düzen partiler arasında bölünmüştü. 1917 Rus Devrimi bu bölünmeyi sağlamlaştırdı: Reformist
sosyalistler, “sosyalist” veya “sosyal demokrat” adım korurken; Bolşevikler ve Lenin (bkz. s. 140)
modelinin destekçileri olan devrimci sosyalistler, genellikle “komünist” unvanını benimsediler.
20.
Yüzyıl, Afrika, Asya ve Lâtin Amerika’da endüstriyel kapitalizm deneyimi az olan ya da hiç
olmayan ülkelerde sosyalist düşüncelerin yayılmasına tanıklık etti. Bu ülkelerde sosyalizm çoğu kere
sınıf mücadelesinden ziyade anti-sömürgeci mücadeleden dolayı gelişti. Sınıf sömürüsü düşüncesi
Beşinci Bölüm’de daha ayrıntılı incelenmiş olan milliyetçilik ve sosyalizmin sıkıca birleşmesinden
oluşan sömürgeci baskı düşüncesiyle yer değiştirmiştir. Komünizmin Bolşevik modeli 1945’ten
sonra Doğu Avrupa’ya empoze edilmiştir, model 1949 Devrimi’nden sonra Çin’de benimsenmiş ve
daha sonra Kuzey Kore, Vietnam, Kamboçya ve Laos’a yayılmıştır. Sosyalizmin daha ılımlı modelleri
başka yerlerde de, örneğin, 1947’de elde edilen bağımsızlıktan sonraki 10 yıl Hint siyasetine ege
men olan Kongre Partisi (Hindistan’daki en büyük siyasal parti) aracılığıyla denendi. Afrika ve Arap
sosyalizminin kendine özgü çeşitleri, sırasıyla geleneksel kabile hayatının ortak değerleri ve Islâmın
ahlâkî prensiplerinden etkilenerek geliştirildi. Sosyalist devrimciler, 1960 ve 1970’lerde O rta ve Gü
ney Amerika’da, Birleşik Devletler emperyalizminin çıkarları için çalışan askerî diktatörlüklere karşı
savaşmaktaydı. 1959 Küba Devrimi’nden sonra iktidara gelen Castro rejimi Sovyetler Birliği ile yakın
ilişkiler geliştirmişti; ne var ki 1979’da Nikaragua’da iktidarı ele geçiren Sandinistra gerillaları bağlan
tısız kalmaya devam etti. 1970’de Şili’de Salvador Ailende, dünyanın ilk demokratik şekilde seçilen
Marksist devlet başkanı oldu, fakat, 1973’te CIA’in desteklediği darbede öldürülerek devrildi.
20.
Yüzyıl’ın sonlarından bu yana sosyalizm, bazılarının “sosyalizmin ölümü’ nü ilân etmeleri
ne sebep olan birkaç olağanüstü aksilikten muzdarip oldu. 1989-1991 Doğu Avrupa devrimlerinde
komünizmin yıkılması bu aksiliklerin elbette en dramatiğiydi. Bununla birlikte bu ilkeler, sosyalist
leri Batılı sosyal demokrasinin ilkeleri etrafında birleştirmekten ziyade, dünyanın birçok kısmında
genellikle liberalizm ve hatta muhafazakârlık ile ilişkili politikalar ve düşünceler benimsemiş parla
m enter sosyalist partileri tartışılır hâle getirdi. Bu bölümün son kısmında, sosyalizmin kendine has
bir ideoloji olarak daha fazla bir geleceğinin olup olmadığı incelenecektir.
Dostları ilə paylaş: