50
Türk destan geleneğinde kadın imgesinin türlü özellikleri vardır ki, kadının
ruhunun güzelliği, karakteri, kişilik özellikleri
anne-oğul ilişkilerinde, annenin
çocuğu için yaptığı fedakarlığında gözükmektedir. Anne-oğul ilişkileri, eski Sümer
destanı “Gılgamış” destanlarında ve “Battal Gazi” destanlarında yansıtılır.
Annelerin oğulları için duaları, savaş meselelerinin çözümüne destekleri tasvir
olunur. Özbek destanlarında da anneler Türk destan geleneğinde olduğu gibi
fedakar, zeki, güclü kişiliğe sahipdirler. Özbek destanlarında kadınların
karakteristik özellikleri şunlardır: akıllı, yönetici, alp, bilge, merhametli, doğaüstü
niteliklere sahip, vefalı, cesur, uyanık ve yol gösterici vb. Özbek destanlarında bir
anne çok fedakardır, çocuğu için tüm engelleri aşmaya ve onu zorluklardan
kurtarmaya hazırdır. Çocuğu olan bir anne, çocuğunu
düşmandan korumak için
elinden geleni yapar ve çocuğunu zorluklardan, acılardan ve hatta ölümden
korumak için tüm mümkün yolları kullanır. “Erali ve Şirali Destanı’nda çocuklar
mertliklerini ve cesaretlerini göstermek üzere sefere çıkmak isterler. Oğullarından
ilk kez ayrılacağını öğrenen anneleri Gülmastura’nın söylediği sözler kadının
oğullarına karşı duyduğu annelik hissini çok kuvvetli bir şekilde ifade etmektedir:
“Çocuklu ev daima olur lalezar,
İkinizi gördüm, oldum bikarar,
Dal gibi boyunuza ananız kurban,
Ey kuzum-koçkarım nereye?
Göversin laleler mevsim gül olsun,
Karşı düşmanın daim sana el olsun,
Ben gibi kâben endamına kurban,
Bulgar’ın töresi, canlar, nereye?” (14, 166).
"Küntoğmuş” destanı'nda evlenmek isteyen erkeğin zekasını, kemalını,
düşünce derinliğini ve bu oyunu kazanma yeteneğini test etmek için satranç
oynadığı anlatılır. Bu da Türk aile kültürünün bir parçası olarak karşımıza
çıkmaktadır. Sadece silahların
gücünü değil, aynı zamanda aklın gücünü de test
etmek, Türk halklarının aile ilişkilerinde büyük sorumluluğunu göstermektedir.
Çünkü Azerbaycan ve Özbek kadınları, genel Türk kadınları her zaman
bilgelikleriyle seçilmişler. Dikkat edersek, bütün destanlarda anne ve eş olan
kadınlar bilgedirler. “Tarihçilerin de ifadelerine göre Orta Asya’da okuma yazma
öğrenmek Araplar gelmeden önce popüler olmuş ve çocuklar beş yaşında iken
hesaplama ve yazmayı öğrenmişlerdir”(14, 168). Bu olay Özbek destanlarında
tasvir olunur. Gelecek kahramanın yetişmesi için anne evladına küçük yaşlarından
okumayı ve yazmayı öğretmeye çalışır.
Sonuç
Bilindiği gibi Avrupa'da hacimli destanlara Aristo'dan beri epos
denilmektedir. Daha sonra dilimizde Rusça'dan "epos"
kelimesi aktifleşmiş ve
51
destan yerine Azerbaycan, Özbek ve diğer Türk halkları epos kelimesini
kullanmışlardır. Evet, büyük hacimli eposlar halk edebiyatında büyük yeri olan
sanat örnekleridir. Bu destanlarda bazen tarihle, kültürle, çağın yaşamıyla
belgelenmemiş ve ispatı zor olan meselelere dair deliller bulabiliriz.
Özellikle
tarihi mücadelelerin yansımasını kahramanlık destanlarında görmekteyiz. Mehmet
Emin Bars “ kahramanlık destanları tarih zincirinin bir halkasıdır”(2, 7) yazıyor.
Azerbaycan ve Özbek halklarının, genellikle, Türk topluluklarının ortak
destanlarında hacim, rivayet, süje hattı yönünden farklılıklar olsa bile, genel olarak
aynı dönemi, sosyo-politik olayları konu eden, aynı kişilikler ve s meselelerde
çoğunlukla benzer özellikleri vardır. Kadının Türk kültür tarihindeki yerini bu
destanlarda görmek mümkündür. Destanlarda betimlenen kadın
tipleri toplumda
kadının yerini ve değerini göstermekle, Türk kadınının geçmişteki durumu
hakkında fikir sahibi olmamıza, yanı sıra toplumun varlığını sürdürmesinde
kadınların rolünü tayin etmemize yardımçı oluyor. Şimdi olduğu gibi, eski Türk
toplumlarında da aile en önemli sosyal birlikti. Kahramanlık destanlarımızda bu
sosyal birliyin toplumun, halkın hayatında oynadığı rol kadının ailede ve toplumda
rolüyle ilgilidir.
Genellikle, Azerbaycan ve Özbek destanlarında kadın tiplerini inceldiyimizde
destanlarımızda köklü Türk kültürünün yansımasını görüyoruz. XX. yüzyıla kadar
tüm dünyada erkekler dış işlerinde, kadınlar ise aile ilişkilerinin düzenlenmesinde
başarılıydılar. Türk topluluklarında ise kadınlar aile sorunlarının yanı sıra dövüşçü
gibi her zaman erkeklerin yanında idi, anneler eşlerine, oğullarına
her yönden
destek olmağa çaba gösterirdiler. Bu özellikler Türk topluluklarının, aynı zamanda
Azerbaycan ve Özbek halklarının millî kültür varlığı olan destanlarına da
yansımıştır ki, kadınların destanlarındaki yeri hayattaki mevkiiyle birebir aynıdır.
Türk kadını fedakardır, mertdir, cesaretlidir, başarılıdır, dövüşlere atılacak kadar
yüreklidir, bazen aile reisidir ve yanı sıra vefalı, naif, ince ruhlu, zerafet dolu aile
hanımıdır. Bütün bunların birlikteliğinde Türk kadını bir Annedir. Annelik ister
yaşamda, isterse de destanlarda kutsaldır, dokunulmazdır. Haklı olarak
destanlarımızda kadın İlahi`yle eşitlenecek kutsal varlık gibi tasvir olunur.
“Yaratılış Destanı’nda Tanrı’ya insanları ve dünyayı yaratması için fikir ve ilham
veren Ak Ana bir kadındı. Oğuz’un annesi Ay Kağan da böyle,
mukaddes bir
kadındı. Gene Oğuz Kağan’ın ilk karısı ışık’tan; ikinci karısı ağaç’tan doğmuş
mukaddes kadınlardır”(13, 33). Bu doğrultuda Türk kadının özellikleri Azerbaycan
ve Özbek halklarının ortak kahramanlık destanlarında, ayrı-ayrılıkta her iki halkın
destanlarında yer alıyor. Türk kadını anlayışının destanlara işlenmiş bu çizgileri
gerçek yaşamdan alınması yanı sıra kız ve kadınların terbiyesinde, ruh ve
düşüncelerinin şekillenmesinde mühüm rol oynamıştır. Aynı zamanda sonrakı
edebiyatımızda ve yaşamımızda kadın anlayışının temeli olmuştur.