Eylül 2016 İstanbul/Türkiye



Yüklə 6,61 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə24/59
tarix18.01.2017
ölçüsü6,61 Mb.
#5811
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   59

Kaynaklar

Artun, Erman, “Türk Dünyası Âşıklık Geleneğinin Geleceğe Taşınması”, XVII. Uluslararası 



Kitabek Edebiyat Şöleni (Kosova 13-18 Ağustos-Eylül-2009), http://turkoloji.cu.edu.tr/ halk ede-

biyatı/erman_artun_turk_dunyasi _asiklik_gelenegi_gelecege_tasinmasi.pdf (09.06.2016).

Çınar,  Ali  Abbas,  “Akınlık  ve  Aşıklık  Geleneği  Arasında  Bazı  Ortaklıklar  (TogolokMOldo 

Örneği)”, TurkishStudies-International Periodicalfort he Languages, TratureandHistory of TurkishorTurkic

V. 6/3 Summer 2011, p. 513-522.

elMaturidi, Ebu Mansur, Tevilatü’l-Kuran Tercümesi, Çev. Bekir Topaloğlu, Ed. Yusuf Şevki Ya-

vuz, Ensar Neşriyat, 2. Basım, Istanbul 2015, C. 1.

Hasan,  Nadirhan,  “AhmedYesevi  Hikmetlerinin  Dil  Özellikleri”,  TurkishStudies-International 



Periodical for th eLanguages, Trature and History of Turkish or Turkic, V. 10/8 Spring 2015, p. 1345-

1354.


Hoca Ahmed Yesevî, Divan-ı Hikmet, Haz. Hayati Bice, Türkiye Diyanet Vakfı, 5. Baskı, An-

kara 2015. 

Özköse, Kadir, “AhmedYesevî ve Divan-ı Hikmet”, Tasavvuf: İlmi ve Akademik Araştırma Dergi-

si, Yıl: 7 (2006), Sayı: 16, ss. 293-312; Kemal Eraslan, “Hoca Ahmed Yesevî ve Divan-ı Hikmet”,  

http://www.tded.org.tr/images/logo/x/hoca_ahmed_yesevi.pdf (09.06.2016).



Timürlü Devlet Geleneğinde  

Hoca Ahmed Yesevî Mîrâsının Yeri



C. Eralp ALIŞIK

*

Türk soylu topluluklar tarafından Ata Yesevî ve Pîr-i Türkistân olarak da 

bilinen Ahmed Yesevî ilk kez (v. hicri 562/miladî 1166/67) Batı Türkistan 

bölgesinde bugünkü Çimkent şehrinin doğusunda bulunan Kaşgârlı Mahmud 

tarafından da “Sayram Isbîcâb diye adlandırılan Medînetü’l-Beyzâ’nın (Ak Şe-

hir) adı. Saryam şekli de vardır” olarak zikredilen Sayram ya da Isbîcâb ve/

veya  Akşehir  (coğrafî  koordinatları:  42

0

18’O’K69



0

46’O’D)olarak  da  bilinen 

coğrafyada tanınmıştır

1



Ahmed Yesevî; hikmetleri ile Orta Asya Türklüğünün, Islâmiyetin tefek-

kür ve tasavvuf boyutuyla tanışmasını sağlamış, Islâmiyetin Türk kültürünün 

temel  felsefesiyle  nasıl  yorumlanması  gerektiğini  Türkçe  şiirler  vasıtasıyla 

fasîh bir üslupla ifade etmiştir. Fuâd Köprülü; şiirlerinin, fikrî yönü itibarıyla 

dinî-tasavvufî, hece veznini kullandığı için şekil yönünden ise millî unsurlara 

haiz olduğunu ifade eder.

2

Ahmed Yesevî’nin en erken nüshaları 17. yüzyıla ait 



olan ve “Dîvân-ı Hikmet” adını taşıyan hikmetlerinin yer aldığı mecmualar, 

günümüzde başta Doğu Türklük alanında (Kıpçak grubu çağdaş Türk lehçe-

lerinin de yayılma alanları dâhil) olmak üzere Türk kültürünün mîrâsı olarak 

kabul  edilmiş,  kesintisiz  olarak  istinsah  ve  baskı  yoluyla  günümüze  kadar 

ulaştırılmıştır.

3

Ferganalı  Seyyid  Ahmed  Nâsireddîn  al-Marginânî  tarafından  hicri  1229 



(milâdî  1814)  yılında  Farsça  telif  eser  niteliğinde  yazılan  Târîh-i  Meşâyih-i’t 

– Türk adlı yazma eserde 30

b

-37



a

 varakları arasında Hokand Hanlarının şe-

*

  Yrd. Doç. Dr.;Yeditepe Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği. 



ealisik@yeditepe.edu.tr, eralp.alisik@gmail.com

1

  Ercilasun, Ahmet B. – Akkoyunlu, Ziyat. Kâşgarlı Mahmud Dîvânu Lugâti’t-Türk Giriş-Metin-



Çeviri-Notlar-Dizin. TDK Yayınları, Ankara 2014, s. 422.

2

  Köprülü, M. Fuâd. “Ahmed Yesevi”, İslâm Ansiklopedisi, MEB Basımevi, Istanbul 1978, s. 214.



3

  Eraslan,  Kemal.  Ahmed-i  Yesevî,  Divan-ı  Hikmet,  Seçmeler.  Kültür  Bakanlığı  Yayınları,  Ankara 

1993, s. 35.


Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 281


ceresi ile birlikte Emir Timür ve evlâdına ait rivâyetlerin yer alması; 17-18. 

yüzyıllarda Fergana ve Sırderya vilâyetlerindeki Türk şeyhleri arasında yaşa-

yan menkîbelerin Türk millî tarih düşüncesine göre uyarlanmış varyantları-

nın yer alması; Çinggis Han’ın ecdadından Bodonçar Munghah

4

 ile Alango-



ya

5

’yı, Emir Timür’ün mezar taşında ve Devletşah’da olduğu gibi Peygamber 



ve Hz. Ali neslinden getirmekle yetinmeyip onlara “Muhammed Bodonçar” 

ve  “Muhammed  Alangoya”  adlarını  bile  vermektedir.

6

  Yesevî  tarikat  mer-



kezlerinin yalnızca Yesi şehri ve aşağı Hârezm’deki Bakırgan gibi bölgelerle 

sınırlı kalmadığı Fergana vadisi ile Hârezm’in Türkmen boyları arasında da 

belli merkezleri ihdas etmek suretiyle yayılmış olduğu ve hususi ile Karahanlı 

sülâlesiyle bağlılıklarını korudukları, Yesevî’nin şiirlerinde adları geçen Suvar, 

Akman ve Karaman gibi Oğuz boylarından anlaşılmaktadır. Karahanlı ve Hâ-

rezm sülâlelerinin hâkimiyetleri süresince Sırderya ve Amuderya havzaların-

daki bütün Oğuz ve Kıpçak boylarının Yesevî şeyhlerinin etkisi altında bulun-

dukları (TOGAN 1953: 525), söz konusu boyların Türk-Moğol tek merkezli 

siyasî hâkimiyeti altında Ön Asya’ya intikâllerinden ve özellikle Anadolu’daki 

Yesevî etkisinden anlaşılmaktadır. 

Ahmed  Yesevî,  Timürlü  devlet  geleneğinde  eski  Türk  kültür  mîrâsının 

nasıl korunması gerektiğini yansıtan bir karakter olarak değerlendirilmiş ve 

özellikle  Doğu  Türklük  alanında  Türk  tarihinin  temel  felsefesini  oluşturan 

sülâle  anlayışına  bağlı  olarak,  Timürlü  sülâlesini  takiben  Şeybânlılar  döne-

minde de aynı önemde korunmuş ve sonraki kuşaklara eski ancak değerini 

yitirmeyen bir mîrâs olarak aktarılmıştır.

Emir Timür’un mîrâs aldığı Çağatay Hanlığı,Çinggis Han tarafından 1206 

yılında  kurulan  Türk-Moğol  siyasî  birliğinin  dört  aslî  hanlığındanbirisidir. 

Emir Timür, Çağatay Hanlığını oluşturan boylardan birisi olan Barlas

7

 uru-



ğuna  mensuptur.  Bu  uruğun  atası  olan  Barulatay  da  Çinggis  Han’ın  ceddi 

Bodonçar’a dayanmaktadır

8

. Emir Timür, ceddi olan Çinggis Han tarafından 



4

  Gülensoy,  Tuncer  –  Küçüker,  Paki.  Eski  Türk-Moğol  Kişi  Adları  Sözlüğü.  Bilge  Kültür  Sanat 

Yayınları, Istanbul 2015, s 76.

5

  Gülensoy, Tuncer – Küçüker, Paki. 2015, s. 18.



6

  Togan,  A.  Zeki  Velidi.  “Yesevîliğe  Dâir  Bazı  Yeni  Malûmat”,  Fuad  Köprülü  Armağanı,  DTCF 

Yayınları, Istanbul 1953 s. 523-529.

7

  De Rachewiltz, Igor. The Secret History of the Mongols, A Mongolian Epic Chronicle of the Thirteent 



Century. Koninklijke Brill NV, Leiden 2004, s. 9  /+46.

8

  De Rachewiltz, Igor. 2004, s. 9 / +46.



282  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî

kurulan Türk-Moğol devletinin mîrâsına yaklaşık bir yüzyıl sonra sahip çı-

karak, Türk tarihinde Köktürk ve Çinggisli sülâlelerinden sonra üçüncü kez 

boylar birliğini ihdas etmiştir. Orta Asya tarihçiliğinin otoritelerinden birisi 

kabul  edilen  Wilhelm  Barthold’un  1928  yılında  Taşkent’te  yayımlanan

9

  ve 


daha sonra S. Klyaştornıy tarafından notlar eklenerek 1968 yılında Mosko-

va’da Barthold külliyatı içerisinde

10

 yeniden yayımlanan Türk-Moğol Ulusları 



Tarihi başlıklı çalışmasında şu değerlendirmeler yer almaktadır:

“………. Çingiz Han’ın büyük oğlu Cuçi’nin çocuklarının hâkim oldukları Gü-

ney Rusya veya Altın Ordu’da Moğolların Türkleşmesi daha önce gerçekleşmiştir. 

Özbek (onun zamanında Moğol İmparatorluğu’nun bu bölümünde İslâmiyet nihai 

olarak yerleşmiştir) ve Nogay gibi Moğol hanlarının adlarıyla birtakım Türk ulus-

ları oluşmuştur………Timur (1370-1405) zamanında yüksek bir kudrete erişen 

Çağatay devleti, Timur’un çocukları zamanında Özbekler tarafından ele geçirilmiş-

tir; Timur’un Türkistan’dan sürülen çocukları kendileri için Hindistan’da yeni bir 

devlet kurmuşlar ve Çağatay adını da oraya götürmüşlerdi. Bundan sonra Balkaş 

gölü, “Özbekistan” ve “Moğolistan” arasında sınır sayılıyordu”.

Ayrıca, Çinggis Han’ın kendi soyunu Köktürk sülâlesine dayandırması da 

yukarıda sözü edilen siyasî adlandırmada dikkate alınması gereken bir başka 

husustur.

11

13.  yüzyılın  başından,  14.  yüzyılın  sonuna  kadar  Çinggisli  yönetiminde 



kalan Avrasya coğrafyasındaki Altın Ordu, Orta Doğu coğrafyasındaki Ilhanlı, 

Orta Asya’daki Çağataylı ve Çin’deki Yuan sülâleleri tarafından tesis edilmiş 

olan dönem genel siyaset tarihinde pax mongolica olarak adlandırılır.Söz konu-

su dönemde doğu ve batı coğrafyalarında mukim Türk, Fars, Arap ve Moğol 

toplulukları  arasında  uluslararası  nitelikte  ticaret  ve  kültürel  girişimcilik 

özellikle doğu Islâm dünyasında politik bir çekim gücü yaratmıştır.

12

9

  Bartold, V. İstorjia Turecko-mongol’skix Narodov. Taşkent 1928. 



10

  Klyaştornıy, S. G. V. V. Bartol’d, So



činenija. Tom V. Raboty po istoriss i filologii tjurskix i mongol’skix 

narodov. Moskva. 1968. S. 195-229.Barthold, W, Türk-Moğol Ulusları Tarihi, (Çev. Hasan Eren) 

TTK Yay. Ankara, 2006. 

11

  Barutcu Özönder, F. S. “Türkler Ne Zaman Bir Millet Idi? I. Ortak Bir Köken Mitleri Vardı: 



Bir Dişi-kurttan Türemişlerdi”, KÖK Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Dergisi, Ankara, I/2 Güz 

(1999), s. 65-93.

12

  Subtelny,  Maria  E.  “Tamerlane  and  his  descedants:  from  paladins  to  patrons”  The  New 



Cambridge History of Islam. Cambridge 2014, s. 197-199.

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 283


Emir Timür’ün devlet başkanı olarak, başta babası Taragay olmak üzere 

hocaları,oğlu  Cihângirveüvey  annesi  Kadak  Hatun’un  vefatlarını  müteakip 

mezar yerleri (Şehr-i Sebz’in imâr faaliyetleri kapsamında) ve kabirleri hu-

susundaki hassasiyeti şüphesiz bir devlet adamı sıfatıyla kendi kültür mirası-

na nasıl sahip çıkılması gerektiğini göstermektedir. Emir Timür’ün evlâtları 

Miranşah,  Şahruh  ve  torunu  Uluğ  Beğ  de  baba  ve  atalarının  mîrâsına  inşâ 

ettirdikleri mimarî eserlerle sahip çıkmışlar, Timürlü devlet geleneğinin Orta 

Asya  Türk  dünyasında  yerleşmesine  ve  müteakip  Türk  sülâlelerinin  kültür 

politikalarını şekillendirmesine katkıda bulunmuşlardır.

13

Ahmed Yesevî’nin vefatından sonra çeşitli kaynaklarda yazıya geçirilmiş 



olan kerâmetler arasında Risâle-i Tevârih-i Bulgâriye adlı eser, Emir Timür’ün 

Yesevî’nin  mezarı  üzerine  bir  türbe  binâ  etmesine  yer  vermesi  açısından 

önemlidir. “Nihâyet Hazret-i Emîr Timur, Hızır Aleyhi’s-selâm ile beraber Buhâra’ya 

gitmeğe niyyet etti. Yolda Türkistan’a uğradı. Türkistanlı Hoca Ahmed Yesevî, Emîr 

Timur’un rüyasına girdi. “Ey yiğit! Çabuk Buhâra’ya git, inşa’allah oradaki şahın ölü-

mü senin elindedir, senin başından çok şeyler geçse gerektir, bütün Buhâra halkı zaten 

seni bekliyorlar” dedi. Emîr Timur bu rüyayı görüp uyandı, Allah’a şükretti. Ertesi gün 

Türkistan hâkimi Nogaybak Han’ı çağırttı; Ahmed Yesevî kabrine bir âsitâne yaptır-

ması için ona birçok para verdi. Türkistan hâkimi öyle zînetli bir âsitâne yaptırdı ki 

hâlâ bütün güzellikleriyle durur”.

14

Şerafe’d-dîn ‘Alî Yezdî’nin, 1424 tarihli Emir Timür’ün hayatı ve faaliyetle-

rini konu alanZafer-nâme adlı eserinin, Şeybânî sülâlesinden Köçkünçü Han’ın 

buyruğu ile Muhammed Ali Ibn Derviş Ali Buharî tarafından Doğu Türkçe-

sine  16.  yüzyılın  ilk  çeyreğinde  (1510-1531)  yapılan  tercümesinde

15

,  Emir 



Timür’ün, Ahmed Yesevî’nin kabrini ziyaretiyle ilgili aşağıdaki kayıt dikkat 

çekicidir. 



“Ve  Sâhib-Kıran  Yesî’ga  barıp  Şeyh-Âhmed-Yesevî  mezârıga  barıp(11)  tavâf 

kıldı. Dédi: “Bu ‘Azîz-Muhammed-Hanîfe oglanlarıdın turur. “’Aleyh ve ‘alîyyul 

ve’s-ellem buyurdı(12) kim ol mezâr üstige ‘imâret-i ‘âlâ saldılar.

16

 Ve bir ulug tak 

13

  Masson, M. E. &Pugachenkova, G. A. “Shakri Syabz Pri Timure i Ulug Beke” (“Shahr-i Sabz 



From T

īmūr to Ūlūgh Beg”): II  (çev.: J. M. Rogers), IranBritish Institute of Persian Studies vol. 

18 (1980) s. 121-143.

14

  Köprülü, M. Fuad. [Yayına hazırlayan: Dr. Orhan Köprülü] Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar



Akçağ Yayınları (11. basım), Ankara 2009. 

15

  Nuruosmaniye Kütüphanesi, kayıt nu: 2796.



16

  “Timürlü  iç  mimarîsinde  kullanılan  altın  ve  gümüş  kaplamalı  eşyalar,  bakır  ve  pirinçten 



284  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî



bağladılar kim kök(13) bile sözleşür érdi. Ve bir künbedi murabba’ bir yanı ottuz 

karı bağladılar. Ve özge hücre(14) ler saldılar. Ve fermân boldı kim: “Tamlarını 

rengîn kâşî bile müzeyyen kılsunlar.” Ve h

v

âce(15)ni

ŋ kızı aktaş bile yasadılar. Ve 

Mevlânâ-‘Abdullah-Sadr’nı  (16)  ol  ‘imâret  ev  [ü]stige  koydurdı  kim:  “İhtimâm 

kılgay.” Ekki yıldın so

ŋ ol ‘imâret tükendi. (17)Ol ‘imâret tükengendin soŋ andagı 

fakîr u miskînlerga köp sadakalar (18)bérdiler. Ve andın kaytıp ordu sarı ketti.”

17

Kemal  Eraslan  tarafından  neşredilen

18

  92  satırlık  Yesevî’nin  hayatı  ve 



hikmetleri ile ilgili Imâm es-Sıgnaki (v. 1311) tarafından yazıldığı belirtilen 

bir  risalenin,  ‘Abdu’s-selâm  Hâce  Feyzu’llâh  Kâtib-oğlu  tarafından  menkı-

bevî bir üslupla istinsah edilmiş tarihsiz bir nüshasında, 4. nakilde (50-69. 

satırlar)  Emir  Timür’ün,  Hâce  Ahmed  Yesevî’nin  kabri  üzerinde  hicri  807 

(milâdî 1403) yılında bir imaret yaptırdığı; 5. nakilde (70-79. satırlar) Emir 

Timür’ün, Hâce Ahmed Yesevî’nin himmetiyle padişah olarak otuz yedi yıl 

padişahlık yaptığı ve Hâce Hazretlerinin rûh-ı pür-fütûhlarının padişah ola-

cağını  müjdelemesi  üzerine  Hâce  Hazretlerinin  mübarek  kabirleri  üzerine 

muazzam bir imaret yaptırmaya niyet ettiği anlatılmıştır. 6. nakilde (80-92. 

satırlar) ise Emir Timür’ün Otrar şehrinde hastalanarak takagu (tavuk) yı-

lının Şa’bân ayında (hicri 808 – milâdî 1408) vefat ettiği ifade edilmektedir 

(Eraslan 2010: 360).



Nakldur:  Emir  Timür-i  Sâhib-kıran  ibtidâ-yı  Buhâra’ga  pâdişâh  boluşlarıda 

(70) ‘Arab tarafnı

ŋ meşâyıhlarınıŋ rûh-ı pür-fütûhları ikki pâdişâh-zâdeni alıp kil-

diler. Ve ‘Acem tarafnı

ŋ meşâyıhları H’âce Ahmed Yessevi (71) başlık alarnıŋ rûh-

ı pür-fütûhları Emir Timür’ni alıp bardılar. ‘Arab meşâyıhları “Ol ikki pâdişâh-

zâdeni

ŋ birevlerin pâdışâ kılur-miz.” (72) didiler. Türk meşâyıhları “Emir Timür 

bolsa” didiler. El-kıssa ikki taraf cem’ bolup Emir Timürni

ŋ sözini tarafını Sultân 

H’âce  Ahmed  Yessevi  (73)  aldılar…  Ervâh-ı  (76)  tayyibeler  Emir  Timür  Küre-

imâl edilen şamdanlar, kap-kacak, tas ve ibrikler dönemin maddî kültür unsurlarının yüksek 

niteliğini ortaya koymaktadır. Söz konusu bu yüksek nitelik, Ahmed Yesevî’nin türbesi için 

Emir  Timür  tarafından  yaptırılan  muazzam  bronz  kazanla  zirve  yapmıştır  (Subtelny  2014: 

199).”

17

  Kik, Ayşe. Zafer-Nâme-i Emir Temür, Muhammed Ali Bin Dervis Ali-yi Buharî (İnceleme-Metin-Dizin). 



Istanbul, 2014 (Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Tük Dili ve Edebiyatı 

Anabilim Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi), s. 377.

18

  Eraslan, Kemal. “Hâce Ahmed Yesevî ve Emir Timur Hakkında Bir Belge”, Hacettepe Üniversitesi 



Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2010 Bahar (12), s.353-438.

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 285


ken’ni pâdişâh kıldılar. Andın ottuz yetti yıl pâdişâhlık kıldılar. Emir Timür Kü-

reken, Hâzret-i H’âce Ahmed Yessevi’ni

ŋ (77) rûh-ı pür-fütûhlarıdın şol beşâretni 

körgen vaktlarıda niyyet kılga[n] ikenler, “Cenâblarını

ŋ üstilerige ‘imâret-i (78) 

‘âli kılur-men.” dip. ‘İmâretni

ŋ hücreleride mollâlar turup müderrisler ders aytur 

ikenler. Mezkûr mollâlarga vakf hem ta’ayyün bolgan iken. (79) Nakldur: Tavuk 

yılı mâh-ı şa’bân’da kış künide Otrar tarafına sefer kıldılar. Havâ kattık savuk 

irdi. Ümerâlar şekve kıldı, “Uşandag kattık (80) savukda sefer kılur mu?” dip. Ki-

lip deryâ-yi Sir’din öttiler. Emir Timür’ni

ŋ bedenleri tirlep kilür irdi. Ümerâlarnıŋ 

sözin işitip gayreti kilip (81) bir ketfin yalangaç kılıp koydı irse, şol sebebdin kesel 

peydâ boldı. Otrar şehrige kilip tüşti. Kazâ-i subhâni teb-i muhrik, ya’ni ısıtma 

bedenige  peydâ  boldı  (82),  özini  bilmey  yattı.  Uş  vakt  on  bişinci  mâh-ı  şa’bân 

irdi,  tavuk  yılı  irdi,  sene  sekkiz  yüz  sekkiz  yıl,  Peygamber  salla’llâhu  ‘aleyhi  ve 

sellem’ni

ŋ hicretlerige (83) ötüp irdi. Üç k[ün] bolgan … halk özin bilmey yatıp …

(84) … ……… (85) Ekeleri gümân kıldı ki “cân teslim kılgan iken.” dip. Ammâ 

rûz-berûz kesel-i Emir ziyâde boldı. Tabîbler körüp kandak kesel ikenin bilmedi, hiç 

dâr nef’ kılmadı (86) Mâh-ı şa’bânnı



 yigirme sekkizi cum’a küni çâşt-gâh vaktıda 

âfitâb tutuldı. Hergiz andag bolgan imes irdi, meğer Hâzret-i Süleymân ve Hâzret-

i  İskenderni



  (87)  vefâtlarıda  bolup  irdi.  Ammâ  Emir  Timür-i  Sâhib-kırân’nı



 

ruhlarını kabz kılur küni vakt-ı çâştdın tâ namâz-ı ‘asrgaça âfitâb tutulup ay ve 

yulduz (88)-lar körünüp kaldı, tünge ohşap. Şol küni tün dip âdemler cum’a namâ-

zını kazâ kıldı.” (Eraslan 2010: 386-387).

Emir Timür’ün vefâtını (hicri 18 Şaban 807 / milâdî 19 Şubat 1405) mü-

teakip,  IdilbozkırlarıveÖn  Asya  coğrafyası,Çuçi  ulusuna  bağlı  Çinggisli  so-

yundan gelen Şeybânlı sülâlelesiyle, Emir Timür’ün soyundan gelen Timürlü 

sülâlesi arasındaki hâkimiyet mücadelelerine sahne olmuştur. Şeybânî Han’ın 

(1451-1510) Buhara, Semerkand (1500), Fergana (1505), Ürgenç ve Hârezm’i 

hâkimiyeti altına almasıyla birlikte eski Çağatay Hanlığı’nın siyasî coğrafyası 

kültür mîrâsı ile birlikte Şeybânlı sülâlesine (1500-1599) geçmiştir.

Şeybânî Han da Emir Timür gibi Türk devlet geleneğinde görülen devlet-

te köke bağlılık, devamlılık ve cihân hâkimiyeti mefkûresi ya da 8. yüzyılda 

Bilge Kağan’ın Orhun Âbideleri’nde ifade ettiği kut anlayışını kendi dîvânın-

da

19



Çinggis Han soyuna dayandırarak ortak kültür mîrâsını devam ettirmiştir.

19

  Karasoy,  Yakup.  Şiban  Han  Dîvânı  (İnceleme-Metin-Dizin-Tıpkıbasım).  TDK  Yayınları,  Ankara 



1998, s. 212.

286  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî



Eger devlet çerâğını yarutsam hiç ta

ŋ irmes

Ki öçken Çingizî şem’i bili

ŋ bigler yanar mindin

Min ol subh-ı sa’âdet-min ki Çingiz kökidin togdum

Kaçan kim tipresem yil tig Timür şem’i öçer mindin

(Dîvân 121

a

)

 



Sin-sin habîbi yolıda Çingizîden bu Şibânî

Bûstân-ı kö

ŋlüŋe tüşken ol dâne-i hâli müdür 

(Dîvân 8


a

, Karasoy 1998: 72)

Şeybânî  Han  bu  noktada,  Timürlüler  döneminde  Emir  Timür’ünunvanı 

olan  sahip-kıran  ibâresini  de  kullanarak  Timürlü  mîrâsının  vârisi  olduğunu 

beyân etmiştir. 

Şibân yalgan dimes kim Hak anı sâhib-kıran kıldı

Hasebde Ti

ŋrige kul-min nesebde Çingizîdür-min 

(Dîvân 138

a

, Karasoy 1998: 235)



Ahmed Yesevî hikmetlerinin temel özelliği, ana dili Türkçe olan herkesin 

rahatlıkla anlayabileceği bir edebî dil ile birlikte Islâmî ıstılâhların kullanılmış 

olmasıdır. Şeybânî Han da Ahmed Yesevî’nin yolundan ayrılmadan, hâkimiye-

ti altında bulunan farklı Türk boylarını Islâmiyetin birleştirici niteliği ile bir 

arada tutmaya gayret göstermiştir. 

Şeybânî Han, bir taraftan yukarıda belirtilen soy ve kültür birliği çerçeve-

sinde Çinggisli yasasına bağlı olmakla birlikte, diğer taraftan kendisini “Hali-

fetü’r-Rahmân” olarak tanımlayacak kadar Islâmiyete samimiyetle sâhip çık-

mıştır. Ancak, Şeybânî Han’ın Islâmiyete bakışı Yesevîlik anlayışı ile birlikte 

değerlendirilmelidir.



Evliyâlar serveri boldı H

v

âce Ahmed Yesevî 

Yesevîni güzerlep ötsem ol Sabrân sarı

(Dîvân 175

a

, Karasoy 1998: 285)



Şeybânî Han’ın buyruğu ile Fazlullâh bin Rûzbihân-ı Huncî tarafından hic-

ri 915 / milâdî 1509 tarihinde Herat’ta Farsça olarak yazılan Mihmân-nâme-i 



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 287


Buhârâ adlı eserde de Ahmed Yesevî mîrâsına müstakil bölümlerde yer veril-

miştir.


20

Vasf-i kelâm-i H

v

âce-i Yesevî(Nu.112

b

, T.113



b

, Sutûde 1962: 255-256)

21



“İlâhî feyz bu fakire bağışlarda bulundu, bunlardan biri de mütalaa etme fır-



satı  bulduğum  Hazret-i  Hâce-i  Yesevî’nin  –Tanrı  onun  ruhunu  mübarek  eylesin- 

kitaplarından biriydi. Türkçe olan bu kitapta tasavvufun inceliklerini ve tasavvuf 

biliminin gerçeklerine dair biçok şey öğrendim. Bu kitap, sülûkun amaçları, gerçeğe 

ulaşmanın yolları, sâliklerin aşacakları menziller, bu menzilleri geçecek olanların 

makamları gibi birçok konuyu içine almaktadır. Düzeninin mükemmel olduğuna hiç 

şüphe yoktur. O kitap; makamlar, sâliklerin menzillerinin düzeni bakımından da 

mükemmeldir. O kitâb-ı şerîfin okunması ve mütalaası sonraki gecelerde de devam 

etmiş; bu açıklamalar ve okumalar feyizler, bereketler ve bağışlar nasip etmiştir”.

Vasf-i mezâr-i H

v

âce-i Yesevî(Nu. 55

a

, T. 64



a

, Sutûde 1962: 129-132)

22



“Hakanlık niyeti ve sonsuz bağışta bulunma özelliği, ona yakın olanlar arasın-



da o nimet lokmasına arzu oluşturmuştur. Orada yaşayanlar ve münzeviler mera-

sim törenlerinde devlete duacı olmuşlardır. Doğru olan da o kutlu mezarı ziyaret 

etmektir. O arı kubbeye komşuluk, alâmeti kendinden olan o ulu oruna selâm ve 

yakaranların ulaşacağı o yol bizim işimizdir. Kazak savaşı sırasında gidiş ve dö-

nüşlerinizde o gizlenilecek yerin gölgesinde dinlenin. Kendi aziz bedeninizi soğuğun 

felaketi ve yolun kötülüklerinden kurtarın”.

Vasf-i  ‛imâret-i  mezâr-i  H

v

âce-i  Yesevî(Nu.113

a

,  T.114



a

,  Sutûde  1962: 

256-257)

23



Bu bölümde Hazret-i Hâce-i Yesevî’nin kabrinin bulunduğu mekân gayet 

şâirane bir üslûp ile adeta resmedilmiştir. 



“Hazret-i Hâce’nin mezarının imareti, tür açısından âlimlerin bayındır imaret-

lerinden ve insanoğlunun şaşılacak yapılarındandır. Yapının sütunsuz piramitlere 

benzeyen kubbesi olup, âdeta onun dünyasındaki kartalın gölgesi altında yerleşmiş-

20

  Seyhan  Alışık,  Gülşen.  “Şeybânîler  Dönemi  Için  Kaynak  Araştırmaları:  Mihmân-Nâme-i 



Buhârâ I”, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, Ankara, cilt 1, sayı 1 (Kasım 2004), s. 118-140.

21

  Seyhan  Alışık,  Gülşen.  “Şeybânîler  Dönemi  Için  Kaynak  Araştırmaları:  Mihmân-Nâme-i 



Buhârâ II”, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, Ankara, cilt 3, sayı 1 (Mart 2006), s. 103-131.

22

  Seyhan Alışık, Gülşen, 2006, s.112.



23

  Seyhan Alışık, Gülşen, 2006, s.122. 



288  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî



tir. Onun sofası yükseklikte ufuklar gibidir, onun takı kıvanç verici olup, bu işlemeli 

tak, takın sütununun yüceliğini gösterir. Onun eyvanının şerefeleri zuhal yıldızının 

şerefeleri gibidir. Sarayın basamakları yapının sağlamlığının göstergesi olup, mavi 

gökyüzünü beğenmemiştir. İmaretin bulunduğu yer Aden cennetinden bir hikâye ve 

onun en güzel örneği olup parlak miraç derecesi gibidir. Sonsuz nimet suyu olan 

Kevser havuzu susamışlara bir ırmak bağışlar, onun derin kuyusu Selsebil çeşme-

sinin bağrında huzur şerbetini yorgunluk vadisine serper (burada imaret hakkında 

dokuz dizelik Farsça bir manzume bulunmaktadır).On iki gün boyunca zafer, kom-

şuluk şerefi, o can yakan makamda oldu. Burada zaman inziva, zikir, müzakere ve 

derslerle geçmiştir. Derslerden ve meclisten kuşkusuz ruh buldum”.

Zikr-i teveccuh-i Hazret-i Hal

įfetü’r-Rahmânî ez-Sagnâk be-ziyâret-i merkad-i 

mukaddes H

v

âce-i Yesevî zâda’llâhu işrâkahu fi’l-âfâk (Nu 113

b

-115



a

, T. 114


b

-

116



a

, Sutûde 1962: 258-262)

24

(Hazret-i halifetü’r-rahmânın Sagnak’tan Hace 



Yesevî’nin – Tanrı cihânda nurunu artırsın- kutlu türbelerini ziyarete yönelmeleri).

“Bayram günü, bayram görevlerini yerine getirmek için Sagnak beldesinde ko-

naklandı,  sonraki  gün  eyyâm-ı  şerîfin  başı  idi.  Han  ordusu  Sagnak’tan  hareket 

ederek, o şehrin dışında konakladı. Daha sonra Savran şehrine yöneldi ve o beldede 

bulundu. Ordu, orada kendi çadırlarını kurdu ve oraya göçerek Yesi beldesi çöllerin-

de yerleşti. Han Hazretleri, Hâce-i Yesevî’nin kabrini ziyarete niyetlendi. Zilhicce 

ayının on beşinin (6 Nisan) sabahında Perşembe günü parlak bir güneş gibi Yesi 

sabahına doğdular. Hazret-i Hâce’yi ziyaret için ehram bağladılar. O Kâbe’yi ziya-

ret etti ve yakarışta bulundu. Han hazretleri ziyarette bulunduğu sırada çevreden 

birçok insan ibadet için oraya aktılar, halkla birlikte rükû ve secde ettiler. Tanrı 

huzurunda  bu  azamet  ve  insana  yakışır  tablo  ortaya  çıktı.  Mezarın  kubbesinin 

dışında, batı sofasının kenarında oturdu ve Tanrı kelamından kıraat etti. Hafızlar 

okumanın adabıyla Kur’an okudular. Mezarı ziyarete gelenlere rızık sofrasının övü-

len lezzetinin bağını açtı ve sonrasında büyük bir toy verdi.Ben hakir bir aydan beri 

o hazretin ayrılığından hilâl gibi olmuş ve zayıflamıştım. Hilafetin yüce güneşinin 

o burçta doğması ile dolunay gibi ışıklandım ve kemale erdim”.

Fâ’ide-i der-ziyâret (Nu.114

b

, T.115



a

, Sutûde 1962: 260)

25



“O yüce makamda bağışlanan yüce yararlardan biri de feyz dilinde eserler veril-



mesiydi. Hazret-i Hâce-i Yesevî buyurmuşlardır: “Her kim bizi ziyaret ederse eğer 

bir arslan ise tilki olur, eğer tilki ise arslan olur. Bundan murat kibrin üstesinden 

24

  Seyhan Alışık, Gülşen, 2006, s.123.



25

  Seyhan Alışık, Gülşen, 2006, s.124. 



Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî 

 289


gelip, bizi ziyaret ederek bizim ululuğumuzun aydınlığının nasibinden sülûk bulur. 

Cesareti yüzünden ve arslan gibi böbürlenmeden dolayı bizim himmetimizin kuvveti 

onu mağlup eder, delikteki tilki gibi yenik ve âciz sayılır. Eğer düşkünlük yolunu 

ve kendi tevazusunu tilki gibi aciz sayarsa, biz onu arslanın avının feyzi sayarız 

ve hanın nimetlerinden bağışlamanın yolunu değiştiririz. Siz şükredin ki sizde bir 

bitkinlik gibi duran kibirden uzaklaşarak bu eşiğe geldiniz.”

“Han hazretleri, mescidin bilim derecesini, müderrislerin durumlarını sordular. 

Orada  ders  almakta  olan  kimi  yoksul  öğrencilerin  hadis  icazesi  almış  olduğunu 

belirlediler. Hâce-i Yesevî hazretlerinin kabrinin imaretini yaptırmış olan Emir Te-

mür’ün yaptırdığı okulda Seyyid Şerîf Cürcanî –Tanrı onu yarlıgasın- orada ders 

vermiştir.  Onun  görevi  ise  belirli  öğrencileri  özel  olarak  eğitip  hanlığın  sadaka-

tine  ve  hizmetine  sunmak  olmuştur.  Böylece  Savran  beldesine  öğrenci  gönderildi 

ve öğretmen tayin edildi. Han hazretleri “Artık burası Türkistan ülkesidir” diye 

buyurdular”.

Vasf-i  mescid-i  Yesî  ki  hazret-i  han  benâ  fermude-end(Nu.  115

a

,  T.  115



b

Sutûde 1962:  260-262)



26

. (Han hazretlerinin kurduğu Yesi mescidinin vasfı). 



“Han hazretleri Yesi beldesinde ulu bir mescit yapılmasını buyurdu. O hazret 

yüce himmeti ile dünyada bu binayı yapmakla, sonsuz yaşamdaki yerini de hazır-

lamış oldu. Bu mescidin takının yüksekliği sıdretü’l-müntehâ’ya kadar ulaşır. Bu 

yüksek yapıyı görenler Beytü’l-Aksa’yı hatırlarlar. Odaları ibadet edenlerin safları 

ile dolar ve kapıları ibadet edenlere sevap kapılarını açar. Yesi şehrinin bugünkü 

büyük camii aslında o yüce mescittir. Ziyareti yerine getirme ve ibadet merasiminin 

devamında  rahatlama  meydana  geldi.  O  ışıklı  kabrin  ululuğundan  kaynaklanan 

ilâhî bereket ve feyizler hazretin hilafetinin dünyasına aitti. Han hazretleri o kut-

lu kabirle vedalaşılmasını istedi.Daha sonra Muhammed Temür Bahadır’ın annesi 

Mehd-i ‘Ulyâ Hurrem Kübrâ’nın Hazret-i Hâce-i Yesevî’nin kabri yakınında bulu-

nan mezarı da ziyaret edildi. Hazret aynı gün öğleden sonra Yesi şehrinin dışındaki 

Çehâr-bağ mevkiinde birkaç saat dinlendi. Köçüm Sultân hazretleri toy hazırlığına 

başladı. Sonuncu gün Yesi çölünde konan ordu Arkuk geçidinden Seyhun’u geçmek 

üzere yola çıktı.”

Burada Yesi mescidini öven bir de şiir bulunmaktadır. Şiirde özellikle mes-

cidin takı, felek takına benzetilerek övülmüş ve feleklerin bu mekânda zikret-

mekte olduğu şairane bir üslupla yazılmıştır.

26

  Seyhan Alışık, Gülşen, 2006, s.124-125.



290  

Geçmişten Geleceğe Hoca Ahmed Yesevî



Vasf-i Yesi(Nu. 112

b

, T. 113



b

, Sutûde 1962: 256)

27



“Hazret-i  H



v

âce-i  Yesevî’nin  kabrinin  bulunduğu  Yesi  şehri  oldukça  geniş  bir 

alana  yayılmıştır.  Türkistan  ülkesinin  tahtı  olan  Yesi  ve  çevresi  bolluk  içindedir. 

Yeşillikler içindeki bu yer gül bahçesi gibi güzel ve insanları da mutludur. Yesi’nin 

kuzeyi de Özbek ülkesinin köşelerindendir. Bu şehir doğu yönünde Andican ve Hı-

tay sınırına kadar dayanır. Yesi şehri ayrıca canlı bir ticaret merkezidir. Tacirler 

mallarını Yesi’de satarlar. Ticaret yolu üzerinde olduğu için kervanların ve yolcula-

rın uğradığı ve konakladığı şehirdir.”


Yüklə 6,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   59




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin