Geleneksel değerler Fırsat eşitliği Doğal hiyerarşi Minimal devlet Güçlü devlet Uluslararası anlayış Dar milliyetçilik Küreselleşme taraftarı Küreselleşme karşıtı yapar. Yani, artan eşitsizlik ve zayıflayan devlet destekleri bağlamında, piyasa düzenini denetleme,
sosyal ve siyasî otoriteyi de ayakta tutabilme ihtiyacı daha da artmıştır. Bir başka ifadeyle, devletin
“geri itilmesi” sonucu açığa çıkan siyasî ve sosyal güçler, sadece ve sadece devlet otoritesinin güçlen
dirilmesiyle denetim altında tutulabilir. Yeni Sağ teorisyenlerinin kendileri, noliberalizm ve neo-mu-
hafazakârlık görüşlerinin derin, ideolojik düzeyde uyumlu oldukları fikrini edinmemişlerdir.
Örneğin Letwin (1 9 9 2 ), İngilteredeki Thatcherizmi, “zinde erdemler” adına ahlâkî bir cihad
olarak tanımlamıştır. Bu erdemler -dürüstlük, kendi kendine yeterlilik, enerji, bağımsız görüşlü
olma, sadakât ve sağlamlık- İktisadî hayatta devletin geri itilmesini gerektirirken, aksine sosyal ha
yatta hukuk ve düzeni sürdürme, ulusal ideallerin desteklenmesi ve savunmanın güçlendirilmesi
adına büyük müdahalelerin gerekliliğini ima ederler. W illets’e (1 9 9 2 ) göre, Yeni Sağ içindeki bâriz
gerilim, toplulukla ilgili taahhütleri karşısında bireyle ilgili taahhütlerini dengelem e zorundaki mu
hafazakârlığa yönelik, temel ve süreklilik arz eden kaygısından başka bir şey değildir.
Tüm bunlarla beraber Yeni Sağ’ı, ideolojik ya da siyasî açıdan tam anlamıyla tutarlı görmek
oldukça zordur. Neo-liberalizm, güçlü bireycilik (bkz. s. 4 5 ) ve kendine güveni vurgulayan insan
doğası anlayışında köklenmiş özgürlük, tercih, haklar ve rekabet gibi değerleri destekler. Neo-mu-
hafazakârlık ise kırılgan, yanılabilir ve sosyal bağımlılığı olan bir insan doğası anlayışına dayalı,
otorite, disiplin, saygı ve ödev gibi değerleri savunur. Siyasî olarak bu gerilim, neo-liberalizmin,
neo-muhafazakârlığa ait en parlak umutlara karşı işleyecek baskı ve güçleri salıverme eğiliminde
ortaya çıkar. D enetim e tâbi tutulmamış kapitalizmin amansız dinamizmi sosyal bütünlüğü incit
mekle beraber, yerleşik değerler ve geleneksel kurumların otoritesini zayıflatır. Ayrıca, neo-liberal-
ler özgürlüğü, esas itibariyle İktisadî açıdan piyasadaki tercih özgürlüğü olarak anlamalarına rağ
men; bireysel sorumluluk ilkesinin, ahlâkî olanlar gibi, diğer meselelere uzanmasına mâni olmak
oldukça zordur. Son olarak da piyasalar, ulusal sınırları dikkate almadığından, tutarlı neo-libera-
lizm, anlamlı bir İktisadî, siyasal ve kültürel varlık olarak ulusu yıpratan küreselleşmeci ve uluslara
rası anlayışı ön planda tutan birtakım ihtimâlleri barındırır.