|
|
səhifə | 31/36 | tarix | 29.03.2017 | ölçüsü | 3,33 Mb. | | #12849 |
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve yetûfu ‘aleyhim ġilmânun lehum ke-ennehum lu/lu-un meknûn(un)
|
Ali Bulaç Meali
|
Kendileri için (hizmet eden) civanlar, etrafında dönüp dolaşırlar; sanki (her biri) 'sedefte saklı inci gibi tertemiz, pırıl pırıl.'
|
Edip Yüksel Meali
|
Çevrelerinde, inciler gibi korunmuş kendilerine ait hizmetkarlar (servis için) dolaşıp durur.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Kendilerine ait bir takım hizmetçiler de onların etrafında dönerler. Bu gençler sanki sedefleri içine gizlenmiş inci gibidirler.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Çevrelerinde de kendilerine mahsus, sedef içinde saklı inci gibi civanlar dolaşır (hizmet eder).
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Çevrelerinde, kendilerine özgülenmiş genç uşaklar dolaşır; sanki sedeflerinde saklı inciler.
|
Yusuf Ali (English)
|
Round about them will serve, (devoted) to them. Youths (handsome) as Pearls(5058) well-guarded. *
|
M. Pickthall (English)
|
And there go round, waiting on them menservants of their own, as they were hidden pearls.
|
Tûr Suresi
25
وَأَقْبَلَ
ve dönmüş
|
بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ
birbirlerine
|
يَتَسَاءَلُونَ
soruyorlar
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve akbele ba’duhum ‘alâ ba’din yetesâelûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Birbirlerine yönelip karşılıklı sorarlar;
|
Edip Yüksel Meali
|
Birbirlerine dönüp geçmişi anarlar:
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Birbirlerine yönelip soruyorlar.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Birbirlerine dönmüş soruyorlar:
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Birbirlerine dönüp soruşurlar. Ve derler:
|
Yusuf Ali (English)
|
They will advance(5059) to each other, engaging in mutual enquiry. *
|
M. Pickthall (English)
|
And some of them draw near unto others, questioning,
|
Tûr Suresi
26
قَالُوا
dediler
|
إِنَّا
biz
|
كُنَّا
idik
|
قَبْلُ
daha önce
|
فِي
içinde
|
أَهْلِنَا
ailemiz
|
مُشْفِقِينَ
korkuyor
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Kâlû innâ kunnâ kablu fî ehlinâ muşfikîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Dediler ki: 'Biz doğrusu daha önce, ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe edip-korkardık.'
|
Edip Yüksel Meali
|
"Daha önce halkımızın arasında çekinirdik," derler,
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Ve diyorlar ki: "Gerçekte biz daha önce (dünya hayatında) âilemiz içinde (âkibetimizden) korkardık".
|
Süleyman Ateş Meali
|
Daha önce biz ailemiz içinde (iken sonumuzdan) korkardık. dediler.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
"Daha önce biz, ailemiz içinde endişe ile ürperiyorduk."
|
Yusuf Ali (English)
|
They will say: "Aforetime, we were not without fear for the sake of our people.(5060) *
|
M. Pickthall (English)
|
Saying: Lo! of old, when we were with our families, we were ever anxious;
|
Tûr Suresi
27
فَمَنَّ
lutfetti
|
اللَّهُ
Allah
|
عَلَيْنَا
bize
|
وَوَقَانَا
ve bizi korudu
|
عَذَابَ
azabdan
|
السَّمُومِ
hücrelere işleyen
|
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Femenna(A)llâhu ‘aleynâ ve vakânâ ‘ażâbe-ssemûm(i)
|
Ali Bulaç Meali
|
'Şimdi Allah, bize lütufta bulundu ve 'hücrelere kadar işleyen kavurucu' azabdan korudu.'
|
Edip Yüksel Meali
|
"ALLAH bize iyilik etti de bizi içe işleyen azaptan korudu."
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
"Allah bize lutfetti de bizi (vücûdun) içine işleyen (kavurucu) azabdan korudu."
|
Süleyman Ateş Meali
|
Allah bize lutfetti de bizi o delikçiklere işleyen azabdan korudu. *
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
"Allah bize lütufta bulundu ve bizi o iliklere işleyen azaptan korudu."
|
Yusuf Ali (English)
|
"But Allah has been good to us, and has delivered us from the Penalty of the Scorching Wind.(5061) *
|
M. Pickthall (English)
|
But Allah hath been gracious unto us and hath preserved us from the torment of the breath of Fire.
|
Vâkı’a Suresi
7
وَكُنْتُمْ
ve sizler olduğunuz (zaman)
|
أَزْوَاجًا
sınıf (gurup)
|
ثَلَاثَةً
üç
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve kuntum ezvâcen śelâśe(ten)
|
Ali Bulaç Meali
|
Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman;
|
Edip Yüksel Meali
|
Sizler de üç bölüme ayrılırsınız.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman
|
Süleyman Ateş Meali
|
Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman;
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Ve sizler, üç çift/sınıf oluvermişsinizdir.
|
Yusuf Ali (English)
|
And ye shall be sorted out into three classes.(5225) *
|
M. Pickthall (English)
|
And ye will be three kinds:
|
Vâkı’a Suresi
8
فَأَصْحَابُ
adamları
|
الْمَيْمَنَةِ
sağın
|
مَا
ne (kutludurlar)
|
أَصْحَابُ
adamları
|
الْمَيْمَنَةِ
sağın
|
Türkçe Transcript (*)
|
Fe-ashâbu-lmeymeneti mâ ashâbu-lmeymene(ti)
|
Ali Bulaç Meali
|
İşte o 'Ashab-ı Meymene', ne (kutludur o) 'Ashab-ı Meymene'.
|
Edip Yüksel Meali
|
Mutlular ne kadar da mutludurlar!
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Sağın adamları (var ya) ne mutludurlar onlar!
|
Süleyman Ateş Meali
|
Sağın adamları (amel defterleri sağ tarafından verilenler), ne uğurlulardır onlar!
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
İşte uğur ve mutluluk yâranı. Nedir uğur ve mutluluk yâranı?
|
Yusuf Ali (English)
|
Then (there will be) the Companions of the Right Hand;- What will be the Companions of the Right Hand?
|
M. Pickthall (English)
|
(First) those on the right hand; what of those on the right hand?
|
Vâkı’a Suresi
9
وَأَصْحَابُ
adamları
|
الْمَشْأَمَةِ
solun
|
مَا
ne (uğursuzlardır)
|
أَصْحَابُ
adamları
|
الْمَشْأَمَةِ
solun
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve ashâbu-lmeş-emeti mâ ashâbu-lmeş-eme(ti)
|
Ali Bulaç Meali
|
'Ashab-ı Meş'eme' ne (mutsuzdur o) 'Ashab-ı Meş'eme'.
|
Edip Yüksel Meali
|
Mutsuzlar ne kadar da mutsuzdurlar!
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Solun adamları ise ne uğursuzdurlar onlar!
|
Süleyman Ateş Meali
|
Solun adamları (amel defterleri sol tarafından verilenler), ne uğursuzlardır onlar!
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
İşte şomluk ve bunalım yâranı. Nedir şomluk ve bunalım yâranı?
|
Yusuf Ali (English)
|
And the Companions of the Left Hand,- what will be the Companions of the Left Hand?
|
M. Pickthall (English)
|
And (then) those on the left hand; what of those on the left hand?
|
Vâkı’a Suresi
10
وَالسَّابِقُونَ
ve öne geçenler ise
|
السَّابِقُونَ
öne geçenler
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ve-ssâbikûne-ssâbikûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Yarışıp öne geçenler de, öne geçmiş öncülerdir.
|
Edip Yüksel Meali
|
Bir de ileri geçen öncü elitler vardır.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Önde olanlar (var ya), onlar öncüdürler.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Ve o sabıklar, sabıklar! *
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Ve oluşta önde gidenler, yarışta önde gidenler...
|
Yusuf Ali (English)
|
And those Foremost (in Faith) will be Foremost (in the Hereafter).(5226) *
|
M. Pickthall (English)
|
And the foremost in the race, the foremost in the race:
|
Vâkı’a Suresi
11
أُولَٰئِكَ
işte onlardır
|
الْمُقَرَّبُونَ
yaklaştırılanlar
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ulâ-ike-lmukarrabûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
İşte onlar, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlardır.
|
Edip Yüksel Meali
|
Onlar (Tanrı'ya) yaklaştırılanlardır.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
İşte o yaklaştırılanlar,
|
Süleyman Ateş Meali
|
İşte , onlardır (Allah'a) yaklaştırılanlar,
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
İşte onlardır yaklaştırılanlar.
|
Yusuf Ali (English)
|
These will be those Nearest to Allah:(5227) *
|
M. Pickthall (English)
|
Those are they who will be brought nigh
|
Vâkı’a Suresi
12
فِي جَنَّاتِ
cennetlerinde
|
النَّعِيمِ
Ni'met
|
Türkçe Transcript (*)
|
Fî cennâti-nna’îm(i)
|
Ali Bulaç Meali
|
Nimetlerle-donatılmış cennetler içinde;
|
Edip Yüksel Meali
|
Nimet cennetlerinde (bahçelerinde)...
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Nimet cennetlerindedirler.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Ni'met cennetlerinde.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Nimetlerle dolu bahçelerdedirler.
|
Yusuf Ali (English)
|
In Gardens of Bliss:
|
M. Pickthall (English)
|
In gardens of delight;
|
Vâkı’a Suresi
13
ثُلَّةٌ
çoğu bir ümmettir
|
مِنَ الْأَوَّلِينَ
öncekilerden
|
Türkçe Transcript (*)
|
Śulletun mine-l-evvelîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden,
|
Edip Yüksel Meali
|
Onların büyük bir kısmı önceki nesillerden,
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Çoğu önceki ümmetlerden,
|
Süleyman Ateş Meali
|
Çoğu öncekilerden,
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Büyük kısmı öncekilerden,
|
Yusuf Ali (English)
|
A number of people from those of old,(5228) *
|
M. Pickthall (English)
|
A multitude of those of old
|
Dostları ilə paylaş: |
|
|