zakârlara göre, bireylerin sadece haklarını bilip de ödevlerini kabul
etmedikleri toplum, köksüz ve
atomist olacaktır. Aslında toplumu bir arada tutan şey, ödev ve yükümlülük bağlarıdır.
Tüm bu fikirler, özel bir toplum anlayışına dayanır. Muhafazakârlar geleneksel olarak toplu
mu yaşayan bir şey, bir organizma olarak görürler. Bu organizmanın parçaları, aynen insan orga
nizmasında olduğu gibi beyin, kalp, akciğerler ve karaciğer gibi çalışır.
Organizma, iki açıdan insan
yapımı olan şeylerden veya makinelerden ayrılabilir. Öncelikle, makinelerin aksine organizmalar,
düzenlenebilir veya istendiğinde tekrar düzenlemeye tâbi tutulabilir nitelikte tek tek parçaların basit
bir toplamı değildir. Bir organizma içinde bütün, tek tek parçalardan daha fazla bir şeydir; bütünü
ayakta tutan şey, parçaları arasındaki hassas ilişkiler kümesidir. Parçalardan biri
zarar gördüğünde
organizma ölebilir. Yani insan bedeni, farz edelim bir bisiklet gibi parçalarına ayrılamaz. İkinci olarak
organizmalar, insan marifetiyle değil, “doğal” etkenler tarafından şekillendirilir. Organik bir toplum
nihaî olarak doğal zorunluluk tarafından şekillendirilir. Örneğin, aile herhangi bir sosyal düşünür ve
siyaset teorisyeni tarafından “icat” edilmemiştir; aşk, sorumluluk ve itina gibi sosyal nitelikli doğal
dürtülerin ürünüdür. Hiçbir şekilde çocuklar, aile içinde, aileye katılmak için bir “sözleşme” falan
imzalamazlar; sadece aile içinde yetiştirilir, terbiye edilir ve yönlendirilirler.
Toplumu anlamak için kullanılan “organik mecaz”, çok güçlü muhafazakâr imalar barındırır.
Toplumun kendi amaçları uğruna rasyonel bireyler tarafından inşa edildiğini belirten birçok liberal
ve sosyalist tarafından benimsenen mekanik toplum görüşü, toplumun iyileştirilebileceğini ve de
ğiştirilebileceğini savunur. Bu, ister evrim isterse devrim biçim inde olsun, ilerlemeye olan bir inan
cı ortaya çıkarır. Eğer toplum organik ise yapısı ve kurumlan insan denetimini aşan birtakım güçler
tarafından şekillendirilmektedir. Buna göre, bu toplumun hassas “doku’su, içinde yaşayan bireyler
tarafından korunmalı ve saygı görmelidir. Organik anlayış, bizim tek tek kurumlara, toplumun par
çalarına yönelik tutumumuzu da şekillendirir. Bunlar işlevselci bir bakış açısıyla ele alınır: Kurum
lar bir nedenden dolayı gelişir ve ayakta kalırlar; bu neden de daha geniş bütünün muhafazasına
yaptıkları katkıdır.
Başka bir deyişle, kuramların varoluşları onların değerini ve arzulandıklarım
gösterir. Sonuçta, bir kurumu reforme etme veya daha beter hâle sokma ve ortadan kaldırmaya
yönelik her teşebbüs, birçok tehlike barındırır.
Aile, yerleşik değerler ve ulus lehine öne sürülen muhafazakâr iddialarda, organik fikirler
aşikâr olarak ortaya çıkar. Muhafazakârlar aileyi, toplumun en temel kurumu olarak görürler ve
birçok açıdan diğer sosyal kurumlar için model olarak sunarlar. Basitçe, çocuk doğurma ve yetiş
tirme ihtiyacından doğan aile, üyelerine, özellikle de çocuklara güvenlik sağlar ve bireylere ödevin
değeriyle beraber diğerlerine saygı duyma ihtiyacını öğretir. Bundan dolayı muhafazakârlar sağlıklı
bir aileyi, toplumun istikrarı için gerekli görürler; aile korunmalıdır ve gerekiyorsa da güçlendiril-
melidir. Organik anlayış, muhafazakârların yerleşik değerleri savunmalarının da temelini oluşturur.
Liberallerin belirttiği gibi, eğer ahlâk bir kişisel tercih meselesi ise toplumun “ahlâkî dokusu ve bu
nunla beraber sosyal düzenin dayanağı olan kenetlenme sorgulanmaya başlanır. Muhafazakârlar,
bu çerçevede ahlâkî ve kültürel çoğulculuk (bkz. s. 51) kaygısı taşırlar
ve çok-kültürlü toplum-
ların doğaları gereği istikrarsız olduklarını savunurlar. Muhafazakârlar bunun yerine, ortak kültür