İmmün Sistemin Tanıtımı



Yüklə 221,05 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə3/4
tarix01.04.2017
ölçüsü221,05 Kb.
#13086
1   2   3   4

Doğal (innate) ve edinsel (adaptif) immünitedir. Başlıca özellikleri Tablo 4’de bulunmaktadır.

Doğal İmmünitenin Genel Özellikleri

Spesifik olmayan ilk savunmayı temsil eder ve özgül olmayan yanıt özelliği taşırlar. Deri ve müköz membranların

fiziksel bariyerleri, kan ve dokularda bulunan fagositik hücreler (makrofajlar, nötrofiller,eozinofiller, doğal öldürücü

hücreler (natural killer hücre=NK), akut faz proteinleri, sitokinler ve kompleman sistemi doğal immün sistemin

başlıca elemanlarıdır. Bunlar yabancı ve zararlı olan maddeleri ayrım yapmadan, engelleyerek ya da elimine

ederek organizmayı korurlar. Doğal immün yanıt ilk 0-4 saat içinde gelişir ve uzun süreli bir bağışıklık sağlamazlar.

Hafızaları yoktur ve yabancı ile tekrar karşılaştıklarında aynı şiddette karşılık verirler. Yabancı antijenleri edinsel

immün sistem elemanlarına tanıtım ve uyarı görevini gerçekleştirirler.



Edinsel İmmünitenin Genel Özellikleri

İki belirgin özelliğe sahiptir; 1-antijene spesifik oluşu ve 2-hafıza oluşturmasıdır. Ayrıca uzun süreli bağışıklık sağlar

(antikor ve hafıza T hücreleri ile). Yabancı bir ajan ile karşılaşmada uyarılarak spesifik yanıt veren, aynı ajanla tekrar

karşılaşmada hafızası olduğundan, tanıyıp daha kuvvetli yanıt veren bir sistemdir. Edinsel immünitenin başlıca

elemanları T ve B lenfositleri, antikorlar ve sitokinlerdir.

Spesifik immünite aktif veya pasif gelişir. Organizmanın yabancı antijene karşı hücreleri ve humoral maddeleri

ile yanıtı aktif immünitedir (enfeksiyon geçirilmesi ile oluşan immünite, aşılar ile sağlanan immünite gibi). Spesifik

olarak immünize olmuş bireyden serum veya hücrelerin,immün olmayan bireye nakli ile pasif immünite sağlanmış

olur.

108

|


A. Doğal (Innate) İmmünite

Hücreler

Vücudu saran deri ve sindirim,solunum ve genitoüriner kanalları döşeyen müköz membranlar doğal

immün sistemin ilk korumayı sağlayan epitel bariyerleridir. Yüzeylerinde antimikrobiyal maddeler de vardır.

Vücudun normal florası da patojen mikroorganizmaların kolonizasyonunu engellemektedir. Yabancı

ajanlar birinci basamak olan fizyolojik bariyerleri aşmış ise doğal immün sistemin hücreleri ve humoral

faktörlerin savunması ile karşılaşırlar. Doğal immün sistemde görev alan; nötrofil, eozinofil ve bazofil gibi

granülositler ve monositler, kemik iliğindeki hematopoetik kök hücrenin bir alt kolu olan myeloid progenitor

hücreden gelişirler. Organizmada kan ve dokularda bulunan başlıca fagositoz yapan hücreler, nötrofiller,

monosit/makrofajlardır, profesyonel fagositler olarak anılırlar. Diğer fagositer hücreler; dendritik hücreler,

fibroblastlar, epitel hücreleridir. Doğal immünitenin önemli bir hücresi de NK hücresidir. Doğal immünitede

rol alan bu hücreler hakkında bilgiler immün sistemin elemanları başlığı altında verilmiştir.

T oll Benzeri Reseptörler (Toll-Like Reseptörler=TLR)

Büyük bir protein ailesidir. Mikroorganizmalara karşı innate immün cevapta, mikrobiyal ürünleri tanıma

reseptörleri olarak ve onların primer sensörleri olarak görev alırlar. Doğal immünite ile edinsel immünite

arasında ilişki sağlayan en önemli transmembran proteinleridir. TLR’ler makrofaj ve dendritik hücrelerde

bulunurlar. İmmün ve inflamatuar genlerin indüksiyonunu sağlayan sinyal yollarını aktive ederler.

Hücre dışı domain’lerinde lösin’den zengin motifler bulunur. TLR’nin sitoplazmada bulunan domaini, IL-

1 reseptör sinyal domaini ile homolog olup IRAK’a (IL-1 receptor associated kinase) bağlanır. IRAK, bir

transkripsiyon faktörü olan Nükleer Faktör kappa B’i (NF-κB) aktive ederek sitokin üretimini sağlar.

Günümüzde en az 10 farklı TLR bilinmektedir. Herbiri farklı mikrobiyal komponentleri tanır. TLR2’nin

peptidoglikan ve bakteriyel lipopeptidlerle, TLR4’ün gram negatif lipopolisakkaridler (LPS) ile ilişkileri iyi

bilinmektedir. TLR3, TLR7 ve TLR8 viral RNA’yı tanır. TLR9 CpG DNA tanınmasında başlıca rol alır. Doğal

immün sistem hücrelerinde TLR 2 ve TLR4 ekspresyonu bulunmaktadır. TLR sinyallerinin enfeksiyonda

ana rolleri iyi bilinmemektedir, artmış inflamatuar yanıtı yönlendirdiği düşünülmektedir.

Kompleman Sistemi

Kompleman sistemi, total serum proteinlerinin yaklaşık %10’unu oluşturan bir grup moleküllerdir. Yapım

yeri başlıca karaciğerdir, aktive makrofajlar da az miktarlarda sentezleyebilir. Bu sistemde çok sayıda

kompleman proteini bulunur. Kompleman proteinleri proenzimdirler ve aktive olmaları için daha önce

aktive olmuş enzimlerle proteolitik parçalanmaları gereklidir. Kaskad sistemine göre çalışırlar. Aktive

olmuş bir enzim daha sonraki basamakta birkaç molekülü aktive eder ve etkileşim böylece artarak

devam eder. Sistem kontrol edilemezse gittikçe güçlenerek biyolojik bir hasar oluşur. Normal durumlarda

sistemin düzeni, özellikle enzimlerin inhibisyonu ile sağlanır ve sistem kontrol altında tutulur. Kompleman

kaskadı başlıca üç yol ile aktive olur; antijene bağlanmış antikor (antijen-antikor kompleksi) klasik yolu,

karbonhidratlar lektin yolunu, çeşitli mikroroganizmalar altenatif yolu aktive eder. Her üç yolda da ortak

basamak, kompleman 3’ün (C3) daha küçük iki fragmana (C3a ve C3b) ayrılmasıdır. C3a fagositleri ve

mast hücreleri aktive eder. C3b, fagositler için reseptördür, ayrıca membran atak kompleksi olarak bilinen

ve lizis yapan kompleman proteinlerini (C5-C9) aktive eder (Şekil 7). Klasik yolda ilk basamak antijenin

antikora bağlanması (immün kompleks) ile C1q’unun uyarılmasıdır. Böylece kompleman sisteminin doğal

immünite ile edinsel immünite arasındaki ortak noktasını immün komplekslerin klasik yolu aktive etmesi

sağlamaktadır. Klasik aktivasyon yolu ve membran atak kompleks proteinleri; C1q, C1r, C1s, C4, C2,

C3, C5, C6, C7, C8, C9’dur. Alternatif yol için antikor gerekli değildir ve C3b’nin çeşitli mikroorganizmaların

yüzeyindeki hidroksil ve amin gruplarına bağlanması ile başlar.Bu şekilde nonspesifik immüniteye yani

doğal immüniteye katkıda bulunur. C3 ile başlar, C3’den sonraki diğer komponentler klasik yolda olduğu

|

109


gibi aktive olur. Lektin yolu,C4 ve C2’nin aktivasyonu ile başlar, klasik yol C3 konvertaz ile devam eder.

Bu yolu tetikleyen Mannan bağlayan protein (MBP) ve MBP-associated serine proteaz (MASP)’dir.

Komplemanın temel biyolojik fonksiyonları; opsonizasyon, kemotaksi ve hücre lizisidir.

Opsonizasyon: Kompleman komponentleri hedef maddeyi (bakteri ve yabancı diğer antijenler gibi)

kaplar ve sonrasında kompleman komponentleri için reseptör taşıyan fagositik hücreler bakteriyi

bağlayabilir, böylece fagositoz tetiklenmiş olur. C3b, fagositlerle bağlanma özelliği nedeniyle opsonin

olarak görev yapar, fagositozu kolaylaştırır.



Kemotaksi: Polimorf nüveli lökositler ve makrofajlar (profesyonel fagositler), kompleman aktivasyonu

sırasında aktive olan küçük kompleman fragmanları (C3a ve C5a) için spesifik reseptörler taşırlar ve bu

fragmanlar kemotaksiyi tetikleyerek fagositik hücrelerin aktivasyonunu sağlarlar. C5a’ın inflamasyonda

diğer önemli rolü; bazofil ve mast hücrelerinden degranülasyonu sağlayarak histamin ve vazoaktif

medyatörlerin salınımına yol açmasıdır, böylece arteriollerde vazodilatasyon ve kapillerlerde permeabilite

artışı olur, bu durum lökositlerin damarlardan inflamasyon bölgesine geçişini kolaylaştırır. C3a, mast

hücrelerinde degranülasyona sebep olur. C5a’a göre kemotaktik etkisi zayıftır,nötrofil kemotaksisinde,

nötrofil toplanmasında, respiratuvar burs aktivasyonunda daha az etkindir.



Hedef hücre lizisi: kompleman aktivasyonunda son basamak olan membran atak kompleksi (C5-C9),

mikroorganizma gibi hedeflerin membran lipid tabakasına nüfus ederek ozmotik parçalanmalarını sağlar.

Komplemanın diğer bir fonksiyonu immün komplekslerin klirensini sağlamasıdır. İmmün kompleksler

komplemana bağlanarak dolaşımdan temizlenir. Fagositer hücre içine aldığı zararlı maddeleri enzimlerle

parçalayarak yok eder. Doğal immün sistem zararlıyı yok etmede yetersiz olursa edinsel immün sistemi

alarma geçer.



B. Edinsel (Adaptif) İmmünite

Edinsel immünite başlıca humoral (B hücre aracılı) ve hücresel (T hücre aracılı) immunite olarak

incelenmektedir. Özellikleri Tablo 5’de gösterilmiştir.

Humoral immün yanıtta B lenfositlerin plazma hücrelerine dönüşerek ürettikleri, antijen spesifik moleküller

olan antikorlar başlıca rol oynar. B hücre aracılığı ile antijenlere karşı antikor üretimi humoral immün

sistemin en temel görevidir. Hücre dışı yerleşen mikroorganizmalar ve onların toksinlerine karşı savunmada

etkin olup bağlanarak nötralize eder ve ortadan kaldırılmalarını sağlarlar. Ancak dolaşan antikorların hücre

içi yerleşim gösteren mikroorganizmalara (viruslar, mantarlar ve bazı bakteriler gibi) etkileri yoktur.



Şekil 7. Komplemanın klasik ve alternatif aktivasyon yolları

C3

C3b



C5-C9

Antijen-antikor kompleksi

Klasik yol

adaptif immünite

C3a

Alternatif yol



Doğal immünite

Mikroorganizma



110

|

Antikorların/Humoral İmmünitenin Effektör Etkileri:

Antikorlar hücre dışı mikropların hücre duvarına tutunarak konakçıyı enfekte etmesini ve kolonizasyonunu



önler. Polisakkarid yapısında olan ve kapsüllü olan mikroroganizmalara karşı savunmada hücresel immüniteden

daha kuvvetlidir.

Toksinlerin konak hücresine bağlanmasını önler, nötralize eder ve elimine eder.



Antikorlar mikroorganizmaları kaplar (opsonizasyon), fagosit yüzeyindeki Fc reseptörüne bağlanarak onların

fagositozunu kolaylaştırır.

Antikor aracılı hücresel sitotoksisite (ADCC): NK hücre ve lökositler,sahip oldukları FcR aracılığı ile antikor



kaplı hücrelere bağlanırlar ve oluşan sinyaller ile aktive olurlar ve hedef hücrelere granüllerini boşaltarak

öldürürler.

Kompleman sistemini aktive ederler: IgM,IgG1, IgG3 ile klasik kompleman yolunu aktive ederler.



Mukozal immün yanıtta rol oynar: Mukozal immünitenin temel mediatörü sekretuar IgA(sIgA) ve daha az

miktarda Ig M antikorudur. SIgA’nın mukozal yüzeylerde fonksiyonları; mikroroganizmanın tutunmasının

önlenmesi, virus nötralizasyonu, enzim ve toksinlerin nötralizasyonu, antijen emiliminin baskılanmasıdır.

Hücresel immünite mikroorganizmaların hücre içi ölümünde ve enfekte hücrenin lizisinde başlıca rol oynayan

bir savunma mekanizmasıdır.Bu koruyucu fonksiyonlar farklı fonksiyonları olan T hücreler ile gerçekleşir:

CD4+ Th1; fagositlerin fagozom içindeki mikroorganizmaları yok etmeleri için fagositleri aktive eder.



CD8+ T hücreler; enfekte hücreyi veya tümör hücresinin öldürülmesinden sorumludurlar.

CD4+ Th2 hücreler ile hücre dışı yerleşmiş helmintik parazitlere karşı savunmada; IgE sentezine, eozinofil



ve mast hücre aktivasyonuna yol açarak etkin rol oynar. Bu hücrelerin diğer bir fonksiyonu inflamatuar

reaksiyonu baskılar. Bu işlemi, makrofaj aktivitesini inhibe eden sitokinleri (IL-10 ve IL-4) salgılayarak

gerçekleştirir.

İmmün yanıtın başlıca amacı organizmanın korunmasıdır. Bazan immün yanıt patojen veya antijenden daha çok

hasara neden olabilir. Bu durumda aşırı ya da uygun olmayan biçimde gelişen immün reaksiyonlar geleneksel

olarak aşırı duyarlılık (hipersensitivite) reaksiyonları olarak adlandırılırlar, Coombs ve Gell tarafından tarif

edilmiş olan 4 tip aşırı duyarlılık reaksiyonu vardır: 1-Tip I anaflaktik reaksiyon, 2- Tip II sitotoksik veya sitolitik

Tablo 5: Humoral ve hücresel ve immünitenin başlıca özellikleri

Humoral immünite

Hücresel İmmünite

Effektör Hücre

B lenfosit 

CD4+Th1,CD4+Th2,CD8+ Tc,T reg

Aracı moleküller 

Antikor, Sitokinler

Sitokinler, Kemokinler

Effektör etki

-Hücre dışı mikropların hücre duvarına

tutunarak konakçıyı enfekte etmesini ve

kolonizasyonu önler.

-Toksinleri nötralize ve elimine eder.

-Antikorlar, mikropları kaplar (opsonizasyon),

fagosit yüzeyindeki Fc reseptörüne

bağlanarak fagositozu kolaylaştırır.

-Antikor aracılı hücresel sitotoksisite (ADCC)

NK, lökositler, FcR aracılığı ile antikor kaplı

hücrelere bağlanır ve  granülleri ile öldürür.

-Kompleman sistemini aktive eder.IgM,IgG1,

IgG3 ile klasik kompleman yolunu aktive eder

-Mukozal immün yanıtta rol oynar (sIgA)

-Fagositlerin içinde yaşayan mikropları

hücre içi öldürmesi için fagositlerin aktive

edilmesi (CD4+Th1hücre)

-Enfekte hücreleri öldürerek hücre içi çoğalan

mikropların yok edilmesini sağlamak ve sağlam

konak hücrelerini enfekte olmaktan korumak

(sitotoksik T hücre )

-Hücre dışı helmintik parazitlerin yok

edilmesi (CD4+ Th2 hücre)



|

111

reaksiyon, 3- Tip III immünkompleks tip reaksiyon, 4-Tip IV hücresel tip veya gecikmiş tip reaksiyon. Bu 4 tip

içinde Tip I, Tip II, Tip III reaksiyonları antikor aracılı reaksiyonlardır. Bu reaksiyonlar her zaman tanımlanan sınırlar

içinde kalmayabilir, aralarında örtüşmeler de görülebilir.

Tip I Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu: IgE aracılı gelişir. IgE ile duyarlanmış mast ve bazofil hücrelerinin tetiklenmesi

sonucu inflamatuar mediatörlerin salınımı ile ani gelişen bir reaksiyondur. Allerjinin klinik örneklerinden olan allerjik

rinit, astım, ilaç allerjisi ve anafilaksi ortaya çıkar.

Tip II Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu: Hem Tip II, hemde tip III reaksiyonlar IgG ve IgM antikorlar ile gelişir.

Tip II’de hedef antijen hücre yüzeyinde veya dokuda iken Tip III’de antijen solubl olup antijen-antikor kompleksi

depolandığı yerde inflamasyona yol açar. Tip II mekanizmaları otoimmünitede ve transplantasyonda önemli rol

oynar. Yüzey antijenine bağlı antikor fagositleri harekete geçirir ve komplemanı aktive eder. Tip II reaksiyonun

başlıca klinik örnekleri; yeni doğanın hemolitik anemisi, otoimmün sitopeniler, otoimmün hastalıklar (Haşimato

tiroiditi gibi), Good Pasture sendromu ve ilaç reaksiyonlarıdır.



Tip III Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu: Dolaşımda bulunan antijen için antikor geliştiğinde,antijen ve antikor

birleşerek solubl immün kompleksleri oluştururlar. Bu komplekslerin dolaşımdan uzaklaştırılması kompleman

aktivasyonu ile sağlanır. Dolaşan immün kompleksler kompleman reseptörü taşıyan eritrositlere bağlanarak

dolaşımdan uzaklaştırılır ve ulaştığı mononükleer fagositik sistem tarafından tutularak yok edilir. Bu işlem immün

sistemin normal bir fonksiyonu olarak karaciğer kupffer hücrelerinde, dalak sinusoidlerinde, böbreğin mezankim

hücrelerinde ve endotelde gerçekleşir. İmmün komplekslerin antijen ve antikor özellikleri, kompleksin büyüklüğü,

antikor affinitesi,lokal kan akımı ve dokuda önceden var olan inflamasyon, sürekli dolaşımda kalmaları, klirenslerinde

bozukluklar gibi faktörler onların dokularda depolanmasını belirler. Büyük çaplı immünkompleksler daha çok

kompleman ve Fc reseptör bağlantısı yapabildiklerinden daha hızlı dolaşımdan temizlenir. IgG ve IgM komplemanı

klasik yoldan aktive ederken, IgA sadece alternatif yoldan etkiler. IgE ve IgD ise komplemanı aktive etmez.

İmmün kompleksler, kompleman aktivasyonu, mast hücre degranülasyonu ve trombosit aglütinasyonunu içeren

birçok inflamatuar olayı tetikler ve bu durum nötrofil kemotaksisi, mikrotrombüs oluşumunu indükler ve doku

hasarı oluşur. Damar endoteli ve glomerül bazal membranı immünkompleks reaksiyonlarında hasar gören hedef

dokulardır. İmmünkompleks tipi reaksiyonlar ile oluşan hastalıklardan ilk tanımlanan serum hastalığıdır. Glomerülonefrit

(poststreptokokkal glomerülonefrit), çiftçi akciğer hastalığı ve otoimmün hastalıklar (lupus nefriti gibi), bazı vaskülitler

(Henoch-Schönlein purpurası, poliarteritis nodoza gibi) diğer klinik örneklerdendir.



Tip IV Aşırı Duyarlılık Reaksiyonu: Temelde T hücre ile antijen ilişkisine dayalı gecikmiş tip hipersensitivite

reaksiyonu olan lokalize inflamatuar yanıttır. Bu reaksiyonda genellikle CD4+ Th1 hücreler ve ürettikleri sitokinler

(IL-2 gibi) ve makrofajlar baş roldedirler, bazen CD8+ hücreler rol alabilir. Antikorun rolü yoktur. Gecikmiş tip aşırı

duyarlılık reaksiyonunun en tipik örneği tüberkülin (PPD, purifiye protein derivesi) reaksiyonudur. Tüberküloz

geçirmiş ve iyileşmiş veya tüberküloz aşısı yapılmış yani immünize olmuş bir bireyde bu reaksiyonun negatif

olması (anerji) T hücre fonksiyonunun yetersiz olduğunu gösterebilir.

T Hücre Aracılığı İle Oluşan ve Hasar Yapan Hücresel İmmün Yanıtlar: 

Gecikmiş tip aşırı duyarlılık reaksiyonu

, otoimmünite (romatoid artrit gibi), tümör hücresine karşı reaksiyon ve allograft reddidir (yabancı MHC molekülleri

taşıyan hücreler, hem CD4+, hemde CD8+ T hücrelerce tanınır ve graft rejeksiyonu gelişir).



VII. MHC Sistemi (Major Histocompatibilty Complex, MHC)

Majör histokompatibilite kompleksi (Major Histocompatibility Complex, MHC), 6 kromozomun kısa kolu üzerinde

4000 kilobaz büyüklüğündeki bir bölgede lokalize olan gen topluluğudur. MHC ile ilgili araştırmalar Gorer ve

Medawar’ ın çalışmalarıyla 1930 ve 1940 yıllarına kadar uzanmaktadır.1950’li yıllarda çok doğum yapmış

kadınların serumunda lökositlere karşı antikorların varlığı ve antijenlerin de lökositlerde gösterilmesi ile “insan

lökosit antijenleri” (Human Leucocyte Antigen, HLA) sistemi tanımlanmıştır. İnsanda yapılan transplantasyonlarda

vericinin dokusuna karşı gelişen ve doku reddine kadar giden reaksiyonlarda hedef antijenlerin HLA molekülleri

olduğu saptanmıştır.



112

|

MHC gen bölgesi immün sistem fonksiyonunun %40’ı ile ilişkili 200 gen içermektedir.

MHC Gen Bölgesi ve Yapısal Özellikleri:

MHC gen bölgesinde kodlanan proteinlerin özelliklerine göre Sınıf I, II ve III olarak bölgelere ayrılır (Şekil 8).



MHC Sınıf I Bölgesi:

MHC’inin telomerik ucunda yer alır. HLA sınıf I moleküllerini kodlayan bu bölgede HLA-A, HLA-B, HLA-C “klasik”

gen lokusları, HLA-E, HLA-F, HLA-G “klasik olmayan” gen lokusları, HLA-H, -J, -K, -L, -X gibi psödogenler

bulunmaktadır. HLA sınıf I molekülleri yüksek derecede polimorfiktir. Bu bölgede bulunan genlerden en fazla

HLA-B geninde çok sayıda farklı “alel” tanımlanmıştır.

HLA sınıf I molekülleri tüm nükleuslu hücrelerde bulunan geniş bir antijen grubunu oluşturur.

İnsan MHC sınıf I bölgesinde “sınıf I ile ilişkili” (MHC class I chain-related, MIC) genlerin varlığı da bildirilmiştir.

MIC gen ürünleri klasik HLA sınıf I moleküllerinden farklıdır. MICA ve MICB genleri fonksiyonel olarak eksprese

olurlarken, MICC, MICD, MICE ve MICF psödogendir. MIC molekülleri , NK hücreler, CD8+T hücreler için ligand

görevi yaparlar. Çalışmalar MIC ekspresyonunun solid organ transplant yaşamında rol oynayabileceğini

düşündürmüştür.

MHC Sınıf II Bölgesi:

MHC sınıf II bölgesi sentromere yakın yerleşmiş olup, gen ürünleri başlıca HLA-DR, HLA-DQ ve HLA-DP

molekülleridir. HLA-DM ve HLA-DO moleküllerini kodlayan genler de bulunmaktadır. Bu bölgede yer alan DMA

ve DMB genleri hücre içi endozomal yapılarda eksprese olan DM molekülünü, DOA ve DOB genleri de hücre

içinde lokalize olan DO molekülünü kodlamaktadır. Ayrıca bu bölgede TAP1 ve TAP2 (transporters associated

with antigen processing) genleri, hücre içi transport moleküllerini; PSMB9, PSMB8 genleri hücre içi proteazom

kompleks yapılarını; ve TAPBP geni ise endoplazmik retikülumda eksprese olan tapasin molekülünü kodlamaktadır.

Sınıf II gen bölgesindeki HLA gen lokuslarının iki gen ürünü olan α ve β zincirleri bulunur. Örneğin DRA, α zincirini;

DRB, β zincirini kodlar. β zinciri DR antijenleri için dört çeşit olup DRB1, DRB3, DRB4 veya DRB5 genleri

tarafından kodlanırlar. DRB1 en polimorfik olan gendir.

MHC Sınıf III gen bölgesinde kodlanan proteinler yapısal ve fonksiyonel olarak sınıf I ve sınıf II’den  farklıdır, ancak

immün yanıtın oluşumunda katkıları ile önemli rolleri olduğu açıktır. Sınıf III bölgesinde sitokinler (interferon, tümör

nekroz faktör) kompleman faktörleri (C4A, C4B, Bf ve C2), enzimler (21 hidroksilaz koenzim), ısı şoku proteinleri

gibi proteinleri kodlayan genler bulunmaktadır.

HLA Sınıf I moleküllerinin yapısı: HLA sınıf I molekülleri glikoprotein yapısında hücre membran proteinleridir. Bu

moleküller, α ve β2-mikroglobulin polipeptid zincirlerinden oluşur (Şekil 9).



Şekil 8. MHC gen bölgesi

DPB DPA DQB DQA DRB

DRA

C4B CYP21

C4A B1 C2 TNF HSP

B

E

A

G

F

SINIF II

SINIF III

SINIF I

MHC

6.KROMOZOM

|

113

α zinciri: MHC içinde kodlanır. Hücre dışında yer alan 3 ‘domaini’ (α1, α2 ve α3) ve hücre içine uzanan kısa

bir parçası bulunur. Bu bölgelerden α1 ve α2 domaini en çok polimorfik özellik (bireyler arasında alelik farklılık

yaratır) gösterir ve molekülün antijen bağlama bölgesini oluşturur. β2-mikroglobulin: 15.kromozomda kodlanır.

Bu zincir α3 domaini ile non-kovalan bağlarla bağlanmış olarak yer alır. Hücre içine uzantısı bulunmaz. β2-

mikroglobulin polipeptid zinciri polimorfizm göstermez.

HLA sınıf II moleküllerinin yapısı: Sınıf II molekülleri de hücre membran glikoproteinleridir. Bu molekülleri oluşturan

birbirine non kovalan bağlarla bağlanmış iki polipeptid zincirinin (α ve βzincirleri) hücre dışı parçası ikişer domain’den

(α1, α2 ve β1, β2) oluşur. α ve βzincirlerinin α1 ve β1 bölgeleri molekülün antijen bağlama bölgesini oluşturur.

Bu bölgede amino asit dizileri bireyler arasında çeşitlilik (polimorfizm) gösterir. Molekülün transmembran parçası

ve hücre içi uzantısı da bulunur (Şekil 10).



HLA Moleküllerinin Dokularda Dağılımı

Sınıf I grubu HLA molekülleri nükleuslu tüm hücrelerin membranında eksprese olur. Sınıf II grubu moleküller

fonksiyon olarak antijen sunan immün yetenekli; B lenfosit, makrofaj, dendritik hücre, langerhans hücre ve timik

epitelyum gibi hücrelerin yüzeyinde eksprese olurlar. İmmün yanıt sırasında açığa çıkan bazı sitokinler (interferon

gibi) klas II moleküllerin hücre yüzeyinde ekspresyonunu arttırır.


Yüklə 221,05 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin