F
F
E
E
N
N
B
B
İ
İ
L
L
G
G
İ
İ
S
S
İ
İ
Ö
Ö
Ğ
Ğ
R
R
E
E
T
T
M
M
E
E
N
N
A
A
D
D
A
A
Y
Y
L
L
A
A
R
R
I
I
İ
İ
Ç
Ç
İ
İ
N
N
İ
İ
N
N
S
S
A
A
N
N
A
A
N
N
A
A
T
T
O
O
M
M
İ
İ
S
S
İ
İ
V
V
E
E
F
F
İ
İ
Z
Z
Y
Y
O
O
L
L
O
O
J
J
İ
İ
S
S
İ
İ
(
(
D
D
E
E
R
R
S
S
N
N
O
O
T
T
L
L
A
A
R
R
I
I
)
)
P
P
r
r
o
o
f
f
.
.
D
D
r
r
.
.
M
M
e
e
h
h
m
m
e
e
t
t
Ç
Ç
A
A
K
K
I
I
R
R
2
2
0
0
0
0
7
7
1
GİRİŞ
Anatomi insan vücudunun normal şekil, yapı ve vücudu oluşturan çeşitli organları ve bu
organların arasındaki normal ilişkileri inceleyen bir bilimdir. Fizyoloji ise canlılarda vücut
fonksiyonlarını inceleyen bilimdir. Fizyolojik incelemenin ön şartlarından biri morfolojik bilgiye
yani Anatomi ve histoloji bilgisine sahip olmaktan geçer.
Her hangi bir cismin şekil, yapı ve durumunun normal olup olmadığını tespit edebilmemiz için o
cisimlerde normal olarak kabul ettiğimiz bir ölçüye sahip olmalıyız. Fakat insan topluluklarında
çok küçük ortamda bile beraber yaşayan insanlar arasında ayrı ayrı fertlerin vücutları dışarıdan
görülebilen çeşitli organların şekil ve büyüklükleri bakımından birbirinden çok farklı oldukları
göze çarpmaktadır.
Ortamı genişletir ve birbirinden uzakta çeşitli iklim çeşitli kıtalarda yaşayan
insanları karşılaştırırsak bu ayrımlar daha fazla artar. İnsanlar arasında görülen bu ayrımlar yalnız
dış görünüşle kalmıyor. Kadavra üzerinde veya ameliyat sırasında yapılan incelemeler, aynı
organların çeşitli bireylerde bir çok bakımdan birbirinden az veya çok farklı olduklarını
göstermektedir. Organların ayrıntılı yapısını incelerken aynı organların çeşitli insanlarda bu
bakımdan da birbirinden farklı olduklarını görüyoruz. Hatta insan vücut yapı malzemesini
oluşturan çeşitli maddelerin molekülleri bile bütün insanlarda aynı özellikleri taşımazlar. Çeşitli
kan gruplarının varlığı albümin moleküllerinin de bütün insanlarda tamamıyla aynı özellikler
taşımadığını açıkça göstermektedir.
Variabilitet adı verilen bu özellik yani ayrı ayrı fertlerin gövde ve organlarının yapı ve şekil
bakımından birbirinden farklı olması bütün canlılara has olan bir özelliktir.
İnsan vücudunun en çok değişmeler geçirdiği devre intrauterin hayata aittir. Dokuz ay süren
bu devre 200 mikron çapında olan aşılanmış yumurtadan 50 cm. uzunluğunda ve ortalama 3 ½
kilo ağırlığında bir insan yavrusu meydana gelmektedir. Küçük az gelişmiş ve fonksiyon
bakımından da ya hiç veyahut çok az gelişmiş olmakla beraber dünyaya geldiği zaman insan
yavrusunda bütün organlar oluşmuş durumdadır.
Embriyonal hayatın ilk devrelerinde görülen ve çeşitli organların menşe’yi olan çeşitli
taslaklar şekil ve yapı bakımından sonra meydana getirdikleri organlardan çok farklıdır. Bütün
gelişme süresince organların şekil yapı ve yerleri durmadan değişir. Çeşitli gelişme devrelerinde
insan embriyosunun organlarını aşağı sınıflara mensup çeşitli hayvanların aynı cinsten daimi
organları ile karşılaştıracak olursak, bir çok vaka’da arada büyük benzerliğin bulunduğunu
görebiliriz.
Örneğin çok erken çağlarda insan embriyosunun iskeletini yalnız chorda dorsalis yapar. Aynı
durum amphioxus’larda hayatları süresince kalır. Bir müddet sonra chorda dorsalis yerine
kıkırdak dokusundan yapılmış omurga meydana gelir. Bu durum amphioxus’lara oranla daha
yüksek sınıfa ait bazı balıklarda görülür ve ömürlerinin sonuna kadar kalır. Fakat insanlarda bu
durum geçicidir ve Embriyonal hayatın üçüncü ayında omurların kemikleşmesi başlar. Başka
organlarda da aynı durum görülmektedir. Yürekte insan embriyosunun çok erken çağlarında çok
basit hayvanlarda olduğu gibi yalnız düz bir borudan yapılmıştır. Kısa bir zaman sonra yürek
taslağı değişmeğe başlar ve çeşitli parçalarının farklı büyümesi ve durum değiştirmesi sonucunda
yavaşça şeklini değiştirir ve boru boşluğunda meydana gelen bölmeler aracılığı ile başta iki,
sonra üç ve en sonunda dört parçaya ayrılır. İnsan yüreğinin gelişme devresinde gösterdiği bütün
bu çeşitli şekiller çeşitli sınıflara ait hayvanlarda görülen kalıcı şekillere benzerler. Özet olarak
diyebiliriz ki, insan embriyosu dokuz ay gibi çok kısa bir zaman içinde filogenetik merdivenin
birinci basamağından (yani tek hücreli durumda) başlayarak gittikçe yükselmekte ve en üst
2
basamaklara yaklaşmaktadır. Fakat yeni doğmuş bir çocuk adult insanın küçültülmüş bir modeli
değildir ve her bakımdan çok değişiktir ve dünyaya geldikten sonra da çok değişik gelişme
safhaları gösterir. Ekstruterin hayatta insanın gelişmesi ve olgunlaşması hayvanlara nazaran çok
uzun sürer. Çocuk dünyaya geldikten sonra bir yaşına kadar olan devreye süt çocuğu çağı denir.
Bu çağda çocuğun vücudunda ve çeşitli organlarında büyük değişiklikler meydana gelir. Boy
ortalama % 50 oranında artar. Başta oturma sonra ayağa kalkması sonucunda omurganın
eğrilikleri meydana gelmeye başlar. 5.-7. ‘nci aylarda süt dişleri çıkmaya başlar. Beynin
gelişmesi ilerler ve bir çok merkezler çalışmaya başlar, görme ve işitme fonksiyonları gelişir.
Çevre ile ilgilenmeye başlar bazı insan ve eşyaları tanır, bazı basit hareketleri amaca uygun bir
şekilde yapmasını öğrenir. Bütün bu fonksiyonlarla ilgili olan organlar morfolojik bakımından da
çok değişir.
Bundan sonra gelen ve bir yaşından yedi yaşına kadar süren zamana oyun çağı denir. Bu çağın
ilk yarısında tahminen dört yaşına kadar çocuklar yavaş büyür fakat daha fazla ağırlık artar. Dört
yaşından yedi yaşına kadar büyüme hızlanır. Özellikle bu çağın sonuna doğru alt taraflar fazla
büyür ve bacaklar ile gövdenin başka parçalar arasındaki oranlar değişir. Genital organlar farklı
olmakla beraber, bu çağda erkek ve kız çocuklar arsında vücutça gelişmede çok fazla ayrım
görülmez. Fakat çocukların karakter ve temayüllerinde iki cins arasında açık ayrımlar görülmeye
başlar. Bu çağda çocukların çevre ile ilgileri çok daha fazla artar. Çocuklar bir çok yeni şeyler
öğrenirler ve fonksiyonun artması sonucunda organlar şekil ve yapı bakımından da çok değişirler.
7 yaşından 13-15 yaşına kadar okul çağı sürer. Bu çağın ilk kısmında erkeklerde 10-12, kızlarda
10 yaşına kadar vücudun büyümesi yavaş seyreder. Bundan sonra her iki cins çocukların
gelişmesinde her bakımdan büyük değişmeler görülmeye başlar. Puberte denilen bu devrede
genital organlar özellikle genital bezler gelişir ve çalışmaya başlar. Genital bezlerin salgılarının
etkisi bütün organlar üzerinde kendini gösterir.
Çeşitli organların gelişmesi, cinse göre belirli bir yön alır ve sekonder cinsi belirtiler denilen
yalnız kadın veya erkek cinsine has olan özellikler meydana gelir. Bu gelişme ayrımları
sonucunda birbirinden hem beden hem ruh bakımından çok farklı iki cinse mensup fertler ortaya
çıkar. Puberte devresinde insan vücudunun büyümesi yeniden hızlanır. Yalnız bu hızlı büyüme
devresinin süresi her iki cinste aynı olmadığı gibi çeşitli vücut parçalarının büyümesi de aynı
oranda değildir. Hızlı büyüme süresi erkek çocuklarda kız çocuklara oranla daha geç başlar, fakat
daha fazla sürer. Taraflar gövdeye oranla erkeklerde daha fazla büyür. Kız çocuklarda pelvis
fazla genişler. Buna karşılık göğüs kafesi ve omuzlar daha dar kalır. Erkek çocuklarda puberte
çağında gırtlak daha fazla ve daha çabuk büyür ve bundan dolayı sesleri kalınlaşır. Derialtı yağ
dokusunun dağılışı da her iki cinste başka başkadır. Kasların ve kemiklerin genişlemesinde de iki
cins arasında açık ayrımlar görülür. Bütün vücudun yapılış tarzına uygun olmak üzere bütün iç
organlar arasında da büyüklük ve ağırlık bakımından az çok ayrımlar meydana gelir. Puberte çağı
erkek çocuklarda 16-18, kız çocuklarda 15 yaşlarına kadar sürer. Fakat bu süre insanların mensup
oldukları ırklara ve iklime göre değişir. Sıcak iklimde yaşayan insanlar genellikle daha çabuk
yetişirler.
Puberte çağından sonra olgunlaşma devresi gelir. Bu devre erkeklerde 25-28, kadınlarda 20-
22 yaşa kadar sürer. Bu çağda vücudun büyümesi devam eder, fakat çok yavaş seyreder. Bu
devrede vücut ve çeşitli organlar büyüklük bakımından pek fazla ayrım göstermezler, fakat daha
sağlamlaşır ve artan ihtiyaçları karşılayabilmek için fonksiyon bakımından daha fazla gelişirler.
Bu devreden sonra olgunluk çağı başlar ve erkeklerde 50, kadınlarda 35-40 yaşına kadar sürer.
40-50 yaş arasında kadınlarda genital bezlerin çalışmasının durması (klimakterium), şahsa göre
çok değişik tarzda seyretmekle beraber kadının ruhu ve vücudu üzerinde çok büyük etki yapar.
Menstruasiyonların kesilmesinden sonra kadınlar yavaşça ihtiyarlık devresine girerler. Erkeklerde
3
genital bezlerin çalışması daha uzun sürer ve yavaşça azalır. Bundan dolayı erkeklerde kadınlarda
klimaktrium sırasında olduğu gibi kısa zaman içinde fazla değişmeler olmaz.
Cins ve yaş ayrıntılarından sonra insan vücudununda şekil ve yapı bakımından görülen önemli
ayrıntılar ırk ayrımlardır. Çeşitli iklimde çeşitli yaşama şartları altında yaşayan insanlar arasında
özellikle dış görünüş bakımından önemli ayrımlar vardır. Bu ayrımlar özellikle vücudun
büyüklüğü derinin rengi çeşitli organların şekil ve gövdenin çeşitli parçaları arasındaki oranlarda
görülmektedir.
Biz anatomi derslerimizde olgun çağda olan insan vücudunun normal şekil ve yapısını
inceleyeceğiz. Fakat insanları yalnız cins, yaş ve ırk ayrımlarına göre gruplandırmak insan
vücudu ve çeşitli organlarının büyüklük şekil ve yapı bakımından normal sınırlarını çizmek
organların ve vücudun çeşitli parçaları arasındaki oranları tespit etmek için yeterli değildir. Bu
büyüklük gruplar içinde çeşitli topluma ait insanları hatta küçük bir topluma mensup ayrı ayrı
fertler arasında bile bazen önemli ayrımlar görülmektedir. Bu güçlükleri de yenebilmek için aynı
cins aynı yaş ve aynı ırka mensup insanların kendi aralarında görülen en önemli ayrıntılara göre
daha küçük gruplara tiplere ayrılmışlardır. Bu şekilde belirli bir tipe ait olan fertler arasında
gövdenin ve çeşitli organların büyüklük şekil ve yapı bakımından normal sınırlarını çizmek daha
kolay olmuştur. Fakat zorluk bu bölünme ile de tamamıyla giderilmemiştir. Aynı tipe ait insanlar
arasında da bazı tipik benzer taraflar olmakla beraber bazen oldukça önemli ayrımlar da
görülmektedir.
Aynı cins, aynı yaş ve aynı ırka mensup insanları aralarında görülen önemli ayrımlara göre çeşitli
tiplere ayırmak da kolay değildir. Bu hususta çeşitli prensiplere göre yapılmış bölüntüler vardır.
Biz burada Kretschmer tarafından tespit edilmiş ve hekimlikte çok kullanılan bölüntüden
bahsedeceğiz. Kretschmer insanları leptosom, atletik ve piknik olmak üzere üç tipe ayırmaktadır.
Leptosom tipe ait olan insanlar uzun boylu ve dar gövdeli olurlar (leptos-dar). Bu insanların
çeşitli vücut parçalarının ve bütün organlarının uzunlukları kalınlıklarına oranla fazladır. Yağ
dokusu gövdenin bütün kısımlarında azdır ve insanlar bol besin aldıkları halde fazla
şişmanlamazlar. Kafatasları dar, yanlardan basık, yüzleri oval biçiminde burunları ince çıkıntılı
gözler arasındaki aralık dar, gür saçlı ve sakallı fakat gövdenin başka kısımlarında kıllar az olur.
Göğüs kafesi uzun ve dar, bacak ve kollar uzundur. Bu tip insanlar iç organların şekil ve
durumlarında kendilerine mahsus özellikler görülür. Örneğin yürek ortada ve vertikal
durumdadır. Mide uzun ve dar olup, büyük bir kısmı vertikal durum alır. Böbrekler çoğunlukla
düşük ve genellikle bütün iç organlar aşağı sarkmağa temayül gösterirler. Bu tip insanlar
arasında daha az gelişmiş ve daha zayıf olanlarına astenik tip denir. Astenik tip insanların omuz
ve göğüsleri dar olup omurganın göğüs parçasında arkaya doğru konvekslik gösteren eğriliği
(kifoz) fazladır. Astenik kadınların çoğunlukla boyları da kısadır.
Atletik tip insanların en karakteristik tarafları kemik ve kaslarının fazla gelişmiş ve kuvvetli
olmasıdır. Boyları çoğunlukla orta ile uzun arasında geniş omuzlu, dar kalçalı, kalın bilekli ve
elleri büyük olurlar. Extermite kasları fazla gelişmiş ve kuvvetlidir. Derialtı yağ doklusu az, deri
kalın, gergin ve elastikidir.
Piknik tip insanlar kısa boylu ve geniş gövdeli olurlar. Thorax (göğüs kafesi) kısa, fakat
geniş ve yuvarlak şekildedir. Regio lumbalis (bel bölgesi) çok az belli olur. Thorax geniş ve
yuvarlak abdomen’le (karınla) devam eder, omuzlar ve göğüs karına nispeten dar olduğu için
bütün vücut bir fıçı şeklini alır. Boyun kısa ve kalın, baş yuvarlak, yüz de geniş ve yuvarlak
şekildedir. Kol ve bacaklar kısa eller geniş parmaklar kısa ve etraf kasları az gelişir. Piknik tip
insanlarda 30 yaşından sonra yağ tabakası özellikle karın duvarlarında çoğunlukla fazla gelişir
ve gövdenin genişlik nispeti daha fazla artar. Bazı insanlarda gövdenin, çeşitli kısımları şekil,
yapı, durum ve fonksiyonda çeşitli tiplere benzeyen tarafları da görülmektedir.
4
İnsan vücudunu meydana getiren çeşitli organlar arasında en ince ayrıntılarına kadar görev
bölümü vardır. Organlar şekil, durum ve yapıların gördükleri göreve göre ayarlanmıştır. İleride
çeşitli organları ayrı ayrı anlatırken her bir organın morfolojik ve topografik özellikleri ile
fonksiyonları arasındaki ilişkiyi açıklayacağız. Yalnız, bazı organların şekilleri ile yaptıkları
görev arasında doğrudan doğruya bir ilgi tespit etmek güçtür. Örneğin karaciğer safra
salgılanmasına, karbonhidrat metabolizmasına ve yaptığı başka görevleri aksatmadan diğer
görevleri de yapabilir. Bu organın dış görünüşü ve makroskopik şekli ile, fonksiyonu arasında bir
ilgi yoktur. Fakat organın başka özellikleri örneğin; rengi, sertliği ve yumuşaklığı, özellikle
mikroskobik yapısı, karaciğerin yaptığı görevlere göre ayarlanmıştır. Karaciğerin şekline gelince;
organın fonksiyonu ile ilgili olmakla beraber sebepsiz ve gelişi güzel meydana gelmiş değildir.
Karaciğerin aldığı şekil, gövdede aldığı alan komşu organların etkisi ile ve gövdenin genel
planına uygun olarak meydana gelmiştir. Başka organların şekilleri üzerinde de topografik
ilgilerin az veya çok etkileri vardır. Çeşitli organların topografik durumları ve aralarındaki
komşuluk ilgileri de çoğunlukla organların fonksiyonel ilgilerine göre ayarlanmıştır. Bu ilgi
özellikle aynı sisteme ait ve aynı amaç için çalışan organlar arsında açıkça görülmektedir. Ayrı
ayrı sistemlere ait ve başka başka görev yapan bazı organlar arasındaki topografik ilişki, örneğin
barsaklarla karaciğer arasındaki ilişkideki gibidir. Fakat, insan vücudunu bütün olarak ele alırsak
her bir organın aldığı durumun kendisinin beslenmesi, korunması ve fonksiyonu bakımından çok
elverişli olduğu gibi komşu organlarına da zarar vermeyecek bir şekilde ve yapıda vücudun genel
tarzına ve genel düzenine de çok uygun olduğunu görürüz.
Şekil, yapı ve fonksiyon bakımından birbirinden farklı olmakla beraber, ayrı ayrı organlar
hiçbir şey ifade etmezler ve yalnız genel plan içinde ve vücudun genel düzenine uygun
durumlarını muhafaza ettikleri sürece insan vücudu için yararlı bir unsur olurlar.
Organların başlıca iki türlü görevi vardır. Bunlardan birincisi insan vücudunun maddi varlığının,
ikincisi neslin devamının sağlanmasıdır. İnsanın faaliyetine bağlı olan bütün başka olaylar yer
yüzünde insanın varlığını sağlayan bu iki temel amaca bağlıdır. Vücudumuzu yapan bütün
organlarımız da bu iki temel amacın yerine getirilmesi için elbirliği ile çalışmaktadırlar.
Nispeten çok küçük olan insan vücudu çeşit ve kalite bakımından çok büyük işler başaran çeşitli
organları barındırmaktadır. Bütün vücudun ve ayrı ayrı organların şekil, yapı ve durumlarını
tespit eden genel planın genel prensibi en az madde kullanılarak en küçük alan işgal eden fakat
en çok randıman veren bir makine meydana getirmektir. Bu maksimum-minimum prensibi
doğanın her alanında vardır, fakat insan vücudunda bu prensip en iyi şekilde gerçekleşmiştir.
Biz bu dersimizde; organları çeşitli gruplara ayırırken temel olarak organlar arasındaki
fonksiyon bakımından görülen bağlılığı düşündük ve buna göre sistemlere ayırdık. Urogenital
sisteme gelince, görev bakımından birbirinden farklı olan organların bir sistem içinde
incelenmesinin sebebi bazı organların komşuluk bakımından çok yakın olması ve hatta
bazılarının (örneğin erkek uretra’sı gibi) aynı zamanda hem uriner organ ve hem de genital
organ görevini yapmasıdır.
5
Dostları ilə paylaş: |