2
Hücrelerin yaşamlarını sürdürebilmeleri, iç
ortamın sıcaklık ve kimyasal içerik yönünden
sürekli olarak değişmez tutulmasına bağlıdır.
İç ortamın değişmez tutulması işi
"
homeostazis
" olarak tanımlanır. Organizmada
dolaşım, solunum,boşaltım ve sindirim gibi
organ sistemleri sürekli olarak homeostazisi
sağlamak için çalışırlar.
Organların bu amaç doğrultusundaki
çalışmaları sırasında karşılıklı
iş birliği ve
uyum
şarttır.
3
Sinir sistemi ve endokrin sistem
(hormonal
sistem), organların karşılıklı işbirliği içinde
ve gereksinim duyulan değişkenlikte
çalışmasını sağlayan ve ayrıca gerek iç
ortamdaki gerekse organizmanın dışındaki
çevre koşullarında (dış ortam) oluşan
değişikliklere karşı çok sayıda düzenleyici
yanıtları oluşturan düzenleyici sistemlerdir.
Sinir sistemi iç ve dış ortamda oluşan
değişikliklere
akut (ani)
yanıtın oluşturulduğu
sistemdir.
4
Endokrin sistem
ise iç ortamın kimyasal
yapısındaki değişimlere karşı geç başlayan
uzun
süren (kronik)
yanıtları oluşturan bir sistemdir.
Endokrin sistem düzenleyici görevini
hormon
adı
verilen kimyasal moleküller aracılığı ile yapar.
Ancak endokrin sistem düzenleyici görevini
yaparken büyük oranda sinir sistemine bağımlı
olarak çalışır ve bu nedenle
nöroendokrin sistem
olarak da tanımlanmaktadır.
Endokrin sistem hızlı cevap verilmesi gereken
durumlarda yetersiz kalır.
Ayrıca seçici değildir.
5
Sinir sistemi iç ve dış ortamda oluşan
değişikliklere
akut (ani)
yanıtın oluşturulduğu
sistemdir.
Çok hücreli kompleks canlılarda endokrin sistem
hızlı düzenleyici görevini sürdüremeyeceğinden
dolayı hücre ve organların haberleşmesi için
özel bir sisteme ihtiyaç duyarlar. İşte bu sistem
sinir sistemidir
.
Sinir sistemi gerek iç ortamdaki gerekse dış
ortamdaki değişiklikleri
reseptör
adı verilen
özelleşmiş yapılar aracılığı ile algılar. Sinir
sistemi reseptörlerinin, nöronlar (sinir hücresi) ile
bağlantıları vardır ve belli uyaranlara karşı
özelleşmiş yapılardır.
6
SİNİR SİSTEMİ HÜCRELERİ
Sinir sisteminde hücreler iki büyük grupta
toplanmaktadır:
a) Nöronlar
: Sinir sisteminin esas fonksiyonunu
yapan hücreler olup, aksiyon potansiyelini
oluşturup iletme işi bu hücrelerdedir.
b) Glia hücreleri
: Nöronlara destek görevi yapan
hücreler olup, aksiyon potansiyeli oluşturup
iletme işine katılmazlar.
7
Nöronlar
Sinir sistemi kontrol edici ve düzenleyici
görevini, özel yapıda uyarılabilme ve uyarıları
iletebilme yeteneğindeki
nöronlar
ile
gerçekleştirmektedir. Uyarıları, çeşitli
uzaklıklara taşıyabilen sinir hücreleri,
büyüklüklerinin değişkenlik göstermesine
karşın, hemen hepsi yapısal olarak belli
karakteristik özellikleri paylaşırlar.
8
Bütün nöronlar; nükleus, sitoplazma ve hücre
organellerini içeren bir hücre gövdesi
(soma)
ile bu hücre gövdesinden çıkan ve
nörit
adı
verilen uzantılardan oluşur. Nöritler
sitoplazmik uzantılar olup hücre zarı ile
çevrilidirler.
Nöritler, uyarıyı taşıdıkları yöne bağlı olarak
akson ve dendrit
olmak üzere ikiye ayrılırlar.
Dendritler uyarıyı hücre gövdesine doğru,
akson ise uyarıyı hücre gövdesinden alıp
uzağa taşımaktadır.
Dendritler ve soma impulsun doğduğu yer,
akson ise iletildiği yer olmaktadır.
9
Nöron: Soma, Dendrit, Akson
10
Dendritler bir ve birden fazla sayıda olabilirken
her sinir hücresinin bir adet aksonu bulunur ve
aksonların uzunluğu birkaç mikrondan 1m.'ye
kadar değişebilir.
Aksonlar, akson yumruları veya sinaptik yumrular
adı verilen ve içlerinde bol miktarda veziküller
içeren çok sayıda düğme şeklindeki oluşumlarla
sonlanırlar. Veziküller içinde
nörotransmitter
olarak tanımlanan ve bir nöronda aksiyon
potansiyeli olarak taşınan bilginin, diğer bir
nörona aktarılmasında aracılık eden moleküller
bulunmaktadır.
11
12
Bazı nöronların aksonlarında glia hücreleri
tarafından oluşturulan
myelin kılıf
bulunur. Bu
nöronlara myelinli nöronlar denilmektedir.
Myelin kılıf aksonun etrafını
ranvier boğumları
adı verilen kesintili oluşumlarla çevreler ve
son derece önemli iki görevi vardır.
Bunlardan biri aksiyon potansiyelinin akson
boyunca son derece hızla yayılmasını
sağlamak, diğeri aksonu çevre nöronların
uyarılarından etkilenmesini önlemek amacı ile
izole etmektir.
13
Myelinli nöronlarda aksiyon potansiyeli bir
ranvier boğumundan diğerine sıçrayarak
taşınmaktadır.
Myelinli nöronlara özgü bu tip taşınmaya
saltotori ileti (sıçrayıcı ileti)
denilmektedir.
Saltotori ileti impuls taşınma hızını bazı
nöronlarda 120m/sn kadar çıkarmaktadır.
14
15
PERİFERİK SİNİR SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ
Sinir hücresinin yarı geçirgen zarı hücre içi ve hücre
dışı sıvı arasında
membran
potansiyel farkının
oluşumuna neden olur. Akson zarı sodyum iyonuna
karşı geçirgen değildir. Sodyum transferi aktif olarak
zardaki
Sodyum/Potasyum pompası
yoluyla olur. Bu
sayede, hücre içi sıvıda yüksek yoğunlukta
potasyum (K+) iyonu ve diğer anyonlar, düşük
yoğunlukta sodyum (
Na+)) ve Klor (Cl)iyonu
bulunur. Zarın denge halindeki potansiyeli
-
70mV'dur. Zar elektrik uyaranla uyarıldığında,
depolarizasyon
olur. Zardaki Na
+ kanallarının
Na+
geçirgenliği artar, sodyum dengelenir ve zar
potansiyeli +30mV'a ulaşır, aksiyon potansiyeli
açığa çıkar. Bu potansiyel sinir lifi boyunca yayılım
gösterir.
16
Saltotori ileti
17
Miyelinsiz sinir liflerinde potansiyelin
yayılımı zar boyunca
kesintisiz iletim
şeklinde olurken, miyelinli sinirlerde
depolarizasyon yalnızca Ranvier
nodlarında olmakta ve akım, bir noddan
diğerine sıçrayarak ilerlemektedir
(
sıçrayıcı iletim
).
Miyelinli liflerde bu
sıçrayıcı ileti sayesinde elektriği miyelinsiz
liflerden çok daha hızlı iletirler.
18
Nöronlar fonksiyonlarına göre;
duyu, motor ve
internöronlar
(
ara nöronlar
)
olarak
sınıflandırılmaktadır:
Duyu nöronları
: Reseptörler ile merkezi sinir
sistemi arasında (afferent nöronlar
),
Motor nöronlar
: Merkezi sinir sistemi ile effektör
organ arasında (efferent nöronlar
),
Ara nöronlar
: Merkezi sinir sistemi içerisinde
duyu nöronu ile motor nöron arasındaki
bağlantıyı kuran nöronlardır.
19
İncelendiğinde sinir hücrelerinin birbirleri ile
bağlantılarının olduğu ve bu bağlantılarla bir
sinir hücresinde aksiyon potansiyeli olarak
taşınan bir bilginin diğer bir nörona aktarıldığı
anlaşılmaktadır. Nöronların birbirlerine bilgi
aktarımı yaptıkları bu bölgelere
sinaps
bölgeleri
, iletiye de
sinaptik ileti
adı
verilmektedir.
20
21
SİNAPSLAR VE SİNAPTİK İLETİ
Sinaps
, bir nöronun aksonunun (presinaptik nöron) diğer bir
nöronun (postsinaptik nöron) soması veya dendritleri ile yaptığı
özel bağlantı bölgeleridir. Bir postsinaptik nöronun soması veya
dendritlerinde binlerce sinaptik bağlantı bulunabilir. Ayrıca bir
presinaptik nöronun aksonu tek bir nöronda sonlandığı gibi çok
sayıda nöronla da sinaptik bağlantı yapabilir.
Sinaptik bağlantı bölgeleri elektron mikroskopu ile
incelendiğinde sinir kas kavşağı bağlantı bölgelerine benzerlik
gösterdiği görülmektedir. Ancak bu iki yapı kesinlikle birbirlerine
karıştırılmamalıdır.
Sinaptik yumruları, postsinaptik nöron hücre zarı ile arasında
20nm lik bir açıklık kalacak şekilde sonlanmaktadır. Bu açıklığa
sinaptik kleft=
sinaptik açıklık
denilmektedir.
Sinaptik iletiden sorumlu nörotransmitterler, daha öncede söz
edildiği gibi presinaptik nöronun sinaptik yumrusu içinde
bulunmaktadır.
22
Aksonların dendritler ve soma ile
yaptıkları sinaptik bağlantılar
23
Sinaps yapısı
24
Sinaptik İleti
Presinaptik nörondaki aksiyon potansiyeli, akson
boyunca ilerleyip sinaptik yumrulara ulaştığı zaman,
veziküller içindeki nörotransmitterler, ekzositoz ile
sinaptik aralığa boşalır, bunu takiben
nörotransmitterler, postsinaptik nöron zarında bulunan
kendilerine özel reseptörlere bağlanarak, postsinaptik
nöronu ya uyarırlar ya da uyarmazlar (inhibisyon).
Uyardıkları zaman, aksiyon potansiyeli postsinaptik
nöronun aksonu boyunca taşınmaya devam eder. Eğer
inhibisyon söz konusu ise postsinaptik nöron uyarılmaz
ve sinirsel ileti bu noktada kesintiye uğrar. Postsinaptik
nöronun uyarılması veya inhibe edilmesi presinaptik
nörondan salıverilen Nörotransmittere bağlıdır.
25
Sinaptik iletide görev yaptığı saptanan çok
sayıda kimyasal ajan bulunmuştur ve bunların
sayıları yapılan sayısız deneyler sonucunda
da her gün artış göstermektedir.
Asetilkolin,
norepinefrin (noradrenalin), epinefrin
(adrenalin), dopamin, serotonin, GABA
(gama amino butirik asit) glisin, histamin
bunlardan yalnızca önemli olan bir kaçının
ismidir.
26
Sinir sistemi fonksiyon ve anatomik
açıdan
Merkezi Sinir Sistemi
ve
Periferik
Sinir Sistemi
olarak iki bölüme ayrılır
27
28
Merkezi Sinir Sistemidir
İç ve dış ortamdaki değişikliklere ne gibi
yanıtların oluşturulacağı yönünde
değerlendirmeyi yapan ve kararı veren
bölümdür.
Beyin ve Omurilikten (Medulla Spinalis)
oluşur.
29
30
Beyin
Beyin, kafatası kemik sistemi içerisinde yer alır.
Ortalama bir erişkin beyni 1300
-
1400 gm.’dır ve 100
milyar
nöron
ve trilyonlarca
glia
denen destek
hücresinden oluşur.
MSS nin beyin bölümü, bünyesinde 6 tane alt grup
yapıyı içerir. Bunlar:
Cerebrum (beyin) (serebral korteks),
Cerebellum (beyincik),
diencephalon (thalamus, hypothalamus),
mesensefalon (ortabeyin),
pons,
medulla oblangata (bulbus) dır.
31
Mesensefalon, pons ve bulbusun üçüne
birden
beyin sapı
bölgesi denilmektedir.
Periferik sinirler, MSS'ne m.spinalis ve beyin
sapı bölgelerinden giriş ve çıkış yaparlar.
32
Serebral Korteks
Tanım:
• Beynin bütün yüzeyini örten 2
-
5 mm kalınlıkta,
yaklaşık 2,2 m2 lik yüzey alanına sahip, koyu renkli
bir örtüdür. Adı latince kabuk kelimesinden gelir.
50 milyar nöron ve sayısız sinaps içerir.
Aşırı girintili çıkıntılıdır. Yüzey alanı artırılır. Derin
katlanmalara
sulcus
ve keskin kenarlı çıkıntılı
kısımlara
girus
denir. Girus ve sulcuslar kortekse
1,5mm -
4,5mm lik bir derinlik sağlar. Canlıların
gelişmişliklerine göre sulcus ve girusların sayısı
değişir.
33
Beyin sapı
Üst merkezlerle m.spinalis arasında bilgi taşıyan sinir
liflerinin geçtiği bir bölgedir. Beyin sapı bölgesinde,
ayrıca, nöronların somalarının bir araya toplanması
sonucunda oluşan ve beyaz cevher yapısı içinde koyu
alanlar olarak görülen nükleuslar bulunmaktadır. (MSS
içinde nöron somalarının bir araya toplanarak
oluşturduğu yapılara nükleus, eğer somaların
topluluğu MSS dışında ise ganglion adı verilmektedir).
Beyin sapındaki bu nükleuslar beyinden çıkan 12 çift
periferik sinirin (
cranial sinirler
) 10 çifti için çıkış
merkezidir.
35
KAFA ÇİFTLERİ
36
Beyin sapı bölgesinde yaşam için çok önemli
vital merkezler adı verilen solunum ve
dolaşım merkezleri bulunmaktadır. Boyun
kırılmalarında görülen ani ölümlerin nedeni
bu merkezlerin harabiyetidir.
Vital merkezlere ilaveten öksürme,
hapşırma, kusma, emme ve yutma gibi
fonksiyonların merkezi de beyin sapındadır.
Ayrıca bu bölgede retiküler formatio adı
verilen yaygın nöron gruplarının oluşturduğu;
iskelet kaslarının motor aktivitesi, uyku
-
uyanıklık gibi olaylarla bağlantısı olan bir
bölge de bulunmaktadır.
37
Cerebrum
Beynin en büyük parçası olup, sağ ve sol hemisfere
(yarım küre) ayrılır. Her bir hemisfer; frontal, parietal,
temporal ve occipital olmak üzere 4 loba ayrılmıştır.
Enine bir kesi yapılıp beynin iç yapısı incelendiği
zaman, dış kısmında ince bir gri madde, iç bölgede
ak madde, ak madde içinde de bazı gri yapıların
bulunduğu görülmektedir.Gri alanlar nöron
somalarından, beyaz alanlar ise myelinli aksonlardan
oluşmaktadır.
Dış taraftaki gri yapı serebral korteksdir. Ak maddeye
gömülü gri bölgeler; thalamus, hypothalamus ve
basal ganglionlar olup çok önemli fonksiyonlara
sahiptirler.
38
Loblar: Beyin kabuğu iki hemisferi örter.
Her bir hemisfer sulcus centralis ve parieto-
occipital sulcus ile 4 loba ayrılmıştır.
1-Frontal lob
2-Parietal lob
3-Temporal lob
4-Oksipital lob
Beyin hemisferleri iki yerden birbirleriyle
bağlanırlar
1- Corpus Callosum
2- Comissura Anterior
39
Sağlı sollu herbir hemisfer için serebral korteksin belli
bölgeleri özel fonksiyonlara sahiptir.
Bu bölgelere korteks alanları denilmektedir.
En iyi bilinenleri, motor, duyu (dokunma, basınç, ağrı,
sıcak
-
soğuk gibi) görme, işitme, konuşma alanlarıdır.
Görme merkezinin occipital kortekste,
işitme alanlarının temporal kortekste,
dokunma, basınç, ağrı, sıcak, soğuk, tad ve
proprioseptif duyuların (kas ve eklemlerin hareketleri
ve uzaydaki konumları ile ilgili duyu) postsentral gyrus
da,
iskelet kaslarının motor aktivitesi ile ilgili alanın
presentral gyrus da yerleşmiş olduğu görülmektedir.
40
Postsentral gyrustaki
duyu alanına
somatik
duyu
alanı, presentral
gyrustaki motor alana
primer motor alan
adı
verilmektedir.
41
Bir hemisferdeki somatik duyu alanı ile
primer motor alan vücudun zıt tarafı ile
bağlantıdadır. Örneğin: Sol bacağın ağrı
duyusu, sağ hemisferin somatik duyu
alanında algılanırken, sol bacak kaslarına
kasılma emri, sağ hemisferin primer motor
alanından çıkmaktadır. Bu nedenle beynin
bir yarımküresinde kanama ve diğer
nedenlere bağlı herhangi bir hasar,
vücudun zıt tarafında felç ve duyu
kayıplarına neden olmaktadır.
42
Beyin kabuğunun bölümleri
• Brodman’ın fonksiyonel açıdan 3 alanı:
1-
Hareket yaptıran (Motor) alanlar
2-Duyusal alanlar
3-
Yorumlayıcı (Assosiyasyon) alanlar
Brodman’ın haritası
1, 2, 3:Duyusal (Somatosensoryal) korteks
4 : Motor korteks
17, 18, 19 : Görme
8, 9, 10, 11 : Prefrontal assosiyatif korteks
44, 45 :Broca alanı (anlar konuşamaz)
41ve 42 : İşitme w: Wernicke
22: Psişik işitme alanı (konuşur yanlış)
22 ile 45 arcuat fasikulus ile bağlanır
43
Thalamus
Afferent nöronlarla taşınan, koku duyusu
dışındaki tüm duyu bilgilerinin toparlandığı
ve buradan korteksteki alanlara gönderildiği
bir istasyon gibi görev yapmaktadır.
Thalamusa duyu bilgilerinin yorumlandığı
merkez de denilmektedir.
44
Hipotalamus
Anatomik olarak thalamusun alt tarafında
yerleşmiş olup, çok sayıda nükleustan
oluşmaktadır. Hypothalamus iç ortamın
düzenlenmesinde (homeostazis) çok
önemli fonksiyonlara sahip bir merkezdir.
Hormon salgılarının kontrolü, susama,
açlık
-tokluk, uyku-
uyanıklık,vücut sıcaklığı,
heyecan, korku, öfke gibi emosyonel
(ruhsal) davranışların düzenlendiği bir
yerdir.
45
Basal Ganglionlar
Her bir serebral hemisferin ak maddesi içinde gömülü bulunan
bu gri madde kütlelerinin, serebral korteks, beyin sapı ve
thalamus ile çok sayıda sinaptik bağlantıları olup tam
fonksiyonları kesin olarak bilinmemektedir. Bilinen
fonksiyonları, serebral korteks ve beyincikle birlikte çalışarak
iskelet kaslarının motor aktivitesini düzenledikleri, hareketlerin
planlanmasına ve programlanmasına katkıda bulundukları
yönündedir.
İsteğimizle başlatılan bir çok hareketin daha sonra otomatik
olarak devam etmesinde, basal ganglionların önemli rolünün
olduğu kabul edilmektedir. Örneğin, yemek yemeğe
başlarken, çatalın ele alınması ve ilk hareketi isteğimiz
doğrultusunda başlar, fakat daha sonra çatalın tabak ile ağız
arasında gidip gelmesi ve çatalın göze, buruna veya yanağa
değilde her seferinde ağıza ulaşması, basal ganglionların
çalışmasına bağlıdır.
46
Basal ganglionların hastalıklarında, iskelet
kaslarının düzensiz kasılması, kol ve
bacaklarda titremeler veya istek dışı aşırı
kas kasılması sonucu düzensiz hareketler
görülmektedir.
Basal ganglion hastalıklarından en sıklıkla
görüleni parkinson hastalığıdır. Parkinson
hastalığında, el, kol ve bacaklarda
titremeler görülür. Titremeler hem istirahat
halinde hemde hareketler sırasında vardır
ve hareket ile artış gösterir.
47
Cerebellum (Beyincik)
Herhangi bir hareketin yapılması sırasında,
iskelet kaslarımızın birbirleri ile uyumlu ve
koordine bir şekilde çalışmaları ve dengemizin
korunmasında görev almaktadır. Beyincik bu
fonksiyonları yerine getirirken, beyin sapı bölgesi,
iç kulak, eklem ve kaslardan gelen proprioseptif
duyu bilgileri doğrultusunda çalışmaktadır.
Beyincik hastalıklarında; kaslarda gevşeklik,
istemli hareketlerin yapılması sırasında ellerde
titreme, bir cisme uzanırken uzaklık ayarının
yapılamaması (dismetri), sarhoş konuşması
şeklinde konuşma gibi durumlar görülür.
48
Medulla spinalis
Sinir dokusu hücrelerinin oluşturduğu, ortalama
küçük parmak kalınlığında silindirik bir yapıdır ve 31
bölüme ayrılır.
Bu bölümlerin:
8 tanesi boyun bölgesinde (cervical),
12 tanesi sırt bölgesinde (dorsal veya thorasic),
5 tanesi bel bölgesinde (lumbar),
5 tanesi sacral bölgede,
1 tanesi ise kuyruk sokumunda bulunur(coccygeal).
49
50
51
M.spinalis enine kesilerek incelendiği zaman orta
bölgede kelebek şeklinde gri bir yapının, dış tarafta ise
beyaz bir yapının bulunduğu görülür.
Gri yapıyı nöronların
soma ve dendritleri
, beyaz alanı
ise
myelinli aksonlar
oluşturmaktadır.
Aksonlar, m.spinalis içinde aşağıdan yukarı, yukarıdan
aşağı uzanarak,
traktus
adı verilen sinir yollarını
oluştururlar. M.spinalis içinde çeşitli traktuslar vardır
ve her bir traktus aynı noktadan başlayıp aynı noktada
sonlanırken, merkezden perifere (çevre), periferden
merkeze belli tipte bir bilgiyi taşımaktadır.
Örneğin: dokunma duyusu ve ağrı duyusu
m.spinalisde ayrı ayrı traktuslarda merkeze
taşınmaktadır.
52
M.spinalisin gri madde yapısının arka taraftaki iki
çıkıntısına arka boynuz, ön taraftakilere ise ön boynuz
denilmektedir. Arka ve ön boynuzlar arka kök ve ön
kök olarak tanımlanan akson demetleri ile
bağlantıdadır.
Gerek iç organların, gerekse somatik yapılar olarak
tanımlanan; deri, deri altı dokusu, eklemler ve iskelet
kaslarının, dokunma, basınç, ağrı, soğuk, sıcak gibi
duyularını taşıyan afferent nöronlar (duyu nöronları),
m.spinalisin arka boynuzundan MSS 'ne giriş yapar.
Arka kökü bu nöronların aksonları oluşturur, somaları
ise arka kök üzerinde bulunan ve
ganglion spinale
adı
verilen şişkin bölgede yerleşmiştir. Dendritleri ise tektir
ve reseptörlerle bağlantıdadır.
53
Merkezin emirlerini periferdeki effektör organa
taşıyan motor nöronlar, m.spinalisin ön
boynuzundan çıkış yapar ve bunların aksonları
ön kökü oluşturur. Böylece arka kökü oluşturan
liflerin çeşitli duyu bilgilerini getiren, ön kök
liflerinin ise motor bilgileri effektör organa
götüren lifler olduğu anlaşılmaktadır.
Ön kök ve arka kök, m.spinalisin biraz
ilerisinde birleşerek hem duyu hem de motor
özellik taşıyan nervus spinalis'i oluşturur.
Nervus spinalisler sağlı sollu 31 çifttir ve
periferik sinir sistemini oluştururlar.
54
Omuriliğin şematik kesiti.
İç tarafta hücre gövdelerini içeren gri
madde; dış kısımda ise hücre
uzantılarını içeren ak madde
bulunmaktadır. 1. Gri maddenin ön
boynuzu (cornu anterior); 2. Gri
maddenin arka boynuzu (cornu
posterior); 3.Gri bağlantı bölgesi
(commisura grisea); Ak maddenin ön
bölümü (funiculus anterior); 5. Ak
maddenin yan bölümü (funiculus
lateralis); 6. Ak maddenin arka
bölümü (funiculus posterior); 7. Ak
madde ön bağlantı bölgesi
(commisura alba anterior); 8. Dikey
ön oluk (fissura mediana anterior); 9.
Arka oluk (sucus medianus
posterior); 10. Merkezi kanal (canalis
centralis); 11. Motor sinirler (ön kök;
radix anterior); 12. Duyu sinirleri
(arka kök; radiz posterior); 13. Arka
kök ganglionu
55
Omuriliğin şematik görünümü
1. Arka oluk; 2. Dura mater; 3.
Araknoid zar; 4. Duyu sinirlerinin
kökleri (arka kök; radix
posterior); 5. Arka kök
gangliyonu (duyu hücrelerinin
gövdeleri burada bulunur); 6.
Spinal sinirler (vücuda dağılan
motor sinirler ve vücuttan duyu
getiren duyu sinirleri); 7. Motor
sinirlerin kökleri (ön kök; radix
anterior); 8. Subaraknoid boşluk
(Beyin-
omurilik sıvısı ile
doludur); 9. Pia mater
56
Periferik sinir sistem
Reseptörler aracılığı ile iç ve dış ortamdan aldığı
bilgileri merkeze, merkezin emirlerini ise bu emirler
doğrultusunda yanıtı oluşturacak organa (effektör
organ) götüren sistemdir.
Effektör organlar
ise kas ve salgı bezi hücreleridir.
Periferik sistemin reseptörlerle merkez arasında
bağlantı kuran nöronlarına
duyu nöronları =
afferent nöronlar
,
merkez ile effektör organ arasında bağlantı kuran
nöronlarına
motor nöronlar = efferent nöronlar
denilmektedir
57
58
Periferik sinir sistemi 43 çift sinirden oluşmaktadır. Bu
sinirlerin 12 çiftini cranial sinirler, geri kalan 31 çiftini
ise nervus spinalisler oluşturmaktadır.
Periferik sistem, afferent (DUYU) ve efferent
(MOTOR)
olmak üzere fonksiyon yönünden iki bölüme
ayrılır.
Motor bölüm de kendi içinde
somatik ve otonom
olmak
üzere ikiye ayrılmaktadır.
Somatik motor olanlar
, iskelet kaslarımıza kasılma
emirleri götürerek kol, bacak, beden ve başımızın
hareketini sağlarlar.
Periferik sistemin otonom bölümü
iç organlarımızın
çalışmalarının düzenlenmesinden sorumludur.
Otonom motor nöronlar, düz kas, kalp kası ve salgı
bezlerinde sonlanarak; damarların kasılıp
gevşemesini, barsak hareketlerinin azalıp
çoğalmasını, kalbin kasılma gücü ve hızının
düzenlenmesi gibi olayları gerçekleştirirler
59
Otonom sinir sistemi kendi içinde
sempatik ve
parasempatik
olmak üzere ikiye ayrılır.
Sempatik sistem nöronları m.spinalisin
thoracal ve lumbar bölgelerinden çıkar, bu
nedenle sempatik sisteme thoracolumbar
sistem de denilmektedir.
Parasempatik sistem ise craniosacral olarak
adlandırılır. Çünkü parasempatik sistem
nöronlarının bir bölümünü bazı cranial sinirler
(n.vagus, n.occulomotorius, .glossopharingius,
n.facialis) bir bölümünü de m.spinalisin sakral
bölgesinden çıkan sinirler oluşturmaktadır.
60
İç organlarda genellikle bu iki sistem bir
arada bulunur ve aynı organ üzerinde
daima birbirlerinin zıddına
çalışmaktadırlar.
Diğer bir deyişle bir tanesi organın
aktivitesini artırırken diğeri azaltmaktadır.
Örneğin, sempatik sistem kalbin kasılma
gücü ve hızını artırırken, parasempatik
sistem azaltır; mide ve barsak sisteminin
kasılması ve salgısını parasempatik
sistem artırır, sempatik sistem azaltır; göz
bebeklerini (pupil) sempatik sistem
genişletir, parasempatik sistem daraltır.
61
Sempatik sistem genel olarak organizmayı acil
durumlara karşı koruyucu ve uyarıcı bir sistem
olarak çalışmaktadır. Herhangi bir tehlike veya
heyecan verici bir olayla karşılaşıldığı zaman
organizmada sempatik sistem aktivitesi
baskınlaşır ve kişi kendini tehtid eden olaydan
kaçmak için veya savaşmak için hazır duruma
getirilir. Böyle bir koşulda, kalp hızı artar, deri
ve sindirim sistemi damarları daralırken iskelet
kaslarının damarları genişletilir. Bunun amacı
iskelet kaslarını iyi kanlandırmak, kaçma veya
savaşabilmek için güçlü duruma getirmektedir.
62
Bu nedenle sempatik sistem enerji sarf
ettiren bir sistem olarak kabul edilmektedir.
Parasempatik sistem ise kalp hızını
yavaşlattığı, kasılma gücünü azalttığı ve
sindirim sisteminin aktivitesini artırarak
alınan besinlerin kana karışıp enerjiye
dönüşmesini kolaylaştırdığı için daha çok
enerji koruyucu sistem olarak kabul
edilmektedir.
63
Sempatik ve parasempatik sistem organlar
üzerindeki etkilerini nöronlarından
salıverilen nörotransmitterler aracılığı ile
yaparlar.
Sempatik sistem nöronlarının
nörotransmitteri
noradrenalin
(norepinefrin),
parasempatik sistemin ise
asetilkolin dir.
Asetilkolin
salgılayan
nöronlara kolinerjik nöronlar, noradrenalin
salgılayanlara ise adrenerjik nöronlar
denilmektedir.
64
65
REFLEKSLER
Refleksin tanımı, reseptörlerin uyarılmaları ile effektör
organlarda oluşan istem dışı yanıtlar olarak
yapılmaktadır.
Örneğin, sıcak bir objeye okunduğumuzda elimizi
aniden çekmemiz refleks bir yanıttır. Reflekslerin
oluşmaları sırasında sinirsel impulslar
refleks arkı
adı
verilen anatomik bir yolu izler.
Refleks arkında; reseptör, afferent nöron, bir merkez,
efferent nöron ve effektör organ vardır. Gerçekte
refleks arkı fonksiyon yönünden sinir sisteminin esas
birimidir. Diğer bir deyişle gerek isteğimiz
doğrultusunda gerekse isteğimiz dışında yapılan her
çeşit sinirsel aktivitenin ortaya çıkışı aynı mekanizma,
yani refleks arkı ile olmaktadır.
66
Refleks olarak meydana gelen bir hareketin gerçekleşmesi
için gerekli olan tüm yapı bileşenlerine refleks arkı adı verilir
.
67
Refleks merkezi
, m.spinalisten başlayarak serebral
kortekse kadar (serebral korteks dışında) MSS
yapılarından herhangi biri olabilir.
Örneğin, patella refleksinin (bir çekiç ile diz kapağının
altındaki tendona vurulması sonucunda bacağın
dizden aşağı bölgesinin aniden yukarıya hareketi)
merkezi; m.spinalistir.
Göz bebeklerinin (pupil) ışığa karşı refleks
yanıtlarında (kuvvetli ışıkta daralmaları, az ışıkta
genişlemeleri) merkez; mesencephalondur.
Nörolojik muayenelerde çeşitli reflekslere bakılarak o
refleks arkındaki yapıların sağlam olup olmadığı
araştırılmaktadır.
68
Refleks merkezinin m.spinalis olduğu refleksler basit
reflekslerdir.
Karışık ve kompleks yanıtların oluştuğu reflekslerde,
merkez üst bölgelere doğru kaymaktadır.
Otonom sinir sistemi tarafından idare edilen reflekslere
visseral refleksler
denilmektedir.
Visseral reflekslerle iç ortamın değişmezliği
(homeostazis) sağlanır. Örneğin: Dokulardaki oksijen
miktarı azaldığı zaman, kandaki oksijen miktarındaki
değişmelere duyarlı reseptörler aracılığı ile solunum
merkezi uyarılarak solunum derinliği ve hızı refleks
olarak artırılır. Benzer şekilde kan basıncı düştüğü
zaman, belli büyük damarların çeperinde bulunan, kan
basıncındaki değişmelere duyarlı reseptörlerin
(
basınç reseptörleri
)
uyarılması ile bulbusta bulunan
vasomotor merkez uyarılıp damar çapları daraltılır,
kalp atım hızı artırılır.
Dostları ilə paylaş: |