8- BANDAJLAR (Sargılar)
İlk yardımda bandajlar çeşitli amaçlarla kullanılır.
-
Bir yara üzerindeki pansumanı tespit etmek amacıyla.
-
Bir kanama üzerine bası uygulamak için yardım istemek üzere telefon etmek, çeşitli yaralıların olduğu durumlarda diğer yaralılarla ilgilenmek vb. için serbest kalmamızı sağlar.
-
Bir darbe nedeniyle ağrılı bir eklemi tespit etmek için
-
Bir yanığı örtmek için, vb.
-
Çoğumuz "bandaj" sözcüğünü "sargı bezi" ile aynı anlamda kullanırız. Bu, hastane ortamında alışılmış bir şeydir. Ancak, ilk yardımda iki sargı sistemi kullanacağız. Üçgen kumaşlar ve sargı bezleri (ya da özel bandajlar),
-
Her ikisi de kullanım açısından benzerdir, ancak aralarında temel bir fark bulunmaktadır. Bir olay sırasında üçgen kumaşlarla bandaj çabucak hazırlanabilir. Buna karşılık sargıları kullanabilmemiz için elimizde bulunması gerekir.
A) ÜÇGEN KUMAŞ PARÇALARI İLE SARGILAMA:
Kolaylıkla hazırlanabilirle avantajına sahiptir. Kendiniz hazırlayabilirsiniz kare şeklinde bir kumaş parçası (eşarp, sofra örtüsü, büyük bir peçete vb.) çapraz bir şekilde katlanır ve üçgen şeklinde bir parça elde edilir. Katlamak yerine çapraz bir şekilde kesecek olursak, iki üçgen parça elde ederiz.
Bu bandaj elleri, ayakları sarmak ya da kafadaki bir pansumanı tesbit etmek için son derece yararlıdır.
ÜÇGEN KUMAŞ PARÇASI İLE SARGI TEKNİĞİ (EL YA DA AYAK):
1- Parmaklar kumaş parçasının tepesine bakacak şekilde eli sargının üzerine yerleştirin (Şekil 8.1).
2- Sargının tepesini elin üzerine kıvırın (Şekil 8.2).
3- Sargının uçlarını çaprazlayarak bileğin altından geçirin ve elin üzerinde bağlayın (Şekil 8.3),
ÜÇGEN KUMAŞ PARÇASI İLE SARGI TEKNİĞİ (BAŞ):
1- Kumaş parçasını hasta/yaralının alnını örtecek şekilde yerleştirin (Şekil 8.4a).
2- Kumaşın uçlarını arkada ense hizasında çaprazlayın (Şekil 8.4b).
3- Uçları öne doğru getirin ve hastanın alnının üzerinde bağlayın (Şekil 8.4c).
Kumaşın ensede kalan ucu çekilerek gerilebilir ya da kıvrılabilir. .
Üçgen bir kumaş parçası genişçe bir sargı bezi hazırlamakta da kullanılabilir. Bunun için kurnasın tepesini tabanının ortasına denk gelecek şekilde katlarız, daha sonra istediğimiz genişlikte bir sargı elde edinceye kadar ortadan ikiye katlamaya devam ederiz (Şekil 8,5a ve 8.5b).
B) SARGI BEZİ İLE BANDAJLAMA:
Sargı bezi ile yapılan sargılarda en sık kullanılan teknik "spiral bandajlama" tekniğidir. Sargılamaya başlamadan önce, sargılanacak bölgeyi bandajın içinde kalacağı konumda yerleştirmemiz gerekir.
Bandajı bitirmek için sargı bezini makasla keserek ucunu plaster, çengelli iğne vb. ile tutturabiliriz. Ancak, elimizde hiçbir şey /oksa aynı sargı bezinden yararlanarak bandajlamayı bitirebiliriz.
BÎR BANDAJI AYNI SARGI BEZİNDEN YARARLANARAK TESBİT TEKNİĞİ:
1- Sargı bezini bir miktar açın ve işaret parmağınızı sargı bezine daha yakın olacak şekilde yerleştirin (Şekil 8.1 1).
2- Parmağınızla çekerek sargı bezini diğer tarafa katlayın ve aynı şekilde sarma işlemini sürdürün (Şekil 8.12).
Bandajlama sırasında bandajın ya da sargı bezinin düşmemesi ya da elimizden kaymaması için sargı rulosunu cildin üzerinde dönecek şekilde tutmalıyız ve her dönüşte cilt üzerinde kaydırarak sarmalıyız (Şekil 8.6 - 8.10).
Kol ve bacakların bandajında üçgen ya da enli bezden hazırlanmış sargıların kullanılması önerilir. Çeşitli boyutlarda sargı bezi mevcuttur (en sık kullanılanlar 5,7 ve 10 cm genişliğinde olanlardır) ve evde ya da arabada ilk yardım dolabında ve çantasında bulundurulmaları iyi olur.
9- EKLEMLERİ ETKİLEYEN YARALANMALAR
Vücudumuz, gövdemizi destekleyen ve aynı zamanda biçim veren bir çatıya sahiptir (İskelet). Ancak, insan iskeletini oluşturan 200'den fazla kemik, kaslar sayesinde hareket eden eklemler aracılığıyla birbiriyle temas etmeseydi çok fazla işimize yaramaz ve yıpranırlardı.
Eklemler çok dirençli lifler, yani bağlar aracılığıyla bir ya da birkaç kemiği bir arada tutar. Eklemlerin çoğu, eklem tipine göre belirli hareketlen gerçekleştirebilecek bir yapıdadır, örneğin bacağın içe ve dışa hareketlerini gerçekleştiren diz eklemini ya da daha geniş bir hareketliliğe sahip omuz eklemini düşünelim.
Eklemlerin bu özelliğinden dolayı, bir eklem uygun olmayan bir harekete maruz kaldığında bağlar zedelenebilir ve eklem düzeyinde bir yara ortaya çıkabilir, en sık rastlanan yaralar burkulmalar/İncinmeler ve çıkıklardır.
Bu tip durumlara günlük hayatta çok sık rastlanır ve oldukça ağrılı yaralardır. Bir darbe, bir düşme ya da eklemin aşırı yüklenmesi sonucu bu tür lezyonlar gelişebilir.
Olguların çoğunda, özellikle alışkın olunmadığı takdirde, bulgu ve belirtiler çok benzer olduğundan bu yaralan birbirinden, hatta eklem düzeyindeki olası kırıklardan ayırmak zor olmaktadır.
Bu nedenle, bîr şey yapmadan önce hasta/yaralının ya da bir tanığın anlattıklarını dinlemek ve olanlara göre bir yaklaşım sergilemek gerekir. Örneğin, hasta/yaralı bize merdivenlerden inerken düştüğünü ve yere bastığında ayak bileğinde şiddetli bir ağrı hissettiğini söyleyebilir (Şekil 9.2).
BULGULAR VE BELİRTİLER
Aşağıdaki belirtilerden bir ya da birkaçının varlığını araştırın,
Ağrı: Yaralı zarar gören ekleme bağlı olarak az ya da çok şiddetli bir ağrıdan yakı nacaktı r.
Şişme/sekil bozukluğu: Ağrılı eklemde şunlar görülebilir:
Şişlik, kızarıklık : Bu incinmeler, burkulmalar için karakteristiktir.
Deformasyon (şekil bozukluğu): Bu belirti çıkıklar için karakteristiktir.
Bu belirtileri araştırmak için etkilenen eklemle sağlam olan diğer eklemi karşılaştırabiliriz. Bu, şişlik, şekil bozukluğu vb. olup olmadığını değerlendirmemizde yardımcı olacaktır.
Ayrıca, zarar gören eklem hızlı ya da yavaş bir şekilde morarabilir (Şekil 9.3).
Hareketler sırasında güçlük: Yaranın ciddiyetine bağlı olarak bu az ya da çok belirgin olabilir. Örneğin, kişi ayak bileğini burktuysa yürümekte güçlük çekecek ya da ayağını yere bastığında ağrısı artacaktır.
YAPILMASI GEREKENLER:
Bir incinme/burkulmadan ya da çıkıktan kuşkulanıyorsak, hasta/yaralıya tıbbi bakım uygulanması önerilir. Daha önce belirttiğimiz gibi, bu tür yaralanmanın boyutlarını değerlendirmek zordur. Etkilenen eklemde bir bağ yırtılması olabilir. Bu durumun gözönüne alınması, eğer varsa sağlık kurulusuna gönderilerek tedavi edilmesi gerekir.
Bu tür yaralar İyi tedavi edilmedikleri takdirde tekrarlama eğilimi ortaya çıkabilir, hatta eklemin işlevleri açısından, hareketliliğini kısıtlayan önemli şekiller kalabilir.
İLK YARDIM SIRASINDA YAPILMASI GEREKENLER:
1- Etkilenen bölgeyi bir basınçlı bandajla (kalın bir patnuk tabakasının üzerine sarılan bir bandajdır) hareketsîzleştirin (Şekil 9.4), eğer kollar söz konusuysa üçgen bir kumaş parçasıyla askı hazırlayın (Şekil 9.5).
2- Eğer yara yeni ise bölgeye soğuk uygulayın (soğuk suya batırılmış ve sıkılmış bezlerler, bir buz Çorbasıyla vb). Bu uygulama, şişliğin azalmasına yardım edecek ve ağrıyı hafifletecektir (Şekil 9.6).
Etkilenen bölgenin dinlenmesini sağlayın ve yükseltin. Örneğin bir ayak bileği burkulması durumunda, ayağı bir tabureye vb. uzatarak yükseltin.
Tıbbi yardım İsteyin ya da hasta/yaralı bir sağlık kuruluşuna götürün.
ÖNEMLİ :
Hasta/yaralı hasar görmüş olabilecek bir eklemini hareket ettirmeye zorlamayın.
Bir eklemde belirgin bir sekil bozukluğu görürseniz, kemikleri yerine yerleştirmeye çalışmayın. Bu, bir sağlık merkezinde yapılmalıdır.
Bîr sağlık merkezine başvurmadan önce hasta/yaralı herhangi bir ilaç uygulamayın. Belirtiler maskelenebilir ve doktor gereken değerlendirmeyi yapamayabilir.
10- KIRIKLAR
İskelet gövdenin çatısını oluşturma işlevinin yanı sıra iç yaşamsal organlarımızı saran bir "koruyucu kalkan" İşlevi görür. Örneğin:
Kafatası içinde beyin yer alır.
Omurga, omurların üst üste dizilmesiyle oluşur ve omuriliği korur.
Göğüs kafesi, arkada omurgada önde göğüs kemiğinde birleşen kabur galar tarafından oluşturulur, kalbi, akciğerleri ve büyük damarları korur.
Kalçayı oluşturan kemikler, üreme organlarını korur.
Üst ve alt ekstremiteleri oluşturan uzun kemikler, vücudu destekler.
Olağan koşullarda kemikler oldukça dirençlidir, ancak bazı durumlarda, örneğin belirli hastalıklar sonucunda ya da bir travmadan sonra kırılabilirler. Bu durumda bir kırık oluşumundan söz ederiz.
Kırıklar, etkinin gerçekleştiği bölgede ya da bu bölgeye belirli bir mesafede gerçekleşebilir örneğin, köprücük kemiği yere düşerken uzattığımız elimizin yaptığı baskı sonucu kırılabilir.
Kırıkları sınıflandırmanın pek çok biçimi vardır. İlk yardımda kırıkları başlıca ikiye ayırıyoruz:
a) Kapalı kırıklar: kırığın çevresindeki derinin zarar görmediği kırıklardır (Şekil 10.1)
b) Açık kırıklar: Kemik kırıklarının yanı sıra deri bütünlüğünün de bozulduğu kırıklardır, /aradan çıkan bir kemik parçası olabilir (Şekil 10.2). Ayrıca infeksiyon tehlikesi taşıyan kırıklardır.
Bir kırık varlığından kuşkulanmamızı sağlayan bulgular ve belirtiler eklemlerdeki yaralamalarla İlgili söz ettiklerimize çok benzer ve düzeyine bağlı olarak bazen ayırt edilmeleri zor olur. Bu nedenle, hasta/yaralının ya da olaya tanık olan bir kişinin anlattıklarına büyük önem verilmesi gerekir.
Ayrıca, aşağıdaki bulgu ve belirtiler aranmalıdır :
Ağrı: hasta/yaralı yara bölgesinde ağrıdan yakınabilir.
Şişlik, Sekil bozukluğu: Özellikle kol ve bacaklardaki kırıklar, söz konusu olduğunda, değerlendirme etkilenen kol ya da bacağı sağlam olan diğeriyle karşılaştırarak yapılır, örneğin, bir bacak diğerinden daha kısa görünebilir ya da garip bir biçimde kıvrılmış veya donmuş olabilir.
Hareketlerin Gerçekleştirilememesi: Yaranın ciddiyetine bağlı olarak az ya da çok belirgindir.
Kemikler kırıldığında önemli iç kanamalar gelişebileceğinden sok belirtileri bulunabilir. Bazı durumlarda bir kırık olup olmadığını kesin olarak belirlemek zordur. Bu durumlarda, ilk yardımda gerçek kırık varmış gibi hareket edilir.
YAPILMASI GEREKENLER:
1- Çoğu durumda kırıklar bir kaza sonucu gelişir. Öncelikle, olay yerinde hem hasta/yaralının hern de kendimiz için güvenliği sağlamak zorunda olduğumuzu unutmamalıyız. Örneğin çarpılan bir yaya yol üzerinde kalabilir ve oradan geçmekte olan sürücüler uyarılmadıgı takdirde yeni bir kaza gelişebilir.
2- Yaralı bölgede gereksiz hareketlerden kaçınmak özellikle önemlidir. Çünkü kırılan kemikler zarar görebilecek kan damarları, sinirler ve diğer organlarla çevrilidir. Gereksiz hareketler başka zararlara yol açabilir (Şekil 10.3).
Bu nedenle hasta/yaralıya bulunduğu yerde müdahale etmek gerekir, mutlaka gerekli değilse (örneğin hasta/yaralı bîr taşıt içinde olabilir ve yangın tehlikesi bulunabilir), kırığı tesbit etmeden hasta/yaralı kıpırdatılmamalıdır. Hareket ettirmek gerekiyorsa, hasta/yaralı güvenli bir yere taşınırken her iki elinizle yara bölgesini alttan üstten destekleyin (Şekil 10.4).
3- Kırığı bulduğumuz şekilde tesbit etmek gerekir. Genel bîr kural olarak, kırık kemiği ya da kemikleri teshillerken komşu eklemler de dahil edilir. Örneğin, önkolda bir kırıktan kuşkulanıyorsak, önkolla birlikte dirsek ve bilek eklemlerini de tesbit etmeliyiz. Eğer bacakta bir kırıktan kuşkulanıyorsak, diz ve ayak bileği eklemlerini de tesbit etmek gerekecektir
4- Açık kırıklarda kırığı tesbit etmeden önce yarayı temiz gazlı bezle ya da mümkün olduğu kadar temiz mendil, eşarp vb. gibi malzemelerle kapatmak gerekir.
5- Tanı konması ve gerekli tedavilerin yapılması için tıbbi yardım istenmeli ya da hasta bir sağlık kuruluşuna götürülmelidir (tercihan bir ambulansla, Şekil 10.5).
TESBİT NASIL YAPILIR:
Tesbit, yaralı bölgenin seviyesinde her türlü hareketi önlemek ve böylece var olan yaraları ağırlaştırmamak amacıyla yapılır. Tesbit ile ağrı hafifletir, şok tehlikesini ve yeni yaraların gelişme olasılığını azaltırız.
İlk yardımda, bir kırık olduğu düşünüldüğünde kırığı tesbit için temel olarak iki teknik kullanılır:
A) En basiti sargı, üçgen sargı (kol askısı) vb. biçiminde kullandığımız kumaş parçaları yardımıyla hasta/yaralının kendi gövdesinin destek olarak kullanılmasıdır.
Bir kol askısı yardımıyla kolun tesbit edilmesi kol askıda bantlar ile sağlama alınabilir (Şekil 10.8).
B) Daha karmaşık olan diğer bir tesbit tekniği de sert malzemelerin ya da atellerin destek olarak kullanılmasını gerektirir. Bu iş için ince tahta parçaları, rulo yapılmış gazeteler ya da dergiler, karton borular, süpürge sopası, şemsiye ya da işe yarayabilecek herhangi bir sert malzeme kullanılabilir.
Her durum için uygulanabilir bir yöntem seçmek gerekir. Çoğu olguda ve nerede bulunduğumuza bağlı olarak en iyi tesbit yöntemi hastayı kıpırdatmamak ve hareket etmesine izin vermemek olacaktır. Özel yardım ekibi (ambulans), tesbit etmeyi ve hastanın en iyi koşullarda taşınmasını sağlamaya elverişli malzemelerle gelene dek hastanın yanında beklememiz uygun olacaktır.
BİR KOL ASKISI HAZIRLAMA TEKNİĞİ:
Genellikle, üst ekstremitede kırıkla ilgili var olan belirtilerin yanı sıra kırıktan kuşkulanmamızı sağlayan bir başka durum da hasta/yaralının etkilenen kolunu sağlam koluyla tutarak desteklemesidir.
Bir kol askısı hazırlamak için şu aşamaları izlememiz gerekir:
1- Hasta/yaralıdan, yaralı kolunu bileği hafifçe dirseğin üzerinde olacak şekilde tutmasını isteyin, gerekirse yardımcı olun. Üçgen seklindeki kumaş parçasını dirseğin altından geçirerek yukarı doğru dikkatle çekin (Şekil 10.12), üçgenin tepe yaralı kolun dirseğine gelecek şekilde yukarı doğru çekmeyi sürdürün, üçgenin tabanı da parmak boğumlarının hizasında olmalıdır.
2- Eşarbın altta kalan kısmını yukarı doğru katlayın ve uçlarını boynun yan tarafına gelecek şekilde bağlayın (düğümü hastanın ensesine gelecek şekilde yaparsanız rahatsızlık verebilir) (Şekil 10.13).
Kol askısı bağlanana kadar hasta/yaralının, yaralı kolunu desteklemelidir.
3- Kolun arkaya kayarak askıdan çıkmasını önlemek için dirsek hizasındaki kısmına basit bîr düğüm atabilir ya da çengelli iğne ile askıya tutturabilirsiniz.
Askı hazırlamak için bir üçgen kumaş parçasının bile bulunmadığı durumlarda, hastanın giysilerinden yararlanarak bir askı yaratabilirsiniz. Kazak, ceket, gömlek gibi giysileri kolun üzerinde katlayarak ve üstteki kısma çengelli iğne vb. ile tutturarak askı hazırlayabiliriz (Şekil 10.15).
UNUTMAYIN:
• Kapalı bîr kırık zamansız, uygun olmayan bir hareket sonucu açık kırığa dönüşebilir.
• Bir çocukta eklem düzeyindeki olası bîr kırığı İhmal etmeyin. Kötü bir iyileşme, etkilenen kemiğin boyuna gelişmesini etkileyebilir. Tıbbi olarak değerlendirilmelidir.
• Kafaya gelen şiddetli bir darbeden sonra burun ya da kulaktan kanama, özellikle hasta/yaralı bilinçsizse ve gözlerinin ya da kulaklarının çevresinde morluklar varsa, bir kafatası kırığının belirtisi olabilir.
• Beyin ve omurilikte hasar oluşturabileceği için kafatası ve omurga kırıkları özellikle önem taşır. Bu gibi durumlarda, yaşamını tehlikeye atmamak için hasta/yaralıyı kıpırdatmamak çok önemlidir. Bulduğumuz pozisyonda kımıldatmadan mümkün olan en rahat halde olması sağlanmalı (özellikle bize hareket edemediğini söylüyorsa) ve yardım ekibi gelene kadar beklenmelidir.
11 - BİLİNÇ DÜZEYİ BOZUKLUKLARI
KOMA (Bilinç kaybı)
Bilinci kaybetme, kişinin çevresiyle olan bağlantı kurma yeteneğini kaybettiği durumdur, bu durumda konuşarak, tokatlayarak veya sarsarak, uyandırmak mümkün değildir.
Ayrıca, öksürmek gibi bizi uyurken boğulmaktan koruyan koruyucu refleksler doğru çalışmayabilir veya mevcut olmayabilir.
Bilinç kaybını meydana getirecek birçok durumlar mevcuttur:
• Baştaki yaralanmalar veya darbeler.
• Kanın beyine ulaşmasına engel olabilecek herhangi bir neden olabilir.
• Oksijenin akciğerlere gitmesini engelleyecek veya zorlaştıracak durumlar, kirli hava, nefes aldığımız havadaki oksijenin azlığı vb.
• Sara veya şeker hastalığı gibi hastalıklar.
SENKOP (Bayılma)
Senkop, bayılma, baygınlık olarak da adlandırılır. Bilincin kısa süreli (birkaç saniye süreyle) ve yüzeysel kaybıdır. Genellikle, beyine gelen kan miktarında bir anlık azalmaya bağlıdır (beyin kanın taşıdığı oksijenin yaklaşık % 30'unu tüketir).
Bazı durumlarda önce bir halsizlik, ayakların tutmaması (ayaklar sanki vücudun ağırlığını taşıyamıyormuş) gibi hisler olabilir.
Bayılma/a yol açan nedenler çok çeşitli olabilir, korku, yoğun duygulanımlar, kötü bir görüntü (örneğin kan) aşırı sıcak, havanın temizlenmediği kapalı ortamlar, uzun süre ayakta durmak, uzun süre yattıktan sonra aniden doğrulmak baygınlığa yol açabilir (Şekil 11.1).
Bu gibi durumlarda aşağıdaki belirtilerle karşılaşabiliriz:
• Bayılan kişi kendine geldiğinde sersemlemiş hisseder (normal olarak çevresinde bir meraklı grubu olacaktır ve bayılan kişi kendine gelip bunları gördüğünde bilinç bulanıklığı yasar).
• Cildi, özellikle yüzü soluk olacaktır.
• El bileği (radial) nabzına baktığımızda yavaş ve zayıf olduğunu görürüz, bazen nabız alınamaz, bu nedenle boyunda şahdamarı nabzına bakmamız gerekir {bkz. sayfa 28).
• Bilincini kaybedip yere düşmesine bağlı olarak yaralar, bilinç bulanıklığı ve daha ender olmakla birlikte kırıklar olabilir.
YAPILMASI GEREKENLER:
Bayılma aslında organizmanın bir savunmasıdır, vücudun yatay pozisyona gelmesiyle beyinin oksijen alımının artması sağlanır (yatar konumda kalp ve beyin aynı hizadadır). Yapmamız gereken vücudun bu savunmasına yardımcı olmaktır, bunun için,
1- Kişi bayılacakmış gibi hissediyorsa, oturtun ve başını ayaklarının arasına eğmesini sağlayın ya da yere sırt üstü yatmasına yardımcı olun, ayaklarını kalp seviyesinin üzerine kaldırarak başını küçük bir yastıkla vb. destekleyin. Bu yolla kan dolaşımını kolaylaştırmış oluruz (Şekil 11.2).
2- Eğer kişi bayılmışsa, yüzü yukarı gelecek şekilde yatmasını sağlayın ve ayaklarını kaldırın (Şekil 11.2b).
3- Her iki durumda da boynunu, göğsünü ve belini sıkan giysilerini (kravat, kemer vb.) gevşetmek iyi olacaktır.
Kişinin yeterli hava almasını sağlayın, çevresine meraklı kalabalığın birikmesini Önleyin, odanın penceresini açın, yüzünü yelpazeleyin.
6u önlemleri almanıza rağmen, kişi bir süre sonra kendine gelmiyorsa (daha ciddi bir durum söz konusu olabilir), yaşamsal bulgularına (solunum ve şahdamarı nabzı) bakınız. Bu bulgular mevcutsa, güvenli yan pozisyona getiriniz Eğer mevcut değilse, büyük olasılıkla baygınlık dışında bir durum söz konusudur ve Temel Yaşam Desteğine başlanır.
SARA (EPİLEPSİ)
Sinir sistemini (belini) etkileyen bir hastalıktır ve "epilepsi nöbeti" olarak adlandırdığımız ataklar ya da nöbetler ile karakterizedir.
Bu nöbetler her hastada değişik zamanlarda gelişir. Bu krizlerin nasıl geliştiğini ve bir nöbetle karşılaştığımızda ne yapılması gerektiğini bilmek yararlı olacaktır. Bir nöbeti çeşitli aşamalarda ele alabiliriz.
• Nöbet ani bir bilinç kaybıyla başlar ve hasta yere düşer (bazen buna garip bir çığlık eşlik eder), hasta birkaç saniye kas katı kalır.
• Daha sonra kas kasılmaları (havaleler) başlar. Bu kasılmalar çok şiddetli olabilir (Şekil 11.5).
• Ağız kopürebilir (nöbet sırasında tükürük salgısının yoğun olmasına bağlı), hasta dilini ya da yanaklarının içini ısırabilir, bu nedenle ağızdan gelen köpük kanlı olabilir.
• Nöbet genellikle 5 dakikadan fazla sürmez ve bitiminde hasta yavaş yavaş bilincini kazanır.
YAPILMASI GEREKENLER:
Bu gibi durumlarda yapabileceklerimiz aslında çok azdır, ancak hastanın engellenmeye ya da zapt edilmeye çalışılmaması çok önemlidir, nöbet kendi akısına bırakılmalıdır.
1- Durumu kontrol altına alın, insanlar genellikle kas kasılmalarını Önlenmesi gerektiğini düşünürler, bu doğru değildir. Sara nöbeti sırasında hasta öyle bir güç kazanır ki, engellemeye çalışırsak kas zedelenmelerine ve kemik kırıklarına yol açabiliriz (Şekil 11.6).
2- Kasılma sırasında hastanın yaralanmasını önlemek İçin çevredeki eşyaları uzaklaştırın (Şekil 11.7).
3- Hastanın başının altına bir giysi, yastık ya da "yastık" işlevi görebilecek herhangi bir nesne yerleştirin.
4- Eğer yapabilirseniz boyun ve/veya bel çevresindeki vücudu sıkan giyim eşyalarını dikkatle gevşetin.
5- Nöbet sona erdiğinde, hastayı güvenli yan pozisyona getirin ve yere düşmeye bağlı olası yaralanma açısından inceleyin. Hastanın yanında kalın ve onu sakînleştirin, kendine gelene kadar etrafına biriken meraklıları uzaklaştırın!
6- Nöbet ilk kez ortaya çıktıysa, hasta bir sağlık merkezinde incelenmelidir.
UNUTMAYIN:
• Sara nöbetini durdurmak için hastayı zapt etmeye çalışmayın. Aksine, nöbetin devam etmesine izin verin.
• Hasta/yaralıya ağızdan hiçbir şey vermeyin, solunumunu tehlikeye atabilirsiniz.
• En azından tam olarak kendine gelene dek hasta/yaralıya ne yiyecek ne de içecek hiçbir şey vermeyin.
ÖNEMLİ:
Küçük çocuklarda (1-4 yaş) sıklıkla rastlanan bir durum, genellikle vücut ısısının yükselmesine (ateş) bağlı olarak ortaya çıkan havalelerdir (çocuk elektriğe tutulmuş gibi gelişen kas kasılmaları). Bu gibi durumlarda yapılması gereken ateşi düşürmeye çalışmaktır (çocuğun vücudunu ılık suya batırılmış bir sünger ya da bezle silerek), havale sona erince, üşümemesi için çocuğu iyice Örtmek gerekir.
12-ZEHİRLENMELER
Ev ortamında özellikle küçük çocuklarda (1-4 yaş), sindirim sistemi yoluyla zehirlenme kazaları, önemli bir yer tutmaktadır.
İstatistiklere göre, 1 yaşın altındaki çocuklarda görülen ölümlerin yarısından fazlası bir zehirlenme sonucu gelişmektedir. Çocuklarda sıklıkla bir zehirlenmeye yol açan madde aspirindir. Bunun ardından uyku ilaçları gelmektedir.
Zehirlenme kavramı bize tanıdık gelse de, belirlenmesi oldukça zordur. Yeterli miktarlarda alındığında vücuda zarar verebilecek tüm maddeleri zehir olarak değerlendirebiliriz.
ilaçlar, ev temizliğinde kullanılan ürünlerin hemen hemen tümü, böcek öldürücüler, belirli gazlar ve buharlar, yangın dumanı, belirli bitkiler ve olağan olarak kullandığımız ürünleri İçeren uzun bir üste zehirli maddeler arasında yer almaktadır (Şekil 12.1).
Zehirli maddelerin vücuda girişi, önem sırasıyla sindirim sistemi ve solunum yoluyla olur. Bir zehirlenmede ortaya çıkan belirtiler çok çeşitlidir ve temel olarak zehirli maddenin niteliğine ve vücuda giren miktarına bağlıdır (genellikle zehirli maddenin özelliğini veya miktarını bilmeyiz). Bu durumda bazı değişiklikler gözlemleyebiliriz.
• Sindirim sistemi: sık sık bulantı kusma, karın ağrısı, şiddetli ishal, vb. görülür.
• Solunum-dolaşım sistemi: Solunum güçlüğü ortaya çıkabilir, hatta solunum ya da dolaşım durabilir.
• Sinir sistemi: biline kaybı, havaleler vb. gelişebilir.
• Ayrıca lokal belirtiler de bulunabilir: örneğin dudaklarda ve ağız çevresinde yanıklar görülebilir (yakıcı kimyasal maddelerin içilmesi durumunda beyaz ya da sarımtırak lekeler halinde)
YAPILMASI GEREKENLER :
Bu gibi durumlarda, çoğunlukla çocuklarda görüldüğü de göz önüne alınırsa panik ve sinir bozukluğuna sık rastlanır. Bunu önlemek için, bu gibi durumlarda zehirli maddenin vücuda giriş yoluna göre neler yapılması gerektiğine bakalım.
A) Ağızdan alınan zehirli maddeler
1- Öncelikle sakin olmak gerekir. Hasta/yaralının yaşamsal bir tehlikesi varsa, gereken önlemleri alınız. Sunî solunum uygulamak gerekirse, ağzınızın zehirli madde ile temasını önlemek için "ağızdan buruna" suni solunum yöntemini uygulayın. Hasta/yaralının yaşamsal bir tehlike içinde değilse, zehirli maddenin ne olduğunu belirlemeye çalışın (ambalajına, kutusuna, kabına vb bakın); hasta/ yaralıya ne olduğunu sorun.
2- Mümkün olduğu kadar çabuk tıbbi yardım İsteyin: Bir ambulans (112) çağırın. Zehirlenmenin nedenini biliyorsanız, haber verirken belirtin. Ayrıca, şu numarayı arayabilirsiniz.
3- Yardım gelmesini beklerken
. Genel bir kural olarak hastayı kusturmaya çalışmayın (yardım istediğinizde özellikle kusturmanız söylenmediyse). Bu kuralın tek istisnası, eğer kişi bilinçlîyse kısa bir süre önce gerçekleşmiş ilaç zehirlenmeleridir.
. Hasta/yaralının gözlem altında tutun (pek çok zehir solunum sistemini etkilemektedir).
4- Tıbbi personelin zehirli maddeyi belirlemesini kolaylaştırmak için her zaman hastaneye bir örnek götürün (Şekil 12.3). Eğer hasta kustuy-sa, kusmuğundan da örnek alın.
UNUTMAYIN:
Genel bir kural olarak, zehirlenen kişiyi kusturmaya çalışmayın, yutulurken boğazı ve yemek borusunu yakan bir madde (sud kostik/kostik soda gibi), kusturmaya çalıştığımızda yukarı çıkarken tekrar yanıklara neden olacaktır.
Bilincini yitirmiş bir kişiye ağızdan hiçbir şey vermeyin.
B) ZEHİRLİ MADDE SOLUNMASI
Bu tür bir zehirlenme şu gibi durumlarda gelişebilir:
• Havalandırılmayan bir yerde gaz kaçağı (bütan gazı, doğal gaz) varsa. Bütan gazı, doğal gaz türü gazlara, kaçak olduğunda saptanması için tipik bir koku veren bir bileşik eklenmiştir.
• Özellikle kapalı ya da havalandırma olmayan yerlerde, yangın ile çıkan duman ya da zehirli gazlar ile.
• Şömine, soba vb.'nin kötü yanması ya da kapalı ortamlarda bir araba motorunun "rolantide" çalışması (örneğin evlerdeki garajlarda) nedeniyle. Bu gibi durumlarda, kokusuz bir gaz olan ve bu nedenle soluduğumuz havadaki varlığının saptanması mümkün olmayan karbon monoksit gazı yayılır ve kısa süre içinde boğulmaya neden olabilir (Şekil 12.4).
Yapılması gerekenler şunlardır:
1- Hasta/yaralıyı zehirli ortamdan uzaklaştırın, temiz havaya ya da havalandırması iyi bir ortama çıkarın (örneğin kapıları ve/veya pencereleri açın, gazı kapatın, yanmakta olan her hangi bir gereci (soba vb.) söndürün.
2- Hasta/yaralının genel durumunu değerlendirin ve gerekli önlemleri alır.
3- Hasta/yaralıyı bir sağlık kuruluşuna götürün.
ÖNEMLİ :
• Gaz kokan ya da havalandırmasız yoğun dumanlı bîr ortama girmek zorundaysanız, belinize ucu dışarıya uzanan bir ip bağlayın. Böylece, bir şey olduğu takdirde en azından sizi kurtarabilirler. Ağzınızı ve burnunuzu ıslak bir mendille kapatarak içeri girin (Şekil 12.5).
" Güçlü bir gaz kokusu olan bir ortamda kibrit, çakmak vb. yakmayın, elektrik düğmelerine dokunmayın, bir patlama gerçekleşebilir.
• Yoğun duman varsa çömelerek ya da yerde sürünerek ilerleyin (bu düzeyde havanın kirliliği en azdır).
EVDE ZEHİRLENMELERİ ÖNLEMEK İÇİN ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER:
• ilaçları çocukların erişebileceği yerlerde bulundurmayın (örneğin kornidin çekmecelerinde vb), emin bir yerde ve kilit altında saklayın. Çocuklar, renkleri nedeniyle ilaçlan şekerlemelerle karıştırmaktadır.
. Temizlik ürünlerini çocukların erişebileceği yerlerden uzak tutun, genellikle lavabonun altında bulundurulan bu ürünlerin zehirli ve yakıcı gücü çok yüksektir. Bu malzemeleri çocukların erişemeyeceği yerlerde (yüksek raflarda) saklayın (Şekil 12.7a) ya da temizlik ürünlerini bulundurduğunuz dolaplara emniyet kilidi takın (Şekil 12.7b).
Yiyecek ya da içecek kaplarını zehirli maddeleri koymak için kullanmayın. Herhangi bir toksik madde içeren kaplar görünür bir şekilde etiketlenmelidir (Şekil 12.8).
Arabanızın motorunu kapalı bir yerde çalışır durumda bırakmayın (Şekil 12.4).
Evdeki bütün ateşli araç ve gereçleri (ısıtıcılar, soba, fırın, ocak vb) ve gaz ya da tüp donanımını düzenli olarak kontrolden geçirin.
Havalandırma pencerelerini kapatmayın ya da iptal etmeyin.
Eğer gaz kokusu duyarsanız elektrik düğmelerini açmayın, kibrit ya da çakmak yakmayın.
Zehirlenmelerde Başvurulacak Danışma Merkezinin telefonunu her zaman el altında bulundurun.
Dostları ilə paylaş: |