Konuşma metinleri ve biLDİRİ Özetleri Kİtabi



Yüklə 6,44 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə26/73
tarix03.02.2017
ölçüsü6,44 Mb.
#7521
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   73

Gereç ve Yöntem:
Toplam 42 kemoterapi almamış ileri evre mide kanserli hasta 
(ECOG<  3)  ve  29  sağlıklı  kontrol  alındı.Hastalara  modifiye 
DCF  (dosetaksel  60  mg/  m

ve  sisplatin    60  mg/m

1.gün, 
5-fluorourasil 600 mg/ m

1-4 gün uygulandı. Hastalardan ilk üç 
kemoterapi kürü öncesinde ve sağlıklı kontrollerden ise birkez 
kan örneği alındı. Plazma OPN düzeyi ELISA yöntemiyle ölçüldü.
Bulgular:
Toplam cevap ve hastalık stabilizasyon oranı sırasıyla %25 ve 
%72 ‘di.Toplam sağkalım 7.0 ± 1.4 (%95 GA: 4.2–9.8) ay.OPN 
düzeyi  DCF  kemoterapi  rejimine  yanıtı  öngören  önemli 
faktödür grupta[DCF’ye yanıt verenlerde 276.7±73.4 ug/dL vs 
vermeyen 529.7±61.0 ug/dL (p=0.002)]. Serum OPN düzeyinin 
sağkalım için önemli bir prediktör olduğu bulundu (OPN
düşük (≤310 
ug/dL)
:  48.1%  vs  OPN
yüksek  (>310ug/dL)
:  5.1%,  p=0.039).  Multivariate 
analizde  performans  durumu  ve  serum  OPN  düzeyi  toplam 
sağkalımı  etkileyen  bağımsız  faktörler  olarak  tespit  edildi  ( 
sırasıyla p=0,004 ve 0,016 ).
Sonuç:
Serum  OPN  ileri  evre  mide  kanserinde  prognostik  faktör 
gibi  gözükmektedir.  İleri  evre  mide  kanserinde  kemoterapi 
direncinde  OPN  rolü  olması  muhtemeldir,  fakat  altta  yatan 
patofizyolojik mekanizmalar konusunda ileri çalışmalara ihtiyaç 
vardır.
S-15
İLERİ EVRE MİDE KANSERİNDE MODİFİYE DOCETAXEL, 
CİSPLATİN, 5-FLUOURASİL KOMBİNASYONU; ETKİNLİK VE 
TOKSİSİTE DEĞERLENDİRMESİ
ÇAĞATAY ARSLAN 
2
, FATOŞ DİLAN KÖSEOĞLU 
1
, İLKAY TUĞBA 
ÜNEK 
2
, MEDİHA TÜLİN BOZKURT 
3
, GÖNÜL DEMİR PİŞKİN 
3
 
 

İZMİR TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ İÇ 
HASTALIKLARI KLİNİĞİ 

İZMİR TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ MEDİKAL 
ONKOLOJİ BÖLÜMÜ 

İZMİR TEPECİK EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ 
RADYASYON ONKOLOJİSİ BÖLÜMÜ
Amaç:
İleri  evre  mide  kanserinde  modifiye  docetaxel,  cisplatin  ve 
5-fluourasil (mTCF) kombinasyonunun etkinlik ve toksisitesini 
değerlendirmek.

114
Gereç ve Yöntem:
İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi; Medikal Onkoloji 
Bölümü’nde  ileri  evre  mide  kanseri  tanısı  alan  ve  mTCF  (2 
haftada bir; docetaxel 60 mg/m2 d1 iv, cisplatin 50 mg/m2 d1 
iv, 5-fluourasil 400 mg/m2 d1 iv puşe, 2400 mg/m2 46 saatlik 
iv infüzyon, folinik asit 400 mg/m2 d1 iv puşe) rejimi uygulanan 
hastaların verileri retrospektif olarak değerlendirildi.
Bulgular:
mTCF  protokolü  uygulanan  28  hasta  vardı.  Hastaların  21 
(%75)’i  erkek,  8  (%25)’i  kadındı.  Yaş  ortalaması  34.2  (±10.4) 
idi.  Tüm  hastalara  kemoterapi  sonrasında  5  gün  primer 
GCSF  profilaksisi  uygulanmıştı.  28  hastaya  toplam  176  kür 
kemoterapi  uygulanmıştı  (ortanca=  6;  min-maks:  1-15). 
12  hastada  20  kürde  doz  redüksiyonu  yapılmıştı.  Grad  3-4 
toksisiteoranı  %30’du.  Grad  3-4  toksisite  izlenen  kür  sayıları; 
nöropati  3  (n=2),  halsizlik  2  kürde(n=1),  nefropati  2  (n=2), 
mukozit 9 (n=4), bulantı 2 (n=1),  kusma 3 (n=2), anemi 7 (n=3), 
trombositopeni 2 (n=1), lökopeni 9 (n=5), nötropeni 11 (n=6) 
ve febril nötropeni 1 kürde izlenmişti.  1 (%3.5) hastada tam 
yanıt, 12 (%43) hastada kısmi yanıt elde edildi. 7 (%25) hastada 
stabil hastalık, 1 (%3.5) hastada progressif hastalık vardı ve 7 
(%25) hastada kemoterapi yanıtı değerlendirilememişti.
Sonuç:
Bölümümüzde  uygulanan  mTCF  protokolü  ile  standart  TCF 
protokolü  ile  karşılaştırıldığında  yan  etki  oranları  (grad  3-4 
toksisite %70 vs %30 )ve yanıt oranları (genel yanıt oranı %46.5 
vs %35)daha iyi görünmektedir (Van Cutsem et al, J Clin Oncol 
2006).
S-16
METASTATİK MİDE KANSERLİ HASTALARDA İLK SIRA 
TEDAVİDE MODİFİYE DCF REJİMİ
DOĞAN KOCA , ERKAN DOĞAN , HASAN YARDIM , ÖMER 
DÜZEN , SALİH KARACA  
 
VAN EĞİTİM ARAŞTIRMA HASTANESİ TIBBİ ONKOLOJİ BÖLÜMÜ
Amaç:_Metastatik_mide_kanserli_hastalarda_ilk_sıra_tedavide_modifiye_DCF_(mDCF)_rejiminin_etkinliğini_araştırmayı_amaçladık._Gereç_ve_Yöntem'>Amaç:
Metastatik mide kanserli hastalarda ilk sıra tedavide modifiye 
DCF (mDCF) rejiminin etkinliğini araştırmayı amaçladık.
Gereç ve Yöntem:
2011  yılında  medikal  onkoloji  kliniğimize  başvuran  89 
metastatik  mide  kanserli  hastaya  14  günde  bir  mDCF  rejimi 
(Folinic acid 400 mg/m² + 5-Fluorouracil 400 mg/m² bolus + 
5-Fluorouracil 2400 mg/m² den 46-h infüzyon + Docetaxel 60 
mg/m²  +  Cisplatin  50  mg/m²)  uygulandı.  Tedaviden  24  saat 
sonra  olmak  üzere  tüm  kürleri  takiben  en  az  beş  gün  G-CSF 
uygulandı. Tedaviye cevap üç ayda bir RECIST kriterlerine göre 
yapıldı.
Bulgular:
Median yaşları 59 (31-79) olan hastaların 67 (%69.7)’si erkek, 27 
(%30.3)’si kadındı. Median alınan kür sayısı 4 (2-12)’dü. Median 
takip  süresi  7  (2-12)  aydı.  Yapılan  değerlendirmede  objektif 
cevap  oranı  %67.4  iken  2  (%2.2)  hastada  tam  cevap,  37 
(%41.6) hastada stabil cevap ve 21 (%23.6) hastada regresyon 
saptanıldı.  Progresyon  gözlenen  hasta  sayısı  29  (%32.6)  idi. 
Hastalarda  median  PFS  8.0  (%95  CI;  6.0-9.9)  ay  iken  median 
OS  11.2  (%95  CI;  9.7-12.2)  ay  olarak  tespit  edildi.  En  sık 
gözlenen  toksisiteyi  52  (%58.4)  hastada  gözlenen  nötropeni 
oluşturuyordu. 2 (%2.2) hastada nötropenik ateş saptanıldı.
Sonuç:
Metastatik  mide  kanserli  hastalarda  mDCF  rejimi 
uygulanabilecek etkin ve güvenilir bir rejimdir.
S-17
TÜRKİYE’ DE TIBBİ ONKOLOJİ YAN DAL ASİSTANLARININ 
PROFİLİ
ALPER ATA 
1
, ERDİNÇ NAYIR 
2
, SÜLEYMAN ERDOĞDU 
2
, ALİ 
ARICAN 
2
 
 

MERSİN DEVLET HASTANESİ TIBBİ ONKOLOJİ KLİNİĞİ 

MERSİN ÜNİVERSİTESİ TIBBİ ONKOLOJİ BD
Amaç:
Tıbbi onkoloji ihtisası yapan asistanlarımızın profilini çıkarmak.
Gereç ve Yöntem:
Çoktan  seçmeli  düzenlenen  anket  sorularına  verilen  yanıtlar 
sanal ortamda depolandı ve analiz edildi.
Bulgular:
Toplam 129 kişiye anket gönderildi 80 kişiden yanıt geldi (%62). 
Asistanlarının önemli kısmı (%42) 4 yıldan fazla iç hastalıkları 
uzmanı  olduklarını  belirttiler.  Tıbbi  onkoloji  yan  dal  eğitim 
sürelerinin  ağırlıklı  olarak  2-3.  yıllarındaydılar  (%64).  Yan  dal 
sınavında  aldıkları  puanlara  bakıldığında  71  ve  üzeri  alanlar 
çoğunluktaydı  (%42),  61-70  puan  alanlar  ikinci  sırada  (%40) 
düşük puan alanlar ise üçüncü sıradaydı (%18). Asistanlarımız 
eğitimlerini ağırlıklı olarak devlet üniversitelerinde almaktaydı 
(%66). Asistanlarımıza neden yan dal ihtisası yapmak ihtiyacı 
duydukları  sorulduğunda  önemli  bir  kısmı  iç  hastalıkları 
rutininden sıkıldıklarını ve daha spesifik çalışmak istediklerini 
belirttiler (%58). Neden tıbbi onkolojiyi seçtikleri sorulduğunda 
asistanlarımızın önemli kısmı (%78) tıbbi onkolojinin geleceğini 
daha  parlak  gördüklerini  belirttiler.  Asistanlarımız  en  önemli 
sorunlarının  mecburi  hizmet  (%44)  olarak  tanımladılar. 
Aldıkları eğitimin yeterliliği sorgulandığında %34 asistan yeterli 
yanıtını verdi. Akademik faaliyetlerin yeterliliği sorgulandığında 
asistanlarımızın  sadece  %20’  si  yeterli  yanıtını  verdi. 
Asistanlarımızın önemli bir kısmı (%86) tükenmişlik sendromu 
belirtilerini hissettiğini belirtti.
Sonuç:
Asistan  arkadaşlarımız  daha  iyi  tanınırsa  ülkemizin  onkoloji 
alanındaki geleceği daha emin ellere teslim edilmiş olacaktır.

TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
115
S-18
ONKOLOJİ HASTALARINDA GÖRÜLEN TROMBOEMBOLİK 
KOMPLİKASYONLAR
GÜLŞAH YENİDÜNYA , HANDE TURNA , MEHMET AKİF 
ÖZTÜRK,  DENİZ TURAL , ÖZCAN YILDIZ , MUSTAFA 
ÖZGÜROĞLU , FUAT DEMİRELLİ , EVİN BÜYÜKÜNAL , SÜHEYLA 
SERDENGEÇTİ  
 
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ
Amaç:
Onkoloji  hastalarında  görülen  tromboembolik  komplikasyonların 
özelliklerini,  prezentasyon  şekilleri,  kanser    tanıları,  evreleri  ve 
tedavi  şekilleri  ile olan ilişkilerini   belirlemek  amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Bir üniversite hastanesi medikal onkoloji polikliniğine 01.01.2000-
31.12.2010  tarihleri  arasında  kanser  tanısıyla  başvuran 
ve    retrospektif  dosya  taraması  veya  klinik  takipler  sırasında 
tromboembolik  komplikasyon  geliştiği  saptanan  267  hasta 
dosyası  retrospektif  olarak  incelenerek  hastalara  ait  demografik 
özellikler,komorbid durumlar, tümör tipleri ve evreleri, uygulanan 
tedavi  şekilleri,  kemoterapi  öncesi  laboratuar  verileri,  saptanan 
trombotik  komplikasyonların  yerleri,  prezentasyon  şekilleri,  tanı  
yöntemleri  ve  hastaların  tromboembolik  komplikasyon  sonrası 
sağkalımları saptanmaya çalışıldı.
Bulgular:
Tromboembolik  olayların  çoğu  venöz  sistemde  görülmüştür. 
Komplikasyonların  sadece  %3’ü  arteriyel  emboli  şeklindeydi. 
Venöz  tromboembolik  olayların  %  67’si  derin  ven  trombozu, 
%16.5’i  pulmoner  emboli,  %2.6’sı,  Vena  Kava  Superior 
trombozu,%0.4’ü  yüzeyel  gezici  tromboflebit,%  10.5’i  ise 
birden fazla formun eş zamanlı görülmesi şeklindeydi.
Sonuç:
Tromboembolik komplikasyonlar en sık gastrointestinal sistem 
(% 41.9), akciğer kanseri (%22.1) ve jinekolojik tümörleri (%12.1) 
olan hastalarda saptandı. Olguların  %72.4’ünde histopatolojik 
tanı  adenokarsinomdu.  Gastrointestinal,  jinekolojik  ve 
ürogenital  tümörleri olan hastalarda alt ekstremite derin ven 
trombozları  daha  sık  görülürken,  pulmoner  emboli  ve  vena 
kava  superior  trombozlarına  daha  çok  akciğer  kanseri  olan 
hastalarda  rastlandı.  Pulmoner  emboli  saptanan  olguların 
yarıya yakını (%48.5) asemptomatik olup tesadüfen radyolojik 
görüntüleme  yöntemleriyle  saptanmıştır.  Üst  ekstremite 
trombozları ise daha çok venöz portu olan hastalarda görüldü. 
Hastaların çoğunun metastatik kanseri ( %87.7) vardı ve aktif 
kemoterapi      (%65.5) alıyordu. Cisplatin, 5-FU ve gemsitabine 
en  sık  kullanılan  kemoterapötiklerdi.  Kanser  cerrahisi  ile 
ilişkili tromboembolik olayların çoğu (%59) cerrahi sonrası ilk 
bir  ay  içinde  gelişmişti.  Tüm  olguların  %8.9’unda  tekrarlayan 
tromboemboliler  saptandı  ve  bu  olguların  çoğunda  primer 
tanı  gastrointestinal  sistem  tümörleri  olarak  izlendi  (%54).
Tromboembolik  olay  sonrası  ilk  30  gündeki  mortalite  oranı 
%4.1 saptandı.
S-19
BİRİNCİ BASAMAK SİSPLATİN-PEMETREXED TEDAVİSİNDEN 
SONRA NÜKS EDEN VEYA PROGRESYON GÖSTEREN MALİYN 
PLEVRAL MEZOTELYOMADA, İKİNCİ BASAMAK OLARAK 
GEMSİTABİN-SİSPLATİN KOMBİNASYONUNU TAKİBEN İKİ 
HAFTADA BİR UYGULANAN İDAME GEMSİTABİN TEDAVİSİ
ABDULLAH BÜYÜKÇELİK 
1
, HASAN MUTLU 
2
, KADİR UÇAR 
3

NEVİN FAZLIOĞLU 
4
, MİTHAT FAZLIOĞLU 
5
, AHMET HİLMİ 
ÖNEM 
6
, MUSTAFA ÖZTÜRK 
7
, ESER KAYA 
8
, BÜNYAMİN 
KAPLAN 
9
 
 

ACIBADEM ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, İÇ HASTALIKLARI 
A.B.D., İSTANBUL, TÜRKİYE, 

ACIBADEM KAYSERİ HASTANESİ, MEDİKAL ONKOLOJİ KLİNİĞİ, 
KAYSERİ, TÜRKİYE, 

ACIBADEM KAYSERİ HASTANESİ, RADYASYON ONKOLOJİSİ 
KLİNİĞİ, KAYSERİ, TÜRKİYE 

ACIBADEM KAYSERİ HASTANESİ, GÖĞÜS HASTALIKLARI 
KLİNİĞİ, KAYSERİ, TÜRKİYE, 

KAYSERİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, GÖĞÜS 
CERRAHİSİ KLİNİĞİ, KAYSERİ, TÜRKİYE, 

ACIBADEM KAYSERİ HASTANESİ, RADYOLOJİ, KAYSERİ, 
TÜRKİYE, 

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, RADYOLOJİ A.B.D., 
KAYSERİ, TÜRKİYE, 

ACIBADEM KAYSERİ HASTANESİ, NÜKLEER TIP KLİNİĞİ, 
KAYSERİ, TÜRKİYE, 

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, RADYASYON 
ONKOLOJİSİ, A.B.D., KAYSERİ, TÜRKİYE.
Amaç:
Maliyn  plevral  mezoteliyomada(MPM),  birinci  basamak 
pemetrexed-sisplatin  tedavisinden  sonra  ikinci  basamak 
tedavinin  ve  idame  tedavisinin  yeri  bilinmemektedir.  Bu 
retrospektif  çalışmada,  birinci  basamak  sisplatin-pemetrexed 
tedavisinden  sonra  progresyon  gösteren  MPM’lı  hastalarda, 
ikinci  basamak  sisplatin-gemsitabin  tedavisini  takiben  iki 
haftada bir uygulanan idame gemsitabin tedavisinin etkinlik ve 
güvenirliliğinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Birinci basamak sisplatin-pemetrexed tedavisinden sonra nüks 
eden  veya  progresyon  gösteren  MPM’lı  hastalar,  gemsitabin 
1000  mg/m
2
(1.ve  8.günler)  ve  sisplatin  80-100  mg/m
2
,  21 
günlük  aralarla  tedavi  edildi.  Dört  kür  sisplatin-gemsitabin 
tedavisinden  sonra  objektif  yanıt  elde  edilen  veya  hastalık 
stabilizasyonu  sağlanan  hastalar,  iki  haftada  bir  gemsitabin 
1000  mg/m

dozunda,  hastalık  progresyonu  olana  veya 
hastaların  tedaviyi  herhangi  bir  nedenle  kesmelerine  kadar 
devam edildi.
Bulgular:
Haziran 2009 ile Aralık 2010 tarihleri arasında yukarıdaki tedavi 
rejimi  ile  tedavi  edilen  22  hasta  bulundu.  Hasta  özellikleri: 
medyan yaş 57, hastaların % 86’sında evre III-IV hastalık var, 
medyan  ECOG  PS  2’dir.  Medyan  progresyonsuz  ve  genel 
sağkalım sırasıyla, 6.2 ay  (%95 GA, 3.4-9.1 ay) ve 9.2 ay (%95 
GA, 5.52-12.88 ay) olarak hesaplandı. Bu tedavi rejimi iyi tolere 
edildiği bulundu.

116
Sonuç:
İkinci  basamak  sisplatin-gemsitabin  tedavisini  takiben  iki 
haftada  bir  uygulanan  idame  gemsitabin  tedavisi  fisıbıl 
görünmektedir.  MPM’lı  hastalarda  idame  tedavisinin  yerini 
ortaya koymak için ileri prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.
S-20
MALİYN PLEVRAL MEZOTELYOMANIN BİRİNCİ BASAMAK 
TEDAVİSİNDE PEMETREXED-SİSPLATİN KOMBİNASYONUNU 
TAKİBEN İDAME PEMETREXED TEDAVİSİ
HASAN MUTLU 
1
, MİTHAT FAZLIOĞLU 
2
, NEVİN FAZLIOĞLU 
3

ABDULLAH BÜYÜKÇELİK 
4
 
 

ACIBADEM KAYSERİ HASTANESİ, MEDİKAL ONKOLOJİ, KLİNİĞİ, 
KAYSERİ, TÜRKİYE, 

KAYSERİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ, GÖĞÜS 
CERRAHİSİ KLİNİĞİ, KAYSERİ, TÜRKİYE, 

ACIBADEM KAYSERİ HASTANESİ, GÖĞÜS HASTALIKLARI 
KLİNİĞİ, KAYSERİ, TÜRKİYE, 

ACIBADEM ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ, İÇ HASTALIKLARI 
A.B.D., İSTANBUL, TÜRKİYE.
Amaç:
Raltitrexed veya pemetrexed ile sisplatin kombinasyonu maliyn 
plevral  mezotelyomanın  (MPM)  birinci  basamak  tedavisinde 
standart tedavi seçeneği olmasına rağmen, idame pemetrexed 
tedavisinin etkinliği bilinmemektedir. Bu retrospektif çalışmada, 
birinci  basamak  sisplatin  ve  pemetrexed  kombinasyonunu 
takiben idame pemetrexed tedavisinin etkinliği ve güvenirliğinin 
araştırılması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
MPM’lı  ve  birinci  basamak  olarak  sisplatin-pemetrexed 
kombinasyonunu takiben, idame pemetrexed ile tedavi edilen 
hastalar    analiz  edildi.  Pemetrexed  500  mg/m
2
,  sisplatin  80-
100 mg/m
2
 dozlarında, her üç haftada bir uygulanarak, 4-6 kür 
verildi. Objektif yanıt elde edilen veya hastalık stabilizasyonu 
sağlanan  hastalar,  aynı  doz  ve  kür  aralıkları  ile  tek  başına 
pemetrexed  kullanılarak,  hastalık  progresyonu  olana  veya 
hasta tedaviden çekilene kadar idame tedavisine devam edildi.  
Bulgular:
Acıbadem Kayseri Hastanesi Medikal Onkoloji ve Kayseri Eğitim 
ve Araştırma Hastanesi’nde, Mayıs 2009 ile Kasım 2010 tarihleri 
arasında, yeterli takibi olan ve hastane kayıtlarına ulaşılan 20 
hasta  saptandı.  Hastaların  medyan  yaşı  53,  %90’ı  evre  III-IV 
hastalığa sahip ve hastaların medyan  ECOG PS değeri 2 olarak 
bulundu. Medyan progresyonsuz sağkalım ve genel sağkalımın 
sırasıyla 9.4 ay (%95 GA, 8.2-20 ay) ve 18.2 ay (%95 GA, 10.5-
32 ay) olduğu bulundu. Toksisite profili çok iyiydi ve en önemli 
toksisitenin grade 3-4 nötropeni olduğu görüldü.
Sonuç:
İdame pemetrexed tedavisi, iyi bir toksisite profili ile birlikte, 
hastalıksız ve genel sağkalımı uzatmıştır. Çalışma sonucumuz, 
MPM’da  idame  tedavinin  uygulanabilir  olduğuna  da  işaret 
etmektedir.
S-21
TİMOMADA KLİNİK VE PATOLOJİK DEĞİŞKENLERİN SAĞ 
KALIMLA İLİŞKİSİ: TEK MERKEZ DENEYİMİ
FATMA ŞEN 
1
, İBRAHİM YILDIZ 
1
, LEYLA KILIÇ 
1
, ALPER TOKER 
2

ESRA SAĞLAM 
1
, ERCAN BIÇAKÇI 
1
, ŞÜKRÜ DİLEGE 
2
, ADNAN 
AYDINER 
1
 
 

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ, ONKOLOJİ ENSTİTÜSÜ 

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ, İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ, GÖĞÜS 
CERRAHİSİ AD
Amaç:
Timomalı hastaların başlangıç klinik ve patolojik özelliklerinin 
prognoz ile ilişkisinin değerlendirilmesi amaçlandı.
Gereç ve Yöntem:
1995-2010  yılları  arasında  140  timomalı  hasta  (K/E:63/77, 
medyan  yaş:  46,  11-80  yaş)  merkezimize  başvurdu.  Dünya 
sağlık  örgütünün  belirlediği  histolojik  alt  tiplerden  tip  A  23 
(%17), tip AB 12 (%9), tip B1 24 (%17), tip B2 42 (%31), tip B3 
36 (%26) hastada saptandı. Masaokaya göre evre dağılımı: evre 
I 24 (%17), evre II 71 (%51), evre III 18 (%13) ve evre IV 27 hasta 
(%19). Miyastenia gravis (MG) hastaların %61’inde mevcuttu.
Bulgular:
Ortalama  34  aylık  takip  sonucu  (1-158),  102  hasta  (%73) 
hastalıksız  sağdı,  14  hasta  (%10)  hastalıklı  sağdı.  23  hasta 
(%16) ölmüş olmasına rağmen bunlardan sadece 9’unda ölüm 
sebebi timomaya bağlı idi. Univariate analizde tam rezeksiyon 
(P<.001),  histoloji  (P=.008),  Masaoka  evresi  (P<.001),  MG 
(P=.002) progresyonsuz sağ kalım için istatiksel olarak anlamlı 
prognostik faktör olarak bulundu. Genç yaş (P=.008), Masaoka 
evre  I  ve  II  (P=.039),  tip  A,  AB,  B1  histolojiler  (P=.031),  tam 
rezeksiyon  (P=.024)  ve  MG  (P=.05)  varlığı  uzun  sağ  kalım  ile 
ilişkili  bulundu.  Multivariate  analizde,  Masaoka  evre  1ve  2 
(P=.038) ve MG (P=.01) varlığı uzun progresyonsuz sağ kalım 
ile ilişkili bulunurken; histolojik alttip (P=.022)  ve MG (P=.021) 
genel sağ kalım için önemli prognoztik faktör olarak bulundu.
Sonuç:
Türk  timomalı  hastaların  prognozunun  major  belirleyicileri 
Masaoka evresi, DSÖ histolojik alttipi ve MG’dir.
S-22
PANKREAS, SAFRA YOLLARI VE AMPULLER BÖLGE 
KANSERLERİNDE HER2 EKSPRESYON ARTIŞININ PROGNOSTİK 
DEĞERİ
ALPER ATA 
1
, ALİ ARICAN 
2
, MEHMET ALİ SUNGUR 
3
, AYŞE 
POLAT 
4
, EBRU SERİNSÖZ 
4
 
 

MERSİN DEVLET HASTANESİ 

MERSİN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ ONKOLOJİ BD. 

MERSİN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ BİYOİSTATİSTİK ABD. 

MERSİN ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PATOLOJİ ADB.
Amaç:
Pankreas,  safra  kesesi,  kolanjioselüler  ve  ampuller  bölge 
kanserleri  için  HER2’  nin  sağkalım  üzerine  olan  etkileri 
bilinmemektedir.  Bu  çalışmada  bu  kanser  türlerinde  HER2 

TIBBI
ONKOLOJI
KONGRESI
117
ekspresyon artışının etkileri incelenmiştir.
Gereç ve Yöntem:
Otuz pankreas kanseri, 17 safra kesesi kanseri, 12 kolanjioselüler 
ve 10 ampuller bölge kanseri hastasında immünohistokimyasal 
olarak HER2 boyanması yapıldı.
Bulgular:
İki safra kesesi kanseri hastasında (11,76%) HER2 için kuvvetli 
(3+)  membranöz  boyanma  izlendi.  Kuvvetli  pozitif  boyanma 
(2+  ya  da  3+)  tüm  hastaların  2,90%’  ında  izlenmiştir.  Bir 
pankreas  kanseri  hastasında  (3,33%)  ve  bir  kolanjioselüler 
kanserli  hastada  (8,33%)  HER2  için  zayıf  (1+)  membranöz 
boyanma  izlendi,  hiçbir  ampuller  bölge  kanseri  hastasında 
HER2  için  membranöz  boyanma  izlenmedi.  HER2  ile 
membranöz boyanan hasta sayısı az olduğu (2 hasta, 2,90%) 
için  bu  hastalarda  sağkalım  analizi  yapılamadı.  Sitoplazmik 
HER2 boyanma skorlarına göre hastalar hafif (0-3), orta (4-5) 
ve şiddetli (6-7) olarak üç gruba ayrıldı. 17 hasta (24,66%) hafif, 
22 hasta (31,88%) orta, 30 hasta (43,46%) şiddetli sitoplazmik 
boyanma  özelliğine  sahipti.  İstatistiksel  olarak  anlamlılık 
sınırında olarak (p=0.052) HER2 için hafif sitoplazmik boyanma 
özelliği gösteren hastaların diğerlerinden daha uzun sağkalım 
süresine sahip olduğu görüldü.
Sonuç:
Çalışmamızda  pankreas,  safra  kesesi,  kolanjioselüler  ve 
ampuller  bölge  kanserlerinde  HER2  ekspresyon  artışının 
membranöz boyanma ile az sayıda tespit edildiği ve sağkalım 
analizi  yapılamadığı,  sitoplazmik  boyanma  özelliklerinin  ise 
sağkalım ile ilişkisinin olmadığı görülmüştür.
S-23
İKİNCİ SERİ KEMOTERAPİ UYGULANAN PANKREOTİKOBİLİYER 
KANSERLİ HASTALARIN DEĞERLENDİRİLMESİ: TEK MERKEZ 
DENEYİMİ
BÜLENT ERDOĞAN 
1
, ESMA TÜRKMEN 
1
, SERNAZ 
UZUNOĞLU 
1
, AHMET KÜÇÜKARDA 
2
, İRFAN ÇİÇİN 
1
 
 

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBI ONKOLOJİ BD, 
EDİRNE 

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALILARI AD, 
EDİRNE
Amaç:
Pankreotikobiliyer  kanserler  nadir  olmayan  kötü  prognozlu 
tümörlerdir.  ikinci  seride  standart  olarak  uygulanan  bir 
kemoterapi  rejimi  yoktur.  Birinci  seri  kemoterapi  göz 
önünde  bulundurularak;  gemsitabin,  5-FU  bazlı  ajanlar, 
okzaliplatin,  erlotinib  ve  irinotekan  içeren  rejimler  ikinci 
seride önerilmektedir.Bu çalışmayla pankreotikobiliyer kanser 
tanısıyla ikinci seri kemoterapi uygulanan hastalarda yanıt ve 
sağkalım ile ilişkili faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıştır.
Yüklə 6,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   73




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin