33-AHZAB:
1- Ey peygamber! Allah'tan kork, kâfirlere ve münafıklara
itaat etme. Muhakkak ki Allah her şeyi bilir, hüküm ve
hikmet sahibidir.
2- Rabbinden sana ne vahyediliyorsa onun ardınca git.
Muhakkak ki Allah ne yaparsanız haberdardır.
3- Allah'a güven, vekil olarak Allah yeter.
4- Allah bir adam için içinde iki kalb yapmamıştır.
Kendilerinden zıhar yaptığınız eşlerinizi analarınız
kılmamıştır. Evlatlıklarınızı da oğullarınız kılmamıştır. O sizin
ağzınızdaki lafınızdır. Allah ise hakkı söylüyor ve doğru yolu
gösteriyor.
5- Onları (evlatlıkları) babaları adına çağırın. Allah
yanında o daha doğrudur. Eğer babalarını bilmiyorsanız,
onlar sizin dinde kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Bununla
beraber hata ettiklerinizde üzerinize bir günah yoktur. Fakat
kalblerinizin kasdettiğinde vardır. Allah, çok bağışlayıcı ve
çok merhamet edicidir.
6- Peygamber, müminlere kendi nefislerinden önce gelir.
O'nun hanımları da onların analarıdır. Akraba da Allah'ın
kitabında birbirlerine, diğer müminlerden ve muhacirlerden
daha yakındırlar. Ancak dostlarınıza bir maruf (uygun bir
vasiyet) yapmanız müstesnâdır. Bu, kitapta yazılıdır.
7- Unutma o peygamberlerden mîsaklarını (kesin
sözlerini) aldığımız vakti! Hele senden, Nuh, İbrahim, Musa
ve Meryemoğlu İsa'dan ki onlardan ağır bir mîsak (sağlam
bir söz) aldık.
8- (Bunu Allah), sadıklara sadakatlerinden sormak için
yaptı. Kâfirler için ise acı verecek bir azab hazırladı.
9- Ey iman edenler! Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın.
Hani size ordular gelmişti de üzerlerine bir rüzgâr ve sizin
görmediğiniz ordular salıvermiştik. Allah ne yaptığınızı
görüyordu.
10- O zaman onlar, hem üstünüzden gelmişlerdi, hem
aşağı tarafınızdan, ve o vakit gözler kaymış, yürekler
gırtlaklara dayanmıştı. Siz Allah'a türlü türlü zanlarda
bulunuyordunuz.
11- İşte burada müminler imtihan edilmiş ve şiddetli bir
sarsıntı ile sarsılmışlardı.
12- O vakit münâfıklar ve kalblerinde bir hastalık
bulunanlar: "Allah ve Resulü bize bir aldanıştan başka bir
vaad yapmamış." diyorlardı.
13- O vakit bunlardan bir grup: "Ey Medine halkı! Sizin
için duracak yer yok, hemen dönün." diyorlardı. Yine
onlardan bir kısmı da Peygamberden izin istiyor, evlerimiz
gerçekten (düşmana) açıktır." diyorlardı, halbuki açık değildi,
sadece kaçmak istiyorlardı.
14- Eğer onların her tarafından üzerlerine girilse de sonra
fitne çıkarmaları istenilse derhal onu yapacaklardı. Ama
onunla da pek az duracaklardı.
15- Halbuki bundan önce Allah'a ahid vermişlerdi.
Arkalarını dönmeyeceklerdi. Allah'a verilen ahid ise
mesuliyetlidir, mutlaka sorulur.
16- De ki: "Eğer ölümden veya öldürülmekten
kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda vermez. Vereceğini var
saydığınız takdirde de ancak pek az faydalandırılırsınız."
17- De ki: "Eğer Allah size bir felâket diler veya bir
rahmet murad
ederse, sizi Allah'tan saklamak kimin haddine?" Hem
onlar kendilerine Allah'tan başka bir veli de bulamazlar, bir
yardımcı da.
18- Şüphesiz Allah, içinizden o savsaklayanları ve
kardeşlerine: "Bize gelin" diyenleri biliyor. Onlar harbe pek
az geliyorlardı.
19- Size karşı kıskançlık ediyorlardı. Derken o korku hali
gelince, gördün onları ki, ölümden baygınlık sarmış kimse
gibi gözleri dönerek sana bakıyorlardı. O korku gidince, size
keskin keskin diller sıyırdılar. Onlar hayra karşı kıskançlık
ediyorlardı. İşte bunlar iman etmediler de Allah amellerini
boşa çıkardı. Bu Allah'a göre önemsizdir.
20- Onlar ahzabı (düşman birliklerini) gitmedi
sanıyorlardı. Eğer o birlikler bir daha gelecek olursa, çölde
bedevi Araplar içinde yer alıp, sizin haberlerinizden (başınıza
geleceklerden) sormayı isterler. Onlar içinizde kalacak
olsalar da pek az harb ederler.
21- Şanım hakkı için muhakkak ki size Resullulah'da pek
güzel bir örnek vardır. Allah'a ve son güne ümit besler olup
da Allah'ı çok zikreden kimseler için.
22- Müminler, ahzabı (düşman birliklerini) gördükleri
zaman: "İşte bu, Allah'ın ve Resulü'nün bize vaad ettiği
şeydir. Allah ve Resulü doğru söyledi." dediler. Bu onların
imanını ve teslimiyetini artırmaktan başka bir şey yapmadı.
23- Müminlerdendir o erler ki Allah'a verdikleri ahde
sadakat gösterdiler. Kimi adağını ödedi (canını verdi), kimi
de beklemektedir. Onlar, ahidlerini hiç değiştirmediler.
24- Çünkü Allah sadıklara sadakatleriyle mükafat
verecek, dilerse münafıklara da azab edecek veya tevbe
nasib edecektir. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayıcıdır. Çok
merhamet edicidir.
25- Hem Allah kâfirleri herhangi bir hayra ulaşmadan
hınçlarıyle defetti. Bu şekilde Allah, müminlere savaşta kâfi
geldi. Allah çok güçlüdür, çok üstündür.
26- Hem de kitap ehlinden onlara yardım edenleri
kalplerine korku düşürerek kalelerinden indirdi, siz onların
bir kısmını katlediyordunuz, bir kısmını da esir alıyordunuz.
27- (Allah) onların arazilerini, yurtlarını ve mallarını size
miras kıldı. Bir de henüz ayak basmadığınız bir yeri (size
miras kıldı). Allah, her şeye kâdirdir.
28- Ey peygamber! Hanımlarına şöyle söyle: "Eğer dünya
hayatını ve zinetini istiyorsanız, haydi gelin, sizi donatayım
ve güzellikle bırakıp salıvereyim.
29- Yok eğer Allah ve Resulünü ve ahiret yurdunu
istiyorsanız, haberiniz olsun ki,
Allah içinizden güzellik edenlere pek büyük bir ecir
hazırlamıştır.
30- Ey peygamberin hanımları! sizden her kim bir
terbiyesizlik ederse ona azab iki kat katlanır. Bu Allah'a göre
çok kolaydır.
31- Yine sizden her kim Allah'a ve Resulü'ne boyun eğer,
salih bir amel işlerse, ona da mükâfatını iki kat veririz. Hem
onun için bol bir rızık hazırlamışızdır.
32- Ey peygamberin hanımları! Siz kadınlardan herhangi
biri gibi değilsiniz. Eğer takva ile korunacaksanız,
konuşurken kırıtmayın da kalbinde bir hastalık bulunan
kimse tamaha düşmesin. Güzel ve dosdoğru söz söyleyin.
33- Hem vakarınızla evlerinizde durun da önceki cahiliyet
devrinde olduğu gibi süslenip çıkmayın. Namazı kılın, zekatı
verin. Allah ve Resulü'ne itaat edin. Ey ehli beyt! Allah
sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz, pampak yapmak
istiyor.
34- Oturun da evlerinizde okunan Allah'ın âyetlerini ve
hikmeti anın. Şüphe yok ki Allah lütuf sahibidir ve her
şeyden haberdardır.
35- Şüphe yok ki müslüman erkeklerle müslüman
kadınlar, mümin erkeklerle mümin kadınlar, itaat eden
erkeklerle itaat eden kadınlar, sadık erkeklerle sadık
kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, mütevazi
erkeklerle mütevazi kadınlar, sadaka veren erkeklerle
sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan
kadınlar, ırzlarını koruyan erkeklerle ırzlarını koruyan
kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkeklerle Allah-'ı çok zikreden
kadınlar var ya, işte onlar için Allah bir mağfiret ve büyük bir
mükâfat hazırlamıştır.
36- Bununla beraber Allah ve Resulü bir işe hükmettiği
zaman, gerek mümin bir erkek ve gerekse mümin bir kadın
için, o işlerinde başka bir tercih hakkı yoktur. Her kim de
Allah ve Resulüne âşi olursa açık bir sapıklık etmiş olur.
37- Hem hatırla o vakti ki, o kendisine Allah'ın nimet
verdiği ve senin de ikramda bulunduğun kimseye: "Hanımını
kendine sıkı tut ve Allah'tan kork" diyordun da nefsinde
Allah'ın açacağı şeyi gizliyordun. İnsanlardan çekiniyordun.
Halbuki Allah kendisini saymana daha lâyıktı. Sonra Zeyd o
kadından ilişiğini kestiği zaman, biz onu sana eş yaptık ki,
oğulluklarının ilişkilerini kestikleri hanımlarını nikâhlamada
müminlere bir darlık olmasın. Allah'ın emri de yerine
getirilmiştir.
38- Peygambere Allah'ın takdir ettiği, mübah kıldığı şeyde
bir darlık yoktur. Bundan önce geçen bütün peygamberler
hakkında Allah'ın sünneti böyledir. Allah'ın emri ise biçilmiş
bir kaderdir.
39- Onlar, Allah'ın gönderdiklerini tebliğ ederler ve
O'ndan korkarlar, Allah'tan başka kimseden korkmazlardı.
Hesap görücü olarak da Allah yeter.
40- Muhammed, sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası
değildir. Ama Allah'ın Resulü ve peygamberlerin
sonuncusudur. Allah her şeyi hakkiyle bilendir.
41- Ey iman edenler! Allah'ı çokça anın.
42- Ve O'nu sabah akşam tesbih edin.
43- Sizleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için
melekleri ile birlikte üzerinize rahmet ve bereket indiren
O'dur ve O, müminlere çok merhametlidir.
44- O'na kavuşacakları gün müminlere esenlik dileği
selâmdır. (Allah) onlar için cömertçe bir mükafat
hazırlamıştır.
45- Ey peygamber! Biz seni hem bir şahit, hem bir
müjdeci, hem bir uyarıcı olarak gönderdik.
46- Ve hem de izniyle Allah'a bir davetçi ve nurlar saçan
bir kandil (olarak gönderdik).
47- Müminlere müjdele! Onlara Allah'tan bir mükafat
vardır...
48- Kâfirlere ve münafıklara itaat etme, onların ezalarını
bırak (aldırma) da Allah'a tevekkül et. Allah vekil olarak
hepsine yeter.
49- Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâh edip de sonra
onlara dokunmadan boşadığınız zaman, sizin için
üzerlerinde sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Derhal
müt'alarını (mehirleri belirlenmediği takdirde
yararlanacakları bir mal) verip onları güzel bir şekilde
salıverin.
50- Ey peygamber! Biz bilhassa sana şunları helâl kıldık:
Mehirlerini vermiş olduğun eşlerini, Allah'ın sana ganimet
olarak ihsan buyurduklarından sahip olduğun cariyeleri,
amcalarının kızlarından, halalarının kızlarından, dayılarının
kızlarından, teyzelerinin kızlarından seninle beraber hicret
etmiş olanları, bir de mümin bir kadın kendini peygambere
hibe ederse, peygamber nikâh etmek istediği takdirde, onu
başka müminlere değil de sadece sana mahsus olmak üzere
helâl kıldık. Onlara eşleri ve cariyeleri hakkında neyi farz
kıldığımızı biliyoruz. Bunlar sana hiçbir darlık olmaması
içindir. Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
51- Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini yanına
alırsın. Sırasını geri bıraktığın kadınlardan dilediğini yanına
almanda da sana bir günah yoktur. Onların gözleri aydın
olup üzülmemelerine ve kendilerine verdiğin ile hepsinin
hoşnut olmalarına en elverişli olan budur. Allah
kalblerinizdekini bilir. Allah her şeyi bilir ve yumuşak
davranır.
52- Bundan başka kadınlar sana helâl olmaz. Bunları
başka eşlerle değiştirmek de olmaz. İsterse güzellikleri
hoşuna gitsin. Ancak sahip olduğun cariyen başka. Allah her
şeye gözcü bulunuyor.
53- Ey iman edenler! Peygamberin evlerine vaktine
bakmaksızın ve yemeğe izin verilmedikçe girmeyin. Fakat
çağırıldığınız vakit girin. Yemeği yediğinizde de hemen
dağılın. Sohbet etmek için de izinsiz girmeyin. Çünkü bu
haliniz peygambere eziyet veriyor, ama o sizden utanıyor.
Fakat Allah gerçeği söylemekten utanmaz. Hem O'nun
hanımlarına bir ihtiyaç soracağınız vakit de perde
arkasından sorun. Böyle yapmanız hem sizin kalbleriniz ve
hem de onların kalbleri için daha temizdir. Hem sizin
Resulullah'a eziyet etmeye hakkınız yoktur. Ondan sonra
hanımlarını da ebediyyen nikâh edemezsiniz. Çünkü bu Allah
katında çok büyük bir günahtır.
54- Siz bir şeyi açıklasanız da gizleseniz de şüphe yok ki
Allah her şeyi bilmektedir.
55- Onlar (peygamberin eşleri) için babaları, oğulları,
kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin
oğulları, kendi kadınları (kadın dostları) ve sahip oldukları
köleleri hakkında bir günah yoktur. Bununla beraber (ey
Peygamberin hanımları) Allah'tan korkun. Çünkü Allah her
şeye şahit bulunuyor.
56- Gerçekten Allah ve melekleri Peygambere salât
ederler. Ey iman edenler! siz de ona teslimiyetle salât ve
selâm edin.
57- Şüphesiz ki Allah'a ve Resulü'ne eziyet verenlere
Allah hem dünyada, hem ahirette lânet etmiştir. Onlara
aşağılayıcı bir azab hazırlamıştır.
58- Mümin erkeklere ve mümin kadınlara yapmadıkları
bir şeyden dolayı eziyet edenler de bir iftira ve açık bir
günah yüklenmişlerdir.
59- Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin
kadınlarına hep söyle de cilbablarından (dış elbiselerinden)
üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp
da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla
beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
60- Andolsun ki, eğer münafıklar ve kalblerinde bir
hastalık olanlar ve Medine'de dedikodu yapanlar, bu
yaptıklarından vaz geçmezlerse, mutlaka seni onlara
musallat ederiz. Sonra seninle orada az bir zamandan fazla
komşu kalamazlar.
61- Melun olarak nerede bulunurlarsa yakalanırlar ve
öldürülürler.
62- Allah'ın bundan önce geçenler hakkındaki kanunu
budur. Ve sen Allah'ın kanununu değiştirmeye asla çare
bulamazsın.
63- İnsanlar sana kıyamet saaatini soruyorlar. De ki:
"Onun ilmi ancak Allah'ın nezdindedir. Ne bilirsin belki
kıyamet yakında olur."
64- Şu muhakkak ki, Allah kâfirleri lânetlemiş ve onlara
çılgın bir ateş
hazırlamıştır.
65- (Onlar) orada ebedî kalırlar ve ne bir dost bulabilirler,
ne de bir yardımcı.
66- O gün yüzleri ateş içinde çevirilirken: "Ah keşke
Allah'a itaat etseydik, peygambere itaat etseydik!" derler.
67- Yine derler ki: "Ey Rabbimiz! Biz beylerimize ve
büyüklerimize itaat ettik de bizi yanlış yola götürdüler."
68- Ey Rabbimiz! Onlara azabın iki katını ver ve
kendilerini büyük bir lânet ile lânetle."
69- Ey iman edenler: Sizler Musa'ya eziyet edenler gibi
olmayın. Eziyet ettiler de Allah onu, onların söylediklerinden
temize çıkardı. O, Allah yanında mevki sahibi idi.
70- Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sağlam söz
söyleyin,
71- Ki (Allah) işlerinizi yoluna koysun ve günahlarınızı
bağışlasın. Her kim Allah'a ve Resulü'ne itaat ederse, o
gerçekten büyük murada ermiştir.
72- Biz o emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik,
onlar, onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da
onu insan yüklendi. O gerçekten çok zalim ve çok cahildir.
73- Çünkü Allah münafık erkeklerle münafık kadınlara,
müşrik erkeklerle müşrik kadınlara azab edecek, mümin
erkeklerle mümin kadınların da tevbelerini kabul edecektir.
Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
Dostları ilə paylaş: |