ve
tanrısallaşmış insanlar
, güneş ışığı, su köpüğü ve ağaçtan doğan
çocuklar, Türk`ün mücadeleleri ve savaşları yer alıyor. Dolayısıyla Türk`ün
destanları Türklerin destanlaşmış tarihi, efsanevi geçmişlerine bakışın bir
sembolüdür. Destan kelimesi dilimize Farsça'dan geçmiştir. Aristo`dan günümüze
kadar kullanılan bu kelime, terim efsanevi, mitoloji, tarihsel unsurlar taşımakla,
milletin, halkın ruhunun ve düşüncesinin şekillenmesinde, millî düşüncenin
gelişmesinde benzersiz bir role sahiptir. “Osmanlıca-Türkçe sözlükte “Hikâye,
masal, sergüzeşt, bir vaka hal hikâye eden amiyane manzume” olarak tanımlanan
destan; eski çağların kahramanlık hikâyelerini, milletlerin, tanrıların, yiğitlerin
savaşlarını ve başlarından geçen olayları anlatan büyük, manzum eser olarak da
açıklanabilir”(1, 16)
Kahramanlık destanları, halk kahramanlarıyla ilgili efsaneler ve neğmeler
(melodi) temelinde oluşmuştur. Türklerin yenilmez kahramanlık başarıları,
savaşları, yapıcılığı, büyük devletler kurması ve manevi güzellikleri bu destanlara
yansımıştır. Gerçeğin bir efsane haline geldiği bu zamanlarda, insanların ilk duygu
ve düşünceleri, hayelleri, doğaya ve olaylara karşı sıra dışı tutumları destanın
yaratılmasının ana temeli haline geldi.
Türk halklarının kahramanlık destanlarının sayısı aşk destanlarından daha
fazladır. Bunun nedeni Türk halklarının mücadele tarihinin, zaferlerinin, hak ve
adalet mücadelelerinin tarihin büyük bir bölümünü oluşturmasıdır. Kahramanlık
destanları, halkın hayatındaki tarihi olayları, adalet ve özgürlük mücadelelerini
44
anlatır. Bu tür destanların kahramanları halkın içerisinden çıkmış mert ve yiğit
insanlardır. Kahramanlık destanları geleceğe burakılan tarihsel, sanatsal, kültür
mirası olmakla yanı sıra döneminde millî ruhu yükseltmeye, Türk halklarının
düşmana ve yabancılara karşı hak savaşında millî azmını artırmaya hizmet etmiştir.
Dolayısıyla bu destanlar herhangi bir zamanda değil, tarihin belirleyici
dönemlerinde - aşiret birliklerinin, devletlerin kurulması döneminde oluşmuş ve
insanların mübarize iradesini artırmıştır. Aynı zamanda bu destanların bugün
yaşatdığımız geleneklerin temel şekillenmesinde önemli rolü vardır.
Azerbaycan, Özbek halkları Türk kültürüne en özgün eserler ve kültür
örnekleri armağan etmişler ki, bunlar arasında destanlar özel önem taşımaktadır.
Sosyal, ekonomik, siyasi ve dini bilgileri içeren destanlar, Azerbaycan ve Özbek
halklarının büyük destan geleneklerini anlatır. Genel olarak Türk destanlarında
olduğu gibi Azerbaycan ve Özbek halklarının destanlarında da Türk milletinin
ahlâkını, psikolojisini, geleneklerini, millí ve kültürel özelliklerini, mücadele
tarihini, düşünce tarzını görüyoruz. Bu bağlamda motifler büyük önem
arzetmekteler. İnsan ve çevre arasındaki ilişkilerin düzenlenmesinde motifler özel
bir yere sahiptir. Doğaüstü güçlere sahip olmaya yardımcı olan motifler, insan ve
toplum arasında ahlâki ve etik normları düzenleyen bir gösterge görevi
üstlenmişdir. Türk halklarının ortak kahramanlık destanlarında ve ayrı-ayrı Türk
halklarına mahsus destanlarda ana motifi en önemli motiftir, doğum sembolü olan
ışıktan doğar.
Annelik, İslam öncesi ve sonrası Türk topluluklarında en kutsal görev olarak
kabul edilir. Türkler köklü bir geçmişi olan bir millet oldukları için düşünce ve
medeniyet bakımından çok gelişmiş, millî ve manevi değerlerinin kutsallığını ve
dokunulmazlığını herzaman korumuşlar. Dokunulmazlığın en yüksek doruklarında
Anneler durur. Türk`ün bilincinde Türk kadını annedir, eğitimcidir, ev hanımıdır,
savaşçıdır, ailenin destekçisidir. Annelik en büyük zirvedir, değerli bir kavramdır.
Kadın, Annenin görkeminde kutsanmıştır. Bu kutsallık, dokunulmazlık Türk
halklarının destanlarına da yansımıştır. Sosyo-politik hayatta başarılı olan, evde
anne olarak, eş olarak sorumluluk sahibi bir kadın her şeyden yüce bir noktadır.
Gerçek hayatta olduğu gibi, destanlarımızda da yücelik, kutsallık kadınlara aittir.
Çünkü kadın hem anne, hem de eş olarak vefalı, fedakar, mübariz ve diğer
durumlarda toplumlara yön veren bilge bir düşünürdür.
Bu noktada kadın kelimesinin asıl anlamını öğrenmek, bu ifadenin
özelliklerini bilmek önemlidir. Dr. Tuğba Teke, "kadın" kelimesinin anlamını şu
şekilde tanımlar: Köktürk harfleriyle yazılan Yenisey yazıtlarında kadın anlamında
ebçi, kişi, katın, kelin ve ög kelimeleri kullanılmıştır. “Kadın sözcüğünün köken
itibarıyla ‘hatun/katun’dan geldiği ve bir cinsi tanımlamada kullanıldığı
bilinmektedir. Köktürk harfleriyle yazılmış Yenisey Yazıtları’nda ebçi, kişi, katın,
45
kelin ve ög sözcükleri kadını ifade etmek üzere kullanılmıştır. Yine Çinceden
alınmış kunçuy sözcüğü en sık geçenlerden biridir. Ebçi sözcüğünün ise
‘evde/çadırda oturan, ev işi yapan’ manasında kullanıldığı görülmektedir.
Dolayısıyla bu durum eski Türklerde kadına ev işleri ile meşgul olan, evde oturan
bir imaj çizmiştir. Katın ve kelin sözcükleri ise akrabalık ilişkileri ile ilgili olup
yeni bir eve/aileye mensup olma anlamı taşımaktadır”(14, 84).
Türk destanları, Özbek ve Azerbaycan kahramanlık destanları denilince göz
önünde cesur, özverili, her zaman ailesi ve kocasının yanında olan, mübariz bir
kadın imgesi canlanıyor. Kadın kelimesinin eve, aileye ait anlamından
kaynaklanarak kadın her zaman evi, ailesi, ait olduğu toplum ve ülkesi için bir
mücadele içindedir. Türk destanlarında çeşitli kadın tiplerini Mehmet Kaplan üç
şekilde değerlendirildiğini söyler: "1. İslami et'ten önce ve göçebelik devrinde o,
bu devrin ideal erkek tipi olan Alp tipine yaklaşır. Erkek gibi o da ata biner, ok
atar, kılıç kullanır ve icabında düşmanla kahramanca arpışır. 2. Yerleşik
medeniyete ve İslô.nıf kültür çevresine dahil olduktan sonra kadın, erkek gibi ve
erkekten daha fazla pasif bir karakter arz eder. Toprak ve din, insanları
kendilerinden üstün tabiat ve tabiat üstü kuvvetiere bağlar. Bu dönemde kadının
kahramanca vasıflarını kaybederek bir haz ve aşk mevzuu olduğu görülür. 3. Batı
medeniyeri tesiri altına girdikten sonra kadının ilkin edebiyatta, sonra hayatta
beşeri hakları müdafaa edilir ve tamamı la erkekle eşit bir seviyeye getirilir" (9,
41).
Sözlü kültür mirasının yazılı kültür hazinesine dönüşmesinde destanlar eşsiz
bir öneme sahiptir. Türk halklarının destanlarının bilimsel ve tipolojik olarak
incelenmesi de destanların yaratılması ve yaşatılması kadar önemlidir.
Destanlarımızda kadın tiplerinin üzerine değerlendirme kadının toplumdaki
rolünün saptanması açısından da büyük önem arzetmekdedir.
Dostları ilə paylaş: |