ELEKTROLİTİK BAKIR, —> Yüksek kalite bakır.
ELEKTROLİTİK KAPLAMA, —> Elektrikli kaplama.
ELEKTROLİTİK PARLATMA, —> Elektrikli parlatma.
ELEKTROLİZ, Elektrik akımı yardımıyla, bir sıvı içinde çözünmüş kimyasal bileşiklerin ayrıştırılması işlemi. Bu değişiklik, maddenin elektron vermesinden (yükseltgenme); ya da almasından (indergenme) kaynaklanır. Elektroliz işlemi, elektroliz kabı ya da tankı denen bir aygıt içinde uygulanır. Bu aygıt, çözünerek artı ve eksi yüklü iyonlara ayrılmış bir bileşiğin (—> Elektrolit) içine birbirine değmeyecek biçimde daldırılmış iki elektrottan oluşur. Elektrotlar bir akım kaynağına bağlandığında meydana gelen gerilim (elektriki alan), iyonları karşıt yüklü elektroda (kutup) doğru hareket ettirir. Karşıt kutupta yükünü dengeleyen atom veya moleküller elektrotta çökelir veya elektrolit içindeki moleküllerle yeni reaksiyonlara girer. Yeni reaksiyona girme meyli daha fazladır. Örneğin sofra tuzu içeren elektrolitte anotta klor açığa çıkarken nötr sodyum atomları su moleküllerini etkiliyerek katottan hidrojen açığa çıkmasına sebebolurlar ve elekrolitte sodyumhidroksit oluşur.
Elektroliz konusundaki 1800 yılında Carlisle ve Nicholson,1807 yılında Davy ve 1833 yılında Faraday’ın keşifleri ve, 1887 yılında Arrhenius tarafından geliştirilen iyon teorisi, zamanımızın atom fiziğine temel teşkil etmişlerdir.
ELEKTROMANYETİK SİKLON, —> Santrıfüjlü ayırıcılar.
ELEKTROMETALURJİ, Elektrolitik ve elektrotermik yollarla cevherlerden, konsantre-lerden ve yarı mamullerden metallerin ve alaşımlarının elde edilmesi işlemi. Elektrolitik yöntemde ilk önce cevher, metallerin suda eriyen tuzlarına dönüştürülür; asit ilavesinden sonra elektroliz yolu ile metal unsuru katotdan saf olarak veya tuzlarla muamele edilmiş metal bileşiği elektrik akımı ile eritilerek yine elektrik akımı yardımı ile katotdan metal olarak elde edilir.
Bakır, çinko, kadmiyum, kobalt ,krom, manganez ve nikel gibi metaller çoğunlukla bu yöntemle üretilir. Bazı metaller sulu çözeltilerde yıkanarak zenginleştirilmeden doğrudan indirgenerek elde edilir.Aluminyum, berilyum, kalsiyum, lityum, magnezyum ve sodyum bu yöntemlerle üretilen başlıca metallerdir. Elektrotermik izabe yönteminde metaller ve alaşımları, arklı veya endiksiyonlu elektrik fırınlarında ergitme ve redükleme işlemleri sonucu elde edilirler.
Elektrometalurji terimi, ayrıca çeliğin ve öteki bazı metallerin üretiminde ve arıtılmasında kullanılan —> Elektrikli fırınlar’da gerçekleştirilen elektrotermik işlemleri de kapsar. —> Hidrometalurji, Ergime.
ELEKTROTERMİK İŞLEM, Malzemenin içinden elektrik akımı geçirilmesi yoluyla ısıtılmasına (ergitilmesine) dayalı olarak gerçekleştirilen metalurji işlemi. —> Elektrometalurji, Elektrikli Fırınlar, Ergime.
ELEKTROTERMİK İZABE, —> Elek-trometallurji.
ELEKTROTERMİK YÖNTEM, —> Elektrometalurji.
ELEKTROTİPİ, 1) Kabartma ya da tipo baskıda baskı levhalarının hazırlanmasında kullanılan elektrikli kaplama yöntemi. 2) Baskı levhası kopyalarının çıkartılmasında uygulanan bir galvanoplasti işlemi. —>Galvanoplasti, Elektrikli kaplama, Elektriksiz kaplama, Kaplama.
ELEKTRONİK BEYİN, —> Bilgisayar.
ELEKTRONİK FÜNYE, Biri ateşleyici diğeri proğramlanmış komuta ünitesinden oluşan ve patlayıcının infilakini başlatan iki elementli sistem. Komuta ünitesi dijital tip bir analog fazı ve ateşleme sisteminden oluşur. Analog faz bağlantı kablolarından alınan sinyali işleyerek hazırlar ve dijital faza gönderir ki bu da sinyali yorumlar ve sistemi başlatan gecikme zamanını üretir.
ELEKTRONİK GECİKMELİ KAPSÜL, Dinamit AG firması tarafından geliştirilmiş sistem içinde, kumanda ve programlama üniteleri vasıtasıyla, içerdikleri zaman aralıklarının (2-100ms) katı kadar gecikme verebilen, entegre ateşleme devresi içinde programlanabilir “ gecikmeli elektronik kapsül”. —> şekil, Kapsül.
Entegre ateşleme devresi kullanımı; patlatma sonucu oluşan titreşimin azalması, kazı yapılan malzemenin parça büyüklüklerinin kontrolü, şev yüzeyinde düzgün bir profil elde edilmesi gibi olumlu sonuçlar vermektedir. Kapsüle verilmesi istenen gecikme aralığına bağlı olarak programlama ve kumanda devresindeki kuars kristalinin gönderdiği sinyaller, elektronik kapsül devresindeki osilatör tarafından yapılanimpuls sayımı ile algılanır. Bu kapsüllerin bağlantısı diğer kapsüllerde olduğu gibidir.
ELEKTRONİK TAKEOMETRE, Açıları ve uzunlukları elektronik olarak ölçen takeometre.
ELEKTROSTATİK AYIRMA, Statik elektrikle yüklü bir elektriki alanda ayırma ve zenginleştirme işlemi.
ELEKTROSTATİK FİLTRE, Hava ve gaz içerisindeki tozu elektrostatik yükle toplayarak çökeltme prensibi ile çalışan toz tutma tesisi.
ELEKTROTERMİK İZABE, —> Elektro-metalurji.
ELEME, Ürünleri tane boyutlarına göre ayırmak için uygulanan, kuru veya yaş olarak yapılan, sınıflandırma işlemi. Elemede üstte kalan kısma elek üstü, alta geçene de elek altı, elek üstünde kalan ufak ve elek altına geçen iri parçalara da yanlış oturmuş maddeler denir. —> Elek.
ELEME RANDIMANI, Eleme sırasında elek altına geçen malzeme miktarının elek altına geçmesi gereken malzeme miktarına oranının (%) olarak ifadesi. Elenen malzemenin tanelerinin birbiri üzerine binmesi, kayması, sıkışması, eleğe veya taneye yapışması yüzünden tanelerin büyümesi ve elek deliklerinin küçülmesi gibi nedenlerle elek altına geçmesi gereken tanelerin elek üstünde kalması dolayısı ile eleme randımanı düşer. Eleme randımanı elek randımanı diye de söylenir. —> Elek analizi.
ELEVATÖR, 1) 70½’nin üzerinde veya düşey olarak yukarıya, taneli mal taşınmasında kullanılan kepçeli düzen. 2) Norya.
ELMAS, Saf karbondan ibaret kübik sistemde kristalleşmiş mineral. Özgül ağırlığı 3,51-3,53, sertliği Mohs skalasına göre 10, gem ve sanayi elması şeklinde cinsleri olan kıymetli bir taş. Sanayi elması (boarts) kesici aletlerde, bilhassa sondaj matkaplarında kullanılır. Ayrıca ballas, karbon, karbonado, siyah elmas ve sentetik cinsleri de mevcuttur.
ELMAS CİLA, Saydam minerallere özgü cila olup elmas görünümü verir. Bu cila oynak cila sayılır ve “ Oynak Cila “ da denir. —> Minerallerin parlaklığı.
ELMAS KRON, Matriksine çeşitli karat, tane iriliği ve kalitede elmas yerleştirilerek muayyen bir standarda göre imal edilmiş karot numune alabilen sondaj (matkap) ucu.
ELMASLI SONDAJ, Kendine mahsus takımları elmas veya vidya kron kullanılarak sert ve aşındırma özelliği fazla olan formasyonlarda ve genellikle devamlı numune alınarak yapılan sondaj işlemi. Metodu ilk bulan bir İsveç mühendisine atfen Craelius (Kreliyus) sondajları da denir, genellikle dünya üzerinde bu isimle tanınır.
EL TAKIMI, Kazmacı ustasının iş aracı olarak kullandığı balta, testere, kazma, varyos vb. el aletleri. —> şekil
ELUVİAL CEVHER YATAKLARI, Meka-nik ve fiziki etkiler altında, fakat yerinde teşekkül etmiş yani taşınmamış, cevher yatakları.
ELYAF OPTİĞİ, Fiber optik de denir. Işığın, saydam kılcal lifler ya da çubuklar tarafından taşınmasını konu alan fizik dalı. Işık bu tür bir malzemeye bir uçtan girer, malzemenin çeperleri tarafından tümüyle içeri yansıtılır ve böylece ilerleyerek diğer uçtan dışarı çıkar. Işığın başka yöntemlerle ulaştırılmadığı yerlere, (tıpta, insan vücudunun iç bölümlerinin incelenmesinde, teknikte; ışığın köşelerden dolaştırılarak) iletilmesinde bu tür elyaftan yararlanılır. Bu teknikte çapları 5-100 mikron (0,005-0,1mm) arasında değişen cam ya da plastik liflerden binlercesi demetler halinde bir araya getirilir.
EMAN, Radon içeriğinin birimi= 10-10 curie / lt. Radyoaktif termal kaynaklarda 10-10 ila 10-6 curie / litre radyaktivite yoğunluğu mevcuttur.
EMAY, Bazı maddeleri korumak, belirli bir parlaklık kazandırmak veya boyamak için kullanılan, saydam veya donuk, cama benzeyen cila.
EMAYE, Üzeri —> Emay ile kaplanmış olan. —> Mine işi.
EMİCİ PERVANE, —> Vantilatör.
EMİLEN HAVA, basınçlı hava elde eden veya basınçlı hava ile çalışan makinelerle ilgili hesaplamalarda kullanılan 736 mm cıva basıncı ve 20½C’daki serbest havanın m3 miktarı. 1 m3 serbest hava = 1,109 N m3 havadır. —> Norm m3 hava.
EMİSYON, 1) (Çevre) Yakıt ve benzerlerinin yanması ile; sentez, ayrışma, buharlaşma vb. işlemlerle; maddelerin yığılması, ayrılması, taşınması ve bu gibi diğer mekanik işlemler sonucu bir tesisten atmosfere yayılan hava kirleticiler. 2) (Ekonomi) Bir ülkede; fiktif ve nominal olmak üzere birçok değerin dolanıma (tedavüle) çıkarılması, başka bir deyişle, kâgıt paraların, tahvil ve bonoların, hisse senetlerinin yeni bir değer olarak ilk kez piyasaya arz edilmesi.
EMNİYET, Bütün endüstri dallarında, özellikle madencilikte, her türlü işi, can ve mal güvenliği altında yapabilmek için gerekli olan tüm önlemlerin alınması.
EMNİYET CAMI, Kırıldığı zaman, parçaları çok kesici olmadığı için derin yara açmayan bir cam türü olup prese cam ve tavlanmış cam olmak üzere iki çeşidi vardır. —> Tavlanmış Cam, Securit Camı.
EMNİYET FİTİLİ, —> Saniyeli fitil.
EMNİYET HALATI, Vinç ve varagellerde arabanın kancalanmış olduğu halattan kurtulması halinde aşağı kaçmasını önlemek amacı ile çekilen veya aşağıya bırakılan araba veya arabaların üzerinden aşırılıp son arabanın arka kancasına takılmak üzere hazırlanmış, bir ucu vinç veya varagel halatının koşum takımına bağlı diğer ucu koç boynuzu kanca ile teçhiz edilmiş ek halat.
EMNİYET KATSAYISI, 1) Bir sistemi etkileyen dış kuvvetlerdeki ve uygulanan gerilimlerdeki belirsizlikler, işletme esnasında yük sınırının aşılması, işletme esnasındaki dalgalanmalar, malzeme özelliklerinin saptanmasındaki belirsizlik ve hatalar, malzemenin strüktür kusurları, teorik formdan sapmalar, ölçülerin tutturulamayıp altında kalması, imalat hataları, işletme sırasındaki aşınma, korozyon vb. sebeplerden doğacak beklenmedik ve istenmeyen olayları önlemek amacıyla ihdas edilmiş ve yaygın kullanımı olan sayı. Saptanması, tecrübeye göre ve konstrüktörün takdiriyle olmakla birlikte çok defa resmi olarak kesinleştirilmiştir. 2) Bir sistemde uygulanan elastik sınır yükünün en büyük yüke oranı. Bu oran daima 1’den büyüktür. 3) Güvenlik katsayısı. 4) Emniyet emsali.
EMNİYET KEMERİ, İstihraç kuyusu, hava bacası, sondaj kulesi vb. yüksek ve tehlikeli yerlerde çalışan personelin beline takılan kancalı ve kancası sağlam bir iple sabit ve sağlam bir noktaya bağlanan kemer.
EMNİYET LAMBASI, 1) Patlayıcı gaz ortamında emniyetle kullanılabilen ve grizu miktarını ölçmeye yarayan, yakıt olarak saf benzin kullanan özel ocak lambası. —> şekil Bu lambada bulunan kafesler esas itibarı ile lamba aleviyle meydana gelen ısıyı sür’atle dağıtır. Böylece lamba alevi dışarıda patlayıcı gaz ortamına sirayet etmez. Lambaya hava girişini sağlayan bilezikte de kafesler bulunur. Lamba, lamba camı, kafesler ve hava giriş bileziği arasında amyant contalar kullanılır. Emniyet bakımından ocak lambalarında, ocak içinde açılmalarını önlemek için birer mıknatıslı kilitleme tertibatı bulunur. Emniyet lambalarını ocakta açmadan emniyetli bir yerde yakmak için çakmak tertibatlı olanları da vardır. Emniyet lambasını kısmak suretiyle havadaki metan nisbeti ölçüldüğü gibi, yanan bir lambanın durduğu yerde alevinin yükselmesi de ani metan intişarını işaret eder (Grizu muayenesi). 2) Benzinli lamba.
Ocaklarda emniyet lambası yerine akustik ve optik sinyal veren ve digital göstergeli metan ölçme cihazları da kullanılır. Katarların son arabasına emniyet için kırmızı ışık veren akülü lamba takılır.
EMNİYETLİ PATLAYICI MADDE, Grizulu ocaklarda kullanılan ve patlaması sırasında düşük ısı yapan patlayıcı madde (Grizotinklorür). —> Patlayıcı madde, EK 12-E.
EMNİYET MANDALI, Kör kuyu ağızlarında; kafes olmadığı zaman, vagonların kuyuya düşmesini önleyen ve ray ucuna konulan mekanizma. —> şekil Bu tertibat sayesinde kafes olmadığı zaman vagon kuyuya sürülemez.
EMNİYET MAŞASI, 1) Somunun açılmasını önlemek için somuna ve cıvata miline delinmiş deliğe çakılıp ucu açılan maşa. 2) Kopilya.
EMNİYET ŞAPKASI, —> Baret.
EMNİYET TERTİBATI, İnsanları kazadan korumak için önceden hazırlanmış tertibat. Madencilerin kuyudan aşağıya inip yukarı çıkmasını sağlayan kafesin, halatın kopması halinde düşmeden kayıta tutunup kalmasını sağlayan düzen de (—> Paraşüt) bir emniyet tertibatıdır. Emniyetle durma tertibatı olan ocak arabası veya kafese, emniyet arabası ve emniyet kafesi denir.
EMNİYET TOPUĞU, Madencilik çalışmaları nedeniyle kazı sonucu yeraltında veya yerüstünde oluşacak tüm tehlike ve hasarları önlemek ve yapılan yeri emniyetli bir şekilde tutmak veya üretim yerineramble malzemesinin akmasına mani olmak veya tahkimata yardımcı olmak gayesi ile tavanda veya yanlarda bırakılan cevher veya kömür blokları. Bu topuklar ileride tamamen veya kısmen alınabilir. —>Askıda bırakılan topuk. Kuyu topuğu.
EMNİYET VALFI, Pompalarda basınç kısmına ayarlanarak yerleştirilen ve verici hortumu aşırı basınca karşı koruyan özel düzen.
EMNİYET ZİNCİRİ, Bir araba katarında, kanca boşalması halinde, arabaları birbirine veya lokomotife bağlı tutabilecek zincir.
EMPERMEABL, 1) Su geçirmeyen. 2) Geçirimsiz.
EMPRENYE ETME, 1) Bir ortamın veya bir yüzeyin kendinden başka maddeleri üstüne ya da içine çektirilmesi için yapılan işlem. 2) Madencilikte veya bayındırlık işlerinde bir araziye, toprak ya da kum tabakasına bağlayıcı bir akışkanın sızdırılması yani enjekte (enjeksiyon) edilmesi. 3) Emprenye.
EMPRENYE KRON, Matriksine elmas tozu karıştırılarak imal edilmiş sondaj kronu.
EMPREVÜ, 1) İşletme bütçesinde tespit edilmemiş fakat işin gereği uygulama zorunluğu doğan işlem. 2) Öngörülmeyen. 3) Gayri melhus.
EMÜLSİYON, Bir sıvının başka bir sıvı içinde damlacıklar halinde dağılmasından (dispersiyon) oluşan sütsü karışım. Sulu solüsyon ve fuel oil birbirlerine karıştırılamaz olduklarından, sıvı ayrışmasına karşı emülsiyonlaştırıcı bir madde ile durağanlaştırılır. Sulu faz, mikroskopik damlacıklar halinde askıda duran oksitleyici tuzların bir solüsyonu tarafından oluşturulur. Fuel oil ise, organik faz indirgeciyi bileşen işlevini yapar. Esasta emülsiyonlar ANFO’ya benzer bir karışımdır. Ancak, oksitleyici içeren küçük su damlacıklarının yağ ile çevrelenmiş olması, bileşenler arasında sıkı bir temas sağlar ve onun patlama gücünü artırır. Buna ek olarak etkin bir su direnci de kazanılır, çünkü damlacıkların etrafını yağ kapladığından sulu fazda nitrat tuzlarının önemli miktarda çözünmesi önlenir. —> Mutlak ağırlık gücü, Mutlak hacim gücü, Enerji faktörü, Nisbi hacim gücü. Emülsiyon patlayıcı maddeler.
EMULSİYON PATLAYICI MADDELER, Nitrogliserin bazlı dinamitler ve teknik amonyum nitrat bazlı amonyum nitrat, fuel oil (ANFO) karışımı olan; sulu deliklerin patlatılması için son zamanlarda geliştirilen ve açık işletmelerde kullanılan EMULİT VE EMULAN tipi patlayıcı maddeler. —> Çizelge s. 108. EMULİT, patlatma deliklerinde ANFO’nun altına dip şarj olarak kullanılır. EMULAN, ANFO ile EMULİT’inkarışımından oluşan bir patlayıcı maddedir. —> Emülsiyon.
ENDÜSTRİYEL HAMMADDELER, Metalik özellik göstermeyen atomları, ana unsur olarak içeren, metallerin aksine elektron alarak molekül şekline dönüşen ve ekonomik değeri olan bütün mineral ve kayaçlar.
ENDÜSTRİYEL REZERV, 1) Doğu bloku ülkelerinde kullanılan bir rezerv tanımı. Yine Doğu bloku ülkelerinde tanımlanan bilanço rezervinin jeolojik ve teknik nedenlerle işletme sırasında ortaya çıkacağı saptanan kayıpların çıkarılmasından sonra geri kalan ve ulusal ekonomi açısından yararlanılabilecek nitelikte olan rezerv kısmı, yani yeryüzüne çıkarılarak fiilen yararlanılabilecek rezerv.
ENDÜSTRİYEL TASARIMLAR, —> Patent.
ENERJİ, Fiziki sistemlerin (Cisim, molekül, atom vb.) cismin, yerçekimine karşı yükseltilmesine benzer şekilde, iş yapma veya ısı verebilme yeteneği, özelliği. Enerjinin ölçüsü, yapılan iştir. Enerji çeşitlerinden mekanik enerjinin birimi erg (din.cm), mkg (m.kp), ısı enerjisi birimi, cal, elektrik enerjisinin birimi jul (10 erg), watt’dır. Manyetik enerji, kimyevi enerji, atom enerjisi, ışın enerjisi, vb. enerji şekilleri olmakla birlikte kainatta enerjinin hiçbir zaman kaybolmadığını, ancak bir şekilden diğerine dönüştüğü kabul edilir. (Genel Enerji Kanunu).
ENERJİ FAKTÖRÜ (EF), Patlayıcı emülsiyonların güçlerini değerlendirebilmek için gerekli parametrelerden biri olup; bir metreküp kayacı parçalamak için gerekli kalori miktarını ifade eder. EF, —> Mutlak ağırlık gücü ile; patlatmada kullanılan patlayıcı ağırlığının patlatılan kayacın toplam hacmi oranına çarpımı ile bulunur ve Kcl/m2 olarak ifade edilir.
ENERJİ KAYIPLARI, Kullanılan makine, cihaz ve tesislerde tüketilen veya enerji şekline dönüştürülmek istenen mevcut enerjinin, istenmeyen diğer enerji şekillerine dönüşen veya hiç yararlanılamayan kısımları. Enerji kayıplarını azaltmak, binaların izolasyonu, buhar kazanlarında besleme suyunun ekonomizörle ön ısıtılması, izabehane tesislerinde artık ısı kazanı kurulması, elektrik enerjisinin kompanzeedilmesi vb. tedbirlerle sağlanır.
ENFRARUJ, 1) Işık spektrumunda görülen kırmızı ışığın ötesindeki yüksek dalga boylu, görülmeyen, sadece ısı etkisiyle kendini belli eden ışın. Kurutmada, pişirme fırınlarında, lak ve emaye işlerinde, ilmi araştırma fotoğraflarında kullanılır. 2) Kızılötesi.
ENİNE PROFİL, —> Prof nivelmanı.
ENJEKSİYON, 1) Kuyu kazısı veya galeri açılması sırasında alında rastlanan sulu veya çürük formasyonların geçilebilmesi için bir sistem dahilinde delinen deliklere reçine, sulu çimento veya manyezitli bağlayıcılar vb. kimyasal maddeler zerketmek suretiyle arazideki, basınç veya atımlardan dolayı oluşmuş yarık ve çatlakları ve taneler arasındaki boşlukları doldurmak suretiyle su geçirmeyen veya sağlam bir zon oluşturarak ilerlemeye devam olunması imkanını sağlamak için yapılan işlem. —> şekil (a) Galeride, (b) Kuyuda. Enjeksiyon işlemi genel olarak ilerleme durdurulmak suretiyle yapıldığı gibi, galeri çalışmalarında enjeksiyon deliklerinin delinmesi için özel cep hazırlanarak enjeksiyon zonu devamlı olarak alından ileride tutulmak suretiyle, ilerleme durdurulmadan da yapılabilir. Ayrıca enjeksiyon işini ucuza mal etmek için su ihtiva eden arazinin durumuna göre çimento ile birlikte enerji santrallarının uçucu külü, (su emmek suretiyle hacmi genişlemesi bakımından) hızartalaşı, arpa, vb. maddeler de gönderilebilir. Kılcal çatlakların enjeksiyonunda ise çok ince taneli çimento veya kimyasal maddelerden yararlanırılır.
ENJEKSİYON METAMORFOZ, —> Kontak metamorfoz.
ENKLİNOMETRE (ENKLİMETRE), Meyil açısı ölçmeye yarayan açıölçer. Genellikle pusula ile birlikte kullanılır.
ENTEGRE DEVRE TOPOGRAFYASI, —> Patent.
ENTERFEROMETRE, Optik gaz detektörü.
ENVANTER, 1) Herhangi bir kurum ve şahsa ait mevcut alacak (aktif) ve borçların (pasif) belirli bir tarihte teker teker miktar ve değerlerini takdir etme. 2) Bir işletme veya şahsın eksersiz denilen belli bir süre sonundaki mevcut alacak ve borçlarıyla bu süre içinde elde etmiş olduğu sonucu kestirebilmek üzere yapmak zorunda olduğu sayım, kontrol ve düzenleme gibi işlemlerin bütünü. 3) Mizanlarda kayıtlı hesap bakiyelerinin temsil ettikleri mevcutların gerçek miktar ve değerlerini veya şahısların borç ve alacaklarını göstermek üzere muhasebenin iç ve dışında yapılan sayım ve kontroller. 4) Belirli bir tarihte, bir tacirin, malik oldukları ile borçlu olduklarının değerlendirildiği dökümlü cetvel.
ENVESTİSMAN, Halihazırda tasarruf edilmesi mümkün olan üretim vasıtalarının bilhassa toprak ve insan gücünün, gelecekte kullanılması mümkün üretim vasıtalarına çevrilmesi. 2) Sermaye teşkili. 3) Yatırım.
Ep DEĞERİ, —> Hata faktörü.
EPİGENETİK MADEN YATAKLARI, Kendini çevreleyen kayaçtan sonra teşekkül etmiş olan maden yatakları. Bu tip maden yatakları, mağmadan veya yeryüzünden gelen suların taşıdıkları maden (mineral) eriyiklerini çatlak veya boşluklara bırakmaları sonucu meydana gelir.
EPİSANTR, 1) Deprem odak noktasının tam üzerine rastlayan yer yüzeyindeki nokta, —> şekil yani deprem odak noktasının yeryüzündeki izdüşümü. 2) Depremin merkez üssü. Episantr gözlemsel ya da araçsal episantr olmak üzere ikiye ayrılır.
EPİTERMAL, Derin arz kabuğu içine yerleşmiş mağma kütlesinden ve hidrotermal mağma kütlesinden çıkıp hidrotermal zonun uzantısı durumunda yani arz yüzeyine yakın kısımlardaki çatlak ve boşluklara yerleşen ve hidrotermal olarak muayyen mineralleşmeyi içeren zon.
ERGİME, Katı hâlde bulunan bir cismin ısıtılma sonucu katı hâlinden, sıvı hâline geçmesi. Katı bir cismin sıvı hâline geçebileceği sıcaklık derecesine o cismin “ Ergime noktası” ; diğer bir ifade ile; ergime noktası, bir katının katı durumdan sıvı duruma geçmeye başladığı ve ergime sona erene kadar koruduğu sıcaklık derecesi. Ergime noktasına kadar ısıtılmış bir katının aynı sıcaklıkta sıvı hâle geçmesi için verilmesi gereken ısıya “ Ergime ısısı”; donmak suretiyle katı hâle gelmiş bir sıvının, sıvı duruma geçmesi veya bir maddenin herhangi bir sıvı içinde çözünerek sıvının bünyesine girmesi hâline “ Erime”; içinde katı bir madde erimiş sıvıya da “ Eriyik” denir.
ERGİME ISISI, —> Ergime.
ERGİME NOKTASI, —> Ergime.
ERİTİCİ, 1) Cevher içinde bulunan yabancı maddelerin kolay erimesini sağlamak amacı ile izabede kullanılan, katkı maddeleri. 2) Flaks.
ERİYİK, —> Ergime.
ERGONOMİ, İnsan çalışmasının bilimi, yani insan ve çalışma çevresi arasındaki ilişkinin bilimsel yönden incelenmesi. Bu bilim insanın kendine özgü niteliklerini, yeteneklerini araştırarak, işin insana veya insanın işe uyumlandırılması için gereken koşulları bulmaya çalışır.
ERKEK TAHLİSİYE (TAP), Konik ve ortası delik çelik parçasının çevresi, diş açmaya elverişli kesici dişler ve diş açma sırasında oluşan metal talaşlarını uzaklaştıran boyuna yivlerle teçhiz edilmiş ve yüzeysertmeşmesine tabi tutulmuş sondaj takımı. Tahlisiyenin konikliği öyle ayanl anmıştır ki kurtarılacak kopmuş tijin her konumunda ve manşonda diş açılabilir. Erkek tahlisiyenin çevresinde şekildeki gibibazan kılavuz parçası da monte edilmiş olabilir.
ERKEN BAŞLAMA ZAMANI, —> şebeke planlaması.
ERKEN BİTİRME ZAMANI, —> şebeke planlaması.
ERKEN KRİSTALİZASYON, —> Kristalizasyon diferansiyasyon.
EROZYON, Yağmur, akarsu, rüzgar vb. eksojen (dış) olayların yeryüzünde yaptığı aşındırma.
Dostları ilə paylaş: |