Siyasi. İDeolojiler


KİMSE TEK BAŞINA BİR ADA DEĞİL - ANA TEMALAR



Yüklə 11,67 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə80/240
tarix11.08.2023
ölçüsü11,67 Mb.
#139183
1   ...   76   77   78   79   80   81   82   83   ...   240
1723-Siyasi Ideolojiler-Andrew Heywood-Chev-K.Bayram-O.Tufekchi-H.Inac-2011-345s (1)

KİMSE TEK BAŞINA BİR ADA DEĞİL - ANA TEMALAR
Sosyalizm analizinin zorluklarından birisi bu terimin en az üç ayrı şekilde anlaşılmasıdır. Bu gö­
rüşlerden bir tanesi, sosyalizmin genelde kolektifleştirme ve planlamanın birkaç çeşidi ile ilişkili 
bir ekonomik model olarak görülmesidir. Sosyalizm bu bağlamda, kapitalizme bir alternatif, yani 
geleneksel olarak tüm ekonomik sorunların en can alıcısı olarak görülmekte olan farklı iki verimli 
sistem arasındaki seçim olarak durmaktadır. Bununla beraber; “saf” sosyalizm ve “saf” kapitalizm 
arasındaki seçim dâima bir yanılsamadır. Çünkü tüm ekonomik biçimler, her iki sistemin özellik­
lerini farklı yollarla harmanlamışlardır. Gerçekte, modern sosyalistler, sosyalizmi kapitalizme bir 
alternatif olarak görmekle yetinmemişler, geniş sosyal amaçlar için kapitalizmden yararlanma eği­


liminde olmuşlardır. İkinci yaklaşım, sosyalizmi işçi hareketinin bir aracı olarak ele alır. Sosyalizm, 
bu görüşe göre, işçilerin siyasî veya ekonomik güç elde etmelerini sağlayacak programı sunar ve işçi 
sınıfının çıkarlarını temsil eder. Sosyalizm, böylece gerçekte örgütlü işgücünün çıkarını artırmak 
için bir araçtır ve “emekçiliğin (
labourism
) ” bir çeşididir. Bu açıdan, sosyalizmin anlamı evrensel 
işçi sınıfı hareketinin başarı veya başarısızlığı ile değişir. Bununla birlikte, sosyalizm ve örgütlü iş­
gücü arasındaki tarihsel bağdan şüphe duyulamayacak olsa bile, sosyalist düşünceler vasıflı zanaat- 
kârlar, köylü sınıfı ve hatta siyasî ve bürokratik elitler ile de ilgilidir. Onun için bu kitapta sosyalizm, 
üçüncü ve geniş anlamda belirli birtakım düşünce, değer ve teori kümesiyle ayırt edilen siyasî bir 
inanç veya ideoloji olarak ele alınmaktadır. Bunların en önemlileri aşağıdakilerdir:

Toplum

İşbirliği

Eşitlik

Sosyal Sınıf

O rtak sahiplik
Toplum
Aslında, sosyalizm, basit bireysel çabalardan ziyâde toplumun gücünü kazanarak sosyal ve eko­
nomik problemlerin üstesinden gelebilen sosyal varlıklar olarak bütünleştirici bir insanoğlu viz­
yonuna sahiptir. Bu kolektif bir vizyondur; çünkü kişisel çıkarlar elde etm ek için uğraşmak yerine 
birlikte çalışarak hedefleri takip edebilme yeteneği ve istekliliği, ayrıca kolektif hareket için insan 
kapasitesi üzerinde durur. Pek çok sosyalist, İngiliz metafizik şair, Jo h n D onne’un (1 5 7 1 -1 6 3 1 ) 
dizelerini seslendirmeye hazır olacaktır.
Hiç kimse bir adanın tamamı değildir;
Her insan kıtanın, esasın bir parçasıdır;...
Bir kimsenin ölümü beni hüzünlendirir, zirâ ben insanoğlunun bir üyesiyim;
Ve bu yüzden çanın kimin için çaldığını asla söyleme;
O senin için çalıyor.
Bundan dolayı insanlar, arkadaş, erkek kardeş veya kız kardeş gibi genel insanlık bağlarıyla 
birbirlerine bağlıdır.
Sosyalistler, insan doğasının doğuştan durağan ve değişmez olduğuna inanmak için, liberaller 
ya da muhafazakârlar kadar istekli değildirler. Daha doğrusu onlar, insan doğasının “esnek”, şekil­
lendirilebilir, yani sosyal hayat koşulları ve tecrübeleri ile biçimlendirilebilir olduğuna inanırlar. 
Uzun zamandır devam eden tartışma, insan davranışını yaratılışın mı yoksa gelişimin mi belirle-


Kolektivizm / Ortaklaşacılık [Collectivism]
a
Kolektivizm, genellikle, kolektif insan çabasının bireysel uğraşıdan daha pratik ve daha fazla ahlâki değeri ol­
duğu İnancıdır. Bu yüzden, insan doğasının sosyal bir öze sahip olduğunu ve sosyal gruplar olarak adlandırılan 
"sınıf1ar’'ın, "milletler"in, "ırklar"ın anlamlı siyasî varlıklar olduklarını ifade ettiği düşüncesini yansıtmaktadır. 
Buna rağmen terim, pek tutarlı kullanılmamaktadır. Bakunin (bkz. s. 198) ve diğer anarşistler kolektivizmi, öz­
gür bireylerin kendi kendini yöneten topluluklarına işaret etmek için kullanırlar. Diğerleri kolektivizmi birey­
selliğin (bkz. s. 45) tam karşıtı olarak ele almakta, kolektif çıkarların bireysel çıkarlara baskın olması gerektiğine 
inanmaktadırlar. Bazen de, kolektif çıkarları destekleyen ve dolayısıyla devletin sorumluluklarının artmasının 
kolektivizmin gelişmesine işaret eden bir mekanizma olarak devletle bağlantılandırılır.
diği üzerinedir. Sosyalistler, kesinlikle gelişimden yanadırlar. Her birey doğuştan, hatta belki de 
daha ceninken, onun kişiliğini düzenleyen ve biçimlendiren deneyimlere boyun eğer. Tüm insan 
becerileri ve nitelikleri, konuştuğumuz dile sımsıkı sarıldığımızdan dolayı, toplumdan öğrenilir. 
Liberaller birey ve toplum arasında açık bir ayrım çizerken sosyalistler, bireyin toplumdan ayrıla­
mayacağına inanırlar. Onların düşüncesine göre insanlar, ne bağımsız ne de kendi kendilerine ye­
tebilen varlıklardır; onları ayrı veya atomize bireyler olarak düşünmek manâsızdır. Bireyler sadece 
ait oldukları sosyal gruplar sayesinde anlaşılabilir ve kendilerini anlayabilirler. Bu nedenle insan 
davranışı bize, durağan insan doğası hakkında söylediklerinden daha çok, insanların yetiştirildikle­
ri ve yaşadıkları toplum hakkında daha fazla şey söyler.
Aslında liberaller ve muhafazakârlar çoğunlukla insanların esas itibariyle çıkarcı ve egoist ol­
duğunu iddia ederler. Diğer taraftan sosyalistler, bencil, açgözlü, materyalist veya saldırgan davra­
nışın yaratılışla edinilen bir davranış olmadığını, daha ziyade sosyal olarak koşullandırıldığını ileri 
sürerler. Böyle özellikler, bencil ve açgözlü davranışı cesaretlendiren ve ödüllendiren toplumun 
ürünüdür. Bu, kesinlikle sosyalistlerin kapitalizme karşı geleneksel olarak yaptıkları bir suçlamadır. 
İnsanlar faydayı maksimize edici değildir; daha ziyade, kâr kovalamaya yönelik, kapitalist piyasa 
mekanizması ile böyle davranmaya cesaretlendirilirler.
Sosyalizmin radikal yanı, insanların şu anki durumundan daha çok ne olabileceklerine göster­
diği ilgiden ortaya çıkar. Bu, sosyalistleri, insanların toplumun üyeleri olarak gerçek özgürlüğü ve 
amaçlarını elde edebilecekleri daha iyi bir toplumun ütopik öngörülerini geliştirmeye sevk eder. 
Afrikalı ve Asyalı sosyalistler, sıklıkla, onların geleneksel endüstri öncesi toplumlarının zaten top­
luluğun değerini ve sosyal hayatın önem ini vurguladıkları üzerinde dururlar. Bu şartlarda sosya­
lizm, Batı bireyciliğinin meydan okuması karşısında geleneksel sosyal değerleri korumaya çalışmış­
tır. Tanzanya D evlet Başkanı (1 9 6 4 -1 9 8 5 ) Julius Nyerere’nin işaret etmiş olduğu gibi; “Afrika’da 
bizim en önemli ihtiyacımız ‘sosyalizmdir; demokrasiyi ‘öğrenmek’ değil.” O, bu yüzden, kendi 
görüşlerini “kabilesel sosyalizm” olarak tanımlamıştır.
Bununla birlikte Batı’da, endüstriyel kapitalizmin oluşumundan sonra hayatın sosyal boyutu


da düzenlenmiş olmak zorundaydı. Toplumsal hayattaki tecrübeleri düzenleyen Fourier ve Owen 
gibi 19. Yüzyıl’ın ütopik sosyalistlerinin amacı buydu. Charles Fourier toplum evleri (
phalansteries

diye adlandırdığı her biri yaklaşık 1800 üyeden oluşan model toplulukların kurulmasını teşvik et­
miştir. Robert Owen birkaç deneysel topluluk kurmuştur, bunların en çok bilineni 1824-9 tarih­
lerinde Indiana’da kurulan New Harmony’dir. En dayanıklı, başarılı komüniteryan deney, üyeleri 
tarafından topluca sahip olunulan ve işlenilen, işbirliğine dayalı, genellikle kırsal yerleşim alanla­
rından oluşan bir sistemi içeren İsrail’deki 
“kibbutz’dur.
İlk 
kibbutz
1909’da kuruldu ve şu anda 
İsrail vatandaşlarının % 5’inden fazlası daha az sıkı 
Moshav
yerleşim alanlarında yaşarken %3 u 
kibbutzim
'de yaşamaktadır.

Yüklə 11,67 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   76   77   78   79   80   81   82   83   ...   240




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©azkurs.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin