Siyasi. İDeolojiler


AvusturyalI iktisatçı ve siyaset felsefecisi. Akademisyen olan Hayek, London School of Econo­



Yüklə 11,67 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə72/240
tarix11.08.2023
ölçüsü11,67 Mb.
#139183
1   ...   68   69   70   71   72   73   74   75   ...   240
1723-Siyasi Ideolojiler-Andrew Heywood-Chev-K.Bayram-O.Tufekchi-H.Inac-2011-345s (1)

AvusturyalI iktisatçı ve siyaset felsefecisi. Akademisyen olan Hayek, London School of Econo­
mics, Chicago, Freiburg ve Salzburg Üniversiteleri'nde ders vermiştir. 1974 yılında da ekono­
mi dalında Nobel Ödülü'nü almıştır.
Avusturya Okulu'nun bir taraftarı olarak Hayek, bireyciliği ve piyasa düzenini savunur ve sos­
yalizmi amansız bir şekilde eleştirir. 
The Road to Serfdom
 
(Kölelik Yolu,
1944) adlı eseri, içkin 
olarak totaliteryen olduğu gerekçesiyle İktisadî müdahalecilik anlayışına saldıran öncü eser­
lerdendir. Daha sonraki eserleri 
The Constitution of Liberty (Özgürlüğün Anayasası,
1960) ve 
Law, Legislation and 
Liberty (Hukuk, Yasama ve Özgürlük,
1979) ılımlı bir gelenekçilik biçimini savunur ve anayasalcılığın (bkz. s. 56) 
Anglo-Amerikan yorumunu destekler. Hayek'in eserlerinin Yeni Sağ'ın ortaya çıkışında dikkate değer etkisi vardır.
çıkmışlardır. Bu düşünürler, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’daki merkezî olarak planlanan eko­
nomilerin verimsizliğine işaret etmişler ve karmaşık sanayileşmiş bir İktisadî yapıda kaynak tahsi­
satı görevinin bürokratlar tarafından yerine getirilmesinin imkânsız derecede zor olduğunu iddia 
etmişlerdir. Kolektivizmin kaçınılmaz sonuçları da hayatî önem taşıyan malların kıtlığı ve hayatın 
en sade zorunlulukları için kuyruğa girme gereğidir. Öte yandan piyasanın erdemi ise ekonominin 
merkezî sinir sistemi olarak çalışması ve mal-hizmetlerin arzı ile bunlara yönelik talebi bağdaş­
tırmasıdır. Piyasa, en kârlı olan kullanıma kaynak tahsis eder ve böylece tüketicinin ihtiyaçlarını 
tatmin etmeyi teminat altına alır. 1970’lerde işsizlik ve enflasyonun yeniden ortaya çıkması üzerine 
Hayek ve Friedman, yönetimin bir çare olmaktan çok her zaman İktisadî sorunların nedeni oldu­
ğunu iddia etmişlerdir.
Keynezci fikirler (bkz. s. 7 6 ), Yeni Sağ eleştirinin ana hedeflerinden biridir. Keynes, kapi­
talist ekonominin kendi kendini düzenler nitelikte olmadığım öne sürmüştü. Keynes, ekonomi­
nin özellikle “talep kısm f’na vurgu yapmış ve İktisadî faaliyet ile beraber istihdamın ekonomideki 
“toplam talep” tarafından yönlendirildiğini belirtmişti. Keynes’in işsizlik sorunuyla ilgili çözümü, 
hükümetlerin bütçe açığını yöneterek “talep yönetimi’ ni gerçekleştirmelerini kapsar: Hükümet 
ekonomiye, kamu harcamaları aracılığıyla vergi ile “topladığından daha fazla parayı “şırınga etme- 
li”dir. A ncakM ilton Friedman, “doğal-zorunlu bir işsizlikoranı’ nın varlığını iddia ederek, bunu ele 
almanın hükümetin gücünü aştığını ifade etmiştir. Ayrıca, Keynezci teknikleri kullanarak hükü­
m etin işsizliği ortadan kaldırmaya yönelik tüm teşebbüslerinin, başka ama daha tehlikeli birtakım 
İktisadî sorunlara neden olacağını belirtmiştir.
Serbest piyasayı savunan iktisatçılara göre, işsizlikten ziyâde enflasyon, İktisadî sorunların en 
ciddîsidir. Enflasyon, genel fiyat düzeyindeki artıştır ve bu artış paranın değerinde düşmeye yol 
açar. Yani aynı miktarda para daha az mal satın alır. Neo-liberallere göre enflasyon, piyasa ekono­
misinin bütün temelini tehdit eder. Çünkü mübadele aracı olarak paraya güven azalırsa, insanların 
ticarî veya İktisadî faaliyet için taahhüt altına girme cesaretleri kırılır. Bu yüzden, sağlıklı bir piyasa


ekonomisi, sağlıklı ve istikrarlı bir değere sahip olan para gerektirir. Hem Hayek hem de Friedman, 
yönetimin ana İktisadî sorumluluğunun, enflasyonu düşürerek ya da Hayek’in umduğu gibi orta­
dan kaldırarak, “sağlıklı para” muhafazası olduğunu belirtirler. Ancak Keynezci anlayış, enflasyo­
nu tetiklemiş ve 1970’lerdeki “durgunluğa” yol açmıştır. Bu açıklamayı yapan teori parasalcılıktır/ 
monetarizmdir. Bu teoriye göre, fiyat düzeyini belirleyen şey, ekonomide yer alan para miktarı, 
yani para arzıdır. Başka bir deyişle, “çok fazla para çok az malın peşinde’yse enflasyon ortaya çıkar. 
Keynezci siyasalar yönetimlere, vergi gelirlerini geçmek için harcama yapma izini verdiği için bu 
siyasalar para arzını artırmıştır. Böylece süreç içinde, “doğal işsizlik oranı” açısından yararlı herhan­
gi bir etki yaratmadan enflasyonu tetiklemiştir. Aslında hükümetler “para basmıştır.” 1980’lerdeki 
Reagan ve Thatcher yönetimlerinde uygulanan İktisadî siyasalara, bu serbest piyasa ve monetarist/ 
parasalcı teoriler rehberlik etmiştir. H er iki yönetim de, sorunu sadece piyasanın çözebileceğini 
düşünerek 1 9 8 0 ’lerin başında işsizliğin hızla artmasına göz yummuştur. Benzer şekilde, hükümet 
harcamalarındaki artışı kısarak veya denetleyerek enflasyonun düşürülmesi üzerinde durmuşlardır.
Yeni Sağ ayrıca, karma ekonomi ve kamu mülkiyeti düşüncesine de şiddetle karşı çıkar. 
1945’ten sonra birçok Batılı devlet, ekonomilerinin yönetimini kolaylaştırmak üzere ana sanayi 
kollarını millileştirmiştir. Bu durum, devletin mülkiyetindeki “kamu sektörü” ve bireylerin mülki­
yetindeki “özel sektör” sanayilerinin karışımı niteliğinde yeni ekonomilerin ortaya çıkmasına ne­
den olmuştur. Yeni Sağ, bu eğilimi tersine çevirmeye teşebbüs etmiştir. 1 9 8 0 ’lerde İngiltere’deki 
Thatcher hükümetiyle başlayan ve daha sonra diğer birçok Batılı devlete sıçrayan, 1990’larda da 
komünizm sonrası ortaya çıkan devletlerde sıkıca takip edilen özelleştirme siyasası, sanayi kolla­
rını kamu mülkiyetinden özele aktararak hem karma hem de kolektif ekonomileri parçalamıştır. 
Millileştirilmiş sanayi kolları, içkin olarak verimsiz oldukları gerekçesiyle eleştirilmiştir. Çünkü bu 
sanayiler, özel firma ve sanayilerin aksine kâr güdüsüyle disipline edilmemişlerdir. Yeni Sağ’ın iddi­
asına göre, vergi mükellefleri her zaman faturayı ödemeye hazır olduklarından kamu sektöründeki 
israf ve verimsizlik bir şekilde giderilebilir.
Serbest piyasa iktisatçıları ayrıca, dikkatleri ekonominin “talep boyutu”ndan, “arz boyutu”na 
doğru kaydırmışlardır. Arz yanlı iktisat demek, hükümetlerin tüketicileri tüketime değil de üreti­
cileri üretime teşvik edecek koşulları sağlayarak büyümeyi beslemesi demektir. Müteşebbise daya­
lı veya arz boyutlu kültürü oluşturmanın önündeki en büyük iki engel, yüksek vergiler ve devlet 
düzenlemeleridir. Bu görüşe göre vergiler, teşebbüsü caydırır ve mülkiyet haklarına tecavüz eder. 
1980’lerdeki “Reagan İktisadı (Reaganom ics)” geniş anlamda, ABD tarihinde görülen en büyük 
şahsî ve kurumlar vergisi indirimleri açısından tanımlanabilir. George W. Bush da 2 0 0 0 ’deki seçim 
zaferinden hem en sonra kapsamlı bir vergi düşürme programı çerçevesinde, bu siyasayı yeniden 
uygulamaya koymuştur. İngiltere’de Thatcher yönetimiyle doğrudan vergilendirme oranları yavaş 
yavaş A B D ’deki düzeylere indirilmiştir, 1 9 7 9 ’daki en yüksek gelir vergisi oranı poundda 83 pe­
niden, 1988’de 4 0 peniye indirilmiştir. Reagan yönetimi ayrıca, devlet müdahalesini ortadan kal­
dırma amacı da gütmüştür. Reagan yönetimi, Kongre tarafından kurulan ve 1 9 6 0 ’lardan itibaren 
mantar gibi çoğalan bağımsız düzenleyici teşkilâtların, özel sektörün elindeki ekonominin verim-


Robert Nozick (1938-2002)

Yüklə 11,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   68   69   70   71   72   73   74   75   ...   240




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin