Bir terim kitabın içindeki kutularda daha kapsamlı bir şekilde ele alınıyorsa, sözlükteki tanımın ar
dından referans sayfa numarası verilir.
Adâlet
[Justice]:
Adâletli olmanın ve tarafsızlığın
ahlâkî standardı; sosyal adâletse toplum da, âdil
veya savunulabilir bir zenginlik ve mükâfat dağıtımı
nosyonudur.
Adem-i Merkezileşme
[Decentralization]:
Yerel
yönetimlerin/özerkliklerin, millî veya merkezî organ
lardan uzağa iktidar ve sorumluluk transferi yaparak
genişlemesi.
Anarşi
[Anarchy]:
Sözlük anlamı iktidar yoksunluğu
demektir; anarşi, genellikle pejoratif anlamda istikrar
sızlık, hatta kaos anlamında kullanılır.
Anayasalcılık
[Constitutionalism]:
Hükümet ikti
darının, hüküm et kurumlarının görevlerini, yetkisini
ve fonksiyonlarını ve birey haklarını tanımlayan bir
çerçeve kurallar (bir anayasa) dâhilinde kullanılması
gerektiğine olan inanç, (bkz. s. 56)
Ancien Regime
[Eski Rejim]:
Sözlük anlamı eski düzen
demektir; genellikle Fransız Devrimi'nden önceki
mutlakiyetçi yapılarla ilişkilendirilir.
Anomi
[Anomie]:
Değerlerin ve norm atif kuralların
zayıflaması; tecritlik, yalnızlık ve anlamsızlık duygula
rıyla ilişkilendirilir.
Anti-Semitizm
[Anti-Semitism]:
Yahudilere karşı
yöneltilen önyargı ve kin; Yahudi düşmalığının dinî,
ekonomik ve ırksal formları olabilir, (bkz. s. 228)
Artı Değer
[Surplus Value]:
Kapitalist sömürü meka
nizması tarafından proletaryanın em eğinden alınan
değere işaret eden Marksist bir terim.
Aşırı M illiyetçilik
[Jingoism]:
Askerî
genişleme veya
emperyal işgâlin kışkırttığı milliyetçi şevkin bir karak
teri ve halk kutlaması.
Atomizm
[Atomism]:
Toplumun sosyal gruplardan
ziyade, bencil ve çoğunlukla
kendi kendine yeten
bireylerin veya atomların toplamından oluştuğuna
inanma.
Avro-Komünizm
[Eurocommunism]:
Marksizmi
liberal demokratik ilkelerle harmanlamayı amaçlayan
bir çeşit törpülenm iş komünizm.
Aydınlanma
[Enlightenment, the]:
Doruk noktasına
18. Yüzyıl'da çıkan ve akıl ve ilerleme adına genel ola
rak din, siyaset ve bilgi edinm e hakkkında geleneksel
inançlara meydan okuyan entelektüel bir hareket.
Ayrılıkçılık
[Separatism]:
Bağımsız bir devlet kurma
görüşüyle siyasal bir formasyondan ayrılma talebi.
Batı
[West, the]:
Kültürel anlamda Greko-Roman ve
Hıristiyan kökleriyle, sosyal alanda endüstriyel kapita
lizmin hâkimiyetiyle ve siyasî olarak liberal demokrasi
nin yaygınlığıyla belirginleşen dünyanın parçaları.
Belirlenim cilik / D eterm inizm
[Determinism]:
insan
eylemlerinin ve tercihlerinin tamamen dışsal faktörler
tarafından şartlandırıldığı inancı; determinizm hür
iradenin bir m it olduğunu ima eder.
Bencillik/Egoizm
[Egoism]:
Birinin kendi çıkarı ve iyi
liğiyle ilgilenmesi, bencillik; veya her bireyin kendi ah
lâkî evreninin merkezi olması, ve
bu yüzden bireylerin
ahlâkî açıdan özerk varlıklar olarak isimlendirilmesi.
Bilim
[Science]:
Dikkatli inceleme ve tekrarlanabilir
deneyler tarafından test edilen hipotezler süreciyle
bilgi edinm e yöntemi.
B ilim cilik
[Scientism]:
Bilimsel
m etodun gerçeği
inşa etm ede önyargıdan yoksun ve nesnel tek yol
olduğuna ve bu m etodun her türlü öğrenme alanına
uygulanabilir olduğu inancı.
Bireycilik
[Individualism]:
Sosyal grup ya da kolekti-
viteye karşı bireyin merkezî önem ine duyulan itimat,
(bkz. s. 45)
Bireysellik
[Individuality]:
Bir bireyin ayırtedici ya da
biricik kim liğinin ve yeteneklerinin farkına vararak -k i
bu onu diğer tüm insanlardan farklılaştırır- kendini
gerçekleştirmesi.
Burjuvazi
[Bourgeoisie]:
Kapitalist toplum un yönetici
sınıfına işaret eden Marksist terim, üretken zenginliğin
sahipleri.
Burjuva İdeolojisi
[Bourgeoisie Ideology]:
Kapitalist
top lu m u n çarpıklıklarını gizleyerek burjuvanın çıkar
larına hizmette bulunan fikir ve teorilere
işaret eden
Marksist terim.
Çoğulculuk
[Pluralism]:
Çeşitliliğe ya da tercihe du
yulan inanç veya siyasî gücün genişçe ve tarafsız bir
şekilde dağılmasının gerekliliğini veya dağılmasının
iyi olacağını öngören teori, (bkz. s. 51)
Çatışma
[Conflict]-.
İki ya da daha fazla güç arasındaki
karşıtlık veya rekabet; uzlaşmaz amaçların takibinden
veya çekişen fikirlerin mücadelesinden doğar.
Çevrecilik
[Environmentalism]
Doğal çevrenin
önem ine olan siyasî inanç; çevrecilik genellikle (eko-
lojizm in karşıtı olarak) insan ihtiyaçlarını ve çıkarlarını
yansıtan doğaya karşı reformist bir yaklaşımı vurgula
mak için kullanılır.
Ç ift C insiyetlilik (Androjeni)
[Androgyny]:
Erkek
ve dişi karakteristiklere birlikte sahip olma; cinsiyetin
sosyal rol ve siyasî statüyle ilişkili olmadığı anlamında,
insanın cinsiyetsiz varlıklar olduğuna işaret etmek için
kullanılır.
Çoğunlukçuluk
[Majoritarianism]:
Çoğunluk yöne
tim in e olan inanç; çoğunlukçuluk hem çoğunluğun
azınlığa hükmetmesini hem de azınlığın çoğunluğun
kararına boyun eğmesi gerektiğini içerir.
Çok-Kültürlülük / Çok-Kültürcülük
[Multicultura-
lism]:
Genellikle, farklı kültürel grupların saygıyı ve
tanınmayı hak ettiği inancı
üzerine kurulan toplumsal
çeşitliliğin (genellikle ırk, etnisite, din veya dille ilişkili
dir) onaylanması, (bkz. s. 78)
Demokrasi
[Democracy]:
Halkın yönetimi; demokrasi
hem genel katılımı hem de devlet yönetimini kapsar
ve çok farklı biçimlerde ortaya çıkabilir.
D em okratik Merkeziyetçilik
[Democratic
Centralism]:
Tartışma özgürlüğüyle sert eylem birliği
arasında bir denge öngörüsü üzerine kurulu Leninist
Dostları ilə paylaş: