öngörülebilir ve barışçıl sosyal şartlar.
Egemenlik
[Sovereignty]:
Karşı çıkılmaz yasal otorite
veya sorgulanamaz siyasî güç olarak da ifade edilen
mutlak veya sınırlandırılmamış gücün ilkesi.
Eko-Sentrizm
[Ecocentrism]:
İnsanî amaçları başar
maktan ziyade ekolojik dengeyi korumaya öncelik
veren teorik oryantasyon.
Ekoloji
[Ecology]:
Yaşayan organizmalarla çevre
arasındaki
ilişkinin incelenmesi; ekoloji, tüm hayat
formlarının hayatlarını devam ettirecek ilişkiler ağına
vurgu yapar.
Seçkincilik
[Elitizm]:
Bir elit veya azınlık tarafından
yönetilm enin gerekliliğine olan inanç; elitin yöneti
minin cazip -e lit, üstün yetenek ve hünere sahiptir—
veya kaçınılmaz olduğu düşünülebilir, demokrasi
ve sosyalizm gibi egalitaryan fikirlerin uygulaması
basitçe imkânsızdır.
Emperyalizm
[Imperialism]:
Açık siyasî araçlarla ya
da ekonom ik hâkimiyet yoluyla, bir ülkenin diğeri
üzerindeki kontrolünü genişletmesi.
Enternasyonalizm
[Globalism]:
Küreselleşmeyi
modern top lum u n arzu edilir veya karşı durulamaz
bir özelliği olarak destekleyen ideolojik duruş.
Eşitlik
[Equality]:
insanların eşit/özdeş değere sahip
olduğu ya da ayını şekilde muamele görmeye hakları
olduğu İlkesi; eşitliğin geniş çapta farklı uygulamaları
olabilir.
Eşitlikçilik
[Egalitarianism]:
Eşitliği destekleme
arzusu üzerine temellenmiş bir teori veya pratik; ega-
literyanizm bazen, eşitliğin temel siyasî değer olduğu
yolundaki İnanç olarak görülür.
Etnik M illiye tçilik
[Ethnic Nationalism]:
Aslen keskin
bir etnik ayırt edicilik ve bunu koruma İsteğiyle dol
durulmuş bir milliyetçilik biçimi.
Etnisite
[Ethnicity]:
Belirli bir nüfusa, kültürel bir gru
ba veya mahallî bir alana karşı duygusal bir bağlılık;
İlişkiler ırksal olmaktan ziyade kültüreldir.
Evrenselciliki(7n/Ve/'so//'sm7:Tarihsel, kültürel ve
diğer farklılıklara bakmaksızın, tüm
insanlara ve tüm
toplumlara uygulanabilecek değerler ve ilkelerin
ortaya çıkartılabileceği İmkânına duyulan İnanç.
Fayda
[Utility]:
Kullanım değeri; iktisatta, fayda, m ad
dî ürünlerin ve hizmetlerin tüketilmesinden alınan
doyum u tarif eder.
Faydacılık
[Utilitarianism]:
İyilik'i zevk ve açı terim le
rinin kapsamında yorumlayan ve sonuçta da 'en çok
İnsan için en büyük mutluluğu'başarmayı hedefleyen
ahlâkî ve siyasî bir felsefe, (bkz. s. 63)
Federalizm
[Federalism]:
Egemenliğin merkezî
(genellikle millî) kurumlarla çevresel kurumlar ara
sında paylaştırılması üzerine kurulmuş olan iktidarın
bölgesel dağılımı.
Feodalizm
[Feudalism]:
Değişmez sosyal hiyerarşi
lerle ve sert yüküm lülük kalıplarıyla şekillendirilen
tarımsal üretim temelli bir sistem.
Fundamentalizm / K öktenicilik
[Fundementalism]:
Bir itlkatin orijinaline veya en temel ilkelerine olan
Inaç; genellikle keskin taahhütlerle illşkilendirlllr ve
bazen fanatik coşkuda yansımasını bulur, (bkz. s. 287)
Gelenek
[Tradition]:
Zamanla geçerliliğini koruyabil
miş bir uygulamanın veya
bir kurumun böylece daha
önceki dönemden miras alınması.
Gelenekçilik
[Traditionalism]:
Özellikle uzun ve
devamlılığı olan bir geçmişe sahip, miras kalmış
kurumların ve uygulamaların insan davranışına en iyi
rehberliği sağlayacağına duyulan inanç.
Gericilik
[Reactionary]:
insanlık tarihine çöküşün ve
çürüm enin damgasını vurduğuna olan inanç üzerine
kurulan, değişime direnç veya bir önceki sisteme
dönm eye duyulan özlem.
Genel İrade
[General Will]:
Kolektif bütünün hakikî
çıkarları, kamusal iyiliğe denk gelir; her bireyin bencil
olmayan hareketlerinin toplamıyla sağlanan iyilik.
Görecelilik
[Relativism]:
Ahlâkî veya olgusal cüm lele
rin yalnızca İlişkili oldukları bağlamda değerlendirile
bileceğine, çünkü hiçbir nesnel ya da'kesin'standar
dın bulunmadığına duyulan İnanç.
Haklar
[Rights]:
Belirli
bir yönde davranmaya ve
muamele görmeye verilen ahlâkî yetki.
Hegemonya
[Hegemony]:
Bir sistemin bir öğesinin
diğerleri üzerindeki üstünlüğü veya hâkimiyeti;
Markslstlere göre, hegomaonya ideolojik hâkimiyet
anlamına gelir.
Hıristiyan Demokrasisi
[Christian Democracy]:
Sosyal piyasa ve nitelikli İktisadî müdahale vaadiyle
karakterize edilen, Avrupa muhafazakârlığı içindeki
ideolojik bir gelenek.
Hiyerarşi
[Hierarchy]:
Sosyal mevkilerin ve statülerin
derecelenmesi; hiyerarşi mevkiinin
bireysel yetenekle
bağlantılı olmadığı yerlerde yapısal veya değişmez
eşitsizliği ima eder.
Holizm
[Holism]:
Bütünün parçalarından daha önem
li olduğuna olan inanç; holizm, kavrayışın parçalar
arasındaki ilişkileri inceleyerek kazanılacağını ima
eder.
Hoşgörü
[Toleration]:
Müsamaha; ihtilâflı görüş veya
eylemleri kabul etme istekliliği.
Hukuk
[Law]:
Devlet mekanizması: polis, m ahkeme
ler ve hapishaneler tarafından desteklenen sosyal
davranışların yerleşik ve kamusal kuralları.
Hümanizm (İnsancılık)
Dostları ilə paylaş: