İ S T A N B U L
YA B A N C I L A R İ Ç İ N T Ü R K Ç E Ö Ğ R E T İ M S E T İ C 1 / +
212
MEDENİYETİMİZE YÖN VERENLER
YUNUS EMRE
Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı’nın ilk ve önemli temsilcilerinden
olan Yunus Emre
(1240-1320), tasavvufî ve insanî fikirleriyle evrensel bir şöhrete ulaşmıştır. Yunus Emre,
sade fakat derin ifade gücüyle kaleme aldığı şiirlerinde, Türkçeyi edebîleştirmiş, millî dil
ve edebî formlarla kendine has bir varlık, bilgi, aşk ve ahlâk felsefesi ortaya koymuştur.
Yunus Peygamber’in hikâyesini hepimiz biliriz. O, bir balığın karnında günlerce kalan
ve orada pişmanlık yaşları döktükten sonra ışığa dönen insandır. Bu macerayı karanlığın
yuttuğu ve karanlıktan dönen insan diye özetleriz. Yunus Emre, bu adı benimsemekle
şüphesiz bu peygamberin çilesini ve talihini benimsemiş oluyordu. Hakikaten Tapduk
Emre’ye intisabı (bağlanma), dergâhında kalışı, oradan ayrılışı, tekrar gelişi ve nihayet
izin alıp insanlar arasına bu sefer onları irşâd (doğru yolu gösterme) için yeniden girmesi;
bütün bu kaybolma, kapanma, yeniden ve başka bir hüviyetle doğma hikâyesi, hep bu
adın etrafında toplanabilecek olaylardır. Şurasını da hatırlayalım ki o devirde Anadolu’da yaşayan sofîlerin ve dervişlerin
hemen hepsi Türkçe ad veya lakap taşırlardı. Muhtemeldir ki Yunus bu adı kendisi seçmiş olsun, yahut bu tesadüf bütün
hayatına istikamet versin. Ben yine Peygamber Yunus’un balığın karnına coşkun bir fırtına yüzünden düştüğünü göz önünde
tutarak birinci şıkka ihtimal veriyorum. Fırtınanın yerini burada Moğol istilasının hakiki bir cehennem yaptığı, doğduğu bu
XIII. asır ortası tutar. Erenlik yolunda kaydettiği merhaleyi:
Tapduğun tapusunda
kul olduk kapusunda
Yunus miskin çiğ idik piştik Elhamdülillâh
diye anlatır. Dilimize ve ruhumuza “gurbet” kelimesini –tasavvuf yoluyla da olsa- aşılayan odur. Hangimiz, gurbet de-
yince o güzel kıt’ayı hatırlamayız:
Bir
garip öldü diyeler
Üç
günden sonra duyalar
Soğuk
su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin
Yunus’ta “gurbet”, sevginin yalnızlık aynasıdır. Biz sevdiğimiz nispette yalnızızdır. Yalnızlığımız nispetinde kâinatla birle-
şir, kucaklaşırız. Yunus’un şiirinde ölümün aldığı o geniş ve az rastlanır yer de buradan gelir.