Derleme Göz Tutulumu Yapan Dermatolojik Hastalıklar


Hastalık Oküler Belirtiler



Yüklə 175,37 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə2/3
tarix07.03.2017
ölçüsü175,37 Kb.
#10661
1   2   3

Hastalık Oküler Belirtiler

Romatoid artrit

Juvenil romatoid 

artrit


Sjögren sendromu

Ankilozan spondilit

Reiter sendromu

Enteropatik artrit

Psoriatik artrit

Sistemik lupus 

eritematozus

Multipl skleroz

Dev hücreli arterit

Graves hastalığı

Miyastenia gravis

Sarkoidoz

Wegener

granülomatozu



Behçet hastalığı

Antifosfolipid 

sendromu

Poliarteritis nodoza

Takayasu arteriti

Dermatomiyozit

Keratokonjunktivitis sikka, sklerit, episklerit, 

keratit, ülseratif keratit, koroidit, retinal vaskülit, 

episkleral nodül, retinal ayrışma, maküler ödem

Üveit


Keratokonjunktivitis sikka

Üveit


Konjunktivit, üveit, keratit

Üveit, episklerit, periferal ülseratif keratit

Üveit, konjunktivit, keratit

Keratokonjunktivitis sikka, konjunktivit, üveit, 

episklerit, sklerit, keratit, retinal hemoraji, retinal 

vaskülit, proliferatif retinopati, optik nörit, 

iskemik optik nöropati, hemianopsi, amarozis, 

internüklear oftalmopleji, pupiller anormalite, 

okülomotor anormalite, vizüel halüsinasyon

Afferent: optik nörit, retrobulbar nörit, görme 

alanı defektleriEfferent: internüklear oftalmopleji, 

dismetri, nistagmus, kraniyal sinir felci

Amarozis fugaks, diplopi, görme kaybı

Proptozis/ekzoftalmoz, göz kapağı şişmesi ve re-

traksiyonu, keratit, azalmış görme alanı ve görüş 

keskinliği, nisbi aferent pupiller defekt, renkli 

görme kaybı

Diplopi, göz kapağı pitozu

Üveit, konjunktival nodül, kraniyal sinir felci, 

genişlemiş lakrimal bezler, optik nöropati

Proptozis/ekzoftalmi, orbital selülit, üveit, korneal 

ülser, optik nöropati

Üveit, hipopiyon

Vazookluzif retinopati, iskemik optik nöropati

Episklerit, sklerit, optik nöropati

Vazookluzif retinopati, iskemik optik nöropati, 

katarakt

Göz kapağı/konjunktival ödem, retinopati, üveit 

(17).

Tablo 1. Otoimmün Hastalıkların Oküler Belirtileri


157

Dermatoz 2013 ; 4(4) : 153-162.



Derleme

1-Oküler Sikatrisyel Pemfigoid: Bu otoimmün büllöz hastalık na-

dir gözlenmesine karşın, göz tutulumuyla körlüğe kadar gidebilen, 

önemli sorunlara yol açabilen ve konjunktival bazal membrana karşı 

oluşan otoantikorlar nedeniyle ortaya çıkan bir tablodur. Sikatrise yol 

açan değişiklikler subkonjunktivada başlar ve kuru göz, simblefaron ve 

sikatrisyel entropiyon gibi oküler belirtilere yol açar. Belirtiler korneal 

hasar,  korneal  ülserasyon  ve  körlüğe  dönüşebilir.  Kirpikler  korneaya 

doğru yön değiştirebilir. Gözyaşı film tabakası azalmış, korneaya doğru 

yönelmiş kaşıntılı kirpikler ve muayenede göz kapağı aşağı çevrildiğin-

de forniks sikatrisi görüldüğünde mutlaka sikatrisyel pemfigoid düşü-

nülmelidir. Benzer belirtiler psödopemfigoidde de oluşabilirken, bu 

tablo beta-blokerler, fosfolin iyodid ve epinefrin içeren ilaçlarla ortaya 

çıkabilmektedir. Bu durum daha nadiren oluşup, sistemik başka bulgu-

su olmayan sikatrisyel pemfigoid düşünülen hastaların ayırıcı tanısında 

dermatologların düşünmesi gereken bir tablodur. Sikatrisyel oküler 

pemfigoid kadınlarda nispeten daha sık olup, 50-60 yaş arası daha 

fazla ortaya çıkmaktadır. Hastalar arasında ırk farkı bulunmamaktadır. 

Subkonjunktival mitomisin C enjeksiyonları sikatris ve eritem gelişimini 

önlemede etkili olabilmektedir. Ayrıca immunsupresif ajanlar olan sik-

lofosfamid, azatiyopurin, metotreksat ve diaminodifenilsülfon gibi ilaç-

ların yan etkileri mitomisin C ile daha hafif olarak gözlenmektedir (18).

2-Lineer IgA Hastalığı: Bu otoimmün büllöz hastalıkta ise kronik si-

katrisyel konjunktivit, subkonjunktival fibrozis ve simblefaron oluşumu 

gözlenebilmektedir. Direkt immunfloresan bulgusu olarak konjunktiva-

da epitelyal bazal membran boyunca lineer IgA ve C3 depolanması olur 

(19).

 

3-Romatoid Artrit: Yaklaşık  %25  kadar  romatoid  artitli  hastanın  göz 



belirtisi bulunur. Bu belirtiler arasında keratokonjunktivitis sikka, sklerit, 

episklerit, keratit, periferal korneal ülserasyon ve daha nadir gözlenen 

koroidit, retinal vaskülit, episkleral nodüller, retinal ayrışma ve makü-

ler ödem yer alır. Keratokonjunktivitis sikka veya kuru göz sendromu, 

romatoid artritin en sık gözlenen oküler belirtisi olup %15-25 arasında 

gözlenebilmektedir. Belirtisi gün sonuna doğru yoğunlaşan gözyaşı 

filminin buharlaşmasıdır. Bu durum en basit olarak  Schirmer testi ile 

değerlendirilir. Alt konjunktival cul-de-sac kısmına doğru Schirmer stri-

pi yerleştirilir. Anestezik madde uygulanmamalıdır. Eğer 5 dakika sonra 

strip 10 mm veya daha az ıslanmışsa lakrimal bezlerin fonksiyonu bo-

zuktur. Yarık lamba muayenesinde ise punktat erozif keratopati veya 

filamentler gözlenebilir. Kuru gözü tedavide primer amaç gözyaşı film 

tabakasını  yerine  koyma  ve  muhafaza  etmedir.  Hastalar  güneş  koru-

yucu gözlük kullanma, odayı nemlendirme ve kuru çevreden kaçınma 

gibi basit önlemler açısından eğitilmelidir. Doğal veya yapay gözyaşı 

uygulaması şiddetli belirtileri gidermeye yardımcı olabilmektedir. An-

cak koruyucu içeriklerinden dolayı çoğu korneaya toksik olabilmekte-

dir. Şiddetli olgularda lakrimal drenajın açılması veya tarsorafi yapmak 

için cerrahi uygulama gerekebilmektedir. Sklerit veya episklerit %4-10 

arasında oluşabilir. Skleritin en sık nedeni romatoid artrit olup olguların 

%18-33’ünde saptanabilmektedir. Sklerit veya episklerit anatomi ve gö-

rünüm temelinde ayrılabilir. Belirtileri aynıdır, ancak ağrı skleritte daha 

belirgin ve şiddetlidir. Globun palpasyonla hassasiyeti ayrım sağlayabi-

lir. Göz kapakları kapalı durumda hasta aşağı bakarken, globa hafif bas-

tırınca skleritli hastalar palpasyonda hassasiyet hisseder. Ancak episkle-

ritte bu durum olmaz. Topikal %2 fenilefrin damla ile dilate damar yapısı 

gözlenmesi sklerit için tipiktir. Etkilenen göze 1-2 damla damlatılınca 

episkleritte solan damar yapısı skleritte dilate olmaktadır. Hastaların fe-

nilefrine bağlı 3 saat kadar bulanık görebileceği konusunda bilgilendi-

rilmeleri gerekmektedir. Bu test glokom hastalarına uygulanmamalıdır. 

Korneal hastalık keratokonjunktivitis sikka ve anterior sklerit ile ilişkili 

oluşabilir. Bu durum keratitten, sklerozan keratite, periferal veya pa-

rasentral ülseratif keratite kadar değişebilir. Daha nadiren ise koroidit, 

retinal vaskülit, episkleral nodül, eksudatif veya seröz retinal ayrılma ve 

maküler ödem gözlenebilir (20).

3-Juvenil Romatoid Artrit: Juvenil romatoid artrit çocuk üveitlerinin 

%80  kadarını  oluşturmaktadır.    Tanı  gecikmesi  katarakt,  glokom  ve 

körlüğe yol açabilir. Özellikle birkaç eklem tutulumu olan varyantında 

ortaya çıkar. Çoğu hasta belirtisiz veya görmede bulanıklık şeklinde be-

lirti verebilir. Muayenede görme keskinliğinde azalma, bant keratopati, 

sineşi, katarakt veya artmış göz basıncı saptanabilir. Tanı pediatrik oftal-

molog tarafından konmalıdır. Üveit gelişme riski açısından düzenli göz 

taraması yapılması önerilmelidir. Tedavide sikloplejik ajanlar, steroidler, 

NSAİİ veya immunsupresif ajanlar kullanılabilmektedir (21). 

4-Behçet Hastalığı: Behçet hastalığı göz içi inflamasyona yol açabilmek-

tedir. Birçok Behçet hastasında üveit, retinit ve irit oluşabilir. Bu göz has-

talıkları  bulanık  görme,  ağrı  ve  kızarıklığa  yol  açabilir.  İmmunsuprese 

ajanlar kullanmadan körlüğe gidiş engellenemez. Görme kaybı retinal 

damarlarda tıkanıklığa bağlı retinanın oksijenizasyonunda azalma so-

nucu oluşur. Tekrarlayıcı hipopiyonlu iridosklit veya panüveit varlığında 

özellikle İpek Yolu boyunca yerleşim gösteren ülkelerde hastalar Behçet 

hastalığı açısından araştırılmalıdır. Şiddetli görmeyi etkileyen oküler inf-

lamasyon şeklinde kistoid maküler ödem ve retinal vaskülit varlığında 

infliksimab veya adalimumab gibi tümör nekrozis faktör-alfa inhibitör-

leri, interferon-alfa, rituksimab ve intravitreal triamsinolon gibi tedavi 

ajanları uygulanabilmektedir. Oftalmolog tarafından Behçet hastaları-

nın düzenli takibi uzun süreli remisyon ve hasta prognozu açısından 

önerilmektedir (22).

5-Sjögren Sendromu: Sjögren sendromu kuru ağız ve kuru göz ile ka-

rakterize bir tablodur. Tam tanı kriteleri arasında hastanın kuruluk belir-

tilerinin muayene ve labaratuar inceleme ile tespit edilmesi, pozitif SS-A 

antijen antikorlarının ve dudak biyopsisi ile tükrük bezi inflamasyonu-

nun saptanması gereklidir. Sjögren sendromu sekonder olarak roma-

toid artrit, sistemik lupus eritematozus, progresif sistemik skleroz veya 

dermatomiyozit gibi sistemik otoimmün hastalıklarla birlikte olabilir. 

Ayırıcı tanıyı dışlamak için lenfoma, hepatit C ve HIV enfeksiyonunun 

ekarte edilmesi gereklidir.  Patogenezinde hem genetik, özellikle HLA-

DR yatkınlığı, hem de çevresel faktörler suçlanmaktadır. Hem T hem de 

B hücreler tarafından salınan sitokin ve kemokinler patogenezde rol oy-

namaktadır. Dermatolojik belirtileri deride saptanan kuruluktan vaskü-

litin deri komplikasyonlarına kadar değişebilir. Sjögren sendromunun 

primer göz belirtisi keratokonjunktivitis sikka’dır. Bu durumun belirti 

ve bulguları romatoid artritte gözlenen bulgulara benzerdir. Tedavide 

kuru göz ve kuru ağız için 5 mg oral pilokarpin (Salagen®) kullanılmalı-

dır. Diaforez ve gece görmede güçlük gibi yan etkiler konusunda hasta 

uyarılmalıdır.  Keratokonjunktivitis sikka blefarite, oral kuruluk ise hızlı 

diş kaybı ve kandidiyazise neden olabilir. Bu hastalarda lenfoma gelişim 

riski artmış olup büyüyen lenf nodları veya genişlemiş parotis veya sub-

mandibuler tükrük bezlerinde dikkatli inceleme gereklidir. Göz kapağı 

dermatiti Sjögren sendromunun bir belirtisi olabilir. Sjögren sendrom-

lu 52 hastalık bir seride hastaların 22’sinde göz kapağı dermatiti tespit 

edilmiştir. Bu değişiklikler yaşlı hastalarda daha sık saptanıp göz kuru-

luğu şiddetiyle korele bulunmuştur. Ayrıca 8 hastada yama testi sonucu 

pozitif saptanmıştır. Göz kapağı kaşınması sonucu oluşabileceği düşü-

nülmektedir (23, 24).

6-Spondiloartropatiler: Seronegatif spondiloartropatiler arasında an-

kilozan spondilitte en sık göz belirtileri oluşmaktadır. Ankilozan spondi-

litli hastaların yaklaşık %25 kadarında, Reiter sendromlu hastaların %35 

kadarında, psoriatik artritte %20, Crohn hastalığı veya ülseratif kolitle 

ilişkili enteropatik artritte %10 olguda göz tutulumu olabilir. Göz belir-


158

Dermatoz 2013 ; 4(4) : 153-162.



Derleme

tileri tek taraflı veya çift taraflı olabilirken, ağrı ön kamaradaki inflamas-

yona yanıt olarak siliyer spazm sonucu oluşur. Erken tanı konması için 

üveitten şüphe edilen hastalarda oftalmoloji konsültasyonu gerekmek-

tedir. Komplikasyonları arasında glokom, katarakt ve körlük yer alır. An-

terior segment göz tutulumu Reiter hastalığında sık gözlenirken, fokal 

posterior segment tutulumu çok daha nadir gözlenebilmektedir. Reti-

nadan maküler dejenerasyon ve bunu takiben retinit gelişebilir. Poste-

rior üveitli çoğu hastada koroid ve retina da etkilenebilmektedir. Reiter 

sendromunda yapılan bir çalışmada anterior üveit %92, posterior üveit 

%64, ara üveit %40 ve kistoid maküler ödem %28 hastada tespit edil-

miştir. Tedavisinde doksisiklin gibi antibiyotiklerle beraber metotreksat 

veya kortikosteroid gibi immunsupresan ajanlar kullanılabilir (25).

7-Sistemik Lupus Eritematozus: Göz tutulumu sistemik lupus erite-

matozus  (SLE)  tanısı  olan  hastaların  %20  kadarında  gözlenmektedir. 

Bazı olgularda göz belirtilerinin varlığı hastalığın remisyon dönemin-

den sonra aktive olabileceğini göstermektedir. Dış oküler belirtileri ara-

sında keratokonjunktivitis sikka, konjunktivit, üveit, episklerit, sklerit, 

keratit ve sıklıkla blefarite yol açan göz kapaklarında diskoid lupus dö-

küntüsü yer almaktadır. Nörooftalmik SLE’de primer olarak mikroinfark, 

hemoraji veya görme yolu boyunca ve gözde değişik lokalizasyonda 

oluşan vaskülit nedeniyle oluşur. Tipik komplikasyonları arasında optik 

nörit, iskemik optik nöropati, hemianopsi, amarozis, internüklear oftal-

mopleji, pupiller anormallikler, okülomotor anormallikler, psödotümör 

serebri ve görsel halüsinasyonlar yer alır. Retinal hastalık primer olarak 

aktif SLE’de yün-pamuk noktaları, retinal kanama, retinal vaskülit veya 

proliferatif retinopati şeklinde ortaya çıkar. Oküler hastalığın tedavisi 

spesifik patolojik durum ve altta yatan hastalığın tedavisi temelinde 

olmalıdır.  Keratokonjunktivitis  sikka  en  sık  belirtisi  olup  diğer  otoim-

mün hastalıklardaki şekilde tedavi edilir. Retinal hastalığın morbiditesi 

ise yüksek olup oftalmolog tarafından agresif şekilde tedavi edilmeli-

dir. Oftalmologlar tarafından SLE tarama programları tartışmalıdır (26). 

Çoğu doktor düşük riskli hastalarda antimalaryal veya steroid tedavisi-

nin tam dilate göz muayenesinden sonra alınmasını önermektedir. Eğer 

SLE’ye antifosfolipid sendromu eşlik ediyorsa, oküler iskemik arteryel 

hastalık riski artabilmektedir (27).

8-Dev Hücreli Arterit: Bu hastaların %50’den fazlasında ağrı, diplopi, 

görme kaybı, amarozis fugaks gibi göz belirtileri, ayrıca baş ağrısı, çene 

ve boyun ağrısı gibi bulgular gözlenmektedir. Sistemik belirti ve bul-

gular başlamadan önce göz tutulumu oluşabilir. Hastalarda temporal 

arter hassasiyeti veya azalmış temporal arter basıncı oluşabilmesine 

karşın, tanı arteryel biyopsi ve artmış sedimentasyon hızı ve C reaktif 

protein seviyeleri ile konmaktadır. Biyopsi sonuçları uyumlu ise 2 hafta-

lık sistemik steroid tedavisi başlanmalıdır. Görme belirtisi olan hastalara 

intravenöz kortikosteroid tedavisi başlanmalıdır. Erken tedavi vaskülitin 

komplikasyonlarını, kalıcı körlük ve ölüm gibi komplikasyonları önleye-

bilmektedir (28).

9-Ürtikeryal Vaskülit: Tekrarlayıcı optik disk ve retinal vaskülit özellikle 

ilaçla ilişkili ürtikeryal vaskülit olgularında gözlenebilir. Tanıda floresein 

anjiyografi ve görme alanı muayenesi yapılmalıdır. Tedavide yüksek doz 

kortikosteroid ve hidroksiklorokin kullanılabilir (29).

D-Nörokutanöz ve Genetik Hastalıklarda Oküler Belirtiler

Nörokutanöz hastalıklarda değişik ve çeşitli dermatolojik ve oftalmolo-

jik belirtiler ortaya çıkabilmektedir. Bu durum klinisyenleri zor duruma 

sokabilir. Birçok komplikasyonu olmasına karşın etkili tedavileri henüz 

güçtür. Örneğin nörofibromatoziste optik gliyoma, Von Hippel Lindau 

hastalığında retinal anjiyom ve Sturge-Weber sedromunda glokomun 

erken  tanısı  tedavi  başarısını  yükseltebilmektedir.  Nörofibromatozis 

ve tuberosklerozun hafif belirtileri olan hastalarda karakteristik deri ve 

göz lezyonlarının tanınması genetik danışma için önemlidir. Etkilenen 

çocuk ve ebeveynlerinin sessiz bulgularla erken tanısı, tam ve doğru 

prognozun tahmin edilebilmesi için önemlidir. Genetik araştırmalar so-

nucunda birçok yeni sendrom tanımlanmaktadır. Embriyonik gelişimde 

göz ve deri ektodermal kökenli olup, genetik hastalıklarda ikisi de tutu-

labilmektedir (30, 31).



1-Sturge-Weber Sendromu: Sturge-Weber  sendromu  nörokutanöz 

bir sendrom olarak fasyal nevüs flammeus şeklinde Porto şarabı lekesi, 

konjenital glokom ve altta yatan normal kortikal venöz drenajı bozan 

leptomeningeyal venöz pleksus anomalisi ile karakterizedir. Nöromus-

kuler, oküler, dermatolojik ve oral belirtileri değişik oranlarda oluşa-

bilmektedir. Bu sendrom değişik oral bulgularla gözlenebilir ve tanı 

temel  olarak  klinik  bulgular  eşliğinde  konmaktadır.  Komplikasyonları 

düşünüldüğünde tedavi boyunca hastanın kendi durumunu algılama-

sı önemli olup cerrahı yönlendirebilmektedir. Özellikle fasyal anjiyoma 

konvülziyona yol açabilen intrakraniyal kalsifikasyonlar eşlik edebil-

mektedir (32).

2-Ataksiya-Telenjiyektazia Sendromu: Bir çalışmada ataksiya-te-

lenjiyektazili  hastaların  %97’sinde  oküler  telenjiyektazi  geliştiği  tespit 

edilmiştir. Telenjiyektazinin vücudun diğer kısımlarında az olduğu, 

pigmenter anomalilerden cafe au lait maküllerinin %84, hipopigmen-

te maküllerin %44 ve melanositik nevüslerin ise %37 oranında olduğu 

bulunmuştur. Diğer bulgular olarak ise hipertrikoz ve kuş benzeri yüz 

görünümü dermatolojik bulgular olarak not edilmiştir. Bu deri belirti-

lerinin genotip-fenotip korelasyonunun olmadığı sonucuna varılmıştır. 

Ataksiya-telenjiyektazinin oküler ve dermatolojik belirtilerinin erken 

tanısında çocuklarda nörolojik bozukluğun ayırıcı tanısını yapabilmek 

için önemli olduğu sonucuna varılmıştır (33).

3-Kseroderma Pigmentozum: Şiddetli oftalmik belirtiler erken yaş-

lardan itibaren yoğun şekilde bu hastalarda gözlenebilmektedir. En sık 

skuamöz hücreli kanser ile bazal hücreli kanser gözlenebilirken, bazı 

hastalarda  bazoskuamöz  hücreli  kanser  de  gelişebilir.  Nadiren  mela-

nom, tiroid kanseri ve lösemiler ortaya çıkabilir. Sistemik retinoid teda-

visi karsinogenezi önleyebilmektedir (34).



4-Eritrokeratodermia Variabilis ve Konjenital Diskeratoz:  Nadir 

gözlenen bu genodermatozlarda kronik keratokonjunktivit gözlenebil-

mektedir. Eritrokeratoderma variabilisli hastalarda göz kapağında kuru-

ma, eritem ve kalınlaşma meydana gelmektedir. Göz kapağı kenarında 

Meibomian bezlerinde tıkaçlar, madarozis ve bazen de trikiyazis ortaya 

çıkmaktadır. Epibulber konjunktivada enjeksiyon ve orta derecede pa-

piller reaksiyon gözlenir. Korneada belirgin vaskülarizasyon ve stromal 

sikatrisleşme oluşur. Konjunktival biyopside belirgin sayıda degranüle 

mast hücreleri ve orta derecede plazma hücresi gözlenir. İmmunohisto-

patolojik incelemede belirgin IgG (+) stromal hücre ve IgA (+) epitelyal 

hücre bulunur. Konjenital diskeratozda ise göz kapağı kenarında kera-

tinizasyon, entropiyon, trikiyazis, sikatrizan konjunktivit ve simblefaron 

gözlenir. Korneal yüzey keratinize, derin ve yüzeyel vaskülerize görü-

nümdedir. Konjunktival biyopside belirgin epitelyal keratinizasyon ve 

skuamöz metaplazi gözlenir. Degranüle mast hücreleri ve eozinofiller 

stromada baskındır. İmmunhistopatolojik incelemede C4 ve IgD pozi-

tifliği  keratinize  epitelyal  yüzeyde  bulunurken,  nadiren  IgE  (+)  hücre 

odakları da gözlenir. Bazal epitelyal hücrelerde ise IgA ve IgG pozitifliği, 

geniş oranda ise IgG ve IgA (+) plazma hücreleri substansiya propriada 

gözlenir (35).



5-Ektodermal Displazi: Özellikle X’e bağlı hipohidrotik ektodermal 

159

Dermatoz 2013 ; 4(4) : 153-162.



Derleme

displazide ekzema benzeri deri belirtileri, hipodonti, saçlarda seyrek-

leşme, kronik enfeksiyonlar, epistaksis, disfaji, işitme kaybı ve disfoniye 

göz kurumasına bağlı korneal hasarlar eşlik edebilmektedir (36).  



6-Epidermolizis Bülloza:  Nadiren  epidermolizis  büllozalı  çocuklarda 

oküler belirtiler ortaya çıkabilmektedir. Bu durum çocuklarda görme 

matürasyonu fazında gözlendiği için görme kaybına neden olabilmek-

tedir (37).



7-Tuberoskleroz: Dermatolojik, nörolojik ve renal bulguları olabilen 

bu tabloda retinada astrositik hamartom, jelatinöz tümörler ve vasküler 

saçaklanma gibi oftalmik belirtiler gelişebilmektedir. Retinal hamar-

tomlar fakomata olarak ta adlandırılırken, retinada gözlenen beyaz çiz-

gilenmeler tuberoskleroz için tipiktir (38, 39).

8-Nörofibromatozis: Optik gliyoma gibi sinir sistemi tümörleri en sık 

gözlenen santral sinir sistemi tümörlerini oluşturmaktadır. İris hamar-

tomu olan Lisch nodülleri de göz tutulumu için tipik olmaktadır. Her iki 

lezyon da görme kaybına yol açabilmektedir (40).



E-İnflamatuvar Barsak Hastalıkları

Hem ülseratif kolit hem de Crohn hastalığında ekstraintestinal belirtiler 

oluşabilir. En sık bulguları kas-iskelet sistemi ile dermatolojik bulgular-

dır. Diğer belirtiler ise oküler, renal ve pulmoner sistem de oluşmakta-

dır. Deri belirtileri eritema nodozum, piyoderma gangrenozum, aftöz 

stomatit şeklinde olabilirken, gözde üveit ve konjunktivit meydana 

gelebilir (41, 42). 

F-İlaç Erüpsiyonları

1-Stevens-Johnson sendromu ve toksik epidermal nekroliz:  Hem 

Stevens-Johnson sendromu hem toksik epidermal nekroliz hem de 

Stevens-Johnson sendromu/Toksik epidermal nekroliz overlap send-

romunda hafif, orta veya şiddetli olmak üzere göz tutulumu meydana 

gelebilmektedir. Yapılan bir çalışmada SCORTEN değerleri ile göz tutu-

lumu şiddeti arası bir bağlantı kurulamamıştır. Ancak epidermal ayrış-

ma vücut alanının %10’undan fazlasında ise göz tutulumu daha fazla 

gözlenmektedir. Özellikle kapaklarda erozyonlar ortaya çıkabilmekte-

dir. Göz tutulumu en sık epidermal ayrışmanın fazla olduğu toksik epi-

dermal nekrolizli hastalarda oluşmaktadır (43).



2-İsotretinoin erüpsiyonu: İsotretinoine bağlı değişik göz komplikas-

yonları  oluşabilmektedir.  Literatürde  korneal  basamaklaşma  şeklinde 

görme  keskinliğini  azaltan  komplikasyonlar  da  tanımlanmıştır.  İlaç 

kesilmesini takiben belirtiler genellikle birkaç hafta içinde düzelebil-

mektedir. Türkiye’de yapılmış bir çalışmada 0.5mg/kg/gün üzeri yüksek 

doz isotretinoin alan hastalarla, 0.5mg/kg/gün altında kullanan hastalar 

oküler yan etkiler açısından karşılaştırılmıştır. Göz kuruluğu yan etkisi 

açısından yapılan Schirmer testinde iki grup arası anlamlı farklılık bu-

lunmaz iken, göz filmi bırakma zamanı açısından yüksek doz isotretino-

in kullanan grupta anlamlı bir azalma saptanmıştır. Ayrıca stafilokokkus 

aureus kolonizasyonu açısından da 2 grup arası anlamlı fark tespit edi-

lememiştir. Sonuçta sistemik isotretinoin tedavisi boyunca göz kurulu-

ğu tedavi periyodu dozla ilişkili olabilmektedir. Nadiren isotretinoin te-

davisi sırasında dev kaldırım taşı benzeri görünümde papilla tutulumu 

gözlenebilmektedir. Hastaya gözde kaşınma şikayeti yaparken, yüzeyel 

punktat keratit ve korneal kapak ülseri gelişebilmektedir. İsotretinoin 

kesilince bu tablo düzelmektedir. Yapılan bir çalışmada 14.682 adole-

san çocuk, isotretinoin tedavisi kesilmesinden 1 yıl sonra göz şikayeti 

açısından  taranmıştır.  Bu  çocuklarda  %13.8  oranında  oküler  tutulum 

saptanarak, isotretinoin almamış adolesanlara göre riskin arttığı göz-

lenmiştir. Sonuçta isotretinoin kullanımında konjunktivit gibi belirtiler 

oluşabilirken, uzun dönemde de sorunlar yaratabilmektedir (44-47).



Yüklə 175,37 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin