Turkish Studies -
International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012, p.705-725 , TURKEY
KADÎMÎ’NİN KERBELÂ MERSİYELERİ
Mumine ÇAKIR
*
ÖZET
Kerbelâ hadisesi, İslam Tarihi’nin önemli olaylarından
birisidir. Bu hadise bütün Müslümanları derinden etkilemiştir.
Kerbelâ’da Hz. Peygamber’in torunu, Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’in ve
ailesinin şehit edilmesi edebiyata da konu olmuştur. Türk edebiyatında
özellikle de Alevî-Bektaşî şiir geleneğinde birçok şair Kerbelâ hadisesini
eserlerinde işlemişlerdir. Bu konuda manzum ve mensur birçok eser
kaleme alınmıştır. Mersiyeler bu eserlerden birisidir. Mersiye ölen bir
kişinin ardından duyulan üzüntüyü dile getiren bir şiir türüdür.
Mersiye ile Hz. Hüseyin’in şehit edilmesini ve duyulan üzüntüyü dile
getiren şairlerden birisi bir Bektaşî babası olan Kadîmî’dir. Asıl ismi Ali
Rıza Öge’dir. Kadîmî, hazırladığı Bektaşî Şairleri Antolojisi isimli
eserinde kendisine ait 39 Kerbelâ mersiyesine yer vermiştir. Bu
mersiyelerde Kerbelâ hadisesini oldukça dikkat çekici bir şekilde göz
önünde canlandırmıştır. Bununla birlikte Kerbelâ’da Yezid’in ordusu
tarafından şehit edilen Hz. Hüseyin’e duyduğu sevgiyi, yaşadığı
üzüntüyü etkileyici bir dille kaleme almıştır. Genel olarak Kerbelâ
mersiyelerinde karşılaştığımız Yezid’e ve ordusuna lanet etme
Kadîmî’nin şiirlerinde de karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada Kadîmî
hakkında kısaca bilgi verildikten sonra onun Kerbelâ mersiyeleri
incelenecektir.
Anahtar Kelimeler: Kadîmî, Kerbelâ, Mersiye, Hz. Hüseyin.
KARBALA DIRGES OF KADIMI
ABSTRACT
The incident of Karbala is one of the important events of Islam
history. This incident affected the whole muslims deeply. Hazrat
Hussein, the grandson of the Prophet Mohammed and son of Hazrat Ali,
and his family’s being martyrs has also been a subject to the literature.
Many poets in Turkish literature especially in Alevi-Bektashi poem
tradition focused on Karbala incidents in their works. Many works have
been written on this topic in the form of verse and prose. Dirges are
some of these works. Dirge is a kind of poem in which regret is
expressed after the death of a person. One of the poets who expressed
his regret with this kind of poem is a Bektashi Father, Kadimi Baba. His
real name is Ali Riza Oge. Kadimi gave place to 39 Karbala Dirges of his
own in his work Bektashi Poets Anthology. He revived the incident of
Karbala remarkably in front of our eyes in these dirges. Within this
context, he used an impressive language for his love and despair to
Hazrat Hussein who was killed by the army of Yazid. The curse to Yazid
*
Yrd. Doç. Dr., Çankırı Karatekin Ü. Ed. Fak. Türk Dili ve Ed. Böl./ Çankırı El-mek:
mcakir1915@hotmail.com
706 Mumine ÇAKIR
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012
and his army which we face in Karbala dirges generally is also faced in
the poems of Kadimi. In this study, we will examine the Karbala Dirges
of Kadimi after giving a brief information about him.
Key Words: Kadimi, Karbala, Dirge, Hazrat Hussein.
Giriş
Ölüm, yaĢayan bütün canlılar için kaçınılmaz bir sondur. Ġnsanoğlu bu sona her zaman
hazırlıksız yakalanmıĢ ve ayrılık hissi sebebiyle de ölüm karĢısında hep üzüntü duymuĢtur. Ölen
kiĢiden ayrı kalmak her zaman insana acı vermiĢtir. Tarih boyunca bu acı çeĢitli Ģekillerde dile
getirilmiĢ ve sagular, ağıtlar söylenmiĢtir. Ölenin arkasından dile getirilen; ölen kiĢiye karĢı
duyulan özlem, onun yaptığı iyilikler, bu dünyada bıraktığı izler gibi güzel duyguların yanında
onun ölümüne sebep olan feleğe yapılan sitemler veya ölümden diğer insanlar sorumlu ise onlara
karĢı duyulan öfkeler, sitemler, edilen beddualar hep bu Ģiirlerin konusu olmuĢtur. Klasik Türk
edebiyatında ve Alevî-BektaĢî Ģiir geleneğinde ise ölenin arkasından yazılan duygular mersiye türü
ile dile getirilmiĢtir. Bu çerçevede “
Mersiye, ölen birinin ardından duyulan üzüntüyü dile getirmek, o
kiĢinin iyi taraflarını anlatmak ve ölene karĢı Ģairin ilgisini ifade etmek üzere yazılan Ģiirlere verilen addır.
Mersiyelerde, ölenlerin matemi, yakınların ve dostların tâziyesi, toplumun önde gelen kiĢilerinin vefâtına
duyulan üzüntünün dile getirilmesi, din ulularının, özellikle de Hz. Hüseyin ve Kerbelâ Ģehitlerinin anılması,
ölenin övülmesi, kadere rıza gösterilmesi, dünyanın geçiciliğinin vurgulanması, cenaze sahiplerinin sabır ve
metânete davet edilmesi gibi konular ele alınır
.”
1
Klasik Türk edebiyatında padiĢahların, devlet büyüklerinin, Ģehzadelerin ölümleri üzerine
yazılan mersiye türünün Anadolu’da görülen ilk örnekleri XV. yüzyıldadır. Mersiye türü XVI.
yüzyılda en muhteĢem örneklerini verir. Daha sonraki yüzyıllarda mersiye sayısında önemli ölçüde
azalma görülür
2
.
Türk edebiyatında genel manada mersiyelerde bir düĢüĢ yaĢanırken Kerbelâ mersiyelerinde
durum farklıdır. XVI, XVII, XVIII. yüzyıllarda bu mersiyelerin sayıları artarak devam eder. XIX.
yüzyılda ise Kerbelâ mersiyelerinin sayısında beklenmedik bir artıĢ görülür. XX. yüzyılda da aynı
hızla Kerbelâ mersiyesi yazılırken bu hız 1930’lu yıllara kadar devam eder. Kerbelâ mersiyesi
yazma geleneği 1940’lardan itibaren hızını kaybeder
3
.
“
Genel olarak Dînî-Tasavvufî Türk Edebiyatı’nda, özellikle Alevîlik-BektaĢîlik gibi zümre
edebiyatlarıyla divan, halk ve âĢık edebiyatında Kerbelâ hadisesiyle ilgili olarak müstakil eserler, mersiye ve
manzumeler telif edilmiĢ, ayrıca baĢta divan Ģairleri olmak üzere konuya eğilen sanatkârların, halk âĢıklarının
his ve hayal dünyalarının ortaya konmasında Kerbelâ adı önemli bir mazmuna dönüĢmüĢtür. Türk
edebiyatında Kerbelâ olayını ele alan lirik eserlerin pek çoğu manzum olmakla birlikte manzum-mensur
karıĢık ve sadece mensur eserler de kaleme alınmıĢtır. Bunlar arasında mesnevî, kaside, gazel, terci-i bend,
terkib-i bend, murabba, muhammes, müseddes, rubâî, tuyuğ, ilâhî vb. nazım Ģekillerinde aruzla yazılanlar
önemli yer tutmaktadır
.”
4
Türk edebiyatında, Hz Hüseyin’in Kerbelâ’da Ģehit edilmesini konu edinen eserlerin genel
adı “Maktel-i Hüseyin”dir. Nazım-nesir karıĢık da kaleme alınan bu makteller, özellikle Muharrem
ayında topluca okunup dinlenir. Arap ve Ġran edebiyatlarında örneklerine rastladığımız maktellerin
Türk edebiyatında da örnekleri verilmiĢtir. Türk edebiyatındaki en eski maktel, on dördüncü
1
Mustafa Ġsen, Acıyı Bal Eylemek Türk Edebiyatında Mersiye, Akçağ Yay., Ankara 1993, s. XIII.
2
Ayrıntılı bilgi için bkz. Mustafa Ġsen, a. g. e., s. XVIII-XXII.
3
Cemil Çiftçi, Divan ġiirinde Kerbelâ Ağıtları, Kevser Yay. , 2008, s. 16.
4
Mehmet Arslan ve Mehtap Erdoğan, Kerbelâ Mersiyeleri, Grafiker Yay., Ankara 2009, s. 50.
Kadîmî’nin Kerbelâ Mersiyeleri 707
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012
yüzyılda yazılan Kastamonulu ġazi’nin “Dâsitân-ı Maktel-i Hüseyn”idir. Fuzûlî’nin Hadîkatü’s-
Süedâ’sı, Lamiî’nin Maktel-i Âl-i Resûl’ü bu türün önemli örnekleridir
5
.
Hz. Hüseyin ve ailesinin Kerbelâ’da Ģehit edilmesi bütün Ġslam âlemini derinden etkilemiĢ,
bu olayı anlatan nice edebî eserler ortaya konulmuĢtur. Arap ve Ġran sanatkârlarının yanında Türk
Ģairleri de Kerbelâ olayını anlatan, Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyt sevgisini dile getiren, peygamber
torunlarını katledenleri lanetleyen Ģiirler yazmıĢlar ve söylemiĢlerdir. ĠĢte bu Ģairlerden birisi de
Kadîmî mahlasını kullanan ve asıl ismi Ali Rıza Öge olan bir BektaĢî Baba’sıdır. Bu çalıĢmada,
Kadîmî Baba’nın hayatı hakkında kısaca bilgi verildikten sonra onun Kerbelâ mersiyeleri üzerinde
durulacaktır.
1.Kadîmî Baba’nın Hayatı
6
Asıl adı Ali Rıza Öge olan Kadîmî Baba, 1881 yılında Tekirdağ’ın Malkara kasabasında
dünyaya gelir. Ġlk tahsilini Malkara’da Müderris Hâfız Emin Efendi’den alır. Daha sonra kasabanın
rüĢtiyesine gider. Ġstanbul’da polis olarak çalıĢmaya baĢlar. Hatıralarından anlaĢıldığı kadarıyla pek
çok tehlikeli iĢin içinden aklı ve becerisiyle çıkmıĢ ve birçok meseleyi baĢarıyla halletmiĢtir. Bu
sebeple kısa sürede dikkat çekmiĢ ve mesleğinde yükselmiĢtir. O sıralarda Ermeni tehciri iĢinin
içine de girmiĢ, birçok Ermeni komitacının yakalanmasını sağlamıĢ ve böylelikle komitacıların
hedefi haline gelmiĢtir.
Ġstanbul’un iĢgali sırasında iĢsiz kalır ve Ermeniler tarafından vurulur. Bu vurulma ile
birlikte onun için acılarla dolu bir süreç baĢlamıĢ olur. Zira dört buçuk yıl süren tedavi döneminde
21 kez ameliyat olmuĢ, çektiği acılarına rağmen Ġstiklal Harbi’nde Anadolu’ya geçerek geri
döndüğü polislik vazifesine Anadolu’da devam etmiĢtir.
Bu sırada polis müdürlüğü ve emniyet müfettiĢliği görevlerine kadar yükselmiĢtir. Son
ameliyatı için Ġstanbul’a gelmiĢ, hastanede istirahatı sırasında imzasının taklit edilerek bazı
uygunsuz iĢlerin yapılması sebebiyle görevinden el çektirilmiĢtir. Ġftiraya uğradığı inceleme
sonucunda açığa çıkınca görevine iade edilir ve Ġzmir Polis Müdürlüğüne atanır; ama o, kiĢiliğine
karĢı yapılan bu davranıĢtan son derece müteessir olmuĢ, bu vazifeyi kabul etmemiĢtir.
Kadîmî daha sonra polislikten ayrılarak Ġnhisârlar Ġdaresi’ne ( Tekel ) geçmiĢ, uzun yıllar
burada çalıĢtıktan sonra 1942’de Bursa Ġnhisârlar SatıĢ Amirliği’nden emekli olmuĢtur.
Öge, hatırâtında Ģairliğinden ve BektaĢîliğinden bahsetmez. Yalnızca bir yerde Kahire’deki
bir BektaĢî dergâhını ziyaretten bahsederken “eski bir BektaĢî Tarikatı mensubu olarak” ifadesiyle
BektaĢîliğini belirtmiĢ olur
7
.
Diğer yandan, BektaĢîliği ile ilgili bilgilere, hazırladığı fakat bastırma imkânı bulamadığı
antolojisinde ve mektuplarında rastlıyoruz. Kendi verdiği bilgiye göre; “
Babası, büyükbabası,
akrabası hep BektaĢî olan Kadîmî, Hicrî Muharremü’l-Harâmın 23’üncü gecesi 1324’te ( 19 Mart 1906 )
Ġstanbul’da bulunan Karaağaç dergâhı postniĢîni Hüseyin Zeki Baba’dan nasîb almıĢ; bir müddet yani iki
sene kadar Karaağaç Dergâhı’nda, dört beĢ ay kadar da Makedonya Kalkandelen’de bulunan Sersem Ali (
5
Halil Ġbrahim ġahin, “Kerbela Olayının Sözlü Geleneğe Yansıması: Ġmam Hasan ve Ġmam Hüseyin Destanı”, Türk
Kültürü ve Hacı BektaĢ Veli AraĢtırma Dergisi, Yıl 2011, Sayı 60, s. 182-183.
6
Kadîmî’nin hayatı ile ilgili bölüm, aĢağıda isimleri verilen kitap, makale ve bildiri metinlerinden özetlenerek
hazırlanmıĢtır. GeniĢ bilgi için bkz. Ali Rıza Öge, MeĢrutiyetten Cumhuriyete Bir Polis ġefinin Gerçek Anıları, Bursa
1982; Mümine Çakır, “Bir BektaĢi Babası Kadîmî’nin Mektupları”, Türk Kültürü ve Hacı BektaĢ Veli AraĢtırma Dergisi,
Yıl 18, Güz 2011, Sayı 59, s. 373-400.; M. Çakır, “Ġhmal EdilmiĢ Bir BektaĢi Babası Kadimi ve Nefesleri”, Uluslararası
Hacı BektâĢ Velî Sempozyumu, 7-9 Mayıs 2010 Çorum; M. Çakır, “Sıra DıĢı Bir Osmanlı Polis ġefi Ali Rıza Öge:
Hatıraları ve ġairliği” Türk Polis TeĢkilatında Yeni GeliĢmeler Sempozyumu 9-10 Nisan 2010, Ankara.
7
Ali Rıza Öge, MeĢrutiyetten Cumhuriyete Bir Polis ġefinin Gerçek Anıları, s. 189.
708 Mumine ÇAKIR
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012
Harâbâtî Baba ) Tekkesi’nde derviĢ olarak hizmet etmiĢtir. MürĢidi, Hüseyin Zeki Baba ile kardeĢ
çocuklarının çocuklarıdır. Rehberi de Hüseyin Zeki Baba’nın kayınpederi merhûm Hasan Baba’dır. Babalık
icâzeti Ali Naci Baba’dandır.
”8
14 Nisan 1957’de Bursa’da vefat eden Ali Rıza Öge, Emir Sultan’a defnedilmiĢtir.
Ali Rıza Öge, hayatı boyunca Ģiirler yazmıĢtır. BaĢarılı bir Ģairdir. Onun Ģiirlerine hazırlamıĢ
olduğu el yazması BektaĢî ġairleri Antolojisi’nde rastlamaktayız. “
Antolojide yer alan Ģiirlerinde
tasavvufa, Hacı BektaĢ Velî’ye ve onun ıĢıklı yoluna, BektaĢîliğe ait duygularını, bu uğurda kat edilen yolu
nefes, divan ve semai nazım türleriyle özlü bir Ģekilde ifade etmiĢtir.
Nefeslerinde ve divanlarında öğretici bir üslubu varken diğer türlerdeki Ģiirleri duygu ağırlıklıdır.
ġiirlerinde Yunus Emre’nin ilahîlerinden izler görürüz. Semailerinde ise derviĢlik yolunun zevkini, hoĢ
duygusunu, zorluklarını bir divan Ģairi edasıyla dile getirir. Edebî sanatları kullanıĢı baĢarılıdır.
Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da Ģehit ediliĢini mersiye türüyle kaleme alırken oldukça dokunaklı bir dil
kullanmıĢ, çektiği acıyı, duygularını baĢarılı bir Ģekilde ifade etmiĢtir. Ayrıca mersiyelerdeki betimlemeler o
kadar canlıdır ki Kerbelâ olayı âdeta gözümüzün önünde canlanır.
Kadîmî, nefeslerini genellikle hece vezniyle; divan, mersiye, semailerini aruz vezniyle yazmıĢtır.
Özentiden uzak, samimi duygularla kaleme aldığı Ģiirlerinde zaman zaman aruz kusurlarına rastlanmakla
birlikte vezni kullanıĢı oldukça baĢarılıdır. Mersiyelerinin bir kısmı hariç Ģiirlerinde oldukça sade bir dil
kullanmıĢ, Türkçenin bütün imkânlarını göstermiĢtir.
Ali Rıza Öge, BektaĢî Ģairlerinin genelinde karĢımıza çıkan söyleyiĢ benzerliklerine sahip olmakla
birlikte kendisine özgü bir üslup oluĢturabilmiĢtir. BaĢarılı bir Ģekilde kullandığı sanatlarla, mersiyelerindeki
canlandırmalarla iyi bir Ģair olduğunu kanıtlamıĢ; ayrıca duygu yoğunluğu içinde söylediği semai, nefes ve
divanlarıyla bugünkü nesillere tanıtılması gereken bir derviĢ Ģair olmuĢtur
.”
9
2.Bektaşîliği
Ali Rıza Öge, bir BektaĢî Babasıdır. Genç yaĢlarında BektaĢîliğe intisap etmiĢ, derviĢlik
yolunu, BektaĢîliği anlattığı Ģiirler kaleme almıĢtır. Mektuplarında
10
belirttiğine göre birçok defa
babalık teklifi almıĢ fakat o, alçakgönüllülüğünden, kabul etmemiĢtir. Onun babalık icazetini alıĢ
öyküsünü 09-10.09.1952 tarihli mektubundan öğreniyoruz. AĢağıda ilgili bölümü verilecek olan
mektupta Ankara’daki Dedebaba vekili Ali Naci Baba, bir gece âlem-i ma’nâda ġâzelî Sultan
Hazretleri’ni görmüĢtür, kendisine “Bursa’daki Ali Rıza’yı Baba yaptık, kendisine tebliğ ediniz. Bu
tebliğe sizi me’mûr etmekle beraber kendisine de icazet veriniz.” denilerek Ali Rıza Öge’ye
babalık icazeti verilmiĢtir. Ayrıca Hacı BektaĢ Velî’nin de Ali Naci Baba’nın rüyasında Ali Rıza
Öge’ye selam söylediğini bu mektuptan öğrenmekteyiz:
“
ġimdiye kadar Baba olmak için pek çok teklif karĢısında kalmıĢtım. TaĢradakilerden baĢka
Bursa’dakiler koca bir vilâyetin Babasız kalması muvâfık değildir. Sizden baĢka da Baba olacak kimse
yoktur diye vâki’ teklifleri reddetmekte idim. Böyle ağır bir yükün altına girmek istememiĢtim. Fakat bana
icâzet veren zât Ankara’da Dedebaba vekîlidir. Bu zât bir gece âlem-i ma’nâda ġâzelî Sultan Hazretlerini
görüyor, kendisine Bursa’daki Ali Rıza’yı Baba yaptık kendisine teblîğ ediniz bu teblîğe sizi me’mûr etmekle
beraber kendisine de icâzet veriniz diyor. Birkaç gece sonra da pîrimiz Hünkâr Hacı BektaĢ Velî efendimiz
Ali Rıza Baba’ya benden de selâm söyle diye bu zâta ma’nâda söylüyor. Aynı zamanda bu günlerde de ben
8
Ali Rıza Öge, BektaĢî ġairleri Antolojisi, Atatürk Kitaplığı, Belediye Yazmaları, Nu: Bel. Yz. 131., s. 1736.
9
Mümine Çakır, “Bir BektaĢî Babası Kadîmî’nin Mektupları”, Türk Kültürü ve Hacı BektaĢ Velî AraĢtırma Dergisi, Yıl:
2011, Sayı 59, s.
376.
10
Bu mektupların asılları Ali Rıza Öge’nin torunu Sayın Ender Öge’dedir. Bir müddet asıllarını inceleme fırsatı
bulduğumuz mektupların Ģu anda fotoğrafları bizde mevcuttur. Bu mektuplara ulaĢmamızı sağlayan Sayın Prof. Dr. Ali
Emre Öge ve Ender Öge Beyefendi’lere çok teĢekkür ederiz.
Kadîmî’nin Kerbelâ Mersiyeleri 709
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012
buna dâir bir iki rüya görüyorum ve bu rüyaları da aynen bu zâta bildiriyorum, ondan sonra da bu zât fakîre
teblîği aynen yapıyor. ĠĢte o zaman bu teblîğe dâir yapmıĢ ve yazmıĢ olduğum bir nefesi de hem sizdeki
deftere kaydetmek ve hem de okumak üzere buraya yazıyorum. Fakîrin gördüğüm rüyâda kırkların meclisine
kabûl edildiğimi görmüĢtüm, Ģiirde de bu ciheti tebârüz ediyorum
.”
11
Mektuplarda BektaĢîliğine dair iĢaretler bundan ibaret değildir. Muharrem ayına ait
mektubunda bu ayda matemde olduğunu, dıĢarı dahi çıkmadığını, yalnız okuyarak ve mersiye
yazarak vakit geçirdiğini belirtir. “
Mektubuna, hilâf-ı mu’tad derhal cevap veremedim. Sebebi ise araya
mâtemin girmesidir. Ma’lûm-ı ârifenizdir ki fakir matemde kalmamı hesap eder, hiçbir yere mektup yazmam,
hatta sokağa bile çıkmam. Bu müddet zarfında yalnız bir gün evde AĢura levâzımını mübâye’a etmek için
indim. Diğer günlerimi hep fakîrhânede geçirdim okudum ve bu müddet zarfında da Cenâb-ı sultânü’Ģ-
Ģühedâ-yı Kerbelâ Ġmâm Hüseyin Efendimize bir mersiye ve bir iki de Ģiir yazarak vakit geçirdim.
” (01. 10.
1952 tarihli mektup)
12
Yine bu mektubun sonunda da Mayıs ayında Hacı BektaĢ’a yapmayı istediği bir ziyaretten
bahseder.
3. Kerbelâ Mersiyeleri
Kerbelâ, Bağdat’ın yaklaĢık 100 kilometre güneybatısında yer almaktadır. Ġslam tarihi
açısından önemi ise Hz. Hüseyin ile ailesinin 10 Muharrem 61 (10 Ekim 680) tarihinde Emevîlerce
Ģehit edildikleri yer olması ve kabirlerinin burada olmasıdır
13
.
Ġslam tarihi boyunca yaĢanan en trajik olaylardan biri sayılabilecek olan Kerbelâ hadisesi,
bütün Müslümanları derinden etkilemiĢtir. Bu etkileniĢ neticesinde de Ģairler duygularını,
üzüntülerini, öfkelerini Ģiirlerle dile getirmiĢlerdir.
Kadîmî’nin kendi hazırladığı BektaĢî ġairleri Antolojisi’nde yer verdiği, müstakil olarak
Kerbelâ olayını ve Hz. Hüseyin’in Ģehit ediliĢini, bu olaydan duyduğu üzüntüyü dile getirdiği 39
Ģiiri vardır. ÇalıĢmanın bu bölümünde Kadîmî’nin mersiyeleri biçim ve muhtevâ açıĢından
incelenecek ve mersiyelerden örnekler verilecektir.
3.1.Mersiyelerin Biçim Özellikleri
Kadîmî, birçok Ģiirinde Ģehîd-i Kerbelâ, Yezîd gibi Kerbelâ hadisesi ile doğrudan ilgili
kelimeler kullanmaktadır. Bu Ģiirler incelememizin dıĢındadır. Bu çalıĢmada baĢtan sona Kerbelâ
olayını ve Hz. Hüseyin’in Ģehit ediliĢi üzerine duyulan üzüntüyü anlatan 39 Ģiirden bahsedeceğiz.
Bu mersiyelerin 30 tanesi mersiye baĢlığıyla verilmiĢtir. 7 tanesi divan, 2 tanesi de semâî baĢlığıyla
yazılmıĢtır.
Bu Ģiirlerin nazım Ģekillerine baktığımızda ise 14 tane mütekerrir müseddes (1 tanesi semâî
diğerleri mersiye baĢlığı altında), 23 tane gazel (16 tanesi mersiye, 7 tanesi divan baĢlığı altında), 1
tanesi semâî baĢlığı ile verilmiĢ olan 2 murabba bulunmaktadır.
Bu Ģiirlerin çoğu aruz vezniyle kaleme alınmıĢtır. Kullanılan vezinler 21 Ģiirde
“Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilün”
16 Ģiirde de
11
Mümine Çakır, a. g. m., s. 390.
12
Mümine Çakır, a. g. m. , s. 380-381.
13
Mehmet Arslan ve Mehtap Erdoğan, a. g. e., s. 1.
710 Mumine ÇAKIR
Turkish Studies
International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic
Volume 7/1 Winter 2012
“Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün ”dür.
Ġki Ģiirin de vezni tespit edilememiĢtir. ġiirlerin bir kısmında vezin kusuru çok olmakla
birlikte aruz veznini baĢarıyla uyguladığı Ģiirler de vardır. Bunun sebebi yazılıĢ zamanları ile ilgili
olabilir. Çünkü Ģiirlere yer verdiği BektaĢî ġairleri Antolojisi isimli eserinde baĢtaki Ģiirlerde
kusurlar daha fazla bulunmaktadır. Bu duruma göre ilk yazdığı Ģiirlerde kusur daha çok denilebilir.
Dostları ilə paylaş: |