Melih: Ben bir terzi değilim elbette ama giysilerimin
sökük lerini ve kopan düğmelerini
dikebilirim. Sâdece kendi söküklerimi değil, anne ve babamın da söküklerini dikerim.
Bunun içindir ki hastaların yaralarını da iyi dikerim. Pek çok arkadaşım bir hastanın
derisini dikmeden önce kumaşlarla
dikiş denemeleri yaptılar. Ama benim dikiş
konusunda deneyimim vardı. Yâni onlardan bir sıfır önde hastaların derilerini dikmeye
başladım.
Meryem : Ben
iyi bir ev hanımı değilim, yemeklerimi annem pişirir. Her işimde annem
bana yardım eder. Ben
dikişl eri terziye götürmem, anneme götürürüm. Geçen gün bir
etek aldım. Kumaşı ve rengi tam istediğim gibiydi. Ama eşim eteğin
yırtmacını çok derin
buldu. Bunun için dikilmesi gerekiyordu. Annem Ankara’ya ağabeyimi ziyârete gitti.
Bunun için eteğimi alıp terziye götürmek zorunda kaldım.
Metin: Benim eşim Sveta, dikiş konusunda çok becerikli,
onun anneannesi terzi imiş,
opera ve bale kıyâfetleri dikiyormuş, aynı zamanda onları tâmir ediyormuş. Sveta da
bizim âilemizin terzisi, çocuklara, anneme ve kendisine hârika
elbiseler tasarlar, diker.
Hatta beğenmediği kıyâfetlerinde değişiklikler yapar. Köpeğimize bile elbise diker.
Meldâ : Ben dikiş dikerim ama dikiş konusunda çok iddialı değilim. Ben hârika
kazaklar,
şapkalar ve
patik ler örerim.
Selânik örgüsü atkılar örer ve onları akrabâlarıma hediye
ederim. İki yıl önce bir arkadaşım “Sen bir akşamda bir bebek yeleğini bitiriyorsun, senin
96
yerinde olsam bunları satarım” dedi. Ben de arkadaşlarıma ve akrabâlarıma doğum
günlerinde, bebekleri olduğunda hediye etmek için örgüler örmeye karâr verdim. Şimdi
bütün tanıdıklarım benim ördüklerimi giyiyor ve takıyor.