EV OKULU (P1) Benjamin Franklin, Einstein, Louis Armstrong ve
daha nice sanatçı, sporcu, bilim adamı… Yetenekleri dışında ortak
bir özellikleri var: Ev okullu olmaları. Ev okulu, çocuğu sistemli bir
şekilde evde eğitmeyi amaçlayan bir uygulama. Ev okulunda, örgün
eğitim çağındaki çocukların eğitimleri ev ortamında, ebeveynler veya
ebeveynlerin belirlediği kişiler tarafından yürütülüyor. Çocuğu belli bir
dinî veya felsefi yaklaşım doğrultusunda eğitme isteği, okuldaki eğitimin
nitelikli olmadığı düşüncesi, çocuğun normal okula gitmesine engel
olacak bir hastalığının olması ve gelişen uzaktan eğitim teknolojileri gibi
nedenlerden dolayı birçok aile için ev okulu, alternatif bir eğitim modeli.
(P2) Ev okulu modelinin ilk örnekleri, Amerika’da 18.
yüzyılda okulu olmayan köylerde birkaç ailenin birleşerek çocukları
için öğretmen tutmak mecburiyetinde kalmalarıyla oluştu. Ev okulunun
dünya genelinde bir eğitim modeli olarak popüler hâle gelmesi ise
1960’ları buldu. Ev okulu, 1993’te ABD’nin 50 eyaletinde yasal olarak
tanındı. Bugün ABD, ev okullu 2 milyon öğrenci sayısıyla bu alanda lider durumda. ABD’yi, örgün eğitimin yasal
olarak zorunlu olmadığı kimi Avrupa ve Uzak Doğu ülkeleri takip ediyor. Bu uygulamada en çok merak edilen ise evde
eğitim gören çocuğun sosyalleşme ve akademik başarı durumu. ABD’de 2000 yılında yapılan bir araştırmada; 1-4.
sınıf düzeyindeki ev okullu olan ve örgün eğitim gören 2000 çocuğun eğitim seviyeleri akademik açıdan karşılaştırıldı.
Araştırmaya katılan çocuklar ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan farklı ailelerden seçildi. Sonuç, şaşırtıcı: Ev okullu
olan çocukların akademik başarılarının örgün eğitimdeki yaşıtlarına göre bir yıl ileride olduğu görüldü. Yine aynı
araştırmada ev okullu çocukların okuldaki yaşıtlarına göre daha az televizyon seyrettiği, daha fazla sosyal etkinliğe
katıldığı ve doğal oyun ortamlarında daha uyumlu sosyal davranışlar sergilediği gözlemlendi.
(P3) Ev okulunda öğretmenlerin genelde ebeveynler olması, onların ekonomik, sosyal, kültürel ve pedagojik
anlamda donanımlı olmalarını gerektiriyor. Ebeveynler; Waldorf başta olmak üzere, Montessori, çoklu zekâ
gibi eğitim yöntemlerinden yararlanarak kendi ders planlarını oluşturuyor ve uyguluyor. Bu süreçte örgün eğitim
programlarından, materyallerinden ve uzman öğretmenlerden de yardım alabiliyor. Son 20 yılda ev okuluna ilginin
artmasında internetin payı şüphesiz büyük. Dünya genelinde internet kullanıcılarının artması, kullanım fiyatlarının
ucuzlaması, telefon, tablet gibi hareketli iletişim araçlarında internetin kullanılması daha fazla ebeveyni ev okuluna
yönlendiriyor. İnternet sayesinde aileler, çevrimiçi ders materyallerine daha kolay erişim imkânı bulurken benzer
durumdaki ebeveynlerle internet ortamında bir araya gelerek dayanışma hâlinde olabiliyor. Görünen o ki ev okulu ile
okul binası denen fiziksel yapının duvarları yavaş yavaş ortadan kalkıyor.