153
Bir Anoreksiya Nervosa Olgusu ve Bu Olguya
Farmakoterapi İle Birlikte Psikodrama Teknikleri
İle Yaklaş›m
Dr. Osman ÖZDEL
1
, Dr. Figen ATEŞCİ
2
, Dr. Nalan K. OĞUZHANOĞLU
3
1
Öğr. Gör.,
2
Yrd. Doç.,
3
Doç., Pamukkale Ü. T›p Fak., Psikiyatri AD., Denizli.
Türk Psikiyatri Dergisi 2003; 14(2):153-159
ÖZET
Anoreksiya nervoza temel olarak genç k›zlar› etkileyen bir
yeme bozuklu¤udur ve daha yayg›n olarak bat›l›laflm›fl ül-
kelerde görülür. Bu bozukluk sosyokültürel olarak ileri top-
lumlar›n bir sorunu olmas›na karfl›n, ülkemizin de içinde
bulundu¤u geliflmekte olan toplumlarda da s›kl›¤› h›zla art-
maktad›r. Anoreksiya nervozan›n sa¤alt›m›nda yaflan›lan
güçlükler klinisyenleri hastal›¤› daha iyi anlamaya yönelt-
mektedir. Anoreksiya nervozan›n oluflumunda birçok farkl›
etmenin rol oynad›¤› iyi bilinmektedir, psikodinamik etken-
ler de oldukça önemlidir. Sonuçta toplumsal ve ailesel et-
kileflimler de anoreksiya nervoza gelifliminde rol
oynamaktad›r. Bu gerçeklerin ›fl›¤›nda ilaç sa¤alt›m› ile bir-
likte psikoterapi, bozuklu¤un sa¤alt›m›nda kullan›labilir.
Bu makalede, bir olgu temelinde, anoreksiya nervoza’n›n
psikodinami¤i ile birlikte süreci ve tan›mlay›c› özellikleri
tart›fl›ld›. Bu olgunun sa¤alt›m›nda ilaçlarla birlikte psikod-
rama tekniklerinin yararl› olaca¤› düflünüldü. Bu yöntemle
hasta, bozuk olan kiflileraras› iliflkilerini fark etmifl ve dü-
zeltmifltir. Böylece duygusal ve biliflsel içgörü kazanm›flt›r.
Anahtar Sözcükler: Anoreksiya nervoza, psikodrama, kli-
nik gidifl
SUMMARY: An Anorexia Nervosa Case and An Approach
to This Case with Pharmacotherapy and Psychodrama
Techniques
Anorexia nervosa in an eating disorder that primarily
affects female adolescents and is more commonly seen in
westernized countries. Although it is a sociocultural
problem of developed societies, nowadays it is also
increasing rapidly in developing cultures such as Turkey.
Difficulties in the treatment of anorexia nervosa have
directed clinicians to understand the disorder better.
Although it is well known that various factors play a role
in the etiology of anorexia nervosa, psychodynamic
factors also have considerable importance. In addition,
social and familial interactions contribute to the
development of anorexia nervosa. In the light of these
facts, treatment with psychotherapy and pharmacotherapy
might be used to cure this disorder.
In this article, the definitive features and process of
anorexia nervosa along with its psychodynamics were
discussed on the basis of a case. In the treatment of the
patient, psychodrama techniques with drugs were thought
to be useful. The patient became aware of the
unfavourable relationship and improved by the use of this
method. Thus she gained emotional-cognitive insight.
Key Words: Anorexia nervosa, psychodrama, prognosis
154
GİRİŞ
Anoreksiya nervoza ilk kez 1500’lü y›llarda
Simone Porto O. Portio taraf›ndan tan›mlanm›ş-
t›r. Açl›k ve çileciliğin (asetizm) kutsal, özendiri-
len bir davran›ş olduğu bu dönemde, anoreksiya
olarak tan›mlanabilecek olan bu durum din uğru-
na dünya zevklerinden vazgeçme anlam›na gel-
mektedir. Sonraki dönemlerde, amenore, iştah-
s›zl›k, kab›zl›k, aş›r› hareketlilik ve zay›fl›kla
seyreden kad›n olgular bildirilmiş olup, psikiyat-
rik bozukluk olarak kabul edilmesi son 30 y›l
içinde mümkün olmuştur (Edelstein 1989, Scott
1988).
Dünya Sağl›k Örgütü (1992) taraf›ndan fizyo-
lojik bozukluklar ve fiziksel faktörlerle ilişkili
davran›şsal sendromlar grubuna sokulan anorek-
siya nervoza, Amerikan Psikiyatri Birliği (1994)
taraf›ndan bağ›ms›z bir grup olarak ele al›nm›ş
olup, kilo alma konusunda aş›r› korku ve vücut
ağ›rl›ğ›n›n %15’ini kaybetme kriterleri tan› öl-
çütleri olarak ifade edilmektedir.
Yeme bozukluklar›nda genetik ve biyolojik
faktörlerden söz edilmekle birlikte klasik olarak
kabul edilen görüş, bedenle aş›r› uğraşla birlikte
beden alg›s›nda bozukluk olduğudur (Stober
1991, Hsu ve Sobkiewicz 1991, Ben Tovim ve
Wolker 1991, Bunnell ve ark. 1992). Anoreksiya
nervozal› hastalarda ortaya ç›kan yeme davran›ş›
ve diyetin duygudurum üzerine etkileri araşt›r›l-
d›ğ›nda, bu hastalarda bilinçli kontrolden vejeta-
tif kontrole bir gerileme olduğu ve açl›k, doygun-
luk, yorgunluk, ağr›, soğuk ve cinsel uyar›lar›n
yanl›ş alg›land›ğ› varsay›l›r (Polivy ve Herman
1991).
Psikoanalitik kuramlar anoreksiya nervozay›
cinsel dürtülerin bask›lanmas› ve cinsel içgüdü-
nün yeme davran›ş›yla eşleştirilmesiyle ilişkilen-
dirmişlerdir. Ergenlik dönemindeki cinsel dürtü-
lerle baş edemeyen gençler, oral doyumun cinsel
haz ya da doğurganl›kla ilişkilendirildiği ilkel bir
düzeye gerilerler. Genital anlamda yeme eylemi-
nin bilinçd›ş› anlam› genellikle ‘gebe olma’d›r,
ki bu eşitlik birçok yeme inhibisyonlar›n›n nede-
ni olabilir. Ergenlikle birlikte cinsel içgüdünün
daha genital bir nitelik kazanmas› ve şiddetini
artt›rmas› başlang›ç noktas›n› oluşturur; ancak,
genital organla doyumun oral doyuma yer değiş-
tirmesi veya döndürme (konversiyon) mekaniz-
mas›, gebe kalma korkusundan önce gelir. Bu
döndürmede ağ›z-vulva benzeşiminin de rolü ol-
sa gerekir. Bu yer değiştirme ekonomiktir. Çünkü
kendiliğinden ortaya ç›kan ve denetimi zor olan
genital uyar›lmalara karş›l›k oral istekleri dene-
tim alt›na almak daha kolayd›r. Cinsel uyar›lma
sürdüğü için oral doyuma uygulanan yasak gide-
rek daha ağ›r hale getirilir ve yer değiştirmenin
bedeli daha ağ›r olur. Bu ayn› zamanda bulimiyi
de aç›klayabilen bir düzenektir. Bu kez cinsel
dürtü yok edilmeye çal›ş›lmamakta, doyum orga-
n›ndaki yer değiştirme nedeniyle aş›r› yeme dav-
ran›ş› ortaya ç›kmaktad›r (Fenichel 1945, Steiger
ve Houle 1991).
Bruch (1980) ödipal çat›şmas›n› çözümleye-
memiş, genç k›zl›ğ›n, kad›nl›ğ›n gerektirdiği so-
rumluluk, olgunlaşma ve cinsel gelişim sürecine
kendini yeterince haz›r hissetmeyen ergenlik dö-
nemi çocuklar›nda anoreksiya nervozay› regresif
bir savunma ve kaç›nma davran›ş› olarak yorum-
lam›şt›r.
Sonraki görüşlerde anne-baba ile çocuk ara-
s›ndaki ilişkide bozukluk üzerinde durulmuştur.
Bu görüşe göre bebeklerin gereksinim ve rahat-
s›zl›klar›n› ifade etmeleri atlanm›ş ve yeterince
yan›tlanmam›şt›r. Bu bebeklere yeterli hatta mü-
kemmel fiziksel bak›m verilmiş, fakat bunlar ço-
cuktan gelen ipuçlar›ndan çok, annenin kendi
doğrular›na göre yap›lm›şt›r. Sonuçta çocuk ta-
mamen annenin istekleriyle uyumlu, ancak birey
olarak kendisi hakk›nda bir görüşe sahip olmayan
bir ergen haline gelir. Ayr›lma bireşselleşme sağ-
lanamaz, ayr› bir kimlik geliştirilemez. Baba da
genelde çocuklar›yla duygusal bağ kuramayan,
uzak ve ev d›ş›nda bulunan kat› ve agresif yap›-
dad›r. Ya da k›z›yla ilişkisi çocukluk çağlar›nda
çok yak›n olup, k›z›n›n ergenliği ile birlikte uzak-
laşm›ş olabilir. Baban›n bu göreceli uzakl›ğ› baş-
ka etmenlerle de birleşince k›z, bu durumun so-
rumlusu olarak gelişmiş bedenini görür ve yeni-
den eski bebek bedenine geri dönme fantezileri-
nin etkisi alt›nda anoreksiya tablosu geliştirebilir
(Gökler 1997).
Anoreksiya nervozal› hastalar›n kendilik geli-
şimindeki sorunlarla bağlant›l› olarak, yetersizlik
duygular› ile birlikte bedenlerini kontrol etme ko-
nusunda güçlükleri vard›r. Onlara göre kontrol
başkalar›n›n elindedir. Kendilerini başkalar›n›n
davran›şlar› sonucu oluşan “hatal› üretimler” ola-
rak görürler ve öyle davran›rlar (Halmi 2000).
Ergenin benlik ideali oluşumunda beden ve
bedenin statüsü en önemli öğelerdendir. Ancak
155
benlik ideali ergenliğe girişte henüz oluşmam›ş-
t›r. Bu güçlük karş›s›nda ergen, bütünlüğünü,
kimliğini koruyabilmek için değişiklikleri silme-
ye çal›ş›r. Değişmeden kalan çocuk bedeni düşle-
mini sürdürmeye çal›ş›r. Bunun için değişimi
kontrol edebildiğini ve kendisini erişkin hale so-
kacak tüm değişimleri durdurabileceğini düşler.
Beden değişimini ve ortaya ç›kan cinsel betimle-
meleri reddetmek, bedeni kurutmak demektir.
Yeme davran›ş› beden kontrolünün ve bedene sa-
hip olman›n en kolay alan›d›r. Öte yandan zay›f
olmak demek bedenin kad›ns› biçimlerini yok et-
mek de demektir. Şişmanl›k özellikle de karn›n
şişmanl›ğ› gebeliği çağr›şt›r›r ve reddedilir (Çu-
hadaroğlu 1999).
Oluş nedenleriyle ilgili çeşitli varsay›mlar›n
geliştirildiği bu bozukluğun sağalt›m›nda ilaç sa-
ğalt›m›n›n yan›s›ra, bilişsel davran›şç› yaklaş›m-
lar da kullan›labilmektedir (Halmi 2000).
Psikodrama yöntemi
Psikodrama, Moreno’nun yar›m yüzy›l önce
geliştirdiği bir psikoterapi yöntemidir. Moreno
evrenin en gelişmiş canl› parças› olan insanda üç
temel dinamik olan kendiliğinden ortaya ç›kma,
yarat›c›l›k ve eylemi önemsemiştir. Ona göre in-
san yaşam› boyunca belli rolleri al›r ve rollerini
oynamada bu güçleri kullan›r. Her üç yeteneğin
birbirini bütünleyerek normal bir gelişme ve ol-
gunlaşmaya ulaşamamalar› değişik ruhsal rahat-
s›zl›klar› doğurur. Doğal ve etkin psikoterapi
yönteminin, insan›n söz konusu bu üç yeteneği
üzerinde çal›şma imkan› vermesi gerekir. İşte bu
nedenle psikodrama, bireyin ilişki sorunlar›n› ve
iç çat›şmalar›n› kendiliğinden, oyun içinde rol
alarak, karş›l›kl› rol değişimleriyle işlemesine
yard›mc› olur. Psikodramada kullan›lan temel
teknikler eşleme, aynalama ve rol değiştirmedir.
Kişi terapistin ve rol alan yard›mc› öğelerin yar-
d›m›yla kendi rolünde ve karş› rollerden kendine
bakarak, kendini ve kişilerle kurduğu ilişkilerin
fark›nda olmad›ğ› aktar›mlar›yla bozulmuş yanla-
r›n› tan›y›p, eylem içinde değiştirerek geçmiş
duygusal yüklerinden ar›nabilir. Sonuçta birey
duygusal ve bilişsel içgörü kazanarak terapötik
değişimi gerçekleştirebilecektir (Leutz 1985).
Bu yaz›da çocukluk yaşant›lar› s›k›nt›l›, birey-
leşme yolunda engellerle karş›laşm›ş bir anorek-
siya nervoza olgusu, aile dinamikleri ve sağalt›m
süreciyle birlikte sunulmaya çal›ş›lm›şt›r.
OLGU SUNUMU
Hastam›z, 21 yaş›nda bayan Ş., isteksizlik, ça-
buk sinirlenme, insanlarla ilişki kurmay› isteme-
me yak›nmalar›yla ve halas›n›n isteğiyle polikli-
niğimize başvurdu. Bayan Ş., 2 y›l önce arkadaş-
lar›n›n şişman olduğunu ima eden sözleri üzerine
(66 kg ve 163 cm boyunda) zay›flamaya karar
vermiş. Evdekilerin yeme konusundaki ›srarlar›
işe yaramam›ş ve 2 y›l içinde 20 kg kaybetmiş.
Düzensiz olan adetleri son bir y›ld›r hiç olmama-
ya başlam›ş. Bununla birlikte son bir y›ld›r kirli-
lik düşünceleri ortaya ç›km›ş. Bu nedenle bir şe-
ye dokunduğunda ellerini y›k›yor ve banyoda 1,5
saat gibi uzun bir süre kal›yormuş. Özellikle, bir
bardak çay›n bir saatte içilmesi gibi, yeme-içme
ile ilgili eylemler de iyice yavaşlam›ş. Sekiz ay
önce erkek arkadaş›ndan ayr›lm›ş. Bu olaydan
sonra mutsuzluğu artm›ş, yaşam isteği azalm›ş.
Bir ayd›r unutkanl›k yak›nmas› nedeniyle iş ye-
rindeki başar›s› azalm›ş. Amirlerinden uyar›lar
alm›ş. İki ay önce halas› taraf›ndan hekime götü-
rülmüş. İsimlerini an›msamad›ğ› baz› ilaçlar baş-
lanm›ş ancak fayda görmemiş.
Özgeçmiş
Denizli’nin Honaz ilçesinin bir köyünde aile-
nin üçüncü çocuğu olarak, normal yolla, bekle-
nen doğum tarihinden 1 ay geç olarak doğmuş.
Annenin sütü olmad›ğ›ndan keçi sütü ve buluna-
bilen mamalarla aş›r› özenle beslenmiş. Yaş›na
girmeden yürümüş, 2-2,5 yaş›nda konuşmuş.
İlkokul ve ortaokulu kendi kasabalar›nda ta-
mamlam›ş. İlkokul öğretmeni sağl›k sorunlar› ne-
deniyle derslere düzenli girememiş. İkinci s›n›fta
öğretmenleri değişmiş. Okumay› üçüncü s›n›fta
öğrenmiş ve sonras›nda oldukça başar›l› olmuş.
Ortaokulu bitirdikten sonra ailesi ekonomik ne-
denlerle okutmak istememiş. Okumay› çok istedi-
ğinden, ailesini ikna ederek, çabuk meslek sahibi
olma düşüncesiyle Denizli’de ticaret lisesine baş-
lam›ş. Bu dönemde halas›n›n iki odal› evinde ha-
las›, eniştesi ve halas›n›n 14 ve 19 yaşlar›ndaki
iki oğlu ile birlikte kalm›ş. Halas› ve eniştesiyle
ayn› odada kald›ğ›ndan dolay› s›k›nt› yaşam›ş. İyi
anlaşt›ğ› halan›n büyük oğlunun iki y›l önce be-
yin tümörü tan›s›yla ölmesinden çok etkilenmiş.
Lise 2. s›n›fta özel bir şirkette staja başlam›ş. Git-
tiği iş yerindeki patronlardan birinin uygunsuz
teklifleri yüzünden 2-3 hafta içinde işten ayr›l-
mak zorunda kalm›ş. Liseyi bitireceği y›l babas›-
n› kaybetmiş. Bir müddet sonra ablas› ve ağabeyi
156
Denizli’ye yerleştiğinden, annesi köyde tek baş›-
na yaşamaya başlam›ş. Liseyi bitirince köye an-
nesinin yan›na dönme isteğini annesi geri çevir-
miş. Annesinin kendisini istememesine k›z›yor
ancak belli etmiyormuş. Hala ve amcas› da anne-
sinin onu istemediğini söyleyerek onu etkileme-
ye çal›şm›şlar. Halas› hastam›zla her türlü s›rr›n›
paylaş›yor, annesinin göstermediği yak›nl›ğ› gös-
teriyor, onun için yapt›ğ› fedakarl›klar› hissettiri-
yormuş.
Bir süre sonra ilanla iş bulmuş ve kargo şirke-
tinde çal›şmaya başlam›ş. Burada çal›ş›rken, ayn›
yerde çal›şan bir erkek arkadaş› olmuş. Birlikte-
liklerinin 4. ay›nda erkek arkadaş›n›n başka biri-
siyle birlikte olduğunu öğrenmesi üzerine ilişki-
leri sonlanm›ş.
Hastan›n cinsel gelişim öyküsünde, adetleri-
nin 19 yaş›na dek geciktiği ve düzensiz devam
ettiği öğrenildi. Cinsel konulardaki bilgilerini ar-
kadaşlar›ndan ya da kitaplardan öğrenmiş. Cin-
sellikle ilgili konular› konuşmakta s›k›nt› yaşad›
ve k›sa yan›tlarla geçiştirdi.
Soygeçmiş
Babas›n›n, hastam›z 4 yaş›nda iken Buerger
hastal›ğ› nedeniyle bir bacağ›n›, 9 yaş›ndayken
de diğer bacağ›n› kaybettiği ve 4 y›l önce de ve-
fat ettiği öğrenildi. Babas›n› çocukluğundan beri
sinirli bir kişi olarak hat›rl›yor. Sinirlendiğinde
annesini ve kardeşlerini dövermiş. Evde günlerce
aile bireylerine küser, yaln›zca hastam›zla konu-
şurmuş. Babas›n›n kendisine aş›r› düşkün oldu-
ğunu, kendisinin de ailede en yak›n hissettiği ki-
şinin babas› olduğunu aktar›yor.
Annesi şu anda 44 yaş›nda ve ev han›m›. An-
ne, baban›n hastal›ğ› nedeniyle evin sorumlulu-
ğunu üzerine alan, duygu d›şavurumu k›s›tl›,
kendi halinde, babayla pek anlaşamayan ve baba-
n›n hastal›ğ› nedeniyle sorumluluklar›n›n fazlal›-
ğ› yüzünden hastam›zla çok fazla ilgilenmeyen
birisi olarak tan›mlan›yor. Hastam›z çoğu zaman
annesinin kendisini anlamad›ğ›n› , ağabey ve ab-
layla daha yak›n olduğunu düşünüyor. Ablayla
çok yak›n olamad›klar›n›, ağabeyi ise sevdiğini
ancak s›rlar›n› paylaşmad›ğ›n› söylüyor.
Hastan›n yaşam›nda önemli olan bir başka ki-
şi olan hala, ekonomik zorluklar nedeniyle evlere
temizliğe gidiyor ve işçi olan eşine yard›mc› olu-
yormuş. Duygu d›şavurumu yüksek, rahat ilişki
kuran hala, Ş.’yi sahiplenmiş. Halan›n oğlunu
kaybetmiş olmas› ile ilgili olduğunu düşündüğü-
müz, hastam›z üzerine gelecekle ilgili oldukça
fazla yat›r›m› izleniyor. Onu evlendirmeyi, torun-
lar›n› kucaklamay› arzuluyor. Sağalt›m sürecinde
hastam›z› anlama ve bizim geri bildirimlerimizle,
önerilerimizi alma konusunda oldukça başar›l›y-
d›.
Tüm bu değerlendirmeler ›ş›ğ›nda hastaya
DSM IV tan› ölçütlerine göre, yeme bozukluklar›
grubundan Anoreksiya Nervoza k›s›tlay›c› tip,
Obsessif ve Kompulsif Bozukluk ve eşlik eden
Majör Depresyon tan›s› kondu. Annenin reddedi-
ci tutumu, baba ve hala oğlunun ölümleri, erkek
arkadaş›n terki; belirgin psikososyal stresör ola-
rak kabul edildi. İşlevsellik %60’lik dilimde psi-
kososyal stres kaynaklar›na verilen tepkiler ola-
rak değerlendirildi.
Ruhsal Muayenesi
Ş.’nin poliklinikte yap›lan psikiyatrik
muayenesinde zay›f, omuzlar› çökmüş, saçlar›
gür ancak bak›ms›z, esmer, yüzüne göre iri ve
güzel gözleri vard›. Genelde kemerle s›k›larak
tutturulmuş oldukça bol gelen bir pantolon ve
bluz giyerek gelmişti. Göz iletişimi kurmaktan
kaç›n›yordu. Utangaç tav›rl› ve işbirliği kurmakta
isteksiz görünüyordu. Oldukça yavaş, alçak ses
tonunda konuşuyor, yaln›zca sorular›m›za yan›t
veriyordu.
Yaşamdan zevk almama, ilgi ve istek kayb›,
s›k›nt› hissi, hüznün ön planda olduğu çökkün
duygudurum dikkati çekiyordu.
Dikkat ve konsantrasyonu azalm›şt›, dikkatini
yoğunlaşt›rmada güçlük çekiyordu. Gerçeği de-
ğerlendirme yetisi korunmakla birlikte, kendi fi-
ziksel görünüm ve durumundan memnun olmas›,
yaşad›ğ› durumu hastal›k olarak görmemesi ve
muayeneye halas›n›n zoruyla gelmesi nedeniyle
hastan›n içgörüsünün olmad›ğ›na karar verildi.
Düşünce süreci yavaşlam›ş, içeriğinde pasif
ölüm düşünceleri, vücuduyla, kilo al›m› ile ilgili
aş›r› uğraşlar› vard›. Kirlilik ve özellikle evrak
doldururken doğru yaz›p yazmad›ğ› ile ilgili kuş-
ku obsesyonlar› saptand›. İnsanlar›n baş›na dert
olduğu gibi kendilik değeri ile ilgili olumsuz dü-
şünceleri vard›.
Davran›ş alan›nda psikomotor yavaşlama be-
lirgindi. Herhangi bir nesneye dokunduğunda el
y›kama zorunluluğu ile banyoda uzun süre y›kan-
157
ma ve şüphe obsesyonlar›na yönelik kontrol etme
zorlant›lar› vard›. Yemek reddetme, uzun süre
ayakta kalma davran›şlar› vard›. T›kan›rcas›na
yeme ve kusma davran›ş›, laksatif, purgatif, di-
üretik kullan›m› izlenmedi. Uykuya dalmakta
güçlük çekiyordu. Beden alg›s›nda bozukluk ol-
duğu düşünülen hastan›n hiç etek giymeme, mak-
yaj yapmama gibi davran›şlarla cinsel kimlik
özelliklerini gizlemeye çal›şt›ğ› izleniyordu.
Bu bulgulara ek olarak istenen yard›mc› ince-
lemelerde; kan say›m›nda hemoglobin, serum de-
mir ve ferritin düzeyleri düşük, estradiol düzeyi
normal değerlerden düşük, prolaktin düzeyleri ise
yüksek bulundu. Beyin ve hipofiz manyetik rezo-
nans görüntüleme (MRG) sonucu normal olarak
değerlendirildi.
Tematik alg› testi öykülerinde; fantazilere dal-
ma, duygular›n› ifadede güçlük, karars›zl›k, özel-
likle anneyle ilgili çat›şmal› duygular ve k›zg›nl›-
ğ›n bast›r›lmas› belirgindi.
Çizdiği resimlerde; ayr›nt›lara dikkat ettiği,
organizasyon yeteneğinin k›s›tl›l›ğ› ve derinlik
alg›s›n›n bozukluğu ve bayan resimlerini kolye
ve küpe ile süsleme davran›ş› dikkati çekti.
Sağalt›m ve Gidiş
Hasta bu değerlendirmelerle izleme al›nd›.
Yat›ş› yap›l›r yap›lmaz, ald›ğ› ç›kard›ğ› izlemi,
yaşamsal bulgular›n izlemi ve hemşire gözeti-
minde yeme program› başlat›ld› ve uğraş›lar
planland›.
Sekonder amenore nedeniyle kad›n-doğum
konsultasyonu istendi. Hipogonadotropik hipogo-
nadizm tan›s›yla izleme al›nd› ve östrojen-pro-
gesteron preperat› başland›. Üç siklus boyunca
kullanmas› ve siklus sonunda kad›n-doğum bölü-
münce kontrolü planland›. Demir eksikliğine yö-
nelik ağ›zdan demir başland›.
Klomipramin 25 mgr/gün başlanarak 1 hafta-
da kademeli olarak 100 mgr/güne, 1 ay içinde de
225 mgr/güne ç›k›ld›. Hasta yaklaş›k iki ay›n so-
nunda klomipramin 225 mgr/gün tedavisi ile ta-
burcu edildi. İlk haftalarda psikiyatri ekibiyle k›-
s›tl› ilişki kurarken ilerleyen dönemde duygu d›-
şavurumu ve uğraş› tedavilerine kat›l›m› artt›.
Yat›ş sonras› başlat›lan görüşmelerde hastan›n
h›z›na uyularak psikodrama yöntemleriyle, ya-
şanm›ş ve içte bekletilen duygular çal›ş›ld›. Yak-
laş›k 1 ay gibi bir süre anne ve halayla ilgili bir-
birine z›t duygular görüşmeye getirildi. Hala ve
anneyle rol değişimleri yap›larak her ikisiyle de
olan ilişkilerini görmesi sağland›. Bu sürenin baş-
lang›c›nda yeme miktar› hemen hiç değişmedi.
S›v› al›m› azald›. 24 saatlik anüriler izlendi. Bu-
nun üzerine ilgili bölümlere dan›ş›larak s›v› izle-
mine al›nd›. Babas›yla ilgili olarak baban›n ölü-
mü ard›ndan yaşad›ğ› ve d›şa vuramad›ğ› duygu-
lar› olduğunu belirtince, babas›yla ilgili hayal et-
tiği sahne kuruldu. Babas› rolüne seçtiği tedavi
ekibinden olan kişiye, babas›na yönelik duygula-
r›n› aktard›. Burada babas›na çok sevdiğini söyle-
yerek sar›ld› ve uzun süre ağlad›. Bu duygu boşa-
l›m› sonras›nda oldukça rahatlam›şt›. Baba ile ve-
dalaşma ve yas sürecinin tamamlanmas› ard›n-
dan, anne ve hala ile ilgili çat›şmal› duygular ifa-
de edildikçe görüşmelere daha istekli ve rahat ge-
lir oldu. Rol değiştirme, yerine geçme gibi uygu-
lanan drama yöntemlerinin yard›m›yla hastan›n
anneye olan duygusal gereksinimini fark etmesi,
halan›n geri plana çekilmesi ve annenin uygun
yaklaş›m› ile anneyle tekrar bar›şma sağland›.
Süreçte hasta uzun süre halan›n tepkilerini gözle-
di. Halan›n durumu kabullenmesi ve tehdit oluş-
turmamas› üzerine iyileşme h›zland›. Ayn› dö-
nemde saçlar›na daha iyi bakmaya ve günlük
makyaj yapmaya başlad›. 1.5 ay›n sonunda ilk
kez 1 kg ald›. Anneye olan öfkenin ifade edilme-
ye başlanmas› ile birlikte görüşmelere rüyalar ge-
tirmeye başlad›. Bu rüyalar psikodrama yöntem-
leriyle çal›ş›ld›. Bu rüyalardan hastan›n sağalt›m
sürecinde önemli olduğunu düşündüğümüz bir ta-
nesinde; rüya doğduğu köyde geçmektedir. Bah-
çelerinde ateş yak›lm›ş; anne hamur yoğurup, ek-
mek yap›yor ve pişirmesi için halaya veriyor. Ha-
la ekmekleri pişirip, etraftakilere dağ›t›yor. Ken-
disi onlar› uzaktan izliyor. Bu arada ekmek koku-
su burnuna çok hoş geliyor. Annesi kendisinin de
yemesini söyleyerek ona bir parça uzat›yor. Bu
bir parça ekmeği yemek ona iyi geliyor ve bu
hoşluk duygular› ile uyan›yor. Rüya yaşant›s›n›n
sahnelenmesi s›ras›nda, psikodramada rüya çal›ş-
mas› ard›ndan kullan›lan yöntemlerden biri olan,
rüya yaşant›s›n›n devam etmesi durumunda nas›l
devam etmek istediği sorulduğunda, roldeki an-
nesine s›k› s›k›ya sar›ld› ve art›k annesiyle daha
yak›n olma isteğini dile getirdi. Kilo al›m› ve
günlük uğraşlara kat›l›m› artt›. Önceleri hafta
sonlar› izinli ç›kmaya direnirken, taburcu olma
isteklerini dile getirmeye başlad›. Poliklinikten
izlenmek üzere taburcu edildi.
158
Tedavi sürecinde belli aralarla anne ve hala ile
yap›lan görüşmelerde duygular›n uygun ifade
edilmesi desteklendi.
Taburculuğundan sonra 2 y›l süreyle, başlan-
gݍta ayda bir, giderek daha seyrek aralarla polik-
linik kontrolleriyle izlenen hasta bu sürede nor-
mal kilosuna ulaşt›. Kişiler aras› iletişimi ve ar-
kadaş ilişkileri belirgin olarak gelişerek işlevsel-
liği düzeldi. Obsesyonel uğraşlar› ve kompulsi-
onlar› ortadan kalkt›. İkinci y›l sonuna doğru ilaç
dozu azalt›larak kesildi. Yeni iş bularak çal›şma-
ya başlad›. Ailesinin bulduğu kişiyi reddederek,
ailesine rağmen kendi istediği biriyle evlendi.
Son 6 ayd›r ilaçs›z olarak izlenmektedir. Hastada
halen herhangi bir belirti bulunmamakta olup, iş-
lev düzeyi de tama yak›nd›r.
TARTIŞMA
Hastam›z›n doğumundan itibaren annesinin
göstermeye çal›şt›ğ›, mükemmel fiziksel bak›m›n
izlerine rastlamaktay›z. Ancak hastam›zda anne-
nin duygusal yaklaş›m›yla ilgili yoksunluklar his-
sedilmektedir. Annenin yan›na gidişler ve ayr›l›ş-
lar, anne yan›nda olma, ait olma gereksinimini
yeterince doyuramam›şt›r. Görüşmelere getirilen
anne ile ilgili yaşant›lar›n psikodrama yöntemle-
riyle sahnelenmesi esnas›nda, anne ile hala ara-
s›nda kalma, anneyle istediği yak›nl›ğ› ve s›cakl›-
ğ› sağlayamama s›k ortaya ç›kan sorun olmuştur.
Rüyalar›n yaşant›lanmas› sonucunda onun iç
dünyas›ndaki anneyi kabullenmesi ile gerçek ya-
şamda annesiyle bar›şmas›n›n sağland›ğ› düşün-
cesindeyiz. Son dönemde anoreksiya nervoza ile
ilgili yap›lan çal›şmalar ve ortaya ç›kan görüşler-
de anne-çocuk ilişkisindeki bozukluk üzerinde
durulmuştur (Gökler 1997). Bu görüşe göre be-
beklerin gereksinim ve rahats›zl›klar›n› ifade et-
meleri atlanm›ş ve yeterince yan›tlanmam›şt›r.
Bizim hastam›zda da olduğu gibi bu bebeklere
yeterli hatta mükemmel fiziksel bak›m verilmiş
fakat bunlar çocuktan gelen ipuçlar›ndan çok an-
nenin kendi doğrular›na göre yap›lm›şt›r. Anne-
den ayr›şma ve bireyleşme tam olarak sağlana-
mam›şt›r. Bizim hastam›z için önemli olan bir
nokta da ikinci bir annenin varl›ğ›d›r. Öyle ki bu
anne ayn› zamanda baban›n k›z kardeşidir. Hala
hastay› sahiplenmiş ve belki de annenin aç›ğ›n›
kapamaya, daha fazlas› aş›r› beslemeye soyun-
muştur. Ancak as›l anne ölmemiş, bir şekilde var-
l›ğ›n› hissettirmektedir. Hastam›zda bu iki nesne
aras›nda yaşan›lan birbirine z›t duygular tüm kli-
nik izlem boyunca kendini hissettirmiştir. Uygu-
lanan rol değiştirme, kat›l›mc›lar›n geri bildirim-
leri, kendi durumuna d›şar›dan bakabilme gibi
psikodrama yöntemleri ile bunlar›n fark edilmesi
ve değiştirilmesi sağlanm›şt›r.
Hastam›z›n yaşam›ndaki temel nesnelerden
bir diğeri olan baba, hastam›z 4 yaş›nda iken bir,
9 yaş›nda iken diğer bacağ›n› kaybetmiştir. Fe-
nichel’in (1945) söylediğine benzer olarak bizim
hastam›zda fallik dönemde yaşanan organ kayb›,
annenin uzak davran›ş tutumu ile birleşince derin
suçluluk duygular›yla ödipal karmaşan›n çözü-
münü güçleştirmiş, anneye olan birbirine z›t duy-
gunun sürmesini kolaylaşt›rm›ş ve cinsel kimli-
ğin gelişimini de bozmuştur. Baba hastaya en ya-
k›n kişidir. Özelikle bu yak›nl›k diğer bireyleri
karş›s›na alacak düzeydedir. Baba k›zd›ğ›nda ev-
de kimseyle konuşmazken sadece hastam›zla ko-
nuşmakta, diğerleriyle de onun arac›l›ğ›yla ilişki
kurmaktad›r. Bu babadan k›za ve k›zdan babaya
olan yak›nl›k ne yaz›k ki baban›n ölümü ile son-
lanm›şt›r. Bu durum anne-baba çocuk ilişkisi ile
ilgili kuramlar aç›s›ndan önemlidir (Gökler
1997). Hastam›zda, baban›n k›z›yla ilişkisi ço-
cukluk çağlar›nda çok yak›n olup, k›z›n›n ergen-
lik döneminde ölüm nedeniyle uzaklaşm›şt›r. Ba-
ban›n bu uzakl›ğ›ndan gelişmiş beden sorumlu
tutulabilir ve yeniden eski bebek bedenine geri
dönme fantezilerinin etkisi alt›nda anoreksiya
nervoza tablosu gelişebilir.
Hala ve enişteyle ayn› oday› paylaşma ve bu-
rada yaşananlara tan›k olma olas›l›kla cinsel is-
teklerin bast›r›lmas›na ve cinsel doyumun yer de-
ğiştirmiş şekli olan oral doyumun da ertelenmesi-
ne neden olmuş olabilir (Steiger ve Houle 1991).
Hastam›zda baban›n ölümüyle ortaya ç›kan
terk edilmeyi ergenlik döneminde cinsel dürtüle-
rin yat›r›m› için önemli olan erkek arkadaş tara-
f›ndan terk edilme izlemiştir. Burada kendine ya-
k›n hissettiği halan›n oğlunun ölümünün etkisi de
yads›namaz. Tüm bunlar›n ödipal çat›şmas›n› çö-
zümleyememiş olan hastam›zda, genç k›zl›ğ›n,
kad›nl›ğ›n gerektirdiği sorumluluk, olgunlaşma-
dan kaç›nma davran›ş›n› ve regresif bir savunma
olarak anoreksiya nervozay› ortaya ç›karm›ş ol-
mas› düşünülebilir (Bruch 1980).
Anoreksiya nervozal› hastalar›n kendilik geli-
şimindeki sorunlarla bağlant›l› olarak, yetersizlik
duygular› ile birlikte bedenlerini kontrol etme ko-
159
nusunda güçlükleri hastam›zda da izlenmektedir
(Halmi 2000). İnsanlar›n baş›na dert olduğu gibi
kendilik değeri ile ilgili olumsuz düşünceleri var-
d›r. Bununla birlikte herhangi bir nesneye dokun-
duğunda el y›kama zorunluluğu ile banyoda uzun
süre y›kanma ve şüphe obsesyonlar›na yönelik
kontrol etme zorlant›lar›n›n varl›ğ› bedenini kont-
rol etme zorluğu ile ilişkili olabilir.
Hastam›z›n kemerle s›k›larak tutturulmuş ol-
dukça bol gelen bir pantolon ve bluz giymesi, vü-
cut hatlar›n› gizlemeye çal›şt›ğ›, hiç etek giyme-
me, makyaj yapmama gibi davran›şlar› da cinsel
kimlik özelliklerini gizlemeye çal›şt›ğ› izlenimi
vermektedir. Bu durum olas›l›kla bedendeki de-
ğişme ve ortaya ç›kan cinsel betimlemeleri red-
detmek isteğidir. Bunun için de yeme davran›ş›
beden kontrolünün ve bedene sahip olman›n en
kolay yoludur (Çuhadaroğlu 1999).
Hastam›z›n tedavi sürecinde ilaç tedavisi ya-
n›nda psikodrama tekniklerinin kullan›m›n›n kat-
k›s› önemlidir. Literatürde psikiyatri alan›nda çe-
şitli bozukluklar›n tedavisinde psikodrama yön-
temlerinin kullan›ld›ğ›n› görmekteyiz. Psikodra-
ma, bireyin ilişki sorunlar›n› ve iç çat›şmalar›n›
kendiliğinden, oyun içinde rol alarak, karş›l›kl›
rol değişimleriyle işlemesine yard›mc› olur. Bu-
rada amaçlanan psikodrama teknikleri yard›m›yla
şimdi-burada olan ilişkilerin aktar›mla bozulmuş
yanlar›n›n tan›nmas› ve eylem içinde kişi taraf›n-
dan da fark edilip, değiştirilmesinin sağlanmas›-
d›r (Leutz 1985, Doğaner ve Vahip 1994). Hasta-
m›z›n psikodrama uygulamalar› ile anne ve hala-
s›yla yaşad›ğ› birbirine z›t duygular› tan›mas›,
kendisi için gerekli değişiklikleri yapmas› ve an-
neyle bar›şmas› sağlanm›şt›r. Hastam›z yapt›ğ›
rol değişimleriyle d›şar›dan kendisine bakabilme
olanağ›n› bulmuş ve kendiliğini değerlendirebil-
miştir. Bu durum hastal›kla ve bedeniyle ilgili iç
görüsünü değiştirmiş, tedavi olma isteğini artt›r-
m›şt›r. Tedavi boyunca anne ve halan›n sağalt›m
sürecine kat›lmalar›, uygun tutum değişimleri de
desteklenmiştir. Kan›m›zca tüm bu değişiklikler
tedavi sürecini ve iyileşmeyi h›zland›rm›şt›r.
Bu yaz› psikodinamik etkenlerin yoğun olarak
yaşand›ğ› olgularda değişik tedavi seçenekleri-
nin bir arada kullan›m›n›n yararlar›n› ortaya koy-
mak amac›yla sunulmuştur. Sonuçta hastam›z
bütüncül yaklaş›mdan fayda görmüş ve olas›l›kla
eklenen psikodrama sağalt›m etkinliğinin art›ş›n›
sağlam›şt›r.
KAYNAKLAR
Amerikan Psikiyatri Birliği (1994) Mental bozukluklar›n
Tan›sal ve Say›msal El Kitab›, 4. bask› (DSM IV) (Çev. ed.: E
Köroğlu) Ankara, Hekimler Yay›n Birliği, 1995.
Ben Tovim DI, Walker MK (1991) Women’s body attitudes: a
review of measurement techniques. Int J Eat Disord,10:155-167.
Bruch H (1980) Obesity and eating disorders. Emotional
Disorders in Children and Adolescents, Sholevar GP, Benson RM,
Blinder BJ (Eds), New York-London, Medical&Scentific Books, s.
353-363.
Bunnell DJ, Cooper PJ, Hertz S ve ark. (1992) Body shape
concerns among adolescents. Int J Eat Disord, 11:79-83.
Çuhadaroğlu F (1999) Anoreksiya Nervosa: Psikanalitik Bak›ş.
Ben Hasta Değilim, 1. bask›, cilt 1, Ekşi A (Ed), İstanbul, Nobel
T›p Kitabevi, s.223-228.
Doğaner İ, Vahip I (1994) İki uçlu duygudurum bozukluğunda
sosyometrik psikodramatik grup terapisi uygulamas›. Türk
Psikiyatri Dergisi, 5:127-133.
Dünya Sağl›k Örgütü (1992) ICD-10 Ruhsal ve Davran›şsal
Bozukluklar S›n›fland›rmas›. (Çev. ed.: MO Öztürk, B Uluğ; Çev.:
F Çuhadaroğlu, I Kaplan, G Özgen, ve ark.) Ankara, Türkiye Sinir
ve Ruh Sağl›ğ› Derneği Yay›n›, 1993.
Edelstein EL (1989) Anorexia Nervosa and Other Dyscontrol
Syndromes. 1. bask›, Germany Springer,Verlog, s. 52-59.
Fenichel O (1945) Nevrozlar›n Psikoanalitik Teorisi (Çev. S
Tuncer) İzmir, Ege Üniversitesi Matbaas›, 1974.
Gökler B (1997) Üç örnek üzerinden tedavi yaklaş›m› ve
klinik gidişin tart›ş›lmas›. 3P Dergisi, 5 (Ek 4):12-17.
Halmi KA (2000) Eating Disorders. Kaplan&Sadocks
Comprehensive Textbook of Psychiatry, 7. bask›, cilt 2, Sadock
BJ, Sadock VA (Eds), Philodalphia Lippincott Williams&Wilkins,
s.1663-1676.
Hsu LKG, Sobkiewicz TA (1991) Body image disturbance:
time to abondon the concept for eating disorders. Int J Eat
Disord,10:15-30.
Leutz G (1985) Psychodrama in Psychiatry, P Pichot, P
Berner, R Wolf, K Thau (Eds), cilt 4, New York, Plenum, s.245-
250.
Polivy J, Herman CP (1991) Good and bad dieters: self
perceptions and reaction to a dietary challenge. Int J Eat Disord,10:
91-99.
Scott D (1988) Anorexia and Bulimia Nervosa. 1. bask› New
York, New York University Press, s.101-112.
Steiger H, Houle L (1991) Defence styles and object- relations
disturbances among university women displaying varying degrees
of symptomatic eating. Int J Eat Disord,10:145-153.
Stober M (1991) Family genetic studies of eating disorders. J
Clin Psychiatry, 521:9-12.
Dostları ilə paylaş: |