nep’in İntikamı (1956), Ayşe’nin Çilesi (1958) gibi filmler iyi
para kazandı.
1958’e geldik. Sinema fenerleri, yani afişleri de yapan
ressam Talat Emin bir film şirketi kurmuştu. Onun şirketi
için Aydın Arakon’la Ayşe’nin Çilesi’ni (1958) çekmiştim.
Bana yine bir film önerdi. “Ama bu sefer düzgün bir şeyler
yapalım”, dedi. Bir sürü hikaye getirdi, beğenmedim. So-
nunda bana “Kuş” isminde bir hikaye getirdi. Bu hikayeyi
Metin Erksan, Aydın Arakon, önceleri kurgucu olan ve da-
ha sonra yönetmenlik yapan Muammer Çubukçu üç kişi
yazmışlar. Hikayeyi okudum, çok beğendim ve bir sürü in-
sana verdim, kimse beğenmedi. Sonra arkadaşım Atıf Yıl-
maz'a verdim, "harika, yalnız jön iki yerde dayak yiyor,
oraları değiştirmek lazım" dedi. Atıf'ı da aramıza aldık. Ba-
na gelen ilk hikaye tretmanla senaryo arası zaman zaman
diyalogları da olan bir yapıda. Biz diyaloglarını da yazdık
çalışma sırasında. Sonra o diyaloglar tatmin etmeyince
aynı zamanda dostum olan Orhan Kemal’e “diyalog yazar
mısın?” dedim. “8–10 sayfa yazayım, sana sıcak geliyorsa
devam ederim” dedi. Yazdı, getirdi, çok güzel olmuştu.
Ama bin lira istedi. Yapımcı beş yüz lira verdi. Orhan Ke-
mal kabul etmedi. Sonra yeni diyaloglar ekleyerek filmi
çektim. Üç Arkadaş’ın doğru hikayesi böyledir. Üç Arkadaş
büyük başarı sağladı. Galasında davetliler arasında Adalet
Cimcoz ve Salah Birsel de vardı.
Dostları ilə paylaş: |