Kuran-ı Kerim



Yüklə 1,38 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə12/80
tarix02.01.2022
ölçüsü1,38 Mb.
#45397
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   80
Kuran-ı Kerim - Elmalılı Meali ( PDFDrive )

16-NAHL:

1- Allah'ın emri geldi, sakın onu acele edip istemeyiniz.

Allah, müşriklerin koştukları ortaklardan münezzeh ve

yücedir.


2- Kendi emrinden ruh (vahiy) ile melekleri, kullarından

dilediği peygamberlere indirip şu gerçeği insanlara bildirin,

buyuruyor: Benden başka hiçbir ilâh yoktur. Ancak benden

korkun.


3- Allah gökleri ve yeri hikmeti ile yarattı. O, kâfirlerin

ortak koştukları şeylerden çok yücedir.

4- O, insanı bir meniden (spermadan) yarattı. Bir de

bakarsın ki o, Rabbine karşı apaçık bir düşmandır.

5- Hayvanları da O yarattı. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve

birçok faydalar vardır. Ve siz onlardan bir kısmını da yersiniz.

6- O hayvanları, akşam vakti getirirken ve sabahleyin

salarken, onlarda sizin için bir güzellik ve zevk vardır.




7- Bu hayvanlar, ancak güçlükle varabileceğiniz bir

memlekete yüklerinizi taşır. Rabbiniz, şüphesiz çok

şefkatlidir, çok merhametlidir.

8- Hem kendilerine binesiniz, hem de zinet olsun diye

atları, katırları, ve merkepleri yarattı. Ve şu anda

bilemeyeceğiniz daha nice şeyler yaratacak.

9- Doğru yolu göstermek Allah'a aittir. Onun eğrisi de

vardır. Allah dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.

10- Sizin için gökten su indiren O'dur. İçecek su ondandır;

hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de o su ile yetişir.

11- Allah, sizin için, o su ile ekin, zeytin, hurmalıklar,

üzümler ve her

çeşit meyveleri bitirir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir

topluluk için büyük bir ibret vardır.(1)

12- Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize O

verdi. Bütün yıldızlar da O'nun emrine boyun eğmişlerdir.

Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir toplum için ibretler

vardır.


13- Yeryüzünde sizin için yarattığı değişik renklerdeki

şeyleri de sizin hizmetinize sunmuştur. Elbette bunda öğüt

alan kimseler için bir ibret vardır.

14- Yine denizden taze et (balık) yiyesiniz ve ondan

takındığınız süs eşyasını çıkarasınız diye, denizi emrinize

veren Allah'tır. Gemilerin denizde suyu yararak gittiklerini

görüyorsun. Lütfundan rızık aramanız ve şükretmeniz için

Allah böyle yapmıştır.

15- Allah, yeryüzü sizi sarsmasın diye oraya sabit dağlar

yerleştirdi. Yolunuzu bulmanız için de nehirler ve yollar

yarattı.

16- Daha birçok âlametler yarattı. İnsanlar geceleyin de

Allah'ın yarattığı yıldızlarla yönlerini bulurlar.

17- Hiç yaratan (Allah), yaratmayan (putlar) gibi olur mu?

Artık siz düşünmez misiniz?

18- Halbuki Allah'ın nimetlerini teker teker saymaya

kalkışsanız, onları sayamazsınız. Muhakkak ki Allah çok

bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.




19- Allah, gizlediğinizi de açıkladığınızı da bilir.

20- Kâfirlerin Allah'tan başka yalvardıkları (putlar) ise,

hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar, kendileri

yaratılmışlardır.

21- O putlar, hep ölüdürler, diri değildirler ve insanların

öldükten sonra ne zaman dirileceklerini de bilmezler.

22- İlâhınız bir tek ilâhtır. Bununla beraber ahirete

inanmayanların kalbleri inkârcı, kendileri de böbürlenen

kimselerdir.

23- Şüphesiz ki Allah, onların gizlediklerini de açığa

vurduklarını da bilir. Doğrusu Allah, kendilerini büyük görüp

hakkı kabul etmeyenleri sevmez.

24- Onlara: "Rabbiniz ne indirdi? denildiği zaman

"Öncekilerin efsanelerini" dediler.

25- Bunu söylemelerinin sebebi şu: Kıyamet günü, kendi

günahlarını tam olarak yüklendikten başka, bilgisizlikleri

yüzünden saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından

bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat edin, yüklendikleri

günah ne kötüdür!

26- Onlardan öncekiler de tuzak kurdular. Fakat Allah

onların binalarını temelinden sarstı, çatı tepelerinden

üzerlerine çöktü ve azap onlara farkedemedikleri bir yönden

geldi.

27- Sonra kıyamet günü Allah, O kâfirleri rezil rüsvay



edecek ve diyecek ki: "Hani uğrunda müminlere karşı

düşman kesildiğiniz ortaklarım nerede?" Kendilerine ilim

verilmiş olanlar: "Şüphesiz bugünün rezilliği ve kötülüğü

kâfirleredir." diyeceklerdir.

28- (O kâfirler), kendilerine zulmetmiş kimseler olarak,

meleklerin, canlarını aldıkları kimselerdir. O vakit onlar şöyle

diyerek teslim olurlar: "Biz, bir kötülükten dolayı

yapmıyorduk." (Onlara): "Hayır, Allah sizin ne maksatla

yaptığınızı elbette çok iyi bilendir."

29- "O halde içinde ebedî kalacağınız cehennemin

kapılarından girin" denir. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!



30- Kötülüklerden sakınanlara: "Rabbiniz ne indirdi?"

denilince: "Hayır indirdi" derler. Bu dünyada güzel amel

işleyenlere güzel bir mükafat var. Elbette ahiret yurdu ise

daha hayırlıdır. Allah'tan korkanların yurdu ne güzeldir!

31- O girecekleri yer, Adn cennetleridir ki, altından

ırmaklar akar. Orada Allah'tan korkanlara diledikleri nimetler

vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle mükafatlandırır.

32- Takva sahipleri o kimselerdir ki, melekler, canlarını

hoş ve rahat halde alırlar. "Selam size, yapmış olduğunuz

güzel işlerin mükafatı olarak girin cennet'e..." derler.

33- Ancak kendilerine, ruhlarını alacak meleklerin

gelmesini veya Rabbinin azab emrinin (kıyametin) gelip

çatmasını bekliyorlar! Kendilerinden öncekiler de böyle

yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine

zulmetmişlerdi.

34- Bunun için, sonunda yaptıklarının cezası başlarına

felaket oldu ve alay edip durdukları o azap, kendilerini

kuşattı.


35- Allah'a ortak koşanlar dediler ki: "Allah dileseydi, ne

biz, ne atalarımız O'ndan başka hiçbir şeye tapmazdık ve

O'nun emri dışında hiçbir şeyi haram kılmazdık"

Kendilerinden öncekiler de böyle yaptılar. Buna karşı

peygamberlerin vazifesi, ancak açık-seçik bir tebliğden,

ibarettir.

36- Andolsun ki biz her ümmete, "Allah'a ibadet edin ve

putlara tapmaktan sakının." diye bir peygamber gönderdik.

Allah, bu ümmetlerden bir kısmına hidayet etti, bir kısmına

da sapıklık hak olmuştur. Şimdi yer yüzünde bir gezip

dolaşın da bakın ki, peygamberleri yalanlayanların sonunun

ne olduğunu bir görün?

37- (Ey Muhammed!) Sen o kâfirlerin hidayete ermelerini

ne kadar istesen de Allah, saptırdığı kimseyi hidayete

erdirmez. Onların hiçbir yardımcısı da yoktur.

38- Kâfirler, "Allah ölen kimseyi diriltmez." diye en

kuvvetli yeminleriyle Allah'a yemin ettiler. Hayır, bu ölüleri



diriltmek, Allah'ın kendisine karşı bir vaadidir. Ancak

insanların çoğu bunu bilmezler.

39- Allah ölüleri diriltecek ki, o kâfirlerin, hakkında ihtilaf

ettikleri şeyi onlara açıkça göstersin ve bunu inkâr edenler

kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler.

40- Biz bir şeyi dilediğimiz zaman, ona sözümüz sadece

"ol" dememizdir. O da hemen oluverir.

41- Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere

gelince, biz dünyada mutlaka onları güzel bir yere

yerleştiririz. Halbuki bilirlerse ahiretin mükafatı elbette daha

büyüktür.

42- O Muhacirler, müşriklerin eziyetlerine sabredenler ve

Rablerine tevekkül edenlerdir.

43- (Ey Peygamber!) Senden önce de, kendilerine

vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber olarak

göndermedik. Eğer bunu bilmiyorsanız Tevrat ve İncil

âlimlerine sorun.

44- Biz o peygamberleri mucizelerle ve kitaplarla

gönderdik. Ey Peygamberim! Sana da Kur'ân'ı indirdik ki,

insanlara vahyedileni açıklayasın. Belki onlar da düşünürler.

45- Sinsice kötü tuzaklar kuranlar, Allah'ın kendilerini

yerin dibine geçiremeyeceğinden, yahut bilemeyecekleri bir

yerden azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?

46- Yahut (rızık için) dolaşıp dururlarken (Allah'ın

azabının) kendilerini yakalayıvermesinden emin mi oldular?

Üstelik onlar, azabı engelleyici de değillerdir.

47- Yahut ta kendilerini azar azar yakalayıp helak

etmesinden emin mi oldular? Şüphesiz Rabbiniz çok

şefkatlidir, çok merhametlidir.

48- Onlar, Allah'ın yarattığı birtakım şeyleri görmediler mi

ki? Gölgeleri Allah'ın kudretine boyun eğip secde ederek,

sağa sola döner, dolaşır.

49- Göklerde ve yer yüzünde bulunan canlılar ve bütün

melekler, kibirlenmeden Allah'a secde ederler.

50- Kendilerine hakim olan Rabblerinden korkarlar ve

emrolundukları her şeyi yaparlar.




51- Allah, buyurmuştur ki: İki ilâh edinmeyin. O, ancak bir

ilâhdır. Onun için yalnız benden korkun.

52- Göklerde ve yerde olan her şey yalnız O'nundur. Din

de daima O'nundur. Böyle iken, siz Allah'tan başkasından mı

korkarsınız?

54- Sonra Allah bu sıkıntıyı sizden kaldırdığı zaman, bir de

bakarsınız

ki, içinizden bir topluluk, hemen Rablerine ortak koşarlar.

55- Bunu kendilerine verdiğimiz nimete nankörlük etmek

için yaparlar. Şimdi eğlenin bakalım! Fakat yakında

bileceksiniz.

55- Bunu kendilerine verdiğimiz nimete nankörlük etmek

için yaparlar. Şimdi eğlenin bakalım! Fakat yakında

bileceksiniz.

56- Bir de müşrikler kendilerine rızık olarak verdiğimiz

şeylerden tutuyorlar mahiyetini bilmedikleri şeylere

(putlara) pay ayırıyorlar. Allah'a andolsun ki, siz bu

yaptığınız iftiralardan mutlaka hesaba çekileceksiniz.

57- Onlar, Allah'a kızlar isnad ediyorlar. O, bundan

münezzehtir. Kendilerine ise erkek çocukları isnad ederler.

58- Halbuki onlardan birine, kız doğum haberi

müjdelendiği zaman içi öfkeyle dolar, yüzü kapkara kesilir.

59- Kendisine verilen müjdenin kötülüğü, dolayısıyla

kavminden gizlenir. Şimdi acaba o çocuğu zillet ve horluğa

katlanarak saklayacak mı? Yoksa toprağa mı gömecek?

Dikkat edin verdikleri hüküm ne kötüdür!

60- Ahirete iman etmeyenler için kötü sıfatlar var. En

yüce sıfatlar ise, Allah'ındır. O çok güçlüdür, hüküm ve

hikmet sahibidir.

61- Eğer Allah insanları zulümleri yüzünden hesaba

çekseydi, yeryüzünde kımıldayan tek canlı bırakmazdı. Fakat

Allah onları, belli bir vakte kadar erteler. Müddetleri

(ecelleri) geldiği zaman, onu ne bir saat erteleyebilirler, ne

de öne alabilirler.

62- Müşrikler, kendilerinin hoşlanmadıkları şeyleri, Allah'a

isnad ediyorlar. Dilleri, en güzel şeylerin kendilerine ait




olduğunu yalan yere durmadan söyler. Hiç şüphesiz onlar

için, sadece ateş vardır. Oraya en önde gidip kalacaklardır.

63- Allah'a yemin olsun ki, biz senden önce bir çok

ümmetlere peygamberler gönderdik. Ne var ki şeytan,

onlara amellerini bezeyip süslü gösterdi. Bugün de o şeytan,

kâfirlerin dostudur. Onlar için acı bir azab vardır.

64- (Ey Resulüm!) Biz, sana bu kitabı (Kur'ânı) sırf

hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklaman için ve

iman edecek topluma bir hidayet, bir rahmet olsun diye

indirdik.

65- Allah gökten bir su indirdi ve onunla yeryüzüne

ölümünden sonra hayat verdi. Şüphesiz ki bunda dinleyen

bir millet için büyük bir ibret vardır.

66- Gerçekten süt veren hayvanlarda da size bir ibret

vardır. Size işkembelerindeki yem artıklarıyla kandan

meydana gelen, içenlere içimi kolay halis bir süt

içirmekteyiz.

67- Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvalarından da hem

içki, hem de güzel gıdalar edinirsiniz. Şüphesiz ki bunda

aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır.

68- Senin Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: Dağlardan,

ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine

evler edin.

69- Sonra meyvaların hepsinden ye de, Rabbinin (sana)

kolay kıldığı yollara gir, diye ilham etti. Onların karınlarından

renkleri çeşitli bir bal çıkar ki, onda insanlar için şifâ vardır.

Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için, büyük bir ibret

vardır.


70- Allah, sizi yarattı, sonra da sizi öldürecektir. İçinizden

kimi de, biraz bilgiden sonra eşyayı önceki bildiği gibi

bilmesin diye, ömrün en kötü çağına kadar yaşatılır.

Şüphesiz ki Allah çok bilgili ve büyük kudret sahibidir.

71- Allah, rızık yönünden bir kısmınızı diğerlerinden üstün

kıldı. Kendilerine bol rızık verilenler, rızıklarını ellerinin

altındakilere vermiyorlar ki, onda eşit olsunlar. Durum böyle

iken Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?




72- Allah, size kendi cinsinizden eşler, o eşlerinizden de

oğullar ve torunlar yarattı. Sizi helal ve güzel gıdalarla

rızıklandırdı. Onlar, hâlâ batıla mı inanıyorlar? ve Allah'ın

nimetini inkâr mı ediyorlar?

73- Müşrikler, Allah'ı bırakıp, göklerden ve yerden

kendileri için

hiçbir rızka sahip olmayan ve sahip olmaya da güçleri

yetmeyen şeylere taparlar.

74- Artık Allah'a ortaklar koşmayın. Çünkü Allah, (eşi

bulunmadığını) bilir, siz bilmezsiniz.

75- Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı

olmuş bir köle ile, kendisine güzel bir rızık verilen ve o

rızıkdan gizli ve açık olarak harcayan hür bir insanı misal

verdi. Hiç bunlar eşit olur mu? Bütün hamd Allah'a

mahsustur. Doğrusu insanların çoğu bilmezler.

76- Allah şu iki adamı da misal verdi: Bunlardan biri

dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez; efendisine bir yüktür. Onu

nereye gönderse bir hayır getiremez. Şimdi, bu adamla,

adaletle emreden ve doğru yolda bulunan adam eşit olur

mu?


77- Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah'a aittir.

Kıyametin kopuşu yalnız bir göz kırpması veya daha az bir

zamandan başkası değildir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.

78- Allah sizi annelerinizin karnından çıkardığı zaman

hiçbir şey bilmiyordunuz. Şükredesiniz diye size işitme

(duygusu), gözler ve gönüller verdi.

79- Göğün boşluğunda Allah'ın emrine boyun eğdirilerek

uçuşan kuşlara bakmadılar mı? Şüphesiz bunda inanan bir

toplum için âyetler (ibretler) vardır.

80- Allah size evlerinizden bir huzur ve dinlenme yeri

yaptı. Hayvanların derilerinden gerek yolculuğunuzda ve

gerekse konaklama zamanlarınızda kolayca taşıyacağınız

hafif evler (çadırlar v.s.) ve yünlerinden, yapağılarından ve

kıllarından bir süreye kadar (giyinecek, kuşanacak, serilecek

ve döşenecek) bir eşya ve ticaret malı yaptı.



81- Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve sizin

için dağlarda barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak

elbiseler ve savaşta sizi koruyan elbiseler (zırhlar) yarattı.

İşte böylece Allah müslüman olasınız diye üzerinize nimetini

tamamlamaktadır.

82- Buna rağmen eğer yüz çevirirlerse, ey Muhammed!

Artık sana düşen sadece açık bir şekilde tebliğden ibarettir.

83- Hem Allah'ın nimetini bilirler, sonra da onu inkâr

ederler. Onların çoğu kâfir kimselerdir.

84- Her ümmetten bir şahid getireceğimiz gün, artık

kâfirlere ne izin verilecek, ne de onlardan özür dilemeleri

istenecektir.

85- O zulmedenler, azabı gördükleri zaman, artık

onlardan ne azab hafifletilir, ne de onlara süre verilir.

86- Ve o Allah'a ortak koşanlar, ortak koştuklarını (putları)

gördükleri zaman: "Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da

kendilerine taptığımız ortaklarımızdır" diyecekler. Koştukları

ortaklar da onlara; "Siz mutlaka yalancılarsınız" diye söz

atarlar.

87- O gün Allah'a teslim bayrağını çekerler, bütün o

uydurdukları şeyler kendilerini bırakıp kaybolup gitmişlerdir.

88- İnkâr eden ve (insanları) Allah yolundan çevirenler,

diğer kimseleri de bozdukları için onlara azab üstüne azab

artırdık.

89- Biz o gün, her ümmet içinde, kendilerinden kendi

üzerlerine bir şahit göndereceğiz. Seni de onların üzerine

şahit getireceğiz. Bu kitabı da, her şeyi açıklayan ve

müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, bir rahmet

kaynağı ve bir müjdeleyici olarak indirdik.

90- Şüphesiz ki Allah, size adaleti, iyilik yapmayı ve

yakınlara bakmayı emreder; hayasızlıktan, fenalıktan ve

azgınlıktan nehyeder. Öğüt almanız için size böyle öğüt

verir.

91- Bir de anlaşma yaptığınızda Allah'ın ahdini yerine



getirin ve pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Allah'ı


üzerinize şahid tuttuğunuz halde, nasıl olur da bozarsınız!

Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı bilir.

91- Bir de anlaşma yaptığınızda Allah'ın ahdini yerine

getirin ve pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Allah'ı

üzerinize şahid tuttuğunuz halde, nasıl olur da bozarsınız!

Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı bilir.

92- Bir ümmet, diğer bir ümmetten (sayıca ve malca)

daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda aldatma

vasıtası yaparak, ipliğini sağlamca eğirdikten sonra onu

söküp bozmaya çalışan kadın gibi olmayın. Allah sizi bununla

imtihan eder ve şüphesiz hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyleri

kıyamet günü size mutlaka açıklayacaktır.

93- Allah dileseydi elbette hepinizi tek bir ümmet

yapardı. Fakat Allah dilediğini saptırır ve dilediğine de

hidayet verir. Şüphesiz ki, (kıyamet gününde) bütün

yaptıklarınızdan sorumlu tutulacaksınız.

94- Yeminlerinizi aranızda aldatma ve fesada vasıta

edinmeyin, sonra sağlam basmışken bir ayak kayar da Allah

yolundan saptığınız için, dünyada kötü azabı tadarsınız.

Ahirette de size büyük bir azab olur.

95- Allah'ın ahdini az bir bedel karşılığında değişmeyin.

Eğer bilirseniz muhakkak ki Allah katındaki sevap sizin için

daha hayırlıdır.

96- Sizin yanınızdaki dünya malı tükenir, Allah'ın

katındakiler ise tükenmez. Muhakkak ki biz, Allah yolunda

sabredenleri, yaptıkları amelin daha güzeliyle

mükafatlandıracağız.

97- Erkekten ve dişiden, mümin olarak kim iyi amel

işlerse muhakkak onu güzel bir hayat ile yaşatacağız ve

yapmakta oldukları amellerin daha güzeliyle mükafatlarını

elbette vereceğiz.

98- Şimdi Kur'ân okumak istediğin zaman önce o

kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.

99- Şüphesiz ki iman edip de Rablerine tevekkül edenler

üzerinde o şeytanın hiçbir nüfuzu yoktur.



100- Şeytanın nüfuzu, ancak onu dost edinenlere ve

Allah'a ortak koşanlaradır.

101- Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet

getirdiğimiz zaman Allah ne indirdiğini pek iyi bilmiş iken

kâfirler Peygambere: "Sen, ancak bir iftiracısın" dediler.

Hayır öyle değil; onların çoğu bilmezler.

102- (Ey Muhammed!) Onlara de ki: "Kur'ân'ı Cebrail,

iman edenlere sebat vermek, müslümanlara bir hidayet ve

bir müjde olmak için Rabbinin katından hak olarak indirdi.

103- Muhakkak biliyoruz ki kâfirler: "Kur'ân'ı

Muhammed'e bir insan öğretiyor" diyorlar. Peygambere

öğretiyor zannında bulundukları kimsenin dili yabancıdır. Bu

Kur'ân ise apaçık bir Arapçadır.

104- Allah'ın âyetlerine iman etmeyenleri, muhakkak ki

Allah hidayete erdirmez ve onlara can yakıcı bir azab vardır.

104- Allah'ın âyetlerine iman etmeyenleri, muhakkak ki

Allah hidayete erdirmez ve onlara can yakıcı bir azab vardır.

105- Yalanı ancak Allah'ın âyetlerine inanmayanlar

uydurur. İşte onlar yalancıların ta kendileridir.

106- Kalbi iman ile sükûnet bulduğu halde (dinden

dönmeye) zorlananlar dışında, her kim imanından sonra

küfre kalbini açarsa, mutlaka onların üzerine Allah'tan bir

gazab gelir ve kendilerine çok büyük bir azab vardır.

107- Bu (azab) şundan dolayıdır ki, onlar, dünya hayatını

sevmiş ve onu ahirete tercih etmişlerdir. Allah da kâfirler

topluluğunu hidayete erdirmez.

108- Bunlar, o kimselerdir ki; Allah kalblerini, kulaklarını

ve gözlerini mühürlemiştir. Ve onlar, gafillerin ta kendileridir.

109- Hiç şüphesiz onlar, ahirette perişan olup hüsrana

uğrayanların ta kendileridir.

110- Sonra şüphesiz Rabbin, eziyet edildikten sonra

hicret eden, sonra cihad eden ve sabreden kimselerin

yardımcısıdır. Bunlardan sonra Rabbin elbette çok

bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.

111- O gün, herkes nefsini kurtarmak için uğraşarak gelir

ve herkese yaptığı işin karşılığı tamamiyle ödenir ve hiç




kimseye de zulmedilmez.

112- Allah bir şehri misal olarak verdi: Bu şehir güvenli,

huzurlu idi, Oraya her yerden rızkı bol bol geliyordu. Ne var

ki onlar Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da

onlara, yaptıkları işler yüzünden açlık ve korku elbisesini

(felâketini) tattırdı.

113- Andolsun ki, onlara içlerinden bir peygamber geldi

de onu yalanladılar. Bunun üzerine zulüm yaparlarken azab

da onları yakalayıverdi.

114- Artık Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden helal

ve temiz olarak yiyin. Allah'ın nimetine şükredin, eğer

gerçekten O'na ibadet edecekseniz.

115- O size ancak ölü hayvanı, kanı, domuz etini ve

Allah'tan başkası adına kesilenleri haram kıldı. Her kim bu

haram şeyleri yemeye mecbur kalırsa (başkasının hakkına)

saldırmadan ve aşırı gitmeden yiyebilir. Şüphesiz Allah, çok

bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.

116- Dillerinizin yalan vasfetmesi ile: "Şu helaldir, şu

haramdır" demeyin; aksi halde Allah'a iftira etmiş olursunuz.

Şüphesiz Allah'a yalan uyduranlar asla kurtulamazlar.

117- Onlar için dünyada pek az bir menfaat var, ahirette

ise çok acıklı bir azab vardır.

118- Sana anlattıklarımızı, daha önce yahudilere de

haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmemiştik. Fakat onlar

kendi kendilerine zulmetmişlerdi.

119- Sonra şüphe yok ki Rabbin, bir cahillikle günah

işleyip ardından tevbe eden ve durumunu düzelten kimseleri

bağışlar. Şüphesiz ki Rabbin, bu tevbeden sonra Gafurdur,

Rahîmdir (çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.) 120-

Şüphesiz İbrahim Allah'a itaat eden, Hakk'a yönelen bir

önderdi. Ve hiçbir zaman müşriklerden olmadı.

121- Allah'ın nimetlerine şükredendi. Allah onu seçmiş ve

doğru yola iletmişti.

122- Ve biz ona (İbrahim'e) iyilik verdik. Şüphesiz ki o,

ahirette de salihlerdendir.



123- Sonra da (ey Muhammed!) sana: "Hakk'a yönelen

ve müşriklerden olmayan İbrahim'in dinine tabi ol" diye

vahyettik.

124- Cumartesi günü (avlanmamak), ancak onda ihtilafa

düşenlere farz kılındı. Şüphesiz Rabbin onların ihtilaf edip

durdukları şeyler hakkında kıyamet günü, aralarında elbette

hükmünü verecektir.

125- (Ey Resulüm!) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel

öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.

Şüphesiz Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve

O, hidayete kavuşanları da en iyi bilendir.

126- Eğer (bir suçtan dolayı) ceza verecek olursanız size

yapılan azab ve cezanın misli ile ceza verin. Ama

sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.

127- (Ey Peygamber!) Sabret! Sabrın da ancak Allah'ın

yardımı iledir. Onlardan dolayı üzülme! Kurdukları

tuzaklardan telaş edip sıkıntıya düşme!

128- Şüphesiz Allah, takva sahipleri ile ve iyilikte

bulunanlarla beraberdir.

 


Yüklə 1,38 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin