Spinal anestezide, arteriyel kan
basıncındaki azalmaya paralel olarak hepatik kan akımı da azalır. Bu azalma
sistemik arteriyel ve hepatik venöz oksijen içeriğindeki farkın artıĢına neden
olur
. Karaciğer fonksiyonları normal olan hastalar ile önceden bilinen
karaciğer hastalığı olanlar arasında, spinal veya genel anestezi uygulamaları
sonrası hepatik disfonksiyon geliĢme sıklığı aynıdır. Spinal anestezinin bu
hastalarda avantaj ya da dezavantaj
ları henüz kanıtlanamamıĢtır. Bununla
beraber, preoperatif dönemde karaciğer fonksiyon bozukluğu olan
hastalarda, uygun vakalarda, genel anestezi yerine spinal anestezinin tercih
edilmesi önerilir.
4-
Böbrekler Üzerine Etkileri:
Spinal anestezi sırasında or
talama arter
basıncı 50 mm/Hg‟nın altına düĢene kadar renal kan akımı korunur. 50
mm/Hg‟nın altına düĢmesi durumunda ise renal kan akımı ve idrar çıkıĢında
geçici azalmalar olur. Ciddi ve uzun hipotansif periyodlar görülse bile,
postoperatif dönemde kan basıncının normale dönmesi ile renal fonksiyonlar
düzelir.
5-
Hormonal ve Metabolik Yanıt Üzerine Etkiler:
Spinal anestezi, genel
anestezide gözlenmeyecek Ģekilde, operasyon sahasından çıkan nosiseptif
uyarılara karĢı oluĢan hormonal ve metabolik yanıtları bl
oke eder. Ancak bu
etki geçicidir. Spinal anestezinin etkilerinin ortadan kalkmasından sonra aynı
operasyonu genel veya spinal anestezi altında geçiren hastaların metabolik
ve hormonal cevapları birbirinden ayırt edilemez.
11
6-Sindirim Sistemine Etkileri: Th
5
-L
1
düzeyinde sempatik blokaj
sonucu,
parasempatik tonus hakimiyeti ön plana çıkar ve buna bağlı olarak
ince barsaklarda kontraksiyon ve sfinkterlerde gevĢeme olur. Bu etki, karın
duvarının gevĢemesi ile birlikte iyi cerrahi koĢullar sağlar.
7-Mesane
Fonk
siyonlarına
Etkisi:
Spinal
anestezide
S
2
-S
4
dermatomlarının blokajı sonucu mesane tonusu kaybolur, iĢeme refleksi
inhibe olur ve idrar retansiyonu meydana gelebilir(19).
Spinal Anestezinin Komplikasyonları
1-Yetersiz Spinal Anestezi: Spinal anestezinin cerrahiye yetecek
analjezik etkisi olmaması ile karakteristiktir.
2-
Yüksek Spinal Anestezi:
Yüksek servikal veya torasik spinal
anestezide, önemli derecede hipotansiyon, bradikardi ve solunum
yetmezliği geliĢebilir. Hipotansiyon devam ederse medüller solunum
merkezlerinin hipoperfüzyonu nedeniyle apne izlenebilir. Tedavisinde
solunum ve dolaĢım desteği gerekebilir.
3-
BaĢ Ağrısı:
Hastaların çoğunda spinal anesteziyi izleyen 1
-
2 gün
içinde ortaya çıkmaktadır. Ġğnenin durayı deldiği yerden BOS kaçağı
olmakta ve b
u miktar 20 ml‟yi geçtiğinde baĢ ağrısı geliĢmektedir. BOS
basıncının düĢmesi sonucu, beynin sıvı yastığından yoksun kaldığı ve
ağrıya duyarlı yapıların gerilerek baĢ ağrısına neden olduğu kabul
edilmektedir. BaĢ ağrısının geliĢmesinde
;
iğnenin kalınlığı, hastanın
cinsiyeti (kadın), yaĢı (genç) ve erken mobilize edilmesi etkili
faktörlerdir. Ağrı
,
sıklıkla frontal bölgede, daha az olarak da oksipital
bölgede görülür. Nadiren yaygın olabilir, zonklayıcı karakterdedir,
bulantı ve kusma eĢlik edebilir.
4-
Sırt Ağrısı:
Enjeksiyon esnasında lokal doku irritasyonu, hiperemi ve
kaslarda refleks spazm görülebilir. Sonuç olarak hastalarda 10
- 14
gün sürebilen sırt ağrısı Ģikayeti olabilir.
5-
Nörolojik Komplikasyonlar:
Ciddi ve kalıcı nörolojik hasar son derece
nadir
olup, iskemi, direkt travma veya kullanılan ilaçların kimyasal
etkilerinden kaynaklanır. Steril koĢullara özen gösterilmesi, nörolojik
belirtileri olan sistemik hastalıklarda spinal anestezi uygulanmaması,
12
toksisitesi yüksek ilaç ve yoğunluklardan kaçınılması ile bu olasılık en
aza
indirilebilir.
Spinal
kordda
iskeminin
baĢlıca
nedeni
hipotansiyondur. Aorta kros klemp konması, vasküler cerrahi gibi
iĢlemler iskemi olasılığını arttırır. Enjeksiyon sırasında bir sinir
kökünün travmatize olması da nörolojik hasara neden olabilir. Nörolojik
komplikasyonların en önemlisi kronik adeziv
araknoidittir. Erken veya
geç dönemde görülebilir. En sık medulla spinalisin lumbosakral bölgesi
etkilenmekte; perianal duyuda azalma, alt ekstremite motor
fonksiyonlarında bozukluk, barsak ve mesane fonksiyonlarında azalma
ile kendini belli etmektedir. Bazı hastalarda geçici nörolojik
semptomlara rastlanabilir. Duyusal ve motor kayıp olmaksızın
bacaklara yayılan bel ağrısı ile karakterizedir. Bloğun çözülmesinden
sonra görülür; genellikle birkaç gün içinde spontan olarak geçer.
Etyolojisi tam olarak aydınlatılamamıĢtır.
6-
Bulantı ve Kusma: Serebral hipoksi, hipotansiyon veya cerrahi iĢlem
sırasında organ çekilmesine bağlı olarak geliĢir.
7-Enfeksiyon:
Sterilizasyon koĢullarına dikkat
edilmediğinde oluĢabilen
ciddi bir komplikasyondur.
8-Kauda Equina Sendromu:
Mesane ve anal sfinkter kontrolünün
kaybı, perianal duyu kaybı, alt ekstremitede duyu veya motor kayıp ile
karakterize, uzamıĢ veya kalıcı nörolojik defisit olarak tanımlanır.
9-
Üriner Retansiyon:
S
2
- S
4
dermatomlarının blokajı sonucu mesane
tonusu kaybolur, iĢeme refleksi inhibe olur ve idrar retansiyonu
meydana gelebilir.
10-Sistemik Toksisite:
Yüksek dozda kullanılan lokal anestezikler
SSS‟ni (nöbet ve bilinç kaybı) ve kardiyovasküler sistemi
(hipotansiyon, aritmiler, kardiyovasküler kollaps) etkileyerek sistemik
toksisiteye neden olabilirler.
11-Spinal hematom:
1/220.000 oranında görülür. Koagülasyon
bozukluğu olan hastalar risk grubundadır
(20,21,22).
13
Spinal Anestezi Teknikleri
1-
Orta hattan yaklaĢım:
Spinal iğne iki spinöz çıkıntı
arasından
kraniyale doğru (spinal çıkıntıların doğrultusuna uygun) yö
n verilerek ilerletilir
(ġekil 6).
2-
Paramedian veya lateral giriĢim:
ġiddetli artrit, kifoskolyoz, geçirilmiĢ
lomber vertebra
cerrahisi olgularında belirlenen spinal çıkıntının
2 cm
lateralinden girilir. Spinal iğneye orta hatla 10
-
15 derecelik acı yapacak
Ģekilde pozisyon verilir. Paraspinöz kas geçilir. Ġğne 4
- 6 cm daha ilerletilir,
ligamentum flavum ve dura geçilerek spinal kanala girilir(ġekil 6).
3-
Taylor tekniği veya lumbosakral teknik:
En geniĢ interlaminer aralık
olan L
5
düzeyinde spinal anestezi uygulaması için geliĢtirilmiĢ bir yöntemdir.
Hasta lateral dekubitus pozisyonuna alınır. 12 cm‟lik spinal iğne ile spina
ili
aca posterior süperior‟un en alt noktasının 1 cm medial ve 1 cm
kaudalinden girilir. Ġğne 55°‟lik açı ile medial ve kraniale doğru
ilerletilir(23,24).
Şekil 6. Spinal anestezi yaklaĢımları
14
Bunlardan en sık kullanılan orta hattan yaklaĢım tekniğidir. Has
taya
pozisyon verildikten sonra merkezden perifere doğru enjeksiyon yeri
temizlenir ve bölge steril delikli bir yeĢille sınırlandırılır. Boyama
solüsyonunun subaraknoidal aralığa geçmesini önlemek için bölge steriliteye
dikkat edilerek silinir. Spinal anes
tezinin uygulanması için her iki krista iliaca
posterior superioru birleĢtiren çizgisel hat kullanılır. Bu hat ya L
4
un spinoz
çıkıntısına ya da L
4
- L
5
arasına tekabül eder. Lomber ponksiyon genellikle L
2
-
L
3
veya L
3
-L
4
vertebral aralıktan yapılır. GiriĢ bö
lgesine intrakutan ve
subkutan lokal anestezik yapılır ve bir sure beklenir(22).
Spinal iğne; cilt, cilt altı, ligamentum supraspinalis ve ligamentum
interspinalis
hissedilerek geçilir. Ligamentum flavumda hissedilen bir dirençle
karĢılaĢılır ve bu tabaka geçilerek epidural aralığa girilmiĢ olur. BOS un
serbest akıĢı kontrol edilir. BOS un renksiz berrak olması önemlidir. Berrak
değilse örnek alınarak iĢlemden vazgeçilir. BOS geldiği görüldükten sonra
lokal anestezik ajan spinal aralığa yavaĢ olarak verilir
ve spinal iğne geri
çekilerek spinal enjeksiyon tamamlanır. Kullanılan solüsyonun hipo
-izo-
hiperbarik olmasına göre hastaya pozisyon verilir spinal anestezinin etkinliği
ve seviyesi Bromage skalası ve pin prick testi (hastaya sivri uçlu bir iğne
batırarak
duyu
sal blok seviyesini ölçme) ile bakılır. Yeterli seviyeye
ulaĢtığında uygun pozisyon verilerek operasyona baĢlanır(23,24).
Orta hattan yaklaĢım sırasında geçilen tabakalar(23):
· Cilt
· Cilt altı
· Ligamentum supraspinalis
· Ligamentum interspinalis
·
Ligamentum flavum
· Dura
mater
· Araknoid mater
Paramedian yaklaĢım sırasında geçilen tabakalar(23):
· Cilt
· Cilt altı
· Paravertebral kaslar
15
· Ligamentum flavum
· Dura
mater
· Araknoid mater
Spinal Anestezi Düzeyini Etkileyen Faktörler
1-
Hastaya ait özel
likler :
YaĢ, boy, vücut ağırlığı, cinsiyet, vertebral
kolonun anatomik özellikleri, pozisyon, karın içi basınç
2- Enjeksiyon yeri
3-
Ġğne ucunun yönü
4-
Enjeksiyon hızı
5-
BOS‟a ait özellikler
6-
Lokal anestezik solüsyonuna ait özellikler: Kullanılan ilacı
n tipi,
dansitesi, özgül ağırlığı, dozu, konsantrasyonu
7-
Vazokonstriktör veya opioid eklenmesi
(25).
Spinal Anestezi Endikasyonları
1- Alt eks
tremite operasyonları
2- Obstetrik cerrahi
3- Rektal cerrahi
4-
Ürolojik cerrahi
5- Pediatrik cerrahi
6- Pelvik cerrahi
7-
Alt batın cerrahisi
(26,27,28).
Spinal Anestezi Kontrendikasyonları
Mutlak:
1-
Hastanın kabul etmemesi
2- Sepsis
3- Bakteriyemi
4-
Enjeksiyon bölgesinde lokalize enfeksiyon
5-
Ağır hipovolemi
6-
Koagülopati, antikoagülan tedavi
7-
Ġntrakraniyal basınç artıĢı
8-
Lokal anesteziklere karĢı a
l
lerji öyküsü.
16
Rölatif:
1-
Periferik nöropati
2-
DüĢük doz heparin kullanımı
3- Psikiyatrik bozukluklar
4-
Aspirin ve diğer antitrombositer ilaçlar
5-
Demyelinizan santral sinir sistemi hastalıkları
6-
Bazı kalp hastalıkları (idiyopatik hipertrofik subaortik stenoz,
aort stenozu)
7- Fizyolojik veya emosyonel labilite
8- Koopere olmayan hasta
9-
Uzun sürecek
ya da süresi belli olmayan cerrahi giriĢim
10-Cerrahi ekibin istememesi(29).
Spinal Anes
tezi Uygulaması Esnasında Kullanılan Lo
kal Anestezik
Ajana Opioid
Eklenmesinin Avantajları
A-
Tek baĢına lokal anestezik kullanımına göre:
1- Duyusal ve motor blokaj yapmadan, selektif segmental
analjezi sağlaması
2-
Otonom blok yapmaması (preload, kardiy
ak output, periferik
vasküler rezistans değiĢikliği yaratmaması)
3-
TaĢifilaksi görülmemesi
4- Etkilerin naloksan ile antagonize edilebilmesi
B-
Sistemik opioid kullanımına göre:
1-
Analjezik güçte anlamlı artıĢ
2- 24 saatlik opioid doz gereksiniminde anla
mlı düĢüĢ
3- Daha az santral sinir sistemi depresyonu
4-
Daha az bağımlılık ve kötüye kullanım
(30).
Lokal Anestezikler
Lokal anestezikler, sinir lifleri boyunca impuls iletimini geçic
i olarak
bloke eden ilaçlardır.
Tüm sinirleri bloke ettikleri iç
in etkileri sadece istenilen
duyunun kaybı ile sınırlı kalmaz. Lokal anestezikler
, membran Na
17
kanallarının açılmasını engelleyerek hücre içine Na akımını
durdururlar. Buna
bağlı olarak sinir lifleri ve diğer uyarılabilir hücrelerde(31,32,33,34);
· Depolarizasyon hızını yavaĢlatırlar.
· Aksiyon potansiyelinin amplitüdünü azaltır ve kaldırırlar.
· Eksitasyon eĢiğini yükseltirler.
· Refrakter periyotu uzatırlar.
· Ġmpuls iletim hızını düĢürürler ve iletimi tam bloke ederler.
· Ġletimin güvenlik faktörünü azaltırlar.
S
inir lifleri A, B, C olmak üzere üç gruba ayrılırlar. A grubu lifler
myelinli somatik, B grubu lifler myelinli preganglionik, C grubu lifler ise
myelinsiz postganglionik liflerdir(16). Ġnce lifler kalınlardan, myelinsiz lifler
myelinlilerden daha çabuk etkilenirler. Ağrı lifleri ilk önce bloke olur, bunu
diğer duyuların (soğuk, sıcak, dokunma ve derin basınc duyusu) kaybı izler,
en son ise motor fonksiyonlar kaybolur(Tablo 1)(35).
Lokal anestezikler,
genellikle bir benzen halkasından yapılmıĢ lipofilik
grup
la, bu gruptan ester veya amid bağı içeren bir ara zincir ile ayrılmıĢ
hidrofobik gruptan oluĢmaktadır. Fizyolojik pH‟da genellikle zayıf bazik
maddelerdir. Lokal anesteziklerin güçleri, lipid çözünürlükleri ve lokal
anesteziğin hidrofobik ortama penetrasyon yeteneği ile ilgilidir(31).
Cm; sinir liflerinde iletimi durduracak minimum lokal anestezik
konsantrasyonudur.
Sınıf
Aksiyon
Myelin
Çap
Cm
Aα
Motor
Var
++++
++++
Aβ
Hafif dokunma, basınç, ağrı
Var
+++
+++
γ
Kas duyusu
(propriosepsiyon)
Var
+++
++
δ
Ağrı, ısı
Var
++
+
B
Preganglioner sempatik lifler
Var
++
+
C
Ağrı, basınç
Yok
+
+++
Tablo 1.
Sinir Liflerinin Sınıflandırılması
.
Göreceli etkinlik olarak kabul edilen bu değere; sinir lifinin tipi ve
myelinizasyon derecesi ile, ortamın pH‟
s
ı (asidik pH bloğu antagonize eder)
18
ve elektrolit konsantrasyonları (hipokalemi ve hiperkalsemi bloğu antagonize
eder) gibi faktörler etki eder(18,19). Lokal anestezikler, uygulama yerinden
absorbe olup, kan düzeyleri yeterince yükseldiğinde çeĢitli organ sistemleri
ni
etkilerler. BaĢlıca sistemik etkilerini santral sinir sisteminde gösterirler. DüĢük
konsantrasyonlarda sedasyon, görsel ve iĢitsel bozukluklar, huzursuzluk,
sersemlik ve anksiyeteye neden olurlarken, yüksek konsantrasyonlarda ise
nistagmus,
titreme,
kon
vülziyon, solunum ve kardiyak depresyon
oluĢturabilirler(36,37).
Lokal Anestezik İlaçların Etki Yeri ve Mekanizması
Lokal anesteziklerin etki yeri spinal sinirlerin
ön ve arka kökleridir. Blok
sırasıyla aĢağıdaki gibi tutulur(38,39,40,41,42):
· Preganglion
er sempatik lifler
· Isı duyusu (sıcak ve soğuk)
· Ağrı duyusu
· Dokunma duyusu
· Derinlik duyusu
· Motor duyusu
· Eklem pozisyon duyusu
· Vibrasyon duyusu
Seviyesi en yüksek olan sempatik bloktur. Sempatik bloğun iki
segment altında sensoriyal blok, sensoriyal bloğun iki segment altında ise
motor blok geliĢir(18). Spinal anestezinin temel amacı, sensoriyal ve motor
blok oluĢturmak olup, birlikte geliĢen sempatik denervasyon, genellikle
sistemik değiĢikliklere neden olan bir yan etki gibi görülür(43).
Lokal
anestezik ajanın dozunu etkileyen faktörler Ģunlardır(31,37):
1. Ajanın özelliğine
2. Cerrahi giriĢim tipine
3. Cerrahi giriĢim suresine
4. Hastaya ait özellikler
· Obesite (intraabdominal basın artar, epidural venöz
pleksus geniĢler,
epidural ve subarakn
oidal aralık daralır.)
· Gebelik
19
· YaĢ (spinal ve epidural alanın kompliyansı azalır,
epidural ve subaraknoidal alan daralır.)
· Boy
Bupivakain
Amid yapıda lokal anestezik ajandır. Latent zamanı kısa, etkisi uzun
bir ajandır. Piperidin halkası üzerine butil grubu eklenmiĢtir. Kimyasal yapısı;
L-n Butyl-Piperidin 2 carboxyl acid-2-6 dimethyllanilid-
Hydrochroli‟dir
Şekil 7. Bupivakainin kimyasal yapısı
Etkisi en uzun lokal anesteziklerden biridir(3-5 saat). Lidokainden 3-4
kat daha etkili fakat toksisitesi
4 kat daha fazladır. Kısa etki sureli lokal
anestezik ajanlara oranla daha lipofiliktir(37). Plazma klirensi 0.58 lt/dk,
eliminasyon yarılanma süresi 2.7 saat ve hepatik ekskresyon oranı 0.40‟tır.
BaĢta α1
-
asit glikoprotein olmak üzere plazma proteinlerine % 96 oranında
bağlanır. Plesantayı kolaylıkla geçer. Plazma proteinlerine bağlanma oranı
anneye göre fetüste daha düĢüktür. Piyasada HCI tuzu olarak bulunur. Spinal
anestezide 0,5-0,75% konsantrasyonda ve 0,2-
0,3 mg/kg dan kullanılır.
Spinal anestezi am
acıyla kullanımda ise anestezik etkinlik 3
-
4 dk içinde
baĢlamakta ve 3,5
-4 saat devam etmektedir(13,25,26). Bupivakain uzun
etkisine karĢın, motor blok yapıcı etkisinden daha fazla olarak duy
usal blok
meydana getirmektedir. Bu özelliğinden dolayı doğum ana
ljezisi ve
postoperatif analjezide popüler bir ajan haline gelmiĢtir. Bupivakain,
intravenöz rejyonel anestezi(RĠVA), presakral ve paraservikal bloklar için
uygun değildir(41,44).
Solüsyon pH‟ı 4.5
-
6.5 olup, pKa‟sı 7.7‟dir. Fizyolojik pH‟da % 33
oranında iyonize olmayan baz Ģeklindedir. Karaciğerde glukuronid
konjugasyonu ile metabolize olur. Yarı ömrü
,
eriĢkinde 9 saat, fetüste ise 8
20
saattir(45). Bupivakainin toksik doz konsantrasyonu 4-
5 μg/ml dir. Total dozu
2-
2.5 mg/kg ı geçmemelidir. Maksimum öneril
en doz;
eriĢkin hasta için 200
mg dır, eğer adrenalin eklenirse 250 mg‟ı
geçmemelidir. Tekrarlanan dozlar
ilk dozun yarısı veya ¼‟ü kadar tekrarlanabilir, fakat 24 saatte maksimum 400
mg
‟ı geçmemelidir(37,44,46). Sistemik toksik etkisi KVS ve SSS üzerine
o
lmaktadır(47).
Bupivakain ile oluĢan SSS toksisitesinde baĢlangıçta serebral
korteksteki inhibitör yollar ve sonra tüm sistemler deprese olduğundan
belirtiler önce stimülasyon daha sonra depresyonla karakterizedir. Kortikal
uyarılma ile heyecan, huzursuzluk, baĢ ağrısı, baĢ dönmesi, kulaklarda
uğultu, nistagmus, ağız çevresinde ve dilde uyuĢma, titreme ve kas
seyirmeleri daha sonra
da konvülziyon geliĢir. Medullar merkezlerin
uyarılmasıyla arter kan basıncı ve kalp atım hızında artma, solunum
sayısında artma ve ritminde değiĢiklik, bulantı, kusma görülür. Depresyon
belirtileri olarak da oryantasyon bozukluğu, sedasyon, bilinç kaybı, arteryel
kan basıncında düĢme, kalp atım hızında azalma veya durma ve apne
geliĢir(41,47,48).
Bupivakain toksisitesinin tedavis
i oldukça zordur, toksisite özelli
kle
asidoz ve hipoksi ile ağırlaĢır.
Toksisite nedeniyle meydana gelen
kardiyovasküler
arrest
,
resüsitasyona
çok
dirençlidir(41,47,48).
Resüsitasyondaki bu zorluk ve mortalitenin yüksek olması bupivakainin
proteinlere yüksek oranda bağlanmasına ve yüksek lipid çözünürlüğü nedeni
ile ajanın kalpteki iletim sisteminde birikerek refrakter re
-entry aritmilere
neden olmasına bağlanmıĢtır(49).
Bupivakainin R ve S olmak üzere iki izomeri bulunur. R izomeri, S
izomerine oranla A-V
iletim zamanını belirgin Ģekilde uzatır. Bupivakainin
kardiyak etkilerinin, kalsiyum kanalları ve intrasellüler kalsiyum akımı ile
negatif etkileĢmesine ve mitokondrilerde ATP sentezi üzerine olan olumsuz
etkilerine bağlı olduğu bulunmuĢtur. Ayrıca bupivak
ainin miyokard
kontraksiyon gücünü azaltması, depolarizasyon hızını ve aksiyon potansiyel
amplitüdünü düĢürmesi de kardiyak depresan etkiye katkıda bulunur. Bir
seferde uygulanabilecek maksimum doz 200 mg olup, 1/200.000
21
konsantrasyonda adrenalin eklendiğinde bu miktar 250 mg‟a çıkarılabilir. Doz
tekrarı 3 saatten önce yapılmamalıdır. Günlük maksimun doz ise 600
- 800
mg‟ı geçmemelidir(9
mg/kg/gü
n)(44,45,50).
Kardiyotoksisitesi, muhtemelen hem direkt hem indirekt kardiyak
etkileri sonucudur. Direkt etkisini, kardiyak debide azalma, hipotansiyon,
kardiyak arreste yol açabilecek ventriküler taĢikardi, bradikardi ve kalp bloğu
göstergesi olan EKG değiĢikliklerini de içeren kardiyotoksisite oluĢturur.
Ġndirekt etkisi,
sempatik kardiyak innervasyonun blokajını ve
diğer SSS ile
ilgili mekanizmaları içerebilir. Miyokardiyal Na
+
kanallarının blokajı da
kardiyotoksisiteye neden olabilir. Yüksek dozda hızla verildiğinde veya ven
içine yanlıĢlıkla enjeksiyon yapıldığında; önce A
-
V ileti yavaĢlar. EKG ve
QRS kompleksinde
geniĢleme, hipotansiyon, bradikardi geliĢebilir ve oldukça
sık olarak ventriküler taĢikardi, ventriküler fibrilasyon sonrası asistoli
görülebilir. Bupivakain ile oluĢan kardiyotoksisite resusitasyona kolay cevap
vermemektedir.
Asidoz,
hipoksemi
ve
hiperkapni
bupivakainin
kardiyotoksisitesini potansiyelize eder(41,47,48).
Dostları ilə paylaş: |