Mehmet Şimşir
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
38 / 2017
278
“Dîvân” kelimsinin kullanım açısından Araplar tarafından çok eski zamanlardan beri bilinmesi, İslam’dan
önce ve hemen sonraki zamanlarda yaygın bir şekilde kullanılması, Kur’an
††††††
ve hadislerde
‡‡‡‡‡‡
bir yönü
ile zikredilmesi kelimenin köken itibariyle Arapça olduğunu bize göstermektedir. Farsça kökeniyle ilgili
yaklaşım ise daha çok devletin işleyen bir kurumu, görevlileri ve bunların çalıştıkları mekânları anlamıyla
daha çok “İslam Devleti”nin hayatiyet bulduğu andan itibaren ithal bir mefhum olarak zihinlerde yer
etmeye başlamıştır.
b.İlk Kurulan Dîvânlar
Hz. Peygamber, Medine’de Müslümanlarla birlikte yerli halkın bütün guruplarının reis ve temsilcilerini
müşterek bir devlet teşkilatını hayata geçirmenin faydasına, hatta lüzumuna ikna etmesinin akabinde kendi
liderliğindeki birleşik hükümet tipiyle bir şehir devletinin temelini atmış (Hamidullah, 1992: 39-40), genelde
bu devlet “Medine Site Devleti” olarak isimlendirilmiştir (Güzel, 2011: 28-29). İçerisinde Müslüman,
Yahudi, Müşrik ve sayıları az da olsa Hıristiyanların bulunduğu bu şehir devleti Necran, Hadramevt,
Bahreyn, Umman ve Yemen gibi eyaletlerin kendisine bağlanmasıyla Konfederal bir yapıya (Yeniçeri, 1994:
III/248) dönüşmüş ve O’nun döneminden itibaren bir “İslam Devleti”nin varlığı, önceki başlıklarda ifade
ettiğimiz üzere herkes tarafından kabul edilmiştir. Bu devletin çeşitli alanlardaki faaliyet ve işleyişinden
hareketle “Dîvân Teşkilatı”nın kurumsal yapılanmasının da bu dönemden itibaren başladığını söylememiz
gerekecektir. Elbette bu varsayımsal bir yaklaşımla ifade edilen bir hüküm olmamalı, delillendirilmelidir.
Yukarıda zikrettiğimiz “Dîvân”ın “Devlet idaresine ait mallara, bunların üzerindeki malî işlemlere, askerî
faaliyetlerin düzen ve kayıtlarına, bunların tutulduğu defterlere ve mecaz olarak ta bu defter ve ilgili
memurların bulunduğu yerlere verilen isimdir” şeklindeki tanımından hareket ederek Hz. Peygamber
döneminde bu alan ile ilgili ne gibi faaliyetlerin yapılmış olduğunu, hangi tür işleyişlerin hayata geçildiğini
tespit edersek delillendirme işini yapmış ve bu konudaki savımızı daha net bir şekilde ortaya koymuş
oluruz.
Yeni kurulan devletin ilkelerini ve idarî sistemlerinin temellerini teşekkül ettirmeye çalışan Hz.
Peygamber, civar devlet ve kabilelerle yazışmalar yaparak, savaş ve askerî düzene ait bilgi ve belgeleri tertip
ederek, nüfus sayımı, zekât toplama ve dağıtma sistemi ile bu işlemlerde ve özellikle yargı ve eyalet
yöneticileri noktasında resmi görevlileri tayin ederek çeşitli tasarruflarda bulunmuştur. Bütün bunların tam
teşekküllü bir şekilde ortaya konulması gerektiği, aksi takdirde devlet düzeneği içerisinde teşkilatlardan
bahsetmenin yanlış olduğu gibi bir iddia doğru kabul edilemez. O’nun ortaya koyduğu bu model şeklindeki
devlet ve idarî sistemleri (Algül, 1994: II/162) cahiliye dönemi ile Hulefâ-i Râşidîn dönemi arasında bir
köprü ve kendisinden sonraki İslam Kültür ve Medeniyet tarihi açısından bir kilometre taşıdır. Bu açıdan
konumuza yaklaştığımızda Hz. Peygamber döneminde devlet idarî yapısı içerisinde dîvân sisteminin
mevcut olduğunu, hiç değilse buna zemin hazırlandığını söyleyebiliriz. Bu konuda şu bilgileri diğer deliller
olarak sıralamak da mümkündür;
Dostları ilə paylaş: