan, 1 hastada ( %1) önce artan sonra azalan, 9 hastada (%9) önce azalan
sonra artan, 3 hastada ise sabit seyreden ağrı biçimine uyuyordu.
24
Şekil 2: Çalışma Grubunun Oluşturulması
Atlanta hafif ve şiddetli grupları arasında hastalara ait kısa ağrı
dökümünden elde edilen günlük en şiddetli ve günlük ortalama ağrı düzeyleri
açısından numerik olarak fark saptansa da, istatistiksel olarak anlamlı fark
saptanmadı.(Tablo 4) Ranson, Apache 2, Apache O’ya göre ayrı ayrı
sınıflandırıldığında da günlük en şiddetli ve günlük ortalama ağrı düzeyleri
açısından istatistiksel fark saptanmadı. Ağrının seyri açısından sabit ağrı,
zamanla artan ağrı, zamanla azalan ağrı, önce azalıp sonra artan ağrı ve önce
artıp sonra azalan ağrı seyirleriyle . Ranson, Apache 2, Apache O ve Atlanta
hafif ve şiddetli grupları arasında ilişki saptanmadı.(Aşağıdaki tabloda sunulan
ortalama değerler, kısa ağrı dökümünde vizuel analog skala ile 10 puan
üzerinden verilmiştir.)(Tablo 4)
Akut Pankreatit
tanılı hastalar
n=112
Akut Pankreatit
tanılı hastalar
n=106
Akut Pankreatit
tanılı hastalar
n=104
Akut Pankreatit
tanılı hastalar
(Çalışma Grubu)
n=100
Türkçe Bilmeyen
Hastalar
n=4
Görme ve İşitme
Engelli Hastalar
n=2
Kronik
Pankreatitin
Akut Atağı
n=6
25
Tablo 4: Ağrı Düzeyleri ile Atlanta Sınıflamasının Karşılaştırılması
Atlanta- hafif
Atlanta- şiddetli
Ortalama S.Sapma Ortalama
S.Sapma
p
En şiddetli ağrı- 1. gün
8.9138
2.04583
9.0714
1.09082
0.651
En şiddetli ağrı- 2. gün
4.5965
2.64480
5.0244
2.65977
0.433
En şiddetli ağrı- 3. gün
2.5909
2.18151
3.8000
2.86958
0.056
En şiddetli ağrı- 4. gün
2.5000
2.78193
4.0000
2.94392
0.117
En şiddetli ağrı- 5. gün
1.4286
1.81265
4.5000
5.25991
0.332
Ortalama ağrı - 1.gün
5.7414
1.94269
6.4286
1.71283
0.070
Ortalama ağrı – 2.gün
2.8596
1.95885
3.3659
2.37441
0.251
Ortalama ağrı – 3.gün
1.6977
1.79331
2.4000
2.09433
0.129
Ortalama ağrı – 4.gün
1.4783
1.90381
2.3125
1.99060
0.195
Ortalama ağrı - 5.gün
0.8571
1.06904
3.5000
4.04145
0.284
Biliyer ve non-biliyer pankreatitli hastalar ağrı şiddetleri açısından
karşılaştırıldığında bu iki grup arasında ilk 4 güne ait en şiddetli ve ortalama ağrı
düzeyleri (Vizüel Analog Skala 0-10 arası) açısından fark saptanmadı.(Tablo 5)
Hasta yaşı parametresinin Atlanta sınıflamasına göre hafif ve şiddetli pankreatit
üzerindeki ayırma gücüne Receiver Operating Curve analizi ile bakıldı.
Değişkeninin sınıflamadaki başarısı istatistik açıdan anlamlı bulundu.
(p=0.0011) . Eğri altında kalan alan ROC=0.680’dir. Kesim değeri olarak 53
olarak anlamlı bulundu. Bu modele göre 53 ve üzerindeki bireyler ağır, altındaki
bireyler ise hafif olarak sınıflanmıştır.
ALT parametresinin Atlanta sınıflamasına göre hafif ve şiddetli pankreatit
üzerindeki ayırma gücüne Receiver Operating Curve analizi ile bakıldı.
Değişkeninin sınıflamadaki başarısı istatistik açıdan anlamlı bulundu.
(p=0.0082) . Eğri altında kalan alan ROC=0.649’du. Kesim değeri olarak 228
olarak anlamlı bulundu. Bu modele göre ALT düzeyi 228 ve üzerindeki bireyler
ağır, altındaki bireyler ise hafif olarak sınıflanmıştır.(Şekil 3)
26
Tablo 5: Biliyer -Non Biliyer Kaynaklı Akut Pankreatitli Hastaların Ağrı
Düzeylerinin Karşılaştırılması
Biliyer
Non Biliyer
Ortalama
s.sapma
Ortalama
s.sapma
p
En şiddetli ağrı- 1. gün
8.96
1.74
9.06
1.59
0.837
En şiddetli ağrı- 2. gün
4.69
2.53
5.17
3.15
0.490
En şiddetli ağrı- 3. gün
3.07
2.56
3.13
2.53
0.930
En şiddetli ağrı- 4. gün
3.04
2.60
3.25
3.65
0.834
Ortalama ağrı - 1.gün
5.88
1.76
6.72
2.24
0.083
Ortalama ağrı - 2.gün
3.00
2.07
3.39
2.50
0.490
Ortalama ağrı - 3.gün
1.95
1.88
2.13
2.23
0.744
Ortalama ağrı - 4.gün
1.74
1.85
2.00
2.26
0.708
Şekil 3: ALT parametresi için ROC analizi
27
AST parametresinin Atlanta sınıflamasına göre hafif ve şiddetli pankreatit
üzerindeki ayırma gücüne Receiver Operating Curve analizi ile bakıldı.
Değişkeninin sınıflamadaki başarısı istatistik açıdan anlamlı bulundu.
(p=0.0002) . Eğri altında kalan alan ROC=0.699’dir. Kesim değeri olarak 238
olarak anlamlı bulundu. Bu modele göre ast 238 ve üzerindeki bireyler ağır,
altındaki bireyler ise hafif olarak sınıflanmıştır.(Şekil 4)
Şekil 4: AST parametresi için ROC analizi
Serum kalsiyum düzeyi parametresinin Atlanta sınıflamasına göre hafif
ve şiddetli pankreatit üzerindeki ayırma gücüne Receiver Operating Curve
analizi ile bakıldı. Değişkeninin sınıflamadaki başarısı istatistik açıdan anlamlı
bulundu. (p=0.0001). Eğri altında kalan alan ROC=0.738’di. Kesim değeri 8.8
mg/dl olarak anlamlı bulundu. Bu modele göre Kalsiyum: 8.8 mg/dl ve
üzerindeki bireyler hafif, altındaki bireyler ise ağır olarak sınıflanmıştır. (Şekil 5)
28
Şekil 5:Serum Kalsiyum parametresi için ROC analizi
Serum kreatinini parametresinin Atlanta sınıflamasına göre hafif ve
şiddetli pankreatit üzerindeki ayırma gücüne Receiver Operating Curve analizi
ile bakıldı. Değişkeninin sınıflamadaki başarısı istatistik açıdan anlamlı bulundu.
(p=0.0330) . Eğri altında kalan alan ROC=0.622’dir. Kesim değeri olarak 0.74
olarak anlamlı bulundu. Bu modele göre Kreatin0.74 ve üzerindeki bireyler ağır,
altındaki bireyler ise hafif olarak sınıflanmıştır. (Şekil 6)
LDH parametresinin Atlanta sınıflamasına göre hafif ve şiddetli pankreatit
üzerindeki ayırma gücüne Receiver Operating Curve analizi ile bakıldı.
Değişkeninin sınıflamadaki başarısı istatistik açıdan anlamlı bulundu.
(p=0.0084) . Eğri altında kalan alan ROC=0.649’dir. Kesim değeri olarak 419
olarak anlamlı bulundu. Bu modele göre LDH 419 ve üzerindeki bireyler ağır,
altındaki bireyler ise hafif olarak sınıflanmıştır. (Şekil 7)
29
Şekil 6:Serum Kreatinin parametresi için ROC analizi
Şekil 7:Serum LDH parametresi için ROC analizi
30
Üre parametresinin Atlanta sınıflamasına göre hafif ve şiddetli pankreatit
üzerindeki ayırma gücüne Receiver Operating Curve analizi ile bakıldı.
Değişkeninin sınıflamadaki başarısı istatistik açıdan anlamlı bulundu.
(p=0.0090) . Eğri altında kalan alan ROC=0.648’dir. Kesim değeri olarak 43
olarak anlamlı bulundu. Bu modele göre Üre 43 ve üzerindeki bireyler ağır,
altındaki bireyler ise hafif olarak sınıflanmıştır. (Şekil 8)
Şekil 8: Serum Üre parametresi için ROC analizi
Serum amilaz, lipaz,total ve direkt bilirubin, trigliserid, LDL ,total
kolesterol parametrelerinin Atlanta sınıflamasına göre hafif ve şiddetli
pankreatit üzerindeki ayırma gücü olmadığı saptandı. (Tablo 6)
Sistemik inflamatuvar yanıt sendromu (SIRS) ve çoklu organ yetmezliği
sendromu bulguları açısından varlığı açısından Ranson, Apache 2, Apache O
ve Atlanta sınıflamalarına göre hafif ve şiddetli grupları arasında istatistiksel
olarak anlamlı farklılık saptanmadı. (Tablo 7)
31
Tablo 6: Klinik ve Laboratuvar Değişkenlerin ROC Analizleri
ROC
p
Kestirim
düzeyi
Duyarlılık 95% CI Özgüllük 95% CI
ALT
0.649 0.0082
≤228
81.03
68.6 -
90.1
47.62
32.0 -
63.6
AST
0.699 0.0002
≤238
82.76
70.6 -
91.4
52.38
36.4 -
68.0
Kalsiyum
0.738 0.0001
>8.8
62.07
48.4 -
74.5
83.33
68.6 -
93.0
Kreatinin
0.622 0.0330
≤0.74
46.55
33.3 -
60.1
80.95
65.9 -
91.4
LDH
0.649 0.0084
≤419
53.45
39.9 -
66.7
73.81
58.0 -
86.1
Üre
0.648 0.0090
≤43
77.59
64.7 -
87.5
52.38
36.4 -
68.0
Yaş
0.680 0.0011
≤53
55.17
41.5 -
68.3
78.57
63.2 -
89.7
Amilaz
0.494 0.9248
≤588
29.31
18.1 -
42.7
90.48
77.4 -
97.3
Lipaz
0.574 0.1978 >3629
43.10
30.2 -
56.8
78.57
63.2 -
89.7
CRP
0.589 0.1240 <=159
81.03
68.6 -
90.1
42.86
27.7 -
59.0
Total
Billirubin
0.598 0.0914 <=0.78
43.10
30.2 -
56.8
85.71
71.4 -
94.5
Direkt
Billirubin
0.599 0.0873 <=0.21
41.38
28.6 -
55.1
85.71
71.4 -
94.5
LDL
0.616 0.1139 >117
47.06
29.8 -
64.9
80.00
59.3 -
93.1
Total
Kolesterol
0.636 0.0577 >165
62.86
44.9 -
78.5
64.00
42.5 -
82.0
Trigliserid 0.519 0.8040 >62
85.71
69.7 -
95.1
28.00
12.1 -
49.4
32
Tablo 7: Atlanta Sınıflamasına göre ile SIRS ve MODS karşılaştırılması
Atlanta Sınıflaması
(hafif)
Atlanta
Sınıflaması
(şiddetli)
p
n
%
n
%
SİRS yok
43
74.1
29
69.0
0.576
SİRS var
15
25.9
13
31.0
MODS yok
57
98.3
41
97.6
0.818
MODS var
1
1.7
1
2.4
Hastaların günlük olarak aldığı sıvı-çıkardığı idrar miktarı ile Atlanta
sınıflamasına göre hafif ve şiddetli sınıflaması arasında ilişki saptanmadı.
Ayrıca, yatış sırasında günlük sıvı alımı 4 lt’den fazla ve az olan hastalar
gruplandırıldığında, her iki grup arasında Atlanta sınıflaması açısından farklılık
saptanmadı. (Tablo 8)
Tablo 8: Atlanta Sınıflamasına göre Aldığı-Çıkardığı Karşılaştırması
Atlanta Sınıflaması
Hafif
Şiddetli
Aldığı-Çıkardığı farkı (ml) Ortalama S.Sapma Ortalama S.Sapma p
1.gün
917.75
780.45
1103.10
1135.41
0.385
2.gün
1213.16
802.63
1205.26
890.15
0.966
3.gün
1121.95
614.21
972.37
973.84
0.482
4.gün
1150.00
776.25
897.53
1008.71
0.359
SİRS bulguları varlığı ile pankreatik nekroz varlığı arasında istatistiksel
olarak anlamlı ilişki saptanmadı. Aynı şekilde SİRS bulguları varlığı ile Ranson,
Apache 2, Apache O ve Atlanta sınıflamaları arasında da anlamlı ilişki
saptanmadı.( Tablo 9)
Tablo 9: SIRS ile nekroz karşılaştırması
Nekroz yok
Nekroz var
n
%
n
%
p
SIRS yok 69
73.4
3
50
0.345
SIRS var 25
26.6
3
50
33
Pankreatik nekrozu olan hastalar yeterli sayıda olmadığı için; hissedilen
en şiddetli ağrı düzeyi, ortalama ağrı düzeyi, vücut kitle indeksi, CRP düzeyi ve
günlük değişimi, kreatinin düzeyi ve günlük değişiminin pankreatik nekroz için
öngördürücü olup olmadığına yönelik istatistiksel analiz yapılmadı
.
Tablo10: Hafif ve Ağır Pankreatitli Hastaların CRP düzeyleri karşılaştırılması
CRP 0
CRP 24
CRP 48
p
Ortalama s.sapma Ortalama s.sapma Ortalama s.sapma
Hafif
Pankreatit
25.62
43.63
67.89
75.63
141.45
273.73 <0.001
Ağır
Pankreatit
51.54
83.61
92.84
89.52
102.75
91.27 <0.001
p
0.111
0.169
0.442
Atlanta sınıflamasına göre hafif ve ağır pankreatiti olan hastalarda 0.saat,
24. saat ve 48. saate ait CRP ortalama değerleri arasında istatistik açıdan
anlamlı fark saptanmadı.( sırasıyla p=0.111, p=0.169, p=0.442)(Tablo 10)
Çalışmaya katılan hasta grubunda psödokist görülme sıklığı %2 olarak
saptandı. Toplam 6 hastada (%6) pankreatik nekroz gelişti.
Atlanta sınıflamasına göre hafif ve ağır pankreatiti olan hastalarda
ağrının yatış süresince seyri açısından düzeni açısından farklılık saptanmadı.
(p=0.117)
Tablo11: Hafif ve Ağır Pankreatitli Hastaların hastalık seyri boyunca ağrı düzeyi
seyrinin karşılaştırılması
Ağrının Seyri
Atlanta-Hafif Pankreatit
Atlanta-Şiddetli Pankreatit
Sürekli Azalan
52
35
p=0.117
Sürekli Artan
0
0
Önce Artan Sonra Azalan
1
0
Önce Azalan Sonra Artan
4
5
Sabit Seyreden
1
2
34
TARTIŞMA
Hasarlı pankreas dokusundan ve ödem sonucunda pankreas kapsülünün
gerilmesinden kaynaklanan ağrı uyarısı C lifleriyle visseral ağrı olarak veya A-
delta lifleriyle somatik ağrı olarak medulla spinalise ulaşır. Akut pankreatitte
izlenen üst karın ağrısının mekanizması çok karışıktır, çünkü bu ağrı hem
visseral hem somatik ve hem de yansıyan ağrıyı içerir. Ağrı her ne kadar
subjektif bir belirti olsa da akut pankreatitte inflamasyona bağlı geliştiği için
inflamasyon şiddeti ile ilişkili olabilir. Çalışmanın en önemli amaçlarından biri
olan günlük en şiddetli ağrı düzeyleri ile hastalığın şiddeti (Atlanta Sempozyumu
ölçütlerine göre) arasında bir ilişki saptanmadı. Çalışma boyunca hastaların
düzenli olarak sorgulanarak ihtiyaç halinde intravenöz Meperidin uygulanması
(olmazsa olmaz bir gereksinimdi) ağrı düzeyi için nesnelliği bozan bir etken
olabilir. Hastalar ağrıyı hissettiği anda ağrı kesici ilaç talep ettikleri için ağrının
en üst düzeye ulaşması bu yolla engellenmiş olabilir. Bazı hastalarda en şiddetli
ağrı düzeyleri bu nedenle olduğundan daha düşük belirtilmiş olabilir.
Günlük ortalama ağrı düzeyleri açısından da, Atlanta hafif ve şiddetli
hastalar arasında farklılık saptanmadı. Bu durum da ağrının nesnel olarak
değerlendirilmesindeki zorluklardan kaynaklanmış olabilir. Ayrıca ortalama ağrı
düzeyi o güne ait en şiddetli ve en hafif ağrının ortalaması olarak en şiddetli
ağrıyla genellikle paralellik gösteriyordu.
Ağrının
zamanla
değişimi,
bireysel
farklılıkları
gidereceğini
düşündüğümüz için çalışmaya eklediğimiz bir parametreydi. Buna göre hastalar
günlük ortalama ağrı düzeyinin klinikte yatış süresince seyrine göre sabit, önce
artan sonra azalan, önce azalan sonra artan, sürekli artan ve sürekli azalan
özelliklerde olmak üzere 5 gruba ayrılmıştı. Atlanta hafif ve şiddetli grupları
arasında bu parametre açısından anlamlı farklılık saptanmadı(Tablo 11). Hem
hafif, hem de şiddetli gruplarda en sık görülen ağrı düzeni sürekli azalan
vasıftaydı. Tıbbi olarak şifa sağlanan bir hastalıkta, hastalık belirtilerinin
zamanla azalıyor olması doğaldır. Ağrı akut pankreatitte birincil olarak
inflamasyona bağlı olduğu için inflamasyon geriledikçe ağrı da azalacaktır.
Pankreatitin histolojik olarak daha şiddetli inflamasyonla seyrettiği nekrotizan
pankreatitte sitokinlerin olasılıkla daha aktif olması ve ağrının zamanla
35
azalmaması hatta artması akla gelir. Bizim çalışmamızda pankreatik nekroz
saptanan hasta sayısı yetersiz olduğu için bu grupla nekrozu olmayan diğer
hastalar ağrı seyri açısından karşılaştırılamadı. Belki daha fazla hasta sayısıyla
aynı çalışma tekrarlanırsa anlamlı sonuçlara ulaşılabilir.
Günümüzde akut pankreatit için dünyada en çok kabul görmüş
analjezikler opioid ajanlar olmasına karşın özellikle barsak motilitesini bozarak
bakteriyel translokasyon olasılığı dahil önemli yan etkileri bilinmektedir. Lokal
anestezikler infamatuvar yolaklar üzerinde birçok aşamada etkili olarak güçlü
antienflamatuvar etki gösterirler. İn vitro koşullarda prokainin fosfolipaz A2 yi
inhibe edebildiği gösterilmiştir. Lokal anestetiklerden özellikle prokainin sistemik
olarak kullanılarak başarılı bulunduğu çalışmalar vardır, Bu çalışmalardan
birisinde 2gr/gün prokain sistemik uygulanan grup plasebo grubuyla
karşılaştırıldığında yeterli analjezik etkinlik, ek analjezik gereksinimi ve 2 haftalık
süreçte hastaneye tekrar yatış açısından karşılaştırıldığında, ilaç uygulanan
grupta anlamlı olarak daha olumlu sonuçlar saptanmıştır. Bizim çalışmamız
süresince hastalara analjezik olarak intravenöz meperidin uygulandı. Atlanta
ölçütlerine göre hafif ve şiddetli grupları, yatış süresince uygulanan günlük ve
toplam meperidin dozları açısından karşılaştırıldığında istatistiksel olarak
anlamlı farklılık saptamadık. İlk yatış günü kullanılan meperidin dozu açısından
her iki grup arasında anlamlı farklılık vardı, şiddetli pankreatiti olan hastalarda
daha yüksek dozda meperidin uygulandı. Bu durum inflamasyonun daha şiddetli
olan hastalarda hem klinik hem de laboratuvar bulgularının paralel
seyretmesine bağlı olabilir.
İlginç olarak vücut kitle indeksi yükseldikçe yatışın ilk gününde uygulanan
meperidin dozunun artmasıydı. Bu durum, kilolu hastaların ağrı eşiklerinin daha
düşük olabilir şeklinde yorumlanabileceği gibi, vücut ağırlığına bağlı olarak daha
yüksek dozda ilaç kullanımından kaynaklanıyor olabilir. Meperidin dozu ile ilgili
olarak cinsiyet ve yaş açısından farklılık saptanmadı.
Çalışmanın ikinci amacı Atlanta ölçütlerine göre şiddetli hastaları
öngördürecek olası klinik ve biyokimyasal ölçütlerin araştırılmasıydı. Bu amaçla
yaş, cinsiyet, alkol kullanımı, vücut kitle indeksi, biyokimyasal parametreler,
36
hastaların günlük aldıkları sıvı- çıkardıkları idrar miktarı gibi parametrelerin
Atlanta sınıflaması ile aralarında ilişki olup olmadığı araştırıldı. Nekroz
öngördürücülerini saptamak için aynı parametreler açısından nekroz olan ve
olmayan gruplar arasındaki farklılık da araştırılmak amaçlanmıştı; nekrozu olan
hasta grubu küçük olduğu için (n=6), bu analiz yapılamadı.
Bizim çalışmamızda ALT parametresinin Atlanta sınıflamasına göre hafif
ve şiddetli pankreatit üzerindeki ayırma gücü ROC analizi ile incelendiğinde ALT
düzeyi 228 ve üzerinde olan bireyler ağır , altında olan bireyler hafif pankreatit
grubunda yer aldı. Literatürde serum ALT düzeyinin akut pankreatitte bir şiddet
belirteci olarak tanımlayan çalışmaya rastlanmadı. Daha çok karaciğer
hücresine özgül olan ALT, çalışma hastalarının çoğunda biliyer pankreatit
olmasından dolayı biliyer hastalığa bağlı olarak yüksek saptanmış olabilir.
Serum kreatinin düzeyinin Atlanta sınıflamasına göre hafif ve şiddetli
pankreatit üzerindeki ayırma gücü için yapılan ROC analizinde kesim değeri
0.74 mg/dl olarak anlamlı bulundu. Bu modele göre kreatinin 0.74 mg/dl ve
üzerindeki bireyler ağır, altındaki bireyler ise hafif pankreatit grubunda yer aldı.
Üre parametresinin Atlanta sınıflamasına göre hafif ve şiddetli pankreatit
üzerindeki ayırma gücü için yapılan ROC analizinde kesim değeri 43 mg/dl
olarak anlamlı bulundu. Bu modele göre üre 43 ve üzerindeki bireyler ağır,
altındaki bireyler ise hafif pankreatit grubunda yer aldı. Hemokonsantrasyon
plazma hacminde düşüş yansıtır ve yüksek hematokrit (Hct) düzeyleri ile
gösterilmiştir. Klinik çalışmalarda hematokrit düzeyinin % 44 ve üzerinde olması
pankreatik nekroz gelişimiyle ilişkili gösterilmiştir
30
. Kan üre azotu (BUN) artışı,
Ranson ölçütleri bileşenlerinden biri olarak , hastanın sıvı durumunu
tahmininde kreatinin (Cr) seviyesi ölçümleri ile birleştirilir. Ancak, BUN düzeyleri
hafif intravasküler volüm değişikliklerine duyarlıdır. Damar içi volüm kayıpları ve
visseral kan akımını azaltan stres yanıtı hem pankreatik nekroza hem de serum
kreatinin düzeyinde artışa yol açabilir
31
.
1992 Atlanta konsensus konferansında akut pankreatit hafif ve şiddetli
olarak iki alt gruba ayrılmıştır. Akut pankreatitin klinik sınıflandırması için Atlanta
ölçütleri dünya çapında standart olarak kullanılmaktadır. Bu sınıflamada,
37
tanımlama ve zamanlama açısından iki sınırlama mevcuttur. Birincisi şiddetli
akut pankreatit, organ yetmezliği ve/veya lokal komplikasyonlarla giden
pankreatit olarak tanımlanmıştır. Bazı hastalarda geçici organ yetmezliği olup,
bu hastalar hafif bir seyir gösterirler, erken dönemde iyileşirler ve kısa sürede
hastaneden taburcu olurlar. Yine de Atlanta sınıflamasında şiddetli gibi
değerlendirilir. Çoğu hasta için şiddetli ve hafif ayırımı net olarak yapılmakla
birlikte geçici şiddetli hastalığı olan bu hastalar sınıflamada sorun
oluşturmaktadır. Atlanta ölçütleri
geçici ile kalıcı organ yetmezliğini ayırt
edemez. Geçici olanda prognoz iyidir, kalıcı olarda prognoz kötüdür
23
. Bu
durum, gözlemciler arasında farklı yorumlamalara yol açmakta ve klinikler
arasında hastalık şiddeti açısından karşılaştırma yapılmasında sakıncalar
doğmaktadır. Bizim çalışmamızda akut pankreatit nedeniyle kaybedilen iki
hastada da çoklu organ yetmezliği yatışı izleyen ilk 48 saatte ortaya çıktı. Her iki
hastada da solunum yetmezliğinin eşlik etmekteydi. Pankreatik nekrozu olan 6
hastanın tamamında Ranson skoru 3 puan ve üzerindeydi, APACHE 2
skorlaması bu hastalardan 5’inde 8 puanın altında, 1 hastada 8 puanın
üzerindeydi. Tüm 6 hasta da Atlanta ölçütlerine göre şiddetli gruptaydı. Hasta
sayısı az olduğu için nekrozu olan bu 6 hastaya yönelik istatistiksel analizler
uygulanamadı.
Atlanta sınıflaması, hastaları akut atak sonunda sınıflandırmakta olup
atak başlangıcında prognoz belirlenmesine yardımcı olmaz
32
. Atlanta ölçütleri
hem Ranson hem de APACHE 2 skorlama sistemlerini de içerir. Ranson,
Atlanta ve APACHE 2 kriterlerinin karşılaştırıldığı bir çalışmada APACHE 2 ile
Ranson skorları arasında iyi bir korelasyon izlenmiştir. Buna karşın bu iki
değerlendirme sistemi için 48 saatlik bir sürenin geçmiş olması gerekmektedir.
APACHE 2 skoru başvuruda daha üstündür çünkü anında hesaplanabilir.
APACHE 2 skoru 8 veya üstünde olan hastalar diğer hastalara göre yoğun
bakım ünitesine daha uzun süre gereksinim duymakla birlikte toplam hastanede
yatış süresinde bu durum etkisiz bulunmuştur. Organ yetmezliği açısından
APACHE 2 skoru arasında sabit bir ilişki saptanmamıştır; skoru yüksek olan
hastalarda böbrek yetmezliği daha sık izlenmekle birlikte bu durum hastanın
diyalize ihtiyacı olduğu anlamına gelmez. Bu grupta solunum yetmezliği daha
sık görülmemekle birlikte ventilasyon daha sık uygulanmıştır.
38
Bu çalışmada cerrahi gereksinimi (örneğin nekrozektomi) üzerinde
APACHE 2 skoru etkisiz bulunmakla birlikte yüksek skorlu hastalarda ölüm
olasılığı beklendiği gibi yüksek olacaktır. Sonuç olarak APACHE 2 skoru 8’den
yüksek olan hastalarda komplikasyonlar ve ölüm daha sık izlenmektedir
33
.
Şiddetli sistemik hastalığı olan hastaların seyrini belirlemek üzere geliştirilmiş
olan APACHE 2 skorlamasında, sonucu >8 puan olan akut pankreatit
hastalarında
%75
duyarlılık
ve
%92
özgüllükte
şiddetli
hastalık
saptanmaktadır
34
. Buna karşın şiddetin tanımı çalışmadan çalışmaya
değişebildiği için ve hesaplamada kullanılan kriterlerin başvurudaki değerlere
veya zirve değerlere göre yapılması durumunda farklı sonuçlar elde edileceği
açıktır.
Bizim çalışmamızda 5 hastada (%5) akut pankreatitin nedeni olarak alkol
saptandı. 11 hastada alkol kullanma öyküsü veriyordu. Alkole bağlı akut
pankreatitli hastalarla diğer hastalar arasında Atlanta sınıflaması açısından
farklılık saptanmadı. Alkol aşırı tüketimi akut ve kronik pankreatitin en sık
nedenlerinden birisidir. Toplumda alkol kullanımının yaygın olmasına karşın
bunların az kısmında pankreatit gelişir. Hayvanların alkolle beslendiği
deneylerde de çoğunlukla pankreatit gelişmez
35,36
. Alkol aşırı kullanımının,
yangı, nekroz ve tripsin etkinleşmesi nedeniyle pankreatite eğilim oluşturduğu
deneysel hayvan örneklerinde gösterilmiştir. Etanol asiner hücrelerin nükleer
faktör kappa B (NFKB) etkinleşmesi üzerinden inlamatuvar sinyallere
duyarlılığını artırır
37
. [34] Çoğu hastada akut pankreatit komplike olmayan hafif
bir hastalık şeklinde seyreder
38
. Doğal immün yanıt bileşenlerinin alkole bağlı
pankreatitlerde nasıl değiştiği bilinmemektedir. Deneysel olarak alkol verilmesi
veya safra kanal tıkanıklığı, immünolojik olarak önemli portal ven
endotoksemiye yol açar. Bakteriyel lipopolisakkarid, deneysel olarak akut
pankreatit şiddetini artırır. Bu deneysel bulgu, endotokseminin insanlarda akut
pankreatitte daha şiddetli hastalık ve sık komplikasyon oranı ile birlikteliğiyle
örtüşür. Lipopolisakkarid, Nlrp3 ve kaspaz 1 gibi inflamazom bileşenleriyle,
TLR9 hücrelerinin üretim artışına yol açar. Lipopolisakkaritler patofizyolojik
açıdan önemlidir, çünkü deneysel pankreatit modellerinde IL-1A üretiminin
çoğundan dolaşan ve sabit bağışıklık hücreleri sorumludur
39
. Akut pankreatitte
39
doğal seyir ve özellikle de kronik pankreatite dönüşüm tam olarak
açıklanamamıştır
2
.
Bizim çalışmamızda vücut kitle indeksine göre Atlanta hafif ve şiddetli
grupları arasında farklılık saptanmadı. Başka bir deyişle çalışmada obezitenin
şiddetli pankreatit hastalarını ayırt edici özelliği saptanmadı. Literatürde, obez
bireylerde, normal kilolu olanlara göre akut pankreatit riskinin artmış olduğu
gösterilmiştir. Obezitenin pankreatit gelişme riskini nasıl artırdığı kesin bilinmez.
Çoğu ülkede son yirmi yılda obezite prevalansındaki belirgin artışla birlikte akut
pankreatit sıklığı da artmaktadır. Obezite kalp, böbekler, karaciğer ve
pankreasta yağlı infiltrasyonla ilişkili olup, bir çok çalışmada obezite akut
pankreatitte kötü prognozla ilişkili bulunmuştur
61
. Beş çalışmayı içeren bir meta
analizde obezitenin, lokal, sistemik komplikasyon gelişiminde ve mortalitede bir
negatif prognostik etken olduğu saptanmıştır. Akut pankreatitte halen
kulanılmakta olan akut fizyolojik ve kronik sağlık değerlendirmesi (APACHE-2)
skorlama sisteminde elde edilen puana vücut kitle indeksinin 26-29 arasındaki
değerleri için 1 puan, 30 ve üzeri değerleri için 2 puan eklenmesiyle APACHE –
O (obezite) puanı elde edilir. APACHE-O halen akut pankreatit skorlamasında
kullanılmaktadır
40
.
Obezite,
hem
safra
taşı
gelişiminde
hem
de
hipertrigliseridemide doğrudan etkilidir. Safra taşı hastalıkları akut pankreatit
etyolojisinde
birinci
sıradadır.
Hipertrigliserideminin
akut
pankkreatitte
patofizyolojilk önemi ile ilgili hipotezler mevcuttur. Hayvan modellerinde,
pankreatik lipazın artmış tigliseridi hidrolize ederek serbest yağ asitlerinin
pankreasta birikimine ve pankreatik kapiller hasara yol açtığı gösterilmiştir.
Sonuçta oluşan iskemi, asidik ortam oluşturur, serbest yağ asidi toksisitesini
artırır. Bunun yanında, hipertrigliseridemi, inflamatuvar kaskadı hızlandırır. Yağ
dokusu tümör nekrozis faktör, C- reaktif protein, interlökin 6 ve monosit
kemotaktik protein gibi proinflamatuvar sitokinler için önemli bir kaynaktır
40
.
Akut pankreatitte başlangıçta hasar karakteristik olarak sterildir ve asiner
hücre nekrozuyla sonuçlanır. Hücre içi bileşenler, hücrenin parçalanmasıyla
hücre dışı boşluğa dağılırlar ve inflamasyonu tetiklerler. Steril inflamatuvar bir
hasar varlığında sabit ve dolaşan immün hücrelerin reseptör aracılığıyla hasar
ilişkili moleküller üzerinden başlangıçtaki parankimal hücre yaralanmasını
algılamaları akut pankreatitte önemlidir. Doğal immün yanıtın bileşenlerinden
40
TLR4, TLR9, P2X7 ve NLRP3/kaspaz 1 inflazomu etkinleşerek proinflamatuvar
sitokinlerin üretimi ve salıverilmesine neden olur. Sonuçta sırayla önce
pankreatik parankimal hasar ilerler, lokal inflamasyon olur ve uzak organ
inflamasyonu ve hasarı gelişir. Bu yolakta aktivasyon, lipopolisakkarit düzeyinde
artış (alkole bağlı pankreatitte) sonucu olabilir. Mortalitenin yarısından fazlası
enfeksiyöz komplikasyonlardan kaynaklandığından enfeksiyona ait bulguların
göz ardı edildiği öngördürücü ölçütler uygun olmayabilir. Şiddetli akut
pankreatitli ve özellikle enfeksiyöz komplişkasyonu olan hastalarda APACHE 2
skoru, başvuru sırasında mortalitenin ideal bir öngördürücüsü olmayabilir
41
.
Buna karşın, günümüze kadar diğer skorlama sistemleriyle ve tek
parametrelerle karşılaştırıldığında mortalite tahmininde optimum sistemdir.
Şiddetli akut pankreatit için özgül olmayan bir sistem olarak APACHE 2,
mortaliteyi %65-81duyarlılık ve %77-91 özgüllükte, %23-96 pozitif öngördürücü
ve %86-99 negatif öngördürücü değerde olmak üzere oldukça geniş bir aralıkta
öngördürmektedir. Bu açıdan, enfeksiyon ilişkili parametrelerle tahmin daha
doğru olabilir. Belirtilerin ortaya çıktığı tarihle enfeksiyonun belirlendiği tarih
arasında geçen süre pankreatitin şiddetini ve tüm vücudun bağışıklık sisteminin
işlevini göstermekte olup, bu süre olası bir mortalite öngördürücüsü olarak
kullanılabilir
42
. [50] Akut pankreatit tedavisine yönelik ilaç geliştirmeye yoğun ilgi
duyulmasına
karşın
hastalığın
seyrini
değiştirecek
tedavi
henüz
bulunmamaktadır, klinik gidişat belirgin mortalite ve morbidite ile şiddetli olabilir.
Doğal bağışıklığı modifiye edebilecek muhtemel ajanlar ilgi çekici ilaç
adaylarıdır
39
.
Bizim çalışmamızda tüm hasta grubunda psödokist görülme sıklığı %2
olarak saptandı. Literatürde akut pankreatite psödokist %10-20 sıklığında
bildirilmesine karşın bizim hastalarımızda belirgin olarak seyrek saptanması
ilginç bir bulguydu.
Biyokimyasal parametreler tek tek ele alındığında, pankreatik nekrozun
göstergesi olarak en yaygın olarak kullanılan belirteç, C-reaktif proteindir. C-
reaktif protein, interstisyel ve nekrotizan pankreatit formlarında hastanın
hastaneye kabulü sırasında benzer düzeylerdedir. CRP düzeyi şikayetlerin
başlangıcından itibaren ortalama 96 saat sonra en yüksek düzeye yükselir
23
.
Başvurunun 36. saatindeki ESR ölçümünün şiddetli akut pankreatit tahmininde
41
yararlı olduğu sonucuna varılmıştır. Bir çalışmada, şiddetli pankreatitin önceden
tahmin edilmesi amacıyla, erirosit sedimentasyon hızı (ESR) ile CRP ikilisinin
birlikte ele alındığında her iki değişkenin tek tek ele alınmasından daha çok
başarılı olduğu gösterilmiştir, en iyi sonuç başvurudan sonraki 24. saatteki ESR
ve CRP değerleryle elde edilmiştir. Bu çalışmada ESR 60 mm/saatten düşük
veya CRP 150 mg/dl’den düşük saptandığında şiddetli akut pankreatit
dışlanmasında pozitif öngördürücü değer, %100 bulunmuştur. Bu sonuçlar
ışığında ESR’nin tek başına veya CRP ile ortak değerlendirilmesi akut
pankreatit yönetiminde faydalı olacak izlenimi doğmuştur
43
.
Bizim çalışmamızda 9 hastada (%9) plevral effüzyon saptandı. Bu
hastalar ile plevral effüzyonu olmayan hastalar karşılaştırıldığında Atlanta
sınıflaması açısından anlamlı farklılık saptanmadı. Nekroz olan hastaları sayısı
çok az olduğu için plevral effüzyon ile pankreatik nekroz arasında ilişki
istatistiksel olarak analiz edilemedi. Pulmoner bulgular (infiltransyonlar,
effüzyonlar) şiddetli akut pankreatitlerde %15-55 oranında görülür. Sol tarafta
veya bilateral plevral effüzyonların öngördürücü değeri daha yüksektir. İzole sol
plevral effüzyon, şiddetli pankreatitli hastaların sadece %43’ünde gözlenir. Bir
akut panreatit atağı sırasında, ultrasonografi, erken dönemde gereklidir. Safra
kesesi ve koledok taşlarını göstermede yardımcıdır. Ultrasonda izlenen sıvı
koleksiyonları, pankreatik nekroz ile zayıf ilişkilidir
44
.
Pankreatik nekroz uzunca bir süredir akut pankreatit için esas olumsuz
prognostik etkenlerden birisi olarak bilinmekte olup Atlanta ölçütlerinde de
şiddet ölçütü olarak alınmıştır. Balthazar ve arkadaşları tarafından geliştirilen,
nekroz varlığı veya yokluğuna dayanan akut pankreatit skorlama sistemine göre
pankreastaki nekrozun yaygınlığı morbidite ve mortalite ile yakından ilişkilidir.
Bu sistem ile hem pankreasta nekroz varlığı BT ile araştırılır, hem de BT
bulguları zemininde bir şiddet indeksi hesaplanır. 88 hastanın alındığı bir
çalışmada pankreatik nekroz saptanan hastalarda mortalite %23 iken nekrozu
olmayan hastalarda mortalite %0 bulunmuştur
45
. 268 hastanın alındığı daha
büyük bir geriye dönük çalışmada BT şiddet indeksinin 5 ve üzerinde olması
ölüm (p<0,0005), uzamış hastane yatışı (p<0,0001), ve nekrozektomi
gereksinimi (p<0,0001) ile ilişkili bulunmuştur
46
. Bizim çalışmamızda pankreatik
42
nekroz saptanan hasta sayısı az olduğu için Balthazar sınıflaması ile şiddetli
pankreatit arasındaki ilişki çalışılamadı.
Nekrozun yaygınlığı BT şiddet indeksindeki önemli faktörlerden birisidir.
BT şiddet indeksi 5 ve üzerinde olan hastalarda, <5 olan hastalara göre 8 kat
fazla ölüm riski, 17 kat fazla uzamış hastanede yatış süresi, 10 kat fazla
nekrozektomi girişimi saptanmıştır. 99 nekrotizan pankreatitli hastanın alındığı
bir retrospektif çalışmada, yaygın nekroz bulunması entübasyon ihtiyacının
artması ile ilişkili bulunmakla beraber organ yetmezliği, diyaliz ihtiyacı ve
mortalite açısından fark saptanmamıştır.
Nekrotizan pankreatit tanımı tartışmalı bir konudur çünkü, hem steril hem
de enfekte nekrozu tanımlar. Pankreatik parankimal nekroz ve peripankreatik
yağ nekrozunun ikisini de kapsar. Psödokist ve pankreas absesi yorumları, her
ikisinde de nekrotik debris olmasına rağmen büyük ölçüde değişmektedir. Bu
durum, bilgisayarlı tomografinin koleksiyon içinde nekrotik debrisi saptamada ve
steril- infekte koleksiyon ayırımındaki yetersizliğiyle açıklanabilir. Manyetik
rezonans görüntüleme (MRG) ve endoskopik ultrasonografi bu lezyonların
sınıflandırılmasında daha başarılı olsa da ağır hastalarda uygulanmaları zor
olacaktır
47
.
Sonuç olarak, BT de nekroz saptanması genellikler kötü prognozla
ilişkilidir fakat nekrotizan pankreatiti olan hastaların sadece yarısında organ
yetmezliği gelişir. Pankreatik nekrozu olan hastalarda ölüm oranı, nekrozu
olmayan hastalara göre artmıştır. Daha yaygın nekrozun daha kötü klinik gidişle
ilişkili olduğu konusunda çelişkili veriler olmakla birlikte yaygın nekroz kötü
prognozla ilişkili gibi görünmektedir
28
.
Pankreatik nekrozun enfekte olması hastalığın ikinci haftasından önce
beklenmese de nekrotik dokunun kontaminasyonu erken bir olaydır. Bu açıdan,
antibiyotik profilaksisinin, akut nekrotizan pankreatit tanısından sonra mümkün
olduğu kadar erken, hastalığın ilk günlerinde başlanması genellikle önerilir.
Buna karşın, bu antibiyotik uygulamasının ne kadar sürmesi gerektiği bilinmez.
Antibiyotik profilaksisi insan çalışmalarında genellikle 14 gün uygulanmıştır
fakat bu süreye odaklanmış çalışma azdır
48
. Ek olarak, hastalığın sistemik
komplikasyonlarının devam ettiği hastalarda, bu yaklaşımı destekleyen veri
43
olmasa da daha uzun süreli antibiyotik uygulamaları genellikle yapılmaktadır.
Bir çalışmada akut nekrotizan pankreatitte 14 gün imipenem profilaksisi ile daha
uzun antibiyotik uygulaması (sistemik komplikasyonlar devam ettikçe)
karşılaştırılmış, septik komplikasyonların sıklığında fark gözlenmemiş,
mortalite oranı uzun süreli uygulanmada daha düşük bulunmuştur. Nozokomiyal
enfeksiyon etkeni olan Candida albicans, septik komplikasyonların bir nedeni
olarak akılda tutulmalıdır
49
.
Uygun antibiyotik profilaksisi, özellikle yoğun bakım ünitelerinde, dirençli
organizmaların hızlıca ortaya çıkışına neden olabileceğinden, çok tartışmalı bir
konudur.
Profilaksi
ile
mantar
ve
antibiyotiklere
duyarsız
diğer
mikroorganizmaların oluşturduğu enfeksiyonların sıklığında artış bildirilmiştir
50
.
Diğer taraftan uygun durumlarda antibiyotik profilaksisi de çok yararlı
olabilmektedir. Akut pankreatitte antibiyotik tedavisi, sadece enfekte nekroz
varlığında önerilmektedir çünkü ödematöz pankreatitte sepsis riski ihmal
edilecek düzeydedir
51
.
Klinik uygulamada antibiyotik tedavisi, genellikle bilgisayarlı tomografi ile
nekrozun gösterilmesini takiben başlanmaktadır. Buna karşın bilgisayarlı
tomografinin hastalığın ilk saatlerinde uygulanması, nekrozun gerçek
yaygınlığının gözden kaçırılmasına yol açabilir. Bazı merkezlerde bilgisayarlı
tomografiye acilen ulaşılamayabilir. Bu nedenlerle, hastalığın başlangıcından
nekrozun
saptanmasına
kadar
günlerce
gecikme
yaşanabilir.
CRP
değerlendirmesi, bu hastaların saptanmasında değerli bir yöntem olabilir, düşük
CRP düzeyi olan hastalara bilgisayarlı tomografi uygulanmaması, maliyet etkin
bir önlem olabilir
52
.
Ağrının kontrolü akut pankreatit tedavisinde önemli bir tedavi hedefidir ve
periferik -santral etkili analjeziklerin yaygın olarak kullanımını gerektirir
5
. Ancak,
özellikle ağır pankreatitte, bu rejimlerin yetersiz ve / veya olumsuz etkileri
olabilir: parasetamol gibi ilaçlar genellikle yetersiz analjezik etkiye sahiptir ve
opiyatlar ağır hastalarda gastrointestinal motor fonksiyonları olumsuz
etkileyebilirler. Peridural anestezi de öne sürülmüştür ancak her hastaya
uygulanamaz ve nitelikli prospektif kontrollü çalışma azdır. Lokal anesteziklerin
sistemik kullanımı, yanıklarda, sistemik enfeksiyonlarda, majör abdominal ve
kardiyak cerrahide denenmiş olup, başarılı ağrı kontrolü, serebral ve
44
gastrointestinal fonksiyonlarda düzelme, hastane yatış süresinde kısalma ile
ilişkili saptanmıştır. Lokal anesteziklerin sistemik uygulanması, akut pankreatitte
de ağrı kontrolü için ileri sürülmektedir. Bu etkiler, lokal anesteziklerin anti-
inflamatuvar, anti-enfeksiyöz, nöroprotektif ve motilite düzenleyici etkilerinin
birleşimi olarak kabul edilir
53
.
Çeşitli
öngördürücü
puanlama
sistemlerine
karşın
Atlanta
sempozyumundan bu yana önemli bir gelişme olmamıştır. Şiddetli hastalığı
tahmin etmede sadece orta derecede doğrulukları vardır. McKay ve Imrie’nin
belirttikleri gibi, bu sistemler her bir bireydeki şiddeti değerlendirmek için değil,
çalışmaya katılan hastaları gruplandırmak için tasarlanmışlardır. Organ
yetmezliği varlığı veya yokluğuna göre şiddetin tanımlanmasında da bazı
sorunlar vardır. Persistan organ yetmezliği (48 saatten uzun süreli) morbidite
ve mortalitenin en önemli belirleyicisi olarak kabul edilmektedir. Bu durum
öncelikle yetmezlik saptanmış organ sayısı, yetmezlik süresiyle ilişkilidir
47
. [58]
APACHE 2 skoru nekrotizan pankreatiti saptamada yetersiz bulunmuş
olup bunun olası nedeni bu skorun sistemik komplikasyonları (örneğin organ
yetmezliği) öngörmesidir. Buna karşın organ yetmezliği ile pankreatik nekroz
paralel olaylar değildir. Pankreatik nekroz organ yetmezliği olmaksızın, organ
yetmezliği de pankreatik nekroz olmaksızın gelişebilir
54,55
.
5>3>3> Dostları ilə paylaş: |