tenmeyeceği gerekçesiyle kabul görmez; iktidar, statü ve mülkiyet her zaman eşitsiz dağıtılmıştır.
Bireyler arasında doğal eşitsizliği kabul etmek açısından muhafazakârlar, liberaller ile hemfikirdir
ler; bazıları, başkalarında olmayan birtakım yetenek ve becerilerle doğarlar. Ancak liberal bakış
açısından bu tutum, bireylerin yetenek ve çalışma isteklerine göre yükseliş ve düşüşlerini kapsayan
liyakat anlayışının doğmasına yol açar. Geleneksel olarak muhafazakârlar, eşitsizliğin çok daha de
rinlere kök saldığını düşünürler. Organik bir toplumda eşitsizlik, kaçınılmaz bir niteliktir ve bu sa
dece bireysel farklılıklardan doğan bir nitelik değildir. Bu açıdan Burke (bkz. s. 87 )
gibi pre-de-
mokratik muhafazakârlar, “doğal aristokrasi” görüşünü kolayca benimseyebilmişlerdir. Vücuttaki
beyin, kalp ve karaciğer nasıl farklı farklı işlevler gerçekleştiriyorsa toplumu oluşturan farklı sınıf ve
grupların da kendilerine ait özel birtakım rolleri vardır. Önderler ve takipçileri, yöneticiler ve işçi
leri, işe gidenler ve evde oturup çocuk bakanlar olmalıdır. Bundan dolayı, aslında gerçek anlamda
sosyal eşitlik bir hayâldir; sosyal sorumluluklardaki eşitsizliklere mukabil olma çerçevesinde haklı-
laştırılabilecek nitelikte, servet ve sosyal konum açısından doğal bir eşitsizliğin varlığı kaçınılmaz
dır. İşçi sınıfı, işverenleriyle aynı türden hayat standartları ve fırsatların tadını çıkarmayabilir ama
bu smıf, hayatlarını ve güvenliklerini onların sırtına dayamış diğer birçok insanın sorumluluğunu
da taşımaz. Sonuçta, geleneksel muhafazakârlıkta yer alan hiyerarşi ve organik toplum anlayışının,
paternalizme (bkz. s. 98 ) doğru bir eğilimi doğurduğu söylenebilir.
Hiyerarşi görüşü, muhafazakârların otorite üzerine yaptıkları vurguyla daha da güçlenmiştir.
Muhafazakârlar, otorite, “özgür bireyler tarafından gerçekleştirilen sözleşmeden doğar” şeklindeki
liberal görüşü onaylamazlar. Liberal teoride otoritenin bireylerin kendi menfaatleri için tesis edil
diği düşünülür. Bunun aksine muhafazakârlar, otoritenin de toplum gibi
doğal olarak geliştiğine
inanırlar. Ebeveynin çocuklar üzerinde otoriteleri vardır: Herhangi bir sözleşme yükümlülüğüne
girmeden, gençlerin hayatlarının neredeyse her boyutunu denetim altında tutarlar. Bu durumda
otorite tekrardan doğal zorunluluğun bir sonucu olarak ortaya çıkar: Çocukların bakımının temin
edilmesi, tehlikelerden uzak tutulması, sağlıklı yemek yemeleri, makûl bir saatte yatmaları vs. gibi
ihtiyaçlar. Sadece çocuklar onlar için neyin iyi olduğunu tam olarak bilemeyeceklerinden, bu tür
den bir otorite ancak “tepeden” dayatılabilir. Bu otorite “aşağıdan” ortaya çıkamaz;
çünkü hiçbir
şekilde çocukların yönetilme ve yönlendirilme konusunda anlaşmış oldukları söylenemez.
Otoritenin, toplumun doğasında ve tüm sosyal kuramlarda köklendiği düşünülür. Otorite
okullarda öğretmenler tarafından, işyerinde işverenler tarafından ve
genel olarak tüm toplumda
devlet tarafından kullanılmalıdır. Muhafazakârlar, otoritenin zorunlu ve faydalı olduğuna inanırlar.
Çünkü herkesin rehberliğe, “durdukları yeri” bilmenin güvenlik ve desteğine ve de onlardan bek
lentilerin neler olduğunu bilmeye ihtiyacı vardır. Yani otorite, köksüzlük ve anomiye karşı koyar.
Bu durum, muhafazakârların önderlik ve disipline özel vurgu yapmalarına yol açmıştır. Önderlik,
yönlendirme ve diğerlerine ilham verme kapasitesi olması nedeniyle toplumların hayatî önem
deki bileşenidir. Disiplin ise körü
körüne itaat değil, otoriteye yönelmiş iradî ve sağlıklı saygıdır.
Otoriter muhafazakârlar daha da ileri giderek otoriteyi, mutlak ve sorgulanamaz nitelikte tanım
lamışlardır. Ancak muhafazakârların çoğu, otoritenin belli sınırlar içinde kullanılması
gerektiğini
ve bu sınırların yapay bir sözleşme tarafından değil de, otoritenin gerektirdiği doğal sorumluluklar
tarafından çizilmesi gerektiğini belirtirler. Ebeveynin çocuklar üzerinde otoriteleri olmalı ama bu,
onlara istedikleri gibi muamele etme hakkını vermemeli. Ebeveynin otoritesi kapsamında terbi
ye, rehberlik ve gerektiğinde çocuklarını cezalandırma yükümlülüğü vardır. Ancak bu yükümlülük
ebeveyne suiistimal yetkisi vermez, örneğin çocuğunu köle olarak satamaz.
Dostları ilə paylaş: