F.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi 18:1 (2013) 163
____________________________________________________________________________
âyetteki birinci mânâ ile ilgili olan nefs-i emmâredir. Bu bakımdan nefis birinci
mânâsıyla gayet çirkin ve kötüdür. İkinci mânâsıyla mahmûd ve güzeldir. Çünkü
ikinci mânâ ile insanın nefsi; yani insanın zâtı Allah (cc.)’ı ve diğer bilinenleri idrak
eden hakikattır.
26
Trabzonî, emmâre nefsin cimrilik, haset, kibir, öfke, kötü ahlâk,
şehvet ve gaflet gibi hayvânî sıfatlarının olduğunu belirtir. O, bu nefsin emmâre
ismini almasının sebebi olarak onun yukarıda ifade edilen kötü sıfatlarıyla
sahibine sürekli muhalefet etmeyi ve kötülük yapmayı emretmesini gösterir. Bu
mertebede nefsin mahalli sadır; hâli hevâya meyil, âlemi şehâdet ve vâridi
(kazandırdığı) şerîattır. Emmâre mertebesinde nefsin seyri, seyr-i ila’llâh (Allah’a
yürümek, yolculuk yapmak)’tır.
27
Trabzonî, nefsin emmâre makamında tabiat zulmetine düştüğü için hak
ile bâtılı, hayır ile şerri birbirinden ayırt edemediğini söyler. Nefis iyi ve kötünün
idrakinde olmadığı için şeytan insana ancak bu tabiat zulmeti vasıtasıyla kötü
ahlâkı ve çirkin işleri yaptırabilir. Bundan dolayı sâlikin nefsin bu mertebesinde
çok dikkatli ve uyanık olması gerekir. Hayvânî şehvet sahibi nefsi zayıflatmak için,
yeme-içme ve uykuyu azaltarak insanlardan uzaklaşmak gerekir. Çünkü onun
şerrinden kurtulmak, ancak onu güçsüz hale getirmekle mümkündür.
28
İmam-ı
Rabbânî Ahmed Sirhindî (ö.1034/1624) peygamberlerin gönderilme gayesini,
şerîatın getirdiği emir ve yasakların hikmetinin anlaşılması, nefs-i emmâreyi aciz
bırakmak ve onu tahrip etmek olarak ifade eder. Bundan dolayı bir insan ne
kadar şerîatın hükümlerini yerine getirirse, o nisbette nefsin kötü arzularından
sıyrılmış olur. Ayrıca İmam-ı Rabbânî nefs-i emmâre’yi zayıflatmak için yapılan
mücadeleye nefsânî bir arzunun karışması durumunda bunun nefsin
kuvvetlenmesine ve desteklenmesine yol açacağı tehlikesine dikkat çekmiştir.
29
Kısaca ifade etmek gerekirse nefs-i emmâre’yi terbiye etmek için yapılan
mücadele şer’î usule göre olmalıdır.
Trabzonî nefsin bu mertebesinde devam edilecek zikrin hangisi olduğu
ve nasıl yapılacağı konusunu da ele almıştır. Ona göre, bu mertebede zikir,
26
Gazâlî, İhyâ III, s. 8.
27
Trabzonî, Âdâbu’l-Ubûdiyye, vr. 210a. Eşrefoğlu Rûmî, emmâre nefsin hevâ, şehvet, gadap, hırs,
ucub, kibir ve buhl (cimrilik) olmak üzere yedi tane kötü sıfatı olduğunu belirtmiştir. Bunların
zararsız hâle getirilmesi ve ortadan kaldırılması için açlık çekmek, az konuşmak, az uyumak,
halkın içine karışmamak, daimâ lâ ilâhe illâllah zikrine devam etmek, hakikî mürşidden feyz
almak ve irâdesini ona teslim edip onun emrine itaat etmek gerektiğini söyler. Çünkü bunlar
nefsin kötü sıfatları için panzehir vazifesi görür. Eşrefoğlu Rûmî, Müzekki’n-Nufûs, ss. 255-6.
28
Trabzonî, Âdâbu’l-Ubûdiyye, vr. 209b.
29
İmam-ı Rabbânî, Mektûbat I, çev. Kasım Yayla, Merve Yay., İstanbul, 1999, m.no: 52, ss. 150-1.