2.4.5.Total Kalça Artroplastisinde Kontrendikasyonlar:
1.Hastanın genel durumunun elektif büyük bir cerrahiye müsait olmaması
2.Kalça eklemi ve ya vücutta herhangi bir yerinde aktif infeksiyonun olması
3.Progresif nörolojik hastalık
4.Yaygın progresif osteopeni
5.Hızlı kemik destrüksiyonu yapan hastalıklar
6.Abduktor kaslarda tam ve ya kısmi yetmezlik
7.Nörotropik eklem
8.Kemik tümörlerinde rezeksiyon sonrası komponentlerin fiksasyonu için
pelvis ve femurda yeterli kemik stoğunun kalmaması.
70
2.4.6.Cerrahi Yaklaşım Teknikleri
Total kalça artroplastisinde, asetabuluma ve proksimal femura tam olarak
ulaşabilmek için, diğer birçok kalça ameliyatlarından daha geniş cerrahi açılıma
(ekspojur) gereksinim vardır. Her bir cerrah kalçanın alternatif girişimleri için
49
anatomik temelleri ve her bir cerrahi açılım şeklinin avantajlarını ve dezavantajlarını
bilmelidir. Böylece kendisi ve hastası için en uygun cerrahi girişimi tercih etmiş olur.
Cerrahi girişim sırasında mümkün olduğunca kasların insersioları kesilmemelidir.
Bunların kesilmeleri, iyileşme zamanını uzatır morbiditeyi artırır.
Total kalça artroplastisinde cerrahi teknikler hastanın sırt üstü veya lateral
dekübit pozisyonda olmasına, trokanter mojorun osteotomize edilip edilmemesine,
kalçanın öne veya arkaya disloke edilmesine göre farklılık gösterir.
Cerrah için:
Operasyon süresini kısaltan
Kan kaybını azaltan
Morbiditesi az olan
Ameliyat sonrası iyileşme süresi kısa olan
Ameliyat sırasında kasların kesilmesini gerektirmeyen
Ameliyat sonrası hastanın erken mobilizasyonuna izin veren açılımlar
tercih edilmelidir.
Kalça cerrahisinde kullanılan giriş yolları anterior, anterolateral, direkt lateral,
trokanterik yaklaşım ile lateral, posterolateral, posterior, kombine anterolateral ve
posterolateral yaklaşımlardır.
Direkt lateral, anterolateral ve posterior yaklaşım en çok tercih edilen
yaklaşımlardır. Anterolateral ve lateral yaklaşımlarda kalça öne disloke edilirken,
posterior yaklaşımda kalça arkaya disloke edilir. En iyi yaklaşım maksimum
ekspojuru minimum yumuşak doku hasarı ile sağlayan yaklaşımdır.
Anterolateral Yaklaşım:
Bu girişimin en büyük avantajı hastanın supin pozisyonda yatmasıdır. Bu
ş
ekilde hastaya oryantasyon rahat, bacak uzunluğunun ameliyat esnasında
değerlendirilmesi daha kolay ve asetabulumun görüntüsü çok daha net olmaktadır.
107
Bu yaklaşımda daha düşük dislokasyon oranları bildirilmiştir.
100,103
En büyük
dezavantajı ise trokanter majorun anteriorunda lokalize olan m.gluteus mediusun ve
trokanter majorun 5 cm proksimalinde N.gluteus superiorun zarar görmesi ve
sonucunda topallama potansiyelinin olmasıdır.
6
50
Direkt Lateral Yaklaşım:
Bu yaklaşımda da posterior yaklaşıma oranla daha düşük dislokasyon oranı
bildirilmiştir.
40,56
Anterolateral yaklaşımla kıyaslandığında daha düşük nörolojik
komplikasyon oranları bildirilmişken, gluteus medius topallama oranının posterior
yaklaşıma göre daha fazla olduğunu bildiren yayınlar mevcuttur.
6,156
Lateral
yaklaşımda m.gluteus mediusun trokanter majorun üst ucundan 6 cm proksimaline
split şeklinde ayrılması süperior gluteal siniri risk altına sokar bundan dolayı dikkatli
olunmalıdır.
78
Posterior Yaklaşım:
Kalça eklemine kolay ve hızlı ulaşmanın güvenli bir metodudur. Abduktor
mekanizmaya zarar vermemesi, iliotibial bant fonksiyonunu bozmaması nedeniyle
ameliyat sonrası dönemde hızlı rehabilitasyona izin vermesi bu yaklaşımın önemli
avantajıdır. Bu yaklaşımda ekartasyon daha rahat iken, hastada oryantasyon daha zor
olmaktadır. Anterolateral yaklaşımla kıyaslanırsa daha düşük kanama olmakta, daha
iyi abduktor kas gücü korunmaktadır. Ancak daha yüksek kalça dislokasyon oranları
rapor edilmiştir.
75,100,107,128,158
Ayrıca bu yaklaşımda dikkatli olunmasa siyatik sinirin
hasar görme riski yüksektir.
38
2.4.7.Rehabilitasyon
Son yıllarda gelişen artroplasti teknikleri ile birlikte bunlarla ilişkili
rehabilitasyon programları da gelişme göstermektedir.
21
Postoperatif rehabilitasyonun
temel amacı oluşabilecek dislokasyon pozisyonları için hastayı eğitmek ve korumak,
hastaya günlük yaşam aktivitelerinde tamamen bağımsız hale getirebilmek için iyi bir
değerlendirmeyi takiben uygun bir egzersiz programı hazırlamak, patolojik yürüme
paternini düzeltmektir. Cerrahi tekniğe göre değişiklik göstermesi gereken bu
programların açıklandığı uluslar arası bir rehabilitasyon protokolü yoktur.
Rehabilitasyon programları fiksasyon yöntemlerine, primer veya revizyon vakasına
göre, patolojik durumlara, cerrahi sırasında karşılaşılan özel durumlara ve
komplikasyonlara göre değişiklik gösterir.
Sementli protezlerde rehabilitasyon, ameliyat günü anestezinin etkisi geçtikten
hemen sonra solunum egzersizlerine öksürme ile başlanır. 2. gün aktif kalça
fleksiyonu, kuadriseps, gluteus maksimus ve kalça abduktorlarının izometrik
egzersizleri ve pasif düz bacak kaldırma egzersizlerine başlanır. Ortostatik
51
hipotansiyon veya ağrı yok ise, 3. gün mobilize edilir 3-6 günlerde yatak kenarında
oturtularak aktif kuadriceps egzersizleri ile aktif kalça abduksiyonuna başlanır.
Bundan sonra mobilizasyonda walker ile ağırlık taşıma miktarı ve yürütme mesafesi
artırılır. 5-6. günlerde eğer hastanın durumu uygun ise koltuk değnekleri ile tam
ağırlık verilerek yürütmeye geçilir. Hastanın yatağın dışında oturmasına izin
vermeden önce bir hafta yürütülmelidir. Daha sonra yükseltilmiş sandalyede
oturmasına izin verilir. Takiben 7. gün tuvalet ve banyoya transferi ve merdiven
aktiviteleri öğretilir. Eğer kas kuvveti yeterli ise 3-6 hafta sonra koltuk değneği, 6-8
hafta sonra da baston bırakılır.
Sementsiz protezlerde rehabilitasyon: Bunlarda fiksasyonun sağlanması
aşamasında en olumsuz faktör, kemik-implant yüzeyleri arasında harekettir. Bu
vakalarda 6 hafta süre ile fiksasyon sağlanıncaya kadar ekstremite üzerine yük
verilmemelidir.
33,66
6 haftanın sonunda klinik ve radyolojik değerlendirmeler sonucu,
protez fiksasyonu sağlanmış ise koltuk değnekleri ile ekstremite üzerine parsiyel
ağırlık verilerek yürümesine izin verilir. Parsiyel ağırlık verme göreceli olarak
artırılır. 10 haftadan sonra koltuk değnekleri bırakılır bastona geçilir. 12 hafta sonra
kas kuvvetleri yerinde ise baston bırakılır.
2.4.8.Komplikasyonlar
Komplikasyonlar üç başlık altında incelenebilir.
1- Ameliyat sırasında oluşan komplikasyonlar
2-Ameliyat sonrası erken komplikasyonlar
3-Ameliyat sonrası geç komplikasyonlar
2.4.8.1.Ameliyat sırasında oluşan komplikasyonlar:
1.Nörovasküler komplikasyonlar
2.Asetabulum perforasyonu
3.Femoral şaftın perforasyonu
4.Femoral şaft kırıkları
5.Kardiyovasküler komplikasyonlar
6.Mesane yaralanmaları
7.Kanama
Literatürde kaydedilen en kötü ameliyat komplikasyonu asetabular
reamerizasyon sırasında medial duvarın perforasyonunu takiben gelişen ana iliak ven
52
rüptürüdür.
99
Aynı komplikasyon bazı sementli ve sementsiz protezlerin asetabular
kaplarının vidalanması esnasında vidaların yerleştirilmesi sırasında da bildirilmiştir.
85
Diğer önemli bir komplikasyon ise sinir lezyonudur. Primer artroplastide
%0,7-3,5 iken revizyonlarda bu oran %7.5’lere kadar çıkmaktadır.
Femoral şaft kırıkları ise önlenmesi tedavisinden daha kolay bir
komplikasyondur. Fitzgerald, sementsiz kalça artroplastisi sırasında %3.5 revizyon
sırasında %17.6 oranında kırık bildirmiştir.
54
Total kalça artroplastisinde 500-700 ml kan kaybı olur. Bu durum hastaya
intraoperatif veya postoperatif dönemde yapılan kan transfüzyonu ile giderilmeye
çalışılır.
Ameliyat sırasında sementin hipotansif ve direkt myokard üzerine yaptığı
depresif etkiye bağlı olarak gelişen ani ölümler bildirilmiştir.
Mesane yaralanmaları son derece nadir olarak karşılaşılan bir
komplikasyondur.
2.4.8.2.Ameliyat sonrası erken komplikasyonlar:
1.Hematom oluşumu
2.Subluksasyon ve dislokasyon
3.Erken infeksiyon oluşumu
4.Kırıklar
5.Tromboembolizm ve pulmoner emboli
6.Uyluk ön yüzü ağrısı
Hematom oluşumu: Hematom, total kalça artroplastisinin en önemli ve
korkulan komplikasyonlarından biri olan infeksiyon için uygun bir zemin
oluşturduğundan ameliyat esnasında hemostaza çok dikkat etmek gerekir. Tedavinin
ana kısmı hematomun sekonder olarak infekte olmasını önlemektir. Bakteriyel
kontaminasyon önlenmeli ve hematom çözülene kadar profilaktik antibiyotik
verilmelidir. Hematomun drene edilmesini gerektiren nadir durumlarda "cildin
belirgin olarak gerilmesi, aşırı ağrı, siyatik nöropati veya kanayan damarların
bağlanması gerekiyorsa" drenaj ameliyathane ortamında steril şartlarda yapılmalıdır.
Subluksasyon ve dislokasyon: Dislokasyona neden olan faktörler; geçirilmiş
kalça cerrahisi veya revizyon total kalça replasmanı, posterior cerrahi yaklaşım, bir
veya her iki komponentin hatalı pozisyonu, femurun pelvise takılması veya rezidüel
53
osteofitler, femoral komponentin boyun kısmının asetabular komponent kenarına
takozlaması, yetersiz yumuşak doku gerginliği, yetersiz veya zayıf abduktor kas
grubu, trokanter major avulsiyonu veya psödoartrozu, perioperatif dönemde
uyumsuzluk ve aşırı pozisyon. Literatürde total kalça artroplastisi sonrası dislokasyon
insidansı %1-3 arasında bildirilmiştir.
42
Revizyon cerrahisinde primerden daha fazla
dislokasyon riski vardır. Coventry ve arkadaşları psödokapsülün tedrici gerilmesinin
kalça fleksiyonunu artırarak geç dislokasyonlara neden olabileceğini bildirmişlerdir.
32
Erken infeksiyon oluşumu: Total kalça artroplastisi uygulandıktan sonra 3 ay
içerisinde gelişen infeksiyondur. Bu infeksiyonlar derin ve yüzeyel olmak üzere ikiye
ayrılır. Fasyayı geçmeyenler yüzeyel, geçenler ise derin infeksiyonlar olarak
değerlendirilir.
55
nsidansı %0.4-3 arasındadır.
152
Böyle durumlarda kültür alınıp
hemen geniş spekturumlu antibiyoterapi başlanmalıdır. Durum ciddiyetini korursa
irrigasyon ve debridman yapılır, gerekirse antibiyotikli sementten yapılmış zincir
kullanılır.
Tromboembolizm ve pulmoner emboli: Total kalça artroplastisi sonrası
görülen en ciddi komplikasyondur. Cerrahi sonrasındaki ilk üç ay içinde ölümlerin en
sık nedenidir ve total kalça artroplastisi sonrası postoperatif mortalitenin %50’sinden
sorumludur.
125
Tomboembolizimin önlenmesi için en iyi metod profilaksidir.
Postoperatif derin ven trombozunu önlemede en yaygın olarak kullanılan ve en etkili
ajan düşük molekül ağırlıklı heparindir.
Uyluk ağrısı: Primer sementsiz total kalça artroplastisi sonrası iyi
yerleştirilmiş gibi görünen femoral stemler sonucu oluşan uyluk ağrısı klinik bir
problemdir. Genellikle kemik protez arasındaki mikro hareket, aşırı yük transferi,
protez gövde özellikleri, hastanın kemik morfolojisi, endosteal ve periosteal tahrişle
ilişkilidir. Tüm bildirilen görüşlere rağmen sementsiz total kalça protezlerinde uyluk
ağrısının nedeni tam olarak açıklanamamıştır.
15
2.4.8.3.Ameliyat Sonrası Gelişen Geç Komplikasyonlar:
1.Geç infeksiyon
2.Protez komponentlerinin aşınması ve gevşeme
3.Ektopik kemik oluşumu
4.Kırıklar
5.Osteolizis
54
Geç infeksiyonlar: Geç infeksiyonlar; derin gecikmiş infeksiyon ve geç
hematojen infeksiyonlar olarak ikiye ayrılır. Derin gecikmiş infeksiyon cerrahiden 6-
24 ay sonra meydana gelir, akut ve fulminan ya da düşük dereceli, yavaş seyirli olur.
Cerrahiden itibaren devam eden sürekli ve açıklanamayan ağrı yavaş seyirli
infeksiyonu destekler. Çoğunlukla ağrı hem istirahatte hem de aktif yük verme
sırasında mevcuttur. Hemen tüm hastalarda derin geç infeksiyonlar implantların
çıkarılmasını gerektirir. Geç hematojen infeksiyon kalçanın cerrahiden 2 yıl ya da
daha sonra akut ağrılı hale gelmesi ile ortaya çıkar. Bu gibi durumlarda infeksiyon,
infekte dişin çekimi, solunum yolu infeksiyonu, genitoürüiner sistem infeksiyonu,
enstürmantasyon veya cilt infeksiyonu gibi uzak bir odaktan hematojen yoldan olur.
Tedavi debridman, komponentlerin çıkarılması, i.v antibiyoterapi uygulanması,
sementli spacer uygulanması takiben infeksiyon eradike edildikten sonra revizyonu
kapsar.
Ektopik kemik oluşumu: % 3-5 arasında bir insidansı vardır. Sadece %2-7’si
semptom oluşturabilir. Ankilozan Spondilit, posttravmatik artritlerde, hipertrofik
osteoartritlerde ve daha önce heterotopik ossifikasyon oluşmuş vakalarda daha sıktır.
Etyolojisi tam olarak bilinmemektedir. Radyografide yumuşak doku kalsifikasyonu,
üçüncü haftada belirginleşir ve 12. ayda olgunlaşır.
113
Ektopik kemik oluşumu,
dünyada Brooker ve arkadaşlarının tanımladığı sınıflamaya göre yapılır:
16
Tip1:Kalçanın etrafında yumşak dokular içinde küçük kemik adacıkları.
Tip2:Proksimal femur ve pelvisten uzanan, karşılıklı yüzeyler arasında en az
1cm olan kemik spur oluşumu.
Tip3:Proksimal femur ve pelvisten uzanan, karşılıklı yüzeyler arasında en az
1cm’den az mesafede olan kemik spur oluşumu.
Tip4:Kemik oluşumu dolgun ve radyolojik olarak ankiloze kalça.
Duck ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada sementli ve sementsiz
total kalça artroplastileri arasında heterotopik ossifikasyon açısından bir fark
bulunmamış ancak trokanterik osteotomi yapılanlarda bu oluşumun belirgin oranda
arttığı saptanmıştır.
43
Heterotopik ossifikasyon gelişimini önlemede profilaksinin büyük önemi
vardır. Profilaksi için postoperatif 3 gün içinde tek doz 700 centigray(cGy) ışın
55
uygulanması, NSA D (indometasin) 75 mg/gün 6 hafta ve difosfonatlar
önerilmiştir.
134
Osteolizis: Eklem replasman cerrahisinde ilk dekattaki başarısızlıktan
mekanik faktörler sorumlu tutulmuştur. Aşınma, debris oluşumu ve doku cevabı, total
eklem replasmanını uzun süreli sınırlayan problemler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bununla birlikte fokal osteoliz major bir klinik problemdir.
79
Charnley total kalça replasmanında osteolizi, korteks yapısındaki değişiklikler
olarak ilk tanımlayan kişidir.
27
Bu durum, gerçek patogenez tanımlanmadan önce
sement hastalığı olarak bildirilmiştir. Osteoliz gevşek sementlenmiş komponentlerde
sık olarak karşımıza çıkmakta idi. Fakat sement mantosunun defektif olduğu stabil
sementli implantlarda da oluşabilir.
102
Bu oluşum gevşek veya iyi fiske edilmiş
sementsiz komponentlerde de bildirilmiştir. Bu durum akrilik sement olmasa da
osteoliz olabileceğini göstermiştir.
101
Osteolizin çepeçevre poroz kaplı olan
implantlarda proksimalde olduğunu, çepeçevre poroz kaplı olmayanlarda ise stemin
distali boyunca yerleşmiş olduğu bildirilmiştir. Asetabular osteoliz hem sementli hem
de sementsiz komponentlerde oluşabilmektedir.
147,162
Sementsiz komponentlerde
insidans, protezin tipi ve takip süresi ile alakalı bulunmuştur. Bu farklılığın nedeni
olarak da kullanılan polietilen insertin kalınlığı, insertin stabilitesi, insert ile metal
kapın konkav yüzü arasındaki uygunluk, femoral başın çapı, polietilen kalitesi ve bu
faktörlerin kombinasyonu olduğu söylenmektedir.
Litik lezyonların histopatolojisi çok iyi tanımlanmıştır. Yoğun fibröz doku ile
alakalı yabancı cisim dev hücreleri ve yoğun histiositik infiltrasyon odağı ile
karekterize granuloma oluşumları dikkati çekmiştir.
5
Bir çalışmada osteolitik alandan alınan materyalin incelenmesinde %70-90
arasında ortalama büyüklüğü 0,5 µ ve %92’si 1 µ altında olan polietilen parçacıkları
bulunmuştur.
135
Buna ek olarak korozyon materyalleri, titanyum alaşımları, kobalt-
krom, paslanmaz çelik ve silikatlar da tanımlanmıştır. Hacimsel olarak polietilen
partikülleri dominant aşınma materyalleri olarak bulunmuştur.
20
Bir hipoteze göre
aşınma partiküllerinin oluşumu ve eklem boşluğu ile periprostetik boşluğa kaçmaları
makrofajların fagositik aktivitesini uyarmaktadır. Bu da değişik hücresel
mediyatörlerin salınımına neden olmakta ve osteoklastik kemik rezorbsiyonunu
oluşturmaktadır.
133
56
Potansiyel klinik önemi olan diğer partiküler debris, metal partikülüdür. Bu
çoğunlukla gevşemiş implantların sonucu olur. Silikatlar üretim sırasında yüzey
oluşum kalıntısı olarak görülebilir. Paslanmaz çelik partikülleri, serklaj tellerinden
veya trokanterik fiksasyon için kullanılan kablolardan oluşabilir. Bu partiküllerin
hepsi bulundukları yerde biyolojik cevap oluşturabilir veya eklem aralığına gidip
üçüncü cisim reaksiyonu oluşturarak polietilen aşınmasına neden olabilir. Bütün bu
partiküller biyolojik etki oluştursa da, polietilen partikülleri en çok aktif biyolojik ajan
olarak çalıştığı konusunda fikir birliği vardır.
57
3.GEREÇ ve YÖNTEM
Sağlık Bakanlığı stanbul Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve
Travmatoloji Kliniğinde Şubat 2000-Aralık 2005 yılları arasında değişik etyolojik
nedenlerle 37 hastanın, 6 ‘sı çift taraflı olmak üzere toplam 43 kalçasına, total kalça
artroplastisi uygulanarak tedavi edildi.
Hastalar rutin biyokimya ve bakteriyolojik incelemelerini takiben anestezi ve
reanimasyon kliniği ve ilgili kliniklerden (dahiliye, kardiyoloji, üroloji, diş) gerekli
konsültasyonlar istendi. Hastanın ameliyat için anestezi oluru alınmasını takiben
hastanın son kez fizik muayenesi yapılarak bulgular ile birlikte grafileri klinik içi
konseyde incelenip endikasyonu son kez değerlendirildi.
Bütün hastalara ameliyattan yarım saat önce birinci kuşak sefalosporin 1 gr.
IV olarak profilaktik başlanıp postoperatif 3x1 gr./gün 1 gün vermeye devam edildi.
Hastalarımızın tümüne ameliyattan 12 saat önce başlamak üzere düşük molekül
ağırlıklı heparin (S.C) başlandı, ortalama bir hafta düşük molekül ağırlıklı heparin
verilen hastalara takiben düşük molekül ağırlıklı heparin kesilip antiagregan olarak
300 mg asetilsalisilikasit verilmektedir
.
Riskli hastalarda heterotopik ossifikasyon profilaksisi amacı ile ameliyat
sonrası 75 mg/gün 6 hafta indometasin kullanıldı.
Bütün hastalara aspiratif dren takıp postoperatif 24-48 saat sonra çıkarıldı.
Bütün hastalarımızın sağlam alt ekstremitesine antitromboembolik çorap ameliyata
çıkmadan önce giydirip, opere edilen alt ekstremitesine postoperatif olarak parmak
ucundan kasığa kadar elastik bandaj sarıp aspiratif dreni çekip pansumanını takiben
opere tarafa da antitromboembolik çorap giydirildi.
Hastalara uygulanacak anestezi; anestezi ve reanimasyon ekibi tarafından
preoperatif olarak belirlendi, hastayı kliniğimizde anestezi ve reanimasyon ekibi ile
beraber yatak başında, yapılacak genel, spinal veya epidural anestezi hakkında bilgi
verildi.
Cerrahi Teknik
Ameliyattan önce hastaya anestezi uygulandıktan sonra, hasta ameliyat
masasına alınıp lateral destekler kullanılarak hastanın ameliyat edilecek kalçası
yukarıda olacak şekilde tam yan olarak yatırılır. Ameliyat bölgesi ve çevresi iyice
antiseptik solüsyon olan povııodeks scrup(%7.5povidone iyot) ile temizlenip steril bir
58
örtü ile kurulandıktan sonra, saha baticon (100ml de %10 serbest iyot, 10 gr
polyvidon iodin) ile ayak parmak ucundan göğüs bölgesinde meme başı altına kadar
geniş bir alan boyanır. Opere edilecek taraf serbest kalacak şekilde steril örtüler ile
örtme işlemi tamamlanır. Ameliyat edilecek alan steril dreyp ile kaplanır, insizyona
spina iliaka anterior süperiorun 2,5 cm distal, posterior ve lateralinden başlanır.
Trokanter majörün lateral yüzüne ve oradan distale doğru yaklaşık 10-15 cm lik düz
insizyonla girilir. Cilt, ciltaltı dokusu geçilerek fasia lataya ulaşılır, fasia lata cilt
insizyonuna paralel olarak kesilir, m.tensor fasia lata ile m.gluteus medius ve
minumus arasındaki klivajdan girilerek kapsül ön yüzüne ulaşılır.
34,67
Kapsül,
longitudinal olarak asetabuluma kadar kesilip femur başı ve kalça eklemi ortaya
konulur. Primer koksartroz olgularında kapsül korunup artroplasti sonrası tamiri
yapılır. Sekonder olgularda kapsül olabildiğince rezeke edilip osteofitik çıkıntılar
eksize edilir. Kalça disloke edilip preoperatif planlamaya göre femur boynu
osteotomize edilir. leri derecede ankiloze olmuş ya da protrüze olmuş kalçalarda
herhangi bir kırık riskine karşı femur boynu motorlu testere ile kesildikten sonra
femur başı blok halinde ya da parçalanarak çıkarılır. Femur boynunun kesilmesi
sırasında ameliyat öncesi klinik ve radyografik değerlendirmelerde herhangi bir
kısalık farkı veya patolojik görüntü yoksa medial kalkar desteği sağlam bırakacak
ş
ekilde, intertrokanterik hattın yaklaşık 1 cm üzerinden kesi yapmaya özen gösterilir.
Daha sonra asetabulum içi yumuşak dokular ve çevre osteofitler iyice
temizlendikten sonra çevresindeki yumuşak doku ekarte edilerek asetabulum
tamamen ortaya konur. Kalça eksternal rotasyon ve tam fleksiyona getirilerek
asetabulumun daha iyi görünmesi sağlanır. Ligamentum teres rezeke edilir.
Preoperatif planlama da gerekli görülüyorsa femur başı greft olarak kullanılıp,
asetabulumun konkavitesine uygun biçimde hazırlanarak pullu spongioz veya malleol
vidaları ile yetmezlik düşünülen bölgeye fikse edilir. Daha sonra 15˚ anteversiyonda
ve 45˚ inklinasyon açısı ile asetabulum reamerize edilmeye başlanır. Yeterli şekilde
tüm kadranlarda peteşiel kanama görülene kadar uygun şekilde reamerize edilir. Daha
sonra sementli protez için iskiona, pubise ve iliuma doğru karşı korteksi geçmeyecek
ş
ekilde yaklaşık 10 mm çapında delik açılır. Amaç sementin buralara da girerek
stabilizasyonunu daha iyi sağlamasıdır. Asetabulumda bu işlemler tamamlandıktan
sonra, yıkanıp temizlenerek asetabular komponentin adaptasyonu için asetabulum
59
hazır hale getirilir. En son yapılan reamerizasyon numarasından 2 mm küçük çaplı
asetabular kap katı sement yardımı ile 15˚ anteversiyonda ve 45˚ inklinasyonda adepte
edilip sementin donması beklenir, sement fazlalıkları küret yardımı ile temizlenir.
Sementsiz uygulamalarda ise peteşiel kanamalar tüm kadranlarda görüldükten sonra
son reamerize edilen çapın aynı boyutunda asetabular kap press-fit olarak reamerize
edilen anteversiyon ve inklinasyon açısı ile adapte edilip 2 adet vida Wasilevski’nin
tariflediği kadran sisteminin posterosuperioruna gönderilip stabilizasyon sağlanır.
Takiben asetabular liner yerleştirilip geçici olarak tampon konup femura geçilir.
Alt ekstremiteye uygun pozisyon verildikten sonra femoral kanal girişi box
osteotom ile açılır. Trokanter majorün altına ve trokanter minörün distaline ekartörler
konarak medüller kanal reamerize edilip takiben uygun boya kadar en küçükten
başlayarak 15˚ anteversiyonda raspalanır. En son kaçlık raspa ile raspalanmışsa aynı
boyda test protezi adepte edilip modüler boyun ve standart prova baş yerleştirilip
asetabulumdaki tampon alındıktan sonra kalça redükte edilerek test edilir. Kalça
eklem hareketleri yeterli ve stabil ise femur medüller kanal bol serum fizyolojik ile
yıkanır ve sementli koyulacaksa sementli setin çapına uygun femoral stem, medülla
temizlenip distale tıkaç konarak 1 adet aspiratif dren konup sıvı sement karıştırılıp
hazırlanarak sement tabancası ile impakte ederken daha önce koyduğumuz aspiratif
dren yavaşca çekilir. 15˚ anteversiyonda ve santralize olarak protez çakılır ve donması
beklenir. Bu arada sement artıkları temizlenir. Donduktan sonra kalça redükte edilir.
Sementsiz sistemde ise sementsiz sistemin raspaları ile raspalanıp sementsiz femoral
stem adapte edilerek kalça redükde edilir. Hareketlerinin kontrolünü takiben kanama
kontrolü yapılarak 1 adet aspiratif dren konup katlar anatomisine uygun olarak
kapatılır. Kapatma işlemini takiben, ekstremite elastik bandaj ile sarılıp, dislokasyon
riskini azaltmak için üç köşeli ara yastığı bacak arasına yerleştirilir.
Hastalardan greft uygulamadıklarımız, postoperatif 24 saat sonra tolere
edebildiğince yatağında oturtulur, dreni çekildikten sonra walker ile yürütülmeye
başlanır. Greft ve ring uyguladığımız hastalarda ise postoperatif 24 saat sonra,
izometrik quadriseps egzersizlerine başlanır, 48 saat sonra ise hastanın durumuna göre
ameliyat edilen kalçanın üzerine basmadan koltuk değneği ile yürümesine izin
veriyoruz. Greft uyguladığımıza ortalama 12 hafta, ring uyguladığımıza da ortalama 6
hafta sonra ameliyat ettiğimiz kalçasına tedrici olarak yük vermeye başlanır.
|