flakon, Astra Zeneca, Ġsveç) 7.5 mg
bupivakain + 10 µg fentanil (Fentanyl
®
citrate ampul, Abbott ) uygulanacak
olan düĢük doz grubu (Grup I, n=30) ve 80 mg/dl glukozmonohidrat içeren
bupivakainden 12.5 mg bupivakain uygulanacak olan yüksek doz grubu
(Gr
up II, n=30) olmak üzere 2 gruba ayrıldı.
Operasyon odasında oturur pozisyona getirilen hastaya aseptik teknik
kullanarak,25 G spinal iğneyle L
4-5
vertebralar arasından medyan (orta
hattan) yaklaĢımla intratekal aralığa gir
ilip
, grup I‟e bupivakain ve fent
anil
aynı enjektöre çekilerek, grup II‟ye ise sadece bupivakain 30 saniye
içerisinde enjekte edilerek 10 sn içerisinde hasta sırtüstü yatar pozisyona
getirildi .
Hastaların enjeksiyon öncesinde (bazal değer,T0) , enjeksiyon
sonrasındaki 2.(T1), 10.(T2) ve 30.(T3) dakikalarda kalp atım hızları, sistolik,
diyastolik, ortalama arter basınçları ve ultrasonik yöntem kullanılarak
(USCOM 1A-MPU50-
107) kardiyak outputları ölçülerek kaydedildi.
33
Duyusal blok seviyesi “pin
-
prick” testiyle, motor blok sevi
yesi ise
Bro
mage skalası (0=motor blok yok, 1=kalça, 2=k
a
lça+diz, 3=kalça+diz+ayak
ekleminde motor blok) kullanılarak iĢlemi takip eden 20 dakika boyunca 5
dakikada bir olacak Ģekilde kaydedildi. Sistolik kan basıncının 100 mm/Hg‟nın
altına düĢmesi veya baĢlangıç değerinin % 20‟si oranında azalması
hipotansiyon, kalp atım hızının dakikada 55 atımın altında olması bradikardi
olarak kabul edildi. Solunum sayısının dakikada 8‟in altına düĢmesi ve/veya
SpO
2
‟nin 95‟in altında olması solunum depresyonu olarak kabul edile
rek
maskeyle destek sağlandı. Olgulara hipotansiyon için 5 mg efedrin ve
bradikardi için 0.5 mg atropin i.v.uygulandı. Tüm hastalar postoperatif
derlenme odasında 30 dakika boyunca izlenerek yan etkiler kaydedildi.
ÇalıĢmada elde edilen bulgular değerlendirili
rken, istatistiksel analiz
için SPSS ( Statistic Package for Social Sciences) for Windows 15. 0
programı kullanıldı. ÇalıĢma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel
metodların (Ortalama, Standart sapma) yanı sıra niceliksel verilerin
karĢılaĢtırılmasında normal dağılım gösteren parametrelerin gruplar arası
karĢılaĢtırmalarında T
-
test ve farklılığa neden olan grubun tespitinde Mann
-
Whitney U testi kullanıldı. Niteliksel verilerin karĢılaĢtırılmasında ise Ki
-Kare
testi kullanıldı. Sonuçlar % 95‟lik güven aralığında, anlamlılık p<0,05
düzeyinde değerlendirildi.
Bromage Skalası
Skor
Açıklama
0
Motor blok yok, hasta ayağını ve dizini tam olarak fleksiyona
getirebilir.
1
Sadece dizini ve ayaklarını hareket ettirebilir, bacağını düz
olarak kaldırama
z.
2
Dizini bükemez, sadece ayağını oynatabilir.
3
Ayak eklemi ve baĢ parmağını oynatamaz, tam paralizi
vardır.
Tablo 3.
Bromage Skalası
34
BULGULAR
Hastaların Demografik Özellikleri
Grup I
Grup II
p
Cinsiyet (E/K)
16/14
17/13
0.912
Yaş (yıl)
54.4 ± 11.0
50.4 ± 15.7
0.873
Boy (cm)
168.4 ± 5.9
171.9 ± 6.9
0.775
Kilo (kg)
74.0 ± 6.3
73.3 ± 7.6
0.307
ASA (I/II)
17/13
14/16
0.984
Tablo 4. Demografik veriler
Hastaların demografik verileri kıyaslandığında anlamlı farklılı
k
saptanmamıĢtır. Buna göre üç grup arasında yaĢ, cinsiyet, kilo ve ASA
değerleri arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıĢtır (Tablo 4).
Grupların Sistolik Arteryel Basınçlar (SAB) Açısından Karşılaştırılması
Gruplar arası SAB verileri değerlendirildiği
nde, istatistiksel
yönden anlamlı değiĢimler saptanmadı (Tablo 5, ġekil 12).
Grup I
Grup II
p
T0
140.6 ± 12.8
138.6.0±15.3
0.579
T1
135.7 ± 15.5
134.4 ± 19.5
0.772
T2
134.6 ± 16.2
133.3±17.9
0.763
T3
130.9 ± 12.5
128.7±16.7
0.609
Tablo 5. Sistolik ar
teryel basınç ölçümleri
35
Şekil 12. Gruplara göre sistolik arteryel ölçümleri grafiği
Grupların
Diyastolik
Arteryel
Basınçları
(DAB)
Açısından
Karşılaştırılması
Gruplar arası DAB verileri değerlendirildiğinde her iki grupta da
ba
Ģlangıç değerlerine göre
düĢüĢ olmasına rağmen, yüksek doz grubunda
30. dakikada saptanan DAB değeri düĢük doz grubuna oranla istatiksel
açıdan anlamlı oranda düĢük bulundu (Tablo 6, ġekil 13).
Grup I
Grup II
p
T0
84.4±15.0
88.1 ±16.1
0.443
T1
80.9 ± 13
.7
82.1 ±9.8
0.716
T2
77.8 ± 1.8
78.6 ±12.1
0.780
T3
80.9 ± 13.8
75.4 ± 14.1
0.013*
Tablo 6.
Diyastolik arteryel basınç ölçümleri
36
Şekil 13.
Gruplara göre diyastolik arteryel basınç ölçümleri grafiği
Grupların Ortalama Arteryel Basınç (OAB) Açısından Karşılaştırılması
Gruplar arası OAB verileri değerlendirildiğinde, istatistiksel yönden
anlamlı değiĢimler saptanmadı (Tablo 7, ġekil 14).
Grup P
Grup T
p
T0
98.6 ± 12.0
100 ± 8.6
0.723
T1
95.3 ± 15.4
95.4 ± 11.7
0.985
T2
88.6
± 11.0
84.4 ± 10.2
0.245
T3
87.3 ± 13.2
84.4 ± 10.6
0.360
Tablo 7.
Ortalama arteryel basınç ölçümleri
Şekil 14. Gruplara göre ortalama arteryel basınç ölçümleri grafiği
37
Grupların Kalp Tepe Atım Hızı (KAH) Açısından Karşılaştırılması
Gruplar arası KAH verileri değerlendirildiğinde yüksek doz grubunda
10. ve 30. dakikalarda saptanan KAH değerler düĢük doz grubuna oranla
istatiksel açıdan düĢük bulundu (ġekil 15, Tablo 8).
Grup I
Grup II
p
T0
84.2 ±16,0
84.4
±
14.4
0.963
T1
80.4
±
15.0
84.3
±
17.7
0.398
T2
84.3
±
11.1
79.4
±
14.5
0.014*
T3
83.2
±
16.6
75.9
±
16.1
0.007*
Tablo 8.
Kalp atım hızı ölçümleri
Şekil 15. Gruplara göre kalp tepe atımı hızı ölçümleri grafiği
Grupların Kardiyak Output Açısından Karşılaştırılması
Gruplar arası CO verileri değerlendirildiğinde, CO verileri tüm ölçüm
zamanlarında düĢük doz grubunda daha yüksekti ancak sadece 2.
dakikadaki(T1) yükseklik istatistiksel yönden anlamlıydı (p=0.001)(Tablo 9,
ġekil 16).
Grup I
Grup II
p
T0
3.5±0.2
3.3±0.1
0.288
T1
3.1±0.4
2.6±0.2
0.001*
T2
3.2±0.3
2.9±0.5
0.375
T3
2.9±0.1
2.8±0.3
0.246
Tablo 9.
Kardiyak output ölçümleri
38
Şekil 16. Gruplara göre kardiyak output ölçümleri grafiği
39
TARTIŞMA
Rejyonal anestezi tekniklerinden biri olan spinal anestezinin uygulama
alanları giderek geniĢlemekte, günübirlik cerrahide bile kullanım alanı
bulmaktadır. Spinal anestezi sırasında hastanın bilincinin açık olması ve
spontan solunumunun devam etme
si önemli avantajlarıdır.
Bupivakain,
amid yapıda, uzun etkili bir lokal anestezik ajandır.
Bupivakainin kardiyak sodyum kanallarından yavaĢ ayrılması kardiyak iletide
gecikmeye ve ventrikül kontraktilitesinde azalmaya neden olur. Sonuçta
depolarizasyon g
ecikir, aberan ventrikül iletilerinin ve ektopik atımların
oluĢumu kolaylaĢır. Ayrıca bupivakain
,
yüksek lipofilik özelliği ile myelinli
motor liflere büyük oranda penetre olarak daha yoğun motor blok oluĢumuna
neden olur(44,45).
Spinal anestezinin
oluĢturduğu sempatik bloğa bağlı kardiyovasküler
etki sonucu istenmeyen hipotansiyonla karĢılaĢılmaktadır(63,64,65) ve bu
oran bir çalıĢmada % 33 olarak verilmektedir(66). Bu durum özellikle yüksek
koroner hastalık insidansına sahip ileri yaĢ grubunda sekonder is
kemi riski
yaratmaktadır(67). Bu nedenle hipotansiyondan korunmak için kullanılan LA
dozu azaltılmıĢ, ancak bu kez de hedeflenen duyusal bloğa ulaĢılamamıĢtır.
Bu sorun nedeniyle LA ajana opioid eklenip sinerjistik analjezi sağlanarak
minimal hemodinamik e
tkilenme ile hedeflenen duyusal bloğa ulaĢılmaya
çalıĢılmaktadır(68,69).
YaĢam kalitesinin artıĢı ile birlikte yaĢlı ve kronik rahatsızlıklara sahip
popülasyonun dünya nüfusununa oranı hızla artmaktadır. (70). YaĢlı ve kritik
hastalarda spinal anestezi uyg
ulamaları, operasyon sırasında ve sonrasında
genel anesteziye göre kognitif fonksiyonların korunması, intraoperatif
kanama miktarının azalması, postoperatif tromboemboli riskinin az görülmesi
ve postoperatif etkin analjezinin sağlanması gibi bazı avantajlar sağlamasına
rağmen hipotansiyon, bradikardi ve geç mobilizasyon gibi dezavantajları da
beraberinde getirebilir (71,72,73,74).
40
Spinal anestezi sırasında, subaraknoid aralığa verilen lokal
anesteziğin sefale doğru yayılması ile birlikte preganglionik sempa
tik liflerde
blokaj olması, kardiyovasküler yan etkilere yol açabilir(75,76,77).
Hipotansiyon, d
amar düz kasını innerve eden sempatik liflerde blokaj
sonucu arteriyel ve venöz dilatasyona bağlı kanın periferde göllenmesi ile
oluĢur(72,78). Sempatik zincir
, torasik ve
lomber medulladan çıkar. Arter
yel
ve venöz damar tonusunu sağlayan sinirler Th
5
ve L
1
segmentleri arasından
gelir. Sempatik blokaj sırasında lokal mediyatörler nedeniyle arter tonusu
kısmen korunur, fakat venöz tonus kaybolur. Kan venlerde biri
kir, kalbe gelen
kan azalır ve hipotansiyon gözlenir. Th
8
düzeyindeki blok gibi kısmi
sem
patektomide blok düzeyinin kran
yalinden gelen sempatik lifler
vazokonstrüksiyonu ve fizyolojik kompansasyonu sağlarlar(79,80). Blok
seviyesi Th
14
seviyesine ulaĢtığında ise kardiyak akselaratör lifler etkilenerek
kalp hızında azalma görülebilir(79). Bazı çalıĢmalarda yaĢ arttıkça spinal
anestezi ile hipotansiyon geliĢme riskinin artabileceği bildirilse de(71,72,73)
son yıllarda kardiyak rezervleri iyi olan ve yandaĢ hastalığı olmayan ileri yaĢ
hastalarında spinal anestezinin rahatlıkla kullanılabileceği ve hipotansiyon
geliĢiminin yaĢla direkt ilgili olmadığı gösterilmiĢtir(81,82). Ancak yaĢlılarda
ve diyabet, hipertansiyon, koroner arter hastalığı gibi kronik hastalıkları
olanlarda spinal anestezi sırasında hipotansiyon geliĢme riski artabilir(83).
Spinal teknikler,
etkilerinin hızlı baĢlaması sebebi ile analjezi kalitesini
ve baĢarı
oranını artırmaktadır
;a
ncak bu hızlı baĢlayan etkinin diğer rejyonal
yöntemlere göre daha fazla yan etki oluĢturduğu da düĢünülmektedir. Bu
noktada istenilen ideal Ģartları oluĢturacak ilaç kombinasyonlarının bulunması
ihtiyacı doğmaktadır. Ġntratekal lokal anesteziklere opioid eklenmesi
peroperatif analjezi kalitesini artırmak için son yıllarda kullanımı giderek artan
bir yöntemdir. Opioidler özellikle sezaryen operasyonlarında anne ve
yenidoğana yönelik potansiyel yan etkiler sebebiyle optimal Ģekilde
kullanılmalıdır. Ġntratekal fentanil 10
-
25 μg arasında dozlarda bupivakaine ek
olarak birçok çalıĢmada kullanılmıĢtır(7,15,84,85).
Bilindiği gibi, fentanil kısa etkili lipofilik bir opioiddir ve 6.25 μg ve
üzerindeki dozlarda eklendiğinde analjezik etkinliği artırmaktadır(85). Nitekim
41
Seewal ve arkadaĢları(84), 60 obstetrik dıĢı olguda yaptıkları araĢtırma
sonucunda, % 0.5 bupivakaine eklenen 10 μg fentanilin analjezi süre ve
kalitesini artırdığını, bu dozun üzerindeki fentanil dozlarının ise bir üstünlüğü
olmadığını rapor etmiĢlerdir. Bununla birlikte Choi ve arkadaĢları(86), en
uygun anestezi
düzeyi sağlayan LA dozun
un 12 mg hiperbarik bupivakain
olduğunu belirtmiĢler, 10 μg fentanil eklenmesiyle bupivakain dozunun 8
mg'a düĢürülebileceği rapor etmiĢlerdir. Gürkan ve arkadaĢları(87)
artroskopik giriĢimlerde 6 mg bupivakaine ekledikleri 50 μg morfin ve 25 μg
fentanili karĢılaĢtırdıkları çalıĢmalarında kontrol grubuna göre gerek morfin
gerekse fentanilli gr
uplarda idrar retansiyonu ve kaĢıntı gibi yan etkilerin daha
fazla olduğunu bildirmiĢlerdir. Bu nedenle bu çalıĢmada
, fentanilin analjezik
etki
nliği gösterilen 10 μg‟lık dozu seçilmiĢtir.
Sıddık
-
Sayyid ve arkadaĢları(88), hiperbarik bupivakaine ilave edilen
12.5 μg fentanil ile aynı doz fentanilin intravenöz uygulanmasını
karĢılaĢtırdıkları çalıĢmada intratekal uygulanan grupta ek doz gereksinim
i
olmazken intravenöz grupta ek doza gereksinimi olduğunu bildirmiĢlerdir. Bu
bulgu da intratekal opioid uygulamanın intravenöz uygulamaya tercih
edilmesini desteklemektedir.
Martyr ve arkadaĢları(63), 22 G spinal iğneyle uyguladıkları 7.5 mg
hiperbarik bu
pivakaine eklenen 20 μg fentanil ve 12.5 mg hiperbarik
bupivakain gruplarını karĢılaĢtırmıĢlar ve her iki grupta da hipotansiyon
insidansını %59.5 olarak bildirmiĢlerdir. Kamenik ve arkadaĢları(9), SA
planlanan her hastanın hipotansiyondan korunmak için bir kristaloid sıvı
almasını gerekli görmekte, eğer buna rağmen hipotansiyon oluĢursa
, en
muhtemel neden olarak
sistemik vasküler rezistanstaki düĢme olduğundan
bir vazopressör ajan önermektedirler. Bununla birlikte bilindiği gibi gerek sıvı
tedavisinin gere
kse vazopressör tedavinin potansiyel zararlı etkileri vardır.
Örneğin hipotansiyonun efedrinle tedavisi kalp atım hızını artırır ve iskemik
kalp hastalığı varlığında zararlı sonuçlara yol açabilir. ÇalıĢmamızda
hiperbarik bupivakain grubunda tek bir olgu h
ariç hipotansiyon kaydedi
lmedi.
Bu olgu,
önerildiği Ģekilde verilen kolloid ile kısa sürede normotansif hale
gelmiĢtir.Bu nedenle vazopressör kullanılmamıĢtır
(89,90).
42
Spinal anestezi uygulamalarında lokal anestezik ajanların düĢük
dozlarda kullanılması kardiyak yan etkilerin önlenmesi açısından etkili bir
yaklaĢımdır. Ancak spinal anestezide düĢük doz lokal anestezik kullanılması
kardiyak yan etkileri önlerken yetersiz anestezi düzeyine neden olabilir. Bu
yetersizlikten dolayı bazı araĢtırmacılar spinal anestezi uygulamalarında lokal
anesteziklere lipofilik opioidlerin eklenmesini önermektedir(7,59).
DüĢük doz grubuyla karĢılaĢtırıldığında
,
yüksek do
z grubunda, KAH ve
DAB‟da istatistiksel
olarak daha düĢük değerler elde ettik ancak her iki grupta
da sadece 2
hastada ciddi hipotansiyon geliĢti. Bulduğumuz bu sonuçlar
daha önce bu konuda yapılmıĢ çalıĢmalarda elde edilen verilerle
uyumluydu(60,63).
Spinal anestezi öncesi kristal
l
oid sıvı uygulamasının hipotansiyonu
önlemede etkili olduğu gösterilmiĢse de adrena
rjik agonistlerin (efedrin gibi)
sıvı uygulamaları ile birlikte daha faydalı olabileceği son yayınlarda
bildirilmiĢtir(91,92). Sıvı uygulamaları santral venöz basınçta ve kardiyak
indekste düzelme sağlarken bu düzelmeyi kan basıncındaki düĢüĢlerde o
kadar
kolay sağlayamayabilir. Çünkü sistemik vasküler rezistanstaki düĢüĢ
ler
sıvı verilmesine dirençlidir(91,92). Kliniğimizde standart olarak, ortalama arter
basıncı, baĢlangıç değerinin %30‟undan fazla düĢtüğünde, hastalara
öncelikle hızlı kristalloid infüzyon
u (15-
20 ml/kg/saat) yapılmaktadır. Bizim
uygulamalarımızda hipotansiyonu aĢırı görmememizin temelinde bu
uygulamanın yattığını düĢünmekteyiz.
Adrenerjik agonistler,
blok seviyesinin üzerinde vazokontriksör yanıtı
arttırarak hipotansiyonu önley
ebilir(92). Kristalloidlerle hipotansiyonun
düzelmemesi durumunda ise 5
-
10 mg intravenöz efedrin veril
ebilir.
ÇalıĢmamızda seçilen olgularda spinal anestezi öncesi ve sonrasında
uygulanan sıvı miktarı ile efedrin kullanımı arasında anlamlı farklılık yoktu.
ÇalıĢmamızda elde ettiğimiz CO değerleri,
düĢük doz grubuyla
karĢılaĢtırıldığında yüksek doz grubunda özellikle 2. ve 10. d
akikalarda
anlamlı
derecede
düĢüktü
(p=0.001).
Spinal anestezi uygulanması sırasında 4 mg bupivakainle beraber 10
µg fentanil verilmesinin, sadece 10 mg bupivakain verilmesine nazaran çok
43
daha yüksek oranda hipotansiyona yol açtığı gösterilmiĢtir(65). Biz de
çalıĢmamızda düĢük doz grubundaki hastalara ifade edilen çalıĢmadakinden
daha yüksek dozda (7.5 mg) bupivakain vermemize rağmen daha az
hipot
ansiyonla karĢılaĢtık. Ancak burada kritik olan nokta Ben
-David ve
arkadaĢlarının(65) yaptıkları bu çalıĢmada 4 mg bupivakain verilen grupta
anestezik yeterliliğe ulaĢamamıĢ olmasıdır. Bu nedenle biz bupivakain
dozunu ayarlarken bunu göz önüne aldık ve düĢük doz grubundaki hastalara
7.5 mg bupivakainle beraber fentanil uygulamayı uygun gördük.
Jaishri ve arkadaĢları(93), spinal anestezi sırasında 8 mg bupivakain
ve 12.5 µg fentanil verdikleri hastaları, 12.5 mg bupivakain verilen hastalarla
karĢılaĢtırmıĢlar ve sonuçta düĢük doz bupivakainle beraber fentanil
verilmesinin yüksek doz bupivakain verilmesine oranla daha az hipotansiyon
görülmesini baĢarıyla sağladığını göstermiĢlerdir.
Fernandez ve arkadaĢları(94), spinal anestezi ile kalça ve diz cerrahisi
geçi
ren 76-
83 yaĢları arasında 40 hasta üzerinde yaptıkları çalıĢmada bir
gruba 12.5 mg bupivakain diğer bir gruba ise 12.5 mg bu
pivakainle beraber
25 µg fentanil uygulamıĢlar ve sonuçta fentanil grubunda kaĢıntı ve oksijen
desatürasyonu gibi yan etkilerin daha fazla görüldüğünü ancak hemodinamik
değiĢiklikler ve postoperatif ağrının önlenmesi açısından bu grubun daha
baĢarılı olduğunu bulmuĢlardır. Bizim çalıĢmamızda fentanil grubunda bu tür
yan etkilere rastlamadık. Yan etkiler açısından çalıĢmalar arasındaki
bu
farklılığı bizim çalıĢmamızda daha düĢük doz lokal anestezik ve opioid
kullanmamıza ve çalıĢma grubumuzun daha genç yaĢlara sahip hastalardan
oluĢmasın
a
bağladık. Rawal ve arkadaĢları(95), yaptıkları çalıĢmada 25
µg‟dan daha düĢük dozlarda intratekal fentanil uygulamasının özellikle
respiratuar depresyon
ve kaĢıntı gibi komplikasyonlara neden olmayacağını
belirtmiĢlerdir. Liu arkadaĢları(96) ise 20 µg‟dan daha düĢük dozlarda
intratekal fentanil uygulanmasının postoperatif kaĢıntıyı önlemede baĢarılı
ol
duğunu bulmuĢlardı
.
|