Anatomiye giRİŞ


Kemikler Hakkında Genel Bilgiler



Yüklə 1,4 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə25/293
tarix02.01.2022
ölçüsü1,4 Mb.
#50931
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   293
Anatomi ders notlari

Kemikler Hakkında Genel Bilgiler
 
Çok basit hayvanlar dışında, canlıların çoğunda gövde yapısının temelini teşkil eden, ve 
bütün gövdenin ve ayrı ayrı parçalarının genel şekil ve büyüklüklerini tespit eden ve aynı 
zamanda gövde ve çeşitli organlar için destek görevini yapan bir İskelet vardır.
 
 
İnsan iskeletinin çok erken çağlarda insan embriyosunun iskeleti, embryonal bağ dokusundan 
yapılmış chorda dorsalis ve sklerotom uzantılarından ibarettir. Bir müddet sonra iskelet 
taslaklarını yapan embryonal bağ dokusu, kıkırdak dokusu şeklini alır. Yalnız bazı baş kemikleri 
ve clavicula taslağının dokusu, bağ dokusu şeklinde gelişir. İntrauterin hayatın 9-10. haftasında 
kıkırdak dokusundan yapılmış taslakların kemikleşmesi başlar.  İskelet parçalarının kemikleşme 
olayı insanlarda dünyaya geldikten sonra da devam eder, çok uzun sürer ve ancak 22. – 25. yaş 
arasında sona erer. Bu müddet zarfında insanın çeşitli iskelet parçaları, birbirine kıkırdak dokusu 
ile bağlı ayrı ayrı kemikleşmiş parçalardan meydana gelmiştir. Kemikleşmiş parçaların ve aradaki 
kıkırdak parçalarının şekil, büyüklük ve sayıları, kemiğe ve yaşa göre çok değişir. 
Çeşitli  şekil ve büyüklükte olan 206 kemik, insan cinsi için belirli olan bir sıra ve sistem 
içinde birbirine bağlanmak suretiyle bütün gövde çeşitli organların desteğini yapan iskeleti 
meydana getirirler. iskelet, aynı zamanda gövde yapısının esasını teşkil eder ve yumuşak 
dokulardan yapılmış çeşitli organlar, bu esasa dayanmakta ve bütün organlar, ya doğrudan 
doğruya veya başka organlar aracılığı ile iskelet parçalarına bağlanmıştır. Çeşitli oynar eklemler 
aracılığı ile birbirine bağlı olan kemikler, çeşitli vücut parçalarımızı harekete geçirirken, kaldıraç 
görevini yaparlar. Bundan başka kafa ve göğüs boşluğu için boşlukları  sınırlamak suretiyle, 
kemikler bu boşluklarda bulunan önemli organları  dışarıdan gelebilecek etkilere karşı 
korunmasını sağlarlar. 60-70 kilo ağırlığında olan vücudumuz için destek, oldukça ağır gövde 
parçalarımızın hareketleri sırasında kaldıraç ve beyin, yürek ve akciğer gibi önemli organlarımız 
için koruma görevini yapabilmesi için kemiklerin, sert, sağlam ve dayanıklı dokudan yapılmış 
olması lazımdır. Kemiklerin ince yapısını inceleyecek olursak, dokunun görevi bakımından 
kemiklerde aranılan niteliklerin bulunduğunu görürüz.  
Kemik dokusunun % 33’ünü organik ve % 67 sini anorganik maddeler oluştururlar. Anorganik 
maddelerin % 86 sını kalsiyum fosfat, % 10 nu kalsiyum karbonat, % 1,5 unu magnesium fosfat
% 0,5 ini kalsiyum fluorid ve kalsiyum klorit ve % 2 sini alkali tuzlar yaparlar. Kemiğin sertliğini 
anorganik maddeler, elastikiyetini de organik maddeler sağlar. Bu iki cins madde kemik 
 
23


dokusunda birbirine çok sıkı bir şekilde bağlanmış durumdadır ve kemik yapısının en ince 
ayrıntılarında bile organik ve anorganik maddeler arasındaki bu sıkı ilgi görülmektedir. Her hangi 
bir kemik parçasını bir müddet için asit içerisinde bırakırsak kemik dokusunda bulunan bütün 
anorganik tuzlar erir ve dokudan kaybolurlar. Bu şekilde muameleye tabi tutulan bir kemik, 
sertliğini kaybeder, fakat şeklini ve elastikiyetini muhafaza eder. Kemiği yakmak suretiyle 
organik maddeleri tahrip edersek, kemik gene şeklini muhafaza eder, fakat elastikiyetini ve 
sağlamlığını kaybeder, çok az bir kuvvetin etkisi ile parçalanır ve toz haline gelir. Her iki 
deneyde kemiğin şeklini muhafaza etmesi, bize her iki çeşit maddenin de kemik strüktürünün en 
ince kısımlarına kadar katıldıklarını göstermektedir. Bütün destek ve bağ dokularında olduğu 
gibi, kemik dokusunda da fonksiyon bakımından en önemli görev, dokunun esas maddesine 
düşmekte ve dokuda aranılan bütün nitelikler esas madde tarafından sağlanmaktadır. Kemik 
dokusunun temel maddesi, fonksiyon icabı belirli yönlerde uzanan kollagen liflerden ve bu 
liflerin arasını dolduran ve bunları birbirine bağlıyan ara maddeden ibarettir. Bu ara maddede, 
yukarıda nispetlerini gösterdiğimiz çeşitli anorganik tuzlar bulunur. Bu tuzlar albümin 
bulunduran sıvılı bir madde içerisinde dispersion durumundadır. Kemik dokusunun yapısını 
betonarme inşaatla mukayese edebiliriz. kollagen lifler, inşaatta kullanılan demir çubuklardır, ara 
madde ise demir çubukların arasını dolduran beton görevini yapar. Esas maddeyi, unsurların 
nitelikleri, aralarındaki münasebet ve dokunun strüktür, şekli, kemiklerden istenilen özelikleri 
sağlamaktır. Kemik dokusu sert olmakla beraber aynı zamanda bir miktar elastikiyeti de 
muhafaza eder. Bu durum kemiğin sağlamlığı ve çeşitli etkilere karşı direnme bakımından çok 
önemlidir. Direnme bakımından kemiği tahta ile mukayese edecek olursak, kemiğin basınca karşı 
direnci tahtaya nazaran 8 misli, gerilme direnci 3 misli fazladır.  
Kollagen lifler ve bunların arasını dolduran maddeden yapılmış esas maddeyi meydana getiren 
kemik hücreleri, esas madde arasında bulunan küçücük boşluklarda bulunurlar. Bu boşluklar 
incecik kanallar aracılığı ile birbiriyle birleşirler ve bu kanalcıklara hücrelerin uzantıları 
sokulurlar. Bu şekilde komşu hücreler birbiriyle birleşip bir sinsitium meydana getirirler. 
Hücrelerden meydana gelen sık bir ağ şeklinde olan bu sinsitium, kemiğin her tarafında vardır. 
Kemiğin büyümesi, metabolizması, esas maddenin oluşması ve ara maddedeki çeşitli anorganik 
tuzların miktar ve nispetleri, yani kemiğin bütün varlığını ve niteliklerini sağlayan olayların 
hepsi, kemik hücrelerinin canlı kalmasına ve normal çalışmasına bağlıdır. Kemik dokusunun en 
önemli strüktür elementlerini yapan kollagen liflerin durumuna göre, yapı bakımından kemik 
dokusu. Fibrinli ve lamelli olmak üzere iki temel gruba ayrılır.
 
Fibrinli kemik dokusunda kollagen lifler kalın huzmeler halinde çeşitli yönlerde, bazen 
birbirini çaprazlayarak, bazen paralel olarak uzanırlar. Anorganik tuzlar bulunduran ara madde ile 
birbirine yapışmış durumda olan bu huzmeler arasında kemik hücreleri ve kemiği besleyen 
damarlar bulunur. Kemiğin dış yüzeyinde kollagen lif huzmeleri kemiği örten periost'da bulunan 
liflerle uzanırlar. Damarların geçmesi için birbiriyle sık anastomoz yapan incecik kanallar 
görülür. Bu nevi kemik dokusu yüksek sınıf hayvanlar ve insanlarda başlıca embryonal hayatta 
ve küçük yaşlarda görülür. İnsanlarda 3.-4. yaşa kadar kemiklerin yapısı tedricen değişir ve 
teknik bakımdan daha mükemmel olan lamelli yapı şeklini alır. Yetişkin İnsanlarda fibrinli yapı 
yalnız kirişler, kaslar, ve bağların yapıştığı kemik kısımlarında görülür. Bazı  aşağı  sınıf 
hayvanlarda kemiklerin fibrinli yapısı yaşam boyu kalır.  
Lamelli kemik dokusunda temel madde, yani kollagen lifler ve bunları bir birine bağlayan ara 
madde, 4,5 -11 mikron kalınlığında ince lameller meydana getirirler. Bu lameller içerisinde 
kollagen lifler birbirine paralel olarak eğik durumda uzanırlar. Uzun kemiklerde bu lameller, 
Havers kanalı denilen, damar ve sinirleri barındıran bir kanalın etrafında konsantrik durumda 
sıralanırlar. Bu şekilde 3–8 lamel birbirini dıştan sarmak suretiyle Havers kanalının her tarafını 
 
24


kuşatan ince bir duvar meydana getirirler. Çeşitli lamellerde bulunan kollagen liflerin yönleri ve 
kanal eksenine göre eğiklik dereceleri olduğuna göre, birbirini saran çeşitli lamellerin kollagen 
lifleri arasında çaprazlar meydana gelir. Havers kanalını kuşatan ve bir kaç lamelden yapılmış 
olan ince duvarı, birbirine çaprazlayan ince çıtalardan yapılmış bir duvarla mukayese edebiliriz. 
Bu  şekilde az madde sarf etmek şartıyla aynı zamanda daha sağlam ve çeşitli yönlerden gelen 
kuvvetlere karşı daha dayanıklı bir yapı elde edilmiş olur. Lamellerin arasında bulunan küçük 
boşluklarda kemik hücreleri bulunur. Çok ince kanalcıklar aracılığı ile bu boşluklar, bir taraftan 
birbiriyle, diğer taraftan Havers kanalı ile bağlantıdadır. Hücrelerin protoplazma uzantıları bu 
kanalcıklara sokulur. Bu şekilde hücreler bir taraftan Havers kanalından geçen damar ve 
sinirlerle, diğer taraftan kendi aralarında da bağlantı sağlamış olurlar. Havers kanalı, etrafını 
kuşatan lameller ile beraber Havers sütunu veya osteon denilen oluşumu meydana getirir. 
Osteonların uzunlukları birkaç santimetre olup, çeşitli kemiklerde ve aynı kemiğin çeşitli 
parçalarında çok değişiktir. Kanalları, Havers kanalının.genişliğine ve kanalı saran lamellerin 
sayısına göre 100 - 500 mikron arasında değişmektedir. Uzun kemiklerde osteonların durumları 
kemik eksenine paraleldir. Lamellerin yapısına, katılan kollagen lifler osteonların dışına 
çıkmazlar ve periost dokusuna karışmazlar. Burada kemik dokusu ile periost arasındaki bağlantı 
bir taraftan kemik dokusuna diğer taraftan periost dokusuna karışmış Sharpey lifleri denilen lifler 
aracılığı ile sağlanır. 
 
Osteon'lar arasında gelişi güzel ve çeşitli yönlerde uzanan lameller görülür. Bu lamellere 
interstisial lameller denir. İnterstisial lameller kemik dokusunun gelişmesi sırasında ve sonradan 
da durmadan meydana gelen değişmeler sırasında kısmen resorbe olan osteon’ların artıklarıdır. 
Bunlar havers sütunları (osteon) arasında kalan aralıkları doldururlar. Bundan başka kemiklerin 
dış yüzüne ve uzun kemiklerde bulunan boşluklara bakan iç yüzüne yakın kısımlarda, kemiğin 
şekline uygun ve birbirine paralel durumda lameller görülür, bunlara dış ve iç lameller (bazik 
lameller) denir. Esas lamelleri delerek çeşitli yönlerde kemiğin içerisine doğru uzanan ve 
periosttan gelen damarların geçmesine mahsus kanallar vardır bu kanallara Volkmann kanalları 
denir. Volkmann kanalları kanalları, Havers kanalları gibi, lameller tarafından kuşatılmamıştır. 
Her bir Volkmann kanalı, bir kaç Havers kanalı ile birleşir ve bu şekilde Volkmann kanalından 
geçen damarlar, Havers kanalları içerisindeki ince damarları kanla beslerler. Kemik dokusunun 
bu şekil ve yapısında yer alan osteon'lar, başlıca kemiklerin sert kabuk kısımlarında (substantia 
compacta) görülür. Substantia compacta uzun kemiklerin orta kısımlarında bilhassa kalın olur. 
Uzun kemiklerin uçlarında ve kısa kemiklerde, substantia compacta yalnız ince bir tabaka halinde 
kemiğin dış yüzünü örter. Bu tabakanın altında bulunan kemik dokusu farklı bir yapı 
göstermektedir. Burada birbirine sık durumda, muntazam sıralanmış ve belirli yönde uzanan 
osteon'lar yoktur ve bundan dolayı substantia spongiosa'nın makroskopik görünüşü farklıdır. 
İsminden de anlaşıldığı gibi, substantia spongiosa'nın yapısı, sünger dokusunun yapısına benzer 
ve burada çeşitli durumda olan ince kemik bölmelerle sınırlanmış çeşitli büyüklükte, fakat 
kolayca gözle görülen boşluklar görürüz. Boşluklar canlılarda ve taze kadavralarda kırmızı ilik 
(medulla osseum rubra) bulundururlar. Boşluklar, aralarındaki kanalcıklar aracılığı ile birbiriyle 
bağlantıdadır. Boşlukları  sınırlayan ince kemik bölmeler, birbirine yapışmış birkaç lamelden 
yapılmıştır. Bu bölmelerin durumları ilk bakışta gelişi güzel ve düzensiz gibi görünmekte ise de. 
spongiosa üzerinde yapılan esaslı incelemeler, bu ince kemik bölmelerin durumlarının belirli bir 
sisteme göre ayarlanmış ve bu sistemin kemiğin fonksiyonuna göre düzenlenmiş olduğunu 
meydana çıkarmıştır.  
Kemikler daimi olarak başlıca iki önemli kuvvetin etkisi altında kalırlar. Bunlardan biri 
ağırlık diğeri de kemiklere yapışan kasların çekme kuvvetidir. Bu kuvvetlerin etkisi belirli yönleri 
izleyerek kemikte dağılır. Kuvvetlerin etki yönlerini çizgilerle gösterebiliriz. Bu çizgilere  kemik 
 
25


trajektorü denir. Araştırmalar insan uyluk kemiğin baş ve boyun kısımlarının spongiosa yapısının 
tetkikinde burada boşlukları  sınırlayan kemik bölmeleri ve ince sütun şeklinde boşlukların 
içerisinde uzanan ince kemik parçalarının durumlarının yukarıda anlattığımız trajektorlara, yani 
kuvvet etkisinin yönüne göre ayarlanmış olduğunu göstermiştir. Boşlukları sınırlayan bölmelerin 
durumu, basınç ve çekme kuvvetinin en çok etki gösterdiği yönlere göre ayarlanmıştır. Bölmeler 
arasında uzanan ve bunları birbirine bağlayan ince kemik parçaları, bölmeleri destekler ve 
durumlarını sağlamlaştırırlar. Bu sistemin uygulamasıyla, makinelerde olduğu gibi insan 
kemiğinde de az madde sarfiyatı ile kemiğin fazla dayanıklı olmasını sağlamak mümkün 
olmuştur. Femur (uyluk kemiği) aralıksız ve kompakt bir dokudan yapılmış olsa idi sağlamlık ve 
dayanıklılık bakımından fazla bir şey kazanmış olmazdık. Fakat madde sarfiyatı bakımından ve 
kemiğin ağırlığının artması yönünden çok şey kaybetmiş olurduk. 
 
Periost, yapı ve fonksiyon bakımından birbirinden farklı iki tabakadan meydana gelir. Dış tabaka 
sağlam fibröz bağ dokusundan yapılmıştır (stratum fibrosum) ve kemik uçlarında eklemleri saran 
eklem kapsülünün fibröz tabakası ile devam eder. Yumuşak bağ dokusundan yapılmış. damar ve 
sinirlerden zengin tabakaya cambium tabakası denir. Kemiğin gelişmesi sırasında cambium 
tabakasında kemik dokusunu meydana getiren hücreler, osteoblast'lar bulunurlar. Kemikleşme 
tamamlandıktan sonra osteoblast’lar kaybolurlar. Fakat, kıkırdaklardan sonradan yeni kemik 
dokusu yapılması gerektiği zaman, cambium tabakasında tekrar osteoblast'lar ortaya çıkarlar. 
Bundan dolayı kemik regenerasyonunda periost çok önemli rol oynamaktadır. Cambium 
tabakasında bulunan damarlar Volkmann kanalları aracılığı ile kemik dokusuna sokulur ve 
Havers kanalları içersinde bulunan ince damarlara kan getirirler.
 

Yüklə 1,4 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   ...   293




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin