Çukurova üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ İKTİsat anabiLİm dali



Yüklə 1,26 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə66/87
tarix02.01.2022
ölçüsü1,26 Mb.
#39572
1   ...   62   63   64   65   66   67   68   69   ...   87
t
t
DYSY
D
T
GSYİH
a b
b
b
= +
+
+
+ S
 
k
T
=
Üyeliğe kabul yılını göstermekte,  D
= kukla değişkenler, 
 
Birliğe  üyeliğin  Türkiye  üzerinde  DYY  girişi  açısından  olumlu  etki  yaratması, 
birliğe  uyum  nedeniyle  yabancı  yatırımcıların  önündeki  engellerin  kaldırılmasına 
bağlanmaktadır.  Bununla  birlikte  yukarıdaki  uygulamada  AB’ye  üye  9  ülke  üzerinde 
Granger nedensellik testi sonucunda nedenselliğin yönünün GSYİH’den DYY’ye doğru 
olduğu  sonucu  elde  edilmiştir.  Buradan  çıkan  sonuç  Türkiye’nin  birliğe  üyeliğin 
yanısıra reel GSYİH’sinde artış ve DYY’ler  için politika uygulamalarında da kararlılık 
olması gerektiğini göstermektedir. 
                                                
21
  Avrupa  Birliğinden  müzakere  tarihi  alınmasının,  Avrupa  Birliğine  girilmesi  yönündeki  diğer 
gelişmelerin  Türkiye’nin  sorunlarını  otomatikman  çözeceği  anlayışının  yanlış  ve  tehlikeli  olduğu  bu 
konuda hem Türkiye’nin önünde birçok giriş engelinin bulunduğu ve her gün yenilerinin eklendiği ayrıca 
giriş sağlansa bile Türkiye’nin savaşacağı birçok sorun çözüm bekleyecektir, Bulutay, 2005. 


 
 
152 
 
 
DYY’ler 
açısından 
Türkiye’nin 
dezavantajlarına 
baktığımızda 
siyasi 
istikrarsızlık, siyasi irade eksikliği öncelikle dikkat çekmektedir. 1999-2000 döneminde 
Türkiye’de  11  hükümet  değişikliği  yaşanmıştır.  Aynı  dönemde  değişimin  hızlı  olduğu 
Polonya,  Macaristan  gibi  ülkelere  baktığımızda  benzer  durumun  mevcut  olduğu 
gözlenmiştir.  Ancak  Türkiye’de  hükümet değişiklikleri  devlet  mekanizmasında  önemli 
kadro ve tavır değişikliklerine neden olmaktadır. Siyasi istikrarsızlık ekonomik istikrarı 
birebir  etkilemektedir.  Bunun  doğal  sonucu  olarak  siyasi  irade  eksikliği  son  derece 
belirgin  ve  yatırımcıların  cesaretini  kıran  en  önemli  faktörlerin  başında  gelmektedir. 
Türkiye,  inişli  çıkışlı  bir  politikaya  ve  ekonomiye  sahip,  yatırımcıların  ani  politika 
değişiklikleri  ve  sürekli  ihale  iptalleri  ile  karşı  karşıya  kaldığı  bir  ülke  olarak 
algılanmaktadır. Kesintisiz olarak 20-25 yıldır yaşanan ve kronikleşen enflasyon, alınan 
ekonomik kararların tam olarak uygulanmaması, sık sık değişikliklere uğraması yabancı 
yatırımcının önünü görmesine ve uzun dönemli plân yapmasına engel olmaktadır.             
Bu belirsizlikler devletin güvenirliliğini önemli ölçüde zedelemektedir. Yabancı 
yatırımcılar,  siyasi  kararlılık  ve  tutarlılık  bulunmayışına  bağlı  güven  eksikliğinin, 
yüksek kâr getirisinden çok daha önemli bir unsur olduğunu belirtmiştir. 
 YASED’in üyeleri arasında yaptığı ankette DYY’lerin en önemli sorunları %51 
ile yüksek enflasyon ilk sırayı alırken %15 ile yönetimlerin taahütlerini tutmaması %12 
ile  kredi  maliyetlerinin  yüksekliği  ve  %12  ile  mevzuatlardaki  sık  değişiklikler  yer 
almaktadır. En önemli stratejik konular ise; %22 ile kamuda zihniyet reformu ilk sırayı 
alırken,  %22  ile  AB  mevzuatına uyum, %20  vergi  reformu,  %17  ile  kamu  tahütlerinin 
tutulması, %16 ile enflasyon muhasebesi yer almaktadır (Esener,1997; s 123-125). 
 
Birçok  yabancı  girişimci  Türkiye’nin  yabancı  sermayeyi  istediğinden  emin 
değildir.  Hukuk  sistemindeki  yetersizlikler  bu  kuşkuyu  arttıran  nedenlerden  biridir. 
Türkiye’nin  AB  adaylığı  statüsüne  olan  ilginin  nedeni  de  mevzuat  uyumunun  hukuk 
yapısına  olumlu  etki  yaratacağının  beklenmesinden  kaynaklanmaktadır.  Fikri  haklar 
konusunda  mevzuat  bazında  yaşanılan  olumlu  gelişmelere  rağmen,  Türkiye’nin  bu 
konuda uluslararası standartların oldukça gerisinde bulunması DYY’leri olumsuz yönde 
etkilemektedir (Dutz, Us, Yılmaz, 2003).    
 
Teşvikler  konusunda  ise,  çoğu  yabancı  yatırımcı,  Türkiye’nin  sunduğu  yatırım 
teşviklerinin enflasyon  ve  yüksek  işgücü  maliyetlerini telafi etmekte yetersiz kaldığına 
inanmakta  özellikle  Orta  ve  Doğu  Avrupa’da  uygulanan  vergi  tatili,  arsa  tahsisi  gibi 
teşvikler ile kıyaslandığında geride kalındığı belirtilmektedir. Örneğin 2004 ağustos ayı 
itibariyle Uzakdoğulu bir otomobil üreticisi firmanın 700 milyon $’lık sermaye ile  500 


 
 
153 
 
bin  adet  civarında  üretim  yaparak  bunun  %90’ını  ihraç  edeceği  bir  yatırım  için  İzmit 
Körfez’inde  uygun  arsa  aradığı  ancak  İzmit’in  teşvik  dışı  bir  il  olduğu  bu  durumun 
DYY’ler  üzerinde  caydırıcı  bir  etki  yaratabileceği  düşünülmektedir  (29.8.2004, 
Hürriyet). 
 
Yukarıda  da  ifade  edildiği üzere  işgücü  maliyeti  ve  yetersiz  eğitim Türkiye’nin 
DYY  açısından  avantajı  olan  aktif  işgücünün  verimliliğini  düşürerek  dezavantaj 
konumuna  getirmektedir.  1972-1997  dönemi  için  Türkiye  ve  OECD  grubu  ülkeleri 
arasında  Solow’un  (1956-1957)  “Büyüme  Muhasebesi”  olarak  adlandırılan  yöntemi 
kullanılarak  toplam  faktör  verimliliği  (TFV),  işgücü  ve  sermaye  verimliliği  ölçütleri 
kullanılarak  test  edilmiştir.  Elde  edilen  sonuç  Türkiye’nin  TFV,  OECD  ülkeleriyle 
kıyaslanamayacak  kadar  düşük  ve  incelenen  dönemde  bu  ülkelerde  gözlenen  genel 
eğilimin aksine önemli bir gelişme gözlenmemiştir. Türkiye’nin TFV, OECD grubunun 
en  yüksek  TFV’ne  sahip  ülkesi  olan  ABD’nin  yalnızca  %7’si  civarında  olduğu 
gözlenmiştir( Saygılı, Cihan, Yurtoğlu,  2002). 
 
DYY’lerin  Türkiye’yi  seçmelerinin  en  büyük  etkenlerinden  biri  olan  Pazar 
büyüklüğü,  satın  alma  gücü  düşüklüğü  ile  alt  ve  üst  gelir  grupları  arasındaki  gelir 
dağılımı  eşitsizliği  nedeniyle  dışarıdan  algılandığı  kadar  büyük  olmadığı  görüşünü 
çıkarıyor.  Ayrıca  Türkiye’nin  GSMH’sının  %25  ile  %50’sinin  kayıt  dışı  faaliyetlerle 
üretildiği tahmin edilmektedir. Kayıt dışı ekonominin varlığı ve büyüklüğü Pazar payını 
daralttığı,  dolayısıyla  haksız  rekabete  yol  açtığı  için  DYY’ler  açısından  caydırıcı  etki 
yaratmaktadır. 
 
Altyapı  ve  lojistik  kapasite  bakımından  DYY’leri  çekmede  en  yüksek 
performansı  elde  eden  11  ülke  (  AB’den  İrlanda,  Portekiz,  İspanya,  Orta  Avrupa’dan 
Macaristan,  Polonya,  Latin  Amerika’dan  Brezilya,  Meksika,  Asya’dan  Çin,  Hong-
Kong,  Malezya  ve  Güney  Kore)  ile  Türkiye’yi  karşılaştırdığımızda  rakiplerine  göre 
Türkiye’nin  çok  geride  kaldığı  gözlenmektedir.  Elektrik  üretim  kapasitesi  bakımından 
ise  Çin,  Brezilya  ve  Meksika  dışındaki  rakipleri  arasında  en  düşük  seviyeye  sahiptir. 
Sanayi elektriği fiyatı Portekiz hariç, karşılaştırılan tüm ülkelerden yüksektir. Bu durum 
Türkiye’deki üretimin rekabet gücünü önemli ölçüde azaltmaktadır. 
 
Erdal  ve  Tatoğlu  tarafından  Türkiye’nin  DYY  ortamının  değerlendirilmesine 
yönelik  olarak  1980-1998  dönemi  için  uygulama  yapılmıştır.  Çalışmada  DYY’’ler, 
yurtiçi piyasa büyüklüğü(GSYİH’ye göre ), altyapı yatırımları (GSYİH’den aldığı paya 
göre,  iletişim,  taşıma  ve  dağıtım  ağlarının  kurulmasına  yönelik  harcamalar),  yurtiçi 
piyasaları  büyüme oranı, ekonomik  istikrarsızlık, döviz kurunun  istikrarsızlığı, ülkenin 


 
 
154 
 
ticari  açıklığı(ihracat/ithalat  oranı  ile  gösterilmektedir)  açıklayıcı  değişkenler  olarak 
kullanılmıştır. 
 
Kullanılan değişkenler sonucun da uygulamadan elde edilen test sonucu aşağıda 
yer almaktadır. 
22.97
2.18( ) 1.34(
) 0.45(
) 1.46( ) 1.72(
/
) 0.024( )

Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   62   63   64   65   66   67   68   69   ...   87




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin