İbrahim Türk: Şu anda çalışmakta olduğunuz son pro-
jeniz, Ülkü Tamer’in öykülerinden yola çıktığınız bir
çalışma. Eğer gerçekleşirse çok ileri bir yaşta çok iyi
bir film çekme imkanı bulacaksınız. Onu biraz anlata-
bilir misiniz?
M
emduh Ün: Tunç Başaran’ı sinemaya ben soktum.
Yanımda üç sene asistanlık yaptı. Biz cuma günleri
toplanıyoruz; içki içiyoruz, oturuyoruz, konuşuyoruz. Ba-
zen Atıf Yılmaz, Ömer Kavur, Halit Refiğ falan oluyor. Ora-
da Tunç bana dedi ki; “Memduh abi ben sana bir senaryo
yazacağım, sana bir gönül borcum var. Sen bunu çekersen
çek, çekmezsen ben çekeceğim”. Ülkü Tamer’in Gazian-
tep’teki anılarından yola çıkarak sinema sevgisi üzerine,
bir tür Cinema Paradiso’ya benzetebileceğimiz bir tretman
yapmış. Tam bir tretman da değil, hikaye gibi bir şey. Ben
okudum, sevdim. Sonra Ülkü Tamer’le konuştum, hakkını
aldım.Yazar Sulhi Dölek’in kızıyla beraber çalıştık, senaryo
haline getirdik. Birkaç versiyon üzerinde çalıştık. Ben Zık-
kım’ın Kökü’nü çektikten sonra Barış Pirhasan, Atıf Yıl-
maz, Zeki Ökten, Ömer Kavur, Ali Özgentürk’ün içinde bu-
lunduğu on yönetmen bir vakıf kurduk. Buraya 45’er da-
kikalık on tane film çektik. Son yönetmenliğim orada oldu
benim. Ondan sonra hep bir arayış içindeydim. Artık eski
düzen yoktu, yapımcılığı bırakmıştım, üç tane beş tane
film yapacağım diye bir mesele kalmadı. Film yapmak isti-
yordum artık. Birçok konuya saldırdım, birkaç tane senar-
yo yazdım; tatmin etmedi, bıraktım. Tunç’un hikayesi belki
içinde sinema da olduğu için bana sıcak geldi. İçinde yine
bir çocuk var. Başrolü on bir yaşlarında bir çocuk oynu-
yor. Bilmiyorum, çekebilir miyim? Çekebilirsem Türkiye’de
film yapmış olan en yaşlı yönetmen olacağım. Onu çeker-
ken 86 yaşında olacağım.
Fatma Girik-Memduh Ün
21
Dostları ilə paylaş: |