YILDIZLAR KAYMASIN! Temmuz ayının berrak gecelerinden biriydi. Mert’le terasta uzanmış, gökyüzünü izliyorduk. Mert:
— Abi, gökte herkesin bir yıldızı varmış, senin de var mı?
— Benimki şu Çoban Yıldızı. Sana da bir yıldız seçmemizi ister misin?
— Harika olur!
Üçüncü sınıfta yıldızlarla ilgili öğrendiklerimi unutmamıştım, yıldızların nasıl meydana geldiğini anlattım, yıldız
gruplarının isimlerini söyledim Mert’e. En çok Büyük Ayı’yı sevdi. Çoban Yıldızı’nın garip öyküsünü de anlattım.
Şaşkınlıkla dinledikten sonra, Kutup Yıldızı’nı göstererek:
“İşte bu!” diye bağırdı. Yıldızına kendi isim koysun diye onun Kutup Yıldızı olduğunu söylemedim. Derken bir
yıldız kaydı. Mert:
— Aaa, yıldız kaydı. Yıldızlar neden kayıyor abi?
— Bilmiyorum ama yıldız kaydığında o yıldızın sahibinin başına iyi şeyler gelmez derler.
Mert üzüldü:
— Bakmayalım abi. Olur ya belki yine kayar.
Sabah evde bir telaş… Almanya’dan dayım geldi. Ne iş yapıyordu bilmem ama çok parası olacaktı ki bana
bisiklet getirmişti. Biz varlıklı değildik, bisiklet alamamıştı babam. Mahalledeki çocukların eski püskü bisikletlerinin
arkasından koşardım hep.
Artık benim de bisikletim vardı. 3 vitesli, kırmızı bir bisiklet… Bütün çocukların gözü üstündeydi, hiçbirini
dokundurmazdım bisikletime. Mert’in bile binmesine izin vermezdim. Herkesten sakındığım bisikletimin bir gün lastiği
patlamıştı da ne çok üzülmüştüm. “Oh olsun!” demişti Mert, “Beni bindirmezsen böyle olur!”
Bir gece su içmek için uyandım. Mert’in yatağı boştu. Odalara baktım, bahçeye çıktım, yoktu. Bisiklet de yerinde
değildi. Hemen annemi uyandırdım. Bir süre sonra “Meeert!” sesleri mahalleyi sarmıştı. Fırıncı Ahmet Amca, gece
dükkâna giderken bisikletli bir çocuk görmüş. Babam “Ah, o Mert’tir!” diyerek jandarmaya haber verdi. O gün annem,
babam, mahalleli ve jandarma sabaha kadar Mert’i aradı. Benimse evde, ondan gelecek haberi beklerken