NECİP FAZILIN İDEALİNDEKİ EĞİTİM VE ÖĞRETMEN
Veli AYDIN
Bakı Slavyan Universiteti
velibeye@gmail.com
Bir milletin kendi olarak ayakta kalabilmesi ve varlığını sürsürebilmesinin en önemli etkenlerden biri eğitimdir. Eğitim
sistemini çağın talepleri doğrultusunda kuran ve yenileyebilen toplumlar, devirlerinde söz sahibi olmuşlar, dünyayı
yönetmişlerdir. Osmanlı devletinin son zamanlarına ve cumhuriyet devrinin ilk yılllarına şahitlik eden Necip Fazıl
Kısakürek, yazı ve konferanslarıyla, hayalindeki büyük Türkiyenin yeniden toparlanıp ğüçlenmesi için eğitim sisteminin
problemlerini dile getirmiş ve çözüm yolları sunmuştur. Necip Fazıl Kısakürek hayalindeki eğitimi ve gelecegi
hikayelerinde, şiirlerinde, tiyatrolarınde düşünce yazılarında farklı yönlerden değerlendirir.
Necip Fazıl eğitim meselesini madeler halinde ele alıp sıralar . Üstadın eğitimin çözüme kavuşturulmasında ‘ana fikir
ve plan’ konusu birinci mesele olarak belirtilir. Okutmayı genişletme işi, hem Türk hem de dünya maarifinin en önemli
meselesidir. Necip Fazıla göre öğretmen eğitimi çok önemlidir. Bu konudaki fikrini şöyle özetler; ‘Çocuğun yetiştirme
işiyle, onu yetiştirecek yetiştiriciyi yetiştirme işi, iç içe girmiş bir düğümdür. Çocuk yetiştirmeli ki, yetiştirci yetişsin,
yetiştirici yetişmeli ki çocuk yetişsin.’ Ders kitaplarının içeriği, ahlâk ve disiplin sorunu, dil meselesi,üniversitelerde
kemmiyet ve keyfiyetin arttırılması, politekniklerin kurulması, bilginin deneysel bilgi temeline dayandırılması, yabancı
profesör meselesi, Batı’ya gönderilecek öğrenci meselesi, sanat ve ilim hareketlerini koruma, halk terbiyesi meselesi, dünya
irfanını nakil işi, millî kütüphane ve müze meseleleri, Necip Fazılın önemle üzerinde durduğu konulardır.
Necip Fazıl’ın hayalindeki öğretmen, yetiştiricinin özellikleri, hikayelerinde resmedilir. Yaşadığı sıkıntılı yıllarda
toplum, maddi ve manevi problemler içindedir. O, içinde bulunduğu durumdan kurtulmanın tek yolun, topyökün bir eğitim
seferberliğiyle olacağına inanmaktadır. Bunun için, Finlandiya’yı beyaz zambaklar ülkesine dönüştüren Wilhelm Snelman
gibi, eğitime kırsal kesimden başlanılmasını düşünür. O dönem itibariyle nüfusun çoğunluğu köy ve kendlerde
yaşamaktadır. Necip Fazıl’a göre köy hayalinin üç hedefi vardır: Birincisi köylüyü okutmak ve terbiye etmek, ikincisi
köylüyü güzelleştirmek ve sağlamlaştırmak, üçüncüsü de köylüyü zenginleştirmek ve refah içinde yaşatmaktır. Necip Fazıl,
bu hedeflerin ilki olan köylüyü okutmak ve terbiye etmek meselesini de öğretmenle ğerçekleşeceğine inanmaktadır.
Öğretmen portresini, ‘öğretmen bey’ adını verdiği hikayesinde tarif eder. Olay Anadolunun bir köyünde cereyan eder.
Öğretmen bey köyün ruh ve mana mimarıdır. Köye geleli kısa bir süre geçmesine rağmen köyde, çok degişiklikler olur.
Halkı eğitir, toprakları verimli hale ğetirme yollarını öğretir. Köylüler öğretmen bey sayasinde maddi manevi huzur ve
mutluluğa kavuşur. Hikayede ğeçen olayları kendi yazısından takip edelim.
“Öğretmen Bey, 9 yıl önce bir çöplükten farksız olan bu köyün çocuğu ve 20 yaşında döndüğü köyüne kendisini
vakfetmiş bir insan… Köyün ruh doktoru o, madde doktoru o, inzibat memuru o, iktisat nâzımı o, sandık emini o, tek
kelimeyle her iş yönünden güdücüsü ve akıl hocası o… Dokuz yıl içinde bu köyü, vatan toprağında bütün benzerlerinden
uzak, hatta onlara taban tabana zıt, sessiz sedasız istiklalini ilan etmiş apayrı bir vâhit haline getiren işte bu öğretmendir; ve
57 hane, 341 nüfustan ibaret köyün olanca madde ve ruh yapısı onun elinden çıkmadır.
İlk işi, zirai ve sınaî temellerden hangisi üzerine oturulacağı kestirilemeyen bir vatanda, kasabaların yalancı iş
sahalarına göç edici köylü akınını kendi küçük kadrosu içinde durdurmak olmuş, kendi küçük kadrosunda toprakla köylüyü
barıştırmıştır. Birkaç bin dönümü geçmeyen köy sahasında ekim yerleri, itina ile taranmış saçlar gibidir. Orada, meyve
ağaçlarının yemyeşil ve kıpkırmızı kandillerle donatılmış nesnesi yanında akan sular ve zıplayan hayvanların şevkini
görenler, sükût içinde işlerine dalmış insanlardaki huzur payını kestirebilirler. Bu insanlar arasında tek derbeder, kılıksız, ne
yapacağını bilmez olanı yoktur. Her evin kadrosu bir bölük nizamıyla Öğretmen Beyin emrinde ve herkese düşen iş, yine
Öğretmen Beyin planına göre herkesçe bilinmekte… Köyde kahvehane kaldırılmış ve tek bakkal ve aktar dükkânının
vitrinlerinde hiçbir kötülük maddesi bırakılmamıştır. Hemen her evin kız çocuğu ile erkek çocuğundan kimlerin kimlere ait
olacağı, aşağı yukarı şimdiden belli… Genç kızlar arasında nişanlı ve sözlü olmayanı yok ve bunlar öbür köy
delikanlılarının gözünde birer hemşire… Adam öldüren değil, birbirine yumruk kaldıran, hatta öfkelenen bile yok… Hâsılı,
bu köyün maddi ve manevi iş nizamındaki ahengi, en ince yapılı bir saatin çarklarında bile bulamazsınız! Ve bu saatin
|