ekonomisi, sağlıklı ve istikrarlı bir değere sahip olan para gerektirir. Hem Hayek hem de Friedman,
yönetimin ana İktisadî sorumluluğunun, enflasyonu düşürerek ya da Hayek’in umduğu gibi orta
dan kaldırarak, “sağlıklı para” muhafazası olduğunu belirtirler. Ancak Keynezci anlayış, enflasyo
nu tetiklemiş ve 1970’lerdeki “durgunluğa” yol açmıştır. Bu açıklamayı yapan teori parasalcılıktır/
monetarizmdir.
Bu teoriye göre, fiyat düzeyini belirleyen şey, ekonomide yer alan para miktarı,
yani para arzıdır. Başka bir deyişle, “çok fazla para çok az malın peşinde’yse enflasyon ortaya çıkar.
Keynezci siyasalar yönetimlere, vergi gelirlerini geçmek için harcama yapma izini verdiği için bu
siyasalar para arzını artırmıştır. Böylece süreç içinde, “doğal işsizlik oranı” açısından yararlı herhan
gi bir etki yaratmadan enflasyonu tetiklemiştir. Aslında hükümetler “para basmıştır.” 1980’lerdeki
Reagan ve Thatcher yönetimlerinde uygulanan İktisadî siyasalara, bu serbest piyasa ve monetarist/
parasalcı teoriler rehberlik etmiştir.
H er iki yönetim de, sorunu sadece piyasanın çözebileceğini
düşünerek 1 9 8 0 ’lerin başında işsizliğin hızla artmasına göz yummuştur. Benzer şekilde, hükümet
harcamalarındaki artışı kısarak veya denetleyerek enflasyonun düşürülmesi üzerinde durmuşlardır.
Yeni Sağ ayrıca, karma ekonomi ve kamu mülkiyeti düşüncesine de şiddetle karşı çıkar.
1945’ten sonra birçok Batılı devlet, ekonomilerinin yönetimini kolaylaştırmak üzere ana sanayi
kollarını millileştirmiştir. Bu durum, devletin mülkiyetindeki “kamu sektörü” ve bireylerin mülki
yetindeki “özel sektör” sanayilerinin karışımı niteliğinde yeni ekonomilerin ortaya çıkmasına ne
den olmuştur.
Yeni Sağ, bu eğilimi tersine çevirmeye teşebbüs etmiştir. 1 9 8 0 ’lerde İngiltere’deki
Thatcher hükümetiyle başlayan ve daha sonra diğer birçok Batılı devlete sıçrayan, 1990’larda da
komünizm sonrası ortaya çıkan devletlerde sıkıca takip edilen özelleştirme siyasası, sanayi kolla
rını kamu mülkiyetinden özele aktararak hem karma hem de kolektif ekonomileri parçalamıştır.
Millileştirilmiş sanayi kolları, içkin olarak verimsiz oldukları gerekçesiyle eleştirilmiştir. Çünkü bu
sanayiler, özel firma ve sanayilerin aksine kâr güdüsüyle disipline edilmemişlerdir. Yeni Sağ’ın iddi
asına göre, vergi mükellefleri her zaman faturayı ödemeye hazır olduklarından kamu sektöründeki
israf ve verimsizlik bir şekilde giderilebilir.
Serbest piyasa iktisatçıları ayrıca, dikkatleri ekonominin “talep boyutu”ndan, “arz boyutu”na
doğru kaydırmışlardır. Arz yanlı iktisat demek, hükümetlerin tüketicileri tüketime değil de üreti
cileri üretime teşvik edecek koşulları sağlayarak büyümeyi beslemesi demektir. Müteşebbise daya
lı veya arz boyutlu kültürü oluşturmanın önündeki en büyük iki engel, yüksek vergiler ve devlet
düzenlemeleridir.
Bu görüşe göre vergiler, teşebbüsü caydırır ve mülkiyet haklarına tecavüz eder.
1980’lerdeki “Reagan İktisadı (Reaganom ics)” geniş anlamda, ABD tarihinde görülen en büyük
şahsî ve kurumlar vergisi indirimleri açısından tanımlanabilir. George W. Bush da 2 0 0 0 ’deki seçim
zaferinden hem en sonra kapsamlı bir vergi düşürme programı
çerçevesinde, bu siyasayı yeniden
uygulamaya koymuştur. İngiltere’de Thatcher yönetimiyle doğrudan vergilendirme oranları yavaş
yavaş A B D ’deki düzeylere indirilmiştir, 1 9 7 9 ’daki en yüksek gelir vergisi oranı poundda 83 pe
niden, 1988’de 4 0 peniye indirilmiştir. Reagan yönetimi ayrıca, devlet müdahalesini ortadan kal
dırma amacı da gütmüştür. Reagan yönetimi, Kongre tarafından kurulan ve 1 9 6 0 ’lardan itibaren
mantar gibi çoğalan bağımsız düzenleyici teşkilâtların, özel sektörün elindeki ekonominin verim-